Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. yurtiçi kargo için en uygun slogan

  • 2. can dündar'ın yüzüne karşı vatan haini diyen türk

    türk değil isviçre vatandaşı bir akplidir. büyük ihtimalle ortamlarda tayyip erdoğan güzellemesi yapıp vatandaşı olduğu isviçre'nin tüm olanaklarından yararlanıyordur.

  • 3. çin'in türk lirası ile işlem yapma kararı alması

    ülkemize demokrasi gelebilir, dikkat etmekte fayda var.

  • 4. aladağ yangınında ailelerin şikayetçi olmaması

    çocuklar öldü şikayetçi olmadınız, kocalarınız madende öldü inşaatta öldü şikayetçi olmadınız, çocuklarınıza tecavüz edildi şikayetçi olmadınız. rahatınızı ne bozar acaba merak ettim.
    i.pne deseler cinayet işlersiniz hayatınızı sikiyorlar sesiniz çıkmıyor

  • 5. başçalan

    bu başlıkta yer alan içeriklere erişim engellense de, bütün internet içeriğine erişim engellense de kim olduğunu herkesin bildiği bir kişi.

  • 6. 9 aralık 2016 huzur türkiye operasyonu

    huzur mu bıraktınız amk

  • 7. türkiye'nin en sevimsiz 10 kişisi

    herkese göre farklı tabi. seveni var sevmeyeni var. benim listem:

    1. malum şahıs
    2. fatih terim
    3. emre belözoğlu
    4. acun ılıcalı
    5. rasim ozan kütahyalı
    6. nagehan alçı
    7. mustafa sarıgül
    8. kadir mısıroğlu
    9. ankara'nın en büyük yavşağı
    10. şirin payzın

  • 8. güney kore'de halkın hükümeti devirmesi

    küçük bir yolsuzluğa karşı halkın destansı duruşuyla tam da bugün gerçekleşmiş olaydır....bu olay şu anda; bütün dünyanın baş gündemiyken; türkiye'de neden kimse bahsetmiyor...?...çünkü çok ama çok fena tırstıkları bir detay var, güney kore'deki bu zaferde...!

    bu yazıyı sakince okursanız; iktidar ve tüm iktidar yalakalarının kıçlarındaki muma bir kibrit çakacağım...

    yok kardeşim yok ;ben türkiye'de de halk hükümeti devirir filan demiyorum.

    1 gecede toplanan 1.5 milyon kore'li sokakta müthiş görkemli ama bir o kadar da demokratik bir gösteriyle haklarını aradı ve çok kısa sürede kazandı....işte buna halk denir!

    türkiye'de yolsuzluk hakkında konuşanların hapislere tıkıldığını ve türk halkının yolsuzluklara karşı gergedan gibi ağız büküp; 'benden olan çalabilir...benden olanın yolsuzluk yapmak hakkıdır...' dediğini düşünürsek, bu pısırık halkın ve osuruk muhalefetin hükümet devirmesini rüyalarınıza saklayınız.

    kore'deki yolsuzluk türkiye'dekine göre o kadar küçük ve anlamsız ki; buna rağmen halk affetmedi.

    şimdi önce şunları izleyin;

    https://www.youtube.com/watch?v=dwsduyt7b4q

    https://www.youtube.com/watch?v=-oaziml1n4i

    bu protestoları ve yolsuzlukları reddeden iktidar partisine karşı,halk hem istifa hem de muhalefetin gensoru vermesi yönünde direttikçe diretti....halk muhalefete de kızgındı; pasif muhalefetler iktidarların suç ortadığıdır diye bağırıyorlardı!

    https://www.youtube.com/watch?v=sfeghvxui6y

    hükümet ise gensoru'dan korkmuyordu,çünkü muhalefetin hükümeti düşürmesi için parlementoda yeterli vekili yoktu.yani başbakan paçayı sıyırdığını düşünüyor ve sokaklara dökülen halkı ülkeyi yok etmek isteyen eylemciler diye suçluyordu. hükümet tek bir şekilde düşerdi,iktidar partisinin fire vermesi gerekiyordu...ya da halk pes etmeyecek ve hükümeti zorla devirecekti...

    her türlü korkutma ve sindirme eylemi gerçekleştirildi...halktan tutuklananlar,teşhir edilenler bile oldu!

    ama halk vazgeçmedi,eylemlerini daha da büyüttüler...kesinlikle her görüşten, her yaştan, her kesimden insan, birliğini beraberliğini ve eylemlerindeki haklılıklarını ısrarla güçlenerek , seslerini yükselterek dile getirmeye devam ettiler.

    https://www.youtube.com/watch?v=il4hfr_xk-8

    ve sonuç; halkın, yolsuzluğa karşı diretmesi neticesinde tamamen demokratik yollarla ve kore parlementosunun oylamasıyla,adı yolsuzluğa karışan başbakan park geun-hye 1 ay gibi bir sürede; halkın ve muhalefetin ısrarlı ve demokartik eylemleri neticesinde,görevinden azledildi.

    https://www.youtube.com/watch?v=kng7u_szlak

    üstelik baskılar o kadar etkiliydi ki, iktidar kendi vekillerinden fire vererek devrildi...halkı korkutmaya çalışan iktidarın kendisi, halktan korkmuştu çünkü!...işte bu detay; her görüşten halkın birlik olarak hakkını arama ve haksızı devirme zaferiydi!

    bırakın sadece iktidarı devirmeyi; halk iktidarı içerden çatlatmayı bile başarmıştı!....işte türkiye'dekilerin de korktuğu tam da budur;

    -her görüşten halkın birlik olması ve beni kendi içimden bile vurabilme potansiyeli!

    bugün güney kore'deki yolsuzluğun rakamsal karşılığı,bırakın akp'deki yolsuzlukları; türkiye'de herhangi bir iktidar belediyesinde hergün rutin hale gelen yolsuzluklardan sadece birine bile denk gelecek büyüklükte değil.

    ama işte halk farklı;

    halk bilinçli,

    halk yedirmiyor,

    halk demokratik yollardan hakkını nasıl alacağını öğrenmiş,

    halk birlik nedir biliyor,

    halk sömürülmeyi reddediyor,

    halk; iktidarsan benim geleceğim sana emanet; çalamazsın, diyor,

    halkın vicdanı var,

    halkın irfanı var,

    halkın isyanı var!

    http://www.independent.co.uk/…eun-hye-a7464836.html

    http://www.cumhuriyet.com.tr/…_gorevden_alindi.html

    edit 1: aşağıdaki entry'lerde biri demiş ki; koreliler köpek eti yiyiyor...iyi de arkadaşım türkiyede de insan eti yeniyor!...hakları hukukları malları canları gaspedilen her görüşten insanın eti, iktidar,medya ve zengin yandaş canavarlar tarafından çiğ çiğ yenmiyor mu bu ülkede...?...inşaatlar için tabiatın anasının kafası kesilmedi mi bu ülkede...?...fakir fukara saf halka dolar yaktırılıp, zengin dindarlar şömine başlarında 4 karılarıyla cima ibadetlerini büyük bir huşu içerisinde gerçekleştirmiyorlar mı?....köpek eti ha?...şu anda akp iktidarının elini ayağını eteğini öptüğü çin devleti esas kedi ve köpeklerin katliam cehennemi değil mi?....eteğine kapandığın çin devleti, senin uygur türk kardeşinin kafasını demirlerle ezip gaz odalarında soykırıma uğratmıyor mu?....köpek eti demek...!

    edit 2:güney kore'deki bu durum gösteriyor ki; hak ve hukukun esas temsilci gücü iktidarlar değil bizzat halk'tır...eğer halk, kendi hakkını iktidara devrettiyse ve bundan memnuniyet duyuyorsa,o halk çürümüş,kokmuş ve küflenmiştir...

    edit 3:panzerden polisten ve iktidarın silahlı güçlerinden korkarsan, o zaman bu güçler gün gelir önce senin üzerinde tepinir,ardından evini barkını karını kızını sokakta yakmaya başlar,ardından da seni kullanışlı birer paslı robot haline getirirler.

    edit 4:ya muhalefetteki partilere ve muhalif halka ne demeli?...korkaklık ve biat bulaşıcıdır arkadaşım...zamanında itiraz edemezsen gün gelir kolun ve bacakların kesik,gözlerin kör ve kulakların sağır bulursun kendini!

    edit 5: bir densiz de aşağıda 15 temmuz'daki halk kadar cesur değilsiniz korkaklar filan demiş...gel dostum gel; amadeyyus'un kucağına gel; 15 temmuz darbe tuzağı'yla kendi halkını kurşunların önüne süren,darbeyi bildiği halde engellemeyip yüzlerce masum halkı telef ettiren,halkın arasına gizlediği arap-selefi-sadat sniper'larıyla kendi askerini ve halkını öldürten...kim...kim...diii...?
    al bak senin kör gözüne inat amadeyyus burda yazmıştı tüm detaylarıyla;

    yaradanın sana ilk emri gibi; oku; (bkz: putin'in türkiye'den çifte intikam alması)

  • 9. ülke polisinin kendi köprüsünü ücretle kullanması

  • 10. halkıma teşekkür ediyorum ama yeterli değil

    cuma namazı çıkışı soruları konuşan reisimiz, erdoğan'ın halkımıza yönelik eleştirel teşekkürü.

    döviz bozdurma kampanyası için şöyle diyor: halkıma teşekkür ediyorum ama yeterli değil.

    daha ne yapalım reis; 'kendinizi bozdurun' de, kendimizi bozduralım!

  • 11. 2016 yılına gelinip hala evrimin savunulması

    evrimin savunulmaya ihtiyacı yoktur. doğal seleksiyon ekşi sözlük'te bile yer buluyor kendine. kötü yazan ya da hayatın mantık kurallarına aykırı yazanların başlıkları bile engelleniyor mesela. kendine yer bulamayan troll de bir süre sonra vazgeçiyor ve ekşi sözlük'ten ayrılıyor.

    bir kısım da (misal ben) hala bunlara laf anlatmaya çalışıyor.

  • 12. ülkede 3 tane mütevazı insan varsa birincisi benim

    bir ümit özat vecizesi. paradoksu tanımlarken verilebilecek en iyi örneklerden.

    https://www.facebook.com/…/videos/1352134858150154/

    (bkz: oksimoron ile paradoks arasindaki fark)

  • 13. yalnız yaşayan kadınların kedi besleme merakı

    ortalığın amına koyan, eşyalara zarar veren, canı istediğinde sevme işine giren, gözü dışarıda, tembel ve kıllı bir varlık evin olmazsa olmazı; erkek olmazsa kedi oluyor bu.

  • 14. mick jagger'ın 73 yaşında 8. defa baba olması

    85 yaşından da bir adam doğum hanenin kapısında beklemektedir.
    doğumhaneden çıkan doktor şöyle bir bakındıktan sonra yaşlı adama sorar:

    doktor- "içerde doğum yapan bayan yakınınız mı?"

    adam- "evet,eşim.”

    doktor- "ama bayan 25 yaşlarında..."

    adam- "tamam işte, eşim o. niye şaşırdınız, baba olamaz mıyım yani?"

    doktor- "yoo,...... aklıma benim dedem geldi de."

    adam- "nesi varmış dedenizin?"

    doktor- "kendisi av meraklısı idi. sürekli ava çıkardı. ancak yaşlanınca zorlanmaya başladı. bir gün ava çıkacakken kendisini uyardık, aman yapma dedecim, sen yaşlandın, ava gidemezsin diye. kendisi ısrar etti ve hazırlandı. e, tabi yaşlılık, çıkarken tüfek yerine baston aldı eline. ben de kendisiyle gittim. ormanda bayağı yol yürüdükten sonra bir geyik gördük. dedim ya, dedem yaşlı. bastonu omzuna koydu, doğrulttu ve geyiğe bastonla ateş etti. geyik o anda vurulup yere düştü..."

    adam- "olur mu, başkası vurmuştur onu."

    doktor- "ben de onu demeye çalışıyorum işte .. başkası vurmuştur. (bkz: swh)

  • 15. yılbaşı kutlamak bizim kültürümüzde yoktur

    kardeş, sen bizi yanlış anladın ya! biz, yeni yılın gelişini değil, eski yılın gidişini kutluyoruz. bizimki onlarınkinden farklı dostum. sen rahat ol, sıkma canını.

  • 16. 27 şubat 2014 bilal erdoğan ses kaydı

    ahanda bu kayıt idi
    https://www.youtube.com/watch?v=vre7ddwrf8e

  • 17. 24 şubat 2014 rte bilal erdoğan ses kaydı

  • 18. basamaklardan inen kadının sırtına tekme atmak

    (bkz: vuran türk çıkarsa kuran çarpsın şaşırmayacağım)

    kadın da tübanlı değil, olayı hemen dramatize edip mağdur olmayın amk.

  • 19. mavi marmara davasının düşmesi

    şimdi piste çomarcıklarımızı alıyoruz.

    sallayın hadi israile abd ye ab ye iran a siyonistlere masonlara hristiyanlara yehova şahitlerine.

    davayı onlar düşürdü dimi.kesin arkasında bunlar vardır.

    bu arada filistin için sanaldan cengaverlik yapmayı da unutmayın.

  • 20. pizzagate

    clinton'lara bağlanması gereğinden erken veya afaki falan değil tam olarak kurulan ilk bağ şu şekilde:

    clinton'ların yakın dostu ve danışmanları podesta'lar ve alefantis sürekli olarak "haiti'den gelecek yeni peynirlerin makarnada çok güzel gideceğinden" bahsediyor.

    o esnada haiti'de 10 misyoner 33 çocuğu kayıt dışı olarak dominik cumhuriyetine götürmeye çalışırken yakalanıyor. bu misyonerlerden işi koordine eden kişi laura silsby. çocuk kaçakçılığından tutuklanıp haiti'de hapse tıkılıyor.

    bunu haber alan hillary clinton gelişmeleri yakından takibe başlıyor, sürekli güncellemeleri alıyor. ve clinton vakfı laura silsby için bir avukat bulup haiti hapishanesinden kurtarıyor.

    bulduğu avukat da daha önce de fuhuş amaçlı insan kaçakçılığından hüküm giymiş jorge puello torres.

    yani clinton'ların adının geçmesi öylece uca iliştirilmemiş, olayın içinde olmalarından kaynaklanıyor.

  • 21. can dündar'ın ışid tırları yalandı itirafı

    öncelikle o tırların montajsız ve fotoşoksuz yüklenen videolarını erişim yasağı gelmeden hep birlikte izledik.

    tırların içerisinden çıkan silahlar hiç un, şeker veya ekmeğe benzemiyordu!

    belki işid denilen örgüte gitmiyordu! ancak herhangi bir örgüte gittiği kesindi. yoksa silahlar suriyeli çocuklar oynasın eğlensin diye gönderilmiyordu!

    bu arada trollük çok güzel gelsenize...

    (bkz: başlıklarını engelle)

  • 22. 9 aralık 2016 hanife'nin izdivaçtan ayrılması

    ulan bu kari abartisiz 50 erkekle flort etti program boyunca, kiminin elinden tuttu, kimiyle kolkola dans etti. buraya kadar normal.kendi hayati karisamayiz.ancak hala basortulu,namuslu kavramlariyla kendini pazarlayabildi ya bu ulkede cidden enteresan..bu kiza degdirmeyen kalmadi babannem hala namuslu kiz diyor;) turkiyenin ozeti gibi adeta.

  • 23. barbara palvin

    türkiye'de kendisinde sokakta 100'lerce daha güzel olanı boooook bulunur. bok.

  • 24. şaka maka 14 yılda araba almanın kolaylaşması

    araba almak değil,borçlanmak kolaylaştı.
    milletin cebinde dahi olmayan parasını,gelecekteki muhtemel birikimlerini ipotek ettirmesi kolaylaştı.
    yoksa parası olana araba almak zaten zor değildi.
    sanki 14 yıl önce arabayı karneyle veriyorlardı.
    doğru olmayan tespittir.

  • 25. şaka maka'nın ingilizcesi

    (bkz: joke moke)

  • 26. polise iki yeni köprüyü kullanmanın yasak olması

    şimdi şöyle genşler,
    izmit'te gece yarısı büyük bir fabrikaya giriş yapıp soyuyoruz. ama kamyonlarla falan soyuyoruz o derece. sonra polisler takılıo peşimize sirenler çakarlar havada uçuşuyor. tam köprüye yaklaşıyoruz ki o da ne?? polisler el frenini çekip duruyor ve bizim gidişimizi arkadan izliyorlar.

    böyle iş mi olur amk? beyin kılavuzu olmayanların yönettiği ülkede yaşıyoruz resmen.

  • 27. suriyelilerden yayılan deri hastalığı

    sınırda 45 gün karantinada bekletilip, üst düzey sağlık taramasından geçirilip, ileri düzeyde tıp teknikleriyle tedavi edilip ancak sağlık açısından sorunu olmayanlar ülkemize giriş yapabildiği için, olmayan hastalıktır.

    suriyeli kardeşlerimiz zaten zor şartlarda yaşıyor, gasp, taciz ve tecavüzle bazı hayati ihtiyaçlarını karşılayıp hayatlarını zar zor idame ettiriyorlar. lütfen bu tarz iftiralarla onları rencide etmeyelim. sonra bizi bırakıp almanyaya norveç'e filan gitmeyi düşünüyorlar, ben çok aşırı üzülüyorum.

  • 28. cnntürk'ün dövüz kurlarını ekrandan kaldırması

    yerine penguen resmi koyması yakındır.

  • 29. 2016 ekonomik krizi

    ekşi'deki ergenler halkbank kobi kredisi reklamını çektirdi tabi amk...

    paranın bulunamadığı kredi çekilemediği reklamlara kadar düştü.

    binali'ye devalü... pardon kur farkı dedirtti...

    ya bi siktirin gidin allah aşkına.

    biraz mert olun yiğit olun. hepiniz bi yusuf yerkel bir hüseyin avni coş'sunuz.

    delikanlı olun daa...

  • 30. çoklu orgazm yetmezliği

  • 31. hollanda'nın beşiktaş'ını yenip bjk'yı küçümsemek

    adam öyle bir trollemiş ki fbliler bjklileri,bjkliler de fblileri bekliyor cevap versin diye,çünkü iki taraf da trollün hangi tarafta olduğunu anlayamamış.

  • 32. berat albayrak'ın maillerinin sızdırılması

    fon

    http://baranbaa.blogspot.com.tr/…istana-petrol.html sayfasından alıntıdır.

    ***

    1* her şey kasım 2012'de başladı. türkiye petrol anonim ortaklığı'na ait bir kuruluş olan turkish petroleum ınternational company (tpic) bakanlar kurulu kararı ile botaş'a devredildi.

    2* tpic'in tpao'dan ayrılıp botaş'a devredilmesinin önemli sebepleri vardı. tpao türkiye genelinde petrol faaliyetlerinde tekel hakkına sahipti ve ele geçirilmesi zor bir kurumdu. hatta tpic'in yöneticilerinin tpao tarafından atanması gerekiyordu. fakat son zamanlarda yöneticileri bakanlar kurulu atamıştı. devir işlemi ocak 2013'te tamamlandı. tpic artık yönetimine daha kolay nüfuz edilebilen botaş'a aitti.

    3* türkiye kasım 2012'de tpic'i tpao'dan ayırıp botaş'a devretme kararı aldığında kuzey ırak'ta da sıcak saatler yaşanıyordu. ırak anayasası'na göre elde edilen petrol gelirlerinin bir kısmını kürt yönetimine vermesi gerekirken bağdat merkezi hükümeti bunu yapmamıştı. kürt yönetimi de rest olarak, kendi petrolünü kendi satarak gelir edeceğini açıkladı.

    4* aralık 2012'de enerji bakanı taner yıldız'ın bağdat'a giden uçağı geri döndürüldü. herkes şaşkındı ama nedeni belliydi. türkiye kürt yönetiminden yanaydı ve bağdat hükümeti tepkisini ortaya koymuştu. peki türkiye'nin bu kavgada kürt yönetiminden yana olmasıyla tpic'in botaş'a devredilmesi arasında ne bağlantı var?

    5* çok basit. türkiye, bağdat'a rest çeken kürt yönetiminin üretip satacağı petrolü çıkarmak, taşımak ve pay almak niyetindeydi. bu proje tpic üzerinden yürüyecekti çünkü tpao'nun bağdat hükümeti ile mevcut antlaşmaları bulunuyordu. tpao bağdat'a rağmen kuzey ırak'a girerse, kara listeye alınabilir ve anlaşmaları iptal etmek için bağdat'a haklı sebep sunabilirdi.

    6* bu arada, belirtmekte fayda var: kürt bölgesinde faaliyet güden başka türk şirketleri de var. bunlardan biri mehmet emin karamehmet'in sahip olduğu genel energy şirketi. şirket rothschild'lerin ortak olduğu başka bir şirketle beraber çalışıyor. ırak'ın kuzeyindeki taq taq bölgesindeki petrol sahasında 2001 yılından bu yana faaliyet güdüyor.

    7* 2013 yılına girildiğinde türkiye ile kürt yönetimi arasında yapılan anlaşma meydana çıkıyor. genel energy'nin yöneticisi tony harward 17 ocak 2013'te türkiye ile kuzey ırak arasında devletten devlete bir anlaşma yapıldığını açıklıyordu. genel energy'nin bu anlaşmadan rahatsız olduğu açıktı. zira türk-ingiliz ortak şirketi genel energy kuzey ırak petrolü için görüşmeleri bağdat ile yapıyordu. türkiye devletinin kuzey ırak yönetimi ile anlaşması, onların işini baltalıyordu. aynı şekilde kuzey ırak yönetimi de genel energy'nin bağdat hükümeti ile görüşmelerini eleştiriyordu.

    8* şubat 2013'te chp milletvekili aytun çıray konuyu gündeme taşıdı. türkiye'nin bağdat'ın onayı olmadan kuzey ırak'la görüştüğünü, petrol anlaşması yaptığını hatta üretilen petrolü taşımaya başladığını, taşıma işlemini de powertrans isimli bir şirketin yaptığını açıkladı.

    9* powertrans şirketi 2011'de kuruluyor. kurucu iki ortaktan biri a. m. öteki de singapur merkezli grand fortune ventures şirketi. aynı yıl a. m. hisselerini öteki ortağa devrediyor. yine aynı yıl şirkete kuzey ırak'ta üretilen petrolleri taşıma izni veriliyor. böylece şirket kâr etmeye başlıyor. 2012 yılında şirketin sermayesi 50 bin tl’den 10 milyon tl’ye çıkarılıyor. 14 haziran 2012 tarihinde ise şirketin genel müdürlüğüne a. ş. g., mali işler müdürlüğüne ise ş. a. atanıyor. şirkete müdür olarak atanan a. ş. g. tpic'in eski bir yöneticisi. aynı zamanda geçmişte erdoğan'ın damadının şirketinin petrol ticaret koordinatörlüğü’nü yürüttü. burada duralım ve 2013 yılına geri dönelim.

    10* mart 2013'te abd dış işleri bakanı john kerry mesut barzani'yi aradı ve bağdat'ın izni olmadan kimseyle petrol anlaşması yapmamasını istedi. abd'ye göre kuzey ırak kendi petrolünü satarsa ve gelirini bağdat'a vermezse bağdat ekonomik açıdan sıkıntı yaşar ve iran'a daha da bağımlı olurdu. fakat abd'nin bu tutumu türkiye ile yapılan anlaşmaya zarar verecekti.

    11* 11 mayıs 2013'te reyhanlı'da büyük bir bomba patladı. 52 kişi öldü. erdoğan abd'ye ziyarete gidecekti. herkes vazgeçip geçmeyeceğini merak ediyordu. o vazgeçmedi.

    12* 14 mayıs 2013'te abd'ye gitmeye hazırlanan başbakan erdoğan, gitmeden önce yaptığı basın toplantısında türkiye'nin, exxon mobil ile anlaşma yapmış durumda olduğunu açıkladı. anlaşmanın detayı sorulduğunda ise "kuzey ırak yerel yönetimi ile oradaki arama çalışmalarına yönelik bir adımdır. şu anda bu adımın daha neticelerini almak için şu seyahati de hayırlısıyla atlatalım, adımlarımız ona göre olgunlaştıracağız." şeklinde cevap verdi. seyahati hayırlısıyla atlatacaktı ama sonra türkiye büyük bir çalkantı içine girecekti.

    13* erdoğan'ın açıklamaları dünya gündeminde bomba etkisi yarattı. financial times anlaşmayı "bağdat ve washington'a kulak asmayan türkiye abd'ye meydan okuyor" olarak yorumladı.

    14* ilerleyen günlerde anlaşmanın detayları ortaya çıkıyor. türkiye ile kuzey ırak yönetimi petrollerin çıkarılması, taşınması ve ihracı üzerinde anlaşıyor. anlaşma tpic üzerinden yapılıyor. böylelikte tpic'in geçen yılın sonunda neden tpao'dan ayrılıp botaş'a devredildiği anlaşılıyor. tpic'in kuzey ırak sahasında petrolü rockefeller'in şirketi exxon mobil ile ortak çıkaracağı da ortaya çıkıyor. bu anlaşma en çok da bir rothschild-türk ortaklığı olan genel energy şirketini rahatsız ediyor. bu arada, belirtmekte fayda var, söz konusu şirketin değeri üç yıl sonra şubat 2016'da 4,8 milyar dolardan 417 milyon dolara gerileyecek.

    15* türkiye'nin abd ve bağdat'ı karşısına alarak rockefeller ortaklığıyla rothschild'e rakip olarak kuzey ırak petrollerinin üretim, taşıma ve ihracı faaliyetine girişmesi öyle kolay bir iş değil. ayrıca bu ortaklıktan exxon'un da obama yönetimine karşı hareket ettiğini çıkarıyoruz. bu arada, tpic'in ortağı rockefeller'ın exxon şirketi'nin o dönemdeki ceo'su rex tillerson'un adının şu sıralar donald trump'ın dış işleri bakanlığı için geçtiğini biliyor muydunuz? şaşırmayın.

    16* erdoğan'ın açıklamalarından iki hafta sonra, 1 haziran 2013'te türkiye petrol yasasında değişikliğe gitti. tpao'nun petrol arama faaliyetlerindeki tekel yetkisi kaldırıldı. böylece yabancı şirketlerin türkiye üzerinde petrol ve doğalgaz arama faaliyetleri serbest hale geldi. acaba exxon türkiye ile kurduğu ortaklığın karşılığını mı alıyordu?

    17* askeri bölgeler, orman arazileri, türkiye karasuları... bir çok yer petrol arama ve sondaj faaliyetine açılmıştı. ne hazindir ki türkiye o günlerde gezi parkı'nda kesilen ağaçlar nedeniyle büyük kitlesel çevre eylemleriyle çalkalanıyordu. buna rağmen türkiye'nin milli kaynaklarını yabancılara açan bu ihanet kanunu asla gündeme gelmedi. ormanları dahi kapsayan sondaj çalışmalarına onay veren bu ihanet kanunu gezi parkı eylemlerinin sözcülüğü konumunda bulunan "taksim dayanışması" tarafından asla gündeme getirilmedi!

    18* burada sormak gerekir: gezi parkı eylemlerinin batı basını tarafından oldukça takip edilmesinin nedeni acaba türkiye'nin abd'ye rağmen kuzey ırak petrol sahasına yerleşmiş olması olabilir mi? ya da şöyle soralım. şayet türkiye bu petrol anlaşmasını yapmamış olsaydı ve abd "gücendirilmeseydi" batı basını gezi parkı eylemlerini bu denli gündeme taşır mıydı? batı basını 2009'da yaşanan tekel işçi eylemlerini ve polisin orantısız müdahalesini gündeme getirmiş miydi? yorum sizin. geçelim.

    19* türkiye kuzey ırak'ta petrol çıkarmak ve bu petrolleri satmak üzere anlaştıktan sonra söz konusu taşıma işlemi için yeni boru hattı inşa edildi. 2014 yılı itibariyle kürt petrolü ceyhan'a aktı ve oradan da tüm dünyaya satıldı. temmuz 2014'te yayınlanan bakanlar kurulu kararı ile powertrans'a verilmiş petrol taşıma yetkisinin yanına ihraç etme yetkisi eklendi. böylece powertans kürt petrolünü taşımak ve satmak yetkisi kazanıyordu.

    20* mart 2015'te cumhuriyet gazetesi powertrans şirketi'nin erdoğan'ın damadı berat albayrak'ın kontrolünde olduğunu iddia etti. albayrak iddiayı yalanladı. fakat aylar sonra redhack tarafından yayınlanan ve berat albayrak'a ait olduğu iddia edilen maillerde albayrak'ın şirkete yönetici atadığına ilişkin yazışmalar olduğu iddia edildi. aylar sonra albayrak kasım 2015'te enerji bakanlığı'na getirildi.

    21* iddialar gerçek midir, yalan mıdır bilinmez. bilinen şu ki türkiye hala kuzey ırak petrol sahasında etkin. ünlü exxon şirketi de bu sahada türkiye'nin ortağı olarak yer alıyor. şirketin eski ceo'sunun adı bugünlerde yeni abd başkanı'nın dış işleri bakan adayı olarak geçiyor. öte yandan wikileaks ısrarla berat albayrak'ın üzerine gidiyor ve binlerce mail ortalığa saçılıyor. berat albayrak'ın sıkı biçimde wikileaks'ın hedefinde olması, acaba geçmişte kuzey ırak'ta kaybedenlerle ilgili olabilir mi?

    22* sahibi rothschild olan the economist dergisi 2008’de assange’a yeni medya ödülü’nü verdi. rothschild ailesinden birisi julian assange’ın kefaletini ödedi. kapatılan wikileaks sitesini kapatan mahkeme kararını bozmak için wikileaks fox rothschild hukuk firmasını kullandı. assange’ın medyada yer veren the guardian ve the new york times gazetelerinin rothschild ile bağlantıları var. assange’ın avukatı aynı zamanda rothschild’lerin de avukatı. son olarak assange'ın ünlü olur olmaz saldırdığı isviçre’nin en büyük bankası olan bank julius baer'in 1968'de açılan rothschild bank'ın en büyük rakibi olduğunu söyleme gerek var mı?

    ***
    http://www.enerjigunlugu.net/…otasa-devredildi.html
    http://www.bilgesam.org/…a-petrol-krizi-ve-turkiye/
    http://beyazgazete.com/…cagi-geri-dondu-351360.html
    http://www.milliyet.com.tr/…e-aldi-ekonomi-1547005/
    https://www.tbmm.gov.tr/…_portal.aciklama?p1=124159
    https://onedio.com/…gan-yarin-abd-ye-gidecek-110540
    http://www.hurriyet.com.tr/…ayal-kirikligi-40061911
    http://www.amerikaninsesi.com/…-ekledi/3625486.html
    http://www.habervaktim.com/…rol-kanunu-degisti.html
    http://www.resmigazete.gov.tr/…2014/07/20140704.htm
    http://www.guncelmeydan.com/…rasyonu-mu-t37782.html
    http://www.abeldanger.net/…ild-operation-swiss.html
    http://yournewswire.com/…lar-money-laundering-plot/
    https://wisethedome.wordpress.com/…child-operation/

  • 33. bekaretini 1 milyon euro'ya satan kız

  • 34. kemalist esnaftan alışveriş yapmama kararı almak

    zaten tarikatçi ve cemaatçiler onlarca yıldır kendi adamlarından alış veriş yapmaktadır.
    (bkz: yani çokta fifi)

  • 35. muayene odasında doktorun yanında oturan sekreter

    beni sicim ipi gibi geren sekreterdir. allah belasını versin böyle işin. adam gibi derdimi anlatamıyorum bu sekreter yüzünden. penis diyeceğim diyemiyorum, taşak diyeceğim diyemiyorum, makat diyeceğim diyemiyorum. doktor hasta ilişkisini mahveden bir durum bu. hani nerede hasta hakları? mecbur muyum ben bu kadının yanında şeyimdeki ağrıları anlatmaya? hangi erkek bir kadının yanında idrar kaçırıyorum diyebilir ki? kimin aklına gelmiş bu sistemi kurmak? eminim bu dertten muzdarip tonla insan vardır.

  • 36. bekaretini kaybeden kızın kirliyim hissi

    yazıma bakıldığında, eril dil yapısına sahip olmanız erkek olduğunuza delalet etmekte.
    peki bir erkek olarak, bunu nasıl saptadın sayın delikanlı?

    niye bekaret dışında, hayatınızda önemli 2. bir konu yok?
    masum olmayan siz ve sizin gibi düşünenler.
    kadın niye masum olmasın ki amk? cinsiyetçi piç.

  • 37. şeyma subaşı

    acun boşandıgı halde bununla niye evlenmiyor lan. ee metreslik olmuyor mu bu.

    amına kodugumun dünyasında el ele erkek arkadaşıyla tutuştugu için linç edilen fakir kıza yapılanlar neden buna yapılmıyor. acun bu ülkeyi aptallaştırmak için yetişmiş bence, yoksa başka bir açıklaması yok.

    ülkede kıyamet kopuyor, tahamülsüzlük hadsafhada ama izlenen programlarda bu adamın programları birinci geliyor. (bkz: firavun kavmini aptallaştırdı)

    biz nasıl bir ülke olduk ya, şu metreslik yapan kadına bile hayran olan, onu rol model olarak alan nice genç kız var. biride demiyor ki siz ne yapıyorsunuz amınakoyum ya.

  • 38. 10 aralık 2016 diyarbakır saldırısı

    ankara'da, izmir'de helikopter uçurup, bahçelievler'deki barlarda kimlik kontrolü yaparak huzurun sağlanamayacağını göstermiştir.

  • 39. ilk kez sevişilen kadına söylenmeyecek şeyler

    seni de şey ettik ama ayıp olmadı inşallah

  • 40. 10 aralık 2016 beşiktaş bursaspor maçı

    gişe fiyatına devredilen kombinelerine tüküreyim. 100 - 200 lira beşiktaş üzerinden para kazanacağınıza 3'üne 5'ine bakmadan maça gidemeyecek, durumu olmayan kişilere hediye edin. lafa gelince iyi insan olunmadan iyi beşiktaşlı olunmaz ama eyleme gelince gişe fiyatı... şapka içinde para toplayıp, dışarıda kalanlara bilet aldığımız günlerden, gişe fiyatına... takımın taraftara en çok ihtiyacı olan maçlardan biri şu maç ama maç başlığı karaborsacı tezgahına dönmüş. üzücü.

  • 41. yeni köprülerden geçişin polise yasaklanması

    geçiş ücretlerinin emniyet müdürlüğüne pahalı geldiğinden konulmuş yasaktır.
    bizzat devletin koyduğu fiyatlar,devletin bir kurumuna yüksek geliyor ama söz konusu halk olunca sorun yok dimi?

  • 42. kış saati uygulamasının kaldırılması

    yaz saati uygulaması bitirilmeyerek normale dönülmemesi olayıdır.

    ülkenin doğusunda çok sorun edilmemiş olabilir ama batısında sıkıntı büyük.

    daha dün "sabah" servisimiz fabrikaya yaklaşmışken trafik tıkandı. menemen-aliağa yolu üzerindeyiz ve yeni foça kavşağı'na az bir mesafe kalmış. yolun üstünde önce bej rengi bir ceket gördük, az sonra da kahverengi bir şal. biraz daha gidince bir kadın ayakkabısı... biraz daha gittik, hareket eden bir ambulans, önü çökmüş ve camı parçalanmış bir özel araç, kenara çekmiş ve ağlamaklı üç adamın başında beklediği bir toros.

    trafik ışığının olmasını bırak, ışıklandırmanın bile olmadığı bir köy kavşağında, işe gitmeye çalışan bir kadın ezildi dün. haberlerde yok maalesef. bir kenara istatistik olarak kaydedildi sadece. gerekçe olarak da araçla ilgili, kadınla ilgili bir sürü şeye bağlanacaktır ama resmi olarak, yaz saati uygulaması bitirilip normale dönülmüş olsaydı o saatte aydınlık olacağı ve bunun da kaza riskini azaltacağı dile getirilmeyecek, o kesin.

    bir kadının kanı ellerinize bulaştı. kına yakın.

  • 43. 9 aralık 2016 dolar kuru

    3.49 seviyelerinde...

    dün bazı geri zekalı olmasa da geri zekalı gibi davranan üç beş sözlük çomarının yorumlarını okudum.

    3.20'lere dönecek!
    3 seviyelerine gelebilir!
    reisin hamlesi işe yaradı!
    halk doları bozdurdu, dolar çakıldı!

    şimdi bakın,
    sözlük çomarlarını siktir edin. bunlar gerçekten çok yanlış adamlar. çünkü diyorum ya, geri zekalı olmadıkları halde geri zekalı gibi davranıyorlar.

    gerçekleri açıklayayım. ne yazık ki türkiye ekonomisi, türkiye'nin kontrolünde değildir. vatandaşın döviz bozdurması değil mesele. zaten mesele sadece döviz kuru da değil. döviz kuru ekonomik bileşenlerden biri sadece. türkiye'de dövizin kaderine karar verecek ne vatandaş, ne erdoğan, ne tcmb arkadaşım. o kafanıza bunu sokun.

    hedge fonlar!
    bireysel emeklilik fonları!
    yabancı ortaklı bankalar!

    bunlar ne diyorsa o olacak. bunlar ellerinde tuttukları değerlerin bir kısmıyla kârlarını realize edip dolar'da çeşitli kademelerden pozisyon alıyorlar.

    yani tatava yapmayın. şu gerçeği kabul edin!

    14 yıldır ülkeyi yöneten bu siyasi parti, türkiye'yi a noktasından b noktasına götüremedi.

    milli gelir mi?

    haaaaaaasiktir oradan. ülke orta gelir tuzağında...dünyadaki 10 yıllık sermaye bolluğunda deli gibi dolanan para milli gelirini 9.000 dolara çıkardı o kadar. bundan yukarı da çıkmayacak arkadaşlar. size acı gerçeği söyleyeyim. 20.yy'da orta gelir tuzağından sıyrılabilen iki ülke var.

    (bkz: güney kore)
    (bkz: tayvan)

    ha gizli bir üste türkiye toryumdan yakıt falan yapıyordur bilemem. ses hızını aşan metrobüs üretmişizdir ihraç ederiz dünya devi oluruz bilemem. buna benzer fantastik işler olmadığı sürece, bu ülke bu seviyelere mahkumdur.

    çünkü bu ülkede siyaset vatan için değil, oy ve makam için yapılır.
    bunu yapana da usta denir, reis denir.
    ikbal peşinde koşan, menfaat sahiplerinin de ne ülke ne din iman umurlarında değildir. bu ahlâksız zihniyet siyaset ve bürokraside kök salmış durumdayken bu ülkeden de, ekonomisinden de hiçbir şey olmaz arkadaşlar.

    geri zekalı olmadığı halde, geri zekalı gibi davranan ahlâksız yavşakların spekülasyonlarından zihninizi koruyun.

  • 44. recep tayyip erdoğan

    vatandaşa dolarları bozdurun deyip, sonra da bozdurulan dolarları piyasadan topladığından şüphelendiğim milyarder başçoban
    (bkz: çomarlara fısıldayan adam)

  • 45. malum otobüs firması

    (bkz: malum parti)
    (bkz: malum avukat)

    isim vermeseni de kastedilenin anlaşıldığı kalıplar.

  • 46. 9 aralık 2016 koton güvenlik açığı

    olayın geçtiği kişi açıkçası ben değilim bir arkadaşım. arkadaşımın yazdıklarını sizinle tarafsız bir şekilde paylaşacağım. olayı özetlemek gerekirse kotonun internet sitesinden alışveriş yapan arkadaşım hesabını açık bırakıp 1 saat sonra bilgisayar başına döndüğünde hesabının yerinde başka bir hesap açık olduğunu görüyor ve bunu bildirmek için müşteri hizmetlerini aradığında uzunca bir süre müşteri hizmetlerine ulaşamıyor, koton genel merkezini aradığında biz size geri dönüş yaparız diyerek bu kadar önemli bir mevzuyu erteleyen bir tavırla karşılaşıyor. hesaplarda görünen kişilerden birine ulaştığında karşısındaki kız bu konuda çok kişinin kendisine aynı konu hakkında yazdığını durumu polise bildirdiğini söylüyor ve arkadaşım en son müşteri hizmetlerine bağlandığında müşteri hizmetleri bu durumu kabul etmiyor. açıkçası böyle büyük ve ismi duyulmuş mağazalar bizim gözümüz kapalı alışveriş yaptığımız yerler. 2 hafta önce daima alışveriş yaptığım sitelerden birinde her iki kredi kartım da kopyalandığı için ben kotonun bu güvenlik açığı karşısındaki kayıtsızlığına kayıtsız kalamadım ve durumu burdan duyurmak istedim. en azından kotonda hesabı olan ya da açmayı düşünen arkadaşlar bu durum hakkında dikkatli olsunlar diye. şimdi sözü yorum katılmamış olan arkadaşıma bırakıyorum ve en sona da ilgili resimleri koyuyorum;

    "6 aralık 2016 tarihinde koton internet sitesi üzerinden alışveriş yaptım. 8 aralık'ta yabancı bir numara: 05396863091 beni aradı ve ziraat bankasından aradığını yakınlarda bir alışveriş gerçekleştirip gerçekleştirmediğimi sordu o anlık dalgınlıkla "şimdi mi daha önce mi" dedim, şu anda 2400 liralık rusya kaynaklı bir şüpheli işlem var onay için sizi aradık, bu işlemi siz mi yapıyorsunuz dedi. hayır diye cevap verdim. bunun üzerine bu işlemi iptal etmek için tc numaramı sordu ben de beni banka yerine normal bir hattan aramış olduklarını bu sebeple kapatıp ziraat bankası ile görüşmek istediğimi söyledim. bunun üzerine "o zaman onaylıyorum işleminizi" diye sinirlenerek (triplenerek) telefonu suratıma kapattı. buraya dek normal bir dolandırıcı vakası olduğunu düşünmüştüm ancak mail adresimi de telefonda söylemiş oluşu beni şüphelendirdi. ziraat kartımı da internet alışverişlerinde pek kullanmıyordum ve yakınlarda sadece koton üzerinde kullanmıştım. 9 aralık günü koton üzerinden üyelik hesabıma girip siparişimi kontrol ettim. daha sonra hesabı bilgisayarda yaklaşık bir saat açık bıraktım. geri döndüğümde hesabımda yazan kendi ismim yerine "anonymous" yazdığını farkettim. anonymous kısmından siparişlerim kısmına geçtiğimde 4 ayrı kişiye ait eski siparişin bulunduğunu gördüm. bu kişilerin isim soyisim açık adres ve telefonlarını kısacası siparişlerinin detaylarını görebiliyordum. yani büyük ihtimalle benim bilgilerimi de bu şekilde site üzerinden görüp bana telefonla ulaşmışlardı. bunun üzerine koton müşteri hizmetlerine gerekli dönüşü yaptım. siteleri üzerinde bir güvenlik açığı olabileceğini belirttim ve ekran görüntülerini ilettim. anonymousta yazan siparişlerden birine orada yazan telefondan ulaşarak durum hakkında uyarı yaptım bilgilerinizi görebiliyordum bugün şeklinde. kendisi de "evet bana bu şekilde geri dönüşler oluyor, sanırım koton sitesinin sipariş kısmı hacklenmiş" dedi. kendisi de polise ihbarda bulunmuş. ayrıca anonymous hesabından çıkış yaptığımda bir tc numarası da üyelik formu gibi bir şey içerisinde önüme geldi bu tc numarasını da araştırdığımızda anne ismi hannah baba ismi clay olarak çıktı. yani büyük ihtimalle sahte bir tc numarasıydı."

    http://i.hizliresim.com/41q64a.jpg

    http://i.hizliresim.com/wg9jlq.jpg

    http://i.hizliresim.com/qj85jr.jpg

    bizim koton yönetiminden talebimiz bu konuda gerekli hassasiyeti gösterip bir an evvel bu güvenlik açığını düzeltip daha güvenli bir ortamda alışveriş yapmamızı sağlamalarıdır. ilgi gösterip okuyan herkese sonsuz teşekkürler.

    edit : imla
    edit 2: sözlükte açılan başlıktan sonra arkadaşımın akşam aradığı müşteri temsilcisi arkadaşıma tekrar dönüş yapmış, durumu teknik servise ilettiklerini ve titizlikle inceleyeceklerini bildirmişlerdir.

  • 47. 99 milyon yıllık evrimleşmemiş karınca fosili

    nostalgiaman fisebilillah evrim seminerlerine devam edelim. (bkz: #64585276)

    efendim denmiş ki, "neden neredeyse bütün canlılarda göz benzer özelliklere sahip? mesela, bir sivrisineğin gözü de benzer yapıda, bir kedinin de, bir insanın da. herbir türde müstakil meydana gelen mutasyonlar nasıl oluyor da belli organları bir sürü farklı türde benzer şekillerde bir araya getirebiliyor?"

    yine mümkün mertebe terim vs kullanmadan açıklayalım.

    soruyu soran yazarın devamında doğru kestirdiği gibi, öncelikle "ortak ata" diye bir mesele var. yani ışığı algılayacak ilk mekanizmayı geliştiren atanın genetik mirası, doğrudan ve dolaylı, müteselsil olarak diğer canlıları etkiler.

    ikincisi, convergent evolution denen, mütekarib tekamül yahut yakınsak evrim diyebileceğimiz bir olgu var. bu nedir? uçmak için en verimli yöntem vücudun iki tarafında kanat olması ve bunların aşağı yukarı hareket yaparak hava hareketi ve farklı basınç alanları oluşturması ise, "uçma baskısı" olan bir tür, bu şekilde bir mekanizma geliştirir. böcek de böyle uçar aşağı yukarı, kuş da. hatta gerçek anlamda uçmayan ama süzülme dediğimiz hareketi yapan kertenkele de, memeli olan yarasa da. bunu belirleyen ne? fizik kanunları. neden iki tarafta kanat? en verimlisi o, dört tane olduğunda verimli değil. neden kanat? uçabilmek için gerekli basınç farkını o yaratıyor. bu türler arasında bir ata-döl ilişkisine bağlı olmaksızın benzer evrimsel çıktıların var olduğunu müşahede ederiz.

    göz de böyle. ışık dediğimiz radyasyonun belli bir bölgesini algılayan reseptöre göz diyebiliriz en genel ve ilkel anlamıyla. ışığın ne olduğu belli. bunu algılayacak reseptörün temel çalışma prensipleri aşağı yukarı aynı olacaktır.

    ha, soruda şöyle bir hata da var, dikkat ettiysen en son geliyorum ona. göz bütün canlılarda birbirinden çok farklı. sineğin gözü ile memelinin gözü, tek hücrelinin ışığı algılayan reseptörü... inanılmaz çeşitlilik var. çünkü belki birkaç ilgili gen ve protein ortaksa da (bu yüzden genellikle gözün farklı ve bağımsız evrimsel süreçlerde değil, tek bir ortak atanın kalıtsal materyalinin farklı alt soylarda farklı yollar izleyerek geliştiğine inanılır) milyonlarca yıl sonra bambaşka mekanizmalar çıkmış. mesela bazı gözler bizim görünür ışık dediğimiz spektrumun ötesini de görmeye özelleşmiş.

    göz niye baştadır? yönelmenin sevk ve idaresinin olduğu yere yakın olması evrimsel avantaj sağlar da ondan. götümüzde göz olsa, sıkıntılar yaşardık. en ilkel canlı, tek hücreli, ışığı götüyle algılasa ve sonra u dönüşü yapıp oraya yönelmeye çalışsa, sorun yaşardı. gerçi tek hücrelinin gözü neredeyse, yönelmenin gerçekleştiği taraf o olacaktı, gözü nerdeyse götü tam aksinde kabul edilecekti.

    bir de mesela niye bazı canlılarda başın iki tarafına daha yakın gözler, diğerlerinde daha birbirine yaklaşık? genelde av konumundaki hayvanlarda göz iki taraftadır, neredeyse 360 derece bir görüş açısı sağlar ama derinlik pek yoktur. avcı hayvanlar ise ava odaklanabilmeli ve derinliği görmelidir, o yüzden gözleri birbirine daha yakındır.

    neyse başlıkla çok alakasız olmasın bu entry, öncekinin devamı olsa da. evrimleşmiştir o, evrimleşmese duramazdın.

  • 48. kemal kılıçdaroğlu

    şuan ntv'de konuşuyor. kardeşi ile ilgili iddialara kısaca "belediyeden menfaat bekliyordu" şeklinde cevap verdi. "soyadı kılıçdaroğlu da olsa kim belediyeden menfaat bekliyorsa kapının önüne koyun dedim" dedi.

    o yüzden kardeşinin hasetlendiğini ima etti.

  • 49. parkta spor yapan hamile kadına saldırı

    polly jean rumuzlu yazar arkadaşın haklı isyanına katılıyor ve hatta genel olarak dünya üzerinde ve özellikle türkiye gibi müslüman ülkelerde feminizmi destekliyorum. feminizm, batılı ülkeler de dahil olmak üzere dünya genelinde hemen hemen her konuda dezavantajlı konumda olan ikinci cinsin eşit olabilmesi için sert ve ateşli şekilde savunulmasıdır, zaman zaman ölçülü şiddet de içerebilen mücadelesidir. bu savunma ve mücadele bir çok yerde kadın-erkek eşitliği teorisinin de ötesine geçebilir ve pozitif ayrımcılık kavramının uygulanmasını gerektirebilir, bunu da destekliyorum. zira realitede dezavantajlı olan bir gruba teoride eşitlik vermeye çabalayarak adalete ulaşamazsınız. van gölü ile beyşehir gölüne aynı cins musluklardan aynı debide su akıtarak bu gölleri birbirlerine eşit göller yapamazsınız. toplumlar yavaş hareket eden ve yavaş dönüşüm yaşayan organizmalardır. insanlık tarım devrimini yaptığı günden beri ve ancak son yüzyılda bir insan hakları evrensel bildirgesi yazmayı akıl edebilene dek cinsler arası iktidar paylaşımı tümüyle erkek lehine birikmiş. o eşitliği epeyce bir sürede bozacak miktarın göz ardı edilebilirliği sağlanana dek bir çoğumuz ölmüş gitmiş oluruz. o yüzden kadınlara bir çok alanda pozitif ayrımcılık yapılması esas adil olandır.

    (onca telkin edilmiş ilgili yazıda ancak burayı "ama" ile bağlamak durumundayım)

    ama bu meselenin feminizm ile, kadın hakları yürüyüşleri ile ya da mor çatı ile bağlantısını çözemedim. çözen arkadaşlar açıklarsa ben de aydınlanmış olurum.

    ilgili yazısında sözlükte "dikkat çekmek isteyen kadın, şöyle kadın böyle kadın vs. " diye yazan yazarları eleştirmiş. eleştiri haklı ancak konu ile alakası nedir? yine ilgili yazısında bu noktaya el birliği ile gelindiği şeklinde toplu bir aforoz etme var, modern filan olduğunu düşünenlerin bir kısmının da suçlu olduğunu belirtmiş ki haklıdır ancak tacize uğrayan kadının beyanına güvenmek ya da güvenmemek ile bu olayın ilgisi nedir?

    oysa saldırıya uğrayan hanımefendinin beyanında saldırganın bir tür islamcı olabileceğine dair ipuçları var:

    -üzerimde mont vardı, kapalıydı.
    -eşofman giymiştim
    -kadın olduğum bile belli değildi.

    gibi ifadeler saldırının islamcı biri tarafından islam adına yapıldığı gibi bir intiba uyandırıyor bende. yani "açık bir kıyafet giymemiştim ve inançlarını yanlış bulsam bile islam algısı o şekilde olanları "tahrik" edecek bir vaziyet halinde değildim" anlamında veriyor bu ifadeyi. ve hanımefendide de adamın islamcı olduğu intibası oluşmuş olacak ki ya da ilgili videodaki röportajda söylemediği bazı şeyleri kendisi zaten biliyor olacak ki bu tür beyanlarda bulunma mecburiyetinde hissetti kendini. en azından ben bu şekilde anlıyorum.

    tam olarak olup biteni, saldırganın kendi islam algısı öyle emrettiği için kadını parkta yürüyüş yapan günahkar biri ilan edip, onu emri bil ma'ruf nehyi anil münker doktrinine göre uyarması ve mahalini bu tür bir günahtan kurtarmış olması fikrini ciddiye alıyorum polly'nin aksine. elbette saldırganın ruhsal sıkıntılı bir manyak olma ihtimalini de bütünüyle göz ardı etmiyorum. sonuçta ben hakikate bakarım, hakikati ararım.

    ve bu olayın birinci ihtimal yüzünden; yani saldırganın kendi islam algısı öyle emrettiği için yaşandığı ihtimaline diğerinden çok daha büyük pay veriyorum. çünkü içinde yaşadığım kültüre ve o kültürün kökenini oluşturan 8-12. yüyıllar arası dilime ait el yazmalarına az çok hakimim: bu kültürde bu şekilde bir olay yaşanmış olmasını sürpriz olarak görmüyorum. bu el yazmalarının derlenip toplandığı yerin gazaliye ait ihya-ı ulumüddin olduğunu az çok biliyorum. ve o derlemede kadınlara çizilen sınır şudur:

    --- spoiler ---
    kocanın eşi üzerindeki hakkından birisi; kocası onu yatağa davet ettiği zaman, o devenin sırtında bile olsa kocasını reddetmemesidir. yine kocanın hakkından birisi de kocanın izni olmaksızın onun evinden herhangi bir şeyi başkasına vermemesidir. eğer kocasından izin almadan onun evinden başkasına birşey verirse günahı onun boynuna, sevabı ise kocasına yazılır. kocanın hakkından birisi de, kocanın izni olmaksızın nafile oruç tutmamasıdır. eğer kocanın izni olmadan nafile oruç tutarsa, boşu boşuna acıkmış ve susamış olur, o oruç kendisinden kabul olunmaz. eğer kocanın izni olmadığı halde kocasının evinden çıkarsa, eve dönünceye veya tevbe edinceye kadar melekler ona lânet okurlar.

    ...

    kadının yerine getirmekle mükellef olduğu edepler hususunda en kapsamlı söz şudur: 'evinin derinliğinde oturmalı. iğini elinden bırakmamalı.çok girip çıkmamalı. komşularıyla az konuşmalı. ancak gerektiği zaman onlara gitmeli. kocası evde olmadığı zaman, onun namusunu ve malını korumalı. bütün işlerinde kocasını sevindirmeyi düşünmeli. nefsinde ve kocasının malında kocasına ihanet etmemeli. onun evinden ancak onun izniyle çıkmalı. eğer onun izniyle çıkarsa güzelliklerini yırtık pırtık bir kıyafet içerisinde gizlemeli. çarşı ve pazarlardan geçmeyi değil, tenha yolları seçmeli. yabancı bir kimseye sesini duyurmaktan sakınmalı veya yabancı bir kimseye kendisini tanıtmaktan sakınmalı. ihtiyaçlarını temin etmek için kocasının dostuna kendisini tanıtmamalı. kendisini tanıdığını veya kendisinin tanıdığını zannettiği bir kimseye kendisini tanıtmayacak bir şekilde davranmalı. durumunu düzeltmeye ve ev işlerini düzene sokmaya çalışmalı. namazına, orucuna yönelmeli. kapıya gelen kocasının bir dostu izin istediği zaman, kocası hazır olmadığı takdirde kapıda onlara kim olduklarını dahi sormamalı ve onlarla karşılıklı konuşmaya girişmemeli. bütün bunları kendi nefsi ve kocasının şerefi için yapmalı. cenabı hakkın rızık olarak kocası vasıtasıyla kendisine verdiğine kanaat etmeli ve diğer akrabalarının hakkını da takdim etmeli. nefsinde çok nazif olmalı. her zaman öyle bir durumda bulunmalı ki, kocası istediği anda onunla yatağa girmeli. kocasının çocuklarına şefkat göstermeli. onları örtmeye dikkat etmeli. çocuklarına küfretmek ve kocasına karşılık vermek hususunda dili kısa olmalı'. (ihya-ı ulumiddin, 2. cilt, 2. kitap, 16. bab, talak)
    --- spoiler ---

    biliyorum algılamakta sorun yaşıyorusunuz ancak şunları bu ülkede on milyonlarca kişi hayat tarzı, mutlak hakikat, en doğru bilgi ve yaşam felsefesi olarak görüyor ve ona göre yaşıyor. tümü neden acaba? yeteri kadar kadın hakları yürüyüşü yapmadığımız için mi? evet feminizm, kadının haklarının ve söz hakkının erkekten zerre eksik olmaması ideali ama işte diyorlar ya hayaller paris gerçekler adana... tümü hangi sebeple?

    gazali'nin aynı eserinin 2. cildi baştan sona kadar "adab" hakkındadır. mesela emri bil "ma'ruf nehyi anil münker" in adabı nasıl olmalıdır?
    emri bil ma'ruf: marufu yani bilineni emretmek. (islamın iyiliğini ve farzlarını emretmek diye çevirirler)
    nehyi anil münker: münkeri, inkar edileni nehyetmek yani yasaklamak. (kötülükten, islama uygun olmayandan men etmek diye çevirirler)

    "cihat" denen aksiyonun ufak çaplı ideolojik sloganıdır bu ifade aynı zamanda.

    gazali ihyasının ikinci cildi olan "adap"ın dokuzuncu kitabı olan "emri bil ma'ruf ve nehyi anil münker"de şunları öğütler müslümanlara ki gazalinin öğüdü gazalici nihilist müslümanlar için emirden ötedir:

    *emri bil ma'ruf ve nehyi anil münker yapmak müslümana farzdır. yani bir müslümanı gazalici islama aykırı hareket ederken görürseniz uyarmak size allahın emridir, bir şekilde uyarmak zorundasınız. (2. bab)

    peki uyarmanın usulü nasıl olmalı? bu vakadaki gibi fiziksel saldırı ile uyarılabilir mi? aynı kitabın 1. rükün isimli 3. babı:

    --- spoiler ---
    emri bi'l ma'ruf ve nehyi an'il münker bazen va'z ve nasihat yapmak sûretiyle bazen de zor kullanmak sûretiyle olur. herkesten önce söylediklerini tatbik etmeyen bir kimsenin nasihati verimli olamaz. o halde, deriz ki: halk tarafından fasıklığının bilindiğini bilen bir kimse, kesinlikle bilir ki, va'z ve nasihatte sözü kabul edilmez. bu bakımdan va'z ve nasihat yoluyla emri bi'l ma'ruf ve nehyi an'il münker yapması gerekmez. zira bunda bir fayda yoktur. bu bakımdan fâsıklık, onun sözünün faydasını düşürmekte tesir eder. sözün faydası düştü mü, farz olması da ortadan kalkar.
    --- spoiler ---

    şimdi sevgili polly olabildiğince açık anlatmaya çalışacağım:

    1- ortada 1 adet islamcı var (büyük ihtimalle)
    2-islamcılığın temel kaynağının gazali ve gazali'nin islamcılığa kaynaklık eden kitabının ihya-ı ulumiddin olduğu tüm sünni islamcılarca tasdik ediliyor. (şii islamcılar diye bir grup ve farklı türde islamcılar da mevcut ancak bizim ülkemiz için esas mesele sünni islamcılar. her sünni, islamcı değildir ama türkiye'de islamcılığın kaynakları sünniliğin kaynaklarıdır. bu uzun bir mevzu mezhep düşmanlığının ötesinde bir açıklaması var. isteyenle istediği kadar tartışırım bu konuyu)
    3- bu islamcı islamcılığın kaynağında yazan emri uyguluyor.
    4- polly gelip faturayı bütün dünya aleme kesiyor.
    5- bu meselenin kökü orta doğu kültürüdür (yani islamcılıktır) diyenlere öyle demeyin çıkıp protesto yapın ve mor çatıya bağış yapın tavsiyeleri veriyor.

    benim protesto kültürüne karşı olmak gibi bir şansım yok, bizzat kendim eylemciyim, 1960'lı yıllardaki öğrenci protestolarının avrupayı nasıl şekillendirdiğini, medeniyeti nasıl yücelttiğini anlayan, takdir eden biriyim. protestoları desteklerim katılırım, bağırırım. elbette protestoya katılsın insanlar, elbette mor çatıya bağış da yapsınlar. ama şu olayda esas yapılması gereken feminist harekete, kadın haklarına, kadının erkekle aynı seviyede ve aynı değerde bir insan cinsi olduğuna odaklanmak mı yoksa problemin islamcılık ve sadece islamcılık olduğunu dünya aleme ilan etmeye çabalamak mı? o adamın emri bil ma'ruf ve nehyi anil münker amaçlı saldırdığı insan bir erkek olarak parkta bir başına bira içen ben de olabilirdim. o durumda da mı mor çatıya bağış ve kadın hakları için yürüyüş yapılması gereken bir numaralı eylemler olacaktı? oysa o da ben de 11. yüzyılda yazılmış aynı kitabın aynı cildinin aynı babının aynı maddesi sebebiyle saldırıya uğruyoruz. neden karşı olunması gereken şey bende farklı onda farklı oluyor?

    feminist harekette en fazla saygı duyduğum grup femen. ve femen bile karadenizin karşısından bakarak islamcılığın kadınlara ne denli zarar verdiğini, kadın haklarının önündeki en büyük engellerden birinin ve hatta belki en büyüğünün islamcılık olduğunu görebiliyorken türk feministleri en fazla karşı oldukları, en sert mücadele ettikleri şeyin islamcılık olması gerektiğine neden bir türlü ikna olamazlar?

    elbette memlekette feminizmi topyekün ya da büyük nispette temsil eden bir oluşum yok, hatta türkiye'de örgütlü feminizm neredeyse hiç yok. feminizm kah edebiyat alanında, kah üniversitelerdeki kolektif ufak çaplı grupların sloganlarında, en yaygın hali de sağda solda bireysel anlamda arada sırada görünüp sonra kayboluyor. islamcı feminizm denen ifadeyi absürd bulduğum için o gruba değinmekten özellikle kaçınıyorum bu arada. feminizmin ruhunu özümsemiş türkiye feministlerinin de islamcı feminizm denen ucube kavramı ciddiye almayacaklarını ve hatta böyle bir oluşum ortaya çıkarsa en fazla bununla mücadele edeceklerini düşünmek istiyorum. türkiye'de örgütlü feminizm zayıf. bu da mesela ayrı bir eksiklik. özellikle türkiye'ye has olarak örgütlü feminizmin olabilidiğince güçlü olmasını temenni ederdim ben. çünkü bütün dünya üzerinde gerek psikolojik anlamda gerekse fiziksel anlamda en fazla erkek şiddetine müslüman ülkelerin modern kadınlarının uğradığını düşünmüşümdür.

    sevgili polly, bu olaydan ötürü öyle iddia ettiğin gibi suçlu filan değilim ben. ve evet bütün faturayı orta doğu kültürüne kesiyorum, orta doğu kültürüne saydırıyorum senin de saydırmanı bekliyorum. senin kadın hakları ile ilgili meselelerde zaman zaman yazılarına denk geliyorum sözlükte ve genelde beğenerek de okuyorum. ancak feminizmin sözlükteki seslerinden biri olduğun ön kabulü ile özellikle ortadoğu kültürüne elinden geldiği kadar saydırmayı hafife alan tavrından dolayı "islamcılıkla yapılması gereken mücadelede" biraz korkak görüyorum seni. bunda sanıyorum ki "öteki olana empati yapma" işlevini yerine getiren hayali organın gereğinden fazla büyümüş olması yatıyor. islamcılığın bir zamanlar bu ülkede "öteki" olduğu sözlükteki bazı solcu yazarların kabulüdür. ve entrilerinde sağa sola iliştirirler bunu. eğer senin için de böyleyse bu kabulü biraz sorgulamalısın. ben islamcılığın bu ülkede son bin yılda hiç bir zaman "öteki" olduğuna inanmıyorum. islamcılığın ülkemizde kadınlara dair mağduriyetlerin neredeyse tümünde en temel gerekçe olduğu iddiamı da biraz düşünmeni dilerim.

    biz ülke olarak "bir kadın kocasından izin almadan kendi isteğiyle bir işte çalışamaz" kanunu türk medeni kanunundan çıkaralı sadece 26 sene oldu. (anayasa mahkemesi, 29 kasım 1990 tarihli ve e.1990/30 ve k.1990/31 sayılı kararı)

    ve biz ülke olarak "karının zina suçu tek seferlik ilişkide sabitlenir, kocanın zina suçunun sabitlenmesi için diğer kadın ile dost hayatı yaşaması, ötesinde herkesçe bilinecek bir yerde karı-koca gibi yaşaması gerekir" şeklinde erkeğin tek seferlik aldatmasını meşru sayan eşitsizliği medeni kanunumuzdan kaldıralı sadece 20 yıl oldu. (23 eylül 1996 tarih ve e.1996/15 ve k.1996/34)

    ve 1926'da türk hukukunda tarihte çok az yerde görülmüş türde bir zıplama yaşatan ve islamcıların küfür/kafirlik olarak gördüğü modern medeni kanunumuzun 70 yıl uygulanan maddeleri idi bunlar. ve bu maddelerin yasa içinde varlığı da islamcı kültür sebepliydi ki hala daha bir ton böyle yasamız var. bunları dahi beğenmeyen islamcılar kadınlar için nasıl bir medeni kanun türü istiyorlar ötesini sen hayal et.

    onların iktidarında yaşıyorsun.
    onlar islamcılıklarını yaparak senin gibi insanlara zarar veriyorlar.
    islamcı oldukları için bunu yapıyorlar.

    ve sen bunun kadın hakları ile alakalı olduğunu söylüyorsun. hatta ötesine de geçip memlekette kadın haklarını olması gereken düzleme çekme konusunda yani islamcılık ile mücadele konusunda çaba harcayan onca insanı suçlu ilan ediyorsun. zamanında "tehlikenin farkında mısınız" diye çok bağırdı bu insanlar. bayrak mitingleri düzenledi. referandumlarda kampanyalar yürüttüler. siyasette alın teri döktüler. tümü bu türde islamcı yobazlığı en sert biçimde bütün topluma reklamını yapa yapa cezalandırmayı ve hatta kadın haklarının çağdaş toplumlar seviyesine gelmesi hedefini de içine alan cumhuriyetimizin modern topluma yürüyüşünü ve orta doğunun o berbat kültüründen kopuşunu başarabilmek içindi. şimdi ise bu tür vakalarda "mırıldanırsın beğenmemek hakkın" falan denilerek adeta ödüllendiriliyor saldırgan.

    seni ya da seküler ahlakı erdem gören başkalarını bana karşı olabilecek fikirlerinizden bağımsız şekilde kendimden farklı bir grup olarak görmüyorum. sadece olayla ilgili esas konunun kadın haklarından ziyade islamcılık ile ilgili olduğunu ifade emek istedim ve suç isnat ettiğin bazı grupların yapılmasını kendimce zaruri bulduğum savunmasını yapmaya çabaladım.

    ve ayrıca eğer memlekette kadınların temel problemlerinin birincil kaynağı islamcılık ise türk feminizminin mücadelesindeki odak noktasının da islamcılık olması gerekmez mi?

    bu soruya her feminist hakkıyla cevap veremez. çünkü popper'ın eleştirel rasyonalizmi bu dünyaya beladan başka bir şey getirmedi. bilimselliğin ölçütünün yanlışlanabilirlik ilkesi olmasından bağımsız şekilde rasyonalizmi var eden şeyi sorgulaması ve inkar etmesi ile doğruluğun muallakta kalması, mutlak doğruyu bulmanın mümkün olmadığı iddiası ve gayet de bilimsel bilgi olan şeylerin dogma yaftası yemesi, tümevarımsal metodun bütünüyle inkarının ve formel mantıksal sorgulamanın kullanımı bilimsel düzeni işlemez kılması bilginin kendisini yok etmeye çabalamaktır. sayesinde bilimin ve demokrasinin inanılmaz gelişeceğini iddia ettiği açık toplum kavramı ise bir ütopyadan başka bir şey değildir. açık toplum medeniyeti ilerletmez. rouseau'nun dediği gibi "demokrasi eğer sadece tanrılardan oluşan bir halk var olsaydı gerçek anlamda uygulanabilirdi". normatif demokrasi büyük bir ütopyadır, onun yerine çoğunluklar ne kadar güçlü olursa olsun temel hakları değiştirmeye gücü asla yetmeyecek ve objektif rasyonellik karşısında diz çöküp belli şartları sağlaması beklenen ampirik demokrasi uygulanır. demokrasileri ve medeniyetleri cüzi oranda çalışkan, özel, etkili, yığınları ikna edebilen insanlar ilerletir, yüceltir. marx ve nietzsche'nin aksine popper yığınlara, yığınların sonsuza dek hak etmeyeceği büyük anlamlar yüklemiştir. yığınlara büyük anlamlar ve misyonlar yükleme meselesi önemli ve iddialı bir durum. nietzsche'nin toplumları ilerleten şeyin toplumlardan çıkan üst insanlar olduğu fikrine paralel olarak marx'ın sosyalizmi de bir tür üst insanlar idaresidir. iki büyük düşünür de yığınların kendi başlarına ve içlerindeki özel insanlar olmaksızın bir şeyleri başarabileceğine ihtimal vermemiştir. marx, birleşmelerini telkin ettiği işçi sınıfının gerçekten birleşebilmesi ve devrim yapabilmesi için hiyerarşik idari kadrolu örgütsel yapılar öngörmüştür.

    gazali dinin bilime hükmettiğine ve hükmetmesi gerektiğine inanır. islamcıların bilimselliğe bakış açısı budur. bilim öte bir yerde oynamalı ve her daim dinin kontrolünde olmalıdır, azıtmamalıdır, semirmemelidir, sosyal hayata müdahale etmemelidir. 19. yüzyıl pozitivistleri ve 20. yüzyıl neo-pozitivistleri ise dini dogmanın varlığını konsept dışına çıkarmış gerek bilimde gerekse sosyal bilimlerde dini dogmaya hiç bir alan bırakmamışlardır. ancak popper'ın eleştirel rasyonalizmi "bilginin bilgiliğini daha da sağlamlaştırıyorum" iddiası ile bilginin kendisini muallakta bırakıp da değersizleştirince ve bilgiyi iyi test edilemedi gerekçesi ile dogma ile aynı boşlukta bırakınca dini dogmayı sıkıştığı köşeden kurtaran bir oyuk yarattı. hele postmodern teoriler bu durumu daha berbat hale getirdi. mistizmi ve nihilizmi saygı duyulabilecek kavramlara dönüştürdü. yine de postmodernlerden öte popper'ın toplumlara saldığı virüs daha etkilidir. ve bizim türkiye'de liboşlar dediğimiz ideolojik anlamda liberal ve özgürlükçü olduklarını iddia eden kitleler farkında olsa da olmasa da en fazla popper'dan etkilenmişlerdir. bazı fikirler virüs gibidir: insanlara bulaşır ve onlarda kalırlar. oysa septisizmden arınmış ve mutlak bilginin net olarak var olduğu rasyonalizm tarihin sonudur. aklın ve mantığın bilimselliğe yegane kaynak olduğunun ve mutlak doğruyu bulmada başarılı olup olamayacağının sorgusu olmaz. eğer öyle bir sorgu varsa o da "rasyo" (ratio) ile yapılır -ki bu sorguyu yapacak başak bir enstrüman yoktur- yani mutlak doğruya onay veren türde rasyonalizm kendi kendini imha etse bile sonunda tekrar kendi kazanır.

    felsefe tarihini bir çok kişi aristo-platon çatışmasına düşülmüş şerhler olarak tanımlar. ancak felsefe tarihi esasında sofistlerin "bilgi yoktur" tezine verilen cevaplardan ibarettir.

    bir şeyi gerçekten bilebilir miyiz? mutlak bilgi var mıdır?

    filozoflar ve düşünürler epistemolojiyi dolayısıyla da felsefenin kendisini var eden bu soruyu kah bilebiliriz kah bilemeyiz, şöyle şöyle biliriz ya da ne yaparsak yapalım bilemeyiz, biliriz ama tam bilemeyiz, çok yaklaşırız ama tam ulaşamayız eksenlerinde gel gitlerle cevapladılar. islamcı felsefenin bu eksendeki konumu en diplerde: hiç bir şeyi bilemeyiz, her şeyi allah bilir, sadakallahül azim. bu eksen aynı zamanda nihilizmin, hiççiliğin, varoluşu reddin de var olduğu eksenle paraleldir. hiç bir şeyi bilemiyorsan ne bok yemeye varsın? kendini de bilemiyorsun zaar. hangi açıdan bakarsak bakalım bilginin varlığını inkar eden, onu ulaşılamaz olarak gören bu şüphecilik puştluktan ve saçmalıktan başka bir şey değildir, insanlığa beladan başak bir şey de getirmemiştir.

    bilgi vardır ve onu bilebiliriz. gerçek bilgiye ve hakikate ulaşabiliriz. popper açık toplum ve düşmanlarının 2. kitabının son bölümünde sezgicilik ile duyular üzerinden örneğin göz organı üzerinden elde edilen bilginin varlığını karşılaştırır ve ikisinin birbirinden farkı olmadığını söyler. bilgilerin kısmi doğruluğuna ikna olmamızı telkin eder. gözünün gördüğüne de inanma der bir bakıma. ne olduğu belli olmayan sezgi ile somut olan duyuyu karşılaştıran bu tavır günümüz modern orta yolcu liboşluğunun, diğer bir deyişle "ahlaksal idealizm" karşıtlığının temelini oluşturur. bir tür bilinemezciliğe ve sonunda nihilizme sürükler insanı. sonucunda da ahmet altan gibi tipler elde edersiniz. bilginin varoluşunu sorgulayan bu tavrın yığınlara ciddi anlam ve misyon yükleyen açık toplumcu ve ütopik türde bir demokrasi hayaline evrilmesi ahlaksal anlamda idealist olan gayet pozitivist, rasyonel ideolojilere saldırıya dönüşür. bu yüzden rasyonel olana tehdit oluşturan unsurlarla mücadele eden her şey ve herkes otokrat damgası yer. tehdit unsurları popper'cı virüse kapılmış bu kişilerce empati yapılan taraf olur. islamcılığın memlekette bunca zaman liboş çevrelerden aldığı destek ve hatta islamcılık ile mücadele edenlerin onca yediği köstek bundandır hep.

    eğer bilgi varsa, hak varsa, hakikat varsa popper ya da foucault ya da umursamazlığa, hiççiliğe doğrudan ya da ucundan köşesinden kaymış diğer bin türlü adamın bizim kısaca liboşluk dediğimiz omurgasızlığı bu bazı türk feministlerini etkilememişse neden "mini etek giyene sahip çıkmayanlar, laf edenler" tarzı uzun tamlamalar yerine o sahip çıkmamayı, o laf etmeyi buyuran zihniyetin kökünü dile getirmekten kaçınırlar? ve "şunlar" türünde tek bir grup ismi ile bütün dertlerini anlatma yolunu seçmezler? açık toplum fikrine aykırı olacağından mı yoksa bir grubun kültürünü eleştirmek ve bir grubun kültürüne seviye belirlemek faşizm olacağı düşüncesinden mi? o çok korkup kaçındığınız "aman efendim faşizm yapmayayım, aman efendim bir grubu topyekün yargılamak benim haddim değil" huyu belki bir çok zamanda büyük bir erdemdir ama sizi hakikatten de epeyce koparıyor, mücadele edilmesi gereken şeylere karşı liboşlarla aynı pasif konumda bırakıyor ve bu ciddi bir problem.