mustafa kemal atatürk

  • “işittim ki bazı arkadaşlar yoksulluğumuzu bahane ederek memleketlerine dönmek istiyorlarmış. ben kimseyi zorla milli meclise davet etmedim. herkes kararında hürdür, bunlara başkaları da katılabilirler. ben bu kutsal davaya inanmış bir insan sıfatıyla buradan bir yere gitmemeye karar verdim. hatta hepiniz gidebilirsiniz. asker mustafa kemal mavzerini eline alır, fişeklerini göğsüne dizer, bir eline de bayrağı alır, bu şekilde elmadağı’na çıkar, orada tek kurşunum kalana kadar vatanı müdafaa ederim. kurşunlarım bitince bu aciz vücudumu bayrağıma sarar, düşman kurşunlarıyla yaralanır, temiz kanımı, kutsal bayrağıma içire içire tek başıma can veririm. ben buna and içtim.”

  • yabancı bir arkadaşımız vardı. ailesi çok tutucuydu. istemediği kıyafetleri giymek zorundaydı, istemediği halde kuzeniyle nişanlamışlardı. bütün bunları geride bırakıp başka bir ülkeye yerleşip kendi istediği gibi bir hayat sürmek istiyordu ama yapamadı. okumuş ve meslek sahibi biri olmasına rağmen ailesine ve geleneklerine karşı çıkamadı. bizim ülkemizde bunlara karşı çıkmak neredeyse imkansızdır demişti. onun hikayesini dinlerken çok üzülmüştük. o an başka bir arkadaşımla gözgöze geldik ve aklımızdan aynı anda minnetle tek kişi geçiyordu: mustafa kemal atatürk.

    bugünkü yaşadığım hayatı borçlu olduğum büyük insan.

  • tarihte yüzlerce lider okudum araştırdım. girdiği her savaşı kazananlar, dünyanın yarısını fethedenler, dâhi devlet adamları... hepsinin mutlaka zayıf bir tarafı vardı. kimisi mükemmel komutan kötü siyasetçiydi. bazısının hayatı başarılarla dolu ama ölünce kurduğu düzen kısa sürede çökmüş.

    ama ben mustafa kemal atatürk kadar komple bir lider görmedim duymadım. muazzam komutan, mükemmel siyasetçi, müthiş öngörü yeteneği... 100 yıl önce söylediği sözler bugün daha anlamlı, hayatını yaptıklarını her araştırdığımda mutlaka beni şaşırtacak yeni detaylar farkediyorum.

    öyle bir düzen kurmuş ki yobazından bölücüsüne, dış mihrakından her türlü türk düşmanına kadar 100 yıldır denemedikleri kalmadı, hâlâ yıkamadılar.

    dilerim yaptıklarına, emeklerine layık olabiliriz. unutursak, bir gün yolundan dönersek kalbimiz kurusun.

  • bu toprakların çocuğuna, gencine, kadınına, erkeğine, çiftçisine, öğretmenine, öğrencisine, vekiline, askerine, işçisine, köylüsüne, şehirlisine, istisnasız her bireyine ayrı bir değer veren ve bu değerler üzerinden devasa bir ülke inşa eden, gelmiş geçmiş en büyük lider.

  • 39 yaşında, askerlik mesleğinden çıkarılmasına, sahip olduğu madalya ve nişanların geri alınmasına karar verildikten 1 sene sonra türkiye büyük millet meclisi'ni açan; 42 yaşında, silah arkadaşlarıyla beraber idam edilmesine vahdettin tarafından onay verildikten 3 sene sonra cumhuriyeti ilan eden; 57 yaşında, babasını kaybettikten 50, evini (selanik) kaybettikten 26, annesini kaybettikten 15 sene sonra tüm yoksulluğa ve tüm zorluklara rağmen milyonlarca vatan evladına daha özgür ve daha yaşanabilir bir coğrafya bırakan, bedenen aramızdan ayrılsa da fikirleri ilelebet yaşayacak kahraman.

  • çocukken sebepsizce seversiniz, anlamazsınız ama hayran olursunuz.

    ergenliğe doğru eleştirirsiniz, hatalarını görürsünüz, bazen acımasız davranırsınız.

    ama olgunlaştıkça onu anlamaya başlar, yaptığınız haksızlıklar için üzülürsünüz. zaman geçtikçe daha da özlersiniz.

    o kişi babanızdır.

    sanırım çoğumuz atatürkle ilgili de bu yollardan geçtiğimize göre, bu anlamda türk milletinin bir babası demek abartı değil bence.

  • "6 mart 1930 günü akşamı ikameti için hazırlanan eve geldik. biraz sonra sofrada buluşmak üzere yanındakilerden ayrıldı. beni yanına alarak odasına girdi ve kapıyı kapattı. bir koltuğa yığılır gibi oturdu. çok yorgun ve sinirli görünüyordu. bir sigara yaktı: "bunalıyorum çocuk."

    "bunalıyorum çocuk, büyük bir ıstırap içinde bunalıyorum. görüyorsun ya, her gittiğimiz yerde mütemadiyen dert, şikayet dinliyoruz. her taraf derin bir yokluk, maddi, manevi perişanlık içinde. ferahlatıcı pek az şeye rastlıyoruz.

    bunda bizim günahımız yoktur. uzun yıllar, asırlarca dünyanın gidişinden habersiz, bir takım şuursuz yöneticilerin elinde kalan bu cennet memleket, düşe düşe şu acınacak hale düşmüş. memurlarımız henüz istenilen seviyede ve kalitede değil; çoğu görgüsüz, kifayetsiz ve şaşkın.

    değerli halkımız ise, kendisine mukaddes akideler şeklinde telkin edilen bir sürü batıl görüş ve inanışların tesiri altında uyumuş kalmış. bu arada beni en çok üzen şey nedir bilir misin? halkımızın zihninde kökleştirilmiş olan her şeyi başta bulunanlardan beklemek alışkanlığı.

    işte bu zihniyetle; herkes büyük bir tevekkül ve rehavet içinde, bütün iyilikleri bir şahıstan, yani şimdi benden bekliyor, fakat nihayet ben de bir insanım be birader. kutsal bir kudretim yok ki."

    biraz durdu. gözleri dolmuştu. elleri hafifçe titriyordu. "kalk bana kahve getirmelerini söyle de gel" dedi. anlamıştım. heyecanını yenmek için yalnız kalmak, vakit kazanmak istiyordu. kendisini ilk defa böyle halde görüyordum.

    dışarıda bir kaç dakika oyalandım. odaya döndüğümde epey sakinleşmişti. susuyordu. getirilen kahveyi yavaş yavaş içti. sonra her zamanki sesiyle konuştu:

    "her ne hal ise. yeise değil, hatta ufak bir tereddüte dahi düşmeye mahal yoktur. halimizi bilmekle cesaretimizi kaybetmemeli.

    ümit ve şevk içerisinde yolumuza devam etmeliyiz. er geç fakat muhakkak gayemize varacağız. hadi, artık seni bırakayım. ben de hazırlanıp sofraya ineceğim."

    salondan nasıl çıktığımı bilmiyorum. çelik iradeli adamın, velev beş, on dakikalık olsun böyle bir sinir buhranı geçirmesi beni çok sarsmıştı. günlerce bunun tesiri altında kalmıştım."

    hasan rıza soyak - atatürk'ten hatıralar

  • görsel
    burada daha gencecik bir yüzbaşısin. hiç düşünüyor muydun atam türk milletinin yüce kurtarıcısı olacağını, ata türk olacağını?

    türk kadının hayatını değiştireceğini, okuduğu her harfi sana borçlu olan geleceğin kültürlü kadınlarını , yasal haklarını, başarısıyla öne çıkan kız çocuklarını hayal ettin mi ?

    çanakkale harbinden sonra beşiktaş'ta evinde buhran geçirirken neler düşündün,düşledin?*

    atam ! sen nasıl tahammül ettin?
    kendime, çevreme ,ülkeme ve türk halkına bakıyorum. bizim için mi bunlar ?

    ''... sırtlan payını kabul etmeyişimiz yazılacaktır. lâkin edemezdik, edersek ecdadın yüzüne bakamazdık." diyen miralay ferit gibi. bende diyorum ''biz kabul ettik ve bakamayacağız.''

    çok seviyorum seni.içimde, fikrimde, en derinimdesin. dilerim sana layık bir evlat olur , senin , silah arkadaşlarının ve şehitlikte olan dedemin emanetine senin ilkelerinle sahip çıkarım. kendi küçük ferdi dünyamda biraz olsun tatmin olmayi yeğlerim. umarım...

  • bilmeyenler için;

    atamızın boyu 1.74, kilosu ise 75 civarıydı. 42 numara
    ayakkabı giyiyordu. ayakkabıları genelde siyah rugandı.

    atatürk'ün tc kimlik numası: 10000000146. aslında bu,
    birinci sıradaki tc kimlik numarası. sondaki 46 güvenlik
    amacıyla, sistem tarafından otomatik konulmuş.

    atartürk’ün en sevdiği yemek, etsiz kuru fasulye ile
    pilavdı. kahveyi de çok seviyordu. günde 10-15 fincan
    türk kahvesi içiyordu.

    atatürk’ün tüm gömlekleri beyazdı. takım elbiselerinin
    modelini kendisi çiziyordu. lacivert rengi sevmezdi. bu
    nedenle gardolabında laciverte yer yoktu.

    atatürk'ün foks adında bir köpeği vardı. atamız foks’u
    yalova kaplıcalarına gittiği bir gün, seyyar bir
    fotoğrafçıdan 50 liraya satın almış. foks öldükten sonra
    doldurulup mumyalanmış. halen de "atatürk ve kurtuluş
    savaşı müzesi"nde sergileniyor.

    atarürk spor yapmayı çok severdi. düzenli ata binerdi,
    yüzerdi ve bilardo oynardı. mustafa kemal, çok kitap
    okuyan biriydi. yüzlerce kitabı vardı. ancak en sevdiği
    kitap, reşat nuri güntekin’in çalıkuşu adlı romanıydı. öyle
    ki, kitabı sürekli yanında taşırdı ve zaman zaman rastgele
    bir sayfa açıp okurdu.

    atamız 44 sayfalık bir geometri kitabı yazdı. bugün
    kullandığımız üçgen, dörtgen, çap, artı, eksi, bölü, oran
    gibi türkçe kelimeleri atatürk buldu.

    atatürk’ün bu kitap dışında 13 kitabı daha var. mustafa
    kemal; medeni bilgiler, karlsbad hatıraları, bölüğün
    muharebe eğitimi gibi hem askeri hem de toplumsal
    konularda kitaplar yazdı.

    atatürk isminde bir çiçek vardır. rivayete göre, atamız çok
    seviyor diye bu ismi koymuşlar. bir başka iddiaya göre ise
    meksika kökenli çiçeği türkiye’de yetiştiren bitkibilimciler
    çiçeğe atatürk ismini verdi.

    mustafa kemal atatürk, son söz olarak, aleykümselam
    dedi. anlatılanlara göre, atatürk, doktoruna dikkatle baktı
    ve "aleykümselam" dedi. ardından girdiği komada 30 saat
    kaldı. 10 kasım günü ise maalesef hayatını kaybetti.

    atamızı daima sevgiyle, saygıyla, minnetle anıyoruz...

  • 2021’de de izinde olacağımız tarihin en büyük lideri.