inci'nin dedesi ve esra, evden çıkıp gidemiyor. ev kiralarındaki inanılmaz artışa gönderme olabilir: istanbul kiralarından dolayı beleşe bulduğu evden çıkamıyorlar mecbur delilerle oturmaya razı olmuşlar. dizinin en gerçekçi detayı budur işte. böyle detayların hastasıyım.
masumlar apartmanı
-
-
daha inci'nin kırkı çıkmadan han'a yeni kız bakıyorsunuz, ruhsar'ın kayınvalidesi menkıbe hanım mısınız nesiniz.
-
puhhahaha.
naci: safiye israr etme soylemicem inci'nin nereye gittigini. ayri kalmalari daha iyi. bak safiye olmaz soyleyemem. israr ediyorsun ama olmayacak
safiye: sacmalama, soyle cabuk
naci: yalova'da, yeni ay agac evleri
bu arada bu bolumde naci'nin oyunculugu neden bu kadar berbat ya hahaha. -
sonunda bir tane akıllı çıktı. esat’ın annesi çıkıp karşılarına -kızım tedavi ol dedi. işte bu gerçekçi tepki. kusura bakmayın ama bu insanlar hasta. bu hafife alınmaması gereken bir şey. inci gibi ben bunları iyileştiririm demekle olmuyor. evet gülben üzüldü ancak kendini iyileştirmek için adım atmalı. dizide bu insanların tedavilerine dair bir şey göremiyoruz. han’ın psikiyatr’a yalandan gitmesi hariç. hele o çığırtkan safiye kesin tedavi edilmeli.
-
o değil de gülben delisinin bile hali hazırda 3 tane seveni var: ali, esat, bayram. valla beni aynı anda seven 3 kişi olmadı hiç bugüne kadar. respect.
-
gülben bebelerle oynuyormuş. hiç değilse gecenin üçünde çöpleri karıştırmaya gitmiyor dalyarak. sen evlendiğin kadına çok mu dürüsttün de kız kardeşinin mutluluğuna hayaller/gerçekler diyerek mani oluyorsun. orosbu han. nefret ediyorum senden.
-
evet gençler. gelin size bir sır vereyim. şu gerçek hayattan diye pazarlanan dizinin senaryosunda etkisi olan budayıcıoğlu'nun bilerek yapıp yapmadığını merak ettiğim bir konuya değinmek isterim.
şimdi öncelikle türk aile yapısında sıklıkla karşılaştığım bir adete değinmek istiyorum:
çocuklara kafiyeli isim vermek.
yani bizim toplumumuzda kardeş isimlerinin genelde son harfleri kafiyeli olur ya da birbirine benzer. ali veli deli gibi...
dizideki kardeşlerin isimlerine bir göz atalım:
safiye, gülben, han, neriman.
bakın bakalım hangisi dışarıda kaldı?
tabi ki safiye!
şimdi sizi önceki bölümlerdeki flashbacklere götüreceğim.
hasibe'den en çok kim haz etmiyor? annesi. yani safiye'nin ninesi. dikkat ederseniz ninesinin safiye'nin annesine olan tüm kinine rağmen safiye'ye az da olsa sevgiyle yaklaşması, diğer kardeşlerindense safiye ile ilgilenmesi size de tuhaf gelmiyor mu?
işte burada geçmiş bölümlerdeki bir ayrıntı devreye giriyor. ne demişti ninesi safiye'ye?
"senin baban başka biri. neden erken doğdun?" gibisinden şeytani bir tıslamayla sözler sarf etmişti. o gün bugündür kafayı bu söze taktım. (evet, biraz takıntılıyım bu arada)
gerçekten safiye yasak aşk meyvesi olabilir mi?
hasibe'nin en çok safiye'den nefret etmesi, diğer çocuklarından tamamen farklı bir isim tercih etmesi, ona sürekli cinsellik üzerinden vurması, "erkek değil mi, hepsi bir gün çekip gider" deyip durması (ki tüm bu sözlerine rağmen kocasının hasibe'yi terk etmemiş olması) maalesef safiye'nin yasak aşk meyvesi olma ihtimalini güçlendiriyor.
bir diğer önemli ayrıntı ise hasibe ve safiyenin isimlerinin kafiyeli olması. hasibe safiye'yi doğurmadan önce "bunu kendime benzetecem. ilk iş olarak da ismini benzeteyim" diye düşünmüş olabilir mi acep?
hadi, siz bunlara biraz kafa yorun ben de komplo teorilerime kaldığım yerden devam edeyim. -
cüneyt karakterinde tam ekşici piç tipi yok mu ?
seviyorum bu adamı ya ,noyan karakterine de bayılıyordum, sürmeli gözlüm. -
11 yaşımdayken ergenliğe ilk adımımı attığımda yaşadığım şeyin tam olarak ne olduğunu bile bilmiyordum. ağlayarak ablama bunun ne olduğunu sormuştum. anlatmadı bana ne olduğunu, annemin haberi de olmadı. bir gün çamaşırları yıkarken pantolonumda kan gördü. gelip bana ne olduğunu sormadı. dövmeye başladı. o dayağın kaç saat sürdüğünü bilmiyorum. biri mi dokundu sana, eğer biri dokunduysa baban seni denize atar, dedi. birinin dokunmasının ne demek olduğunu o zaman bilmiyordum. hatta, biri dokundu dersem belki dövmeyi bırakır, diye de düşündüm. ama söylemedim. daha sonra dövmekten yoruldu da mı bıraktı, bayıldım mı yoksa uyuya mı kaldım orayı asla hatırlayamadım. bu ve başka benzeri anılar, ne zaman bu diziyi izlesem aklıma geliyor. safiye'nin okuldan alınması, fiziksel ve duygusal şiddeti bana pek uzak gelmiyor. hatta, böyle bir anne gerçekte yoktur, diyen arkadaşlarıma böyle düşünebildikleri için şanslı gözüyle bakıyorum. bazı travmalar geçmiyor. ne kadar mutlu olursanız olun, kaç tane naci tanırsanız tanıyın yine de arada o eski anılar gün yüzüne çıkabiliyor. size, asla sevilmeye layık olmadığınızı söylüyor o duygular.
-
han babasını yıkarken gözlerimden yaşlar döküldü,
annemle birlikte alzaimer olan anneannemi yıkamamız geldi aklıma, küçükken bizi yıkayan anneannemi şimdi ben ve annem yıkıyoruz, misler gibi oluyor, bir bebek gibi seviniyor, gülüyor banyo sonrası, hayat böyle bir şey be sözlük, içime battı sahne, üzdü beni,
han ağlıyor ben ağlıyorum..