bir hastane odasında canım babamın başında bekliyorum. 10 gün içinde bir adet beyinciğe pıhtı atma sonrasında beyin kanaması geçirdi. gece nöbeti bende uyumadan bekliyorum çünkü birden uyanıp yataktan kalkmaya çalışıyor. ölümden döndü ikinci bir olayı kaldıramaz.o yüzden sık aralıklarla “kalkma yat yasak aşkım” demek için öylece uzanıyorum yanında. dağ gibi adam bebek gibi oldu.sen iyileş yeterki senin uykusuz kalıp beklediğin geceler gibi biz de bekleriz seni...
an itibarıyla yazarların nerede olup ne yaptığı
-
-
çocukluk arkadaşımla, açık havada
iki sandalye attık, sohbet ediyoruz.
ne kadar değerliymiş bu. -
covid hastalarının geldiği birimde nöbetteyim. akşam sekizden beri 4 hasta yatırdım. bir kaç saat en azından hasta gelmemesini umuyorum. çünkü ne serviste ne yoğun bakımda yer kaldı.
-
sözlükteki en saçma başlıklardan biri ama ilginç bir şekilde kendini okutuyor. hiç tanımadığım alakasız insanların şu anda ne yaptığını bilmek bana ne katıyor? aşk-ı memnu’nun final bölümünü internetten açıp izlemek gibi hiçbir isteğim yokken geçen akşam televizyonda yayınlandığı ve dolayısıyla bir dolu insanla beraber izleyeceğim için heyecanla izlememle aynı sebepten sanırım bu başlığı okuma hissi. bir yerlerde, tam olarak aynı zamanda, başka insanlar da aynı şeyi yapıyor, belki de aynı şeyi hissediyor yani aslında düşündüğün kadar yalnız değilsin. insan olmak büyük bir acziyeti yanında getiriyor maalesef.
peki ben napıyorum? sürdüğüm ojenin kurumasını bekliyor, oje bozulmasın diye zorlanarak entry yazmaya çalışıyor ve avrupa yakası’nı izliyorum. evet, çok mantıklı. -
ahırda bok temizlerken bir sigara molası verdim :)) hava inanılmaz sıcak ve ben sigaramı bitirmeden sağolsun kizlar temizledigim kadar daha sıçtılar :))))))
-
balkondayım. üçüncü kat.
alt katım kafe, canlı müzik.
giriş katı lüx restorant.
sağımda 30 metre ilerde kumsal var. kafeler tıngır tıngır çalıyor.
sol yanım yürüyüş yolu.
önümde ise trafiğe kapalı sokak var, oteller dükkanlar.
insanlar içiyor, oynuyor, kahkaha atıyor. dondurma var herkeste.
bende balkonda kahve sigara yapıp derin derin oksijeni soluyorum, yanımda eşim.
yeni hayatıma bakıyorum.
akdenizde hayat harika. -
bir apartman dairesinin 10. katında tez yazamama mücadelesi vermektedir bu yazar kişisi.
-
evdeyim çiğdem çitleyip italyan belediye başkanının cinnet geçirmesini izliyorum şaka gibi sana gelelim mi diyen arkadaşlarım çıktı ki biri şehir dışından gelmek istiyor yahu bunlar okuyan yazan çizen aydın tipler.
valla akıllı sandığım insanlar düz aptal çıktı. -
sabiha gökçen iç hatlarda kahve içerek beni kızıma kavuşturacak ankara uçağını bekliyorum. uykusuzum, ikinci uçuşum olacak yorulacağım ama onun gözleri parlayarak bana baba deyişini duyacak olmak beni ayakta tutan şey.
starbucks'ta kahve içerek ağlayan bir mal var şu an, o benim. -
beş kişi bir balık lokantasındayız. üç erkek, iki kadın.
masadaki bir erkek ile bir kadın birbiri ile evli. evli çiftin erkek olanı bizim arkadaşımız. tıp doktoru. eşi ise öğretim görevlisi.
diğer kadın, evli kadının üniversitede iş arkadaşı. o da bişey bişeyde öğretim üyesi mi ne öyle bir şey. yaşı kırk civarı. hiç evlenmemiş.
arkadaşın karısı, onu bizim diğer arkadaşa ayarlamak için getirmiş sanırım. övdükçe övüyor.
bizim boşta olan arkadaş, ilgilensem mi, yoksa boş ver mi modunda!
aslında kadın; minyon, güzel ve yaşını göstermeyen, kültürlü olmasına rağmen mülayim bir insan. bir ara tuvalete gidince bizim arkadaşa, bu kadını kaçırmamasını ve tanımasını salık verdim.
çok soğuk olmamasına rağmen ortada bir şömine çıtır çıtır odunlarla yanıyor. canlı müzik yok ama, halil sezai denen baygın sesli arkadaştan "kimseye etmem şikayet" çalıyor sididen. tek başına içen kadınlardan, gruplara kadar bütün masaları dolu, salaştan hallice bir yer burası.