tutuklanan amirallerden birisi mavi vatan doktrinini yazmış.
rte de çıkıp "bunları hiç milletimizin ve vatanımızın yanında göremedik" diyor.
entry bu kadar.
achtundsiebzug20 profili
-
5 nisan 2021 cumhurbaşkanı erdoğan'ın açıklamaları
-
f. altaylı'nın levent kırca programını sildirmesi
ahahaha ezikçe bir olay.
ezik derken tdk'da şöyle diyor: sıfat, mecaz olaylar ve hayat şartları karşısında güçsüz ve sıkıntılı duruma düşmüş olan, üzüntülü.
komple youtube'da, google'da yok. sildirmiş görüntüleri o meşhur programın. ufak parçalar kalmış.
neden?
çünkü yerin dibine sokup sokup çıkardı levent kırca o meşhur programda altaylı'yı.
insanda biraz utanma olur.
istediğin kadar youtube'dan sildir, ne oldu şimdi daha çok insanların aklına gelecek. -
atatürk'ün chp'sini geri istiyorum
mustafa kemal'in farkı çağdaş olmasaydı. öngörülü olmasıydı. kuru bir milliyetçi değildi. dünyayı takip eden cesur bir politikacı olmasıydı.
çan-kay şek, mussolini, franco olmaya çalışmadı. çünkü zeki bir adamdı. iki kutuplu dünyada türkiye'ye bir karakter kazandırdı kendi döneminde. yeri geldi sovyetlerle yeri geldi avrupa'yla yakınlaştı, şimdiki gibi kendisini gülünç duruma düşürmedi, aksine saygı gördü.
kendisi zamanında ittihat ve terakkiye girip, önemli bir kademesine yükselip, daha sonra bu kadronun güncel siyaseti okuyamadığını gördüğü için bütün ilişkisini kesip atmış birisiydi. enver paşa'nın popülizminin nasıl bir yıkıma yol açacağını görmüştü ve tavrını koymuştu.
mustafa kemal şu an olsa muhtemelen, 1930'ların dünyasının çok farklı olduğunu yine görür, yine güncel ve daha ileri siyaseti takip eder, ettirir, okutur, araştırırdı.
1930 romantizmi yapanların da yüzüne tükürürdü. en fazla onlara kızardı kendi mirası olmasına rağmen.
1930 romantizmi yapanlar 10 senedir baykal liderliğinde akp tarafından güdüldü.
mustafa kemal'in mirasına bundan büyük saygısızlık var mı.
atatürk'ün chp ve ilericilik algısına kendi götünü kuma gömmekten çıkarak ulaşabilirsin. güncel yerel ve dünyadaki politik potansiyel ve hareketleri okuyarak, karakterli şekilde iktidarı sürdürülebilir şekilde nasıl ele alınabilir bu şekilde bakarak ulaşabilirsin.
türkiye'den o yüzden ikinci bir mustafa kemal çıkmıyor.
çünkü zamanının ötesinde birisiydi.
zamanında yaptıkları şey yüzünden padişah, istanbul medyası ve çoğu liberal ve sofu halk kitleleri tarafından tehdit ve hakaretlere uğramıştı.
çünkü bir fikir devrimi yapmıştı. o güne kadar söylenemeyeni söylemiş, yapılamayanı yapmış, gidilemeyene gitmişti.
ama doğru bildiği bilimsel siyaset yolunda ilerledi, bunları siklemedi ve efsane oldu.
mustafa kemal sizler gibi son kullanma tarihi geçmiş birisi olsaydı, kurtuluş hareketini başlatmaz, padişah'ın emirlerini aynen yerine getirir, maaşını alıp sıradan bir osmanlı paşası olurdu. -
çamlıca camii'nin şifreleri
ana kubbe çapı 32 metre olup 32 farzı değil de yıllık enflasyonu belirtiyor sanırım.
-
rüyaların geleceği gösterdiği gerçeği
bakış açısı güzel ama çıkarım yanlış.
(bkz: paralel evrenler teorisi)
rüyalar daha ziyade past perfect tense zamanlıdır [işte bu fiilin tek uygun kullanım yeri burası amk.]
vucudumuzdaki her organın, molekülün, atomun; bir işleyişi, bir hafızası ve genetik bir mücadelesi var. mükemmel mi? kesinlikle değil. ama çok daha iyi bir durumda. beynimiz de gelişmeye devam ediyor, arada kısa devre yapıyor, sıçıyor, syntax error veriyor falan ama işlemeye devam ediyor. inanılmaz bir genetik geçmişi var beynin. ve beyin vucuttaki en canlı organ.
rüyaların veya rüyada gördüğümüz şeylerin büyük bir bölümü geçmişe ait. zaman ve mekan olarak. geleceğe yönelik gördüğümüzü varsaydığımız rüyaların ayakları da yine geçmişteki düşünceler, planlar ve işleyişle alakalı olduğu için soyut bir gelecekten bahsetmek mümkün değil rüyalarda. en ünlüsü elias howe'un hikayesi. rüyasında kabile reyisinin korkutmasıyla mızraklarının ucundaki iğneyi farkedip dikiş iğnesini bugünkü haline getiriyor ve tüm emekli & çalışmayan annelerin hayır dualarını göğsünde yumuşatıyordu.
gördüğümüz rüyalar çok basit manada olmasa da pc'yi kapatırken çıkan güncelleştirmeler. beyin bu bilgileri uyku halindeyken işleyecek zaman bulabiliyor. odacıklara yerleştiriyor. nöronlar birbirine giriyor. kısa devreler oluyor. yanlış odaların kapıları çalınıyor. kimi yerlere destursuz giriliyor ve bu esnada beyinde bir kısa süreli fırtına yaşanıyor. beyin bunu gündüz yapamıyor. çünkü gündüz kafa itliğe, çakallığa çalışıyor.
ben bunu daha çok darwin'in içgüdü yorumuna benzetiyorum.
beyin o güne kadarki zevk ve algı yönelimiyle alakalı olarak işine gelen bilgiyi scan edip seçiyor. mesela gün içinde 15 bardak demli çay içen birisi bunu zor görebilir ama ben dün gece bir tarkan afişi gördüm eve gelirken, gece rüyamda tarkan'la hamsi tava mı buğulama mı diye birbirimizin yakasına yapışırken buldum kendimi.
yalnız, kendimle alakalı yorum yapamadığım bir durum var uzun bir süredir devam ediyor bu rüya hususunda, hayrolsun inşallah. [alalım seyircimizin sorusunu]
bir metin görüyorum rüyamda. vikipedi'den herhangi bir makaleden bir tanım olsun bu. bir paragraf. rüyamda bazen bunu okumaya başlamışken birden rüyada ayılıp, napıyorum lan ben, ne okuyorum bu ne diyorum. bunu çaktırdığım anda o tanımın ve yorumun sonu gelmiyor takılıyorum ve tıkanıp bitiyor. daha sonra bu rüyayı belirli aralıklarla görmeye başlayınca şöyle bir taktik geliştirdim; yine rüyama bir paragraf giriyor. bir tanım. kimyayla ilgili olsun, farklı bir metin, ayılıyorum, yine aynı rüya diyorum ama ayıldığımı çaktırmıyorum, hızla okumaya devam ediyorum ve bu kez o paragrafın sonuna kadar durmadan, imla ve mantık hatası yapmadan bir nefeste onu okuyup bitiriyorum. metin 5-6 cümleden oluştuğu için hemen ayılıp kaleme sarılınca cümlenin sonunu getiremiyorum, uçup gidiyor hafızadan.
insan beyninin ve iradesinin sınırlarını bu zamanlarda daha iyi anlıyorum ben.
4,5 milyar yıllık amortismanı var bu organların.
götümüzü satsak ödeyemeyiz. -
eren bülbül
eren fındık topladı; devleti emeğinin karşılığını senelerdir vermedi, kendisini mağdur etti.
eren çayır biçti, sırtında taşıdı inekleri için; devleti yurt dışından inek ithal etti. et fiyatları, süt, peynir ve tereyağı uçtu.
eren deresinden su içti, evine taşıdı; devleti derelere el koydu, santraller yaptı, dere yataklarını kuruttu.
eren yayla evine gidip geliyor, arada orada kalıyordu; devleti yaylaları da inek otlattığı meraları da peşkeş çekmeye başladı.
eren'in annesinin çocuğuna bakabilmek için aldığı maaşın alım gücü her geçen gün düştü ve eren de ailesi de fakirleşti.
eren tehlikeli bir çatışma bölgesine götürüldü ve ihmal sonucu öldürüldü. güvenlik güçleri kendisine dikkat etmedi.
devlet eren'e çocukluğundan beri sahip çıkmadı. eren'i yalnız bıraktı.
eren öldükten sonra kendisine bir mezar yaptırdı ve annesine bir daire verdi.
ve şimdi hepsi eren'li profil fotoğrafları taşıyıp gün içinde tweetler atıp paylaşımlar yapacaklar.
eren'i ölünce hatırladılar.
on binlerce eren'i de sadece ölünce hatırlayacaklar.
edit: mesaj yoluyla küfreden aktroller için; ben de eren gibi bir çocuktum trabzon'da. ben de sırtımda 15 kiloluk fındık çuvallarını, çayırları, dalları taşıdım, benim de her yerime kene girdi, ben de o ıssız dağlarda inek yaydım, bizim de kurutup meci yaparak veya patozda ayıklattığımız fındıkla geçti çocukluğumuz.
eren gibi masum bir çocuğu katleden örgüte terörist demeye gerek bile yok belli zaten ama sizin gibi beyni götüne girmişlere ne denir onu bilmiyorum işte. -
evrenin büyüklüğünün insanları çıldırtmıyor oluşu
14 milyar yaşında bir evren, en az 10 sekstilyon yıldız, gözlemlenebilir evrenin çapı 92 milyar ışık yılı uzaklıkta [şu anlık], rastlanabilecek yaşanabilir ortamlar ve olası medeniyetler, uzay zaman bükülmesi, tam gaz yoluna devam eden voyager 1.
bütün bu büyüklük ve sonsuzluk insanları nasıl çıldırtmıyor veya çıldırmak için enflasyon oranı yetiyor mu emin olamıyorum. -
atatürk için fırlayan aslanlar bizdik
(bkz: düşüyor mu böyle)
-
abdullah gül
gündeme gelince 23 nisan'da yine orta kulak iltihabı falan geçirdi zannettim.
kemalist değilim ama türkiye'deki cumhuriyetçi yapının köküne dinamit koyan aktörlerden birisi de kendisidir.
toplumda karşılığı falan da yok. kimse götünden sallayıp wishful thinking yapmasın, ekmeleddin'in yarısı kadar oy bile alamaz.
aday gösterilirse de gider yine tayyip'e oyu atar. -
mark zuckerberg
önünde bi halı olsa desenini milimetresine kadar ezberlerdi herhalde bugün.
-
sözlükçülerin iş ile ev arası yolculuk süreleri
sabah 6’da cikinca 20 dakika [ofiste uyuma imkanim var] 7:30’da gidince 2 saat.
dun gece 03:00’te ciktim mesela 15 dakikada ofisteydim, fuhus operasyonuna giden aksaray polisi gibi hissettim kendimi amk. -
ekşi itiraf
ev arkadaşım aşk acısı çekiyor. geçen cumartesi kız arkadaşından ayrıldı, kız arkadaşının doğum gününde, daha doğrusu işte, terketti kız. sarsıldı haliyle, bir kaç haftadır hediye falan bakmıştı kıza, ben seçmiştim, moruk kesin bunu al dedim, bi kızılderili heykeli, replika. uğursuz geldi amk. hediye şu an çamaşır makinesinin üstünde, 60 derecede çamaşır yıkayan makineyle beraber sallanıyor, volta atıyor evin içinde.
kafası dağılsın diye çeşitli şeyler yaptırıyorum, ediyorum, deniyorum. olmuyor olamıyor amınakoyim [kel > merhem] ona her şey onu hatırlatıyor. [vokalde rte.]
bugün çok ufak bir şey oldu. bizi ziyaret eden bir arkadaş vardı bir kaç ay önce güney amerika'dan. görüntülü arama yaptı kız, konuştuk ettik falan, bi fotoğraf çıkardı. benim ev arkadaşımın bi fotoğrafını çekmiş burda çocuk sarhoşken, hatırlamıyor çünkü kendisi. onu print ettirmiş. çocuğa bunu sana göndericem dedi. lütfen bunu kabul et dedi. çocuk önce şaşırdı, sonra duygulandı.
anında sildi kız arkadaşını. beni bir kez görmüş 10000 km ötedeki kızın yaptığı jeste bak, bi de eski sevgilimin bana söylediklerine dedi. şu an her şey çok net diyerek bana o kıza karşılığında göndermek üzere hediye seçtirmeye çalışıyor. beni karıştırma amk biliyosun dedim.
halen kızın yaptığı ufak jesti hatırlatıp gülüyor, kahkaha atıyor evin içinde. çok mutlu oldu.
ben de elimde çay bardağıyla oturup bu manzarayı izledim. -
20 ağustos 2017 fenerbahçe trabzonspor maçı
mahallede * fenerlilerin arasında izledim maçı.
küfürbaz metin ayarında kahvenin sahibi, takılanlar artık alınmıyor.
şöyle bir diyalog duydum:
- siktir git lan amınakodumun çocuğu. sen gs'li değil misin zaten. git götünü siktir sana ne fener'den, mehmet topal'a bi tek ben sövebilirim sen sövemezsin. ayağını sikiyim topal.
+ yok abi allah korusun ne galatasaray'ı, fenerliyim ya ben.
- kusura bakma canım kardeşim. çay taze, içer misin? -
fc barcelona
bence kendilerinin ihtiyacı olan tek şey tylol-hot.
tüm takıma vereceksin bakkaldan taneyle satın alınan tylol-hot'u, saracaksın battaniyeye. terle iyi gelir diyerek battaniye vereceksin bunlara, özellikle messi'ye bir yere kaçmadan göz hapsinde tutup uygun zamanda battaniyeyle atlayacaksın [salona girerken kapının arkasında erketeye yatılabilir], boncuk boncuk terledikten sonra bir duş alacaklar. sonra ne olur bilmiyorum. biz öğrenci evinde kalırken götü ağrıyana da, diş ağrısı çekene de, kolu kesilene de tylol-hot içirip battaniyeyle terlettiriyoduk. duşa sabri gibi giren cruyff gibi çıkıyordu banyodan. bence bir deneyin. tedavi adını sorana da at serumu kürü uyguladık dersiniz. valla benden sır çıkmaz. ağzımı açarsam şerefsizim. ama gülerim. garanti vermiyorum. -
sen ne lalesisin bilmiyorum ama
ülke iyice hababam sınıfına döndü amına koyayım.
-
askerde yapılan köpük şakasının kavgaya dönüşmesi
(bkz: bedelli askerlik)
-
donald trump
1 kasım 2015 gecesi seçim sonuçları açıklanırken trabzon'da arkadaşın dükkanında tuzlu fıstık, badem [kilosu 55 tl sadece onun yanında atıştırabiliyodum] ve beyaz leblebi yiyordum. henüz atmosfer belli değildi. 7 haziran'ın haklı gururu ve özgüveni vardı. akp'lilerden çıt çıkmıyordu, sokaklar sergio leone'nin western filmlerindeki gibi mimiksizdi. sadece rüzgarda yerde uçan çalı yerine siyah bira poşetleri vardı. daha sonra kanallar yayınlara başladı, seçim sonuçları açıklandı, açıklandı ve kesin sonuç 22.30 gibi belli oldu. akp yine tek başına iktidar.
tek hatırladığım şey şuydu; ikimizde de uzun bar taburelerinden vardı. o sandalyelere çakılı kaldık. sadece bu. ki çok tezcanlı biridir, sevgilisinin kendisini aldattığını öğrendiği an bile bu kadar tepkisiz kalmamış birisi. kaç dakika konuşmadık, yerimizden kalkmadık hatırlamıyorum. öfke, bıkkınlık, umutsuzluk, gri, herşey. dükkana gelen müşteri de olmadı o süre içinde. çıt bile çıkarmadık. böyle anlarda floransandan bir ses gelir, bir sinek sesi duyarsın, televizyonun tüpünden cızırtı gelir, birisi öksürür burnuu çeker ya da dolaptan titreme sesi gelir. hiçbiri yok. daha sonra ben dışarı çıktım bi sigara yakıp, sesler, kornalar ve havai fişekleri duymaya başladık. sabrın ne zor bir şey olduğunu o an iliklerime kadar yaşadım. yaşadık. ufak ufak konuşmaya birbirimizi kendimizin de inanmadığı şekilde motive etmeye çalıştık, olmadı. özellikle böyle bir taşrada, muhafazakar seçmenler ve algının yoğun ağının olduğu yerde bu çok çok zor bir şey. sabrettik, dişimizi sıktık. o gece kimseyle kavga etmedik, tartışmadık. yutkunduk.
amerikalıları anlayabiliyorum. burada dalga geçenlere bakmayın. muhtemelen yaşadıklarına halen inanamıyorlar ve bunu sindirmek istemeyeceklerdir. ama öyle ya da böyle hayat bazen inanamadığın şeylerle de yüzleşmeyi gerektiriyor. bu sadece kendilerinin de ilk kez tatttığı ve izole bir şekilde yaşamak yerine dünya vatandaşlığına adım attıkları, çoğunun ilk kez politize olduğu bir süreç olacak. kendilerini zor günler bekliyor. böyle yıkımlardan sonra iyi şeyler gelebilir. bu 4 yılı belki çok iyi bir ihtimalle doğum sancısı gibi düşünülebilir. sanders olmasa da liberteryan-sosyalist bir aday bu sükseyi yakalayabilir trump'ın yapacağı yıkımla. bizdeki gibi algıları, eğitimleri yok. o yüzden 4 yıl sonraki süreç çok farklı olacak. tam bir tepki seçimi oldu kendileri için. tarihte bu kadar yoğun öfkenin kendi sandıklarına yansıdığı bir seçim pek yok. kendileri 4 yıl sabrederek bu kara bulutun geçmesini bekleyebilirler.
peki ya sen, ya biz ne yapabiliriz. işte bunu bilmiyorum. 14 yıldır o kadar çok şey yaşadık, şahit olduk, denedik ki, psikolojimiz çöpten ekmek çıkarmaya çalışır gibi oldu. en ufak bir şeyden anlam çıkarmaya, mutlu olmaya, umutlanmaya çalıştık. ben şunu anladım, bu coğrafyada mucizeler her zaman önemli. çünkü hayatın olağan akışında herşey o kadar siktiri boktan ki, sadece çok çok kısıtlı anlarda iyi parlamalar olabiliyor. o yüzden ortadoğu'da bu kadar dinler, myth'ler, masallar, "lider"ler çıkıyor. ne batıda, ne çağdaş ve hayat standartlarının yüksek olduğu yerde böyle bir ihtiyaç yok çünkü hayat bu arzı anlamsız kılıyor.
amerikalıların trump'ı 4 yıl sonraki seçimde alaşağı etme potansiyeli var. kendileri için umut verici.
bizim yok.
biz freni patlamış bir kamyon gibi herkesin gözü önünde yokuş aşağı gidiyoruz. -
türkiye'nin hala gruptan çıkma şansının olması
(bkz: hoca sözlüden 100 100 verse)
-
viennetta yemiş efsanevi nesil
magnum'u filan siktir edin asıl efsane nesil bu herhalde. öyle de bir reklamları vardı ki türkiye'de sadece erdal acar filan alıp yiyor herhalde bunu diyodum çocukluğumda. hala fiyatını bilmiyorum.
http://sortandpaper.com/…tail_vienetta_vanilla2.png -
şenol güneş
yaklaşık bir mantığa göre fatih terim de euro 96'ya ilk kez katılan kadro
hami mandıralı
ogün temizkanoğlu
orhan çıkrıkçı
abdullah ercan
tolunay kafkas
ve 2012-2013 yıllarındaki iki şampiyonluk
selçuk inan
ceyhun gülselam
burak yılmaz
umut bulut
engin baytar
için trabzonspor kulübüne gönül borçludur. bu borç için trabzonspor futbol akademisi'nin başına geçip 10 yıl boyunca maaşsız hizmet etse yine ödeyemez.