Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. kamil koç'un şovmen vatandaşa verdiği ayar

    gerçek kamil koç bu değil.

    “islam ülkesinde yaşıyorsak” diye bir ibare geçen paylaşım. zaten kamil koç yahudi diye devam eden saçma sapan bir insanın paylaştığıdır.
    türkiye laik bir cumhuriyettir. hiçbir zaman bir islam ülkesi olmadı, olmayacak.

  • 2. 10 nisan 2018 dolar kuru

    bir ara sayın cumhurbaşkanımız dolara güvenen yaya kalır mı ne demişti. gerçekten doğruları söylemiş, bozdurmaya kıyıp da araba alamıyorum.

  • 3. taksim'de çocuğunu tasmayla gezdiren anne

    çocuğun daha rahat gezmesini iki koluyla daha rahat hareket etmesini sağlayan bir yandan da çocuk (bakın çocuk diyorum) olduğu için kontrolü kendinde tutan kadın hareketi. takılan tasma değildir bir kontrol mekanizmasıdır ama çocuk bebek aksesuarları konusunda kısıtlı bir bilgiye sahip olunca böyle ön yargılar çıkabiliyor.

    bu sayede çocuk at gibi koşturabiliyor ilerleyebiliyor devamlı bir el dayanak ihtiyacı hissetmiyor, iki elini de rahatça kullanabiliyor ama sınırları daha olgun muhtemelen bir ebeveyn tarafından kontrol ediliyor. bebek aksesuarları asansöre itelediğiniz bebek arabası ve markalı biberondan ibaret değildir çok farklı aksesuarlar ve çok farklı çocuk yetiştirme yöntemleri mevcuttur. ama türkiye'de değil tabi.

  • 4. 3. dünya savaşının başlaması

    bir arkadaşımın dayısı, bosna savaşı'nda srebrenitsa'dan kurtulan kişilerden birisi. dediğine göre, o günden beri bir daha hiç konuşmamış. hiç.
    adamı görseniz, yemyeşil gözleriyle sürekli boşluğa bakıyor.

    şu an oturduğum ve bu entry'i yazdığım otuz daireli apartmanda yaşamış olan 75 kişiden, sadece altısı kurtulmuş auschwitz'den. yol boyunca, her bina önüne koydukları altın rengi plakaların üstüne yazmışlar isimlerini, bitmek bilmez biçimde sıralanıyorlar kaldırım üstünde.

    daha çocuk yaşımda, savaştan kaçan çeçenler tanıdım. grozni'de bıraktığı kızkardeşine, bombalamalardan sonraki günlerde ulaşamadığı için günün yarısını yarı baygın yaşayan kadınlar kaldılar aylarca evimizde.
    hamileliğinin son aylarında olan bir kadının, bir tank tarafından duvara sıkıştırılarak öldürüldüğünü gördüm.
    önce babasının, sonra sırayla annesinin, abisinin ve en son kendisinin kurşunlandığı, arkada yanan evi ve hayvanlarıyla, bir diğer genç kadının görüntüleri geliyor gözümün önüne.

    abhazya-gürcistan savaşına giden gencecik insanlar anlatılır ailede. ben, yaş itibariyle pek hatırlamasam da, hatıraları yaşıyor. ölüm haberi gelince bir gencin, annesinin ağlamaktan gözleri akmış. göremez olmuş.

    annemin halasının kızı, abidet, geride üç çocuk bırakıp öldükten sonra, annemin halası "benim kızım soğuk toprak üstünde yatıyor" diyerek ömrü boyunca bir daha ne kanepede oturmuş, ne yatakta yatmış. ölene değin toprak üstünde uyumuş o yaşlı kadın.

    sözlükte, roket görse dili tutulacak sefiller de gelmiş ortadoğu goygoyu yapıyor. savaş çıksa, açlıktan sıçar bokumuzu yeriz haberleri yok, ahmakça eğleniyorlar burada. milletin evladı nasıl da ucuz geliyor bunlara. savaş çıkarsa, umarım önce sizin gibi heyecanlı delikanlıların götünü keserler diyeceğim de, vallahi ananıza babanıza yazık.

  • 5. almanca denilince akla ilk gelen kelime

    (bkz: du)
    (bkz: du hast)
    (bkz: du hast mich)
    (bkz: du hast mich)
    (bkz: du hast mich gefragt)
    (bkz: du hast mich gefragt)
    (bkz: du hast mich gefragt)
    (bkz: und ich hab' nichts gesagt)

    yazarken till lindemann'in sesi kulagimda yankilandi.

  • 6. 10 nisan 2018 manchester city liverpool maçı

    trt nin futboldan anlamadığını gösteren karşılaşma. bu maç varken sonucu belli olan roma - barcelona maçını izlettirmek nedir? ınsaf trt.

    star da şampiyonlar ligi maçı izlediğim dönemi özledim

  • 7. saat ve saat firması rezaleti

    erişimin engellenmesiyle haberdar olduğum olay.

  • 8. yeterli ilgiyi görememiş türk dizileri

    (bkz: acayip hikayeler)

    geçtiğimiz yaz kaybettiğimiz çizer galip tekin'in hikayelerinden uyarlama 11 bölümlük efsane seri. her bölümü birbirinden bağımsız acayip hikayeler üzerine kurulu 60 dakikalık acayip olaylardan oluşur.

  • 9. survivor 2018 all-star

    — 2 hafta sonra —

    ümit karan: acun abi iznin olursa bir önerimiz olacak. cumali’yi biz de 2 hafta misafir ettik. ziyadesiyle yetti. cumalikos akgülos olarak yunanistan takımına göndermeyi teklif ediyoruz.

  • 10. rte'nin muhtarları ispanya'ya götürmesi

    haram olsun.

  • 11. emlakçının tepki için 10 bin dolar yakması

    ruh hastası. kendi fotoğrafını hem tablo yaptırmış hem de bilgisayarda masaüstü olarak ayarlamış.

  • 12. 2017-2018 sezonu süper lig sıralaması tahminleri

    kalan 6 şar maçta, başakşehir 4g1b1m (mağlubiyet galatasaray'a), galatasaray 5g1m (mağlubiyet beşiktaş'a), beşiktaş 5g1b, fenerbahçe 6g alırsa 4 takım da ligi 72 puanda bitiriyor ve 4'lü averajda sıralama 1. bjk (10 puan, min +4 averaj) 2. ibfk (10 puan, max +3 averaj) 3. fb (8 puan) 4. gs (5 puan) şeklinde oluyor. süper bir finiş olmaz mı?

  • 13. bedelli askerlik

    26 yas ve uzeri ama 88'liler haric olarak cikacaktir.

  • 14. istanbul semtlerinin ingilizce karşılıkları

    avcılar - hunters.

  • 15. erkeğin yanında cüzdana ihtiyacınız olmaz

    şu tek başarısı güzelliği(!) olan kadının sözlerini referans alarak feministlere ve türk kızlarına laf geçirenler, bence ondan daha düşük iqludur. amiptir. terliksi hayvandır.

    ben de biliyorum genel kız profilinin öyle olduğunu ama genellemeden imtina ederim yine de.

    unutmayın ki feminist olan bir kadın(popüler feministleri, feministliği mabadından anlayanları kümenin dışında tutarım) böyle bir söyleme sahip bir kimseyi, sırf kadın diye asla "kendisinden biri" olarak görüp kayırmaz.

    sizin çevrenizdeki türk kızı profili, sizi cüzdan olarak kullanıyor diye bence kendinizi suçlayın. keriz buldun mu yolunur. cüzdan, banknot, kredi kartı olmayın.

    feministler bu tarz kadınlara bayılmaz asla ama feminist olmayan erkeklerin abdesti bile bozulur karşısında. yine hayran olan, kapılarında yatan sizlersiniz, feministler mi?

    yani demem o ki, kendinizi kullandırtmayınız.

    edit: anlam karmaşası giderildi.

  • 16. 60 bin liraya bitcoin alanlar şimdi ne yapıyor

    merhaba ben 60 binden almıştım şu an tuvalette sıçarken entry giriyorum.

    umarım merakını dindirmişimdir.

  • 17. ekonomik darbe

    bir bitmediniz amk ibneleri.

    her türlü namussuzluğu, hırsızlığı, vurgunu yapıp ülkenin kaynaklarını sömür. dereler suyunu çekince "darbe yapülüyü".

    (bkz: hassiktir diyorum)

  • 18. çalışılan pozisyonlar ve maaşları

    evet yine en düşük 7000 tl ile günü açtık. alıyoruz arkadaşlar atış serbest çekinmeyin siz de atın

  • 19. mark zuckerberg

    önünde bi halı olsa desenini milimetresine kadar ezberlerdi herhalde bugün.

  • 20. kemal kılıçdaroğlu'nu 3 kelime ile anlatmak

    ana muhalefet diktatörü.

  • 21. 2018 ekonomik krizi

    kriz cigirtkanligi yapmak vatana ihanetmis..

    bak bak bak bak..

    yillardir feto icin bagirdik, bizi hain ilan ettiniz. ergenekon davalarinin hokkabazlik oldugunu soyledik, hain ilan ettiniz.

    teroristlerle anlastiniz, davul zurna ile karsiladiniz; megri megri dediniz.. biz yine karsi ciktik bagirdik, kan dursun istemiyorsunuz dediler!

    simdi tekrar bagiriyorum;

    ekonomik reformlar yapilmazsa acil bir sekilde gidisat kotu! yillardir soyluyoruz gerci, kalici reformlar yapin, parayi betona degil uretime harcayin, kopruler - hava alanlari icin fahis fiyatlarla imtiyazlar vermeyin..vs.vs.

    simdi ari soksa okuz gibi bogurecek herif, gelmis burada bizim canimiz canarken, goz gore gore ulke batarken sinirle yazdigimiz cizdiklerimizi hainlik olarak yaftaliyor.

    hadi ulan oradan!

  • 22. az pişmiş et elitistliği

    anlam veremediğim genelleme, 85 yaşındaki, köyünden çıkmamış, ilkokul mezunu dedem de az pişmiş sever eti, hatta özellikle belirtir; "ala canlı olsun". elitistlik olarak görülme sebebi isimlendirmeden kaynaklanıyor sanırım, rare yerine ala canlı diyelim huzur içinde çözülsün bu olay. dedemden iyi mi bileceksiniz ulan!?

  • 23. italya denilince akla gelen ilk marka

    (bkz: ferrari) ve (bkz: valentina nappi)

  • 24. 9 nisan 2018 gençlerbirliği galatasaray maçı

    maçtaydım. gençlerbirliği taraftarı içinde kendini saklamadan maçı izleyen pek çok galatasaray taraftarı vardı ve gençlerbirliği taraftarı hiç saygısını bozmadı. cimbomumun yenilmesine çok üzüldüm ama gençlerbirliği için sevindim. aldıkları 3 puan helali hoş olsun. umarım ligde kalmayı başarırlar.

  • 25. 30 yaşında bekar kadın

    34 yaşında bekar ve ailesiyle yaşayan, kendince özgür bir kadın olarak evde kaldım. sanki sizin evinizde kaldık. dert oldu sözlüktekilerin sülalesine.

  • 26. laik çocukların fetöcü olarak devşirilmesi sorunu

    cemaat geçmişi olan araştırma görevlisinin iddiası.

  • 27. dolar 6 lira da olsa reisten vazgeçmeyiz

    amk malları
    götünüzdeki şemsiye açılınca görürüm ben sizi.

  • 28. ilişkilerden edinilen tecrübe

    şurada yeterince yazmıştım gerçi: (bkz: #53049518)

    tek bir ekleme yapacağım.

    kendinize şu soruyu sorun:

    “onun için yaptıklarımı, yapmakta olduklarımı, yapmayı planladıklarımı o benim için yapar mıydı?”

    cevabınız hayır ise, o kişiyle ciddi bir birliktelik düşünmeyin.

  • 29. sinema salonunda izlenen en kötü filmler

    (bkz: kayhan)

    kesinlikle berbattı.

  • 30. ekşi itiraf

    akrabamızın iddaa bayii vardı, şans oyunları da oynanıyordu. yanlarında çalışan kişiyle sorun yaşadılar. rica ettiler benden bir süre yanlarında çalıştım birkaç ay kadar yardım ettim.

    o süre boyunca şunu fark ettim ki, şans oyunları oynayanların büyük çoğunluğu yaşlı insanlar. kimisi emekli, kimisinin emekliliğine az kalmış, kimisi ise emekli olmasına rağmen çalışıyor. gençler daha çok iddaa oynuyor, şans oyunlarını yoldan geçerken gözüne çarparsa oynuyorlar. yaşlılarsa hem iddaa oynuyor hem de şans oyunları ve şans oyunlarını takip ediyorlar hangisi hangi gün çekiliyor biliyorlar.

    ilk başlarda "bu saatten sonra çıksa ne yapacak ki bunlar parayı" diye alaycı yaklaşıyordum. sonra bir çoğuyla sohbet etme imkanım oldu, ne de olsa üç aşağı beş yukarı aynı insanlar geliyor tanıyorsun bir süre sonra.

    onları tanıdıkça şunu fark ettim ki, hepsinin hayali var. o yaştan sonra ne hayaliymiş hayal mi olurmuş gelmiş kaç yaşına diyebilirsiniz belki ama hepsinin de güzel düşleri vardı; sahil kasabasına yerleşeyim, balıkçı kasabasına yerleşeyim balık tutayım, hanımla sessiz şirin bir yere gideyim gibi...

    bu insanlar hayatları boyunca çalışmışlar. kimisi işçi emeklisi, kimisi memur. içlerinde okul müdürlüğünden ya da memurluğun daha üstünden emekli olanlar da vardı. görece hali vakti iyi olanlar da vardı yani içlerinde. kimisi de emekli olmasına rağmen çalışıyordu hala, yetmiyordu emekli maaşı.

    bir süre sonra şunu fark ettim, daha doğrusu biraz kafa yorunca şunu anladım ki, bu insanlar hayatları boyunca çalışmışlar fakat çalışarak hayallerini gerçekleştirememişler. bir çoğunun hayali hayal olarak kalmış. bu işlerin çalışarak olmayacağını görmüşler. ya aileden yüklü bir miras gelecek ya da işte şans oyunlarından bir şeyler çıkacak. bundan dolayı şans oyunları oynadıklarını fark ettim.

    aslında gençlerin hayallerini gerçekleştirmek için bu tip şeylerle uğraşması beklenir daha çok. belki de gençler için hayalleri henüz o kadar uzakta olmadığındandır. belki de çalışarak hayallerini gerçekleştireceklerine inanıyorlardır. belki de emekli olunca hayallerini kurdukları yaşama kavuşacaklarına inanıyorlardır. ama şu da var, bu insanlar da bir dönem gençti ve onlar da bizim gibi düşünüyorlardı. "çalışacağım, daha çok çalışacağım, hayallerimi gerçeğe dönüştüreceğim." sonra bir baktılar ki, yaşlanmışlar ve hayallerinin bir çoğu hala hayal. çalışarak bu işin olmadığını gördükleri için de artık son bir umut, şans oyunları oynuyorlar. insanoğlu ne kadar çok yaşarsa yaşasın, illa ki pişman ölür ama bunlarınki öyle bir şey değil. hayallerinin bir çoğunu yaşamamışlar ki.

    bilmiyorum siz ne düşünüyorsunuz, bu konudaki düşüncelerinizi görüşlerinizi de paylaşabilirsiniz isterseniz.

    aslında bir çoğumuz hatta bu sözlükteki neredeyse herkes, aç kalmamak için çalışıyor. ne öldürür ne güldürür dedikleri şey var ya, tam olarak öyle bir durum bizimkisi. aç kalmamak için çalışıyoruz. ileride yaşlanınca emekli olunca elden ayaktan düşünce kimseye muhtaç olmayalım diye çalışıyoruz, hayallerimizi gerçekleştirmek için değil. belki de hayallerimiz için çalıştığımızı zannediyoruz ama öyle olmadığını henüz idrak edemiyoruz, daha yolun başında olduğumuzu düşünüyoruz, heyecanımızı yitirmedik henüz, çok şeyler başaracağımıza inanıyoruz. belki de bu yüzden yaşlılardan daha umutlu görünüyoruz. yaşlanıncaysa bir çoğumuz da bu yaşlılar gibi hayallerimizi gerçekleştiremeyeceğiz, belki bizler de son bir umut şans oyunlarına sarılacağız. çünkü biz de bir zamanlar çalıştık çalışarak olacağına inandık ama olmayacağını göreceğiz.

    yaşlıların, hayata karşı yaşadığı bu hayal kırıklığıyla ilgili arthur schopenhauerin şu muazzam sözleri geldi aklıma:

    "doğuştan gelen bir kusurumuz var; hepimiz mutlu olmak için dünyaya geldiğimizi sanıyoruz. bu kusurumuzu gidermedikçe, dünya gözümüze çelişkilerle dolu bir yer görünecektir. çünkü her adımımızda, ister büyük ister küçük bir şey yapmış olalım, dünyanın ve insan hayatının, mutlu bir yaşam sürdürmeye olanak verecek biçimde tasarlanmadığını anlayacağız. işte bu yüzden bütün yaşlıların yüzlerinde aynı ifadeyi, yani düş kırıklığını görmek mümkündür."

  • 31. iyi insan olmanın hiçbir işe yaramaması

    ruh adam kitabinda harika bir cümle vardir. şöyle der; ''ummadık yerden gelen iyilik insanı cok daha derinden sarar ve sarsar.'' bu sebeple, kötü olan veya kötü imajı cizen insanlarin kırk yılda bir yaptikları o en basit iyilik insanların gözünde öyle değerli olur ki, siz iyi bir insan olarak kırk sene iyilik yapsaniz o seviyeye erişemezsiniz. bu kadar basit.

  • 32. parasına kesinlikle değen şeyler

    cumhuriyet sucukları.

  • 33. devlet bahçeli'nin deizm açıklaması

    eline yazıp vermişler o da okuyor,sorsan deizm ne diye, tarif edebileceğinden emin değilim.

  • 34. 10 nisan 2018 doların 4.1 tl olması

    yetmez reis daha çok attır daha çok her yerimize üstümüze başımıza ohh...

  • 35. fatih terim

    son dönemde bilinenin dışında bir naiflik, bir durgunluk, olana bitene kayıtsızlık halindedir. aziz yıldırım ile beraber ne içirdiler bunlara bilemiyorum. darısı devlet büyüklerimizin başına.

  • 36. zürafanın kafasını cama sıkıştıran kadın

    umarim zurafaya birsey olmamistir. boyle insanlari hayvanlarin yanina yaklastirmamali...

  • 37. ergenekon davası karar duruşması görüntüleri

    unutturulmaması gereken görüntüler.

    onca masum insan ağır hapis cezaları alırken yargılayanların "osmanım" dedikleri, atatürk'e "ingiliz piçi" diyen, tescilli katil osman yıldırım'ın beraatine özellikle dikkat ediniz. bu davaların savcısı olduklarını söyleyenleri unutmayınız. her "kandırıldık" diyene kanmayınız.

  • 38. rap müziği sadece aptalların sevmesi

    bir moron beyanı.

    (bkz: anlatmaya gerek yok görüyorsunuz)

  • 39. kalben

    ekşi sözlük diye geldik beyaz show çıktı.

    yarın da türkü söyleyen portakalcı çocuğu çağırın. vay delikanlı sözlük vaaaay...

  • 40. hitler'in türkiye'ye saldırmamasının nedenleri

    üzerine gereğinden fazla kafa yorulan olay.

    neredeyse tüm başlığı okudum. komedyenleri, trolleri ve yanlış bilgi verenleri saymazsak konuya dış politika kabiliyeti ve/veya ekonomi temelli cevapları verenler çok olmuş. ama işin yazılmayan tarafları da var. ben de biraz onları anlatayım.

    almanya'nın daha doğrusu hitler'in 2. dünya savaşı'nda yaptığı çoğu şeyin bir plan dahilinde olduğunu düşünebilirsiniz. ama gerçek böyle değil. neden böyle olmadığını anlatmaya başlamadan önce alman siyasi ve askeri liderliğinin nasıl işlediğini bilmeniz gerekiyor.

    hitler almanya'nın fiili kontrolünü 30 ocak 1933'de aldıktan sonra devlet ile partiyi giderek artan bir hızda bütünleştirdi. ancak ordu doğrudan parti kontrolüne girmedi. hitler ile ordu generalleri arasında adı konulmayan bir mutabakat sağlandı ve hitler ülke içinde gücünü rahatça arttırıp karşılığında ordu generallerine istediklerini vermeyi sürdürdü. çoğu kişinin görmediği veya ufak bir detay diyerek atladığı bir nokta vardır hitler'in karakteriyle ilgili. hitler çok zorda kalmadıkça birisiyle veya bir kurumlar doğrudan kavgaya girişmeyen birisi ve işine yaradığı sürece hemen hemen herkesi ve her kurumu kendi yanında tutmasını bilen ve bunları kullanan bir adam. örneğin kavgam'da ve diğer birçok yazısında, konuşmasında eşcinselliğe ve cinsel konulara yönelik çok katı muhafazakar görüşleri olmasına rağmen ernst röhm (bkz: sturmabteilung), julius streicher (bkz: der stürmer) gibi tipleri sürekli yakınında tuttu ve/veya kendi adamları arasında nazi öğretisine göre rant paylaşımı, eşcinsellik vb. konularda gayrı ahlaki olarak sayılabilecek yüzkızartıcı kavgaların özellikle çıkmasına seyirci kaldı. bu bir yönetim taktiği aslında ve işine yarayan herkesi bir noktaya dek kullanma amacı güdüyor ve hitler'in karar verici tek adam olarak kalmasını sağlıyordu. ordu ile ilişkilerinde de aynısı yaşandı ve ordunun istediklerini yapıp bir noktaya kadar kendi yaptıklarına ses çıkarmamalarını sağladı ama o nokta geçilince de hem kendi isteği hem de yanındaki adamların baskısı (bkz: heinrich himmler), (bkz: rudolf hess) ile ordu üzerinde kalıcı hakimiyetini kurmaya başladı. ipleri koparak ve sonun başlangıcı olan olay da ordu içinde sözü geçen, saygı duyulan ve nazileri kontrol altında tutabileceklerini düşünen iki tutucu general üzerinden patlak verdi. hem de polonya seferinden hemen öncesine.

    blomberg–fritsch olayı olarak bilinen süreçte önce ordu başkomutanı ve savaş bakanı werner von blomberg'in yeni evlendiği karısının eski bir fahişe ve pornocu olduğulafları ortaya atıldı. hitler nikah şahidi olduğu için anında küplere bindi ve blomberg görevlerinden ayrılmak zorunda kaldı. kara kuvvetleri komutanı werner von fritsch ise reinhard heydrich tarafından hazırlanan bir dosya ile serserinin biri ile eşcinsel ilişki kurmakla suçlandı. von fritsch bunu şiddetle reddetti ama tüm aklanma çabalarına rağmen hem pozisyonunu hem de rütbesini kaybetti (buna dayanamayan von fritsch polonya seferine albay rütbesi ile katıldı ve orada resmen ölüme gitti.).

    hitler bu iki etkin ismi yolundan çektikten sonra ordunun kumandalarını tamamen eline aldı ve yerlerine kendisine sadık isimleri atadı. kukla olan bu tiplerin ardında duran aslında hitler idi ve polonya seferinden itibaren tüm askeri karar mekanizmalarına hitler girmeye başladı. bunu giderek artan bir yoğunlukta yaptığını görebiliriz, örneğin alman genelkurmayı polonya seferinden sonra yaldır yaldır fransa taarruzuna hazırlanırken bir anda hitler'in kuzey avrupa'yı yani norveç ve danimarka'yı işgal etmek için kendilerinden tamamen alakasız bir şekilde başka bir generali görevlendirmesi (lantirn161/blücher), dunkirk rezaleti, az sonra aşağıda anlatacağım barbarossa planı değişiklikleri, bırakın stratejik olanını neredeyse alay/tabur seviyesi taktik geri çekilmeleri bile yasaklayıp "son adamına ve son mermiye kadar savaşma" emri vermesi vb. olayları giderek artan bu etkinin işaretleri. ancak ne yaparsa yapsın ordu içinden hitler'e yönelik eleştirilerin gelmeye devam ettiğini ancak bunun da 20 temmuz 1944 suikastine kadar olduğunu biliyoruz. bu tarihten sonra ordu tamamen nazi partisi güdümüne girmiş, klasik asker selamı bile kaldırılıp sağ kolun kaldırılmasıyla yapılan nazi selamı resmi alman ordusu selamı olarak kabul edilmiş, bırakın subayları generallerin bile hitler'in yanına girerken kişisel tabancaları toplanmaya başlanmıştı (bu çok büyük bir hakarettir. subayın tabancası ancak subay teslim olursa elinden alınabilir).

    işte burada anlattığım gibi hitler'in alman ordusunun karar alma mekanizmasındaki etkisi çok fazlaydı. siyasi alanda da hitler'in son sözü söyleyen bir adam olma gibi bir misyonu vardı ama özellikle savaş ilerledikçe ve hitler askeri alanla daha fazla meşgul oldukça yanındaki diğer adamlar kendi çaplarında küçük birer führer olup siyasi manevraları koordine etmeye başladılar. gelgelelim son karar daima ve asla değişmez bir şekilde hitler'e aitti. dolayısıyla savaş sürecindeki siyasi olayların da bir numaralı sorumlusunun hitler olduğunu kabul edebiliriz.

    polonya seferi öncesi hem hitler'in hem de diğer alman yetkililerin en büyük korkusu işin büyüyüp fransa ve ingiltere'nin de almanya'ya karşı savaşa katılması ve almanya'nın iki cepheli bir savaşa girmesi idi. gelgelelim burada hitler hem doğru hem de yanlış yaptı. hitler fransa ve ingiltere'nin polonya'nın ortadan kaldırılmasına ses etmeyeceklerini çünkü iki savaş arasında ekonomik olarak son derece kötü bir durumda olduklarını ve bunun sonucunda bu iki ülke silahlı kuvvetlerinin almanya'nın yeni kurulan, son derce modern silah ve taktiklere sahip, iyi eğitilmiş ordusu karşısına çıkmaya cesarete edemeyeceklerini değerlendirdi. evet şurada haklıydı, hem fransa hem de ingiltere iki savaş arası periyodu ekonomik zorluklar ve siyasi çekişmelerle geçirmiş ve silahlı kuvvetlerini neredeyse ihmal seviyesinde kendi başlarına bırakmışlardı ancak avrupa üzerinde hala etkiliydiler ve kendi çıkarları konusunda emperyalist refleksleri ortadan kalkmamıştı. zaten sovyet-alman saldırmazlık paktı şok edici bir gelişme olsa da yine de almanya'ya savaş ilan ettiler.

    savaşı yalnızca ekonomik veya sadece politik olarak yorumlamak hatalı bir yaklaşımdır. savaş, siyaseten konuşacak daha fazla birşey görmeyen iki milletin sopayla haklılıklarını ispat etme yoludur.

    polonya halkı yıllardan beri (taaa prusya devleti zamanlarında ortaya çıkan bir durum bu) doğu almanya'da yerleşik olan almanlar tarafından ırksal anlamda değersiz görülen ama zengin junker'leri ucuz işgücü kaynağı olarak kullanmakta da vazgeçmediği bir insan grubudur. 1. dünya savaşı sonunda burada bağımsız bir polonya devleti kurulması ve su katılmamış bir alman şehri olduğuna inanılan danzig'in polonya içinde kalan bir şehir devleti olması almanları resmen delirtti ve yalnız hitler değil neredeyse tüm alman siyasileri ve askerleri bir gün polonya'nın yeryüzünden silineceğine inanmaya başladı.

    şunu kabul etmelisiniz ki hitler ideolojik bir liderdir. yani ekonomi, profesyonel yönetim, sanat, spor vs vs konular hitler'in iktidarı ele geçirme ve onu kullanma yönündeki emellerinde bir ideolojik faktör kadar etkili değildir. hitler ırksal ideolojisini kurmuş, bunu gerçekleştirmek için ekonomik, askeri, sanatsal vb faktörleri ateşleyici güç olarak görmüştür. burada almanya'nın lokomotifi ırksal ideolojidir. diğer herşey bu lokomotifin ilerlemesi için olması veya yanması gereken bir odundur, kömürdür.

    hitler savaş planlarını yaparken en azından görünüşte kesinlikle ekonomik faktörlere göre hareket etmedi. bunu şöyle anlatayım; aklında olayın bir avrupa ve daha sonra dünya çatışmasına gitmeyeceği düşüncesi olmadığından polonya seferi öncesi batı, kuzey avrupa, balkanlar ve afrika için bir planı olmadı. doğal müttefikleri olan italya, japonya ile asla koordineli hareket etmedi. şurasını alayım orada tarla tapan var, petrol var demedi. bunu diyenler oldu elbette ama asli karar verici olan hitler'in motivasyonu ırksaldı. neden dunkirk oldu, neden ingiltere işgal edilmedi soruları aslında hitler'in kafasındaki mantığın tezahürüdür. bunları iyi incelemek lazım. siz zannediyor musunuz ki salt bir hava savaşı (bkz: ingiltere savaşı) kaybedildi diye ya da elde gerekli teçhizat yok diye almanlar ingilteye çıkmaktan vazgeçti... almanların hiçbir zaman ingiltere'yi işgal planı olmadı çünkü hitler ingiltere'nin avrupa yönetiminde bir figür olarak olması gerektiğine inanan biriydi ve o nedenle çok da fazla ingilizlere bulaşmadı.

    gelelim barbarossa harekatına. barbarossa harekatının ilk dönemlerini ve hedeflerini incelediğinizde askeri hedeflerin ağırlıkta olduğu bir plan görürsünüz. aslında harekatın planlama sürecinde nazi partisinin ekonomik yetklilileri ile alman ordusunun planlamacıları arasında ciddi tartışmaların döndüğü, hedefler konusunda birbirlerini yedikleri biliniyor. nazi partisinin üst düzey yetkilileri ırksal politikalarının tamamlayıcısı olarak ekonomik hedefler üzerinde yoğunlaşırken (tarımsal arazilerin ele geçirilmesi, buraların alman ailelerine tahsis edilip yerleşik halkın köle statüsüne indirilmesi ve kendi kendine yetme anlamında ancak %90'lara çıkabilen anavatının %100 kendi üretimiyle beslenmesi misyonunun gerçekleştirilmesi) alman genelkurmayı sovyet ordusunun ana gövdesinin kırılması, devletin merkezi olan moskova'nın ele geçirilip ülkenin yönetimsel açıdan felç edilmesi ve bir başıbozukluğun oluşmasını sağlamaya odaklanmıştı. bu konuda ırksal kökenli ekonomik hedefler açısından himmler'in ciddi baskılar yaptığı da biliniyor çünkü ekonomi yönetiminde ss'in parti devleti içinde büyük bir etkisi vardı ve özellikle köle işçi programları için ss çok fazla adama ihtiyaç duymaktaydı. işte barbarossa tüm bu karmaşa ve mücadele içinde planlandı ve en azından başlangıçta askeri hedeflerin yokedilmesi ön plana alındı.

    gelgelelim operasyonun devamında ordu gruplarının hitler'in farklı faktörlerce etkilenmesi sonucu ekonomik hedeflere doğru çevrilmesi, karargahta bizzat hitler'in önünde cereyan eden çok sert tartışmalara neden oldu. sovyet askeri gücünün beklenenden daha fazla ve dirençli çıkması çok geçmeden barbarossa'nın askeri hedeflerine dönülmesine yolaçtı ama iş işten geçmiş ve çok değerli zaman kaybedildiğinden mockova'yı alıp rusları psikolojik olarak yıkma planı başarısızlığa mahkum olmuştu.

    işte bu noktadan sonra alman planı ekonomik hedeflere dönmeye başladı. 1942 yazında bir ordu grubunun ukrayna yönüne dönerek sonu stalingrad'da bitecek bir yola girmesi bunun bir işaretidir.

    afrikakorps'a gelelim. afrikakorps aslen bir kolordu gücünde olan bir grup. askeri terminolojiyi bilmeyenler için anlatırsak kolordu dediğimiz yapı 2 veya 3 tümenin birleşiminden oluşan bir gruptur. ordu veya alman tabiriyle ordu grubu ise birkaç kolordudan müteşekkil çok daha devasa bir yapıdır. işte italyanları afrika'da tokatlayan ingilizlere karşı almanların kuzey afrika'ya göndrmek zorunda kaldığı tümenlerdn oluşan afrikakorps aslında budur ve asıl görevi akdenizin tamamen bir ingiliz gölü haline gelmesini, müttefiklerce sicilya'ya ordan da italya'ya bir çıkarma yapılıp almanya aleyhine üçüncü bir cephe açılmasını engellemektir. rommel fransa seferinde kendini kanıtlayan bir asker olarak buraya atandı ve türlü yokluklar içinde, sırtını mısır gibi çok güçlü bir garnizona dayayan ingilizlere karşı çok iyi bir mücadele verdi. gelgelelim ne hitler'in kafasında bir kolordu ile mısır'ı alıp ordan suriye-ırak-iran üzerinden kafkasya'ya ulaşma planı vardı ne de bu kolordunun bunu yapacak gücü. rommel'in amacı ingilizleri mümkün olduğunca mısır'a doğru sürmek, akdeniz'deki italyan bölgesini rahatlatmak ve ingilizleri burada oyalayarak (süveyş üzerine bir sefer yapma riskini sürekli olarak canlı tutarak) müttefik kuvvetlerini bölmekti. hitler asla afrika cephesine çok ilgi duymadı çünkü burasının almanya'nın savaşında belirleyici bir cephe olmadığını biliyordu. onu gözünde yalnızca yanda kalan bir çatışma bölgesiydi.

    balkanlar da italya sayesinde almanların ayağına dolandı ama müttefik bulgaristan, romanya, ilhak edilen avusturya sayesinde türkiye'den almanya'ya gönderilen hammadde transferinde zaten neredeyse 1944 sonuna dek bir sorun olmadı.

    şimdi asıl soruya yavaştan gelelim.

    türkiye almanlar için 2. dünya savaşında adı konulmamış bir müttefik sayılabilir çünkü savaş süresince hammadde kaynağı olarak almanları beslemiştir. ancak almanya için türkiye neyse ingiltere için de odur. ingilizler için de müttefik sayılabilir türkiye çünkü ülkeyi almanlara açmamış, akdenizdeki ciddi bir ingiliz üssü olan kıbrıs ve süveyş kanalını strateji olarak riske sokmamıştır. denge siyaseti zaten budur. o dönemin karmaşasında savaştan uzak kalmak için uygulanabilecek en akıllıca yol da budur.

    bununla birlikte alman askerlerinin türkiye'yi işgal etmesi için pratikte geçerli bir avantaj da yoktur. diyelim ki türkiye işgal edildi ve bir şekilde boğazlar da aşıldı. bunun ne gibi bir faydası olacak? düşündüğünüz yanıtı biliyorum; kafkaslara kolayca ilerlemek, azerbaycan petrollerini ele geçirmek. ama bu hatalı bir yanıt. alman ordusunun yakıt ihtiyacı zaten romanya bölgesindeki petrol alanlarından ve alman endüstrisinin harika imkanları (kömürden ve patatesten üretilen yakıt) ile sağlanıyordu. ayrıca alman ordusu her ne kadar modern ve motorize bir ordu olsa da lojistik ikmali hala 1. dünya savaşı'ndaki gibi büyük oranda demiryolu ve at ile sağlanmaktaydı. dolayısıyla stalingrad yönüne taarruz eden ordunun bir yan görevi olan azerbaycan petrollerinin ele geçirilmesi isteğinin asıl hedefi sovyetlerin petrol ihtiyacına darbe vurmaktı.

    bununla birlikte savaşı türkiye üzerine taşıyıp türkiye'yi işgal etmek zaten aşırı uzun olan alman doğu cephesini yüzlerce kilometre daha uzatmak anlamına gelir. almanların doğu cephesinde kaybetmesinin bir nedeni de haddinden fazla uzun olan ve ince katmanlı birliklerce, doğru düzgün bir tahkimat yapılmadan savunulmaya çalışılan aşırı uzun bir cephede mücadele etmeleridir. rusya'nın sert iklimi, yetersiz ulaşım altyapısı d işin içine girince bir yerinden delinen cepheyi toparlamak kolay olmadı ve alman birlikleri sürekli yollarda oradan oraya savruldu. işin içine bir de ordularınaa geri çekilmeyi yasaklayan, neredeyse tabur ve alaylara bile bizzat "yerinizde kalın ve savaşın!" emri veren bir hitler figürü de girince çoğu durumda basit taktik geri çekilmelerle kurtarılabilecek birlikler ve bölgeler de kaybedildi. işte tüm bu tantana ışığında almanların doğu cephesine yüzlerce kilometre daha ilave etmesi, buralara birlik ayırması ve stratejik açıdan yararsız yeni çatışma bölgeleri açmasının pratikte kazançlı hiçbir tarafı yoktu.

    bunun yanında zaten istediği hemen her ürünü kendisine satan ve iyi kötü geçinilen bir ülkenin işgal edilip bir de yönetimsel zorluklara girişmenin mantığı çok tartışılır. almanlar aptal değillerdi. nazi kademelerinde osmanlı devleti zamanında türkiye'de savaşan çok insan mevcuttur ve bunlar ilk elden türk milliyetçiliğinin şahididir. bundan başka ortada ingiltere ve fransa'ya karşı verilen bir kurtuluş savaşı vardır ve işgale uzanan bir hareketin ülke içinde ne gibi bir tepkiyle karşılanacağını almanlar idrak etmişlerdir. dolayısıyla coğrafi zorlukların, kayıp-kazanç anlamında pratikte faydasız olacak bir işgal hareketine girişmenin kendilerine bir yarar sağlamayacağı almanlar tarafından görülmüştür.

    hafif destan gibi yazdım ama genele bakmak lazımdı ve durum kısaca bundan ibaret. aslında çok da fazla karmaşık bir olay değil elbette bu. sonuçta askeri her harekatın fayda-kazanç analizi yapılıyor ve neticede türkiye'nin işgal edilmesi yararsız görülmüş, hepsi bu...

  • 41. sevgililerin bir daha konuşmayacaksın dediği adam

    eğer sevgili kişisi ona buna, her pipiliye kıl oluyorsa, kuzenden bile sizi kısıtlayıp, üstünüze kırk kilit vurmaya kalkıyorsa öyle sevgilinin ta fizana kadar yolu var. asla boyun eğmeyin. öylesinden hayır gelmez.

    ama sevgili kişisi genel anlamda hayatınıza karışmıyor, güvenli gördüğü insanlarla ilişkinizi destekler halde davranıyor, hiç bir sorun çıkarmıyor iken sadece bir elemana uyuz oluyorsa o elemanda bir cacık vardır. kesinlikle adam hissetmiştir ve adam haklıdır. zamanında biz de sevgilimizin "görüşme" dediği adamla görüştük, sonra ne oldu sevgili kişisi haklı çıktı.

    kimse gaipten maval okumuyor. erkekler birbirini gözünden tanıyor bazen.

    ha kadına görüşmeme konusunda baskı uygulamak da ayrı zorbalık. kadın güveniyorsa, elle tutulur bir durum yoksa belki de sevgili kişisinin evhamıdır sadece. ama şuna eminim aklı başında hiç bir erkek bunu kolay kolay yapmaz. aklı başında erkek dedim ama, her arkadaşa yükselen diğerleri değil.

  • 42. 10 nisan 2018 türk helikopterine ateş açılması

    hay esprilerinizi atina tinercileri siksin. ciddi bir şey okumaya giriyoruz yazılanlara bak.

    kimisi de gelmiş konuyla en ufak alakası olmayan başka bir şey hakkında analiz kasıyor.

    gerçekten mal mısınız yoksa belediyeden maaş bağlatmak için taklit mi yapıyorsunuz?

  • 43. ufak tefek cinayetler

    gökçe bahadır'ın merve'nin hayalindeki oya'yı normal oya'yı oynadığından çok daha iyi oynadığı dizi. gerçekten inanılmaz.

  • 44. alparslan kuytul'a cezaevinde yapılan kötü muamele

    adama bak. cezaevinde kimse güleryüzlü bir şekilde benimle tokalaşmadı demiş. bir de gardiyanlar kendisine "alpaslan" diyerek hitap ediyorlarmış. bak bak ajitasyona ve beklentiye bak hele, hem de cezaevinde.

    (bkz: derdini sikeyim)

  • 45. 5 nisan 2018 trabzon pegem akademi rezaleti

    dershanenin yoklama fislerinde eşinizin adı yazıyor mu ? kayıtlı bulunduğu sınıf mevcudu kaç kişilik ve kaç kişi kayıtlı ? eğer o sınıfa eşinizin yerine kayıt almadilarsa sıkıntı olabilir ama eğer varsa o zaman kayıt zaten silinmiş demektir.
    ayrıca paranın iki yıl sonra istenmiş olması da iyi niyetli olunmadigina delalet eder.

  • 46. rusya'da asgari ücretin 166 dolar olması

    demokratik olmayan tüm ülkeler gibi zenginlerinin anormal derecede zengin olduğu, geniş halk kitlelerinin ise milliyetçilikle uyutulduğu ülke.

    halkın alım gücü ve yaşam standardı avrupa ya da amerika ile kıyaslanamaz bile.

  • 47. beşiktaş

    telsizi komple kapatıp ana bacı girişecek takımım. sadece izleyin.

  • 48. ohali kaldırmaya teşebbüs etmek cinayettir

  • 49. ekşi sözlük dertleşecek insan veritabanı

    ekşi sözlük sevişilecek insan veritabanı

  • 50. 10 nisan 2018 roma barcelona maçı

    murphy yasaları gereğince, herkesin muhteşem bir geri dönüş maçı umarak izlediği city-liverpool maçı yerine çok az izlenen bu maçta geri dönüş olacak. hep öyle olur, murphy bu...