Değerli ziyaretçilerimiz,

Öncelikle, sitemize gösterdiğiniz ilgi ve destek için hepinize teşekkür ederiz. Sizlerden gelen geri bildirimler ve beğeniler bizim için büyük bir motivasyon kaynağı oldu.

Sozlock olarak tam 9 senedir her gün ekşisözlük'den okumaya değer içerikleri filtreleyip günlük listeler oluşturduk. Bu işi yaparken kişisel davranmadık, günün en popüler başlıklarının en beğenilen entrylerini aldık listelerimize. Üstelik bu gayretimiz hiç bir zaman ticari bir kaygı taşımadı. Yayına başladığımız ilk günden beri en ufak bir reklam yayınlamadık, sponsorluk anlaşmaları yapmadık. Sozlock üzerinden tek kuruş kazanmadık.

Bütün bunlara rağmen, ne yazık ki son dönemde ekşisözlük yönetimi tarafından alınan bot koruma önlemleri nedeniyle, ekşisözlükten entry çekme ve beğenilen entryleri listeleme hizmetimizi maalesef devam ettiremiyoruz. Bu durum ekşisözlük yönetiminin aldığı bir karar olup, tamamen bizim kontrolümüz dışında gerçekleşmiştir. Bu zorunlu durumdan ötürü yaşanan aksaklık nedeniyle anlayışınıza sığınıyoruz.

Sozlock Ekibi

Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. gezi parkı'na o tarihi eseri inşa edeceğiz

    adam o kadar cahil ki, neyin tarihi eser olabileceğini bile bilmiyor. dışını süsleyerek yapılan inşaatların tarihi olabileceğini düşünüyor.

    geçmiş uygarlıklardan günümüze ulaşmış kalıntı ve eserlere verilen bir ad tarihi eser. yaptığın binanın dışına işlediğin motifler değil yani. ayrıca bir eserin tarihi olabilmesi için, döneminin kültürünü, yaşantısını, inanışını ve dokusunu yansıtması gerekiyor.

    neyi yansıtacak, çocuk tecavüzlerini mi işçi ölümlerini mi? kültür ve sanat demiyorum bile. inanış desen akp müslümanlığı.

  • 2. türkiye'nin şu an en çok ihtiyaç duyduğu şey

    tayyip'in ölmesi.

  • 3. firuzağa'daki beyaz t-shirt'lü linççi

    firuzağa'daki beyaz t-shirtü linççi kim aslında biliyor musun?

    kadıköy'den 12a'ya binen yetmişbeş yaşlarındaki, gözleri görmeyen, karadeniz'li "nine"

    birileri yardım etti binmesi için. oturttular. oturur oturmaz başladı kendi şivesiyle. oğlu bir rus kızı sevmiş. başı açıkmış, kısa etek giyiyormuş. rus-türk farketmezmiş, başı açık ve açık giyinen kadınların-kızların hepsi orospuymuş. cehennemde yanacaklarmış. üzerlerinde beyaz gömlek ve boyu diz kapaklarında klasik, kumaş etek olan ve konuşmalarından üniversitede öğretim görevlisi oldukları anlaşılan iki kadından biri diğerine "dayanamıyorum ben, inicem. iki durak var zaten, yürürüz..." dedi ve o sıcakta indiler arkadaşıyla. "bana bak" dedim kadına "bu otobüste başı açık, etek giymiş, bir sürü kadın var. hepsi birinin evladı, eşi, sevgilisi, kardesi vs. sen bu insanların hiçbirine orospu diyemezsin. asıl orospu senin gibilerin çürümüş, hain, saldırgan, kokuşmuş beyni. ya şimdi sus. ya da ben seni kolundan tuttuğum gibi aşağı atarım, nereye gideceğini de göremez, layığını bulursun. " sustu. otobüsten bir "allah'ın kulu" da kalkıp, "ne diyorsun ulan sen, yaşlı başlı kadına?" da, "doğru söylüyo adam, yeter ulan, bu ne, sıçarım sizin götten uydurma, namusunuza" da demedi. ölmüş herkes. korkudan, umursamazlıktan, "aman bana bulaşmasın da" dan ölmüş. bir millet ölmüş.

    firuzağa'daki beyaz t-shirtlü o linççi, ses çıkarmadığın, "cumaya" gitmiyorsun diye, ofiste senin hakkında yarım ağız homurdanıp, kendi gibi karanlık zerzevatı gizliden provake eden iş arkadaşın.

    benim askerden arkadaşım şuayip meselâ. askerliğimiz boyunca elinde dini kitaplar, sürekli "islam şöyle, namus böyle, cehennem, cennet vs" diye dolandı bu ahlaksız. konya'lıydı. askerliğimizin bitmesinden üç-dört yıl kadar sonra bir gün, başakşehir-taksim otobüsünde geldi yanıma oturdu. hiç haz etmezdim şuayip'ten ama sonuçta vardı ve benim onu sevip-sevmemem üzerinden değerlendirilecek değildi var olup, olmaması.

    selamlaşma, nereden gelinip, nereye gittiği, istanbul'da ne işi olduğu konuşulurken "benim iki kız var da başakşehir'de. onlara geldim" dedi. evli ve dört çocuk babasıydı bu askerkende biz. çocuklarına geldi sandım. yabancı uyruklu, iki ayrı kadınla para karşılığı seks için arada geliyormuş istanbul'a...

    o an nevrim döndü. kalktım ayağa, bütün otobüse, "bu pezevenk var ya" dedim "bu şerefsiz..." anlattım. indi otobüsten. arkasından homurdandı, yuhaladı insanlar. 2007 yılıydı. bu kadar sessiz değildik henüz.

    firuzağada'ki beyaz t-shirtlü o linççi. hepimiziz. biz sustukça, riya içinde olmaktan, ona yaşlı, buna anne, ötekine patron, komşu vs diye ses çıkarmadıkça daha çok sıçacaklar ağzımıza.

    ve aslında hepsini biz yapmış olacağız.

    sesimi çıkarmadığım her durumda, "firuzağa'daki beyaz t-shirtlü linççi" benim !!!

    ve olan en masumlara oluyor benim yüzümden çoğu zaman. kadınlara, çocuklara, gençlere...

    yaşlı diye, kör diye, "nine" diye gibi zavallı ve samimiyetsiz bahanelerle susturulmayan, güya, hoşgörü gösterilen bu kafadaki pis insanlar ve çıkarttıkları o beyaz t-shirtlü.

    edit: imlâ

  • 4. andrea pirlo'nun fatih terim hakkında yazdıkları

    kaynak linkleri aşağıya eklenmiş olan, pirlo'nun ingilizce olarak yayınlanan "i think therefore i play" adlı kitabından alıntı yazıdır.

    --- spoiler ---

    berlusconi ve ancelotti arasında karşılıklı sevgiye dayanan, oldukça sağlam bir ilişki vardı. fakat bunun milan'ı çalıştıran herkes için geçerli olduğunu söyleyemem, örneğin fatih terim...

    fatih oldukça dikkat çekici ve kurallara alerjisi varmış gibi gözüken garip bir insandı. daha en başında milan'da uzun süre görev yapamayacağı oldukça belliydi ve kısa bir süre sonra da kovuldu.

    terim milan'dan önce, canının istediği her şeyi yapabildiği daha düşük profilli takımlarda görev almıştı, ama burası milan'dı. burada bazı hareketlerin tolere edilmeyeceğini herkes bilirdi...

    mesela; öğle yemeğine canı isteyince geç katılıyordu. ac milan'ı temsil etmesi gereken resmi aktivitelere kravat takmadan gelebiliyor; sonra bu aktivitelerden, evinde "biri bizi gözetliyor" seyretmek için kimseye haber vermeden erkenden ayrılıp, galliani'yi masasında tek başına bırakıyordu. kendisini tesislerde john travolta gibi garip, cafcaflı ve renkli kıyafetler giyerken görüyorduk.

    görevi boyunca kendisinin adeta gölgesi gibi olan deli bir tercümanı vardı. terim'in 5 dakikalık ateşli konuşmalarını, duygusuz şekilde 5 saniyede tercüme eden bir adam... tercümanı bir ara terim'e medya ile tüm ilişkileri süresiz kesmesini tavsiye etti... medya ile ilişkileri kesmek... süresiz... ac milan'da... iletişimin her şeyden önemli olduğu ve mükemmel yönetildiği bir kulüpte...

    özellikle göreve başladığı ilk günlerde yaptığı takım toplantıları ise unutulmazdı. terim eline bir tebeşir alıp taktik tahtasına 11 daire çizerdi. tahtadaki her daire sahaya çıkacak bir oyuncuyu temsil ederdi. ancak konuşmanın ortasında taktik tahtası çizdiği oklardan ve karalamalardan öyle bir hale gelirdi ki; hangi dairenin kimi işaret ettiğini anlamak imkansızlaşırdı. taktik tahtası, oyuncuları ve mevkileri birbirinden ayırmanın mümkün olmadığı karmakarşılık bir hal alırdı. kısacası tam bir kaos... sadece kalecinin kendi pozisyonundan emin olabildiği bir kaos...

    toplantı sırasında bir daireyi işaret edip, "costacurta, tam burada olman gerekiyor" diye konuşmaya başlardı. bir gün dayanamayıp, "ama patron, o gösterdiğin dairenin biraz önce benim olduğunu söyledin, costacurta değil ki" demek zorunda hissettim.

    işin daha da kötüsü konuşma ilerledikçe defans bölgesindeki dairelerle, forvettekileri karıştırmaya başlardı. artık öyle bir hal almıştı ki, kendi aramızda acaba bunu berlusconi'nin gizli rüyası olan 2-4-4 taktiğini gerçekleştirmek için bilerek mi yapıyor diye şakalaşmaya başlamıştık.

    ancak şaka bir yana, terim'in taktik bilgisinin yetersizliğini ve tüm oyun planının takımı bağıra çağıra motive ederek, sahada iyi bir sonuç almamızı ümit etmek olduğunu anlamamız çok uzun bir süre almadı... belki böyle bir plan başka yerlerde geçerli olabilirdi, ancak milan'da işlemezdi. işlemedi de, milan'da uzun süreli görev alabilmek için bundan çok daha fazlasına ihtiyaç vardı.

    https://pbs.twimg.com/media/clquxxkxiaaiaj9.jpg

    --- spoiler ---

    google kullanmaktan aciz götünün kılıyıkçılar için kaynak da verelim:

    http://www.medyaspor.com/…rlo-terimi-anlatti-1227/2
    18 haziran 2016 tarihli: http://www.futbolarena.com/…rim-bolumu-281846h/q4qt
    al bu bizzat gscincon forumundan 10 ekim 2014 tarihli: http://www.gscimbom.com/…terime-sert-sozler-108235/
    11 ekim 2014 kaynaklı haber: http://www.nationalturk.com/…rim-tespitleri-196998/

  • 5. ikinci gezi direnişine katılacaklara tavsiyeler

    alanlara saçma sapan aşırı solcu grupları, terörist yandaşlarını sokmayın. parti flaması getirenin götüne o flamaları sokun.

  • 6. murat kosova

    kendisine olan butun sevgimi tek cumlede bitirmis adam. seyircinin isi destek vermek, elestirmek bizim isimiz diyen terbiyesiz adam.

    uc bes kurus maasindan artirip maca giden insanlarin ruhsuz oyuna tepki verme hakki yok ama bu isten cuvalla para kaldiran arda turan, fatih terim yalamadan cumle kuramayan spor yorumcularinin var.

  • 7. akit'te çıkan eşcinsellikten kurtulma yöntemleri

    bir yazı dizisidir. bir sonraki yazıda sübyancılıktan kurtulma yöntemleri anlatılacakmış. tirajda patlama bekleniyor.

  • 8. yunanistan'ın türk adalarını işgal etmesi

    akp'nin savunma bakanı çıkıp "fiili durumlar egemenlik haklarını ortadan kaldırmaz" diyerek, işgali itiraf ediyor.. ama hesabı akp'den değil lozandan sormamız bekleniyor. şerefin haysiyetin de düşebileceği bi alt seviye olmalı..

  • 9. beyoğlu'daki plakçının tahliyesinin istenmesi

    nasıl bir ülkede yaşadığımızın kısa özeti gibidir. adamın dükkanında olay çıkarıyorlar, dayak atıyorlar ve ertesi gün ekmek teknesi elinden alınıyor. bu kadar hoşgörülü bir ülkeyiz.

  • 10. büyük istanbul depremi olmaz

  • 11. beyoğlu'nda taşlı sopalı ramazan linci

    birkaç gündür ne sözlük ne de başka sosyal medya sitelerini kullanmamaya çalışıyorum, kitap okuyup modern family izliyorum, baş çomarın sesini kazara duymamak için televizyona el sürmüyorum, gündeme göz bile atmıyorum çünkü bu ülke beni kendi imkanlarımla kimyasal silah üretecek hale getirdi. böyle aşağılık insanlarla aynı ülkede yaşıyor olmak yükü yüzünden mutlu olamıyorum, kendi içime dönemiyorum, kaçabilme yolu aradığım için birine tutulup aşık bile olmuyorum. ülke beni bir kurt gibi içten içe kemirip bitiriyor. sırf şu olay yüzünden, uzunca bir süre ne yazmayı ne okumayı düşünmediğim sözlüğe iki kelam karalayıp gitmek istiyorum: peki bu olayda bizim hiç mi suçumuz yok, senin hiç mi suçun yok?

    var. hem de öyle bir suçun var ki, bu mezopotamya eşşeklerine gelip sana saldırma cüretini veren sensin.

    sana daha kapalı giyin diye uyarı yapan kadına/herife (teyzeye/amcaya diyip sevimlileştirmiyorum) "sana ne lan?" demediğin için, yaşlı diye cahil diye susup, şöyle açılıp ağzına bir tane patlatmadığın için suçlu sensin. (ben bir tanesini dövmüştüm, 55-60 vardı, çok memnun kaldım, dövün)

    "oruç tutmuyoğğn mu? neden tutmuyoğn?" diye soran hadsize "ebenin a.. yüzünden ali sami" demek yerine utanıp, korkup "benim şekerim var, ülserim var, bilmemnem var" diye yalandan hastalık uydurduğun için, yaz sıcağında sokakta su içmek için köşe bucak apartman girişi aradığın için suçlu sensin.

    kutlu doğum haftası bahanesiyle üzerine boca edilmek istenen gül suyunu, kapına gelip 5 metre uzaktan yere bakarak konuşan bacılar tarafından verilen "aile danışmanlığı bilmemnesi"* broşürünü "ilgilenmiyorum, istemiyorum" diyerek geri çevirmeyip tırıs tırıs aldığın için suçlu sensin.

    facebook'ta paylaşmak istediğin bir şeyi akp'li akraban gelip altına laf eder, anana babana yok filanca akrabana söyler korkusu yüzünden paylaşamadığın, sınırlı bir grupla paylaştığın, bi bok demeye cüret ederse ağzının payını evire çevire vermek yerine bu cahilin seni sınırlamasına izin verdiğin için suçlu sensin.

    takkelinin teki ters ters, kendilerine özgü o yarı aptalımsı yarı hayvanımsı bakışlarıyla bakıyor diye sevgilinin elini tutarak, beline sarılarak yürümeyi 5 dakikalığına bile bıraktığın için suçlu sensin.

    oruç bahanesiyle kendi işini başkalarına yıkarak götünü devirip yatan iş arkadaşına tepki göstermeyip, bir de sanki olması gereken buymuş gibi onun işlerini eşek gibi yaptığın, bi bardak çay içmek için fare gibi delik aradığın için suçlu sensin.

    dizide hoşuna gitmeyen sahne var, ana haberde reyizini kötüleyen haber var diye taşlar, sopalar, meşalelerle kanal/gazete binası basan bu tiplerin ağa babaları "namaz kılmayan hayvandır", "tacize uğramak isteyen karma vagona biner" dediğinde sadece twitterdan hashtag kasmakla, change.org'ta kampanya başlatmakla protesto ettiğini zannettiğin, ertesi gün tweetinin sonuna iliştirdiğin tag'i bile unuttuğun için suçlu sensin.

    nerede okudum hatırlamıyorum ama "çağımızın en büyük sorunu, cehaletin de bir düşünce biçimi olarak kabul görmesidir" gibi bir şey okumuştum; liberallik bokuna bunların cehaletine yüz verdiğin, laikliğe, kişisel hak ve özgürlüklere salyalı ağzıları, balgamlı sesleri ile küfürler ederlerken firuzağa'da bir kafede "düşünce ösqürlüqü bu össge, ayrıca kemalist tahakküm bu insanları çok şeyaptı vik vik vik" diye zırvaladığın için suçlu sensin.

    özgürlüklerini kendi ellerinle bitli yobaz kuduruklara teslim ettin, sen cihangir'inde, caddebostan sahili'nde, bomonti'nde rahat rahat oturursun da sana erişemezler sandın, sen korkaklığından, naifliğinden insanlık gösterdiğin için o da sana insanlık eder de ramazan'da içkine karışmaz sandın. annesinin uyarısıyla şorttan açık kalan dizlerine hırka örttüğün, halasının sorusuna "şeker hastasıyım da o yüzden tutamıyorum teyzecim" dediğin, amcasının bakışı yüzünden sevgilinin elini tutmayı bıraktığın, teyzesinin kızı "ay ben orucum" diye yan gelip yatarken onun işlerini yaptığın adam gelip içki içiyorsun diye seni tokatlamaz, hırpalamaz, diri diri yakmakla tehdit etmez sandın. lakin çok yanıldın, karşındaki insan değil, öldükten sonra senin şu an yaşadığın hayatın daha sekslisini ve içkilisini yaşama umuduna sarılmış bir sefil. ve hakkını sadece twitter'da, change.org'ta aramayı bir an önce bırakmazsan, kıyafetine, içkine, suyuna, bedenine baskı kurmaya çalışan bu tipler karşısında böyle pısırık, böyle ıslak kedi yavrusu gibi, böyle salakça naif kalırsan kafanı kesmeye yeltenecekleri günler de gelir, gelmez sanma.
    neyse, ben gündemden kaçıyorum, hoşçakal.

    edit: al işte bak, etek boyuna karışan o "teyze", ana baba hatrı için katlandığın akp'li "akraban" : (bkz: #61219219)

  • 12. türkiye'nin hala gruptan çıkma şansının olması

  • 13. en azından ramazan ayında yapılmaması gerekenler

  • 14. kendi uçak gemimizi yapıyoruz

    bir uçak gemisinin, yapım maliyeti bir tarafa, sadece basit bir görev için denize açılması bile yüz milyon dolarları bulmaktadır.
    ayrıca sadece uçak gemisini denizde eskortlamak için en az 2 destroyer, 1 denizaltı, 4 hücumbot gerekmektedir.
    bunun yanında, uçak gemisine iniş kalkış yapabilecek donanımda uçaklara sahip olmamız lazım ki, şu an envanterimizde bu tip uçaklar yok.
    yani uçak gemisi yapmak işin en kolay kısmıdır. önemli olan onu görev yapabilecek seviyede idame etmek.

  • 15. 2016 turizm krizi

    artık iki satır çiziktirme şansı bana da gelmiş olsun madem. keyifle okuduğum başlıklardan burası. canım sıkılırsa açıyorum. okuyorum. bazen sanki 3 bölüm üstüste lost izlemeyi istemek gibi,biriktirip okuyorum.

    ben herkesin yazdığı şeyleri tekrarlamayacağım. zaten güzel güzel defalarca anlatılmış.

    peki ben ne anlatacağım?

    2010 jzff krizini anlatacağım.

    başlıkla alakalı gibi durmayabilir ama bence tam alakalı. o yüzden yazmaya devam ediyorum.

    82'liyim ben. 2010 yılına kadar defalarca yurt dışına çıkmaya heveslendim. ama o zamana kadar gerek parasızlık, gerek vizyonsuzluk ve gerekse ailemin 'oğlum ne işin var oralarda, başına iş gelmesin' ciliğinden mütevellit yurt dışına çıkamadım. work and travel a gitmeyi çok istedim olmadı. lan evlendim. balayına bile yurt dışına gidemedim. çıldırıcam. 27 yaşıma kadar pasaportum hiç olmadı.

    sonra hasbelkader hayatımdaki en iyi şey oldu. boşandım(ki bir ara onu da yazacağım uzun uzun,tatlı tatlı). hayatı tanımak sorgulamak istedim. seyahat etme kararı aldım. ama dedim ki, hayatımda ilk defa kendimi şımartıcam. avrupa'ya gitmek her zaman kolay. hiç gitmedim ama şurası,yakıncacik. ben dedim uzak bir yerlere gideyim.

    bir de paris'e gittiğimi anlatsam insanlar zaten gitmiş, karizma yapamıyorsun. roma desen, hala gitmedim gerçi ama, görmüş arkadaşım, görmemiş arkadaşımdan fazladır.

    ben brezilya ve arjantin'e gitmeye karar verdim. atladım gittim. o kısmı çok uzatmayacağım. tek şey söyleyeceğim. rio de janeiro sanırım dünyanın en güzel yeri olabilir. ben hayatımda bu kadar güzel doğa,manzara,ortam, şehir kombinasyonu görmedim. ölmeden önce mutlaka gidin. ben bir daha gitmek için fırsat kolluyorum.

    o kıtayı seyahatten sonra bende büyük değişim başladı. çok başka bir adam oldum. öncesinden kendimi beğenmez, sorunlarla boğuşurdum. bu gezi sonrası resmen kimliğimi buldum. bunu bana brezilya sağlamadı. gezmek görmek sağladı.

    gezmek görmek neden iyidir? çünkü kıyas yapma imkanı sunar. önceden gördüğünüz bir şeyin, farklı insanlar tarafından nasıl değişik algılandığını görünce vay emenike dersiniz.

    dünyada bir çok insanın olduğunun bir daha farkına varırsınız. ve büyüttüğünüz sorunların onlar için hiç ama hiçbir şey ifade etmediğini anlayınca, lan aslında o kadar da büyük değil sorunum dersiniz.

    ülkelerin nasıl değişik şekillerde yönetildiğini görürsünüz. yeni insanlar tanımak insana vizyon katar. bilmediğiniz çok şey öğrenirsiniz.

    özet olarak seyahat beni çok değiştirdi. artık bir yere tatile gidecek isem oranın kültürünü de yaşamak istiyorum. kafam öyle dağılıyor. sokaklarında sanki o ülkenin vatandaşı gibi yaşamak istiyorum.

    şimdi konuyu bağlıyorum bu krize.

    dünya globalleşiyor. kim ne yapsın senin çomar tatil anlayışını? sokağa çıkıp kültür edinmek istiyor turist. tatil köyünden dışarı çıkartmamak zaten ilk kurşunu kendi topuğuna sıkmaktır. yıllarca halk ile harmanlanmamış turist geldi ülkeye. ne vizyon geldi bize, ne misyon. anca yeşil dolar girdi ülkeye. onlarda ticari raporlarda iki sayı bizim için.

    ben ülkeme gelen turist ile daha çok haşır neşir olmak isterdim. hemen kötüye yormayın. sevişmek istemiyorum. heteroseksüel bir erkek olmama rağmen, couchsurften çok sayıda erkek surferda ağırladım. toplamda 200 civarı insan gelip kalmıştır evimde. denizli'de yaşıyordum türkiyede. couchsurf ise bilinen bir şey değildi o zamanlar. yazan bilen çoğu insanı ağırladım. o kadar çok şey öğrendim ki. bana o kadar çok şey kattılar ki.

    bu turizm iyileşse bile yolu yol değil. zaten talan edilmiş ve edilecek arazilerin sonu elbet ne olacak biliyor musunuz?

    pamukkale gibi olacak. ben küçükken yolda yürünmezdi kalabalıktan. o kadar güzeldi ki. pamukkale'ye gelip kalırdı insanlar. senin elinde müthiş bir şey var. dünya mirası. noldu sonra? yanlış politikalar sonucu yok oldu gitti. gidin bakın otellere sinek avlıyor kaç yıldır. senin kültürüne gelmiyor insanlar türkiye'ye. doğana güneşine geliyorlar. senin onu kültürün ile harmanlayıp komple paket sunman lazım. iyileştirmen lazım.

    ama sen napıyorsun? güneş, kum, deniz var nasılsa. eşşek gibi gelecekler diyip şımarıyorsun. sonra zaten küstürdüğün yerli turist avına çıkıyorsun.

    vakti zamanında denizli'den bir arkadaşım söylemişti. denizli'den ıspartaya gidip kayak yapıp kalıp geri dönmek, prag'a gidip kayak yapıp kalıp geri dönmekten daha pahalıymış.

    burda ben ısparta niye pahalı diye eleştirmiyorum. prag daha ucuz abi. mal mıyım ben? prag'a giderim diyorum. insanlarda öyle yapıyor. aynısı sahil şeridi içinde geçerli. birbirine saygısız, bulduğu ilk fırsatta beni dolandıracak adama para kazandıracağıma, bana vizyon katan başka ülkeye gider gerekirse daha çok para harcarım. en azından huzur dolu olurum.

    küçükken niye bilmiyorum(biliyorum da çaktırmayın), yunanlardan nefret ederdim. öyle bir gazla büyüdük hep. sonra büyüdüm, yunan 2-3 arkadaşım oldu. dünya iyisi çocuklar. sonra anladım. dünyayı milliyetine göre yargılamak çok saçma. elbette işini iyi yapmaya çalışan otellerde vardır bu ülkede. ama malesef kurunun yanında yaşta yanacak ve o itfaiye o hortumu vermeyecek. çünkü verirlerse yetmez ama evet ben de sikerim.

    edit: bosanma ile ilgili yazicam ama coook oncelerde soyle bir evlilik yazisi yazmistim. bosanmamaniz icin evlenirken iyi karar vermek lazim. (bkz: #59128000)

    edit 2: aslında ülkede kumar filan yasak değil. iddaa filan oynatılıyor. ganyan bayiler tıklım tepiş. sayısal her hafta devrediyor. dolayısıyla kumar yasak değil. sadece şekli başka. naçizane önerim, kıbrısa, maltaya, bulgaristana giden kumarcı türkleri boşuna kaptırmayalım. pamukkaleyi las vegas yapın. mis gibi sadece orda kumar oynansın. vergisini de babalar gibi alın. ama kafa basmaz ki. pamukkale olması sart değil. çorum da olabilir. yozgatta olabilir. sonucta las vegas çölün ortası.

  • 16. türkiye'nin euro 2016'da başarısız olma nedeni

    kankalar size bu basarisizligin sebebini direkt olarak soyleyeyim: bunun tek nedeni sızlersiniz. ben de bu grubun icindeyim maalesef. aciklayayim.

    1. ulkede baska spor yokmus gibi futbolla yatip futbolla kalkan sizler bu sporu yozlastirdiniz. cocuklar kucukten jimnastik yapip esnek olmadilar, kimse tekvando yapip rakibine saygiyi ogrenmedi, kimse yuzucu olmak icin cabalayip devasa akciger yapamadi. tek derdimiz mahalle arasinda ayakkabiyi parcalayana kadar o topu kurdugumuz iki tasin arasindan gecirmek oldu.

    2. bu sikik adamlarin en ucuz derbi biletine 300 lira verdiniz ve aldiginiz hizmetin kalitesini asla sorgulamadiniz. zaten siz o maci izlemeye degil kendinizi tatmin etmeye gittiniz. kale arkasina gidip ona buna kufretmekten, amigolarin maymunu olmaktan kurtulamadiniz. butun mac boyunca lay lay lay la la lay diye sarki sozlediniz, sahada olan bitenle bir alakaniz yoktu zaten.

    3. bir sikindirik formaya 250 lira verdiniz. o parayla yapilacak daha o kadar guzel sey varken. uzerinde takimin amblemi var diye 50 liraya alacaginiz tisortlere 200 lira para verdiniz. derdiniz herkese en buyuk taraftar oldugunuzu gostermekti. oyleyse o tisortlerden gelen paralarla yuksek maas alanlara siteminiz niye?

    4. bu isi hep kazanmaya indirgediniz. cogunuz icin bundan haz olmak hic onemli olmadi. psvnin ajaxin bruggeun, atleticonun gencecik cocuklarinin yaptigi islere hic gipta etmediniz. hep kazanmak oldu derdiniz. gururlu ikincilikleriniz, mutlu ucunculukleriniz olmadi hic. rakibinizin elini sikip tebrik etmeyi bilmediniz. bu hoyratliginiz her yere yayildi.

    5. kendi evladiniza ozguven vermediniz hic. basarisiz denemeleri artislik, kendini ifade etme bicimleri de serserili oldu sizin gozunuzde. her hareketi goz altinda oldu. karsisindaki adamin sagindan atip solundan gecebilecegi fikrini kimse vermedi. her yurdum insani gibi kompleksli buyudu, ozguveninin de anasini altyapilarda siktiler. mesut ozil cok mu ispanak yedi? ondan mi farkli? sadece bir futbol meselesi degildi bu bir kultur isiydi.

    6. hep mafyalara ozendiniz, guce taptiniz. takima degil, 10 numaraya inandiniz. evet yirmi yil once futbol oydu, cruyfflarin, stoichkovlarin, riquelmelerin dunyasiydi orasi ama arsene wengerler, fergusonlar cikti, oyunu bozdu, demokrasi getirdi, coluk coluga forma verip kurallari degistirdi, zipkin genclerle total futbol oynatmayi ogretti dunyaya. biz hep onlari izledik, eski futbolcularimizi gonderdik yanlarina, anlayip gelip bize ogretsinler diye. gonderdiklerimiz daha beter geri donduler. sifo mehmet'in ısvicre macindaki celmesi bu ulusun yuz karasidir hala.

    7. sikik yoneticilerinize hep pistiniz, sesiniz cikmadi. en baba, centilmen adamlara korkuluk muamelesi yaptiniz. her alti golden sonra rakip takimin baskanini tebrik eden adami fabrika bahcesinde iscileri gozyaslariyla ugurlarken (ozhan canaydin) siz adamin taklidini yaparak dalga geciyordunuz. sinan engin gibi abdurrahim albayrak gibi aziz yildirim gibi hep karanlik hep guc sevdalisi adamlari bas taci ettiniz. bugun milli takimin ve ulke futbolunun da onlarin ve onlar gibi adamlarin kontrolunde olmasini sız sagladiniz. ulke yonetimine de soyle bir bakin, orasi da fena halde benziyor buna.

    8. sehrinin takimini birinci lige cikaran cocuklari o yaz tazminatsiz bacadan gonderdiniz, hocanin kontratini iptal edip yerine birinci ligin orospusu olmus hocayi getirdiniz. o cocuklar, o piril piril yuzlere noldu hic merak ettin mi? git amator kumede kosturanlara bak, senin takimini birinci lige cikarmak icin tekmeye kafa atan o cocuklar hala kuskun ama hala cebinde para yokken bile deplasmana yarim ekmek sandvicle gitmeye devam ediyorlar. sen euro 2016daki puanlari o cocuklari kovarken kaybettin zaten.

    9. senin taptigin ecnebiler senede milyon dolarlar alip kariyerinin son yillarini keyif icinde surerken o takim icin az para alip sevdasina oynayan cocuklara naptin? havaalaninda hep yildizlari aldin sirtina, onlar arka tarafta valizleri bekliyorlardi. hic onlara da moral vermek aklina geldi mi? bu tugaylar, fatih tekkeler, gokdenizler, yurtdisina cikinca mi parladilar saniyorsun? onlar zaten parliyordular, bir gun durup potansiyellerini takdir ettin mi?

    10. bu nobranliginla, ayiliginla, kaba kuvvetle butun sorunlarini cozebilecegini dusunen sen degil misin? evde teror estiren, esinin, cocugunun, kardesinin fikirlerine saygi gostermeyen, siraya girmek nedir bilmeyen, baskalarinin hakkini gasp etmekten keyif duyan sen, bu kulturun futbola sirayet etmeyecegini mi dusundun?

    11. en kolay sorulari kendine sorup, aynayi kendine hic cevirdin mi? hayir. aynisi futbolda oldu. en kolay en temel seyler sorgulanmadi icin. duvar pasi yapma, uc kisiyle ucgen olusturup dar alanda pas yapmak, uzun topu kontrol etmek, ara pasi vermek, ofsayt taktigi kurmak, topluca oyun kurmak derdi olmadi sahadakinin de. varsa yoksa calim atmak, 40 metreden gol atmak, rovasata cakmak, kendine yere atmak, beles penalti kazandirmak, rakibini hakem gormeden hastanelik etmek onlarin derdi oldu ayni senin kolay yoldan zengin olmak icin yedigin naneler gibi.

    hayat futbola fena halde benzer dostum. o yuzden konya kadar hollanda boylesi bir spor cennetidir. sen once su nobranligi, kabadayiligi birak, rakibini takdir et, kendini gelistirmeye bak, sonra teknik, strateji ve galibiyet ardindan gelir zaten. birak nerde yanlis yaptigini, bir don ıspanyaya, hirvatistana bak onlar neyi dogru yapiyorlar, anlayabildigini taklit etmeye bak, bir de bakmissin her sey bes on yila daha iyi olmus. hayat gibi, piyango bileti almayi ihmal etme, ama o hayallerle de yasamayi birak, her ay kenara bes on kurus koy. unutmaki buyuk adamlarin uzun vadeli planlari vardir, kahramanlara ihtiyaclari yoktur bizim gibi.

  • 17. cihangir firuzağa saldırganın gözaltına alınması

    şu anda emniyette çay eşliğinde aferin koçum denilerek sırtları sıvazlanmaktadır. sabah ekip otosuyla evlerine kadar bırakılırlar.

  • 18. erman toroğlu

    17 haziran 2016 ispanya türkiye maçı sonrasındaki yorumları şu linkten izlenebilir. ben de nasıl işsizsem artık, yorumlarını cımbızlayıp yazdım aşağıya. buyurunuz:

    1
    "fatih terim, 3-0'dan sonra olay 6'ya 7'ye gitmesin değişiklikleri yaptı. gol atma değişiklikleri yapmadı."

    2
    "türk milli takımının bu hale gelmesinin tek sorumlusu fatih terimdir. bu iş bu kadar basit. sen bir takımla bu kadar oynarsan, şahsi egonla bu kadar işler yapmaya kalkarsan bu iş böyle olur."

    3
    "şimdi almancı futbolcular konuşuyorlar. bizimkiler konuşamıyor korkudan ama almancılar konuşuyor. çocuk diyor ki ben santraforun arkasında oynarsam başarılı olurum diyor. ama tabii orada bizim senatörümüz var (şsadfşsdkg) tabii senatör oynayacak. tabii senatör olunca sen oynayamazsın. ama senatör kendini bitirdi bugün. seyirciye el işareti yapıyor, tepki gösteriyor, arda. yürüyecek halin yok ya! (fatih terim'e hitaben) niye ısrar ediyorsun, arda'yı da bitirdin."

    4
    "ben ne oyunculuk dönemimde ne teknik adamlık kariyerimde vazgeçmeyi hiçbir zaman kabul etmedim. vazgeçenle de uzlaşmadım." f. terim'in bu açıklamasına cevaben e. toroğlu:
    "niye, fatih terim, fener'den 4 yedikten sonra, elinde kağıtla faruk süren'in odasına girip, faruk süren 'o kağıtta ne yazıyor fatih?' dediğinde, istifa kağıdım demişti, faruk süren'in de cevabı şu olmuştu ona, odada biri daha vardı çünkü, ben bunu şeyden duymadım, faruk süren'den, 'senin istifa etmeye hakkın yok benim seni görevden almaya hakkım var' deyip kağıdı yırtıp atmıştı. ondan sonra avrupa şampiyonluğu geldi. yok öyle hikaye. orada istifa eden sen değil misin fatih hoca? bırakacaksın bu işleri! bu işin tek sorumlusu, bu işin bi tane sorumlusu vardır fatih terim."

    5
    "bu takımı bu hale getiren kim? bu takımı seçen kim abi! fatih terim abi! sakın böyle dolambaçlı cümleler yapmasın abi! bakın arkadaşlar. fatih hoca geldiğinde buraya, bin defa konuşuldu, biz de programlarda, fatih terim'in kartvizitinde ne yazıyor? türkiye futbol direktörü. türkiye futbol direktörünün çizgileri ne abicim? çizgi bu mu, burdan mı kesiyor, burdan mı kesiyor, elli gram mı, üç kilo mu, türkiye futbol direktörü ne? türkiye'nin futbol geleceğini yapan birisi mi, yarışmacı teknik direktörü mü? fatih terim de bunu açıklayamadı, futbol federasyonu da bunu açıklayamadı! e biz şimdi bakıyoruz, yarışmacı fatih terim! bu yarışmacı fatih terim! yarışmacı fatih terim sınıfta kaldı. bugünkü bu akşamki türk futbolunun zavallı... türk futbolu bu kadar zavallı değil! türk futbolunun bu akşamki kişiliksiz, şahsiyetsiz, ruhsuz futbolunun mimarı fatih terim ya! sakın futbolcuya filan, o futbolcuyu seçen kim abi? ben değilim sen seçtin. ben seçsem ben oynatmam bunu. hep söylüyorum, ya bu mehmet topal'da ne buluyorsun stoper oynatıyorsun? adamı oynadığı yerinden de başka yere alıyorsun iki kişi kayboluyor. altı dört kişi kayboluyor. ozan'ı sokuyorsun, bilmem arda'yı iteliyorsun, burak'ı alıyorsun; e burak'ı alıyorsan, stoperim yok diyorsun ersan gülüm'ü al. ersan gülüm oynuyor, burak oynamıyor (kendi takımlarında)."

    6
    "böyle bir sonuç ne gerektiriyorsa yapacağımdan kimsenin şüphesi olmasın." diyen terim'e cevap:
    "doğru. istifa etmesi lazım. (...) ha, federasyon şunu der, kardeşim fatih terim, ben senin istifa etmeni istemiyorum, ben futbolcuları hatalı buluyorum, sen devam et ama bu futbolcularla gitme, diyebilir futbol federasyonu. ama önce fatih terim'in vermesi lazım bu iş böyledir abi. faturayı baştakine sorarım. o da olmazsa yıldırım demirören'e sorarım çünkü. türkiye futbol federasyonu başkanıdır bu faturayı verecek adam. yani en baştaki adamdır. fatih terim çalışanıdır. şu anda seçimle gelen yıldırım demirören türkiye'deki futbolun başındaki insandır, fatih de çalışanıdır. fatih'e yakışan istifasını verecektir. ha, federasyon toplanır, aynen faruk süren'in yaptığı gibi, senin istifa etmeye hakkın yok biz senden memnunuz, sen hatalar yaptın ama daha dikkatli olursan bunu yaparsın diyebilir. ama şunu söylüyorum, fatih hoca basın toplantısı yapacaktı türk futbolu için çok önemli şeyler açıklayacaktı o toplantılar yapılmadı dikkatinizi çekerim. bir tek yabancı serbestisi kaldı aklımda, başka aklınızda kalan var mı? ama fatih terim'e soru soramıyor benim arkadaşlarım basın toplantısında. aziz yıldırım'a soru soramıyorlar. aziz yıldırım diyor ki hadi zor sorun diyor, dalga geçiyorlar insanlarla. sorun kardeşim! mehmet topal'ı hangi gerekçeyle stoper oynatıyorsun? soruyorum ya, bir senedir soruyorum ben. bana şunu diyor bazı arkadaşlar: 'ya mehmet topal'la ama, işte biz elemelerden çıktık' çıktık ama nasıl çıktık abi? işkence çeke çeke çıktık ya! 24'te 1 şansımız ben 18 diyordum ama. işkence çeke çeke ya cımbızla benim şeylerimi söke söke getirdiniz. ya adam frene bastı del bosque herhalde dedi ki ulan türkiye'de çalıştım fazla artık üstüne gitmeyeyim ki, altı lazım olsa altı atarlardı, dokuz lazım olsa dokuz atarlardı, hani halamın bıyıkları olsa amcam olurdu ama dokuz lazım olsa dokuz atarlardı ya bu kadar kişiliksiz, ruhsuz, şahsiyetsiz bi futbol oynanır mı ya? tekme atamadık be tekme! tekme atamadık! sinirlenip tekme atamadık! dalga geçtiler bizle!"

    7
    "hep şey kardeşim ya... geçen maç gözüküyor gazetelerde bakıyorum ne kadar çok yalak var ya! 'vallahi billahi bizim milli futbolcularımızı işte böyle şeyapmamak lazım' ne yapmamak lazım ya! 'valla bunları çok fazla tenkit etmemek lazım' italya'da mitalya'da olsa çarmıha gererler adamı ya ingiltere'de italya'da, neden bahsediyorlar ya! onu yapmamak lazım bunu yapmamak lazım. doğru çocuklar yani dolar milyarderi, milyoneri, hep euro'dan bahsediyoruz dolar'dan. ama maaşları türk parası alıyoruz biz. futbolcular ya euro alıyorlar ya dolar alıyorlar ama çalışanlar türkiye'de hep türk parası alıyorlar arkadaşlar, dikkatli olsunlar! öyle, oynarız yaparız... sonra, fatih terim'in cümlesi, 'ayılar inlerinden çıktılar'. evet çıktılar ayılar inlerinden bu akşam. bi çıktı ispanya ininden, yarım saatte bizi götürdü. ispanyol, tabiri caizse futbol ayıları, hani, futbolun ayı üstatları, çıktılar yirmi dakikada bizi bitirdiler. ama biz kişiliksiz oynadık biz hırvat maçında da kişiliksiz oynadık. (...)"
    arnavutluk ve izlanda örneklerini konuşuyorlar; mücadele, ter vs.

    8
    arda'ya gelince konu e. toroğlu:
    "arda stper oynadı be! stoper oynadı be! arda kim abi sinirleniyor! türk milli takımıyla dalga mı geçiyorsun sen stopere geliyorsun? o zaman senin amirin yok başında! dalga geçiyor ya milletle ya stopere geldi oradan uzun top atıyor falan, ayak dışı ayak içi. sen kimle dalga geçiyorsun türk insanıyla mı dalga geçiyorsun? ama doğru haklısın sen! kralsın sen! sen ne yaparsan yap oynayacaksın! baş tacısın! ne halt yaparsan yap gel başımıza yap oynayacaksın! teknik direktörün seni sahip çıkıyor, yedirmem diyor, ayılar inlerinden çıktı diyor! ayıptır ya!"

    9
    arda'nın ıslıklanmasıyla ilgili:
    "(2002 dünya kupası) 15. dakika falan, kore'de de ekranlar gösteriyor o zaman. bizde gösterilmiyor ya hani, çok bizde ulemalar var ya, çok işte pozisyonları oynatıyorsunuz gösteriyorsunuz bilmem ne yapıyorsunuz filan, hakem görmedi atamadı, 35-40 bin kişi top ayağına geldikçe ıslığa başladı, top ayağına geldikçe, amerika maçı herhalde, yanılmıyorsam amerika maçı, ıslıklamaya başladı yarım saat, ikinci yarı başladı, baktı ki teknik direktör dayanamadı aldı abi oyundan. seyirci ıslıkla çıkardı oyuncuyu. hakem atamadı seyirci çıkarttı. bu iş böyledir abi, tepkisini gösterir seyirci. bizde tepki olmayacak olcak abi bizde tepki! tepkiyi gösterecek bugün insanlar da tepkiyi gösterecekler! öyle ben yaparım oldum oldu olmaz abi. tepkinin de bi şeyi var kabul edeceksin kardeşim. sen kabul etmiyorsun. tepki gösterecek tabii insanlar ya! dalga geçmeyeceksin insanlarla. basın toplantılarında bilmem nerelerde böyle alaylı konuşmayacaksın, ukalalık yapmayacaksın, şımarıklık yapmayacaksın, sen, işte birkaç şey daha söylediler yapmayacaksın topluma karşı. senin toplumunun bi şekli var. alman toplumu farklıdır ingiliz toplumu farklıdır türk toplumu farklıdır, topluma da uyacaksın biraz. kardeşim yani bugün ingiltere'de topluma karşı yaptığını türkiye'de yapabilir misin amerika'da yapabilir misin? hepsinin bir özelliği vardır. bugün ingiltere'de anayasa yok teamüllerle idare ediliyor. senin cumhurbaşkanın çıktı yıllar önce, anayasayı bir defa delsek ne olur dedi özal, anayasayı bir defa delsek ne olur dedi yıllar önce. biz böyle bir ülkede yaşıyoruz, delemezsin. veya on defa delersin! -(alt metni ayakta alkışlıyorum)- yani, ayıp ya. (...)"

    10
    basının tavrıyla ilgili:
    "ahbap çavuş ilişkisine girersen soramazsın. ama belli sınırlarda münasebetini belli yaparsan sorarsın. fatih terim'le ben ümit milli takımda beraber oynadım. beraber oynadık ya milli takım formasını giydik. ne olur abi? terbiyesizlik yapmadıktan sonra, saygısızlık yapmadıktan sonra, teknik olarak doğru soru sorarsan niye cevap vermeyecek ya? olur mu öyle şey. hakaret etmeyeceksin. ben şimdi diyorum ki, bu kadar şahsiyetsiz, bu kadar kişiliksiz, bu kadar ruhsuz bir milli takımı ben uzun yıllar görmedim. e bunun da başında fatih hoca var. nasıl ki iyi olduğu zaman helal fatih hoca diyoruz, böyle olduğu zaman da hesabı o verecek abi. atamayacak sağa sola futbolcuya falan. federasyona. şunu da diyebilir fatih hoca: 'ben bazı şeyler istedim federasyon yapmadı.' ama görüyorum, federasyon fatih hoca ne isterse yapıyor gözüküyor. ama aralarında sorun varsa bilemem."

    11
    f. terim:
    "mehmet topal'dan ve oynadığı mevkiden memnunum ben. beğenirsiniz beğenmezsiniz o sizin takdiriniz ama bu benim tercihim." (pişkin herif)
    e. toroğlu:
    "bak, bak, bakın... mehmet topal hatalar yaptı goller yedik. futbolcular hatalar yaptı goller yedik. mehmet topal'ı filan yuhalamadı seyirci, ıslıklamadı. niye arda'ya? futbolcular 'ya görüyor musunuz bize küfür ediyorlar stadlarda'. niye sana da başkasına değil? niye sana? şimdi, kenarda oynayan futbolcu zordur, sağ bek sol bek oynayan adam seyirciyle yakın temastadır. topu almaya gidersin sana laf atar orada. ama stoper oynarsan santrafor orta sahanın ortasında oynarsan seyirciyle fazla diyaloğa girmezsin. niye sana, sağ beke sol beke küfür etmiyorlar da, niye sana yapıyorlar abi? o zaman dönün bi aynaya bakın ya, niye bana, niye sana değil. bırakın bu işleri ya."

    12
    "türkiye'de asgari geçim ücreti ne kadar? 1300 lira 1400 lira... böyle bir ülkede sen, belli paralardan bahsedersen, belli paralar kazanırsan, bu herkes için aynı ama senin benim futbolcu işçi ahmet kömür ocağında çalışan veli herkes için aynı, sen bu miktarları aldığın zaman, bu miktarların karşılığında bir de karşıya çıkıp basın toplantılarında filan ukalalık yapmaya kalkarsanız kusura bakmayın beyler bu millet de geri zekalı değil. bu millet geri zekalı değil abi! evine ekmek götüremeyen adam bilmem ne yapamayan adam çıkıp da bir de... ya bundan tatmin olacak adam ya, bundan keyif alacak. ispanya'ya gol attığımız zaman, berabere, yendiğimiz zaman adamın dünyası değişecek. sen bu adama bir de, öbür türlü zorluk çekerken, şeydi meydi bi de dünyasını karartıyorsun adamın. bir de çıkıp ukalalık yapmayın ya!"

    13
    devamında f. terim'in röportajından devam: "iki tane şahsi hata, bir tanesi inanılmaz. ispanya'ya karşı yakaladığın zaman atacaksın, artı yemeyeceksin."
    e. toroğlu:
    "kim diyor abi? fatih hoca mı? şahsi hata mı? fatih hocanın yaptığı şahsi hataları ne yapacağız? bırakın futbolcunun şahsi hatalarını ya maçta, fatih hocanın bu maça gelene kadar yaptığı şahsi hataları ne yapacağız? bi bakın ya! iki futbolcu kavga etti ortalık yangın yerine döndü, silahlar çekildi, işi halledemedi. birisi gelmiyor. gelmeyen adam bayern münih'in stoperi (leverkusen). ilk maçta açıkladığın kadrodaki aldığın adam gökhan töre. oyundan atıldı iki maç zaten oynamayacak. bundan bi tanesi. burak'ı alıyorsun, hiç oynamamış, bir maç oynamış, o zaman niye şeyi almıyorsun, beşiktaş'tan gideni stopere, ersan gülüm'ü, stoperin yok. ya abicim şimdi, öyle futbolcu mutbolcu değil abi, bu işin faturasını önce fatih terim verir, sonra yıldırım demirören verir abi. bak, iyi oynama kötü oynamadan bahsetmiyorum, ben türk milli takımını uzun yıllardır bu kadar şahsiyetsiz kişiliksiz ruhsuz ilk defa görüyorum. ya diğer takımlara bakıyorum arnavutluk, işte izlanda, belçika... ne oldu italya şeydi hani, 'çok zayıf takım italya çocuklarda topçu yok', abi adamların şekli var. adamlar tabii şunu yaptılar, juventus yakalandı şikeden, caart diye attılar aşağı juventus'u, juventus çok daha güçlü geldi. bizde? baş tacı, tepene koydun. halının altına süpür. olacağı bu."

    14
    sunucu: "fatih terim, bazen krizler fırsatlar çıkartır önünüze, biz de fırsata çevirmeye çalışacağız çek cumhuriyeti maçını, bir ümit diyor yani, destek bekliyoruz diyor."
    e. toroğlu:
    "hmmmmmmm... la fontaine'den masallar. lan bu takım enkaz ya şu anda. arkadaşlar, şaka gibi ya. tekme atamadılar ya. her şeyi bırakıyorum, koşamadılar, kafaya sıçrayamadılar, tutamadılar; tekme atamadılar ya! sinirlenip tekme atamadılar. futbolcu sinirlenir biliyor musun. sen benle biraz oyna böyle top yap, ben sana gelir çakarım üçüncüde. tekme atmaya gücü yok takımın. tekme atamadık ya tekme! birisi de diyecek ki ya erman manyak mısın tekme mi atacağız? ya sinirlenirsem tekme atarım benle dalga geçtin ya! kedi fare yaptılar. ha şunu diyebilirler tabii 'ya ispanya kimle oynarsa kedi fare yapıyor'. miyav diyemedik miyav. miyav diyemedik. doğru kedi fare yaptılar miyav diyemedik."

    15
    çek maçı için 23 kişiden farklı bir 11 çıkarma mevzusu dönerken e. toroğlu:
    "ya hoca, hoca, hikayeyi bırak. burak yılmaz, arda turan, ozan tufan, gökhan gönül, caner erkin, ne hatırlatıyor bunlar kaç kişi saydım? -beş. ee? takımın yarısı takımında oynamıyor ki. oynamayanlar milli takımı. ya hocam, oynamayanlar milli takımı! kenarda oynayanlar var?
    vıdı vıdı bıdı bıdı (...)
    selçuk inan, takımında doğru dürüst oynamadı. hakan balta, takımında doğru dürüst oynamadı. ya bakıyorsun. takımında doğru dürüst oynayan şurada oğuzhan özyakup var. mehmet topal, oğuzhan, volkan kaleci. üç tane adam sayıyorum. dördü söyleyin bana. o da, mehmet topal yerinde oynatılmadı, iki tane adam kalıyor geriye. diğer dokuz? bu takımı çıkaran kim sahaya? yıldırım demirören çıkarmadı şimdi. yıldırım demirören hesap sorması lazım, gel arkadaş buraya. volkan takımında oynadı kaleci volkan. mehmet topal oynadı. hakan çalhanoğlu oynadı. bir de oğuzhan oynadı. dört kişi, diğerleri yarım yamalak oynadı, selçuk'un durumu belli gs'da durumu belli."

    38. dk'dan sonra biraz daha genele dair yorumlar vardı oraları yazamayacağım artık. yalnız, yanındaki gürkan kubilay da biraz kaypak bir dile sahip, hoş değil. ancak erman hoca şöyle bitirdi yorumlarını: "bizde hep yala yala yala... yalarsan sonun bu olur."

    (bkz: #61215353)
    yukarıdaki entry'mde benzer şeyleri yazmıştım, erman hocanın canlı yayında daha detaylı dile getirmesi çok hoşuma gitti. "hakem iken bu son maçım olabilir diye çıkardım maçlara, bu da son programım olabilir." dedi. sen böyle konuş, senin işine son verecek patronun da köküne kibrit suyu!

  • 19. 18+'yı +18 yazan değişik insan

    türkçe yazmasından kaynaklanan bir durum. tıpkı yüzde işareti gibi. biz yüzde elli deriz, %50 yazarız. gavurlar fifty percent der 50% yazar.

    18+ da gavurcadır, türkçesi de artı onsekizdir.

    bu kadar basit.

  • 20. devlete hainlik edenlerin çoğu üniversiteli

    yok la, diploması iki yıllık.

  • 21. koreli plakçının ağlayarak dükkanını kapatması

    http://www.sozcu.com.tr/…r-kapatarak-gitti-1280705/

    yaziklar olsun. bizi ağlattıgınız yetmedi , biraz da uluslararasi çalışın tabi.
    tüm dünya mutsuz olsun . herkese bulaşsın karanlığınız.
    yazıktir ya ! ağlatarak zorla ekmeğinden ettiğiniz o adamin kul hakkinda boğulun. kendi karanlığınız az gelir size çünkü.

  • 22. tarihi eser inşa etmek

    cümle içinde kullananın cehaletini belgeler nitelikte, aslında imkansız bir eylem.

  • 23. eşin ağır bir hastalık geçirse ona bakar mısın

    annem geçen senelerde 2 ay hastanede kalmıştı ve refakatçisi ben olmuştum. yürüyemiyordu bile dolayısıyla bütün özel bakımını ben yapıyordum. yemeğini yediriyor, tuvalete götürüp getiriyor, yıkayıp saçlarını tarıyordum. birgün annemi banyodan çıkardım üstünü giydirirken yan yataktaki hasta sordu "kaynana da böyle bakar mısın" diye ben "size bile bakarım" dedim. evet tanımadığım bir insana da bakarım bakıma ihtiyacı varsa. yani eşime de bakarım ve bunu ekstra bir şey olarak görmüyorum. bir hayatı paylaşıyorsan hele, hastalıkta sağlıkta diye söz veriyorsan bakmalısın.

  • 24. istanbul taksim selahattin eyyübi camii

    gezi parkına topçu kışlasının yapılmasına zemin hazırlamak için,sırf "bak bu konuda beyefendiyi alt ettiler" dedirtmemek için,konuyu bunlar islama düşman zeminine çekip seçmen saflarını sıklaştırmak için yapılması gündeme getirilen camii.

    "beyefendinin" o camii önünde asılması dileğimizle.

  • 25. 18 haziran 2016 firuzağa olayları

    türk milletine musallat olmuş, bir deccal'ın ellerini ovuştura ovuştura izlediği olaylar.

    orospu çocuğu deccal seni. kahrol. allah sana öyle bir kahır versin ki, cehennem için allah'a yalvar. şeytan tohumu soysuz musallat seni. kahrol sen, kahrol.

  • 26. survivor 2016

    ya bu gönüllüler g, kerimoğlunun diş çene yapısıyla dalga geçerek selfie pozu vermediler mi, neyin muhabbetini yapıyorlar şimdi.

  • 27. a.misbah demircan'ın firuzağa için attığı tweet

    şu müslümanlar ne kolay tahrik oluyorlar arkadaş. azıcık tahrik olmasınlar, aklı başında insan olsunlar.

  • 28. 18 haziran 2016 ankara patlaması

    http://www.aksam.com.tr/…lama-4-yarali/haber-526346

    ankara haymana'da tüp patlamasıdır. böyle başlık açınca tabi şey oluyor. provokatif diyelim.

  • 29. cristiano ronaldo

  • 30. rock barda garsonluk yapan küpeli cool tipler

    bir kısmı harbi kıldır bunların.
    bir kenarda oturur ya da kızla falan sohbet ederler.
    sen çağırmazsan sipariş bile almaz, biran biter görmez.
    küllüğün ümraniye çöplüğü gibi dolar da boşaltmaz.masanı silmez.
    yani şunu demek ister,
    -evet garsonum ama, senin bildiğin garsonlardan değilim.bende rockerim bikerem.kardeşler birahanesi garsonu gibi hizmet bekleme benden.coolum ben, sikimin keyfi gelirse bakarım sana.
    oolum, garsonluk yapmak bu kadar zoruna gidiyorsa yapma.
    ya adam gibi hizmet ver.
    ya da yapma.
    mesleğinin hakkını ver.
    sikmeyeyim senin %80 pamuk %20 polyester siyah tişörtünü, yağlı saçlarını, boktan küpelerini.
    ayranın yok içmeye, faytonla gidersin fesleğen sulamaya.

  • 31. ramazan'da niyetlilerin saygı görme hakkı

    hukuk kuralları vardır gerisi boştur. hukuk benim ramazan ayında elimde yemekle sokakta dolaşmama müsaade ediyor. bitmiştir. gerisi boş muhabbet. içki içmeme de izin veriyor. gerisi boş. bu bu kadar basit. gerisi bana kalmış ister canları çekmesin derim ister gebersinler der göstere göstere yerim. şunu artık herkes kalın kafasını soksun.

  • 32. 2016 erzurum ramazan deneyi

    dikkat edildiğinde yaşı +50 olan dayılar ve dedelerin genelde yardımcı olmaya çalıştıkları ve anlayışla karşıladıkları deneydir. yaşlar gençleştikçe çomarlığın ve yobazlığın eğilimi yükseliyor.

    bu durumda memleketimizdeki bu yobazlığın yakın zamanlarda ortaya çıktığını söyleyebiliriz, en azından erzurum için.

  • 33. aleviler bir daha içki içsin de göreyim burada

    lan pezevenk içki ile aleviliğin ne alakası var göt olanı.

    lan beş yıldızlı otellerde müslüman düğünü yapıp aynı gece alemlere akan sizler değilmisiniz be ruhunu s.ktiklerim.

  • 34. özel üniversiteye 4 senede 100 bin tl yatırmak

    100'se çok iyiymiş.

  • 35. recep tayyip erdoğan

    zekasına kefil olmam, ama çok akıllı.

    biat kültüründen geliyor, sıkışınca çok ani manevralarla ''kudretliler''i kızdıran politikalardan 180 derece dönüp, eyvallah çekip yerini korumayı başarıyor.

    biat ettiği ''varlıklar'' mesela gidip müslüman kardeşler örgütüne laiklik propagandası yapacaksın deseler, bence gider... salonda buz gibi hava esebilir, müslüman kardeşler (ihvan) esen rüzgardan donabilir. sonra ordan uçağa binip ingiltere'ye bile gidebilir...

    esad'la dost olması gerekiyorsa olabilir. birden esad esetleşip kötü adam olabilir. kudretliler esad iyi adamdır deseler, tekrar dost olabilir....

    iranlı bir kaçakçının verebileceği ifadeler yüzünden içe kapanmak istiyor olabilir... yargı ve tsk ''oğlan bizim, kız bizim'' kıvamına geldiğinden içeri güvenli olabilir. içe kapanmak, katar suudla birleşmeye engel olmayabilir. afrikaya buzdolabı satıp muz alınabilir.

    içe kapanmak için ''gezi'' güzel bir bahane olabilir.

    bayram değil, seyran değil nerden çıktı bu gezi denebilir.

    kudretliler üstünü çizmişse ve artık geri dönülmez bir noktaya gelinmişse .... mit müsteşarı dokunulmazlık zırhına bürünmeye çalıştığında insanlar anlamıştı bişeyler ters gidiyordu...merhaba katar, selam sana kral suud el-17 uçakla bavul taşıyan bedevi.

    herşey olabilir.

    ama size meydana çıkın diyorsa, az durun.....

    ayı çıkabilir, taş düşebilir...

  • 36. arda turan vs sinem kobal

    arda şu sıra kötü oynayan bir uluslararası futbolcudur. sinem ise her zaman berbat bir oyuncu olan biridir ve kendisinden iyi ama yine yerel bir oyuncuyla evlidir. mevzu başarıysa yani.
    öte yandan... her ne olursa olsun bir insanın özürlü bir evlat sahibi olmasına çığlık çığlığa sevinerek hem o insanın hak ettiği bir bedeli ödediğini ima eden hem de o özürlü yavrucağa "ceza" muamelesi yapan ise kezban değildir, niye kezban olsun, ağır kahpedir.

  • 37. françois hollande'ın elinin havada kalması

    bizdekilerin aksine sadece muhalefeti değil iktidarı da protesto edebilen yürekli bir adammış.

  • 38. lebron james

    kaybederse mvp olmayacaktır, gerçi favori her ne kadar warriors olsa da yedinci maçı kaybedeceğini sanmıyorum. iş tek maça kaldıysa ne yapar, ne eder, o maçı alır. ama kaybetse de mvp olmayacaktır, rahat olun. warriors kazanırsa bir şekilde curry'e verilir o ödül.

    geçen sene de aynı hikaye vardı. fakat nba'in kendine göre bir düzeni var ve bu düzen gereği mvp ödülü serinin en iyi oyuncusuna değil, şampiyon takımın o serideki en etkili oyuncusuna veriliyor. yoksa iki senedir finallerin en iyi oyuncusu kimdir sorusunun cevabını bilmeyen yok zaten.

    bu adam öyle bir seviyedeki, örneğin 25 sayı, 8, ribaunt, 6 asist performansı kötü bir performans demek. bi de neymiş, curry atılmasa o da 40 sayı bulurmuş. ulan hadi buldu 40 sayıyı. asisti, ribaundu, top çalmayı, bloğu ne yapacağız? istisnasız hepsinde adam serinin lideri. bak serinin diyorum, sadece cavaliers'ın ya da sadece tek bir maçın değil, serinin. adam curry'den maç başına 7 sayı fazla üretmekle kalmamış, asist ve ribauntta 2'ye, blok ve top çalmada 3'e katlamış. küsüratlarını da hesaplamıyorum.

    seri 3-1 e gelirken neredeydi? valla buyur ilk dört maç ve ilk altı maç boyunca ne yaptığı ortada, çıktı al, duvarına as. adam kendi standartlarının altında oynarken bile yine de diğer oyuncuların tümünden daha iyi oynamış, halen bik bik. beşinci maçta green yokken ve altıncı maçta green varken ne yaptığı ortada. draymond green 5 numara oynarken boyalı alanda 10/13 isabet bulmuş adam, hala gelip green cezalıydı diye savunma yapan var. draymond green'i hücumda geçersiz kılmakla kalmayıp savunmada da oyundan sildi lan adam. üç gün kafa ütülediniz burada "green hırslandı da, geri dönecek de, altıncı maçta şöyle coşacak böyle coşturacak da"...

    gördük. her yiğidin harcı değil o baskıyla başa çıkmak. lebron james'e artislik yapıp adamı sorguluyorsan, iki maç üstüste 41 sayı attırmayacak kadar da iyi olacaksın. olamıyorsan da susacaksın. üçüncü maçta mozgov'un perdesine takılıp "mozgov'un niyeti kötüydü" diye zırlayan, 3-1 önde olmanın gazıyla lebron'a medya üzerinden "bu erkek oyunu. duyguları mı incindi" diye laf atan klay thompson gibi, adam iki maçta ortalama 41 sayı 13 ribaunt 9 asistle oynayıp seriyi üç üçe getirince suratını asıp maç bitmeden soyunma odasına kaçmayacaksın. bu erkek oyunuysa eğer, yenildiğin zaman da erkek gibi benchine oturup maç bitiminde "abi helal olsun bugün yine orucu bizle bozdun ama iddiamız devam ediyor, son maçı alacağız" diyeceksin. burada da hakem falan diye zırlamayacaksın, gidip önü bomboşken turnikeyi beğenmeyip üçlük atmaya çalışan klay'e, fark yediye sekize inmişken orta çizginin üç adım ilerisinden üçlük sallayan, savunmada gereksiz yere riske gidip adamların eline koluna vura vura top çalmaya kalkan, faul çalınınca da seyircinin suratına ağızlığını fırlatıp şımarıklık yapan curry'e kızacaksın.

    bu adamı izlemeyin siz. belli ki sindirim problemine sebep oluyor, sağlığınıza yazık

  • 39. mehmet demirkol

    turnuva'da atmamızın şüpheli olduğu golü bugün atarak rahatlatmıştır.

    "biz bu şampiyonaya 2 maç kala yüzde 2.5 şansımız varken geldik. ve otobüsün üzerinde de 'bitti demeden bitmez' denen o acaip laf yazıyordu. enteresan bir laf o. bu laf nereden kaynaklandı. 2008'de isviçre gazetesi blick 'türkler otobüse binmeden maçı kazandığınızı düşünmeyin' manşetini attı. çünkü sürekli geri dönüyorduk biz. insanın koltuklarını kabartan bir övgü. başkası söylediği zaman güzel bir övgü. ama kendi kendinize söylediğiniz ve otobüsün üzerine yazdığınız zaman acaip bir durum oluyor. biz bunu otobüsün üstüne yazdık. oraya yazılacak şey mi? bunu oraya yazınca içeride nasıl bir hali oluyor. bir de üstüne mehteran. hani viyana'ya dayandık sanki? yahu spor bu! istiklal marşı'nı söyler maça çıkarsın. mehteran, tarihimizi anmak içindir; başka bir şey. böyle yaptığımız zaman insanlar başka anlıyor; ölüm-kalım savaşı gibi oluyor. 'herkesi yeneriz diyoruz ama sonra da 'ispanya bizden iyiydi' diyoruz. o zaman onu niye yazdın oraya? bunu yapınca da beklentiler yükseliyor"

    ve üzerine son olarak ..

    "futbolla formaların durumu uyumsuzluk anlamında çok benzeşiyor .."

    kafasında kuru soğan yerine beyin taşıyan, türkiye'nin yegane mantıklı futbol yorumcularından biri.

  • 40. ikinci gezi parkı direnişinin yavaştan yaklaşması

    ikinci direnişi hiçbirimizin kılına zarar gelmeden farklı boyutlarda yaşamalıyız arkadaşlar. sokakta çok güçsüzüz ve hiçbir şey elde edemeyiz. birincisi hükümetin bütün organları karşımızda, ışid ve adı yeni yeni türetilen birçok canlı bomba ihtimali terör saldırıları karşımızda. ve bunlara ilaveten çok büyük bir halk kitlesi de karşımızda. ve bunlar eline silah, sopa almaktan kaçınmayacak bir kitle.

    peki bizim hiç mi güçlü tarafımız yok?

    hükümete delice karşı olanlarımıza bakıyorum, genel özelliklerimize bakıyorum. evet nerdeyse hiç kavgaya karışmamış insanlarız. "annem babam bi fiske bile vurmadı" deriz çoğumuz. kaybedecek şeylerimiz var, itibarımız, mutlu olmaya çalıştığımız bir hayatımız. temiziz, gidip kimsenin dükkanını basıp saldıramayız biz.

    ama bizim paramız var arkadaşlar. bu ülkenin ekonomisi bizim sayemizde dönüyor. ağaoğlu'nun tokinin evlerini bizim gibiler alıyor. thy'den uçak biletlerini de. bu çarkı biz döndürüyoruz. bakıyorum akpli arkadaşım maltepe sahilde örtüsünü serip sülalesiyle iftar yapıyor. hafta sonları kocasını alıp teyzesine gidiyor. tatilde de bir yere gitmeyecek denize falan girmiyor. hayat böyle... paraları saçan biziz. arsalar alan, çalan çırpan cukkasını sağlamlaştıran kitleleri bile belli görgüsüzlükler dışında para harcamıyor. yerli turizme bile katkı sağlayan biziz.

    bakın en basiti bir kızılkaya şubesi bile hala orda duruyorsa kabahat bizim.

    ben sadece dinci markaların boykotundan bahsetmiyorum. almayın vermeyin ekonomiye can vermeyin. çok değil ya, şu beyaz yakalı iki ay harcamalarını kessin. keselim ya. sokağa çık desem çıkamayacaksınız. ben de çıkamam, o zaman evimizde oturalım arkadaşlar. almayın zara'dan bluz. almayalım.

    hiç unutamıyorum seneler önce akp'nin ikinci seçiminden önce fikret bila holding başkanlarının türkiye ekonomisini yönlendiren kişilerin olduğu bir ortamda nabız yoklaması yapmıştı. ben tabii çok toydum, sabancısı koç'u var sanıyorum ki onlar da nefret ediyor akp'den. istikrar sürsün istiyorlarmış, öyle demişti sayın bila.

    sürmesin arkadaş istikrar. o tepelerdeki insanları vurmalıyız artık. marka ayırmıyorum ülker'i de isyan etmeli, koç'u da, sabancı'sı da... korku salınmalı hepsine. nasıl organize olacağız, neler yapabiliriz bilmiyorum; ama ne olur güçlü olduğumuz tek noktadan vuralım artık. inanın bütün hükümet karşıtları çok uzun süre değil sadece iki hafta harcamayı kesip elindekiyle yetinse o iki haftada bile ülke silkelenir. ama kararlılık gerekli.

    bir platform mu kurulacak, tt mi yapılacak işi bilenler el atsın yapalım. bakın haftalık değil, günlük ciroların ele alındığı şirketler bunlar. lüks olan bütün harcamalarımızı kesip, zaruri harcamaları da yerel bakkal, pazar gibi yerlerden yaparsak birilerine "ne oluyor ulan?" dedirtebiliriz. kitap okuyarak, çiçek uzatarak, istiklal'de yere örtü serip iftar açarak anlatamıyoruz kendimizi. para bizde güç bizde demek gerekli... o hükümeti seve seve bizi bu denli ötekileştirdiğine pişman etmek gerekli. harcamadan önce bir düşün.

    başka bir dünya mümkün ve yapabileceğimiz çok şey var. aklı sadece zorbalığa çalışanlara bu denli teslim olmamıza gerek yok. o dükkan basanların da ekmek kapısı muhtemelen bizleriz...

  • 41. 18 haziran 2016 izlanda macaristan maçı

    hem izlandalısın, hem teknik direktörsün, hem diş hekimisin, örnek taraftar grubun ile oturup sohbet ediyor taktik konuşuyorsun, refah seviyen yerinde, çirkef top oynatmıyorsun, tüm dünya sana saygı duyuyor.

    adamlar cennet adası kurmuşlar.

    (bkz: izlandayı desteklemek için 546. sebep)

  • 42. şenol güneş

    bir trabzonspor taraftarı olarak beşiktaş’ta kalmasını istediğim teknik direktördür.

    trabzonspor’a gelmesini istemem çünkü benim çomar hemşerilerim daha önce üç kez harcadı bu güzel insanı ve yine harcayacaklarından adım gibi eminim. zaten gerek ulusal medyadan gerekse maddi manevi diğer etmenlerden beşiktaş’ta aldığı desteğin binde birini trabzon’da alamayacak olduğu gibi katbekat fazla köstek yiyecek.

    milli takıma gitmesini de istemem çünkü bu kez de zihnen trabzonluların farklı coğrafyalardaki bir benzerleri olan türkiye vatandaşı da iki malubiyet sonrası yine harcayacak kendisini.

    beşiktaş taraftarı az çok kıymetini biliyor. imkanları da daha fazla. kalsın orada ve hak ettiği değeri görmeye devam etsin. bu adam için gerçekten güzel şeyler istiyorum çünkü şu son dönemlerde güzel şeyler hak eden nadir insanlardan birisi kendisi.

  • 43. yaran olaylar

    bakırköy'de ihtisas yaptığım yıllar. hastane büyük, nöbetlerde üç servisle birden ilgileniyoruz. ben kapalı erkek servislerine bakıyorum. kapalı kadın servislerinin oldugu binaya bakan arkadaşı orta kattan arıyorlar ve panikle 'doktor hanım çabuk yetiş' diyorlar. 'tamam geliyorum ne oldu?' deyince de 'anlatamayız, gel' deyip kapatıyorlar.

    arkadaş anahtarı çevirip servise girince karşılaştığı manzara şu:
    3 tane manik`:(bkz: #21568974)` hasta soyunmuş, memelerini tutarak ve ağızlarından ateş etme efekti çıkararak diğer hastalara ateş(!) ediyor, neredeyse tamamı psikotik atakta olan diğer hastalar da ağlayarak ve kendilerini ateşten(!) korumak için yerlere atarak kaçışıyorlar.

    öyle sürreel bir ortam varmış ki arkadaş kapıdan girince kendini yere atıp siper almamak için zor tutmuş.

  • 44. ahmet misbah demircan

    "olayın oruçla ilişkilendirilmesini" yersiz bulan belediye başkanı. kardeşim, adamlar "ramazan günü içki içemezsiniz lan" diye bağırıyor, olayı babamla mı ilişkilendirelim? divan edebiyatı şairi mi bunlar da sözlerinde ilk anlam, ikinci anlam, derin anlam arayacağız?

  • 45. 17 haziran 2016 ispanya türkiye maçı

    maçın kırılma noktası hakemin ilk düdüğü çaldığı andı. belki hakem maçı başlatmasaydı her şey çok farklı olabilirdi.

  • 46. babalar günü

  • 47. hainlerin çoğu üniversite mezunu

    genelde sağ politikacılardan çıkan söylem. fransa'da cezayir savaşı olur, üniversite öğrencileri "ulan yıl olmuş 1960, o kadar sömürdüğümüz yetmemiş gibi bir de savaş mı çıkarıyoruz orada?" diye bas bas bağırırken sağcılar "hainlerr!!!!11" söylemine başvurur, abd'de öğrenciler "aq biz n'apıyoruz allah'ın vietnam'ında?" diye vietnam savaşını protesto ederken yine sağcılar "bunlar hainnnnn!!!" söylemiyle ortaya çıkar; ama tarih sonunda hep üniversite öğrencilerinin haklı olduğuna karar verir, o sebeple müsterih olunuz üniversite öğrencileri ve mezunları.

  • 48. akit gazetesinin eşcinsellik tedavi reçetesi

    (bkz: 10. saniyede aktım emeğine sağlık kardeş)

    akmak ne lan. insanları seksten soğutup aseksüel yapmak mı amaç.

  • 49. öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler

    toplumsal hafızanın yamulabilirliği

    ifop (fransız anket kuruluşu) fransız halkına
    3 farklı zaman; 1945, 1994 ve 2004'te
    aynı soruyu soruyor:
    alman yenilgisine katkı yapan ülkeler hangileriydi?

    ilk anket, 1945'te sovyetler % 57, 2004'te ise %20
    ilk ankette amerika %20, 2004'te %58

    hani diyorlar ya tarih orada yazılmaz, burada yazılmaz..
    valla tarihi hollywood yazıyor kardeşim nokta.

    kaynak site

    ilgili tablo