Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. game of thrones

    --- spoiler

    şehrin üstünde ejderhalar uçuyor, bütün şehir, bütün insanlar, duvarlar, taşlar bile yanıyor, sen, evet sen kuzeyli dostum bulduğun kadına tecavüz etme derdindesin. bu nasıl bir yokluk amk

    --- spoiler ---

  • 2. emre'nin bacağının kırıldığı pozisyonun yeni açısı

    tepeden de baksan, arkadan da baksan, 240p de izlesen, 4k da getirsen pozisyon faul bile değildir.
    samudio sabit değil. koşuyor. ivme kazanmış. topa vururken emre ayağını top ve adamın ayağının arasına sokuyor.
    emre nin topa dokunması maalesef bir şeyi değiştirmez. hareket halindeyken, ayağını o hızla sallayıp, son anda geri çekecek bir babayiğit varsa aranızda başka lafım yok.
    emre için çok şansız bir pozisyondur. acil şifalar diliyorum.

    zorunlu edit: ne linç yedik be sözlük.
    son 20-30 mesaja copy-paste ile cevap verdim. üstelik pozisyondan sonra, kırmızı kart ile eyyamın kralının yapıldığından da bahsetmemiştim bile.,

    zorunlu edit 2: çoğu galatasaray taraftarının sorunlu bir çocukluk geçirdiğini anladım bugün.. bileklik alacağınıza gidin terapi görün.
    küfür etsem böyle küfür yemezdim. yarası olan gocunur lafına iyi birer örnekler.

  • 3. bilgisayara yüklenen ilk oyun

    prince of persia (ilk versiyonu) tabi hdd olmadığı için direkt floppyden oynuyorduk, yükleme diye bir terim yoktu o zamanlar.
    yıl 91-92.

  • 4. barbaros şansal

    biz sürekli yalanlarla iftiralarla dışlayıcı konuşmalarla tahrik edilirken iyi, ramazanda rakı sofrası paylaşınca rerörerö. afiyet bal şeker olsun kendisine. böyle böyle öğrenirsiniz belki başkalarına kendi inançlarınızı dayatmamayı.

    edit: mesaj kutuma hakaretler, küfürler, tehditler döşeyenler: boşuna oruç tutmayın. kendi dininizi anlamamışsınız.

    avrupa’da, amerika’da isa’nın tanrının her şeyiyle dalga geçerler, bunu herkese açık tv programlarında, dizilerde, stand uplarda yaparlar ve en tutucu dincisi dahi susturmaya çalışmaz. banane der programı değiştirir geçer. adam “okundu” dedi diye tüyleriniz diken diken oluyor, sinirden damarlarınız patlıyor ve siz malesef bunu normal zannediyorsunuz.

    ramazanda su içti diye adam dövülen bir ülkede “okundu” espirisi yapıldı diye sinir krizleri geçirmek normal değildir. çatır çatır kul hakkı yiyenlere neden sesiniz çıkmıyor da tek kelimesiyle bu adam sizi çılgına çeviriyor. kendinize gelin artık, orta çağda yaşamıyorsunuz. entryde hakaretvari hiçbir şey yokken ölüm tehdidi alıyorum yahu!?

  • 5. daenerys targaryen

    bakın harbi gerizekalısınız. ciddi söylüyorum bunu. hani bir kitap için bir dizi için bu söylenmez ama siz de hakediyorsunuz.

    baştan saralım.

    dany ;tahtın varisi olarak targanyenları görüyor. ilk varis de abisi olacak gerizekalı. sonra ne oluyor, ısıya dayanıklı olduğunu keşfediyor ve kafasında bir targaryen ateşte yanmaz fikri uyanıyor. kocası, abisinin kafasına erimiş altını geçirince bu fikir netleşiyor. ne diyor orada " o bir ejdarha değildi "

    sonra dany ablamız kendisini yakıyor. evet öyle dümdüz yakıyor, siz kendinizi nasıl mallığa vuruyorsanız dany de kendisini yakıyor. ne oluyor? hop yanmayan bir insan, üzerine 3 adet ejdarhasıyla.

    şimdi kendisini yakan biri için 8 yıl sonra delirdi deniliyor. gerizekalı mısınız acaba? akıllı birinin yapacağı bir iş olarak mı gözüküyor kendisini yakma eylemi? ki sonradan bir kere daha kendisini yakma eylemi var. jon denilen hiçbir şey bilmeyen kişilik bilindiği üzere yanan bir arkadaş. hani dany nin gözünde ejderha değil, dolayısıyla tahtın varisi de değil.

    teknik olarak kendisini yakan birinin bir şehri yakması neden size aşırı bir eylem olarak gözüküyor?

    şimdi gelelim öze?

    tyrion ne dedi? şehri yakma. ben halledeceğim. halledebildi mi ? hayır

    jon ne dedi? gidelim bir konuşalım, ak gezen götürelim, peşimizden gelir. geldi mi? hayır.

    şimdi gerek tyrion gerek jon un planları boşa çıkmış, cersei , dany nin gücünü keşfetmiş, gözlemlemiş. kendince tedbir almış.

    peki sonra ne olmuş, dany, bir kraliçeye yakışan şekilde önce ejdarhalarıyla jon gerizekalısı ve arkadaşlarını ak gelenlerden kurtarmış, bir ejderhasını bu uğurda feda etmiş. sonra da tüm ordusu ile kışyarına savaşa gelmiş. büyük savaşa. ne ile karşılaşmış? bu kadar asker getirdin , yiyeceğiniz var mı diye soran bir sansa ile. hayır orada sikse kimse bir şey diyemez. jon da öyle sus pus oturuyor.
    sonra babasını öldüren jamie , cersie savaşa gelmiyor diyor, dany, tyrion ve jon un hatrına affediyor.

    sur'un ötesinden gelen dev olmazsa sikimi kışyarını alabilecek olan sansa, dany den kuzey krallığını istiyor, öyle rica da değil. emri vaki. hani savaş çıksa 15 dk dayanamayacak kışyarında yapıyor bunu, dany ne yapıyor sineye çekiyor. sonra jon geliyor diyor ki ben bilmem kim targaryen. dany kibarlık için kimseye söyleme diyor da susuyor, savaş arefesinde; be amin oğlu, senin o sikik kardeşin ne yarağıma yaradı da şimdi çıkmış delil diye söylüyorsun da diyebilirdi, gerçi hafiften ima etti ama ısrarcı olmadı.

    büyük savaşta tüm ordusu en ön cephede savaşıyor, ejderhalar on binlerce gezeni yakıyor ve savaş kazanılıyor ama savaşı kazanan arya , yine ses etmiyor my quen tamam diyor arya savaşı kazandı. hadi gidelim diyor hop sansa çıkıp diyor ki kuzey yorgun; sikme de sabaha bırak

    dany nin hatası önce kışyarını yakmamış olmasıswh

    yola çıkıyor
    jon, kardeşleriyle konuşuyor
    tyrion varys ile konuşuyor
    dönen dolabın haddi var hesabı yok
    tyrion, jamie yi serbest bırakıyor

    falan filan

    sonra dany neden şehri yaktı.

    çünkü asıl ordusu kuzeyde büyük darbe almıştı, kendi ordusunun sayısı baya azalmıştı. jon'un askeri gücüne ve tyrion un diplomatik hamlelerine güvenmiyordu, biri ihanet edebilirdi diğeri de ablası ile abisinin güvenliği peşindeydi.dany'e göre . buna rağmen az bir kuvvet ile gidip teslim ol çağrısı yaptı ama cevap olarak en yakın danışmanının kellesi gitti , başına ödül koyduğu tyrionu öldürmeyen cersei danışmanın kellesini düşünmeden aldı. bu şartlar da gerek jon gerek tyrion a güvenmek için bir nedeni yoktu o da kendi silahını kullandı

    şimdi dany i öldürecekler dizide, nasıl öldürecekler sinsice. çünkü meydan okuma da yapamazlar. analarını siker dragon sonra da çıkıp burada ahlak dersi veriyorlar

    dany nin babası deliydi de jon un babası çok mu temizdi? öz babası milletin karısına göz dikip diyarı savaşa soktu.

    hepimiz biliyoruz ki o tahtın tek varisi var o da dany. köleleri çarmıha gerenleri çarmıha gerdiği gün haketti bu unvanı

    en büyük hatası night king ile evlenmemek.

    götün sıkışca yetiş dany, işler düzelince kusura bakma dany

    westeros ovası kancık yuvası. yakılması gerekiyordu yakıldı

    ccc dracarys ccc

  • 6. binali yıldırım'ın fare tutuşu

    (bkz: yeni gelin tutuşu)
    (bkz: ne yapacağını bilememek)

  • 7. abd'nin türkiye'yi işgal etmesi an meselesi

    şu kısmı hoşuma giden fantastik yazı:
    "adana büyükşehir belediye başkanı zeydan karalar da istanbullu seçmene kebap yedirecekmiş"

    gerisi açıkca yalan dolan ve iftira ama, umarım bu doğrudur.

  • 8. her şey çok güzel olacak'ın yasaklanmış olması

    sen buna vali demişsin ama bu bildiğin akp mahalle muhtarı.

    yasakladığı slogan, her şeyin güzel olacağını söylüyor.
    şaka değil, gerçek.
    öfke, kin, nefret barındıran bir slogan değil. terör destekçisi bir slogan değil.
    seçimde aday olan bir kişinin sloganı da değil. bizzat milletin belirlediği bir slogan.
    ve bir vali, iktidar karşısındaki sloganı yasaklıyor.
    edecek küfür bulamıyorum ben artık.

    kafama takılan bir şey var;
    vur de vuralım, öl de ölelim diye havlayanlar vardı bi ara; o zamanlar neredeydin sayın amına koyduğum?

  • 9. 23 haziran'da ekrem imamoğlu'nun alacağı oy oranı

    zaten kazanamayız diye düşünüp oy kullanmamış olanları ekleyelim: %51.20
    akp'den başkası kazanamaz zaten diye düşünürken chp adayının kazandığını görünce ulan bir kere de bunlara oy verelim diyenleri ekleyelim: %52.10
    adamın hakkını yediler ben adaletsizliğe gelemem diyenleri ekleyelim: %53
    aday çekilmeleri ve chp adayının kazandığını görünce mevcut oyunu değiştiren muhalefet seçmenini ekleyelim:%54
    her şey diyenleri ekleyelim:%54.50
    güzel diyenleri ekleyelim: %55.10
    olacak diyenleri ekleyelim: %56
    hadi bu da benden olsun:%56.10

    maç sonu buradayım.

  • 10. hiç cemaat evi görmemiş türk genci

    amerika'da yaşayan ilkokul mezunu bir vaizin muhterem hocaefendi hazretleri olarak anıldığı, o vaize biat eden savcı ve hakimlerin türk askerine kumpas kurduğu, bu kumpas süreci boyunca o vaizin desteçileri tarafından yönetilen zaman ve taraf adlı gazetelerde türk askerine her gün alçakça iftiraların atıldığı, çoooook önemli ve güçlü bir zatın da bu kumpas davalarının savcısı olduğunu ifade ettiği yıllardı.

    sbs'ye hazırlanıyorduk o zamanlar. okulda sınıfımda ışık dershaneleri'ne giden 4-5 arkadaşım vardı. dershanedeki hocalarının yönlendirmesiyle abiler diye tabir ettikleri üniversite öğrencilerinden müteşekkil insanların evlerine gittiklerini, o evlerde ders çalıştıklarını ve buna ek olarak da pes oynamak, çiğköfte yoğurmak, halı saha maçı yapmak gibi eğlenceli aktivitelerde bulunduklarını ballandıra ballandıra anlatıyorlardı. bir de sürekli maklube denen, adını daha önce hiç duymadığım ama google görsellerde arattığımda oldukça iştah açıcı görünen bir yemekten bahsediyorlardı. bir süre sonra bu ballandıra ballandıra anlatmalar "sen de bir kere gel" türevi sözlere dönüştü. 13 yaşındaysanız, en büyük eğlenceniz futbol oynamak ve pes atmaksa, ve yemek yemeyi de seviyorsanız anlatılan ortam kulağa oldukça güzel geliyor. "tamam ulan geleceğim" dedim, ne zaman gidileceğini sordum, yarın dediler.

    o akşam haber vermek için babama söyledim, hayal bile edemeyeceğim kadar sert bir tepki verdi. "o şerefsizlerin evine gidersen seni evlatlıktan reddederim" dedi. "o orospu çocuğu arkadaşlarınla bir daha görüşmeni istemiyorum" diye de ekledi.

    gitmedim. maklubeyi de yemedim hiç. nenemin yaptığı etli bulgur pilavından daha güzel olduğunu sanmıyorum zaten.

  • 11. şarkılarda sorulan en zor soru

    sevdin mi gerçekten ah seviştin mi? söyle onları da öptün mü?

    (bkz: kadınım)

  • 12. yazarların ejderhalarına koyacağı isimler

    hayret neden kimse söylememiş;

    15 temmuz şehitler ejderhası 1
    15 temmuz şehitler ejderhası 2
    15 temmuz şehitler ejderhası 3

  • 13. 2019 eurovision şarkı yarışması

    bir eurovision haftasına daha girmiş bulunmaktayız, herkese hayırlı uğurlu olsun.

    uzun bir entry olacağı için sayfada aşağı inecek olanlardan şimdiden özür dilerim.*

    yarışacak şarkıları bir süredir dinliyorum ve bu sene genel kanının aksine bence şarkı kalitesi açısından kötü bir sene değil. 2017'den iyi, 2018 ile hemen hemen aynı seviyede. geçen sene mercy (fransa), bones (bulgaristan), nobody but you (avusturya), a matter of time (belçika), lie to me (çek cumhuriyeti), fuego (kıbrıs) ve oniro mou (yunanistan) gibi gayet güçlü şarkılar içeren bir yıldı. bahsini ettiğim şarkıları hala ara ara açıp dinlerim.

    bu yıl şarkıları kendimce sıralarken geçen yıla göre daha zorlandım. bence rekabete açık bir yıl.

    henüz provaları izlemedim; performansları gördükten sonra fikir değiştirme haklarımı saklı tutuyorum* ancak an itibariyle benim sıralamam ve yorumlarım şöyle:

    41. hırvatistan (croatia) - roko - the dream:

    eurovision müziği genellikle dünya müziğini geriden takip eder. son yıllarda bunu değiştirmek için birkaç adım atılmış olsa da (bu sene de var gayet modern şarkılar gönderen ülkeler) genel durum böyle. bu şarkı da aynen öyle demode bir şarkı; ama eurovision için bile demode. hani 10 yıl önce hırvatistan bu şarkıyla katılmış olsa yine eski moda derdik o derece. tek kurtarıcı, solist roko'nun güçlü sesi. zaten dinleyenler fark edecektir, sonuna da kadar da kullanıyor sesini. ama esas materyal, yani şarkı, sıkıntı. bir de yarışmadaki performansta umarım şu kanatlardan kurtulurlar. sözler zaten cheesy, üstüne bir de kanatları ekleyince ortaya iyice müsamere tadında bir şey çıkıyor.

    40. karadağ (montenegro) - d mol - heaven:

    bu şarkı kendi ülkesindeki ulusal finalini kazandığında öyle fecaat bir durumdaydı ki, anlatamam dinlemek gerekir. (aslında kulak sağlığı için dinlememek gerekir.) sonradan tekrar bir düzenleme yaptılar, altyapıya yerel enstrümanlar falan eklediler, o korkunçluğunu bir nebze attı üzerinden. artık kulak kanatmıyor; ama hala iyi bir şarkı olmaktan çok uzak. 3 genç erkek ve 3 genç kadından oluşan bir vokal grubu olan d mol tarafından sesleniliyor şarkı. hepsinin amatör isimler olduğu maalesef klipte bile belli oluyor. tek tek söyledikleri sahnelerde overacting'in allah'ını görüyoruz. ellerinden geleni yapıyor olsalar da yarı finalde elenmek kaderi bu parçanın.

    39. danimarka (denmark) - leonora - love is forever:

    şarkının adını okuyunca kafanızda ne oluşuyorsa o. ne eksik ne de fazla. benim zevkim için fazla tozpembe bir şarkı. kuşlar, çiçekler, böcekler, kardeşlik vs. yalnız şarkının o tatlış melodisi ve sözlerinin tam zıttı şekilde ablanın klibin ilk bir buçuk dakikası falan boyunca gözlerini hiç kırpmadan doğrudan kameraya bakması hafif psikopat bir görüntü yaratıyor.* bunu bilerek yapıyor olsa en azından ironiyi takdir ederdim; ama istemeden o efekti vermesi beni benden aldı. bir başka beni benden alan durum ise şarkının sonlarına doğru farklı dillerde "love is forever" mesajı vermesi. bu klişe 2019 yılına kadar çoktan tarihe karışmış olmalıydı.

    38. moldova (moldova) - anna odobescu - stay:

    bu da doksanlardan kalma bir celine dion şarkısı gibi olsa da bu tür power balladların avantajı biraz zamansız olmaları. her dönemde dinleniyorlar yani. ama türünün çok üst düzey bir örneği değil, onu da belirtmek lazım. stay kelimesi ile way kelimesini, never ile forever'ı uyaklayarak "bir şarkı yazarken nasıl tembel davranılır?" sorusuna cevap verirken gösterilecek ilk örnek olmuş yazarı kimse. bu seneki diğer baladların arasında kaynayıp gitme olasılığı da var moldova'nın. solist anna odobescu, vokal olarak iyi bir performans sergileyecektir. moldova da şarkı sahneleme konusunda eurovision'da en başarılı ülkelerden biri. geçen seneki onunculuklarını tamamen sahne performanslarına borçluar, 2017'deki üçüncülüklerinde de eğlenceli sahnelerinin payı büyüktür. bu yıl balad yolluyor olmaları sebebiyle performans konusunda biraz daha sınırlı seçenekleri olacaktır; ama bakalım üstesinden nasıl gelecekler. sıkıcı bir performans olursa direk yarı finalde elenirler yalnız, ses falan kurtarmaz.

    37. irlanda (ireland) - sarah mcternan - 22:

    böyle yeni çıkan pop şarkıcılarının albümlerinde klip çekmedikleri filler şarkıları vardır, dinlerken atlamazsınız; ama özellikle "şu şarkıyı açayım da dinleyeyim." de demezsiniz. bu tip şarkıların eurovision'daki karşılığı kimsenin nefret etmeyeceği; ama kimsenin oy vermeye zahmet de etmeyeceği şarkılardır. öyle bir şarkıyla yarışmaya katılıyor irlanda. geçen sene uzun bir aradan sonra etkileyici bir performansla finale çıkmışlardı, bu yıl eğer canlıda bir mucize yaratmazlarsa tekrardan yarı finalde kaybedeceğiz gibi irlanda'yı.

    36. gürcistan (georgia) - oto nemsadze - keep on going:

    bu yıl vatanım da vatanım türküsüyle katılıyor yarışmaya gürcistan. şarkıyı bir kenara bırakırsak (neden bırakıyoruz) abinin sesine aşık oldum ben. böyle agresif erkek vokallerini seven biri olarak bana, gürcü vatanseverliğiyle ilgili şarkıyı satıyor adam. ne dediğini anlamasam da "yürü be aslanım, yürü be yiğidim, seni tanımak istiyorum." diyorum dinlerken.* bütün şarkıları tek bir sefer dinlemiş olsam muhtemelen en son sıraya koyardım gürcistan'ı. ama eurovision'un bir güzelliği normalde ikinci kez dinlemeyeceğin bir şarkıyı alıp tekrar dinletiyor sana ve ilk seferde keşfedemediğin şeyleri keşfediyorsun şarkı hakkında.

    35. letonya (latvia) - carousel - that night:

    bu yılın tek folk şarkısı. çok inişli-çıkışlı olmayan bir parça. hatta insanlardan fazla monoton ve tekdüze olduğu yorumlarını aldı. haksız da değiller, ilk 45 saniyesini dinledikten sonra teknik olarak şarkının tamamını duymuş oluyorsunuz. bir nevi asansör müziği. yine de hoş bir tınısı var ve dediğim gibi bu sene türünün tek örneği olması şarkının albenisine biraz ekliyor. alacağı derece açısından değerlendirilirse pek "yarışma şarkısı" kategorisine girmediğinden yüksek puanlar alma şansı yok gibi. arkasından on şarkı daha dinleseniz hatırlayacağınız şarkı bu olmaz mesela. zor bir yarı finalde yarışacak olması da finale çıkma şanslarını minimuma indiriyor.

    34. kuzey makedonya (north macedonia) - tamara todevska - proud:

    bu da mesaj içerikli bir şarkı ve hedef kitle kadınlar. sözler pozitif olmaktan, kadınlıkla gurur duymaktan bahsederken müzik (özellikle arka plandaki kemanlar) çok karamsar bir hava yaratıyor. şarkının geçişleri de çok profesyonelce gelmedi bana. yükselme kısmı çok aceleye getirilmiş, doğal tınlamıyor. makedonya finale çıkmak istiyorsa performans son derece etkileyici olmalı, sadece sahnede dikilip şarkıyı söylecekse eğer, finale şimdiden elveda diyebilir tamara. kamera açıları, efektler vs yardımıyla özel bir an yaratabilirse sahnede, o zaman bir şansı olur. jüriden oy toplayabilme potansiyelleri var.

    33. rusya (russia) - sergey lazarev - scream:

    bu yılın en büyük hayal kırıklığı. sergey lazarev'in katılacağı açıklanınca beklentiler yükselmişti; ama şarkı fos çıktı. bahislerde oldukça üst sıralarda olmasının tek sebebi ülkenin rusya, şarkıcının sergey olması. yoksa neredeyse hiç kimse beğenmedi şarkıyı. "kazanacak şarkı" yapalım diye, "performansta patlayacak şarkı" yapalım diye o kadar kastırmışlar ki, ortaya duygusuz, mekanik bir şey çıkmış. müzik hakikaten formül işi değil duygu işi. bu şarkı ise çok formüllü bir şarkı, üzerine fazla düşünülmüş bir proje. tabi ki rusya olduğu için gelecek oylar var, sergey lazarev avrupa'da nispeten ünlü bir isim olduğu için gelecek oylar var, kendisinin 2016'da hakkının yendiğini düşünenler olduğu için alacağı oylar var. var da var. bu yüzden finalde ilk 10 kesin gibi. birinciliğin de güçlü adaylarından olarak gösteriliyorlar; gerçekten birinci olurlarsa son bilmem kaç yılın en kötü winner'ı olurlar.

    32. san marino (san marino) - serhat - say na na na:

    bu yılki guilty pleasure'larımdan ilki. rusya'nın sergey lazarev'i varsa san marino'nun da kapı gibi serhat'ı var dhsjkdsjak. şaka maka san marino rusya'dan iyi şarkı gönderecek deseler inanmazdım; ama neymiş, asla asla dememek lazımmış. bu şarkının demode olduğu ile ilgili yorumlar okuyorum, çok ayıp ediyorsunuz.* disco soslu bir pop şarkısı 2019 yılında fresh tınlamaz zaten çünkü günümüzde disco revaçta bir tür değil. bu şarkının modern olmak gibi bir derdi de olduğunu sanmıyorum zaten, gayet cheesy olan ve bundan da gocunmayan bir şarkı. bu yılki şarkılardan kaç tanesi insanın yüzüne bir gülümseme konduruyor bunun gibi, soruyorum. ayrıca hiç dalga geçmiyorum, "bir, iki, üç" kısmı gaza getiriyor. (bkz: türk olduğunu belli etmenin yolları)

    31. ingiltere/birleşik krallık (united kingdom) - michael rice - bigger than us:

    aslında eli yüzü düzgün bir şarkı olsa da 3 dakika içinde 15798 defa "bigger" kelimesinin kullanılması beni aşırı irrite etti nedense. "it's bigger than ot, it's bigger than bok, it's bigger than everything, bigger, bigger, bigger..." anladık abicim hepimizden büyük, anladık yeter. nakaratı akılda kalmasına kalıyor da bu kalıcılığın nedeni catchy olması olsaydı keşke. çok tekrarlandığı ve çok basit sözlere sahip olduğu için kalıyor, şarkı çok iyi olduğu için değil. her şeye rağmen (aha geri vites geliyor) itiraf ediyorum, şarkıyı ulusal final performansını hiç izlemeden dinlemiş olsam, aşırı tekrar içeren sözlerine rağmen daha yukarı koyardım. oğlanın heyecandan elini kolunu nereye koyacağını bilemediği o kadar bariz ki. o el kol hareketleri çok dikkatimi dağıttı benim ve klipsiz dinlediğimde bile aklımdan çıkmıyor. vokal performansı için jüriden iyi puanlar beliyorum ama.

    30. israil (israel) - kobi marimi - home:

    bu yıl iyi sesler açısından gerçekten verimli bir yıl. israilli şarkıcı kobi de çok güçlü bir ses. hatta ve hatta fazla güçlü, sesiyle şarkıyı dramatik bir müzikal parçasına çevirmiş adam. ses tonu, tavırlar vs tam müzikalde oynamalık. belki de müzikal geçmişi vardır, araştırmadım açıkçası. bu adama zaten standart bir pop şarkısı da veremezsin, vokalleri fazla gelir. şarkı, geçen seneki kazanan şarkılarından 180 derece zıt bir yönde. iyi de olmuş, bir netta'yı daha kimse kaldıramazdı.

    29. almanya (germany) - s!sters - sister:

    almanya geçen yıl baba-oğul teması üzerinden yürüyerek dördüncü olmuştu, bu yıl temamız kardeşlik. ama kan bağından kaynaklanan kardeşlik değil. toplum tarafından kadınların birbirlerinden nefret etmeleri gerektiği düşüncesinin aşılanmış olmasına rağmen iki kadının "kardeş" olabileceği fikrinden yola çıkıyorlar. aslında vermek istedikleri mesaj makedonya'nınki ile benzer; ama almanya bu mesajı daha orijinal bir şekilde veriyor bence. bu yüzden onlardan daha önde benim için. şarkının kendisi hafiften disney şarkısı havasında olsa da beraber söyledikleri kısımlar hoş. yalnız şarkıyı söylerken her an birbirlerine tekme tokat dalacak gibi hareketler yapmasalar çok güzel olacak. (aslında vazgeçtim lan, asıl kardeşlik budur. olayın özünü yakalamışlar bence sajkdskaj.)

    28. beyaz rusya/belarus (belarus) - zena - like it:

    bu da ikinci guilty pleasure'ım oluyor. ingiltere'nin şarkısından bahsederken söylediğim aşırı kelime tekrarı durumu bu şarkıda da var; ama nedense bunda hiç rahatsız etmedi. evet, nakaratta "yes, you're gonna like it" cümlesi milyon kez tekrarlanıyor; ama performansı iyi, kızın canlı vokalleri tahmin ettiğimden çok daha sağlam ve eğlenceli, genç bir şarkı. şarkıcı da çok genç olduğu için bir uyum söz konusu. aynı kulvarda daha iyi şarkılar var mı bu yıl, evet var. bu yüzden final şansları biraz diğer ülkelerin performansına bağlı gibi. favori olarak gösterilenlerden performansta çuvallayan olursa oradan oluşacak açıktan belarus kendini bir şekilde finale atabilir.

    27. finlandiya (finland) - darude feat. sebastian rejman - look away:

    dj-şarkıcı işbirlikleri eurovision'da tutmuyor pek ama yine de deneyenler var hala. finlandiya darude ismine güvendi bu sene tamamen, çünkü şarkı standart bir edm şarkısı. sözleriyle farkındalık yaratmaya çalışmış olsa da sözler; prodüksiyon, melodi vs diğer unsurların arkasında kayboluyor. edm'den hoşlananlar (türünün çok üst seviye bir örneği olmasa da) sever, geri kalan dinleyiciye pek hitap etmeyebilir. ben sevdim; ama çok fazla övülecek bir tarafı olmadığının da farkındayım.

    26. fransa (france) - bilal hassani - roi:

    fransa son üç yıldır çok güzel şarkılar gönderiyordu, bu sene seviyeyi biraz düşürmüşler. bilal hassani düşük bütçeli conchita wurst efekti veriyor, kendisi ve imajı şarkısının önüne geçiyor. tek dinlemede şarkı aklınızda kalmaz ama bilal kalır. bu yüzden şarkının pazarlaması da tamamen bilal üzerinden gerçekleştiriliyor zaten. benim beğendiğim yanı ingilizce/fransızca sentezinin hiç yapmacık durmaması oldu, bu iki dil karışımı şarkılar genelde zorlama olur; ama bunda öyle bir durum söz konusu değil. r&b tınıları da içeriyor şarkı bu da başka bir artısı. provalardan sonra bahislerde birden üçüncü sıraya kadar yükseldi fransa. girişte bahsetmiştim, provaları izlemedim ben; o yüzden meraklandırdı açıkçası bu ani yükselme, sahnede ne yaptılar acaba diye.

    25. isveç (sweden) - john lundvik - too late for love:

    john lundvik geçen yılın sonuçlarına bakmış ve "ulan halktan zaten oy alamıyoruz, o zaman %100 jüriye oynayalım." demiş. geçen senenin jüri birincisi kim? avusturya. tarzları ne? gospel/pop. bunlar da gospel soslu pop yapmışlar bu sene. yalnız dört geri vokalistten gospel korosu olmaz bu bir. ikinci yarıdan itibaren odak saçma bir şekilde şarkıcıdan geri vokalistlere kayıyor, bu iki. şarkıcı her zaman geri vokalistlerden ön planda olmalıdır bence. şarkının geçişleri çok ani ve hızlı, bu da üç. sanki daha uzun bir şarkıyı almışlar da kırpa kırpa üç dakikaya indirmişler. isveç yarı finalden çıkar, finalde de iyi bir derece alır. ama şahsen her sene tahmin edilebilir performanslar yollamalarından sıkıldım ben.

    24. sırbistan (serbia) - nevena bozovic - kruna:

    türüne (veya eurovision'a) pek bir yenilik getirmeyen standart ama iyi bir rock baladı. altyapıda gitar ve kemanın beraber kullanılması hoşuma gitti. balkan ezgileri sırbistan şarkılarından genelde alışık olduğumuz kadar ön planda olmasa da mevcut yine. üstüne elimizde iyi bir vokalist var. genel olarak değerlendirdiğimizde gayet iyi bir paket. fakat performansı bir üst seviyeye ittirecek, çok iyilerin arasına sokacak itici bir güç lazım. bu haliyle final şansı var; ama çok üst sıralardan çıkmaz finale. çıkarsa yarı finalden yedincilik ile onunculuk arası bir dereceyle çıkar gibi. hemen hemen aynı kulvarda daha iyi bir şarkı var bu yıl (arnavutluk), onlar finalde sırbistan'dan oy çalabilir.

    23. litvanya (lithuania) - jurij veklenko - run with the lions:

    bu şarkı pek sevilmedi maalesef. ben seven azınlıktayım ve yarışmadaki kaderi hakkında endişeliyim bu yüzden. riskli bir şarkı değil, daha önce yapılmamış bir şey yapmıyorlar; ama yapmaya çalıştığı şeyi beceriyor bence parça. biraz marş havası var, nakaratta "run with the lions" derken tam r'leri söylediği esnada arkadan gelen kükreme efekti çok iyi düşünülmüş. kazanmaya oynar mı, hayır; ilk 10'a oynar mı, o da hayır; fakat benim boş zamanımda dinleyeceğim, zevk alacağım tarzda bir şarkı. easy listening türünün bu seneki iyi örneklerinden biri.

    22. slovenya (slovenia) - zala kralj & gasper santl - sebi:

    fransa'nın temsilcisi bilal hassani için düşük bütçeli conchita wurst demiştim; slovenya'nın temsilcilerinden de düşük bütçeli madame monsieur (geçen yılki fransa temsilcileri) tadı alıyorum. düşük bütçeli değil de onların ergen versiyonu diyelim aslında. tarzları da benziyor, minimal electronica. şarkılarının altyapısı çok modern, belki de 2019 eurovision'un en modern genç işi. melodi biraz linear, çok iniş-çıkış yok. bir eurovision şarkısı olmaya çalışmıyor. bu durum onların avantajına olabilir, çünkü eurovision şarkı yarışmasında çok "eurovision" şarkıların iş yapmamaya başladığı zamanlardayız, insanlar farklılık arıyor artık.

    21. estonya (estonia) - victor crone - storm:

    bu yıl herkesin estonya hakkındaki ortak fikri şarkılarının avicii şarkılarına benzediği. son yıllarda amerika'da oldukça popüler bir tür olmuş country/pop kombinasyonu akımına avrupa da daha fazla ilgisiz kalamadı. victor crone'un kendisi isveçli, şarkı yazarları arasında da isveçli isimler var. isveç'teki elemelere katılsa kazanamayacağını biliyordu, bu yüzden estonya ulusal finallerine katıldı ve kazandı. isveç'te kazanamayacaktı; ama garip bir şekilde isveç'inkinden daha iyi bence şarkısı. başka bir yıl olsa ilk 10-15 diyebilirdim; ama bu yıl pop şarkıları açısından güçlü bir yıl, o yüzden arada kaynayıp gitme ihtimalleri var. bir de yarı finalde çok kötü bir sırada yarışacaklar maalesef.

    20. polonya (poland) - tulia - fire of love (pali sie):

    geleneksel kıyafetler içindeki donuk yüzlü dört kız tarafından söylenen bir etnik alternatif rock şarkısı. olmaması gerek; ama olmuş. hem de baya iyi olmuş. bu tarza alışık olmayanlara şarkı söyleme stilleri kulak tırmalayıcı gelebilir; fakat beni hiç rahatsız etmedi. hatta şarkıyı sevme nedenlerimden biri söyleme tarzları. böyle riskli işleri görmeyi seviyorum eurovision'da, trollüğe kaçmadıkça risklerin ödüllendirilmesi taraftarıyım, o yüzden umarım finale çıkarlar diyorum. polonya'nın halktan oy toplama potansiyeli jüriye göre daha yüksek. jürinin bu tarza oy vereceğini de pek sanmıyorum açıkçası. kaderleri biraz televote'a bağlı.

    19. macaristan (hungary) - joci papai - az en apam:

    sadık eurovision izleyicileri joci papai'yi 2017'de yarıştığı origo şarkısı ile hatırlayacaktır. gayet başarılı bir performansla ilk 10'da tamamlamıştı kendisi yarışmayı o zaman. bu yılki şarkısı maalesef origo kadar başarılı değil; ama bu adamın sesinde ve şarkı söyleyişinde insanın ruhuna işleyen bir şeyler var. tek kelime anlamasan bile söylediğini hissettiriyor sana. müthiş bir yetenek bu. ekstra olarak sahneye yakışıyor ve iyi bir performans sergileyeceğine eminim. şarkısına origo kadar iyi değil dedim; ama bu kötü olduğu anlamına gelmiyor. origo'yla karşılaştırılması laneti gibi bir şey oldu, yoksa kendi başına değerlendirildiğinde yine kalburüstü bir iş.

    18. romanya (romania) - ester peony - on a sunday:

    canlı performansının kliple hiç alakasının olmamasını dilediğim bir şarkı. romanya'nın elinde adam gibi, olabildiğine sağlam bir soul /blues şarkısı var; ama şarkıcı dikkat dağıtmak için elinden geleni yapıyor. ablacım ne o hareketler şeytan çıkarır gibi, tamam klibin teması gotik anladık da yemin ediyorum izlerken ciddiye alamıyorum. klipsiz, sadece şarkıyı dinlediğimde diyorum; çok iyi, ilk 10'luk, bilemedin ilk 15'lik şarkı, sonra kıza bakıyorum; yok bu iş olmaz diyorum. eğer ki performansta abartıya kaçmazlarsa, abla şarkı söylerken eline koluna sahip çıkabilirse finale rahatlıkla çıkarlar. yok cin çarpmış gibi hareketlere devam edeceğim ben dersen, şarkını çok sevsem de seni savunamam ester.*

    17. avusturya (austria) - paenda - limits:

    bu şarkıya yapılan eleştiriler genelde monoton olduğu ve nakaratın tamamen "you-ou-ou-ou" şeklinde ilerlemesi üzerinden gidiyor. bir de "şarkı ilerlemiyor, yerinde sayıyor." yorumları var. sonuncusuna kısmen katılmakla beraber bunun kötü bir şey olduğunu düşünmüyorum. ecnebilerin deyimiyle "sometimes less is more". her şarkı öyle kocaman dile dolanacak pop nakaratlara sahip olmak zorunda değil. bazı şarkıların olayı tamamen yarattığı atmosfer ve o atmosferin dinleyiciyi içine almasıyla ilgilidir. limits, devam ettiği 3 dakika boyunca beni içine alıyor. paenda'nın ses tonunun dikkat çekici, aynı zamanda rahatlatıcı bir etkisi var. büyük bir diva sesi değil; ama kendi tarzında müthiş bir ses. sözler dinleyiciye direkmen sesleniyor ve şarkı dinleyiciyle bir konuşma edasında geçiyor. klibin samimi havasını performansa yansıtmayı başarabilmek önlerindeki en büyük engel şu an.

    16. ermenistan (armenia) - srbuk - walking out:

    kaliteli şarkı, özen gösterilmiş görselleri olan bir klip ve sesi kuvvetli bir şarkıcı. bazen hiçbir yanlış yapmazsınız; ama yine de ortaya yarışmayı kazanacak potansiyelde bir şey çıkmaz. "ilk 10'a girsem yeter" şarkısı çıkar. ortada bir şeyler var, bir kalite var; fakat ne kadar iyi olsa da tam potansiyeline ulaşamamış, bir şeyler eksik. srbuk kendisi ingilizce bilmiyormuş, belki o yüzden şarkı söylerken tam inandırıcı olmayı başaramıyor, kendi konuşmadığı bir dilde söylediği için. bilemiyorum. ama bir eksiklik var.

    15. azerbaycan (azerbaijan) - chingiz - truth:

    azerbaycan geçen yıl ilk defa finale çıkamayınca bu yıl bayağı hırs yapmış. şarkıya ve klibe epey para harcanmış, yalnız klibin şarkıyla alakasını çözemedim ben. güzel bir görsel; ama madem yapabiliyoruz o zaman yapalım anlayışında. bir hikaye anlatmıyor. şarkının kendisi spotify'ın bana sen bunu seversin diye önerdiği şarkılara benziyor. haklılar da, sevdim. etnik ögeler olsa da parçayı etnik pop sınıflandırmasına sokamam çünkü modern tarafı daha öne çıkıyor. nakaratı canlı söylemesi zorlayıcı olacaktır, geri vokallere çok iş düşecek gibi. üstesinden gelirlerse azerbaycan uzun bir aradan sonra ilk 5'e geri dönebilir, ilk 10 zaten garanti gibi bir şey şu an.

    14. çek cumhuriyeti (czech republic) - lake malawi - friend of a friend:

    çek cumhuriyeti geçen yıl 6. olarak açık ara bu zamana kadarki en iyi derecesini aldı yarışmada. bu yıl, geçen sene başarılı olmuş formülü devam ettirmekle beraber kendilerini kopyalamışlar diyemeyeceğimiz kadar da farklılar. mikolas josef'in sevimliliği lake malawi'nin solistinde de mevcut, her iki şarkı da eğlenceli ve esprili, iyi hissettiren şarkılar; ama bu seneki daha seksenler soslu, daha az mainstream bir şarkı. ve en büyük avantajı yarışmada benzeri yok. finale çıkacaklarını düşünüyorum, finalde geçen seneki kadar iyi bir derece alacaklarını sanmıyorum ama. ayrıca o ergen gibi duran solist var ya 30 yaşındaymış. ne yedin ne içtin kardeş, bu nasıl bir şeydir.

    13. norveç (norway) - keiino - spirit in the sky:

    her yıl fanların büyük favorilerinden olup da yarı finalde çakılan bir ülke olur, bu sene o ülkenin norveç olmasından korkuyorum. tüm eurovision klişeleri bir arada; erkek solist-kadın solist düeti, etnik stilde şarkı söyleyen üçüncü bir vokal, cheesy lirikler, nerdeyse 2000'lerden kalmış diyebileceğimiz bir europop şarkısı. bütün klişeler bir araya gelip ortaya acayip catchy bir şarkı çıkarmış. üç vokalistin performansları da iyi, birbirleriyle ses uyumları muazzam. bu yılın klasik eurovision ruhuna en sadık şarkısı yani. bir on yıl önce falan yarışıyor olsa büyük ihtimalle kazanırdı, en kötü ihtimalle ilk üçte tamamlardı yarışmayı.

    12. belçika (belgium) - eliot - wake up:

    belçika genelde kaliteli işler yollar, bazen bunun karşılığını alırlar (2015, 2017) bazen de haksızlığa uğrarlar (2018). kariyerlerinin başlarında olan çok tanınmamış genç şarkıcılarla katılmayı seçiyorlar son birkaç yıldır ve ben bu tavırlarından çok memnunum, çünkü yeni nesilde gerçekten sesini duyurmayı hak eden yetenekli isimler var. gelelim bu yılki şarkılarına, soundtrack havasında bir parça. gizemli bir şekilde başlıyor ve nakaratta kabuk değiştirerek farklı bir ritme bürünüyor. basit bir iş değil, daha kompleks bir bestesi var. nakarattaki ani tempo değişiminden hoşlanmayanlar olacaktır. o geçiş beni rahatsız etmedi, sanki iki ayrı mod arasında gidip geliyormuş havasını beğendim. eğer son nakarat bir tık daha etkileyici olsaydı ilk 5'ime bile sokabilirdim.

    11. isviçre (switzerland) - luca hanni - she got me:

    bu yıl kıbrıs'ın şarkısı hakkında yorum yaparken herkes replay'in bir fuego (geçen yıl ikinci olan kıbrıs şarkısı) kopyası olduğundan dem vuruyor; ama bu yılın fuego'su açıkça isviçre'nin şarkısı. latin esintileri benzer, enstrümental break'leri benzer, hatta temponun yükselip düştüğü kısımlar bile fuego'yla aynı yerlerde. kısacası she got me, fuego'nun erkek versiyonu. luca hanni, çok iyi bir dansçı. hatta şarkıcılığından çok dans yeteneği ile önce çıkıyor. bu yüzden bu şarkı için mükemmel seçim kendisi. performansın görsel tarafı iyi olacaktır ondan şüphem yok, vokaller hakkında emin değilim ama. korkunç bir şekilde detone olmadığı sürece iyi bir derece alacaklardır. ilk 10 kesin gibi, her şey yolunda giderse ilk 5 de mümkün. ama kazanmak için yeterince orijinal bir şarkı olmadığı görüşündeyim.

    10. kıbrıs (cyprus) - tamta - replay:

    geldik ilk 10'a. kıbrıs geçen yıl eleni foureira sayesinde çok büyük bir başarı elde etti ve bu yıl aynı formül üzerinden devam ediyorlar. tamta, aynen eleni gibi, kıbrıslı değil yunan (aslında gürcü kökenliymiş de çok karıştırmayalım) ve fuego ile aynı yazarların elinden çıkma bir şarkıyla katılıyor eurovision'a. eleni'ye göre avantajı; ondan daha iyi bir sesi var, dezavantajı; sahne performansları ve dans yeteneği onun kadar üstün değil. geçen yılki ikinciliklerinin de tamamen performans sayesinde olduğunu düşünürsek bu yıl o kadar iyi bir derece alamayacaklarını söyleyebiliriz. aslında (şarkıya kopya demesem de) tutan formülü devam ettirmek yerine üstlerinde hazır ilgi varken farklı bir rota çizseler tamta için, çok daha başarılı olabilirlerdi. yine de var olan üzerinden konuşursak; replay, yılın en güçlü pop şarkılarından biri. özellikle nakarattan sonraki "replay replay" kısmında kullanılan korno beat'leri çok hoşuma gitti.

    9. izlanda (iceland) - hatari - hatrid mun sigra:

    geldik beklenen âna.* hatari anti-kapitalist bir performans grubu. anti-kapitalist derken ciddi anlamda algılamayın, aslında bildiğin troller. "kapitalizmi yenmeye çalışıyoruz ama bu arada t-shirt'lerimizden satın almayı da unutmayın" tarzı demeçleri var. röportajlarında son derece ciddi söylemler verirken bazen gülmemek için kendilerini zor tuttukları belli oluyor. vermeye çalıştıkları bir mesaj var ve mesajlarına dikkat çekmek için son derece provokatif görseller kullanmak ve sahne şovları sergilemekten çekinmiyorlar. şarkının adı "hatred will prevail (nefret galip gelecek)" olsa da ana fikir "nefret galip gelmeli" değil. dikkat çekmeye çalıştıkları nokta aslında insanlık bu şekilde devam ederse nefretin galip geleceği gerçeği. "remember to love before hate prevails" demek amaçları. bunu danimarka'nın şarkısı gibi direk söyleseler hepimiz burun kıvıracağız. ama kullandıkları üslup ve agresif vokal tarzları, performanslarındaki görsellerle birleşince herkes dikkat kesiliyor. 41 şarkıyı art arda dinleyin, aklınıza en çok kazınan şarkılardan biri izlanda'nınki olacaktır, elektro beat'lerin üzerine o çığlığa kaçan vokal tarzı nakaratın yumuşak vokalleriyle bir kontrast oluşturuyor. şarkı, performans, giyim tarzları, hepsi öne çıkıyor yani. sürüden ayrılmak, farklı olmak eurovision'da her zaman iyidir. halk oylamasından yüksek puanlar toplayacaklarını düşünüyorum bu yüzden; ama jürinin nasıl tepki vereceğini kestiremiyorum.

    8. arnavutluk (albania) - jonida maliqi - ktheju tokes:

    her yıl balkanlardan en az bir tane etnik ve güzel bir şarkı çıkar. geçen yıl yunanistan'dan oniro mou gelmişti; fakat canlı performansta çuvalladılar ve beklenmedik bir şekilde yarı finalde elendiler. bu yıl arnavutluk o kontenjanı dolduruyor. 2018'de bundan daha kötü bir şarkıyla (ama mükemmel bir vokal performansıyla) 11. olduklarını düşünürsek bu yıl finale yükselmekte bir sorun yaşamamaları lazım. gördüğüm kadarıyla jonida maliqi'nin canlı söylemek konusunda hiçbir problemi yok, stüdyo kaydı gibi temiz okuyor kadın. ancak şarkının güzelliğini fark edebilmek için birkaç kez dinlemek gerekiyor (en azından bende öyle oldu), yarı finalde insanları etkilemek için sadece 3 dakikası var ve izleyicilerin büyük çoğunluğu şarkıyı ilk defa duyuyor olacak. o yüzden arnavutluk'a gelince izlanda'nın tam tersine izleyiciden değil de jüriden daha fazla destek görebileceği yönünde düşüncelerim.

    7. ispanya (spain) - miki - la venda:

    ispanya'nın uzun zamandır yolladığı en iyi şarkı. tam bir parti şarkısı, insanların ispanya'dan yıllardır beklediği şey buydu aslında. miki'nin çok sevimli ve arkadaş canlısı bir yüzü var, bazı insanlar çevresine pozitif enerji saçar ya, bu oğlan ekrandan saçıyor o enerjiyi direk. doğru şarkı ve doğru şarkıcı kombinasyonu çok önemlidir, ispanya'nın elinde bu sene kendilerine son bilmem kaç senedir alabilecekleri en iyi dereceyi verebilecek bir paket var, sahnede çok bir şey yapmalarına da gerek yok. şarkının ve miki'nin enerjisi yetecektir. olanı batırmasınlar yeter, bu yıl da son sıralardan kurtulamazlarsa artık daha ne yapmaları gerekir bilmiyorum.

    6. yunanistan (greece) - katerine duska - better love:

    yunanistan 2000'lerin isveç'i gibi bir ülkeydi, ne gönderseler iyi dereceler alırlardı eurovision'da. 2010'lu yıllarda işin içine jüri girince aynen türkiye gibi tahtları sallandı; ama onlar mızıkçılık yapıp "ben oynamıyorum" moduna girmediler ve hala deniyorlar. katerine duska bu yılın en kendine özgü sesi. canlı performansı nasıldır bilmiyorum ama ayırt edilebilir bir ses tonu var. şarkıda alışık olduğumuz yunan ezgileri hiç yok. gayet modern ve günümüze ait tınlıyor. klipten yola çıkarak konuşursak performanslarının görselliğine önem verecekleri de aşikar. yani geçen seneki gibi bir sürprizle karşılaşmayacağız gibi ve yunanistan o özlediği ilk 10 pozisyonlarına geri dönebilecek bir konumda bu sene.

    yalnız komşular ermenistan, azerbaycan ve yunanistan'ın üçü de geçen yıl yarı finalde elenince, hepsinin gözünü kan bürümüş, bu sene hiçbiri şansa bırakmamış işini.*

    5. avustralya (australia) - kate miller-heidke - zero gravity:

    bu şarkıyı geçen senenin estonya performansına benzetenler oldu. zero gravity'yi la forza'ya ancak hayatınızda duyduğunuz tek opera pop şarkısı oysa benzetirsiniz. ayn türün ürünleri olmak dışında (o da kabaca) başka benzerlikleri yok. o daha klasikti bu daha modern. dubstep bile kullanılmış şarkıda. kate miller-heidke operayı diğer müzik türleriyle harmanlama konusunda zaten kendini ispatlamış ve tanınan bir isim avustralya'da. şarkısı kendisinin postnatal depresyonu hakkında. yani öyle "eurovision'u öğrendik artık, ilginç şarkılarla katılıyoruz" değil olay. ulusal final performansında kate'in arkasında süzülen siyah kıyafetli dansçı depresyonu temsil ediyor, en sondaki "nothing holding me down" kısımları ise depresyonu artık yendiği anlamında. bir hikayesi, bir olayı var yani şarkının ve bunu simgeler kullanarak anlatıyor. ben çok sevdim. bunları bilmesem bile sırf "ze-e-e-e-ro gra-a-a-vity" kısmından dolayı severdim, arada aklıma takılıp çıkmıyor çünkü.*

    4. hollanda (the netherlands) - duncan laurence - arcade:

    ben bu şarkıyı bu yılın büyük favorisi olduğunu bilerek dinledim ve ilk başta, beklentimi yükselttiğimden dolayı sanırım, albenisini anlayamadım. standart bir balad gibi geldi bana. benim tersime ise geri kalan herkes ilk dinleyişte aşık oldu şarkıya. biraz daha dinlemem gerekti insanların ne gördüğünü anlayabilmek için. eğer "bu yılki kazanacak şarkıya bakalım" şeklinde dinlemeseydim benim de en baştan beri favorilerimden olurdu sanırım. bir şarkının hype'lanması bazen ters etki yaratıyor bende. her neyse, sonradan fark ettiğim üzere şarkıdan kalite akıyor. içten, etkileyici ve en önemlisi bir hikayesi var. duncan laurence klipte çıplaklığı kırılganlığı betimlemek için ve anlatmak istediği hikayeye katkıda bulunmak amacıyla kullanmış. ilginç bir şekilde işe de yarıyor. klibin insanda uyandırdığı hissi sahnede tekrar yakalayabilirse bu seneki birincimiz bellidir diyebiliriz.

    3. italya (italy) - mahmood - soldi:

    bu yılın en günümüze ait ve modern şarkısı. 2019'da dünya müziğinde bir trap/hip hop etkisi hakim ve mahmood bu tarzı tam da yeteri ölçüde pop melodileriyle harmanlayarak eurovision'a getiriyor. hip hop daha önce denendi yarışmada; ama gerçekten hakkını veren ilk ülke italya olmuş gerçekten. daha hip hop'ın hasını eurovision'da görmemize çok var tabi ama her şey adım adım. bu şarkı iyi bir derece alırsa ilerleyen yıllardaki yarışmalarda önemli bir müzik türünün temsilinin de önü açılmış olur. şarkının nakaratındaki alkış efekti mükemmel, prodüksiyonu aşırı sağlam, arapça söylenen kısımları çok yakışmış. kısacası olmamış olan, değişmesi gereken hiçbir şey yok. italya, canlı performanslarda prodüksiyona, sahnelemeye fazla önem vermiyor genelde, şarkıcılarını bir adet mikrofonla salıyorlar sahneye.* performansta bir sorun olmazsa ilk 3 diyorum ben, kazansalar da sevinirim, çünkü hak ediyorlar.

    2. portekiz (portugal) - conan osiris - telemóveis:

    italya için en 2019 ve en modern şarkıyla katılıyor dedim; ama portekiz direk 2039'dan katılıyor yarışmaya. deneysel ve riskli. pop müzik, dancehall ile portekiz'in geleneksel yerel müziği fado'yu tek şarkıda inanılmaz profesyonel bir şekilde birleştiren conan osiris aynı zamanda şarkının söz yazarı, bestecisi ve performansın koreografı. adam tam bir sanatçı yani. dinleyici ya inanılmaz derecede sever ve hayran kalır (ben) ya da bu ne der ve nefret eder. çok şükür nefret edenler negatif oy veremiyor ama.* yeteri kadar insanın seveceğini umut ediyorum. şu an aslında kazanmaya layık bir şarkının finale çıkıp çıkamayacağı konuşuluyor çünkü izlanda, avustralya, portekiz gibi tüm "eksantrik" şarkılar tek yarı finalde toplandı ve içlerinden birinin arada kaynayıp güme gitmesi söz konusu. bana kalsa üçünün de final görmesini isterim; ama kabağın en çok portekiz'in başına patlamasından korkuyorum.

    1. malta (malta) - michela - chameleon:

    portekiz, italya ve malta'yı sıralarken inanılmaz zorlandım. bir portekiz'i en üste koydum, bir italya'yı, bir malta'yı. en son malta'da karar kıldım. bu yılın benzer tarzdaki şarkılarından (kıbrıs, isviçre, malta) malta diğerlerinden birkaç gömlek daha yukarda. şu şarkıyı alsın dua lipa, bebe rexha veya sia falan söylesin, bu yazın hiti diye her yerde çalınır. şahsen malta'ya en üst sıramı versem de gerçek yarışmada kazanacaklarını sanmıyorum. ama kazandıklarını farz edelim, uzun zamandır ilk defa tüm avrupa çapında hit olacak, ülkelerin resmi listelerine girebilecek bir şarkı kazanmış olur. euphoria'dan beri görmedik bunu. şarkının beat drop'ı çok orijinal. nakarat aynen parçanın adı gibi (chameleon - bukalemun) şarkı boyunca değişiyor. "give me water..." diye başlayan köprü kısmı şarkının sonunda nakarat olarak kullanılıyor. oriijinal bir fikir. ve giderek yükselen şarkı son yarım dakikasında çılgın atarak bitiyor. tek bir endişem var, o da bu şarkı kendine güvenen, karizmatik bir şarkıcı ister performansta. michela'nın ses konusunda sıkıntısı yok; ama klipte çekingen tavırları var. bunu sahneye yansıtmaması ve heyecanını yenmesi lazım. kendisi genç bir isim ve bu çapta bir sahne deneyimi daha önce olmamış. şovu hallederlerse kazanamasa bile son yıllardaki en iyi derecesini alır malta.

    ilk 8-9 sıraya koyduğum ülkelerden hangisi kazanırsa kazansın üzülmem; ancak italya, portekiz ve malta'yı ayrı bir destekliyorum. bu üç ülkeden birinin birinciliğini görmek isterim en çok.

    (aç parantez

    r.i.p. ukrayna ve maruv

    bilmeyen varsa siren song adlı şarkıyı yollayacaktı ukrayna bu yıl; ama yayıncı kuruluş eurovision'a gitmesi karşılığında maruv'dan tüm rusya konserlerini iptal etmesini isteyince, maruv doğal olarak reddetti ve ukrayna yarışmadan çekildi. yazık oldu çünkü bu performansla ilk 10'a girmeleri kesin bir durumdu. ulusal finale böyle hazırlandıysa gerçek eurovision finalinde kim bilir nasıl bir performans sergilerdi hatun.

    kapa parantez)

  • 14. iftara giden ateist

    dindar ve kindarlara benzemez. davet edeni kırmak istemez.

  • 15. bürge için ses olun

    27 nisan 2019 izmir'deki feci kaza'da hayatını kaybeden masum kızları için adalet arayan bir ailenin çağrısına kulak verelim.
    bürge için adalet

    haber linki

    ikinci link

    edit: trafikte farkındalık yaratmak amacıyla oluşturulan @burgeicin adlı twitter hesabında hukuk mücadelesine ilişkin bilgiledirmeler yapılacaktır. bu hesabı takip ediniz.

    edit 2: destek olan herkese teşekkürler. ailenin avukatı var ancak, yine de avukat desteği vermek isteyenler twitter'dan takip ederek, duruşma günü belli olunca dava'ya katılabilirler.

  • 16. 13 mayıs 2019 tv8 fenerbahçe winwin yayını

    ya laf etmeyeceğim diyorum da şurada dilencilik yazan hırbolara tek lafım var.

    zamanında cola turka paketine forma veren, 10ytl'ye bileklik satanlar da bize dilenci demesin amına koyim ya. sms karşılığında hayatınızda elde edemeyeceğiniz şeyleri sunuyorlar, siktirin gidin başka yerde ağlayın ya.

  • 17. hiç got izlememiş yazarların gözünden got

    got diyince aklıma mahalle baskısı geliyor. izlemediğimi söylediğimde suratlarda oluşan abartılı şok ifadeleri , aşağılayan bakışlar , anlam verememeler. işte bu yüzden izlemiyorum. proje muhakkak başarılı bir projedir buna hiç lafım yok ama bu fanatizm beni projeden soğutuyor. birisi izleyip de beğenmedim dese sokak ortasında dayak yer o derece. faşizm her yerde faşizm işte.

  • 18. thy hostesinin vakit olursa getiririz demesi

    kesinlikle başlığı açılması gereken bir olay.

  • 19. binali yıldırım'ın ibb'de görevden alınması

    dipnot: kişilere, partilere, cemaatlere hizmet dönemi bitti çünkü #herşeyçokgüzelolacak

    edit: komik olmayın, iddia sahibi ben değilim. ayrıca o dönem hürriyet gazetesinin muhafazakar kesimle arasının iyi olmadığını, chp’ye yakın olduğunu ben de biliyorum. haber o dönem yapılan yalan haber ve karalama kampanyası ise açıklama yapılacaktır, o açıklamayı da buradan edit girerek paylaşırım tabi, iletmeniz yeterli.

    edit2: haber 1999 yılında ortaya atılmış fakat resmi bir soruşturma görevden alma vs. olmadığı söyleniyor. araştırınca o günkü hürriyet gazetesi dışında benzer başka habere rastlayamadım. kızacak, küfür edecek bir sürü yazar olacağını bilmeme rağmen o dönem yapılan yalan haber olma ihtimali sebebiyle haber paylaşımını siliyorum. hürriyet gazetesi arşiv kontrolü yaparak konuyla ilgili açıklama yapacaktır diye düşünüyorum.

  • 20. evlenmelik düzgün bakire kız kalmaması

    insanı üzen kanıksanmaması mümkün olmayan bir hakikattir.
    sanırım evlenmeyeceğim. huyu suyu düzgün ve bakir erkek bulmak çok zorlaştı. ben mecbur muyum başkasının altında yarınlar yokmuşcasına inleyen erkegi alıp kocam yapmaya.

  • 21. 19 mayıs 2019 galatasaray'ın katledilmesi

    kesinlikle olacak olan durum. mesela fenerbahçe - galatasaray maçı türkiye'nin yakın zamanda yönetilen en skandal maçı olmasına rağmen pek konuşulmadı. galatasaray haricinde sesi çıkan kulüp olmadı.

    50. dakikada fenerbahçe'nin 9 kişi kalması gerektiğini söylediğimizde herkes bıyık altından gülüyordu. attıkları golde bariz bir faul olduğunu söylediğimizde de aynı şekilde... onyekuru gole giderken skertel arkadan ayağını uzatıp onyekuru'nun ayağına basıyor , ancak faul aleyhimize oluyordu, ayağına basılan onyekuru sarı kart görüyordu. böyle skandal ötesi kararların olduğu maç çok normal karşılandı...

    ancak beşiktaş maçında yanlış verildiği iddia edilen bir taç atışı ülkede 2 gün gündem oldu. evet evet yanlış duymadınız, yanlış verdiği iddia edilen bir taç atışı. caner'e temas var mı yok mu uzun süre tartışıldı kameradan izlenerek.

    rize maçında ise onyekurunun ayağına bariz şekilde gelen tekmeye ağladılar. hatta fenerbahçeli bir yorumcu çıkıp " ayağına vurmuş rizeli ancak bu müdahale ile düşmez. " dedi. kayseri - fener mçında kayserili futbolcunun eli , serdar aziz ' e değiyor. evet bildiğiniz değiyor ve kayseri'nin attığı gol , faul gerekçesiyle iptal ediliyordu. bu aynı yorumcu da çıkıp " temas varsa fauldür " demişti. herhalde temas fenerliye olursa direkt faul , gs'liye olursa ' bu temas düşürür mü düşürmez mi ' tartışmasından sonra faul verilmesi gerek.

    uzun yıllardır karşı cephenin bir olup bu kadar ağladığını görmemiştim. hepsi aynı formayı giyip ağlamaya başlamış. ama benim bildiğim galatasaray hepsini üst üste koyup şampiyon olmasını bilir.

  • 22. daenerys targaryen'in yapacağı açıklama

  • 23. adem'in havva'ya söylediği ilk cümle

    (bkz: aşkım sen ilksin) *

  • 24. pizzanın aslında aşırı pahalı olması

    bir tek benim zoruma gidiyor olamaz bu durum. bugün artık enginlere sığamadım taştım. ulan bu kadar fahiş fiyatlarla satılamaz pizzalar insanın zoruna gider. fiyatlara baktıkça yemek yeme hevesim kaçıyor.

    cidden ederi kadar var mıdır bilmiyorum, bu işin içinde olan biri varsa yazsın malzemeleri şunlar, yakacağı bu ederi bu kadardır falan diye ben de tamam demek ki ondan bu kadar pahalı diyeyim.

    küçük boy pizza(4 dilim) nasıl 26 liraya satılabilir mantıklı bir açıklaması olmalı. isyanım var lan!

  • 25. çamlıca camii'nin şifreleri

    ana kubbe çapı 32 metre olup 32 farzı değil de yıllık enflasyonu belirtiyor sanırım.

  • 26. akp hükümetinin yok ettikleri

    benim gibi hümanist bir adamı, son 10 yılda katıksız bir faşist e çevirdi.

    insanlığımı yok etti, yetmez mi ?

  • 27. ekonominin kötü olduğunu gösteren şeyler

    kredi kartı ekstresinin 1500 tl altına düşmemesi. yapılan harcamalar 3 kişilik ailenin aylık mutfak gideridir. kart ile sadece gıda harcamaları yapıldığı için geçen yıla göre analiz yaptığımda, geçen yıl mutfağa giren ürün daha fazla olmasına rağmen 2018 nisan ekstresi 600 lira civarlarında. (+ dışarıda yemek yenmiş hali). artış neredeyse 30% - 40%. maaşa geçen yıl yapılan zam 8%.

    geçenlerde hanım türlü yapalım dedi. patlıcanın kilosu 13 tl idi. 1 patlıcana 2,74 tl para ödedim. çok zoruma gitti.

    alınan patlıcan etiket tutarı ~ eksiup

    esnek hesapta her ay eksiye düşüyoruz. ev kredisi, aidat, dask, zorunlu hayat sigortası, faturalar ve daha niceleri.

    neyseki arabayı zamanında sattım da vergisinden, sigortasından, benzin parasından, bakım masraflarından kurtuldum.

    youtube kanallarında artık ekonomistlerin, analistlerin popüler olması diğer göstergesi.

    özet geçmem gerekirse, memleketin hali ortada. akp iktidarı sağ olsun bu yaşımda ekonomi hakkında akademik düzeyde bilgi sahibi oldum. kimyager oldum (bkz: evde rakı nasıl yapılır), nasıl tütün sarılır onu öğrendim. eminim ki yakında sadece fotosentez yaparak hayatımıza devam edeceğiz.

    edit: patlıcan fiyatı için ekran görüntüsü yüklenmiştir.

  • 28. fener ol kampanyasına 20 milyon tl bağış yapılması

    2.9 milyon euro tutarında bağış yapılmıştır. moses’in yıllık maaşının 4 milyon euro olduğu düşünüldüğünde devede kulak kalan bağış miktarıdır.

  • 29. ekşi itiraf

    cuma günleri friday i'm in love*,
    cumartesileri feridun düzağaç'tan cumartesi'yi,
    pazar günleri everyday is like sunday'i* dinliyorum.

    hatta eylül ayında september*,
    kasımda november rain'i* falan filan.

    tılsımı var bende bu ritüelin. seviyorum. böyle de bir manyağım.

  • 30. ejderhalardaki mantık hatası

    termodinamiğin birinci yasasına göre enerji yoktan var edilemez. eee bu ejderhaya bakıyorsun sabahtan akşama kadar ateş püskürtüyor. yani yediği 8-10 koyunda o kadar enerji olması mümkün değil.

  • 31. murat boz'un imamoğlu için 100 bin tl bağışlaması

  • 32. kendime saygım yok davranışları

    size saygısız davranan erkeklere/kadınlara aşık olmak, peşlerinden koşmak.
    daha doğrusu, genel olarak size saygısı olmayan, nezaketten haberi olmayan ya da nezaketi, centilmenliği, hanımefendiliği, kibarlığı zayıflık gibi gören insanlarla arkadaş olmak.

  • 33. 19 mayıs 2019 galatasaray m.başakşehir maçı

    rize’yi ve başakcity’i destekleyen solcuları da sikeceğimiz maç.

    tayyibin takımlarını tutacak kadar ne yaşadınız lan haysiyetsizler?

  • 34. game of thrones 8. sezonun bir cümlelik özeti

    (bkz: oldu bittiye getirmek)

  • 35. galatasaray 2005-2006 sezonu şampiyonluğu

    (bkz: kalk appiah kalk allah'ın dediği olur)

    kanatlı müptezellerin küsküyü aldığı sezonlardan bir tanesi.

  • 36. 14 mayıs 2019 tbmm'de terör eylemi girişimi

    seçim yatırımı loading.

    secimyatirimiloadingexe. (dosya virüs barındırdığı için engellendi)

    hdp loading exe and imrali import.exe (pc ciddi bir hatadan kurtarıldı)

    trump seçim loading import exe. (bilinmeyen uygulama, yine de devam etmek ister misiniz?)

    uygulama kuruldu.

    uyarı: trump seçim loading import exe. uygulaması şu uygulamayı yüklemek istiyor:

    ortadoğu abd biat.exe

    antivirüs uygulaması senkimsinya.exe dosyayı tarıyor.

    senkimsinya.exe çöktü.

    ortadoğu abd biat.exe kuruldu.

    ortadoğu abd biat uygulaması kaldırılamıyor.

    pc format esnasında ciddi bir zarardan kurtarıldı.

    mevlutcavusoğlu.exe kuruldu. ortadoğu abd biat uygulaması kaldırılmaya hazırlanıyor.
    mevlutcavusoğlu.exe çöktü.

    bahcelidoguscay.exe yükleniyor. (bu uygulama kararsız davranışlar sergileyebilir)

    kaldırıldı.

    merkel.exe kuruldu.

    merkel.exe yanıt vermiyor.

    katar.exe kuruluyor.

    uyarı: uygulamayı tüm özellikleriyle birlikte kullanmak için yeni sürümünü satın alın.

    goklerdengelenbirkararvardir.exe çalıştırılıyor.

    kuruldu.

    uyarı: goklerdengelenbirkararvardir uygulamasını çalıştırmak için erdogan.exe dosyasını silmeniz gerekiyor.

    kilicdarogli.exe kuruldu.

    kilicdarogli.exe uygulaması şu uygulamayı kuruyor:

    imamogli2023.exe kuruldu.

    pc kitlendi.

    pc kapatıldı.

    pc yeniden başlatılıyor.

    (hoş gelmediniz)

  • 37. 14 mayıs 2019 odtü'deki hain gezici kalkışma

    gezi eylemlerini unutamıyorsunuz çok iyi anlıyorum. yakın dönemdeki anadolu topraklarının ilk ciddi halk direnişiydi biliyorum ama odtüdeki öğrenci eylemlerinden bile bu kadar korkmak ahabere maruz kalmış bir zombi çomar düşüncesidir.

    sözlük ahalisine : kendisi trollmüş

    mesaj kutum yeşillenmiş editi: adımı @siper al isminin birincisi çomar kudurtan olarak güncelliyorum. mad queene selam olsun.

  • 38. game of thrones s8xb5'den çıkacak ders

    aptal insanlara senaryo yazdırma!

  • 39. 8 mayıs 2019'da dolandırılan kişi

    beni de 7 mayıs günü, normal bir cep telefonu numarasından arayıp, enpara kartınızdan, yurtdışındaki bir oyun sitesinden 1.800 tl alışveriş yapılmış, size mi ait sorusuyla başlayan bir dolandırma teşebbüsünde bulundular. enpara kartımın, internet işlemleri için 20 tl limiti olduğunu bilmeme rağmen o an şüpheye düştüm. bir sürü laf kalabalığı yapıp, adıma bireysel krediye başvurulduğu, hesabımın güvenliği çin dondurulduğu vs. telefonuma gelecek bir şifreyi onlara söyleyerek, bu dondurulma talebimi işleme alacaklarına, daha sonra da gidip şubeye başvurabileceğimi belirttiler. bu arada kartımın ilk ve son 4 hanesini ve başka 1-2 kişisel bilgimi daha söylediler bana.

    elemana bir sürü şey anlattırdıktan sonra bilinçli biçimde, peki beni neden enpara numarasından aramıyorsunuz dediğimde, saçma sapan cevap verdi, ben de cevaben, "o zaman dolandırıcılarla görüşüyorum demek ki" dememle, "ananın amına girsin" cevabı verilip, telefon suratıma kapatıldı.

  • 40. alternatif lokmacı isimleri

    hayret nasıl yazılmamış:
    (bkz: lokma hekim)

    dördüncü bu sanırım.

  • 41. cersei lannister

    8-5 spoiler
    ----
    ----
    ----
    ----
    ----
    ----
    ----
    ----

    --- spoiler ---

    akıllarda, gregor clegane kafayı kırıp qyburn'ü sinek gibi duvara yapıştırınca, götün götün yaptığı gachayım yürüyüşü ile kalacaktır.
    --- spoiler ---

  • 42. türkiye'yi 17 yıl imamoğlu yönetseydi olacaklar

    hangi zata 17 yil bir ülkeyi yönetme yetkisi verirsen ver, güc zehirlenmesi yasayacaktir. bu yüzden insanlari büyütmeyin gözünüzde. tayyip de piyasaya ilk ciktiginda geylere yasal haklar verecem filan diyordu. sonrasinda geldigi dinci köken ve insanoglunun vazgecemedigi güce sahip olma dürtüsü abarttikca abartti, sonunda da kral olmaya karar verdi. bu hikayeden cok cok farkli olacagini dusunmuyorum sahsen.

  • 43. bitcoin

    tamamen altcoinlerde olan benim gibiler için öküz burnu üçgenini tersten göstermiş yükseliştir.

    hafta sonuna doğru geyik götü eğrisiyle altcoinlerin de toparlanacağı umudundayım.

  • 44. makarnayı çeşme suyunda haşlayan tip

    hala böyle fakirler var mı merak ediyorum. ben şahsen sıkma portakal suyunda haşlıyorum.

  • 45. tacizci türklerin polonya'da saldırıya uğraması

    taciz kelimesini duyan, olayın iç yüzünü araştırmadan yelkenleri suya indiriyor. ne tuhafsınız.

    ben bir kadınım ve bu taciz konularına hassasiyetim büyük. okuyabilirsiniz. fakat buram buram ırkçılık kokan bir olayı taciz adı altında olağanlaştırmaya çalışmak çok korkunç. özellikle "müslüman" diye de belirtmişler. nereden biliyorlarsa...

    taciz olayı anlatıyorsun fakat taciz edenin milletini ya da dinini belirtme ihtiyacı hiddediyorsun. neden? polonyalı bir katolik taciz etse "haa tamam o zaman" mı diyeceklerdi? tweetin altına yazılanlar ise daha korkunç. ırkçılık dünyada gitgide artıyor.

    ayrıca taciz ettilerse gereği polise şikayet etmektir. 10 kişi toplanıp birilerini linç etmek afganistan'da bir suçluyu taşlamakla aynı şey.

    bir de hemen "çomar" diyerek bu barbarlar savunulmuş. nedir bu ezikliğiniz? kendinizi aşağılama hastalığınızdan ne zaman vazgeçeceksiniz?

  • 46. sandor clegane

    --- spoiler ---

    8 sezon boyunca çizgisinden çıkmayan sonunda tek hedefini canı pahasına gerçekleştiren öyle karıyla kızla kraliçeyle işi olmayan mangal yürekli yiğit.

    adamın dibi. tahta sen oturaydın keşke reis.

    --- spoiler ---

  • 47. insanı tüketen şeyler

    düşünmek
    trafik (insan, araç, bina)
    jon snow (bu kadar mal olunmaz amk)

  • 48. ilk kez pirinç pilavı yapacaklara tavsiyeler

    uçuşa hazırsanız başlıyorum:

    öncelikle pirince koyulan su miktarı kullandığınız pirincin kalitesine ve pişirme yönteminize göre değişir. o yüzden ortaya çıkan varyasyonları tek tek irdeliyelim.

    iyi bir pilav için kaliteli pirinç şarttır. piyasada en çok baldo ve osmancık pirinç türleri ile karşılaşırsınız. son yıllarda pilavlık pirinç adı altında farklı türde pirinçler de raflarda mevcut. tabiki iyi bir pilav için ilk tercih baldo olmalı (baldonun kilosu olmuş 15 tl, nereye tercih ediyoruz!)

    eğer pirincinizi ıslatıyorsanız suyunuz ne çok sıcak ne de çok soğuk olmalı. iki uç noktadaki su sıcaklığı pirinç tanelerini kıracağı için parmağınızın girebildiği su derecesi pirinci ıslatmak için kafidir. pirinç tanelerinin kırılmasını önlemek için de mutlaka bir fiske tuz atılmalı ve ıslattığınız kabın ağzını mutlaka kapatmalısınız. ben şiddetle pilavı ıslatarak yapmanızı tavsiye ediyorum. çünkü ıslattığınız pirincin nişastası kendini saldığı için lapa olasılığını minimuma düşürmüş olursunuz. yine tanelerin kırılmasını önleme amaçlı olarak pirinç taneleri yıkanırken su ne sıcak ne de çok soğuk olmalı. pirincin nişastası (sudaki beyazlık) gidene kadar da yıkamaya devam edilmelidir.

    eğer pirinç çeşidi olarak baldo kullanıyorsanız oran (buradaki ölçü kahveci su bardağıdır) 1:1,5'tur. osmancık ise 1:1'dir. bu ölçüleri kullandığınız zaman su miktarı pirinç tanelerinin üzerinde olmalıdır (~3 mm). baktınız gözünüze az geldi, azıcık daha sıcak su ilave edebilirsiniz (as soon as possible).
    eğer pirinci kavurarak pilav yapıyorsanız dikkat etmeniz gereken ilk şey pirinci yine ılık ve bol suyla yıkamak. diğer bir husus da pirinç taneleri birbirinden ayrılana dek kavurmak. sonrasındaki sıcak su miktarı maalesef göz kararı olmak zorunda. su seviyesi osmancık pirinç için 1-1,5 cm üzerinde, baldo için 2 cm üzerinde olmalı. hem lapa olasılığının yüksek olması hem de nişastanın çok fazla gitmemiş olmasından dolayı bu yöntemi çok tercih etmiyorum (ki pilavın lapa olmasının nedeni nişasta fazlalığıdır) ama vakit yoksa mecburen yapıyorum.

    püf noktaları gelsin:

    -pilav asla karışmaz. suyunu çektiğini gördüğünüz an altı kısılır ve max 5-7 dakika bu şekilde pişirilir. sonrasında tencere üzerine (kapak altına) bir bez ya da kağıt havlu konularak oluşan nemin pilavın üzerine düşmesini engellemiş olursunuz.
    -tuz mutlaka suyu ilavesiyle birlikte konulmalıdır, sonrasında pilavı karıştıramayacağınız için sorun yaşatabilir.
    -pirinçlerinizin parlak görünmesi için kaynama suyuna 3-4 damla limon ilave edebilirsiniz.
    -bazı süserler bulyon filan yazmışlar ama sanırım bulyonun ne denli kanserojen bir madde olduğundan haberleri yok sanırım. tamamen (bkz: msg) tuzundan oluşmuş bir şeyden bahsediliyor. kullanmayın, kullandırtmayın!
    -tavuk suyu ya da et suyu kullacaklar yukarıdaki aynı ölçüleri kullanabilirler. ancak sadece et ya da tavuk suyu kullanıldığında pilavın ağır olduğu kanaatindeyim. o yüzden bunları suyla seyrelterek kullanıyorum.

    şimdilik benden bu kadar, aklıma ekstra şeyler gelirse editlerim yine.

    afiyet olsun!

  • 49. cübbeli'nin ağzından hurma yiyen sofi

    şeyh müridin ağzına verdi. ne izledim ben şimdi?

    sığırın biri de sakalını elliyor. bu hacı hoca şeyh tayfası ne yapsa bunlara az, yeminle az.