limon kimyon zorro78
profili

  • meb biyoloji deneme testindeki sorular

    milli eğitim bakanlığı ölçme, değerlendirme ve sınav hizmetleri genel müdürlüğünün hazırlayıp yayınladığı 37 numaralı biyoloji deneme sınavı sorularıdır kendileri. soruları şuraya taşıyayım önce (kaynak en altta);

    ------------------------------------------------------------------

    2. günümüzde ortaya atılan evrim düşüncesinin bilim çevrelerinin çoğu tarafından kabul görmemesi,

    ı. olduğunu varsaydıkları ara geçiş formlarıyla ilgili
    fosil bulunmaması,

    ıı. kayıtlı fosillerle günümüz canlıları arasında bir farklılığın
    olmaması

    ııı. ilk canlının nasıl oluştuğuyla ilgili tutarlı bir görüş
    üretememiş olmaları

    verilenlerin hangilerinden dolayıdır?

    ------------------------------------------------------------------

    3. ı. yeryüzü ve kainattaki tüm sistemler mutlak güç sahibi
    bir yaratıcı tarafından oluşturulmuştur.

    ıı. yeryüzündeki tür sayısı sadece bazılarının yok olması
    ile değişir.

    ııı. geçmiş ve günümüzdeki canlı türleri birbirine çok
    benzeyen donanımlara sahiptir.

    verilenlerden hangileri yaradılış inancına sahip bilim
    adamlarının görüşleri içerisinde değerlendirilir?
    ------------------------------------------------------------------

    bu iki soruyu çocukların beynine biyoloji adı altında aşılarken yarattığınız düşünce kanserinin sonuçlarını ve memlekette bırakacağı tahribatı nasıl anlatsam bilemiyorum. bu nasıl bir acımasızlıktır ki fikirsel gelişimi size emanet edilmiş gençlerin tüm hayatı boyunca ihtiyaç duyacağı enstrümanları bu kadar rahat kırıp atabiliyorsunuz. çıkarlarınız neler, ne istiyorsunuz?

    bilim bir klan görüşü değil, ideoloji değil, kült bir liderin dayatması hiç değil. bilim gerçeğe ulaşmanın sistemlendirilmiş denetlenebilir yöntemi. bir düşünce biçimi. ilaçlarımızı içerken, uçaklarla uçarken, tarım yaparken, bilgiye erişirken çalışıyor çünkü kanıta, denetlenebilirliğe, tekrarlanabilirliğe dayanıyor. evrenin fizik yasalarına yani evrenin kendisine bakıp yine onu onunla sınayarak elde ediyoruz bilimsel verileri.

    ilk soru hatalı yönde retorik. biyoloji bilimi üzerinde çalışan bilim insanların çok büyük bölümü evrim kuramlarından en az birini doğru kabul eder. çünkü elimizde çok iyi çalışan genetik modeller var, mrna çalışmaları var, farklı disiplinlerden aynı sonuçları veren dağ gibi denetimli bilimsel makale var. evrimin mekanizmasının işleyişine ilişkin nüanslar dışında evrimin varlığı ve sürdüğüne dair şüphe yoktur.

    tek tek cevap şıklarına baktığımızda ise resmen bilimsel bir görüşe karşı tavır alındığını görüyoruz. "olduğunu var saydıkları" ara geçiş formu denilen garabet evrim karşıtı, bilimsel görüş ve yöntemi kullanmayan, hayatında tek bir denetimli makale yazmamış insanların uydurduğu bir hayali kanıt türü. evrim tüm canlıların milyonlarca yıl içinde geçirdiği ufak değişimlerin yeni türleri oluşturduğu görüşüne dayanır. şu an var olan her tür öncekilerle sonrakiler arasındaki geçiş türleridir. karşılaştırmalı anatomi, embriyoloji, genetik, moleküler biyoloji ayrı disiplinler olmasına rağmen sürekli aynı sonuçları verirler deneylerinde. canlılar türleşme ve değişim göstermekteler. birbirlerinden gelmekteler. bunların kanıtları genlerinde anatomilerinde embriyolarında mevcut. gözünüzü seveyim makale okuyun. yıllar sürüyor bir adet bilimsel makale yazmak. 20 dakikanızı ayırıp okuyun.

    ikinci şıkta bahsedilen geçmişteki fosillerle günümzü arasında fark olmaması ise öyle büyük bir yalan ki oraya herhalde yanlışlıkla koyulmuş. bırakın milyon yılları, tarımın başlangıcından günümüze kadar bile yepyeni türler oluştu. fosilleri değil, kendileri bile elimizde mevcut eski halleriyle yeni hallerinin. mesela buğday, mesela karpuz, mesela burokoli, lahana, koyun, tavuk. biz insan olarak çok kısa bir süre içinde sadece işimize yarayan özellikteki canlıları seçerek bile kurtlardan evcil köpekleri ürettik. finoları var ettik.

    öte yandan belirli bir zaman dilimi seçildiğinde evrim bir mecburiyet değildir. mesela siz bir timsahsanız ve yaşam alanınız bir baskı görmüyorsa, popülasyonunuz yeterli sayıdaysa, besin kıtlığı, sıcaklık gibi stresten uzaksanız milyonlarca yıl timsal olarak kalmamanız için bir sebep yok. evrim kuramları zaten bunu öngörmektedir. evrimin mekanizması genetik drift, genetik flow, bottle neck effect, mutasyon, cinsel seçlim, doğal seçilim gibi çok farklı faktörlere bağlı bir mekanizma ile işler. bazen bu türün evrimini hızlandırır. bazen yavaşlatır. bazen tür daha uyumlu hale gelir çevresi ile, bazen uyumsuz hale gelir. bazen tür değişir, bazen değişmez. evrim kuramlarının bunları açıklayan ve anlatan bilimsel kanıta dayalı makaleleri vardır. bunun karşıtı görüşlerin ise sadece fikirleri var. kanıtsız desteksiz denetlenemez tekrarlanamaz deneylendirilmemiş fikirler.

    üçüncü şık ise cehaletin sıkça başvurduğu önemli bir safsataya dayanıyor. argumentum ad ignorantiam. bir şeyin cevabı henüz bulunmamışsa bizim dediğimiz doğrudur tipi bir safsata olan bu fallacy örneğinde sorun abiyogenez görüşlerinin evrimle alakasının olmaması da aynı zamanda. ilk canlının nasıl oluştuğu evrim kuramlarının çalışma alanı değildir. bilimin çalışma alanıdır ama evrim kuramını çalışan bilim insanlarına gidip ilk canlı nasıl oldu bilmiyorsan evrim yoktur demek saflıktır. ilk canlının oluşumu farklı disiplinlerden bilim insanları tarafından yine bilimsel yöntemlerle araştırılmaktadır. miller urey deneyinin modern tekrarları ilkel dünya şartlarında aminoasitlerin oluşumu üzerine çok ciddi sonuçlar göstermektedir. farklı abiyogenez çalışmaları için lütfen makale okuyunuz.

    amerikalılar "boşlukların tanrısı* " diye felsefi bir terim ürettiler modern çağda. henüz bilinmeyen her şeyin sebebi tanrıdır gibi bir görüş özetlersek. ne demek istediğimi size bırakıyorum.

    ikinci sorunun ise biyoloji bilimi ile alakası yok. yaradılış görüşü adı üstünde bir görüştür. felsefe yahut teoloji derslerinin bir içeriği olabilir. dileyen öğrenciler bu görüşleri orada öğrenebilir. bilim görüşlere göre yapılmaz. tekarlanabilir, denetlenebilir, yöntemi bilinen deneylerle, kanıta dayalı olarak yapılır.

    çocukların beyninden kirli ellerinizi çekin. özgür aydın sorgulayabilen dünya vatandaşları olma haklarını ellerinden almayın. bilimsel verilerin üretilmesi de onların anlaşılması da ciddi emek gerektiren çok saygın bir çabadır. birileri buna taş koymasa da yeterince zordur yeni nesillere bu becerilerin aktarılması. bırakın memleketimin çocuklarını geleceğe uygun yetiştirelim. gerçeği kanıtta arayacak, kanıtı ve kanıtın bulunuş yöntemini sorguya çekecek gençler kuşatsın ülkemizi. soru soracak ve kendisine verilecek yanıtları sınayacak çocuklardan korkmanın hiçbir ülkeye faydası yok.

    yazık etmeyin.

    kaynak :
    soruların kaynağı şurada. linkten direkt açılmıyor sanırım. sorulara ulaşmak için 12+ seçeneğine basıyoruz soldan. sonra "biyoloji b" sekmesini seçiyoruz. testlerden de 37 numaralı olanı açıyoruz. 2 ve 3 numaralı sorular bunlar.

    fotosu da şu.

  • cüneyt özdemir

    ben samimiyetine ve düzgün habercilik yapma çabasına inanıyorum kendisinin. zaten elimizde başka da bir seçenek yok. ya zeynep ya cüneyt. zeynep gazeteci değil objektif hiç değil.

    o zaman cüneyt.

    kendisinin de dediği gibi keşke onlarca farklı görüşten gazeteci orada bu davayı beraberce izleyip her açıdan bize iletebilseydi olanları. lakin uzunca bir süredir türkiye gazeteci açısından kurak bir ülke. idealist gençleri döve döve kaçırdılar meslekten.

    doksanlarda televizyonu açtığınızda genç atik heyecanlı muhabirler, haberciler olurdu kanallarda. şimdi yaşlı sıkıcı ve korkak insanlar kaldı geriye. sürünün dışına biraz çıkanı hemen pataklayıp sıraya geçiriyorlar.

    cüneyt de bu atmosferde elinden geleni yapıyor.

    oturup arkadaşça konuşsak neler anlatır çok merak ediyorum aslında. belki gelecekte bir kitap yazar bu dönem yaşananları öğreniriz.

    ama bir meslek gözlerimizin önünde koca bir nesli kaybetti.

    ürkütücü.

  • ilk kez bir erkekle yemeğe çıkacak kıza tavsiyeler

    adamın ne halt olduğunu anlamak için yemek yiyecekseniz boşuna zamanınızı harcamayın adamın bir boy fotosuyla beraber bana ulaşın ne mal olduğunu 3 dakikada analiz edeyim. erkeklerin tipi karakteri hakkında inanılmaz bir fikir veriyor ancak siz kadınlar nedense bunu anlamıyorsunuz. yahut anlıyorsunuz da işinize gelmediği için anlamamazlıktan geliyorsunuz. bak bu daha olası.

    bir adam hödükse hödüktür ve bu görünüşünden anlaşılır. hiç ad hominem falan diye üzerime gelmeyin bin yılın tecrübesi ile konuşuyoruz burada. bu hödük görünümlü adamı alırım adam ederim diyenler ise daha önce de söylediğim gibi bu risk alma arzusunu kumara harcasın. bu kadar riski göze alabiliyorsanız ruletten baya para kaldırırsınız.

    bazen çok sevdiğim bir arkadaşım erkek arkadaşını getiriyor yanıma, adamla iki dakika konuşacak şey bulamıyorum. herif yüz metreden ben kütüğün önde gideniyim diye bağırıyor ama ortada anlamsız bir romantizm var. bu adamı sevebiliyorsan ya insandan hiç anlamıyorsun, ya sen de malın tekisin, yahut adamın yatak performansı için sosyal hayatta bize işkence ediyorsun. bunu buradan alın diye bağırasım geliyor lan garsona.

    hadi bir şekilde adamla sevgili oldun bari evlenme yahu. hiç mi fark etmiyorsun adam gizli psikopat. iki gün sonra çorabının tekini bulamadığı için camı çerçeveyi indirecek, içip içip duvara yumruk atacak, sağa sola sataşacak itin teki. mahalle kavgasına çağırılacak troll kılıklı herifi ciddiye alıp hayat arkadaşınız yaparken aklınızdan ne geçiyor tam olarak anlayamıyorum. size garanti veriyorum o kütük düzelmeyecek. sizde o kütüğü yontacak balta yok.

    hadi evlendin kendi ağzına ettin bari çocuk yapma. ürüyorsunuz sonra gelecek nesil de sizin berbat tercihinizin sonuçları ile uğraşıyor. sadece genetik olarak bok ettiğiniz yetmiyor bir de seçtiğiniz çöp poşetinin zihin yapısı ile yetişiyor o çocuk. benim gözlerim 4 yaşında ırkçı velet gördü lan sizin yüzünüzden. zira siz sadece bu adamlardan çocuk da yapmıyor onların sığlığını bir çeşit karakter zannediyorsunuz. o iğrenç çamur kültürle çocuğunuzu zehirlemesine de neredeyse gururla müsaade ediyorsunuz.

    şimdi mesela benim kızım olsa senin o ırkçı veletinle aynı ortamda yaşamak zorunda kalacak. bu gidişi başından kesmek için hepinizi benim seçtiğim adamlarla görüşmeye davet ediyorum ey memleketimin aydın kadınları. madem siz bu analizi bir sebeple yapamıyorsunuz bırakın sizin yerinize ben yapayım.

    analiz ücretim 150tl
    ilişki evliliğe evrilirse düğünde de sınırsız içerim.
    cim cif yok.

    edit: talep patlaması nedeniyle kredi çekip ev aldım.
    büromu açana kadar twitter üzerinden vereceğim hizmeti.

  • elon musk'ın trafik sorununa yeraltı ulaşım çözümü

    adamın uzaya roketle kargo götürüp, roketi dünyadaki çük kadar platforma dik olarak geri indiren şirketi var hala "yer altından araba götüremez saçma" falan diye eleştiriliyor. bizim halk olarak toplu terapiye ihtiyacımız var bence.

    hepimizi alsınlar çember şeklinde dizilip sorunlarımızı anlatalım birbirimize.

  • 29 mart 2017 ekşi sözlük profil değişiklikleri

    kullanışlı değil, neyi daha rahat yaptırdığı belirsiz, ben beğenmedim.

    objektif kalmaya gayret ederek bakıyorum yine de anlam veremiyorum bu değişikliğe. ne güzel bir bakışta bir sürü veriye sahip olabiliyorduk eskiden. şimdi zorla son yazdıklarını döküyor karşımıza sadece. bu insanın en beğenilmiş entrylerini iki tuş tıklaması uzağa koymak hangi akla hizmettir çözemiyorum. kaldı ki o tıklamaları yapsak bile başlıklarla beraber içerik de karşımıza seriliyor. ben o başlık ilgimi çekerse bakmak istiyorum ne yazıldığına.

    öte yandan ben favorilerim kısmını bir çeşit sergi gibi kullanıyordum. yani profilime girenler oradan benim çok beğendiğim entryleri de görsünler diye özenle seçiyordum onları. şimdi onlar da bir tuş uzağa atıldılar. sergimin önüne kamyon gelmiş gibi oldu.

    uktem yok mesela hiç ama istatistikler kategorisinde sekmesi var. birisi bu yazarı çok sevdim bir uktesi varsa doldurayım dese profilini açacak oradan istatistiklere tıklayacak ordan uktelere tıklayacak bakacak ki ukte yok. bu mu pratiklik. bir önceki profilde direkt görüyorduk varsa, yoksa da o kategori olmuyordu zaten.

    amaç daha pratik olmak dışında başka bir şeyse onu ayrıca düşünürüz. çünkü sözlük gibi güçlü bir sosyal ağı yönetenlerin bu saydıklarımı düşünecek kadar konuya hakim olduklarına inanıyorum. bir şekilde kullanıcıları burası sosyal bir ağdan çok kültürel paylaşım alanı diyerek yönlendiremeye çalışıyor olabilirler. öyleyse bile çok uzun yıllar içinde edinilmiş kullanıcı alışkanlıklarını bu tarz keskin değişikliklerle yontmaya çalışmanın doğru strateji olmadığını söylemek istiyorum.

    bana sorarsanız bu tarz konularda kullanıcıya seçenek sunmak mümkün olabilmeli. dayatma iyi bir yönetim stratejisi değil bildiğiniz üzere.

    tüm bunların dışında yapılan değişikliğin serverlara yığılan iş yükünün azaltılması gibi teknik bir gereksinim ile ilişkisi varsa onun için bir şey diyemem. başka türlü olmuyor böyle halledeceğiz bu işi dediyseniz güvenirim kabul ederim. bunun kullanıcı dostu bir çözüm olduğunu iddia etmeyin yeter.

  • cep telefonu rehberinde kayıtlı fantastik isimler

    "açma!" diye kayitli biri var bende. ne zaman kaydettim bilmiyorum kim olduguna ilişkin bir bilgim de yok. arada ariyor açmıyorum.

    hafızam yok ama kendime güvenim tam. kesin sorun çikacak açarsam.

  • dünyaya gelmeden önce rızamızın alınmaması

    konunun felsefi boyutu ayrıca tartışılır ancak ben şu kısma takıldım;

    şu sperme insan muamelesi yapılması geyiği bir bitemedi canına yandıklarım. aslına bakarsanız bu hata yeni değil insan üremesinin yeni yeni anlaşıldığı dönemlerde de spermin küçük boyutlu bir insan olduğu düşünülüyordu. bu küçük insan annenin rahminde yavaş yavaş büyüyor bebeğe dönüşüyordu.

    sonra bilim konuyu kapsamlı biçimde inceledi anladı ilerledi ama kimileri halen aynı noktada takılıp kalmış durumda. en hızlı sperm geyikleri bitmiyor, insanı spermle özdeşleştirme çabası son bulmuyor. daha önce de yazdım yine yazayım yumurtayı en hızlı sperm döllemez, en güçlü olan da döllemez.

    yumurtayı döllemek her anlamda büyük bir şans meselesidir. bazen öyle olur ki en hızlı ve en güçlü spermler dağda taşta gezerken yahut birbirlerinin üzerine kümelenirken aradan sıyrılan eğri büğrü bir sperm yumurtayı dölleyebilir. yumurtaya önce varmak her zaman döllemenin garantisi de değildir. yumurtanın neresine vardığınız sizinle beraber kaç spermin oraya vardığı da önemli değişkenlerdir.

    öte yandan sırf hareketli diye spermi insanla özdeşleştirmek salakçadır çünkü aslına bakarsanız yumurta teknik olarak insanın daha fazla parçasından sorumludur. yumurta kromozomların yarısını verdiği gibi çocuğa mitokondriyi de verir. ilk bölünme dizisi boyunca ihtiyacı olacak enerjiyi de verir.

    bir üreme hücresi insanı tanımlamakta kullanılacaksa o yumurtadır. kimse yumurtanın hakkını benim olduğum dünyada yiyemez.

  • evrim teorisi eskimiş ve çürümüş bir teoridir

    size söz veriyorum, bu köhne zihniyet kaybedecek. umudunuzu yitirmeyin memleketimin aydın çocukları. gerçeğin karşısında bu akılalmaz bilmeme hali er yada geç bir çamur yığını gibi dağılıp yok olacak. yine söz veriyorum ki ben nefes aldıkça gördüğüm her insana sadece gerçeği anlatmaya devam edeceğim.

    bu tarz ipe sapa gelmez açıklamalar beni daha çok hırslandırıyor, daha da bileyliyor doğruyu anlama konusunda. ters esen rüzgara rağmen bu ülkede sizler varsanız umut da var. bahanelerin ardına saklanmadan omuzlaya omuzlaya yaracağız bu karanlık duvarları da. benim düştüğüm yerden biriniz alıp yürüyeceksiniz biliyorum.

    evrim bilimsel bir gerçek
    evrim teorisi de bu gerçeğin mekanizmasını anlatan teori.

    bunun aksini söyleyen herkes, cehaletin kolaylığını tercih eden korkak insanlar. yapılan mrna çalışmalarını bilmiyorlar, epigenetikten habersizler, karşılaştırmalı anatomi nedir taksonomi nedir anlamıyorlar. kafaları kumda olduğu için dünyayı da gördükleri kadar sanıyorlar.

    memleketimin ali ismail yüzlü aydın çocukları. yılmayın, umutsuzluğa kapılmayın. ben düşene kadar göğüsümü size siper edeceğim. düştüğümde cesedime basın yine de durmayın, emin olun güçlü olan sizsiniz. bu cahil vandallığa canınızı sıktığınıza değmez.

  • beşşar esed

    ben mezhep falan bilmem, günlük hayatta karşılaştığım insanların dini nedir, inanışı nedir fark etmem. böyle kodlarım yok insana dair. birilerinin herhangi bir konu hakkında konuşurken çat diye mezhep ile konuya başlaması da bana korkutucu geliyor açıkça söyleyeyim.

    insanların inanışları ile tanımlandığı topraklarda çok büyük sorunlar olduğu aşikardır. orada huzur ve barış ortamı çok uzun yıllar daha sağlanamayacaktır. bu nedenle suriye'nin ve genel olarak orta doğunun insanlarının insan gibi yaşamak için alması gereken çok yol olduğunu görmek lazım.

    benim suriye hakkında görüşüm başından beri net. esad'ın babası diktatördü, kendisi de diktatördür. seçilmiş olması bu gerçeği değiştirmez. bazı toplumlar eğitimsiz ve özgüvensiz olduklarından diktatörleri seçerler. beyinleri ilkel bir biat kültürü ile uzunca bir süre yıkandığından sesi en çok çıkana, en çok parası olana, en popülist konuşana tapınmaya yakın bir aşk ile bağlanırlar.

    din sosu içine koyduğunuz en alakasız ideolojiyi bile yenebilir hale getiren güçlü bir malzemedir. onu doğru kullanırsanız kötü eğitim almış toplumları demokrasi görünümlü diktatoryal bir rejimle yönetebilirsiniz. esadın da yaptığı budur. kendisi iyi eğitim aldığından konuşmalarını takip ederseniz neredeyse liberal demokat bir imaj çizdiğine yemin edebilirsiniz ancak yaptıkları ile söyledikleri arasında uçurum vardır.

    kaldı ki bir ülkenin yönetiminin sürekli aynı aileden insanlar tarafından sürdürülüyor olması tek başına akıl alacak iş değildir. elitlerin yönettiği demokrasi olmaz.

    tüm bunlara rağmen cihat kafasıyla hareket eden, ultra insanlık ve medeniyet düşmanı, yarı insan yarı tuvalet fırçası mutantların saldırısı altında kalan suriye, eskiden olduğundan çok daha beter hale gelmiştir son 6 yıl içinde. belirli bir demokrasi maskesini uluslararası baskıdan korktuğu için taşıyan esad rejiminin aksine bu cihatçı pezevenkler hiçbir uluslararası antlaşmayı tanımadıklarından ve herhangi bir yaptırımı kabul etmediklerinden suriye halkı için kötünün çok daha kötüsü bir durum ortaya çıktı zaman içinde.

    suriye halkı tüm dünyanın acıyarak sırtını döndüğü, ölümü kesin olduğu için artık ölseler de çileleri bitse denilen yatalak bir hastaya dönüştü. bu acı tablonun pek çok sorumlusu vardı ama en birinci etmen din ile bulanmış zihinlerin şiddete mazeret uydurmakta zorlanmıyor olması bence. esad kafirlerle savaşıyor, ışid kafirlerle savaşıyor, öso, el nusra, ahrar al-şam hepsi kendi şiddetini dini temellerle meşru hale getirebiliyor. demek ki çocuklara ne öğrettiğimiz geleceğimizi de çok net bir biçimde etkiliyor.

    eğer ki biz çocuklara manevi bir sebebin ölmeye ve öldürmeye onay verdiğini öğretirsek, eğer ki çocuklar kimi sebeplerle ölmenin bizi sonsuz mutluluğa götüreceğini duyarak büyürse, bir gün bu kilitsiz kapılar herkes tarafından kullanılabilir.

    soru sormaktan sorgulamaktan çekinen çocuklar biat etmekten haz alır hale gelirler. bizim aklımız bunu almaz, bu terazi bu kadar sikleti çekmez, anlamazsın düşünme diye dikte edilen çocuklar bir noktada soru sormayı bırakıp söylenenleri kabul etmeye başlarlar ve onlara ne söylendiğini siz devlet olarak kontrol edemezsiniz. birileri bu çocukları kullanırlar.

    yani özetle suriyeyi şiiler, sünniler, diktatörler el ele verip güzelce harabeye çevirmişlerdir. hem de dünden bugüne değil çok daha önceden ince ince çocukların aklını oyarak yapmışlardır bunu. şimdi izlediğimiz bu karanlık tabloda bir tarafın ötekini yok etmesine sevinmek mümkün değildir. yöntem değişmedikçe sonuçlar aynı kalmaya devam edecektir.

    şu an esadın kazanması ilkellikten delirmiş bir grup cihad yanlısının dünyadan temizlenmesi için hayırlıdır. esad yaptıklarından dolayı dünyaya hesap verme ihtimali ötekilerden çok daha fazla olan bir seçenektir suriye halkı için. öte yandan suriye'nin çöpü dışarı attıktan sonra asıl kurtuluşu için uzun yıllar daha savaşması gerekeceği aşikardır. çocukları bu balçıktan medeniyete taşımak için çalışacak suriyeli aydın eğitmenler asıl kahramanlar olacaktır. umuyorum ve inanıyorum ki suriye halkı kendisi için en doğru olanın bu olduğunu fark edecektir.

    tüm bunlardan sonra bizi bu bataklıktan zekasıyla ve cesaretiyle uzaklaştıran mustafa kemal atatürke ve silah arkadaşlarına tekrar saygılarımı sunmak istiyorum.

    sağladıklarınızın farkındayım.
    koruyacağım.

  • 18 kasım 2016 bekir bozdağ'ın açıklaması

    şunu söylüyor özetle;

    "dini nikahla ailelerin anlaşması sonucu evlenen çocukların yaşadığı suistimal, cebir, tehdit, hile ve iradeyi etkileyen suçlar kapsamında değildir. bu durumda erkek olan tarafın ceza almasına gerek yoktur. resmi nikah yapsın konu tatlıya bağlansın."

    oysa 18 yaş altı bir insanın evlilik gibi sorumluluk gerektiren bir kararı alması mümkün değildir. onu erken yaşta evlendiren ailesi, onunla evlenen kişi suçlu olmalıdır. anadoluda böyle değil falan gibi ilkel savunma biçimleri asla kabul edilemez. nerede böyle değilse hata yapılıyor.

    bırak 18 yaşı böylesi kötü niyetli insanların ortalıkta gezindiği günümüzde 20 yaşında bile bir insanın gerekli değerlendirmeyi rahat yapabileceği bir ortam yok. bu ülkede kadınların çok iyi eğitim alması üretime ve yönetime ortak olması gerekiyor.

    çocuk ailenin malı değildir. çocuk, mutluluğu ve refahı ailenin sorumluluğunda bir bireydir. onu erken yaşta çeşitli amaçlarla evlendiren aile normal kabul edilemez. bu davranışlarını normalleştiren her türlü devlet aklı yerilmeyi hak eder.

    ben, dindarım diyen insanların görüşlerini çok uzun yıllardır dinliyorum bu konuya ilişkin. onlara göre regl olan bir kız çocuğunun evlenmesinde herhangi bir sakınca yok. onlara göre kız çocuğu rıza gösteriyorsa ortada suç teşkil eden bir durum da yok. burada rızadan kasıt ailesine boyun eğmesi aslında. yoksa o yaşta bir çocuğun evliliğin ne olduğunu anlaması mümkün değil. evcilik gibi bir şey sanıyor olsa gerek konuyu. bir de hediyeler alınıyor gelinlikler gösteriliyor garibime oluyor bitiyor. normal bir insana göre alenen suistimal olan bu konu bir anda herkesin mutlu gözüktüğü ve oluşacak insani krizin görmezden gelindiği bir tiyatroya evriliyor.

    korunması gereken savunmasız çocuk bilinci çeşitli uyaranlarla kandırılıp hiç hazır olmadığı bir sorumlulukla karşı karşıya bırakılıyor. bu uyaranlar hediye, gelinlik, altın gibi görece pozitif uyaranlar olabileceği gibi baba baskısı, aba altından sopa göstermek ve dışlamak gibi negatif uyaranlar da olabiliyor. çocuğun zaten kırılgan olan karar verme algoritması ailesi tarafından gelen basit yönlendirmelerle bile anında dağılıyor elbette. bana sorarsanız bu suistimalin kralıdır.

    bunun dışında çocuğu rıza göstermeye iten bir başka faktör aşk da olabilir. o yaşta bir çocuk bir başkasına sevgi ve aşk hissedebilir. ancak bu da evlenmeyi mazur göstermez. gelişmiş toplumlarda erken yaşta evlenme özendirilmez aksine evliliğin ve çocuk sahibi olmanın gerekleri neredeyse göz korkutacak şekilde çocuklara öğretilir. bizde olduğu gibi teşvik edilmez.

    tüm bunlara rağmen zaten dini nikahları var bari resmi nikahları da olsun gibi absürt ilkel bir çözüm üretmek resmen cehalet. bunun savunması olmaz. sayın bakan bıraksın topu taca atmayı bu söylediklerimi değerlendirsin.

    çocuktan gelin olmaz.

  • internet tembeli

    bu öyle bir karakter ki insanın ağzını burnunu koparası geliyor. mesela o gün gündeme damga vuran bir olay yaşanmış olsun. internet tembeli konuyu iki saniye araştırıp öğrenmek yerine "merak ettiğim konu" diye entry giriyor.

    başka bir durumda özet geçilmesini bekliyor.

    daha başka bir durumda kendisine link atılmasını istiyor.

    internet tembeli tüm online insanları kendisine hizmet etmekle görevli emekçiler olarak görüyor. araştırma yapacak takati ve becerisi yok ama çocuksu salakça bir merakı var. her şey hemen ayağına serilsin istiyor. bir arama motoruna yazıp ilk üç seçenekten birini okumaya bile tahammül edemeyecek kadar bezgin olduğundan, biri onun yerine araştırsın konuyu irdelesin ona da ezberletsin istiyor.

    tam dayaklık.

    gerçek tembelden daha yüzsüz oluyor bir de bunlar. ben normal hayatımda tanımadığı insanların arasında ayağa kalkıp "bugün bir durum olmuş taksimde o konuyu bana bir özet geçin bakayım" diyen insan hiç görmedim. vapurda falan biri böyle saçmalasa aşağı atarlar adamı.

    popüler olana karşı sınırsız merak + cahil egosu + ölümüne tembellik + anonim olmanın konforu = internet tembeli

  • kemalizm türkiye'deki tüm kötülüğün kaynağıdır

    mustafa kemal atatürk eli dokunmamış suudi arabistan, iran, ırak, suriye, afganistan gibi müslüman yoğun toplumların şahane durumunu görünce hak verdiğim önerme. atatürk olmasa huzur içinde yaşayıp gidecekmişiz gerçekten.

  • elon musk

    vizyonu şahane ama sunum konusunda inanılmaz başarısız bir adam. öğrenci değişim programı ile ingilltereye gitmiş hintli gibi kıvranıyor sahnede. o kıvrandıkça ben kasılıyorum. milyar dolarlık adam çocuk gibi takıla takıla konuşuyor üstelik kendi dili konuştuğu da.

    öte yandan mars sunumu sonrası sorulan sorular yeniden gösteriyor ki amerikan halkı da az mal değil. adam o sorulardan sonra kimin için kasıyoruz lan bu kadar dese yeri. herif marsta nereye sıçacağız diye soru soruyor, öteki iş mülakatında gibi kendini övüyor.

    türklerle amerikalılar çok açıdan benziyor dikkat ettiyseniz. belki yeri değil ama bir süredir bu benzerliklere denk geldikçe bir yere not ediyorum bir kısmını buraya da yazayım olsun bitsin. bir kere katolik inanç sahibi cemaatler ritüel kısımları hariç inanılmaz benziyor bizdeki cemaat yapısına. bir liderin bir şekilde bizimle yaratıcı arasında bir iletken görevi gördüğü yapı amerikada da çok güçlü. belki denk gelmişsinizdir filmlerde falan stadyumlarda din şovu yapıp insanları iyileştiren falan dingillere. hatta bu konuda darren brown tarafından hazırlanan güzel bir program bile vardı ilgilenenler için buraya koyayım. programda darren sıradan bir vatandaştan insanları iyileştiren bir sahte rahip üretmeye çalışıyor.

    bir başka benzerlik de bağnaz amerikalılıların bilimsel gerçeklere karşı tavrı. bugün türkiyedeki evrim karşıtı hareketin tamamı, evet tamamı amerikadan ithal. özellikle ken ham denilen evrim karşıtı kamilin yoğun çabasıyla oluşturduğu safsataları türkçeye çevirip kendi kitapları gibi yayınlayan organizasyonlar var türkiyede. gerçi ken ham da görüşlerini zamanla tür içi evrim vardır türden türe dönüşüm yoktur seviyesine güncelledi ama bizdekilerin o vizyona erişmesi için birkaç on yıl daha lazım. bir de bizdeki evrim karşıtları henüz dünyanın yaşı ve fosilleşme ile ilgili pek konuşmuyorlar. ken ham'ın son dönem yazdıklarını okuyarak nuhn gemisi ve büyük tufan görüşlerini türkçeleştirmelerini öneririm. yine salakça olacak ama en azından bir hikayeleri olur bu konularda. ken ham ve bill nye arasında yapılan halka açık tartışma için buraya tıklayabilirsiniz. bu arada bu ken ham'ın özel okulunda öğrencilere empoze ettiği eğitimin detayları ortaya çıkınca okul öğrencisizlikten kapandı geçen sene. herif okullarda çocuklara tanrı dinozorları kaçıncı gün yaratmıştır? fosilleşmenin sebebi nedir? (teste göre doğru cevap büyük tufan) size dünya milyar yıldır var denildiğinde ne diyeceksiniz? (teste göre doğru cevap "orada mıydın?") gibi sorular sorup kendine göre doğru cevapları ezberletiyor. ortaya çıkan o test de şurada.

    amerikada evrim karşıtı görüş şu an için evrim geçirerek görmediğiniz hiçbir şey yaşanmamıştır seviyesine geldi. bizim o konuda da yolumuz var.

    konu dağıldı gitti ama bağlamak istediğim nokta şu ki arada kıta olmasına rağmen bizim amerikaya halk cehaleti yönünden benzememiz bence enteresan. asyada da avrupada da bu tarz zihin felci aynı mekanizma ile işlemiyor. amerikan cahilini bizim cahilimizden ayıran nokta oradaki cahilin gelişmiş eleştiri ve ifade özgürlüğü nedeniyle itin götüne sokulması. amerikada türler değişmemiştir hep aynıdır diyen adam kendi kitlesi dışındaki herkes tarafından maymun ediliyor. götünde şamdanla karikatürleri basılıyor gazetelere. kendi kilisiesini kurmuş yeni çağ katoliklenin karşısına dikilip siz malın bayraktarısınız diye eylem koyuyor kafası çalışan insanlar. kimse eleştiri yaptığı için boğazı kesilerek öldürülme korkusu yaşamıyor.

    elon musk'a mars sunumundan sonra salakça soru soran biri olduğunda kitleden bir başkası salaklığını hissettirecek şekilde tepki verebiliyor. eleştiri yapabilme refleksi amerikayı şimdilik yerleşmiş toplumsal cehaletten koruyor. ve bizim bu kalkanımız yok maalesef

    ülkemin aydınını cahil izdihamından koruyacak bir mekanizma eksik. 80 milyon nüfuslu türkiyenin safsataya ve yalana savaş açan şüpheci organizasyonları bir elin parmakları kadar az. insanlar gerçeği söylemekten çekiniyorlar, salaklığı eleştirmekten korkuyorlar. yalanın çok olması korkulması gereken bir konu değil ama yalanın yalan olduğunu söyleyebilecek insanların endişelerinden ötürü susmayı seçmesi çok tehlikeli.

    o nedenle beni okuyanlara tavsiyem halihazırda kurulu olan sorgulama ve bilim temelli sivil girişimlere destek olmaları ve kendi ilgi alanlarında bilimsel düşünceyi şüpheciliği yayan organizasyonları oluşturmaları. gerçek de yalanlar kadar bulaşıcıdır. tek yapmamız gereken onları görünür kılmak.

    kozmik anafor, evrim ağacı, yalan savar, bilimfili gibi siteleri takip edin. kendi sitelerinizi kurun. yalanlar kolayca söylenir ama gerçeği göstermek zahmetlidir. siz zahmetli olanı seçin.

  • erkeği seksi yapan unsurlar

    seri araç kullanmasıdır falan diyerek gaza getirmemek lazım erkekleri. ondan sonra bu dingillerle aynı trafiğe çıkıp ölümle burun buruna geliyoruz. gidip sevişip rahatlayın da kurtulalım şu abuk libido bazlı davranışlarınızdan.

  • din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni

    enteresan noktalarından biri sanki dünyada sadece tek din varmış gibi davranmalarıdır.

  • canan karatay'ın meslekten men edilmesi

    doktor titrini kullanarak bilimsel metodolojiyle desteklenmemiş görüşlerini halka aktardığı için hakkında dava açılmıştır.

    kişisel görüşlerin tıbbi bir fayda yaratacağını ileri sürmek doktorluk değildir. doktor titriyle konuşurken sırtınızı her zaman bilimsel veriye dayamak zorundasınız aksi taktirde üfürükçüden farkınız kalmaz.

    bilimin a dediğine inatla b demek haktır, ancak b sağlıklıdır sizin şifanız b'dedir demek suçtur. televizyonda her gördüğümüze sarılmayı bırakıp dataya, araştırmaya, makaleye güvenmek zorundayız.

    daha geçen gün nobel ödülü sahibi 100 bilim insanı "gdo demek sağlıksız demek değildir, greenpeace gdo karşıtı çalışmalarını sonlandırsın" diyen bir bildiriye imza attı. bizde ise gdo dendiğinde felç geçiriyor insanlar. canan hoca da bu kitlenin içinde. bu arada 100 bilim insanı dedim ancak sayının önemi yok. bir şey doğruysa 1 kişi de söylese doğrudur ancak gdo karşıtı bilgisiz kitlenin ilgisini çekebilecek bir haber olduğu için ekliyorum buraya.

    güncel kalmak önemli bilim ile ilgilenen insan için. geleneksel metotlarla güncel sorunları algılamak da çözümlemek de zor.

  • buca eğitim fakültesi'nde çıplak mezuniyet

    bu haberi hazırlayanlara beyinsiz yobaz derseniz inançlarından dolayı mağdur oluyorlar. o yüzden siz sevgili yazarları uyarmak istiyorum bu kamillere normal insanlarmış gibi davranın.

    bakın mesela çok enteresan, ramazanda sokakta su içerseniz bu adamlar yine mağdur oluyorlar. sizi de tedirgin ediyorlar.

    inanca saygı diye ne anlama geldiği belli olmayan bir kavram üzerinden sizin normal hayatınızı değiştirmenizi bekliyorlar. onların inancına göre davranmanızı onların inancına göre giyinmenizi bekliyorlar.

    ülkelerin dini olmaz, bireylerin olur.

    bireyin kimseye zarar vermeden yaşadığı inancı kimseyi ilgilendirmez. inanca saygı, insanların diledikleri inancı kimseye zarar vermeden yaşayabilecekleri ortamı sağlamaktır.

    bundan fazlasını beklemek zorbalıktır, barzoluktur, yobazlıktır.

    ben mesela termosifona tapıyor olabilirim ve bu kimseyi ilgilendirmez. bu inanç özgürlüğüdür. ibadetimi yapmama kimsenin engel olmaması da inanca saygıdır. termosifon tanrısına ibadetim sırasında herkesin bornoz giymesini beklemem salakçadır, saygıyla alakası yoktur.

    termosifon news diye bir gazetem olsa mesela oraya sokakta gezen insanların blurlu fotolarını koysam üzerlerine de "bakın şu bornozsuzlara!" yazsam bu habercilik midir? dindarlık mıdır? dine saygı beklemek midir?

    bir bilginin doğruluğuna inanan insanların sayısı bilginin doğruluğuna kanıt değildir.* bir dinin iddiasına on milyar kişi de inansa bir kişi de inansa gerçek karşısında bunun bir önemi yok. termosifon dinim ile dalga geçmek ne kadar saygısızlık ise diğer dinlerle dalga geçmek de o kadar saygısızlık.

    öte yandan dinlerle dalga geçmek bile inanca saygı kapsamında korunaklı bir bölge değil. çünkü inanılan şey sadece inanan için kutsal. bir bireyin budha ila şiva ile dalga geçmesi bence çok sıradan bir durum. kimsenin de yapmayın etmeyin bu bir kutsaldır demeye hakkı yok. ben dalga geçerim, gerçek tanrı şiva ise öteki tarafta savunmamı ona yaparım.

    pagan bir arkadaşıma gidip "ulan aya tapılır mı mal" derim. ister gocunur ister gocunmaz.
    adamın aya tapmasına karışmam ama bence mallıksa mal derim.

    bir din hakkında eğer bu şekilde konuşamıyorsam tek nedeni öldürülmekten duyacağım korkudur. korkuyla korunan din de sevgi şefkat dini değildir.

    diyeceklerim bu kadar.

    herkese inandıklarını kimseye zarar vermeden özgürce yaşayabilecekleri bir hayat diliyorum.

  • birisine siyasi eleştiri kapsamında hırsız demek

    gerçek ise sorun değildir.
    mesela
    annem babam hırsız ise aileme hırsız denmesine gıkım çıkmaz.

    utanırım, özür dilerim, verdikleri zararı tazmin etmek için çalışırım.

  • lise öğrencilerinin karanlığa meydan okumaları

    bugün konuyla ilgili bana ulaşmak isteyen arkadaşlarım için mail adresimi yazmıştım burada. şöyle bir mail geldi aynen paylaşıyorum.

    " merhaba iyi geceler kusura bakmayın rahatsız ediyorum
    ben irfan
    galatasaray lisesi 149. devreyim sürekli takip etmeye çalışıyorum sözlüğü en sonunda bu başlığın açılması çok iyi oldu.birkaç birşey söylemek istiyorum
    biz okul olarak 2. dönemin başından beri okulda idarenin baskılarına karşı boykot eylemleri görüşmeler mezunlarla iletişim veli bilgilendirmeleri şeklinde çalışmalar yürütüyorduk.10 senedir başımızda olan müdire hanımın ve koltuk sevdalısı idarecilerin bardağı taşıran hamleleriyle yeter diyerek başladık.
    2 müdür yardımcısı istifa etti.baş müdür yardımcısı başka okula tayin istedi.müdire hanımda son kozlarını oynuyor.
    ikinci dönemin sonlarına doğru kadıköy anadolu'ya karşı yapılmaya çalışılan karalama kampanyasına karşı 6 köklü lise (iel,kabataş,kadıköy anadolu,gsl,cağaloğlu,vefa) bir toplantı yaptık.bakın burası çok önemli çünkü bu liseler çok uzun süredir aptal ikili kavgalardan sıyrılıp ortak birşey için birleşemiyordu.sanırım tarih 17 mayıstı.birkaç karar alındı.ortak bir edebiyat dergisi çıkartalım dedik.2 hafta gibi kısa bir sürede robert kolejide dahil oldu ve yazılar toplandı.basım masraflarını da birşekilde ayarlayıp izah dergisi 1. sayısını çıkarttık.(isterseniz örneğini atabilirim pdf olarak.ücretsiz dağıtılıyor).bunun dışında twitterdan gündeme girmek için bir karar alıp 3 gün sonra akşam saatinde 14. sıradan tt ye girdik.kadıköy anadolu hakkında çıkan haberlerin yalan olduğunu anlatıp desteğimizi gösterdik.birbirirlerimizin sorunlarını dinledik ve gerçekten çok ciddi problemler var.okullardaki öğrencileri kendi içlerindede bölmeye çalışıyorlar.
    bildiğiniz gibi geçen gün istanbul erkek lisesi mezunları müdüre arkalarını dönerek bir eylem yaptılar üstünede çok güzel bir bildiri yayınlandı.ertesi gün bizim pilavda bir ilan hazırlanmıştı onlar dağıtıldı.sonrasında cağaloğlundaki arkadaşlar bildiriyle destek verdiler.bugün izmir bornova derken vefa da bir bildiri yayınladı.bizim de yarın bildirimiz yayınlanacak.işin özü bu hareket çok hızlı ve etkili biçimde yayılıyor.hüseyin avni sözen anadolu lisesi ve dede korkut anadolu lisesi de dahil olmak üzere birkaç okul da idareyi protestoya başladı.şu anda izmir bornovayla da iletişimdeyiz.yakında ankaradan liselerde bu kıvılcıma katılacaktır.kısaca olayların kronolojisi budur.
    şimdi biraz amacımızdan bahsedeyim.aydınlanmacı liseler birliği olarak (biraz dandik gibi duruyor ama çok destekleyende oldu,çok takmıyoruz ismi zaten ) hiçbir siyasi görüşe karşı yürüttüğümüz bir hareket yok.ideolojik gruplar umrumuzda bile değil hatta.tek yapmaya çalıştığımız şey eğitim sistemini zedelemeye çalışan,insanlara kendi öğretilerini empoze etmeye çalışarak bu insanları düşünmemeye ve sadece itaat etmeye alıştıran,kültürel etkinliklerimizi,geleneklerimizi,okulların kendi içindeki birlikteliğini tehdit eden,her türlü baskı ile öğrenciyi kendinden değersiz gören her unsura karşı gereken tepkiyi usülüyle göstermektir.yanlı basınlarda çıkan pkk ve paralel iddialarına zaten kimsenin inandığını düşünmemekle beraber hiçbir sol kuruluş veya örgütten destek de almadığımızı belirtmek istiyorum.çünkü bu şekilde yok şunun maşasısınız bunun adamımısınız gibi kirletmelerle bu hareketin amacının karalanmasını istemiyoruz.önümüzde daha uzun bir yol var gibi bu yolda türkiyeden siktirolup gitmek başlığındaki bütün insanları sağımızda solumuzda arkamızda bizi desteklerken görmek de ayrıca hepimizi mutlu eder.
    umutlu olalım.biz biz olabildiğimiz sürece onların kim olduğu pek önemli değil."

    limonun notu: pdf isteğimi ilettim geldiğinde bir şekilde entrye eklemeye çalışacağım.

  • mta müzesi'nden evrim bölümünün kaldırılması

    bilimsel ispati olan bir teorinin ideolojik sebeplerle görmezden gelinmesidir. salaklık sürdürülebilir bir politika değildir. vergisini dert eden sorumlu vatandaş okullarda çocuklara ögretilen bilimsel kesinliği olmayan diğer konulara takılmalıdır.

    evrimin varlıgı tartışmasız olarak biliniyor.
    evrim teorisi bu olayın mekanizmasını açıklamaya çalısıyor.
    bunu ister anlarsınız ister salak gözükerek yaşamaya devam edersiniz.

    konu bu.