Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. sinan çetin'in çekeceği filme isim önerileri

  • 2. kanserli kızı ezen kızın kafasını kazıyan anne

    iyi yapmış annedir. benim oğlum kanser bir çocukla saçları olmadığı için dalga geçecek, anasını sikerim afedersiniz.

  • 3. sinan çetin ve rüzgar çetin'in tahliye pozu

    biz bu pozu yıllar önce görmüştük.

  • 4. 5 ekim 2016 t.c hukuk açığını bulmam rezaleti

    taksirle adam öldürme suçunun çok ciddi bir suç olduğunu sanan bendenizin aslında saf olmamı yüzüme vurmuş olan rezalet ve buluş.

    özellikle sokak aralarında alkolsüz, full konsantre bir şekilde, önüme çocuk çıkar insan çıkar diye saatte 10km/h'de giden saf bendenizin araba kullanmamda büyük değişiklikler yaratacak buluştur.

    şimdi anlatıyorum, özellikle aşıklar toplanın...

    şimdi siz bir kadını seviyorsunuz ona aşık oldunuz. ama olur ya... kadın evli. kadınla görüşmeye başlıyorsunuz, kadın size karşılık vermeye başlıyor, o da tutuluyor size.

    ama kadın çok iyi biliyor, kocası hayatta olduğu sürece bu ilişkinin mümkünatı yok. hem toplum ne der, ailesi ne der başka bir adam için kocasından ayrılırsa...

    yapılacak iş inanılmaz kolay oysa...
    yasak aşk yaşadığınız kadınla anlaşıyorsunuz. aşık olduğunuz kadının kocasının iş çıkış saatinde bindiği arabasına, hız sınırı 80 olan bölgede 200le çarpıyorsunuz. adamcağız oracıkta ölüyor ve karısı (sevdiceğiniz) sizden şikayette bulunmuyor.
    ve kadınla hayatınız boyunca mutlu mesut yaşıyorsunuz, hayatınız boyunca aranıza girecek kişiyi ceza almadan başka dünyaya yolladınız çoktan ohhhhh...

    ve daha en iyisini duymadınız...
    bu olayın hepsini, sevdiceğinizle harika bir rakı keyfi sonrası yapabilirsiniz zira alkollü taksirle adam öldürmekte aynı şekilde çok kolay ve cezasız.

    not: teşekkür mesajlarınızı gelen kutusuna değilde entry olarak atınız aşıklar...

  • 5. oğlunun hapishanede çürümesine razı olan baba

    (bkz: rüzgar sen misin)

  • 6. ırmak ünal'ın karın kasları

    güzel değildir.

    kadınlar erkekleşiyor, erkekler kadınlaşıyor amk. nasıl bir moda anlayışı bu lan ?

  • 7. 15 temmuz'da müezzinlere saldıranlar tutuklansın

    vaktinde dolmabahçe camisinin müezzinini korumayan güruhun başlattığı kampanya. dolmabahçe camiisinin müezzini 'ben din adamıyım, yalan söyleyemem, o gece burada içki içilmedi' dediği için sürgüne gönderilmişti ve sesiniz çıkmamıştı.

    şimdi 'cumhurbaşkanımızı koruyun' temalı sela okuyan müezzin için neden bu kadar ayaklandınız? samimiyet önemli bişey!

  • 8. erkekleri çileden çıkartıp işte gerçek yüzün demek

    sözlükte gördüğüm en gerçekçi tespitlerden ilk beşe rahatça girebilir...

    var böyle bir şey. kasten de yapmıyorlar ama haklı çıkmak adına, belki istemsizce, bunu yapıyor kadınlar. bu aşamayı sakin geçirip, bir gün sonra aynı meseleyi masaya yatırınca da "oo nasıl kinlendiysen, unutamıyorsun bir türlü." oluyorsunuz.

    tartışmayın. sürekli güzel olduğunu duyup size sik gibi davranan evrimin zayıf halkası kaltaklara daha da yüz vermeyin.

  • 9. küçükken ayna grubunu kör zannetmek

    sadece ben mi böyle düşündüm bilmiyorum ama güneş gözlüklerinden dolayı küçükken hep böyle zannettiğim durumdur.

  • 10. uçağa körük yerine otobüsle binmek

    dayının biri erzurum'a gitmek üzere uçak bileti almış. uçağa gidilecek apronda sırayla bilet işlemi yapılmış, dayı kapıdan dışarı çıkınca karşısında otobüsü görünce basmış kalayı: "biz yol çekmiyek diye uçak bileti aldık yeğenim, siz bizi otibise bindiriysiiz."

  • 11. nazer ford yetkili bayi skandalı

    malesef başımıza gelen skandaldır. insanlara durumu aktarmak, bilinçlendirmek ve bu skandala imza atanlara yaptırım uygulatmak için paylaşmak durumundayım. konunun, bizim tarafımızdaki manevi külfetine, zaman kaybına, psikolojik boyutuna çok değinmeden, kabaca aktaracağım.

    bursa nilüfer'den iki arkadaş, malum siteden bir araç bulduk tuzla'da. ford focus 2013 model titanium x paket. 43 bin km'de. dizel. fiyatı piyasadan uygundu. plakasını sorgulattık, satıcıyı aradık. birkaç parça boyası olduğunu, önemli bir kazası olmadığını belirtti. biz de boya takıntımız olmadığını, gelip görmek istediğimizi, önemli bir durumu yoksa alıp geri döneceğimizi belirttik. satıcı kendisinin vekil olduğunu, aracın sahibinin kanada'da dil eğitiminde olduğu bilgisini de paylaştı.

    ertesi gün gittik, tanıştık, inceledik, sürdük, sesine baktık, ekspertize soktuk, satıcı çok iyi niyetliydi arkadaş olduk. ekspertizde satıcının dedikleri haricinde önemli birşey çıkmadı. anlaştık arabayı alıp döndük. bakıma soktuk, plakasını değiştirdik. bursa'da kendi motor ustamıza götürdük, kaportası için kendi kaportacımıza götürdük. herşey bildiğimiz gibi. kasko ve sigorta için sigortacımıza belgeleri yolladık, araya bayram girdi bayram sonrasına kaldı. sigortamızı yaptırdık. elimizdeki eski aracı satalım kaskoyu sonra yapalım daha düşük çıkar diye tembihledi sigortacımız, kasko için eski aracın satışını bekledik. bu arada arkadaşımın eşi hamile, bebek bekliyorlar. arabaları fiesta, biraz daha büyük, daha güvenli bir arabaya geçelim henüz bebek gelmeden dedik.

    bayram sonrası aracımız satıldı, kasko için sigortacımızın yanına gittik. teklif alırken arabanın pert kayıtlı olduğu bilgisi ortaya çıktı. 2014 yılında 32 bin tl ağır hasar kaydı var. plaka sorgulamasında gözükmüyor. şasi sorgulamasında gözükmüyor çünkü şasi numarası sisteme eksik yazılmış. motor numarasından yakalıyoruz kazayı. ekspertiz sigortacımızın tanıdığı çıkıyor kaza fotoğraflarına kadar ulaşıyoruz.

    foto 1 - foto 2 - foto 3 - foto 4 - foto 5 - foto 6

    asıl fırtına bu noktadan sonra koptu tabiki. bir yandan olayın şokunu atlatmaya çalışırken, diğer yandan satan kişi hiç böyle bir insan değildi, kaldı ki böyle olsa niye bizimle arkadaş olsun diye muhakeme ediyorduk. aradık, o da inanamadı, yanlış araba olmasın dedi, bilgilerini yanlış falan girmiş olmayasınız dedi, bana da gönderir misin bilgileri dedi. yolladık, kendi sigortacısına doğrulattığını, malesef gerçek olduğunu, kendilerinin de haberlerinin olmadığını, aracı zaten nazer otomotiv yetkili servisten aldıklarını dile getirdi.

    firma ile iletişime geçtik, ikinci el satış danışmanına aktardılar, konuyu aktardık, bilgileri alıp geri dönüş yapacağını söyledi. ertesi gün pert kaydını doğruladı, iş verenleri ile görüşüp haber vereceğini dile getirdi. araya haftasonu girdi, pazartesi, getirin geri alacağız dediler.

    bu karambolde, aracın motorunun da değiştirilip 115 beygir yerine 95 beygir motor takılmış olduğunu öğrendik. bu kesin olarak doğruladığımız bir bilgi değil. tüm bunların yanı sıra, nasıl bu kadar kişi bu hasarı anlayamadının sorgulamasını da yaptık. fotoğraflar ortada. kimse bize bu kaputun değiştiğini söylemedi. artık önü sağlam bir araçla birleştirildi mi bilemiyoruz.

    gittik. sadece ikinci el satış danışmanı ile muhatabız. siz yetkili bayi olarak nasıl böyle bir skandala imza atıyorsunuz diye sorduk. işlerimiz çok yoğun, yağmurlu bir günde aldık aracı bilgisi verildi. tabi bu onların mazereti. güven sağladı mı? hayır. dolandırmaya çalışmasalar bile, bu kazayı yaşamış bir aracı farketmemeleri zaten başlı başına rezillik. şasi numarası nasıl eksik yazılabiliyor? sistemleriniz bunu nasıl kabul ediyor?

    biz sizi mağdur etmeyeceğiz, ödediğiniz rakamı iade edeceğiz dediler. ancak sadece sattığımız kişiden iade alırız ve feragatname imzalamamız gerekir kendisiyle dediler. hazırladıkları feragatnameyi okudum, müşteri memnuniyeti kapsamında geri alınacağını, nazer'e karşı hiçbir hak, tazminat talebinde bulunmayacağımızı dile getiren bir belge.

    biz sadece sattığımız kişiden geri alabiliriz diye direttiler ve sadece aracın rakamı iade edileceği bilgisi verildi. bu prosedür gerekli miydi bilmiyoruz. bizim niyetimiz de bağcıyı dövmek değil ama ortada iki mağdur insan var ve bu süreçte yapılmış boşa giden bir sürü masraf var. tüm buna rağmen bu haklarımızdan da feragat edip kabul ettik üstelik.

    şimdi mantıken, birisi hata yaptığını dile getiriyorsa, düzelmesi için bir fedakarlık yapar çaba gösterir. arabanın esas sahibi kanada'da. zaten aramızda 10 saat fark var. buradaki vekaletname genel olmasına rağmen, araç satışına izin veriyor, alımına izin vermiyor. kanada'ya konsolosluğuna gidildi, yeni vekalet alındı, uçakla türkiye'ye gönderildi. tabi bu söylediğim süreç 2 haftayı geçti. biz kalkıp 4. kez gebze'ye gittik.

    son gidişimizde, artık vekalet hazır gidip noterde işlem yapıp nazer'e teslim edip paramızı kurtarıp döneceğiz ümidi ile oldu. ancak bu sefer noterde satış esnasında araç sahibinin nüfusta adres kaydının silindiği bilgisi ortaya çıktı. bir müddet yurtdışında zaman geçirdikten sonra konsolosluktan işlem yapınca otomatikman siliniyormuş. bu da devletimizin muazzam hizmetlerinden biri.

    bir de şu var; iade edip paranızı alacağınız, pert kayıtlı, kasko yaptıramadığınız bir araca binmek zorundasınız tüm bu süreçte. yani diken üzerindesiniz.

    yani işin özü nazer, illa o isimden geri alırım diye direttiği için, noter, vekalet, prosedür işlemlerinin uzun zaman alması sebebiyle iade edemedik.

    aldığımız kişilere durumumuzu düzgünce aktardık. bu işe daha fazla enerji harcayamayacağımızı dile getirdik. sürekli git gel yapıyoruz, başka pürüz çıkmayacağının garantisi yok. siz de mağdursunuz evet ama buna yapabileceğimiz tüm çabayı gösterdik. biz ödediğimiz rakamı sizden alalım, siz bu işi kendileriyle yasal yollarda çözün, biz de yardımcı olalım şeklide bi talepte bulunduk.

    şimdi arkadaşlar görüyorsunuz, çok fazla ders içeren bir olay oldu. kısaca bunları da aktarıp yorumları size bırakıyorum.

    1) araç alırken mutlaka, motor numarası, şasi numarası, plaka, hepsini ayrı ayrı hem tramer'den, hem sigortacınızdan sorgulatın.
    2) alacağınız aracın üzerindeki motor ve şasi numarası ile ruhsat ve tramer'deki kayıtlarının uyuşup uyuşmadığını kontrol edin.
    3) alacağınız aracın gerçek motor değerlerini bilin, hem beygir cinsinden hem kw cinsinden, hem litre cinsinden. bir çelişki varsa gözden kaçırmayın.
    4) mutlaka ama mutlaka en az iki ayrı profesyonel ekspertiz noktasına ekspertiz yaptırın. bizden önceki aracın sahibi gibi, yetkili servisten araç alıyorum rahatlığıyla hareket etmeyin. biz ettik, başımıza gelenler ortada.
    5) vekaletname ile bu tarz bir işe kalkışmanın doğurduğu sonuçları gördünüz. hiç tahmin edilmeyecek boyutlar. bu konuya da dikkat edin.

    aklıma gelen detaylar olursa duruma göre konuyu düzenlerim.

    edit 1:

    arkadaşlar, ekspertizde elbette suç var ancak şu kısmı atlanıyor.

    birincisi tüm ekspertizler raporu tek gün geçerlilik suretiyle veriyor. en profesyonelinden en dandiğine. biz olayı ilk gün farkedemiyoruz.

    ikincisi koskoca ford yetkili servisi, bayisi bizi de kandırmışlar, bilmiyorduk diye savunma yapıyorsa ekspertiz ne yapsın?

    edit 2:

    fiyatı piyasadan uygundu deyince insanların aklına neler geliyor bilmiyorum. ama biz arabayı 55 bin tl'ye aldık. piyasası da 61 civarlarında.

    edit 3:

    biz piyasa tabiriyle binici insanız sürekli araç alıp satmıyoruz. bu işin genel işleyişinde bir sıkıntı var yaşayarak öğreniyoruz. araç almanın usülleri çoğunluk tarafından şöyle biliniyor: plaka sorgulatma, ekspertize götürme, varsa düzenli gittiğin ustana götürme. ekspertizdeki usta şase ufak bi işlem var ama büyük bir kaza söz konusu değil dedi, ayrıca bursa'daki usta da şase işlem gözükmüyor dedi. ilkine de ikincisine de güvendik, aldık. ekspertizi de spontane seçtik. dr. oto ekspertiz diye bir yer tuzla civarlarında.

    ayrıca tramer olayı da çok saçma. motora ayrı plakaya ayrı şasiye ayrı sorgulatma nedir. hangi motor hangi plakaya ait belli değil mi? niye motorda gözüken bir hasarı plakada göstermiyorlar?

    edit 4:

    nazer otomotiv yetkilileri ile görüştük. yazının kırıcı olduğunu, gerçekten hata sonucu oluşan bir durum olduğunu, yazı ile de ilgili avukatlarıyla görüştüklerini dile getirdiler. arabayı kendilerine satan kişiye de dava açacaklarını belirttiler. daha öncesinde ford'da çalışan bir arkadaşımdan iyi bir bayi olduğu bilgisini de edinmiştik, ancak doğrudan ya da dolaylı kötü bir deneyim yaşadık.

    yazıyı yazma nedenim ya da beklentim, en azından aynı isimden geri alma işlemini esnetmek, iade işlemini hızlandırmak ve kalan masraflarımızın temini konusundaydı. özellikle de ikinci el araç alacakların dikkat etmesi, bizim düştüğümüz hatalara düşmemesi gerekliliği üzerineydi. farklı hedefler peşinde koşsak işi ilk andan itibaren yasal yollarla daha büyük yaptırımlar için zorlardık. ancak bunu firmaya anlatamadım. bunun bir karalama kampanyası olduğunu düşünüyorlar.

    yazının herhangi bir kısmında kendilerine hakaret, ithamda bulunmadım. marka imajlarını zedeliyor olması, ortada bir hata olduğu gerçeğini değiştirmiyor. ya da adının skandal olması yapılan hatanın skandal olmadığı anlamına gelmiyor. hata olduğunu ispatlamakla yükümlü olan da kendileridir. yazının bazı kısımlarını düzenledim. bazı arkadaşlarımız olayı abartıp kendilerine alakasız tehditler savurmuş.

    son olarak biz ana paramızı bizden önceki alıcıdan iade aldık. sadece giden masraflarımız oldu. ben bu olayın şahidi ve arabulucusu konumuyla yaşadım tüm bu süreci. ne kadar detaylı aktarsam da ne anlatmaya çalıştığım tek cümle ile anlatmadan anlaşılmıyor sanırım. olayın skandal boyutu bilerek ya da bilmeyerek böyle bir aracın yetkili servisten satılmış olmasıdır.

    sözlük yönetimi dilerse başlığı ''ikinci el araç skandalı'' olarak değiştirebilir ya da ''ikici el araç alırken dikkat edilmesi gereken hususlar'' başlığına taşıyabilir.

  • 12. 5 ekim 2016 benzin ve motorine zam gelmesi

    donanımhaberdeki "50 liralık aldığımda daha hızlı doluyor ve zamandan tasarruf etmiş oluyorum. teşekkürler" yorumuyla beni benden alan zamcık.

  • 13. hüseyin avni coş

    sevişirken şu görüntüleri aklımıza getirsek, geciktirici sektörüne darbe indiririz amk.

  • 14. zencilerin büyük pipili olma nedeni

    belgeselde izlemiştim kesin bilgi. afrika coğrafyasında temiz su temin etmek, insanlık tarihinin başlangıcından beri zor, hala da zor. bırakın temiz içme suyunu, banyo yapılabilicek kadar bile temiz değil su. insanlar ırmak akarsu gibi akışkan yerlerde değil de, çamurlu bakterili durgun sularda duş alıp yıkanmak zorunda kalıyor. dolayısıyla evrimin ilk başlarından başlayarak bu coğrafyadaki dişi ilk insanların rahim ağzı ve yumurtalıkları enfeksiyonlardan korunmak için beyaz ve sarı ırka göre giderek daha derine yerleşmiş. buna karşılık erkek cinsinin içinde de penisi uzun olanların üreme yeteneği bu koşullarda diğerlerine göre üstün geldiğinden, erkeklerde o yönde gelişmiş.

  • 15. ölse hiç üzülünmeyecek insanlar

  • 16. atom bombası atılınca yapılması gerekenler

    yoğurt yiyin. dışarı çıkmanız gerekiyorsa da üstünüze yoğurt sürün. çünkü süd zehri alır.

  • 17. 5 ekim 2016 hibrit araçlara ötv indirimi gelmesi

    gelen mesajlar üzerine edit: khk birebir bir şekilde toyota prius (1800 cc + 53 kw) ile toyota rav4 (2500cc + 105 kw) için sipariş üzerine yazılmış gibi duruyor.
    --------------
    insan gerçekten hayret ediyor! plug-in hybrid araçlar için tüm dünyada kdv, mtv alınmazken ya da çok cüzi miktarda alınırken; ülkemizde hibrit araçlar için çok ufak bir düzenleme yapılmış. ama bu düzenleme neye yarayacak belli değil.

    hibrit olmayan araçlarda 1600cc için uygulanan vergi dilimi (%45), hibrit araçlar için 1800 cc'ye; hibrit olmayan araçlarda 2000cc için olan vergi dilimi (%90), hibrit araçlar için 2500cc'ye çıkartılmış. ama bu ufacık faydaya hak kazanabilmek için aracınızdaki elektrikli motorun sırasıyla ve en az yaklaşık 65 (1.8 lt için) ve 130 (2.5 lt için) beygir olması gerekiyor. yani aracınız plug-in hybrid olmalı.

    peki bu vergi indiriminden yararlanacak bir araç var mı? benim aklıma gelen yok. yani 1.4 lt benzinli motor + 120 beygir elektrikli motoru olan passat gte yararlanamıyor, çünkü zaten %45 bunun vergisi. 1.5 litre benzinli motoru olan bmw i8 yararlanamıyor. 2 litre benzinli motoru olan bmw 740e yararlanamıyor. 2 litre benzinli motoru olan audi q7 e-tron ve yeni a4'e gelecek olan benzinli motor yararlanamıyor. muhtemelen önümüzdeki günlerde gelecek olan mercedes e serisi hybrid yararlanamıyor. volvo t8 motor yararlanamıyor. belli ki tam bu şartlara uyan bir şirket pazara giriş yapacak ve ona özel bir indirim olmuş. çünkü öyle bir şarttan bahsedilmiş ki insan gerçekten hayret ediyor.

    olması gereken ise şudur:
    plug-in hybrid araç sahiplerinin;
    1- minimum değil, maksimum %45 vergi ödemesi gerekiyor. yani passat gte gibi bir araçtan en fazla %15, mercedes s500e gibi 3.000 cc + elektrikli bir araçtan da %45 vergi alınması gerekir.
    2- bu araçların yıllık mtv'si yarı yarıya düşürülmelidir.

    madem ki bu ülkenin en büyük cari açık sebeplerinden birisi petrol, sen insanları plug-in'lere yönlendireceksin ki bu millet işe elektrikle gidip gelsin. çoğu plug-in aracın menzili 40-50 km civarında olduğundan insanlar elektrikle işe gidip gelmeye başlayacak ve senin petrol ihtiyacın ciddi oranda azalacaktır.

  • 18. jüri oylamalı mahkeme sisteminin tr'de uygulanması

    böyle bir jüri dün ekşisözlük yazarlarından kurulsaydı rüzgar çetin elektrikli sandalye ile idama mahkum edilirdi. kimse de başına süngerle su dökmezdi.

    (bkz: yeşil yol)

  • 19. louvre müzesinde heykele çıkan fotoğrafçı

    bugün instagram da takılırken denk geldim.

    cüneyt akeroğlu isimli moda fotoğrafçısının, louvre müzesinde bir heykelin tepesine çıkıp fotoğraflanması olayıdır. bu durumu instagram hesabından paylaşmasıda ayrı bir saygısızlıktır. böyle mi fotoğrafçı olunuyor acaba? sanata ve kültüre olan saygı bu mudur?

    dileriz gerekli cezayı alır bu şahıs.

    fotoğraf linki
    fotoğrafın orijinali (arkadaki gölge fotoğrafın gerçek olduğunu kanıtlıyor)

    gerekli yerlerde paylaşılmalı.

    edit:
    an itibariyle kendisi beni instagramdan engellemiş. ayrıca paylaştığı o hadsiz fotoğrafıda kaldırmış. ama gerekli şikayet iletildi, louvre ve vogue gibi kurumlara ilgili bilgi verildi. haydi bakalım cüneyt efendi ayıkla pirincin taşını!

  • 20. michael jordan

    trollerin uzak durması gereken efsane.

  • 21. 1.5 milyon lira

  • 22. 5 ekim 2016 çocuğumun doğması

    31 aralık 2015 gününden 9 ay 5 gün sonra sonra gerçekleşmiş doğumdur...
    çok belli ki anne ve babasının yılbaşı gecesi eğlenceli geçmiş...

  • 23. atm'den para çekerken duyulan trrrrrr sesi

    trrrrrr dedi, verecek :)

  • 24. 5 ekim 2016 fenerbahçe anadolu efes maçı

    datome her sayı attığında orgazm oluyorum. fenerbahçe basketbolunun başına gelmiş en güzel ikinci şey. birincisi kenarda bağırıp çağırmakla meşgul.

  • 25. libidosu yüksek kadın

    az önce tuvalete girer girmez 3~4 tane ardarda flaş sesi duydum. "biri benim fotomu mu çekiyor yoksa" diye gayri ihtiyari bakinirken kapalı kabini fark ettim. istifimi bozmadan ellerimi yikamaya yöneldim, suyu açtığım sirada içeriden stratejik planlamanin yeni stajyeri kız çıktı. yüzünde aptal bir sırıtıma ile telefonuna bakıyor ve tek eliyle de gömleğinin içindeki badisini düzeltiyordu. beni fark edince bir panik oldu ve hızla çıktı hemen. hah işte libidosu yüksek kadın tam da bu bence. günün ortasında sevgilisine çat diye tuvalette çekildiği fotolari yollayan, yazdiklari, söyledikleriyle adami masasindan kalkamayacak hale getiren kadın.

    epeydir böyle yaramazliklar yapmadığımı hatırladım şimdi düşününce. insanin libidosu yüksek olsa da aksama kendisini böyle karşılayacak bir adam olmayınca ister istemez köreliyor tabi. * ben şu stajyer kızla muhabbet edeyim bari biraz, deli çağlarımi hatırlatır.

  • 26. green card

    her fırsatta "ben amerika'da yaşıyorum, zaten stalk'larsanız ex-facebook, ex-microsoft, ex-apple, ex-ternal harddisk gibi eski çalıştığım yerleri de görürsünüz ki ben zaten siz bakamadan bunları söyleyeceğim" diyen sözlük selebritilerinin henüz şu ana dek insanları vazgeçmeye zorlamadığı çekilişin bu yılki ayağı.

    şimdiden cevapları verelim.

    evet, amerika çok zor. başa çıkabilmek için senin gibi olmamız lazımdı.
    evet, amerika'da iş bulmak da çok zor. aynen herkes gelip pizzacı olmaya mecbur kalıyor.
    evet, amerika'da iş hayatı da çok zor. aynen günde 22 saat çalışıyorsun.
    evet, amerika'da ev falan da çok zor alıyorsun. 60 sene kredi ödeyip 61. senede ölüyorsun.

    evet la evet. sen mükemmel olduğun için amerika'yı yendin, biz köylüler olarak çabalıyoruz burada.

  • 27. fetö'nün büyücü ve cinlerle kanser bulaştırması

    sonrası daha da ilginç olan açıklama. erdoğana da bulaştırmışlar ama dualar korumuş. hamdolsun.

    bu dünyada tek bizim dualarımız kabul olmuyor anasını satayım.

  • 28. yolda tek başına yürüyen kadına korna çalmak

    bir kaç dakika öncesine kadar varlığına dair hiç bir fikrimin olmadığı aşağılık hareket. sonra eşime sordum, "ya bu gerçekten oluyor mu?" diye. meğerse ne zaman sokakta yalnız yürüse başına geliyormuş. o kadar alışmış ki, artık çok normal bir şeymiş gibi "aaa evet oluyor o" dedi. valla şu başlığı görene kadar bundan hiç haberim yoktu. bu nasıl bir godoşluktur lan?

  • 29. yaran fıkralar

    adam karikatürü yaran fıkra diye anlatmış. vay be!

    işte o karikatür!

  • 30. ntv spor

    şu an ekranda, mehmet ayan, gökmen özdenak ve ismini hatırlayamadığım bir yorumcu daha olan spor kanalı. tv eski, önce ses sonra görüntü geliyor, gökmen özdenak bağırıyor, lan diyorum, yanlış mı açtım kanalı, burada bu kadar gürültü olmaz, aspor, beyaz tv falan mı diyorum. bir baktım bu üçlü.

    nerede ali ece'li, önder özen'li, metin tekin'li 3'lü, nerede bu 3'lü.

    edit: 3. olan serdar ali çelikler'miş.

  • 31. mehmet demirkol

    kendisi futbol konuşmazken türkiye'nin en iyi futbol yorumcusu, futbol konuştuğunda ise en kötü futbol yorumcusudur.

  • 32. kadının içinde gidip gelirken omuz masajı yapmak

    kadı efendiyi zevkten zevke uçuracak müthiş eylem.

  • 33. 5 ekim 2016 türkiye'nin halep saldırısı

    kürtçük beyinli faşist beyanı.

    türk ordusu ırak ve suriye'deki terör unsurlarını temizledikçe daha çok kuyruğunuza basılacak ve hergün daha çok teröristinizin başına bomba yağdıracak.

    allah mehmetçiği esirgesin.

  • 34. 5 ekim 2016 maslak'ta kamyon devrilmesi

    dev bir şantiye olan istanbul'da sıradan bir haber.

    hala kamyonların cirit attığı bir şehir trafiği. sizin yapacağınız işin ben.

  • 35. 4 ekim 2016 ırak'ın türkiye'ye nota vermesi

    ne çabuk orta doğu'da olduğumuzu unutuyoruz da komşumuz olan ülkenin haklı ya da haksız notasını küçümsüyoruz, "diego dur"lar, "bi gülme geliyor"lar, "si bemol"ler havada uçuşuyor, ben anlamıyorum.

    bakın, ışid'i destekledik suriye ne hale geldi, öso'yu destekliyoruz ışid şu an ne durumda. çözüm sürecinde pkk'ya göz yumuldu, ülkenin her yerini cephaneliğe çevirdiler. şehit haberi görmeyelim diye haberlere bakamıyoruz. bu coğrafyada, orta doğu'da, "zafer!" için tanklı toplu tümenli cephe savaşına gerek yok. ki ırak da tutup tankla tüfekle mi saldıracak sizce? ülkemizin içinde silahlı on binlerce terör unsuru yok mu zaten, bunları biraz daha "motive" etse ülke yine kan gölüne döner. uçak krizinde bile rusya bizi gizli gizli bu yöntemle tehdit etmedi mi? neyin rüyasındasınız hala yahu.

    biz bin yıldır bu coğrafyadayız. ve halkıyla ırak da burada. mesela amerika geldi, savaştı, yaktı, arkasına bakmadan gitti. ama biz buradayız, çocuklarımız, torunlarımız da burada olacak. dünyanın en pis coğrafyasındayız, ölümü körüklemeyin, döner yine bize gelir.

  • 36. arda turan'ın gollum gibi konuşması

    arda turan'ın 04 ekim 2016'da radyospor'a verdiği röportajda iyice ayyuka çıkan durum.

    malumunuz gollum, çift kişiliği tek potada eritip, tek bir bünyeye sıkıştırmış gariban bir kardeşimiz. içinde barındırdığı çift karakterden dolayı, kendisinden bahsederken tekil değil çoğul ekler kullanıyor. örnekleri şu videonun başında mevcut:

    http://facedl.com/fvideo=aqauqaqxxnuqixaix

    (video'yu açamayanlar için bahsetmek gerekirse; 'onu istiyorusss, ona muhtacısss, kıymetlimisss' biçiminde bir konuşma tarzı)

    şimdi de arda turan'ın yayımlanan röportajının satır başlarına bakalım:

    "şahsımın durum dışında herhangi bir değerlendirmesi yok. bizim herhangi bir söylemde bulunmamız milli takım adına mümkün değil. iddialar ortaya atıldı, kendimizi savunmak için konuştuk. 3 ay boyunca prim mevzusu vardı, çıkıp bir şey söylemedik.''

    ''sonra çıktık anlattım. bir iddia varsa maalesef çıkıp konuşmak zorunda kalıyoruz. şu anda bir açıklama yapmayı düşünmüyorum. işime konsantre olup, en iyisini vermeyi düşünüyorum. orası milli görev. gel derler geliriz, git derler gideriz.''

    "çok yoğun bir gündemimiz vardı, barcelona'da milli takım konusunu hiç konuşmadık. kendi işimize konsantre olmuş durumdaydık vallahi. eve bile gidemedik."

    "bizim kalbimizde her zaman galatasaray var. orası bizim evimisss, yuvamısss. ''

    gördüğümüz gibi röportajın sonuna doğru iyice maskeyi düşürüp, direkt olarak 'kıymetlimiss' moduna geçmiş. bu tarza yakın stilde konuşan bir de fatih terim var. yüksek egoyla alakalı olan bir kendini ifade etme problemi olduğunu belirtmeye bile gerek yok; kibirden birbirlerine girdiler zaten. insan özünü unutup, nasıl bu hale gelebiliyor; benim de aklım buna basmıyor a dostlar.

    kaynak:
    http://www.hurriyet.com.tr/galeri-40239758?p=2

  • 37. ohal hukuksuzluk hali değildir

    ohal'in hukuksuzluk hali olduğunu doğrulayan açıklama.

  • 38. sevgilisinin gözlerine bakıp şiir okumayan erkek

    salıncağını sallarken arkasından okuyordur:

    aşk kalbimi yakan bir volkan gibidir
    en sevdiğim tatlı kazandibidir
    leyla sev beni, sokma müşküle
    seninle kaşık atalım, iki tabak keşküle.

  • 39. rüzgar çetinin ekşi sözlükte yazar satın alması

    #63310962 nolu entry de görülebilen durumdur.

    sırasıyla bakalım,

    rüzgar çetin daha önce defalarca alkollü araba kullanmaktan ceza yemiş, birçok defa kaza yapmış, daha önce 2 kere ehliyetine el konulmuş sorumsuz, adi biridir. bu son kazasına kadar başka insanları öldürmemesi ise büyük şanstır. ancak,
    kaynak

    son kazasında 1 polisi şehit ediyor, diğer polis yaralı. son kazasıyla birlikte mahkeme karşısına çıkıyor. bu noktada babası sinan çetin'in über zengin olduğunu unutmayın

    önce 250 bin tl tazminat isteyen yaralı polis şikayetinden vaz geçiyor.
    kaynak

    sonra mahkeme için bilirkişi raporu rüzgar çetinin alkollü çıkmasına, kamera kayırlarına ters yönden araca kafalama girmesine aşırı hızına bakmadan çok da kusurlu olmadığını belirtiyor.
    --- spoiler ---

    rüzgar çetin'in asli kusurlu olduğu ancak tam kusurlu olarak görülemeyeceği kanaatine varıldığ
    --- spoiler ---
    kaynak

    bunlar da yetmiyor tabi ki, mahkeme kurulu değişiyor. sanırım davaya bakan ilk kurul satın alınamamış bunun yerine daha kolay satın alınabilir bir mahkeme kurulu getirmişler davaya
    kaynak

    ve en sonuncu vurucu darbe,
    davanın asıl mağduru,
    çocuklarım babasını sorunca cevap veremiyorum ağlıyorum diyen kadın
    şehit polisin eşi şikayetini 8. ayın sonunda geri çekti

    ** sanırım bunun için bir kaynak koymama gerek yok.

    yani diyeceğim o ki, ben belki komplo teorisi kuruyor olabilirim ama
    benim açımdan bakılınca yukarıda kaynaklarla birlikte verdiğim
    1- yaralı polis
    2-bilirkişi raporu düzenleyenler
    3-mahkeme heyeti
    4-şehit eşi
    ---satın alınmıştır---

    ama işler burada da bitmiyor.
    mahkeme de temize çıkan rüzgar çetin şimdide kamuoyunda temize çıkarılmaya çalışılıyor.
    cengiz semercioğlu köşesinde aklama çalışmalarına başlıyor. (hatırlatma için @ugm ye teşekkürler)
    ve hatta utanmadan şehit polisin emniyet kemerini takmadığı için olayların bu hale gelmesine sebeb olduğu ima ediliyor yazısında
    kaynak

    ekşideki yazarlarda durmuyor tabi ki,
    kadının aldığı parayla, şehit yaşasaydı bu kadar rahat yaşayamazlardı diyen bile var.
    başka bir yazardan örnek için,
    ilk verdiğim linkteki, entry de göreceğiniz gibi
    --- spoiler ---

    hangi anne baba çocuğunun kasıtlı olarak işlemediği bir cinayet yüzünden yıllarca hapiste
    --- spoiler ---
    ***daha önce defalarca alkollü araç kullanıp kaza yapmış ceza yemiş biri olarak daha ne kadar kasıtsız olabilir?

    --- spoiler ---

    diyelim ki hapiste yattı cezasını çekiyor, bunun şehit olan polis ailesine ne gibi bir faydası var?
    --- spoiler ---
    ***mesela adalet diyelim? lan parası olan herkes mağdura para versin yatmasın o zaman içeride bu nasıl bir mantık!

    --- spoiler ---

    abi kimse evden dışarı öldürmek veya ölmek için çıkmıyor. rüzgar çetin'in yaşadıkları bence fazlasıyla ders olmuştur onun için.
    --- spoiler ---
    ***lan adam öldürmüş! ne tecrubesi ne dersi lan! adam öldürmek ders alınacak bir eylem mi!

    --- spoiler ---

    "yarın bir zengin de bizi öldürebilir" yerine "umarım ister istemez birilerinin canına kıyıp, kader kurbanı olmam" diyebildiğinizde uyanacaksınız mevzuya.
    --- spoiler ---
    **ulan gavat! biz zaten birini öldürürsek hapis yatıyoruz! adalet bizim için işliyor!
    sorun zenginlerin içinde adalet olması!

    diyeceğim o ki sevgili dostlar,
    hiç bir insan bir katili savunacak kadar şerefsiz olmamalı.
    öyle mantıksız kelime oyunları ile bu aşağılık düşüncesini iyi göstermemeli.
    yok hayır, satılmış aşağılık biri değilseniz de dandik bir trol iseniz.
    arkadaşım her konuda trollük yapılmaz bunu da mı ben öğreteyim.

  • 40. ses etme

    he amk lgbt uyelerini magdur gosterme cabasi, lgbt uyeleri zaten magdur amcik agizli sen ve senin gibi fasist insanlar yuzunden. digeri de demis seks isciligini mesru gosterme cabasi, ne alaka amk nerenle izliyorsun lan klibi sen? hmm trans birey o zaman seks iscisidir kesin diye kodlanmis siktimin comarinin beyninde.
    bu comarlar gelir burda boyle konusuruz sonra gidip travestiye kendini de siktirir. boyle bir toplumuz iste ikiyuzlu, karaktersiz.

  • 41. türban takan kadının özgür insan olabilme ihtimali

    akp mitinglerinde kadın ve erkekler ayrı bölümlere alınır araya parmaklık çekilir. darbe sonrası o ankara hengamesinde kızılay meydanına girerken bayan polisler, o taraf bayan girişi olduğu için üstümü aramayı reddetmişti de gidip caddenin öte ucunda erkek polislere aratmıştım üstümü.

    haliyle sormuştum, daha kadın ve erkek olarak dahi yan yana duramayan, kendi içlerinde bile birbirlerini "onlar kadın bunlar erkek" diye ayıran bu kitle mi demokrasinin savunuculuğunu yapıyor diye.

    çünkü bazı kavramlar yan yana gelmezler, gelemezler.

    bulamadım şimdi entry'i geçenlerde bir suser "pre-modern normu post-modern ile açıklama yavşaklığı" demişti. liberallikten ne olduğunu şaşırmış, kavram karmaşasında boğulan bir kitle, böyle tartışmalarda çıkıp "sene olmuş 2016 hala türban tartışıyorsunuz, ister bikini giyer ister türban." gibi hiçbir temeli olmayan, göze ilk bakışta özgürlükçü görünen ama beş kuruş derinliği olmayan ezbere argümanlarla suyu bulandiriyor. pre-modern normu post-modern ile açıklama yavsakligi diye buna deniyor işte.

    pre-modern norm:
    ataerkil bir din katkısıyla, halihazırda ataerkil olan bir toplumda "erkek kadının üzerindedir ve kadın üzerinde egemendir" kabulü vardır. bu kabul üzerine bir "erkek kadının ne giyip giymeyecegine karışabilir" teamülü oluşmuştur. bu teamüle bir de ilahi söz eklenir ve tesettür ortaya çıkar: "kadının saçlarını, boynunu, kollarını, göbeğini.. başka bir erkeğe göstermesi yasaktır."

    post-modern norm:
    kadın ve erkek eşittir. kimi üçüncü dünya ülkesi cumhurbaşkanları aksini söylese de bu tartışmaya açık dahi değildir. kadın üzerinde erkeğin egemenliğinden söz edilemez. dolayısıyla kadın istediğini giymekte serbesttir.

    bilaller için özet:
    yani normun özü aslında kadınlara, pre-modern erkek egemen toplum tarafından dikte edilen bir "saç gösterme yasağı" iken; bunu evvela kadın hakları, kadın erkek eşitliği için mücadele edip "kadının istediğini giyme özgürlüğünü" kazanmış toplumun edinimlerinden biri gibi göstermeye çalışmaktadır yavşaklık.

    yani bir kadın türban giyiyorsa bunu post-modern algımızdaki gibi, bunu yapmakta serbest olduğu için, bunu yapmasına veya yapmamasına kimse karışmadığı için yapmıyor. pre-modern dünyadaki saçını gösterme yasağına uyuyor. ve bu ilkel normu günümüze taşırken post-modern toplumun kazanımlarını (kadın istediğini gitmekte serbesttir) kullanıyor.

    bakın benim bütün hayatım bu safsatanın sevdiğim insanlara dikte edilmesini önlemeye çalışmakla geçti ve geçecek. türban meselesi üzerine dusunmedigim tek bir gün, tek bir saat yoktur. kardeşlerim, kuzenlerim, arkadaşlarım dindar çevrelerinin baskısında ezilmesinler diye bir tarafımı yırtıyorum. ama sonra siz mega-liberaller üzerine üç dakika dusunmediginiz konu üzerine iki satırlık entry girip "isteyen takar isteyen takmaz ha mini etek giymiş ha türban :)))" diye ampır ampır konuşunca şarterlerim atıyor.

    türban takma özgürlüğü denen şey tıpkı akp mitinginde atılan demokrasi sloganları gibidir. oksimorondur.

    ***

    kimin özgür olup olmadığı tartışmasını ise tesettürlü insanlar üzerinden değil, genel olarak herhangi bir dine inanan insanlar üzerinden yapmayı yeğlerim şahsen.

    münferit bir olay:
    bu yaz ilkokuldan liseye kadar 10 sene bifiil birlikte okuduğumuz bir arkadaşımız intihar etti. haberi aldığımızda ilk reaksiyonu "şimdi intihar edenin cenaze namazı kılınır mı kılınmaz mı" diye sormak olan arkadaşlar oldu. (kimi için alakasız, kimi için hayli anlamlı olabilecek not: orta cağ avrupasında intihar edenlerin kafaları kesilir ve cesetleri kimsenin bilmeyeceği bir yere gömülürdü.)

    yeni doğmuş bir bebek, büyüdükçe çevresinde kabul gören normları ve uygulanan kuralları benimser. orta halli, normal zekalı, ortalama ahlaka haiz bir ailede yetişen bir çocukta, örneğin çalmanın, öldürmenin, kötü söz söylemenin yanlış olduğu önkabul olarak oluşur. öyle erken benimsenir ki bu normlar, insana sürümden gelmiş gibidir.

    bu aslında klasik bir otorite problemidir. baskın otoritenin yaygınlaşmasını sağladığı fikirler kolaylıkla toplum tabanında benimsenir. yukarıdaki paragrafta verdiğimiz aile örneğinin aslında 1000 aileden 999'unu temsil etmesi buna bir örnektir. zira örneğini verdiğimiz normlar (çalmak öldürmek kötü söz söylemek) modern toplumun oluşması sürecinin neredeyse başından beri, insanoğlunun "iyi ve kötü" ayrımını sorguladığı ilk dönemden beri kabul gören, ve günümüzde modern devletin kanunları tarafından alenen konulmuş normlardır. yani bu "orta halli orta zekalı orta ahlaklı bir aile" tanımının neredeyse her aileyi ifade edecek kadar yaygın olmasında devlet bir otorite olarak etki sahibidir.

    insanın doğumdan itibaren lanetlendigi şeylerden biri işte bu otorite. otoriteler gölgesinde büyüyor her çocuk, haliyle de aklın o pür ve tam bağımsız çalışma halini görmek hicbir zaman mümkün olmuyor.

    bu başlığın tartışma konusu etmeye çalıştığı şey de otoritenin, din ve tanrı formunda ortaya çıkışı. dindar ailelerde doğan insanlar devletin kanunlarıyla konan kurallarla tanıştığı kadar erken yaşlarda tanışıyorlar din ve tanri'ya dair ailenin benimsediği normlarla. din dogmatik, tek tiplestirici ve hayatın o kadar merkezinde ki, nasıl bir insan hırsızlık yapmadan önce "ya hapse girersem" diye düşünürse bir dindar da ya cehenneme gidersem diye düşünüyor. yani, devlet gölgesinde yaşayan herkes, devlet otoritesi tarafından ona en küçük zamanlarında öğretilmiş olan şeyi nasıl ki artık bir refleks olarak düşünüyorsa (hırsızlık yaparsam devlet beni cezalandırır), aynı şekilde sıkı bir din diktası altında büyümüş kişi de bir hadiseyle karşılaştığında ilk refleksi "dinine göre bu ne kadar uygun" oluyor (intihar edenin cenaze namazı kılınır mı?).

    haliyle, bir insanın hayatında bu tarz otorite figürleri ne kadar fazla olursa, kişinin kendine ait düşünce alanı o denli daralıyor. tam bağımsız düşünce zaten imkansız, zaten bir ütopya. ama hayatında ne kadar fazla otoriteye, ne kadar katı bir şekilde biat ederse kişi özgürlüğünü o kadar kaybeder. elde kalan bağımsız düşünce otoritelere teslim edilir, hadiseye verilen ilk reaksiyon bireysel bir ahlak ve düşünce dünyasının ürünü değil; otoritelerce öğretilmiş, bireysel olarak değeri olmayan bir tepkidir.

  • 42. in-n-out burger

  • 43. cuppa fetö ilişkisi

    sözlerini tersten okuyunca "allah yok, din yalan, tayyip afedersin yahudi" yazıyor.

    adam müthiş bir tepsitte bulunmuş. kripto bir mesajı çözmüş. bilmeden cahil cahil konuşmayın. inanmasan da saygı duyacaksın ulan!

  • 44. ölen rüzgar çetin öldüren alkollü polis olsaydı

    ölen ethem ya da berkin, öldüren de polis olsa polis yırtar da... rüzgar olunca yağsız kazığa oturturlar kanımca.

  • 45. kemalizm türkiye'deki tüm kötülüğün kaynağıdır

    mustafa kemal atatürk eli dokunmamış suudi arabistan, iran, ırak, suriye, afganistan gibi müslüman yoğun toplumların şahane durumunu görünce hak verdiğim önerme. atatürk olmasa huzur içinde yaşayıp gidecekmişiz gerçekten.

  • 46. kapıda ödeme sistemiyle konyanın silah basması

  • 47. osmanlı kuruluyor padişah tayyip bey olacak

    gezi parkında genç ve barışçıl bir kitle ile uğraştınız. işi bu noktaya sürüklerseniz karşınızda yine size gül atacak insanlar beklemeyin.
    15 temmuz'da dışarı çıkan kesimin hatrı sayılır bir bölümü vatan elden gidiyor diye çıktı. bir kısmı da militan radikal islamcılardı.
    elinizde sadece radikal islamcılarla kalırsınız uyarayım. atatürk'ün ömrü yetmedi ama onun yarım bıraktığı işi tamamlarlar. oturun köşenizde islamcılık oynayın işte. vahdettin gibi kaçacak yeriniz de yok.
    alayınızı sikerler.

  • 48. mehmet topal

    eleştiri alınca herkesten tek tek hesap soranların bir sıralar kaptan olduğu milli takımda "kötü oynadığımız zamanlarda istediğiniz her şeyi söyleyebilirsiniz." demiş futbolcu.

    adamsın. teşekkürler.

  • 49. türkiye'nin ırak ve suriye'yi topraklarına katması

    bin yıllık problemdir bu. osmanlıda tavan yapmıştır bu problem.
    tarihe farklı bir perspektiften bakmak gerekir.
    mesela sultan muratın öldürülmesi dahi osmanlı içinde doğuya yönelelim, batıya yönelelim meselesi sonucundadır ve doğucular batıya yönelinmesi gerektiğini savunan sultan murat'ı kosovada öldürmüşlerdir.
    bu konuda ne sırp tezleri, ne osmnalı tezeri doğru değildir. uzun uzun yazmayacağım.
    yavuz sultan selim efendi de çölleri almak için doğuya yönelmiş saftirik bir hükümdardır, oysa batıya yönelse, italya, avusturya, almanya diye sınırlarını iskandinavyaya falan dayandırsa daha farklı olurdu. ama insan yaşamayan çölleri fethederek tarihe büyük hükümdar diye geçirilmiştir. 100 km2'ye 10 insan düşen bir coğrafyanın fethi kolaydır çünkü.

    neyse sonuca gelelim bugün hala bu batı doğu meselesi sürmektedir. birileri yüzümüzü batıya dönelim derken diğerleri doğuya dönelim demektedir.
    enteresan olan yüzümüzü doğuya dönelim diyenler savaş çığırtkanlığı yapmaktadırlar.
    yavuzun fethettiği çöllerde artık o kadar az sayıda insan yaşamıyor.
    yüzünü barış içinde batıya dönen kazanacaktır.
    o topraklar türk çocuklarının kanıyla yıkanacaktır.
    ne kadar seviyorsunuz toprağı kanınızla beslemeyi.
    oysa toprak kök salmak içindir.
    size ait olmayan toprakta kök salmaya çalışırsanız o toprak sizi yutacaktır.

  • 50. 5 ekim 2016 fatih terim basın toplantısı

    demogojiden ibaret konuşmadır. kendisi çıkıp "şu şu şu" yaşandı demediği sürece söylediği her şey boştur.

    oyuncular da fatih terim de parayı cukkaladı. linç edilecekleri için korluyorlar; eveleyip geveliyorlar.

    erkekse çıkar arda'yı şundan almadım, euro 2016'da böyle böyle oldu der. ama yok. laf ebeliği.

    geçiniz.