Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. 13 ocak 2016 sedat peker'in açıklaması

    bunun üzerine savcılar derhal selahattin demirtaş hakkında soruşturma açmalıdır.

  • 2. ekmeğini yediğin devlet

    26 yıllık boktan hayatım boyunca duyduğum en şuursuz kalıplardan biri. belki zirvede belki ikinci.

    arkadaşım devlet hayrına mı veriyor? bir ülkede -ki türkiye oluyor bu- açlıktan, fakirlikten ölen, intihar eden insanlar varsa kim devletin ekmeğini yiyor olabilir? devlet bünyesindeki birkaç istisna mevki hariç herkes çalıştığı için kazanıyor parasını. bu kalıbı kullanırken de sanki türkiye çok özel bir yermiş de, bütün vatandaşlarına 12 yaşından itibaren kayıtsız şartsız her ay üç bin lira para veriyormuş gibi bir vurgu veriyorlar.

    hangi ülkede doğarsan doğ, çalışıp ekmeğini kendin kazanmak zorundasın. ülkedeki şartlar iyi olur ya da kötü olur, tartışılır. vatandaşa, öğrenciye sırf bu nitelikleri yüzünden karşılıksız para veren gelişmiş ülkelerde de yine kendi parasını kazanan çoğunluğun huzurunu idame ettirmek için yapar devlet bunu. yani yine toplumun iyiliği için yapılır.

    devlet, basitçe, insanların huzurunu tahsis etmesi gereken bir organizasyon ya da kurum olarak tanımlanabilir. türkiye'de ise tapılan bir kurumdur devlet. sanki tüm toplumun değil, sadece onu yalayanların, ona övgüler dizenlerin, onu sapıkça yüceltenlerin huzurundan sorumluymuş gibi hareket edilir. devleti eleştiremez, yanlış yaptığı şeyleri söyleyemezsin. devlet daima en doğrusunu yapar, bilir. ona karşı bir şey söyler, eleştirirsen hemen zindana atılırsın, hain ilan edilirsin, hakkında ''gereği yapılır'', iyiliği için de çalıştığın toplum nezdinde iftiralarla itibarın karalanmaya çalışılır, çamur atılır, alçakça linç edilirsin, ezilirsin, tehdit edilirsin, yeri gelir öldürülürsün. sıfatın, yaptıkların, ülkeye kazandırdıkların ne olursa olsun göreceğin muamele aynıdır. iktidarda kim ya da hangi görüş hakim olursa olsun, onları o konuma getiren de yine mevcut devlet anlayışı olduğundan devlet yalayıcıları daima refah içinde yaşar, başlarına bir şey gelmez. bugün, ulus, milliyet, din vb. kavramların, insan faktörünün önüne geçtiği, kör ettiği türkiye ve benzeri tüm ülkelerde aynı aptal ve sakat devletçilik anlayışı hakimdir. apaçık bir şekilde halkı bu değerler üzerinden sömürme üzerine kurulu bir anlayış vardır.

    dünyanın, vatandaşlarına* en fazla zulüm eden, onları açlıkla, fakirlikle sınayan, kaos yaratmakla tehdit eden, çıldırtan, delirten, oecd'nin gelir dağılımı eşitsizliği listesinde (son listede dünya'da beşinci, avrupa'da birinciyiz) her yıl, hiç şaşmadan zirvede gezen* ülkelerden* birinde, böyle iğrenç, aptalca, bu kadar oksimoron bir deyiş türetilmesinin ve toplum tarafından benimsenerek olur olmadık her yerde bu kadar çok kullanılmasının tek açıklaması halkın çoğunluğunun ya gerizekalı ya da cahil olmasıdır benim gözümde. elbette devletin düzgün işlemesi, görevini layıkıyla yerine getirmesi için ona bakacak, onu gözeteceksiniz ama bu şekilde mi? ben başka mantıklı bir şey bulamıyorum bunca sıkıntıya rağmen devlet kavramına bu kadar ahmakça(!) kıymet verilmesine. ''lan o kadar denedik bu tuttu gibi. pek olmadı da gibi ama bunu da kaybetmeyelim bari...'' düşüncesi de olabilir bak.

    bacağım girsin devlete.
    gel beni al lan.
    gel beni al!

  • 3. vizesi sıfır olan dersin finaline girmek

    vize : 0
    final : 0
    büt : 72
    sonuç : cc

    buda kanıt.

    http://i.hizliresim.com/6593y3.png

    edit : özel mesajlarınız için teşekkürler inandım ve başardım. herkes yapabilir zor birşey değil. burdan sınava girecek arkadaşlara tavsiyem asla pes etmemeleri, hayallerinin peşindskjdasdas

    edit2 : geçme notu yoktu o zaman çan eğrisi vardı sınıfın ortalaması da düşüktü. mezun olalı 3 yıl oldu bu arada.

    edit3 : arkadaşlar ismim bahar değil. dersin dönemi "bahar". bayan olduğumu zannedip bana gülücüklü tebrikler yazıp facebook istemeyin lütfen ayıptır amk :(

  • 4. 2016 grip salgını

    ciddi şekilde ülkeyi saran salgın. sağlık bakanlığı her zamanki gibi ölü taklidi yaparak olayı savuşturmaya çalışıyor.

    kesin bir şey var ki lanet bi grip yayılmış durumda ve insanlar ölmeye başladı. acil, kbb, göğüs bölümleri ağzına kadar dolu hastalarla. ben kaç senedir böylesini görmedim. üstelik başka şehirlerde oturan eş dost da aynı durumda. herkes hasta. üstelik acile gelen hastanın da 2 3 serumda ateşi düşüyor.

    peki sebep ne? domuz gribi falan değil öncelikle. o geçti gitti. herkes geçirdi, ölen öldü kalan bağışıklık kazandı. üstelik bu gribi geçirmekte olan birisi olarak söyleyeyim ki bu daha farklı. çok daha ağır, çok daha fazla süründürüyor.

    bana kalırsa sebebi hiçbir sağlık taraması görmeden sınırdan alınan mülteciler. zaten adamlarda sefalet diz boyu hastalık için mükemmel ortamı yaratmış olmaları pekala mümkün.

    edit: dedim ya salgın işte ortalık karışmış haliyle. gerçi sabah bu entry'i girdiğimde bu kadar dikkat çekeceği aklıma gelmezdi açıkçası. o yüzden öyle çalakalem yazdım. bazısı bu yüzden, bazısı harbiden salak olduğu için yazdığımı anlamayıp bana çemkirenler olmuş.

    başta şunu bi belirteyim ben işin içindeyim zaten. grip nedir nezle nedir bunları ekşiden öğrenecek değilim okulunu okuyorum kaç senedir.

    ama ufacık bilgilendirme olsun diye şunu söyleyeyim sadece. tvde bağırıp durdukları domuz gribi falan hikaye. bi tane grip var influenza a. bu lanet şey genetik shift ve drift diye iki kavram ile genetik yapısını ve dolayısıyla protein iskeletinin komponentlerini değiştiriyor. hemaglütinin ve nöraminidaz. h ve n. h1n1, h2n2, h314n314 bunun varyasyonları sadece. çözüm mü ne? insanoğlunun ilk defa çin'de 2600 sene önce çiçek hastalığı için bulduğu şey. yani aşı.

    şimdi ben bunu söyleyince bazı süper salaklar dönüp diyecek ki sen aşı reklamı yapıyorsun. ki demiş de zaten birisi. öncelikle şunu söyleyeyim o parasetamoller, ibuprofenler, ağrı kesiciler ve daha 10larca sayılabilecek ilaç bedava mı? öpücük karşılığı mı veriliyor? muayene ücreti var hani bildin mi sgk eczanelere kestiriyor. onlar sana bana devlete maliyet değil mi?

    zamanın birinde dönemin başbakanı çıktı dedi ki "ben aşı vurdurmam". gitti artık o adamı destekleyen %40 50 neyse hayatta aşı falan olmaz. yani bu işler siyasi işgüzarlıklar için fazla hassas. aşı olmak kötü bir şey değildir. özellikle risk grubu çocukların ve yaşlıların vurulması hayat kurtarır. buna sağlık personeli ve toplu ortamlarda yaşayan öğrenciler gibi insanlar da eklenmelidir.

    ortada bir salgın var. kabul edin yada etmeyin. ben hastanemin bu kadar grip hastasıyla dolduğunu ne gördüm ne duydum bu kadar zamandır. buraya girilen entryler de aynı aslında. yani şu küçük grupta bile 100 120 kişi hasta. tvde bağırıp duruyorlar domuz gribi diye. sağlık bakanlığı çıkıp herkesi doyuracak bir açıklama niye yapmıyor onu merak ediyorum ben. atom mu parçalıyorlar napıyorlar yani nedir? çık açıkla, şu anda şu seviyede, ileride böyle olmasını bekliyoruz, şu önlemleri aldık, şunları da yapacağız vs. ama yok.

    suriyeliler meselesine gelince: bunlar sınırdan ilk alındığı zamandan beri bilinen bir şey. yahu kimliği belirsiz adama sen zaten neyin sağlık taramasını yapacaksın? adamın adı ne onu bile tam bilmiyorsun. velhasıl elini kolunu sallaya sallaya girdi bu adamlar. aynı şekilde de edirne'ye kadar geldiler.

    bakın arkadaşlar daha önce de bir entry'de bahsettim. biz suriye'ye göre sağlık açısından çok önde bir ülkeydik. idik. artık değiliz. artık kızamık gibi, tuberküloz gibi, çiçek gibi hastalıklar hortladı. ülkede hiç olmayan hayvan hastalıkları, parazitler geldi. grip mi gelmeyecek?

  • 5. ak parti'ye oy kaybettirecek yegane şey

    tayyip erdogan'in cikip artik oy vermeyin yeter demesi, baska turlu oy vermeyi birakacak gibi degiller.

  • 6. sefa kalya

    kimdir bu adam?bedava biletten dünyaları kazanmış, önüne çıkanı senelerce dövmüş, dövdürttmüş... ailesiyle gelen insanlara bile küfür etmiş ettirmiş, her türlü dalavereyi yapmış bilmem ne... daha neler yazmak istiyorum da...

    ve bakıyorum fenerbahçe muhabirleri koskoca gazeteciler, editörler "fenerbahçe tribünlerinin başısağolsun" falan yazıyor... "fenerbahçe'nin başısağolsun" diyen bile var.

    nereden fenerbahçe'nin başısağoluyor? yazık harbi yazık...

  • 7. milletvekillerinin 8 implant hakkının olması

    bugün öğrendiğim saçmalar saçması bir prosedür. diş implantının estetik sayılıp devlet tarafından ödenmemesini anlayabiliyorum.bildiğim kadarıyla çoğu ülkede de böyle.ancak asgari ücretin neredeyse 15 katı maaş alan milletvekillerine böyle bir hak tanınıp vatandaşa tanınmıyorsa ortada bir sıkıntı olduğu kesin.

  • 8. tüm çaylaklar onaylansın ve yazar alımı kapansın

  • 9. 13 ocak 2016 kiena kebap sipariş rezaleti

    kebap, kola, puding o ne biçim menü lan o nasıl bir mide.

  • 10. kadınların bitmek bilmeyen adam gibi adam arayışı

    hep bir isyan, hep bir özlü sözle gönderme, hep bir 'adam'lık vurgusu içeren instagram paylaşımları ile kendini gösteren arayıp da bulamama hali.

    ara ara kaybolup yeni sevgilileriyle resim paylaşırlar. bir süre sonra o kişi de 'adam' olmadığından ilişki biter ve yine adamlığa gönderme başlar.

    bu adam gölge adam sanırsam.

  • 11. metroda sakallı erkek görmek istemiyoruz

    - sakal olmasın
    - bıyık olmasın
    - göbek olmasın
    - metroda, ayakta kitap okumasın
    - otururken karşısına bakmasın
    - uzun saç olmasın
    - beyaz gömlek olmasın
    - siyah tişört olmasın
    - içinde atlet olmasın
    - metroya binmesin, metrobüs kullanmasın falan filan...

    ne olsun lan? kartonpiyerden mumya yapıp mı bindirelim metroya, nedir yani derdiniz? erkek lan işte, tipi belli genetiği belli. malzeme bu.

    bence bunu sözlüğe yazmak yerine gidip bizzat uyarmalı muhataplarını. daha iyi sonuçlar alınabilir belki de;

    + beyefendi rica etsem, lütfen ilk durakta inebilir misiniz? sakallı erkek istemiyoruz da biz.
    - tabi ki inerim, sizin göz zevkinizi bozmamak bizim asli ve birinci vazifemiz. verdiğimiz rahatsızlıktan ötürü özür dileriz.
    + ayy resmen bana yazıyo!!! terbiyesiz, gerizekalı...

  • 12. 13 ocak 2016 haberay'ın paylaşım yaptığı fotoğraf

    notu en başa yazıyorum; teyzenin izni var.

    "13 ocak 2016 haber ay sayfasının bana ait bir fotoğrafı izinsiz paylaşması"

    bu entry'yi girme amacım şu, ne yapabilirim?
    sonuçta ortada bana ait bir fotoğrafı benden izinsiz paylaşım var. buna çok kez denk geldim ama senin benim gibi insanlar paylaştığı için uğraşmadım aksine hoşuma da gitti. ama şuan paylaşan 4 küsür milyon takipçisi olan bir sayfa, en azından bilgilendirselerdi yok diyeceğimi de sanmıyorum. bu basit bir şey gibi görülebilir ama emek hırsızlığı her yerde her konuda emek hırsızlığıdır. amatör bir yönetmenin filmini ünlü bir yönetmen aynı şekilde alıp kendininmiş gibi paylaşsa nekadar doğru olur? yerli otomobil diye piyasaya sürülen otomobil "ulan ecnebinin yaptığının aynısını almışsın bu mu yerli otomobil" diye eleştirilmedi mi?

    ilgili fotoğraf

    fotoğraf kendi facebook ve instagram sayfamda var, instagram hesabım kendi halinde popüler sayılır. lakin her ikisini de buraya girmenin doğru olmayacağını düşünerek ekran görüntüsünü aldım.

    bana ait olduğunun kanıtları
    instagramdan
    farklı açıdan
    sağ altta tarihe bakabilirsiniz 52h (52 hafta) yazıyor. yani 52 hafta önce çekmişim.

    bunun gibi başka paylaşımlar da yapılmış, büyük ihtimal onların da haberi yoktur.

    fotoğraf bir hafta önce paylaşılmış lakin benim bugün arkadaşlarımın uyarısı üzerine haberim oldu. yaptığımız yorumları da sayfa yönetimi silmiş, beni engellemiş ve yorum yapamıyorum.

    sermayeleşmeden gerek okuduğum bölüm gereği gerekse insani olarak pek haz etmem. yukarıda da belirttiğim gibi, birçok şahıştan bana ait fotoğrafları sayfasında kendisinin gibi paylaştığını gördüm hiç ses etmedim ama şuan bahsi geçen kişiler bizim emeğimiz üzerinden reklam geliri kazanan kişiler. takdir senin sözlük.

    eklenti: maşallah linçe başlamışsınız, beni linç edeceğinize o sayfayı edinsene genşler. parasının amına koyim afedersin. haberay bana sanki para mı verecek hemen işi paraya bağlamışsınız. millet uzayı fotoğraflıyomuş da bilmem ne. e sen de fotoğrafla oğlum niye duruyosun? uzayı piksel piksel çekemedik diye suçlu mu olduk? evet fotoğrafı telefonla değil ama senin kullandığın telefondan ucuz bir dslr makine ile çektim, o makineyi dişinden tırnağından arttırarak alınca da ortaya çıkardığın şeylerin kıymeti oluyor. ayrıca ben fotoğrafçıyım iddiasında mı bulundum? fotoğrafı sadece fotoğrafçılar mı çeker? siz niye her haltı bukadar iyi biliyosunuz? bana yardım edeceğinize bir de geçmiş langır lungur konuşuyosunuz. sizde suç yok başlığı açan beni bilmem napmak lazım.

    eklenti 2: (bkz: duke leto) isimli arkadaşıma teşekkürler, tarifi üzerine google'a dmca bildiriminde bulundum.

    (bkz: sonuç): fotoğraf siteden kaldırıldı. peki bizim varmamız gereken sonuç ne? biz dünyada çok çok önemsiz görünsek, milyarların içinde tek kişi olsak da unutmayın o milyarlar bizimle oluşuyor. dünyadaki her "önemsiz bir kişi"ler ile şirketler malına mal katıyor, devletler ayakta duruyor. biz önemliyiz yani, o yüzden bizim hakkımız da önemli. belki benim bu küçük hak arama olayımla o haber sitesinde hiç bir değişme olmayacak, ama aynı şekilde senin de hakkın yendiği zaman bu anı hatırlayacaksın ve aynısını yapacaksın, sonra senden gören başka biri aynısını yapacak, bu hak ihlalleri artık korkulur hale gelecek.

    bugün istanbulun beşiktaş ilçesine gidin yerde bir tane çöp bulamazsınız. aynı istanbulun yürümeyle bir saat mesafedeki eminönüne gidin çöpsüz tek metrekare bulamazsınız. sebebini anlamanız için de beşiktaş ve eminönünde hemen önünüzden yanınızdan gelip geçen insan profiline bakın. beşiktaşta çöpü yere attırmayan senin vicdanın değil oranın insanının vicdanıdır. bize oranın insanının vicdanı lazım. zira yere çöp atmayan insan aslında sana saygısından atmıyordur, orasının sadece kendine ait olmadığını bilir. bilir ki herkes kendi kapısının önünü süpürse dünya güzelleşir. bilir ki dünya iyilikle güzellikle kurtulacaktır.

  • 13. avm asansörlerini işgal eden tipler

    mümkün mertebe uzak dursak da avm'lere bebek arabasıyla gitmek zorunda kaldığımız her seferde karşılaştığımız uyuz tiplerdir.
    dün akşam yine karşılaştık bu tiplerle.
    yürüyen bant olan katlarda zaten kesinlikle kullanmıyoruz asansörü ama yürüyen merdiven olunca güvenlik nedeniyle mecburen binmek gerekiyor asansöre. ama ne mümkün bir sürü gereksiz tip yüzünden binebilmek. adam 1 ya da 2 kat çıkabilmek için yürüyen merdivenin hemen yanındaki asansörün önünde 10 dakika bekleyebiliyor. fıttırıyorum. lan sen gezmeye gelmedin mi bu nalet yeri? geze geze çıksana amk yukarı! yaşın en fazla 30! nasıl bir robotluk bu!

    asansör geldiğinde binebilmek de ayrı bir macera. bebek arabasının yanlarından önümüze geçip binebiliyor insanlar. sıra mıra hak getire. öncelikli olmamız gerektiğini tamamen bir kenara bırakıyorum zira burası türkiye.

    bazen yavruyu kucağıma alıp yürüyen merdivene kaktırıyorum arabayı iki büklüm çıkıyorum üst kata.

    edit: anne değil baba yazdı.

    edit 2: öncelik tanımlanmamış diye atlamış sazan. tanımlanmış tabi ki. asansörün önünde öncelikliler diye bir tabela var ve orada bebek arabası işareti var. işte bu beyinsizler asansörleri işgal eden.

    edit 3: ha bir de memleketi bilmezmiş gibi ne işi var avm'de demiş. lan biz çok mu meraklıyız gidip onca insanın içinde sıkış tıkış hareket etmeye. 'zorunda kaldığımızda' yazmışız bak oraya. yani bu avm denen yerlerden tamamen uzak durmak artık çok zor. illa ki bir işini orada görmen gerekiyor. siz okküzsünüz diye biz kendimizi mi sakınalım. bunu sokak köpeklerine karşı yapıyoruz biz. ısırırlar diye gitmiyoruz onların takıldığı yerlere. sen de mi bu muameleyi istiyorsun. bu heyvanlar yüzünden gitmiyorum mu diyelim.

  • 14. düzenli sevişen erkeğin tipinin seksileşmesi

  • 15. robin van persie

    dünya'da yılın golü bildiğimiz ilhan cavcav'ın takımı gençlerbirliği'ne karşı miroslav stoch tarafından atılmıştı arkadaşlar. bütün dünya o gün o golü izledi, herkes takdir etti. van persie'nin güzel gol attığı takım giresunspor olduğu için gol değerinden bir şey kaybetmiyor. insanların taşaklarını yeme sebebi de giresunspor'a karşı iyi oynuyor olması değil, çok yetenekli olmasından ve attığı golle de bunun bir kısmını fenerbahçe forması altında sergilemiş olmasından. iyi akşamlar.

  • 16. charlie hebdo'nun aylan bebek karikatürü

    birazdan dangalağın birinin gelip çok ince mizah içerdiğini, herkesin anlayamayacağını, çok komik bulduğunu ve ifade özgürlüğü denen bir şeyin olduğunu söyleyeceği karikatür.

  • 17. 16 ocak 2016 beyaz show

    kanal d yayın akışında görülen ve muhtemelen gerçekleşecek programdır.

    olaylar şöyle cereyan eder:

    - program başlar, beyaz ciddi bir yüz ifadesiyle geçen hafta yaşananlardan bahseder.
    - alkış kıyamet kopar, araya bir vtr girer.

    ve program kaldığı yerden normal seyrinde devam eder.

  • 18. 14 ocak 2016 pkk diyarbakır saldırısı

    http://i.hizliresim.com/o7llyp.jpg
    http://i.hizliresim.com/zrbbj9.jpg
    http://i.hizliresim.com/go00yv.png
    http://i.hizliresim.com/65xxy3.png
    http://i.hizliresim.com/3yqqpr.png
    http://i.hizliresim.com/roppoa.png
    http://i.hizliresim.com/pbww6q.png
    http://i.hizliresim.com/knwwor.png
    http://i.hizliresim.com/yrnn6j.png
    http://i.hizliresim.com/8dddzk.png
    http://i.hizliresim.com/d4dddl.png
    http://i.hizliresim.com/jvww6j.png
    http://i.hizliresim.com/2899an.png
    http://i.hizliresim.com/bdaazd.png
    http://i.hizliresim.com/orkkv7.png
    http://i.hizliresim.com/lvwwze.png
    http://i.hizliresim.com/vvmmdp.png
    http://i.hizliresim.com/qpwwdv.png
    http://i.hizliresim.com/mlvvv7.png
    http://i.hizliresim.com/xlxxmo.png
    http://i.hizliresim.com/bjggvn.png
    http://i.hizliresim.com/dkggvq.png
    http://i.hizliresim.com/5mqqaa.png
    http://i.hizliresim.com/a5kkoq.png
    http://i.hizliresim.com/yrno5d.png
    http://i.hizliresim.com/8ddned.png
    http://i.hizliresim.com/d4dyky.png
    http://i.hizliresim.com/m1kj82.png
    http://i.hizliresim.com/e5ryed.png
    http://i.hizliresim.com/289eqo.png
    http://i.hizliresim.com/bday9g.png
    http://i.hizliresim.com/ork6zq.png
    http://i.hizliresim.com/lvwbzp.png
    http://i.hizliresim.com/vvm3yr.png
    http://i.hizliresim.com/nlwjga.png
    http://i.hizliresim.com/vnpjod.png
    http://i.hizliresim.com/l1nooz.png
    http://i.hizliresim.com/gzw9m2.png
    http://i.hizliresim.com/92ddzq.png
    http://i.hizliresim.com/qpwjow.png
    http://i.hizliresim.com/mlvaaa.png
    http://i.hizliresim.com/qz7pov.png
    http://i.hizliresim.com/bjgl7v.png
    http://i.hizliresim.com/dkg7gl.png

  • 19. türkiye'nin girişine yazılması gereken söz

    (bkz: olay yeri girilmez)

  • 20. yeni evli çift aktiviteleri

    eve misafir çağırıp yemek masasında selfie çekmek.

  • 21. 13 ocak 2016 istanbul ışığı

    bir hafıza silme olayıdır. büyük ihtimalle hiçbirimiz şu an topluca yaşadığımız bir olayı hatırlamıyoruz.

  • 22. ay'da beton atınca kaç günde kurur

    kendimize göre bazı projelerimiz olduğundan, cevabını merak ettiğim soru. mantıken hemen kurur diyorum ama, bir astronot arkadaş kafamı karıştırdı. "sekiz on senede anca kurur, hiç girme bu işlere..." diyor. ya bir şey biliyor da söylüyor ya da hasedinden önümü kesmek istiyor. sanki biz bu işin fizibilitesine bakmıycaz, sanki bizim nasacı olsun, yapı denetimci olsun, hiç ahbabımız yok...

  • 23. latin amerika baharı

    https://www.youtube.com/…gqyidcfste1e30kqidpzm3ufg5

    * küresel kutuplaşma hızla sürüyor, 12 ocak 2015'te abd deniz kuvvetleri muharebe başkanı john richardson, ülkesinin soğuk savaş bittikten sonra ilk kez rus ve çin donanmalarının rekabetiyle karşılaştığını açıkladı.

    ***

    1* geçen yıl burada türkiye'nin abd tarafından nasıl kıskaca alındığını, akp döneminde türkiye'nin abd ile nasıl ittifak kurduğunu ve daha sonra bu ittifakın nasıl, ne zaman ve neden bozulduğunu anlattım. yaklaşık iki ay önce de, ittifakın yeniden kurulmaya başladığını söyledim.

    2* bu ittifakın kurulmasına neden olan etkenler zorunlu faktörlerdi. yani temelde akp'nin önünde üç seçenek vardı; ya bir kaç yıldır istemeden de olsa sürdürdüğü "kafasına göre" tavrını bırakıp yeniden "ittifak" kuracaktı, ya ipleri koparıp rusya'nın saflarına geçecekti, ya da bağımsız ve tarafsız bir politika sürdürecekti. akp, geçmişten gelen yakınlığa dayanarak güvenli limana geri döndü ve abd ile yeniden müttefik oldu. fakat türkiye eskisi gibi güvenilir bir müttefik değildi. bu nedenle bir daha limandan istediği gibi çıkamaması için gemileri yakması gerekiyordu. türkiye gemileri, rus uçağını düşürerek yaktı ve rusya'ya bir daha asla yanaşamayacağı şekilde elveda dedi. bu hamlenin bedeli türkiye'nin rusya'yla 15 yıldır iyi geçinme politikasını çöpe atmasıydı.

    3* fakat bu yeterli mi? hayır. türkiye'nin abd blokuna dahil ülkelerin bazılarıyla problemi var: israil, mısır... türkiye bu ülkelerle de barışmak zorunda. zira, bu ülkeler gelecekte yaşanacak çatışmalarda türkiye'nin bulunda safta yer alacak kardeş ülkelerdir. türkiye'nin hem abd safında yer alıp hem de mısır'a düşmanlık beslemesi mümkün değil. pekala hem mısır'la hem de israil'le barış olacak. sadece toplumun uyuşturulması ve konuya tepki vermemesi için ortam hazırlanıyor. barış olacak, yavaş olacak, sindire sindire olacak ama sonunda olacak. edilen onca lafa rağmen olacak.

    4* abd, türkiye gibi iktidarın ikna edilebildiği ülkelerde, basit tavizler ve yardımlar karşılığında tahakküm kurabiliyor. fakat abd emperyalizminin yeminli düşmanlarının olduğu ülkelerde hükümetin değişmesi şart. hele ki rusya ile yaşanan karşılıklı kutuplaşma döneminde anti-amerikancı hükümetler rusya'nın potansiyel müttefiki demektir. bu ülkelerden biri de arjantin.

    5* arjantin, ikinci dünya savaşı ve sonrasında anti-amerikan çizgiye kayan ülkelerden. 1946 yılında iktidarı ele geçiren juan peron sıkı bir abd karşıtıydı. peron, soğuk savaş sırasında komünizm ve kapitalizm dışında başka bir yol daha olabileceğini öne sürdü. üçüncü yol terimi böyle ortaya çıktı.

    6* devletin hakim olduğu sanayileşme, dış borçların ödenmesi, dış politikada tarafsızlık, demir yolları, seçme ve seçilme hakkı, kadın hakları ve sosyal reformlar... peron, ülkesini savaşların ve problemlerin uzağında yönetmek istedi. fakat zamanla artan yolsuzluklar, otoriterizm ve halkın hoşnutsuzluğu, kilisenin 1955'te kendisi aforoz etmesi ve askerin verdiği desteği çekmesi onun sonu oldu. ülkeyi terk etti fakat ardında "peronizm" gibi bir akım bıraktı.

    7* ilerleyen yıllarda peronizm evrim geçirdi. abd karşıtı partiler gibi, sermaye dostu partiler de peronist olabildi. bu anlamda peronizm bir tür popülizm halini aldı. söz konusu evrim, türkiye'de de hem sağ sem sol partilerin atatürkçü olabilmesi ile benzeşir nitelikte. 90'lı yıllarda latin amerikanın genelinde yaşanan amerikan tahribatı, 2000'lerin başında sol rüzgarlar estirdi. 2003 yılında yapılan seçimlerde neo liberal carlos menem ve anti-amerikan nestor kirchner karşı karşıya geldi. seçimi kirchner kazandı. bir kaç sene önce de venezuela'da anti-amerikancı hugo chavez iktidara gelmişti.

    8* nestor dört yıl boyunca iktidarda kaldı. peşinden eşi cristina iki kez seçildi. fakat üçüncü kez seçilmesi mümkün değildi. yasalar buna engeldi. üçüncü seçim 2015'te yapıldı. yani geçtiğimiz kasım'da. kirchner'lar aday olamadılar ama aynı görüşü destekleyen daniel scioli'yi aday gösteriler. karşısında ise neo liberal, piyasaların desteklediği mauricio macri vardı. seçimi macri kazandı.

    9* financial times seçim sonuçlarını "arjantin'den piyasaları sevindirecek güzel haber" olarak açıkladı. piyasalar, ki piyasalar deyimi amerikan güdümlü küresel finans sisteminin parçalarıdır, arjantindeki seçimi macri'nin kazanmasından ötürü mutlu oldular. fakat tavsiye vermekten de geri durmadılar. financial times gazetesi bir yandan macri'nin iktidarını kutluyor, öteki taraftan da "artık arjantin yabancı sermayeyi ülkeye çekecek kanunları çıkarmalı" öğüdünü veriyordu.

    10* batı macri'nin galibiyetini büyük sevinçle karşıladı şüphesiz. zira, latin amerika'nın genelinde anti-amerikancı bir hava vardı. bolivya, kolombiya, ekvador, venezuela, brezilya gibi ülkeler batı'nın sistemine dahil olmakta direnen problem ülkelerdi. brezilya brics'in üyesiydi. venezuela'da chavez sıkı bir anti-kapitalist'ti. amerikan sermayesi bu ülkelere giremiyor, yatırım yapamıyor, büyük kârlar elde edemiyor, ülkelerin kaynaklarını işletemiyordu.

    11* kirchner'ler de anti-amerikancıydılar ve arjantin'i amerikan sisteminin dışında tutuyorlardı. 2003'ten beri görevdeydiler, yani akp'nin türkiye'de iktidar olmasından bu yana... iki ülke de 1998-2002 döneminde krizler yaşadı. ekonomiler büyümedi. ve iki ülke de 2002-2003'te seçimler yaşadı. arjantin'de anti-kapitalist krichner'ler, türkiye'de ise neo-liberal akp iş başına geldi.

    * kirchner hükümeti iktidara gelir gelmez neo-liberal politikaları terk etti. arjantin imf'ye olan borcu ödemeyi reddetti. türkiye ise imf yardımlarını kabul ederek fonun tavsiye ettiği politikaları bir bir uyguladı. türkiye'ye bunun karşılığında yabancı sermaye yağdı. arjantin ise yabancı sermayeden mahrum kaldı. çünkü piyasaya göre arjantin "güvenilir olmayan ülke" konumundaydı.

    12* türkiye abd odaklı yabancı sermaye ile büyürken arjantin daha da ileri gitti, petrol şirketlerini kamusallaştırdı. merkez bankasının bağımsızlığını azalttı. abd sermayesi yerine anti-amerikan latin amerika ülkeleri ile iş birliği yoluna gitti. bu dönemde arjantin ortalama %4,3 büyüdü. türkiye ise %3,7 büyüdü. sonuçta global piyasaların olmazsa olmazı "neo-liberal" reçeteyi uygulayan türkiye, o reçeteyi yırtan arjantin'den daha az büyümüştü. bu tablo global ekonomik dayatmaların aslında vazgeçilmez şeyler olmadığını gösteriyor.

    13* 2011 yılında türkiye'nin abd ile olan ittifakı çatırdayınca yabancı sermaye desteği azaldı. neo-liberal çevrelerle sıkıntılar baş gösterdi. uluslararası alanda erdoğan'ın itibarı törpülendi. aynı çevreler bir yıl sonra arjantin'de kirchner hükümetini hırpalamaya başladı.

    14* 2009 krizi ile birlikte daralan ekonomi, arjantin ekonomisini oldukça zorladı. elektrik kesintisi, temizlik sektöründeki grev nedeniyle yığılan çöpler, metro grevleri ve uzayan otobüs kuyrukları kirchner hükümetini sarsmaya başladı. enflasyon arttı, işsizlik patladı ve muhalif kesimlerin eleştirisi artmaya başladı. bu durum kirchner'i otoriterleştirdi. enflasyon %25'i bulunca tahtı sallanmaya başladı. 2013 yılında ingiltere'nin arjantin açıklarındaki falkland adalarını işgale meyillenmesi krichner hükümetini harekete geçirdi. bu ihtimale şiddetle karşı çıkıldı. böylece kirchner sorunu uluslararası bir hal aldı.

    15* aynı günlerde kirchner'in kanser olduğu haberleri yayıldı. ilginçtir, venezuela lideri chavez, brezilya lideri rousseff, paraguay lideri lugo ve kolombiya lideri santos’a da kanser teşhisi konulmuştu. kirchner'e yapılan taarruzların bir diğeri de tayt giymesiydi. 2013 yılında tayt giyen kadın lider, tüm dünyada haftalarca konuşuldu. kirchner problem kadındı, fakat onu problem yapan şeyin piyasalara karşı tutunduğu bağımsız tavır olduğu asla konuşulmadı.

    16* kirchner adeta boğuştuğu finansal çevrelerin elinden kaçabilmenin yolunu yeni gelişen alternatif ekonomik akımda farketti. 10 eylül 2015'te açık bir şekilde "brics'in a'sı eksik" diyecekti. brics, arjantin için ideal bir alternatifti. özellikle 2013'ten itibaren neo-liberal piyasaların salladığı ülkeler soluğu brics'te almak istiyordu.

    17* sonuç olarak kirchner yasa nedeniyle 2015 seçimlerinde aday olamadı. yerine gösterdiği isimse seçimi neo liberal adaya kaybetti. işte, financial times önderliğinde piyasa çevrelerinin seçim sonuçlarına aşırı sevinme nedeni kutuplaşmanın yaşandığı dünyada arjantin'in kaybedilmemesiydi.

    18* arjantin'i sıkı bir ekonomik dönüşüm bekliyordu. şili'li ekonomist andres velasco, yapılacakları bir bir anlattı. ona göre macri'nin başarısı diğer latin amerika ülkelere ilham olabilirdi. brezilya'da dilma rousseff karşıtı muhalefet gücünü artırabilir venezuela'da anti-amerikancı hükümet düşebilirdi.

    19* neticede uzun süredir arjantin'i abd'nin uzağında tutan ve brics'e göz kırpan arjantin'de hükümet devrildi ve bu haber amerikan çevrelerince mutlulukla karşılandı. arjantin'de şuan yüksek enflasyon var ve bunun önlenebilmesi için ülkeye dolar girişini hızlandıracak yabancı sermaye akışının sağlanması, öneri olarak sunuluyor. macri, bu seçeneği ne şekilde yapar bilinmez. fakat 13 yıldır kendisine problem çıkaran kirchner'lerden nihayet kurtulan abd'nin yeni hükümeti yanında tutmak için oldukça çaba göstereceği açık. macri de başlangıç olarak seçim sonrası konuşmasında venezuela’nın latin amerika’nın ekonomik bütünleşme örgütü mercosur’dan atılması için çalışacağını açıklayarak obama’yı memnun etti.

    20* macri'nin politikaları arasında, kirchner'in ödemeyi reddettiği dış borçların ödenmesi, önemli devlet kuruluşlarının özelleştirilmesi, iran'la yapılan ortak mutabakatın sonlandırılması ve arjantin para birimi pesonun değerinin düşürümesi gibi hamleler mevcut. şurası açık ki, birkaç hafta önce brics'e katılmak isteyen arjantin artık daha fazla amerikancı olacak. nitekim seçimin hemen ardından arjantin borsası %40 yükseldi. arjantin'e yapılan ilk yatırım ünlü george soros'tan geldi. macri ile birlikte ekonomiye sihirli bir el değmiş gibiydi.

    21* dünyanın hızla kutuplaştığı bu dönemde latin amerikan'ın anti-amerikancı hükümetlerinin de abd ilgisinden uzak kalması düşünülemez. tıpkı arjantin'de olduğu gibi venezuela'da yaşanan seçimler de bir o kadar kritikti. zira, venezuela 16 yıldır bolivar isimli anti-amerikan rejim tarafından yönetiliyordu. rejimin simge ismi olan chavez göreve geldiğinden itibaren ülkenin çehresini değiştirdi. amerikan sermayesini reddetti ve yabancı petrol şirketlerini kamusallaştırdı.

    22* venezuela dünyanın en büyük 5. petrol ihracatçısı olan ülkeydi ve amerikan emperyalizminin ilgisinden uzakta kalamazdı. chavez de diğer anti-amerikancı latin ülkeleri gibi, neo-liberal reçeteleri reddetti. kalkınma için latin amerika ülkelerinin iş birliğini hedefliyordu. bu manada bolivya ve küba'ya ucuz petrol sattı. chavez'in farkı, ekonomik anlamda olduğu kadar ideolojik anlamda da amerikan karşıtı olmasıydı. dünyayı amerikan hegemonyasından kurtarıp çok kutuplu bir hale sokmak temel idealiydi.

    23* chavez'in amerikan karşıtlığı daha görevinin ikinci yılında başına bela olacak ve bir darbe ile devrilecekti. fakat planlananın aksine chavez, halkın da desteğiyle bir kaç güç içinde tekrar başa geçti. dönemi boyunca amerikan karşıtlığını en açık şekilde dile getiren latin lider olan chavez, abd'nin problemli olduğu ülkelerle sıkı ilişkiler kurdu. iran'ı ziyaret etti. abd başkanı bush'tan şeytan olarak bahsetti. yaşamının sonuna kadar, yani 2013 baharına dek ülkesini abd hegemonyasından koruyan chavez, kanser hastalığı nedeniyle vefat etti. türkiye, chavez'in vefatının ardından "venezuela'nın özlem duyuğu demokrasiye kavuşmasını dileriz" diyecekti. chavez ölünce yerine nicolas maduro geçti. chavez'in politikalarını sürdüreceğini açıkladı. fakat işler, istendiği gibi gitmedi.

    24* aralık 2015'te yapılan seçimlerin ardından parlamentonun üçte ikisi muhalefetin eline geçti. abd basını seçim sonuçlarına o kadar sevindi ki, cnn sonuçları "seçimi obama kazandı" şeklinde sundu. artık yeni parlamento devlet başkanı maduro'nun görev süresini kısaltma ve chavez devrimlerini tersine çevirme yetkisine sahip. şüphesiz muhalefetin bu denli güçlenmesinin sebebi, petrole dayalı ticaretin geliştiği üretim ekonomilerinin düşen emptia fiyatları ile çin ekonomisinin sarsılması sonucunda daralan ekonomiler oldu. böylece anti-amerikancı latin ülkelerin ihracat gelirleri azaldı ve enflasyon rakamları yükseldi. ekonomik kıskaca giren ülkelerde halk çıkışı güzel günler vaad eden neo-liberal partilerde buldu.

    25* arjantin ve venezuela gibi uzun yıllardır sistemin dışında yer alan ülkelerde neo-liberal görüşlü partilerin seçimi kazanması latin amerika'da abd'nin yeniden nüfuz alanı oluşturması anlamına geliyor. şüphesiz bu durum piyasaların latin ülkelerini yeniden talan etmesinin dışında farklı bir anlam da taşıyor. sıra yavaş yavaş brezilya'ya geliyor.

    26* brezilya latin amerikanın en güçlü ekonomisi ve bu ülke anti-amerikancı olmasının yanında küresel finans sistemini dinamitlemeye çalışan brics ülkelerinin bir üyesi. latin amerikadaki sol hükümetlerin bir bir devrilmesi sıranın dilma rousseff'e gelmesine neden oluyor. brezilya'daki muhalifler, sistem değişikliği yaşayan arjantin ve venezuela gibi ülkelerin neo-liberal politikalarla "sorunlardan kurtulduğunu" görünce, ister istemez rousseff'in tahtı daha şiddetli sallanacak. brezilya'nın çökmesi ise brics idealinin içi boş ve kof bir rüyadan ibaret olduğu mesajını verecek.

    27* brezilya'daki işçi partisi hükümeti de tıpkı arjantin ve venezuela gibi uzun süredir kıskaç altında. 2013 yılından itibaren yolsuzluk iddiaları ile karşı karşıya kalan rousseff, desteğini git gide kaybediyor. tıpkı diğer latin ülkeleri gibi üretim ekonomisine dayalı gelire sahip olan brezilya da, enerji maddelerindeki düşüş ve çin ekonomisinin bozulması nedeniyle büyük oranda ihracat kaybı yaşıyor. bu durum brezilya ekonomisinin geçen yıl %4 küçülmesine ve enflasyon rakamlarının çift haneye çıkmasına neden oldu. çareyi ekonominin başına neo-liberal joaquin levy'i getirmekte bulan rousseff, bir yıl boyunca sermaye çevrelerinin istediğini yaparmış gibi görünmekte aradı. fakat bu "sahte" girişim ciddi bir sonuç vermedi. neticede bir kaç yıl önce %50 civarında bulunan rousseff desteği bugün %10'lara geriledi.

    28* newsweek, the economist, the washington post gibi dünyaca ünlü yayınlar için çalışan ünlü gazeteci mac margolis 2015'in son günlerinde, latin amerika'da yaşanan değişimi "solun düşmesi" olarak değerlendirdi. margolis bu düşüşü "latin amerika baharı" olarak görüyor ve seçimlerin ardından latin amerika ülkelerindeki anti-amerikancı havanın azalacağını öngörüyor.

    29* şurası bir gerçek ki, latin amerikada neo-liberal bir devrim söz konusu. brezilya, yani brics odaklı sol ve anti-amerikan hava değişiyor. venezuela ve arjantin seçimleri bunun bir göstergesi. yaklaşık on yıldır bölgeden dışlanan wall street, artık yavaş yavaş yeniden boy gösteriyor ve yanında latin amerika halkının seveceği "demokrasi" hediyesini getiriyor.

    30* 2011'de kuzey afrika ülkeleri için talep edilen demokrasi ve neo-liberalleşme, 2015 yılında latin amerika için istendi. fakat batı'nın tüm bu "demokrasi hassasiyeti" bir ülke için hiç önemsenmedi: suudi arabistan. tüm diğer ülkelerden farklı olarak batı, suudi arabistan için demokrasi hassasiyeti göstermiyor. buna bir tür demokrasi aldatmacası diyebiliriz. yani, uzun süredir nüfuz edemediği libya, mısır, arjantin, venezuela gibi ülkeler için demokrasi vurgusu yapan batı, konu yaklaşık seksen yıldır himayesi altında bulunan suudi arabistan'a geldiğinde demokrasi kavramını unutuyor.

    31* sonuç olarak, sadece ortadoğunun değil, dünyanın hemen her bölgesinde var olan bir kutuplaşma yaşıyoruz. latin amerika, kuzey avrupa hatta uzak doğuda... ortadoğu'da ise, özellikle 2009-2013 yılları arasında söz sahibi olmaya çalışan türkiye'nin terör ve ekonomik problemler nedeniyle gittikçe kabuğuna çekildiğini görüyoruz. sıcak yaz aylarında suriyeli sığınmacılar için tampon bölge fikrini ortaya atarak halep'i içine alan otonom bir yapının peşinde koşan erdoğan, bugüne gelindiğinde fikirlerinin çoğunu unutmuş durumda. öyle ki, kuzey suriye'de fırat'ın batısını pyd için yasak etmesine rağmen pyd o sınırı çoktan geçmiş durumda. yine de akp, batı'yla filizlenen yeni ittifakı sayesinde terörün üzerine daha etkin şekilde gitme imkanı buldu. yeni ittifak, erdoğan'ın pkk konusunda herhangi bir baskı görmeden hareket edebilmesine ortam sağladı. acaba bu ittifak olmasaydı, batı medyası güneydoğuda yaşanan sivil ölümlerini böyle görmezden gelir miydi? şüphesiz, bu sorunun cevabı evet.

    32* türkiye'nin ortadoğu gündeminden soyutlanması, suudi arabistan için yeni hareket alanları açtı. suudi arabistan'ın petrol arzını yükselterek fiyatları düşürme konusunda abd politikalarına yaptığı muazzam hizmet sonucunda bugün petrolün varil fiyatının 37 dolara düştüğünü görüyoruz. böylece ekonomisini sattığı petrolle çeviren iran ile rusya sıkı bir kıskaç altına girmiş oluyor. bu ekonomik çatışma yaklaşık 2014'ten bu yana sürüyordu. fakat geçtiğimiz bir kaç hafta önce suudi arabistan'ın aralarında şii din adamının da bulunduğu 47 kişiyi idam edince nur topu gibi bir siyasal çatışma doğdu, böylece küresel kutuplaşmanın ortadoğu ayağı netleşti: suudi arabistan-iran çatışması...

    yakında...

    http://baranbaa.blogspot.com.tr/…amerika-bahar.html

  • 24. mafya babasının akademisyenleri tehdit ettiği ülke

    bakın çok enteresan bir taraf fikirleri hoşunuza dahi gitmese bile silah ve şiddet kullanmadan ifade ediyor.

    diğer taraf ise kan banyosu hayalleri kuruyor.

    bakın bu çok enteresan bunlar olurken. mafyadan ne bekliyorsunuz çiçek mi versin diyenler oluyor.

    bakın kötülük ne kadar sıradan. ne kadar normal hale gelmiş. mafya bu elbette tehdit edecek diyorlar.

    bu saf kötülük efendim. hem de en kötüsü normallesmis kaniksanmis kötülük.

    birde işi akp mualiflerine uzandiriyor. bakın taraf olmanın verdiği su gamsiziliga, omurgasizliga, bakın.

    haysiyetin, vicdanın, adaletin olmadığı bir kabile devleti için normal bunlar efendim. meksika'da , kimi afrika ülkelerinde de oluyor bunlar efendim. olmuyor değil ama onlar biz dünya gucuyuz, hukuk devletiyiz diye yalanlar söylemiyor.

    bir gukuk devleti gerçeği.

    beyni olmayan omur imilik soganindan ibaret bu canlılara sormak lazım :

    akademisyenlerin yaptığı açıklama hoşuna gitmedi. saygı duyuyorum.
    buna devletin bir numaralı ismi bile tepki verdi. bu da anlaşılabilir.

    peki sen ve bir numaralı isim aynı tepkiyi verebilecek misin pekerin açıklamaları için?

    bu şiddet yanlısı barbarca açıklamayı ne yapsın adam mafya diyerek gecistirip. ahlaklı, hukuk yanlısı, şerefli olduğunu söyleyebilecek misin ?

  • 25. kız arkadaşın yok mu sorusuna alternatif cevaplar

    -kız arkadaşın yok mu?
    + kız arkadaşım mı yok muu?

  • 26. yediğinden ikram etmeyen insan

    iş çıkışı aldığı bisküvileri tek başına gömerken entry giren yazar feryadı. ironinin dibi olmuş resmen. canım çekti şimdi, nasıl yapcaz?

  • 27. vodafone arena

    şu dakikadan sonra koltuksuz açılmasına bile onay verecek bünyem için koltuk diziminin piksel düzeninde olmasının pek umrumda olmadığı mabedimiz.

    en nihayetinde koltuk arkadaşlar sezon sonu değiştirelim lan desen söker takarsın. stad bitsin şu sezon oynamaya başlayalım da istiyorlarsa koltukları pembe mor olsun itiraz edersem götüm sikile. ayrıca o stad açıldıktan sonra koltuklar boş kalacak yok koltuk rengi yok koltuk dizilim düzeni gözükecekse öyle beşiktaş taraftarının da ta mk.

  • 28. karının olması için niye nikah töreni gerekmesi

    ciddi ciddi "maruwuana" ya gelene kadar okudum. allah belamı versin.

  • 29. beşiktaş

    2015/2016 sezonunun ilk yarısı bitmişken oyuncuların gol ve asistlerine bakalım:

    cenk tosun: 14 maç - 5 gol - 3 asist - 363 dk - oynadığı her 45 dk'da bir gol atmış/attırmış.
    kerim frei: 13 maç - 3 gol - 1 asist - 194 dk - oynadığı her 48 dk'da bir gol atmış/attırmış.
    mario gomez: 17 maç - 13 gol - 3 asist - 1318 dk - oynadığı her 82 dk'da bir gol atmış/attırmış.
    oğuzhan özyakup: 15 maç - 5 gol - 5 asist - 1247 dk - oynadığı her 124 dk'da bir gol atmış/attırmış.
    gökhan töre: 14 maç - 3 gol - 5 asist - 1021 dk - oynadığı her 127 dk'da bir gol atmış/attırmış.
    olcay şahan: 17 maç - 3 gol - 5 asist - 1036 dk - oynadığı her 129 dk'da bir gol atmış/attırmış.
    josé sosa: 14 maç - 3 gol - 3 asist - 975 dk - oynadığı her 162 dk'da bir gol atmış/attırmış.
    ricardo quaresma: 14 maç - 3 gol - 2 asist - 827 dk - oynadığı her 165 dk'da bir gol atmış/attırmış.

    bu 8 oyuncu toplamda ilk yarıda beşiktaş tarafından atılan 41 golün 38'ine imza atmış durumda. yani atılan gollerin %92,6'sı bu oyuncular tarafından atılmış. kısaca takımın hücum gücü burası.

    bu oyunculardan 3'ü (mario gomez, cenk tosun, kerim frei) bir gole katkı sağlamak için 90 dk'dan daha az bir zaman ihtiyaç duyarken. diğer 5'ine de 180 dk yetmiş.

    bu gollerden sadece 3 tanesi penaltıdan.

    bu 8 oyuncunun yaş ortalaması: 26,5.

    bu 8 oyuncunun 5'i almanca konuşabiliyor ki zaten 4'ü almanya, biri de avusturya doğumlu. (kerim frei, cenk tosun, mario gomez, gökhan töre, olcay şahan)

    kısaca arkadaşlar elimizde alman disiplini dillerine kadar yerleşmiş, gençlik ile tecrübenin tam ideal karışımında, bireysel olarak her zaman katkı veren bir hücum gücü var. öyle yani. entrylerimin sonlarını getiremiyorum :(

    unutmadan, nazar değmesin.

  • 30. selahattin demirtaş

    konuş gardaşım konuş... hatta mümkünse sadece sen konuş...

    demirtaş, cumhurbaşkanı'nın bugüne kadar hakaret etmediği toplumsal kesimin kalmadığını söyledi. demirtaş, “kendisi ülkemizin güzide akademisyenlerinden olduğu için çok sayıda fahri doktorası var. hiçbir akademisyeni beğenmiyor olması, müsvedde yaftası yapıştırıyor olması ancak kendisine yakışır. kendisinin üniversite hayatı nasıldır türkiye bilmiyor. biz ülkemizin cumhurbaşkanının üniversite hayatını çok merak ediyoruz. üniversite arkadaşlarını hiç görmedik, üniversite fotoğraflarını hiç görmedik. tam olarak üniversiteyi bitirmiş mi ondan da emin değiliz."

  • 31. mesafeyi beğenmeyen taksici

    hemen hemen bütün taksicilerde bulunan özellik. ulan benim dayım taksici biliyoruz işte adamlar da var böyle geriliyor falan. dayı diyorum noldu 2 adımlık yere minibüsle gitse ölecek diyor defalarca kavga ettim dayımla götürmek zorundasın milleti diye. bir de genelde ben orayı bilmiyorum siz tarif edin diyorlar ben en çok buna gülüyorum. adamı duraktan çağırmışım semti avucunun içi gibi biliyo ama aptal ayağına yatıyo yemezler koçum. alışmışsınız milleti uzun uzun dolandıra dolandıra götürmeyi işinize gelmiyor.

  • 32. 13 ocak 2016 le cinq rezaleti

    bimde satılan çinko leğen rezaleti zannettim. delik mi çıktı acaba diye okuyayım dedim. çok fakirmişim.

  • 33. kadınlar parasız erkeği sevmez

    kadınlar şairleri sever ama müteahhitlerle evlenirler.

  • 34. sedat peker

    inemiyorsunuz dedikleri halk işte bu ve bunun dediklerini alkışlayan adamlar. inemiyoruz değil, inmiyoruz. neden inelim?

  • 35. emmanuel emenike

    çok büyük ihtimalle fenerbahçe'ye dönecek futbolcu.

    futbolun tanrıları rvp'yi yedek oturtan fenerbahçe'yi cezalandırmak için harekete geçti. artık herşey için çok geç. yazık oldu yarınlara...

  • 36. erken boşalma üzerine yapılmış en duygusal şarkı

    sevmek bir ömür sürer,
    sevişmek bir dakika.

    (bkz: seninle bir dakika)

  • 37. 13 ocak 2016 gülay göktürk'ün kovulması

    gülay göktürk kovulunca "bu kadar toleranssız olduklarını bilmiyordum" demiş. nasıl bilmiyordun ablacım? ya lan neyse, bir şey demiyorum.

  • 38. pkk yakıp yıkarken devlet izlesin isteyen tip

    yine çok mantıklı düşünmüş bi tip. devlet müdahale ederse işgal var, müdahale etmezse devrim.

  • 39. poyraz karayel

    taşkafa : umranin yüzüne nasıl bakicam,katil oldum bu yaştan sonra
    zülfikar: tabi arkadaş geçen seneye kadar genetik mühendisiydi.

  • 40. o ses türkiye

    yarışmada şu ana kadar ahmet kaya söyleyip jüriyi döndüremeyen bir kişi vardır. yaklaşık bir 50 kişi söyledi bu arada .

    şu şarkılar da jüriyi döndürür

    herhangi bir jazz %100
    sertap erener - aşk %100
    duman'dan herhangi bir parça %80
    hey gidi karadeniz %100
    yalnızlık senfonisi %95
    nayino %80
    saçma sapan bir rap %70
    ıslak ıslak %90
    ağlak şarkılar (anne baba feryadı) hadise %100

    ve şu ilgimi çekmişti
    levent yüksel %5 edit: levent yüksel (dedikodu) ((mualla)) %100 burada bir istisna var.
    yıldız tilbe %20

    not : yatırım tavsiyesidir.

    edit2 : sizin için bu sezonu baştan izleyip istatistik tutacağım bekleyin. olay sandığımdan ilginç çıktı rıza baba

  • 41. mario gomez

    transferi türkiye futbol tarihinin en doğru ve en karlı transferidir. en büyük transfer başarılarından biridir. hadi lan diyenleri aşağıya alalım.

    bir sürü yerden bir şeyler söyleniyor. ben sizin için son durumu toparladım. işte burada:

    ilk olarak fiorentina ile 2 yıllık sözleşmesi bulunan bir gomez vardı. ancak iki taraf da bu ilişkiden mutlu değildi. zira gomez ne fiorentina'da başarılı dönemlerini yakalamış, ne de fiorentina ondan umduğunu bulmuştu. ayrıca 15,5 milyon euro'ya transfer ettikleri üstüne 2 senede vergiler dahil 22 milyon euro daha ödeyecekleri ve ilk 11'lerinde bile oynatamadıkları birini istemiyorlardı. bu yüzden gomez'i satma yoluna gittiler. istedikleri fiyat 9 milyon euro'ydu.

    gomez ile ilgilenen galatasaray 9 milyon euro'yu duyunca geri adım attı. beşiktaş ise onca borcun getirisi olan yeni transfer stratejisi ile ilginç bir anlaşmaya gitti. öncelikle fiorentina'ya hiç taviz vermeden ısrarcı bir yaklaşım sergilendi. fiorentina ile abd'ye bile giden gomez'de hiç aceleci davranmadı beşiktaş. bunun üzerine gomez'in maliyetinden korkan fiorentina, gomez'i sembolik bir ücret karşılığında (1000 euro deniyor) beşiktaş'a verdi. bu ücret daha ödenmedi çünkü 2 paragraf altta anlattığım üzere gomez sene sonunda mutsuz olup fiorentinaya dönmek isteyebilir. nasıl mı?

    özel centilmenlik anlaşması adı verilen bir anlaşma ile gomez'in bonservisini beşiktaş eline aldı, gomez ile de 2+1 yıllık bir sözleşme imzalandı. ancak bu anlaşmayı yaparken italyan kulübünü ikna etmek adına eğer gomez isterse fiorentina'ya dönebilecek maddesi eklendi. yani isterse chelsea 60 milyon euro versin beşiktaş'a, gomez ben fiorentina'ya döneceğim derse beşiktaş onu göndermek zorunda. ancak gomez'i bu süreç içerisinde başka bir kulüp ister, gomez de oraya gitmek isterse; gomez'i isteyen kulübün muhatabı beşiktaş olacak. fiorentina değil.

    beşiktaş satarsa aldığı paradan fiorentina da komisyon alacak ancak bu miktar belli değil ki gomez'in ''beşiktaş'ta jübile yapmak istiyorum.'' demesi de gomez'in beşiktaş'tan gitme ihtimallerini azaltıyor.

    gomez'in bireysel sözleşmesinde de şöyle bir durum var: gomez eğer ilk sene sonunda mutsuz olduğunu söyleyip gitmek isterse iki taraf da herhangi bir bedel ödemeyecek. ancak gomez başka bir takıma da gidemeyecek. yani gomez ''ben mutsuzum, chelsea'ye gidiyorum.'' diyemeyecek. sadece fiorentina'ya gidebilecek. bu gidiş tamamen bedelsiz olacak. ne bir tazminat, ne de başka bir şey. ilk sene bittikten sonra ise gomez sözleşmesini doldurmak zorunda kalacak ve onu almak isteyen bir kulüp (fiorentina hariç) bedel ödemek zorunda olacak. (üstteki paragrafta anlattığım şey, yani sadece ilk seneye özel gomez'in bir ayrılma hakkı var. o da sadece fiorentina'ya.)

    peki tüm uyanıkların düşündüğü gibi ''ilk sene sonunda fiorentina'ya dönüp, sonra onun üzerinden başka bir yere giderse nolacak? kim engel olacak?'' sorunlarını da düşünen yönetim şöyle de bir madde koymuş sözleşmeye: eğer gomez fiorentina'ya dönerse ve fiorentina da gomez'i satarsa, bonservis bedelinin %50'si beşiktaş'a gidecek.
    özetle fiorentina'da yıllık 5.5 milyon euro kazanan gomez'i 3.5 milyon euro'ya ikna eden yönetim 13 milyon euro'ya sattığı demba ba'nın ücretiyle gomez'in 3 yıllık parasını karşıladığı gibi artı 2.5 milyon euro da kar etti ve üstüne bir de gomez'in bonservisini eline aldı. bu şartları bozan tek şey gomez'in fiorentina'ya dönmek istemesi ki bu da çok zor bir durum. çünkü adam burada futbol hayatının en kötü zamanlarını yaşadı. sonuç olarak bu türkiye futbol tarihinin gördüğü en büyük transfer zaferidir. kim ne derse desin.

    şimdi böyle bir yönetime ben kaleci transferi konusunda da güveniyorum. yok 13 ocak olmuş, yok cassio'ymuş vs. takılmayın bunlara. kulüp çok güzel yönetiliyor. en azından türkiye standartlarına göre harika yönetiliyor. içiniz ferah olsun.

  • 42. 13 ocak 2016 fenerbahçe giresunspor maçı

    benim için fenerbahçe şampiyonluk değil, kupa değil, 85'te uygar'ın yaptığı o koşudur. o koşunun olduğu her sezon geri kalan her şey gelmiştir zaten.

  • 43. askerin güneydoğu'da çocukları vurma görüntüleri

    barış bildirisinde yazıldığı üzere faşist tc devletine ait askerin güneydoğu'da masum kürt çocuklarını acımadan katletme görüntüleridir.

    işte o görüntüler;

    https://www.youtube.com/watch?v=5usfqlcllp0

    (bkz: çocuklar ölmesin)

  • 44. çocuklar ölmesin diye ışid'le masaya oturmak

    pkk/pyd sempatizanlarının ağzından duyamadığımız cümle.

    ışid, şuan dünyada en çok çocuk, kadın, yaşlı öldüren, şehirlerde tahribat yapan, sosyal kültürel düzeni bozan acımasız ve zalim örgüt.
    örgüt uzun süredir özellikle kobani ve çevresinde kürt köylerine saldırıp sivilleri öldürüyor, köleleştiriyor, kadınları pazarlarda satıyor.
    fakat biz, nedense, daha fazla kürt kanı akmasın diye, çocuklar ölmesin diye ışid'le masaya oturulması gerektiğini söyleyen pkk/pyd sempatizanı görmedik.
    soruyorum, güneydoğudaki çocukların yaşamını terörizme malzeme edenler kuzey suriye'de solan çocukların yaşamı için neden ışid'le masaya oturulmasını talep etmiyor?
    zaten her ne kadar eğitimsiz, cahil de olsalar bu cihatçılar oranın yıllardır sahibi olan halk değil mi? ne olur öz yönetimleri olsa?
    sözlükteki sempatizanları cevaba davet ediyorum.

    ***

    birkaç tanesi gelmiş. kendilerine özgüvenleri için teşekkür ediyoruz.
    sir dupre demiş ki; (bkz: #57703808)
    kutsal ve degistirilemez kitabinda insan oldurme hakki bulunan bir orgut vs. yazili kurallari dogma olmayan orgut
    yani eğer örgüt sekülerse çocuk ölümlerinin durması için masaya oturulmalı. örgüt dogmacı ise, çocukların kafası kesilse bile masaya oturulmamalı.
    tebrik ediyorum, seni yılın ekşici yobazı ilan ediyorum sir dupre. kimse senin kadar asimetrik sempatizan olamadı.

    -

    ödüle doymayan sir dupre yeni bir açıklama yapmış. (bkz: #57704109)
    "bariz bir sekilde araya cocuk kelimesini sikistirip aslen 'isidle masaya oturmak' fiilini pkk ile masaya oturmayla kiyasliyorsun."
    yani demiş ki, kardeşim çocukları bu işlere malzeme yapma. adam şuan türk faşisti diye nitelediği güruhun argümanını kullandı. şuan türkler de pkk'ya çocukları malzeme yapmayın diyor. ışid nelere kadir.

    -

    follow rivers demiş ki, (bkz: #57704236)
    "ulan pkk şehit verirken neden işid gündeme gelmiyor madem ?sizin iki yüzlülüğünüzü sikeyim.işid sempatizanı oçları."
    çocuklar ölmesin tepkisine "sizi gidi pkk sempatizanı" denildiğinde bunu faşizm olarak gören tip, çocuklar ölmesin tepkisine "sizi gidi ışid sempatizanı" diyor. bir de oç demiş klavye delikanlısı. demokrat yaklaşım diye buna derim. kendisine bu gece bir "özel harekat polisi" maketi gönderiyorum. korkmasın, temizlemez.

    -

    mazochist demiş ki, (bkz: #57705467)
    "islamcılık özellikle kadınlar için ömür boyu mahkumiyet demektir."
    yalnız sorduğum soru dışında her konuya cevap var. ama soruya yok. bu arkadaşımıza da yılın asena'sı ödülünü veriyorum. ama "türk boyu olan asena değil" dansöz olanın...

    -

    kryptos demiş ki, (bkz: #57706584)
    suriye ve ırak'ta da böyle bir talepleri yok, direkt tankla tüfekle işgal edip, önlerine çıkan herkesi öldürüyorlar.
    bu durumda çocukların hayatlarının değeri epi topu öz yönetim ediyor. öz yönetim olursa çocuklar ölmesin ama ilhak talep edilirse çocuklar ölsün. bak, gördün mü, yine çocukların hayatını pazarlık konusu yaptın.

    -

    casusbubelli de bişeyler demiş (bkz: #57707648)
    içinde her konudan cümle var ama sorduğum soruya yanıt yok.

    -

    73mm pena da iki yukarıdaki eleman gibi (bkz: #57707906)
    ışid'in "kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak" gibi bir amacı olmadığı için saçma bir eylemdir.
    yani çocukların hayatlarını refah ve huzur talepleri olmazsa feda eyleyeceğiz. görüldüğü gibi pkk sempatizanı arkadaşlar çocukların hayatlarını feda etmek için götlerinden element uydururcasına bahaneler türetiyor.

    -

    guney daglarinin hatirasinda kalan ise en komik açıklamaya sahip (bkz: #57708224)

    "ışid ile aynı masada oturup iş çevirenler bize bir şeyler anlatıyor. lan oğlum zaten siz ışid ile aynı masadasınız."
    şu cümlenin altında tayyip erdoğan yaz hiç sırıtmaz, sığ, gereksiz, ancak yarı cahil tiplere hitaben edilecek cümle.

    ***

    görüldüğü gibi pkk sempatizanı arkadaşlar da paşa paşa pardon, gerilla gerilla çocukların hayatlarını "ama ışid de şu yok, ışid böyle, şöyle" diye pazarlık konusu yapabiliyor. çünkü zihin çocukları önemsemek üzerine değil, nasıl pkk'yı koruruz üzerine koşullanmış.

    neyse ki, bunlar üç beş tane sıyırık tip. bir sürü mesaj geldi. güzel cümleler için teşekkür. kimin bebek katili olduğu belli.

  • 45. haluk bilginer

    başlığında bir hareketlenme olunca başına bir şey geldi sanmıştım. neyse ki sadece mizah ölmüş.

  • 46. rte'nin asla kurmayacağı cümleler

  • 47. uzay çağında kağıda basılmış kitap okuyan tip

    kitap okuyarak zamana, basılı yayın okuyarak kendi kafasına uyan tiptir. kapsülle beslenmediğimiz, hadımköy'e hala minibüsle gittiğimiz, tüplü televizyon izleyen anneannelerin torunu olmaya devam ettiğimiz 2016 yılında her şey normal seyrinde ilerlerken hayatında uçan araba görmemişlerin o güzel tipleri yermesi de zamanın ekstra gerisindedir.

  • 48. 12 ocak 2016 ham petrolün varilinin $30'a düşmesi

    ham petrol fiyatlarinin 12 yil oncesine donmesidir.
    bu seneki ortalama petrol fiyatinin da artik 50 dolarin altinda olmasi bekleniyor. 42.50 dolar ya da 46 dolar gibi beklentiler var.

    rusya bu seneki butce icin ham petrolun varil fiyatinin ortalama 50 dolar olacagini varsaymisti yanilmiyorsam. petrol fiyatlari bu sekilde devam ederse 2016'yi da ekside kapatacaktir rus ekonomisi.

    bu sebepten de iran ile suudi arabistan arasinda arabuluculuk yapayim diyor.
    suudi arabistan - iran gerginligi, petrol fiyatlarini nasil etkiliyor, su sekilde, normalde petrol ihrac eden ulkelerde bir gerginlik, karisiklik oldugu zaman petrol fiyatlarinin yukselmesi beklenir, ama suudi arabistan - iran gerginliginde, iki ulkenin dogrudan savasa girecegi kadar ortamin gerilmesini kimse beklemiyor, yani boyle bir olasilik yok, ancak ekonomik bir savasa girecek kadar da aralari gergin, o ekonomik savas da su sekilde oluyor, iran'a ambargolarin kalkmasiyla, piyasaya yeni bir oyuncu olarak iran girecek, normalde, iranla suudi arabistan arasinda su an oldugu gibi bir gerginlik olmasa, her ikisi de opec uyesi olan bu iki ulkenin anlasip, petrol arzini kisarak, fiyatlarin biraz yukselmesini saglamasi dusunulebilir, ancak aralari boyle gerginken, ayni durum tam tersine isliyor, bu iki ulke anlasamayacak, ve en onemli gelir kaynaklari olan petrolun fiyatini dusurerek diger tarafin ekonomik olarak zayiflamasini saglamaya calisacak. bu da rusya'nin isine gelmiyor, cunku dusuk petrol fiyati rusya icin isleri daha da zorlastiracak.
    bundan bagimsiz olarak, amerikanin petrol uretimi 1970'lerdeki en yuksek seviyesine tekrar ulasti, yani son 40 yilin en yuksek seviyesinde seyrediyor amerikanin petrol uretimi.
    yine bundan bagimsiz olarak, cin'in ekonomik hizinin yavaslamasi, petrol fiyatlarinin dusmesine sebep oluyor.
    yani hem petrol uretimi artti, hem petrol ureten ulkeler arzi kismak soyle dursun, daha da artiriyorlar, hem de dunya ekonomisi bu kadar arza gerek duyacak kadar hizli buyumuyor. sonuc petrolun varilinin 30 dolar altina dusmesi.
    petrol fiyati ile ilgili haber kaynagi: bloomberg

    not: tarihin dune ait oldugunun farkindayim, ancak fiyat ile ilgili gelisme dun gerceklesti, o sebepten baslik bu sekilde.

  • 49. 13 ocak 2016 bahçeşehir üniversitesi bildirisi

    en kısa zamanda sedat peker'e fahri doktora vereceğini eklemeyi unutmuş oldukları bildiri.

    içeriden kesin bilgi.

  • 50. 13 ocak 2016 microsoft türkiye rezaleti

    biraz uzun olabilir, baştan uyarayım.

    19 nisan 2014 tarihinde, 1,199tl ödeyerek vatan bilgisayar'dan bir adet nokia lumia 925satın aldım. belirtmem gerekir ki; lumia 925 o an için lumia serisinin en pahalı ve en üst modeliydi. piyasada 1300tl civarına satılırken, bir kampanyaya denk gelip indirimli fiyata 1199tl'ye satın almıştım. o günkü dolar kuruyla yaklaşık 565 dolar ödemiştim.
    telefonumdan gayet memnun bir şekilde kullanıyordum ancak henüz bir yıl dolmadan, önce ekranımın sol üst köşesi açıldı, arkasından da telefonum bir anda kapandı ve bir daha açılmadı.

    yönlendirildiğim sakarya telekom (sts), telefonun hızlı bir şekilde onarım için teleservice maltepe şubesine sevkini, bir hafta içinde de kasa ve batarya hariç değişim + onarım yapılarak tarafıma ulaştırılmasını sağladı.

    sonrasında bir süre daha sağlıklı bir şekilde kullandıktan sonra, 16 kasım 2015'te telefon bir anda kilitlendi ve açılmadı.

    yine sts aracılığıyla telefonumu garanti kapsamında onarım için teleservice'e gönderdim. 18 kasım 2015 günü cihaz teleservice tarafından 323071489 iş emir numarası ile kayıt altına alındı. 23 kasım 2015'te tamire alınıp 24 kasım 2015 günü değişim gerektiği belirtilerek değişim cihazı bekleme sürecine girildi.

    sts ile yaptığım iletişim sonrasında, cihazımın uzun süre gelmeyebileceği bilgisi ile sts'den bir adet emanet telefon teslim aldım. sonuçta bu süreyi telefonsuz geçirmem mümkün değildi.

    aradan onlarca telefon görüşmesi geçti. artık sinirlerin gerildiği bu hafta başında teleservice'den görüştüğüm bir yetkili, microsoft'a bu konuda başvuru yapmam gerektiğini belirtti.

    yaptığım başvuru sonrasında bugün, nurel isimli temsilci tarafından gizli bir numaradan arandım. görüşmede, cihazımın fatura bedeline karşılık olarak bana bir adet lumia 640 xl önerildi.
    kendisine; piyasada bulunan en üst modelini aldığım bir telefon serisinin en alttan bir yukarıdaki modelini bana önererek ne anlatmaya çalıştığını sorduğumda, ellerinde hazır bir karşılık listesi olduğunu, bu liste doğrultusunda öneride bulunabileceklerini belirtti. sözü geçen 640 xl, piyasada 879tl karşılığında alınabilen, microsoft'un 5-6-7-8-9 diziliminde alttan ikinci segmentinde yer alan bir telefondur. bunu anlattığımda 'teknik özellik olarak sizin cihazınızdan bile iyi' gibi bir savunma ile karşılaştım.

    bunun üzerine; sanayi bakanlığı tarafından kendilerine verilmiş olan süreyi bile aştıklarını, süreyi aşmış olmalarına, yasal olarak zaten sıkıntı bulunmasına rağmen bana utanmadan baz modellerden bir telefonu önererek ne yapmaya çalıştıklarını sorduğumda, klasik call center açıklamaları ile geçiştirildim.

    sonuç olarak; nokia'nın microsoft tarafından satın alınması sonrasında, sanırım yaşanabilecek en saçma bahtsızlıklardan birini yaşıyorum. şu anda bir iphone sahibi olsaydım, bırakın 2 ayı, iki gün içinde cihazım değiştirilmiş olurdu. kimse bana ucuz olduğu için herhangi bir baz model önermezdi. samsung veya lg gibi bir üreticinin android modellerinin en pahalısını satın almış olsam, cihaza değişim gerektiğinde bana baz modelin bir üstü tavsiye edilmezdi.

    bu kadar enayi yerine konmayı, bu şekilde baştan savmaya tabi tutulmayı hak ettiğime inanmıyorum. ailemdeki bütün bireylerin lumia almasını sağlamışken ciddiye bile alınmamayı, 2 ayda bir telefonun onarım ya da değişim sürecinin tamamlanmamış olmasını kabul etmiyorum.

    türkiye'nin bu kadar boşlukta olmasını da kabul edemiyorum. herhangi bir firmanın, bakanlık tarafından yasal zeminde düzenlenmiş olan süreçleri kafasına göre esnetebilmesini, dünya devi niteliği taşıyan bir şirketin, üç kuruşluk basit hesaplar peşinde olmasını kabul edemiyorum.

    nokia'nın artık muhatap olmadığından hareketle: rezilsin microsoft.
    senden aldığım telefona da lanet olsun.

    ekler:
    servis sürecinin görseli - http://hizliresim.com/pp0gmd
    fatura - http://hizliresim.com/92qok8 (dolar kuru, vatanbilgisayarın tercihiyle 2,14 olarak görünüyor)
    dolar kuru - http://www.kurfiyatlari.com/…uncel--_2014-4-19.html

    -----------------------------------------------------------------------------------------------------------

    1. güncelleme (13.01.2016 - 21:34):
    bu entry sonrası, gün içinde iki kez microsoft tarafından arandım. görüşmelerin sonucunu, nihai görüşme sonrasında buraya aktaracağım. şu an için herhangi bir neticeye ulaşmış değiliz.