Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. alınan ilk arabanın yılı modeli ve fiyatı

    2025 yılı 94 model broadway, 60 bin tl. ileri görüşlü değilim sadece yüreğime umut doldu.

  • 2. volkan uzun

    little children adlı filmde, pedofili bir adam, dürtülerini engelleyemeyecek duruma geldiği için cinsel organını kesiyordu. bence çok haysiyetli hareket. insanın bir onuru, şerefi olmalı değil mi? köpekten tahrik olup iç organlarını parçalayana dek tecavüz edecek kadar yönetiyorsa seni çükün, onu kes at. hiç olmazsa ömrünün sonunda şerefinle ölürsün. ben bir cezalandırma yöntemi olan idama inanmıyorum. çünkü cezalandırılmak bile kimi zaman hak edilir. fakat bir köpeğe tecavüz edenin, "çok seviyordum" dediği kadının bedenini varilde ağır ağır yakarken gidip yemek yiyip gelen adamın cezalandırılmaya bile hakkı yok. çare yok edilmeleri. 1 böcek 1 böcektir. sessiz sedasız, bir köşede yok edip defnedilebilirler. senin yaşama hakkın, bir başkasınınkini tamamen elinden alıyor ya da yaşadığı hayatı cehenneme çeviriyorsa, o kadar da kutsal değil demek ki. sen yaşasan ne olur? çoğunluğun iyiliği için ya şerefinle cinsel organından kurtul ya da öl. sonuçta haysiyet çok önemli bir şey.

  • 3. bursa'da araçla kovalanan aile

    bu video ülkede adaleti sağlayamamanın sonucu işte.
    teksas mı lan bura?
    emniyet biriminin bu magandaları bulup silahı götlerine dayaması gerekiyor.

  • 4. terhis belgesiyle nizamiyeden çıkılan an

    askerlik denen şeyi çeken bir insanın yaşadığı ender zevklerdendir.

    çok ilginç bir duyguydu gerçekten.

    sanki dünyanın en özgür adamı senmişsin gibi gelir.

    aslında değilsindir ama öyle sanırsın.

    gece jandarma'nın nöbetçi değişim aracı beni çarşı'ya otobüs firmasının önüne bırakmıştı.

    vay anasını demiştim içimden. şimdi ben istediğim herşeyi yapabilirim.

  • 5. özel üniversite mezunlarını işe almıyoruz

    vizyonsuz insan kaynaklari/müdür zirvalari baslamis yine. kendileri devlet okulundan mezun oldugu icin dünyalari kurtariyorlardir eminim ki.

    not: devlet üniversitesi mezunu.

    edit: baslik altinda insanimizin birkac kötü örnege dayanarak nasil genelleme yapip kalan tüm iyi örnekleri de hice saydigini görüyosunuz. bunun "tüm müslümanlar bombacidir", "tüm kürtler teröristtir" vb yaklasimlardan en ama en ufak bi farki yok. söyle bi düsününce yakin cevremde özel üniversitede okumus insan sayisi 2-3ten de fazla degildir. her neyse, bu arkadaslara sorsaniz cogu (hatta muhtemelen hepsi) kendini acik görüslü, "insanlara her zaman bir sans verilmesi gerek!!11!!1!" tribinde tanitan kisilerdir. bu da ilk ve son edit olsun. umarim sizler bir gün hosunuza gitmeyecek genellemelere maruz kalmazsiniz dostlar.

  • 6. devletin ikinci el otomobil piyasasına müdahalesi

    dövizin bol olduğu, ithalatın hunharca yapıldığı o güzel günler çok gerilerde kaldı be misket limonları. bundan sonra yeni şartlar böyle, bir an önce bu şartlara alışmaya bakın. enflasyon ve pahalılık artık bu ülkenin tek gerçeği! artık istanbul kartı mı doldurursunuz, taksiye mi binersiniz, bisiklet mi alırsınız o sizin bileceğiniz iş. devlet 5100 ithal ürüne ek gümrük vergisi getirirken ötv indirimi bekleyen de ne bileyim dünyadan bihaber olmalı.

    yüksek enflasyon ve yüksek işsizlik ile yaşamaya alışacaksınız, evet emin olun bunlara da alışacaksınız.

  • 7. akp'nin türk halkına yaptığı en büyük kötülük

    enflasyonu düşük göstermesi devede kulak kalır dediğim durum.

    adamlar cumhuriyeti yıktı ve yerine kimsenin güvende olmadığı, hak ve hukukun ortaçağ altı seviyelere geldiği, ifade ve düşünce özgürlüğü kavramının ifade edebilirsin ancak ifade ettikten sonra başına ne gelir bilemeyiz durumunda olduğu post apocaliptik bir islamcı rejim yarattılar.

    yani bütün kurum ve kuruluşları, limanları, akar suları, ormanları, sahilleri, doğal kaynakları, ordunun silah fabrikalarını, iletişim olanaklarını vs başta araplar olmak üzere yabancılara satmaları falan enflasyonu fake açıklayıp insanları fakirleştirmelerinden daha kötü.

    yeni gelen nesilleri eğitimsiz bırakıp arapça sure ezberlemeye mahkum etmeleri falan da enflasyon olayını 50 ile çarpar.

    kendilerinden sonraki tüm türk vatandaşlarını 50-100 senede ödenemeyecek borçlara sokup geleceklerini de çalmaları var.

    tarikatlarda çocuklara yaptıkları iğrençlikler var.

    yani var da var. bu kadar kötülüğün içinde en kötüsünü bulmak aşırı zor

  • 8. alkışlarla yaşıyorum

    bu site yayın hayatının sonuna geldiyse değişen sosyal medya platformları yüzünden değil vasıfsız yönetimi yüzünden. buranın bir kemik kitlesi vardı ve diğerlerinden farklı bir mizah anlayışı vardı sırf o yorumlar için bile tık alırdı

    politik eleştirinin en sertleri buradan yayınlanırdı zamanında sonra yalamaya başladılar siyasi içeriklerin alayı engellendi

    din konusundaki tartışmalarda da aynı tutum sergilendi.

    belgeseller, tartışma programları, bilgilendirici içerikler niteliksiz bulunup onaylanmadı.

    ulan yeri geliyor meme videosunu bile onaylanmıyordu

    parayla tuttukları o yarı reklamcı admin bozmaları giriş sayfasını işgal ederken üyelere alan kalmadı paylaşımlarını ya arka sayfalara attılar ya da onaylamadılar

    burası video paylaşımından çok yorumlarıyla meşhur bir yerdi hatta eski bir gelenektir videoyu açıp daha izlemeden yorumları okumak. yönetimin tavırları eski üyeleri ve kaliteli yorumları bitirince altında güzel muhabbet dönen videoların yerini 3-5 ergenin birbirine laf sokmaya çalışması aldı. öyle videolar vardı ki izlenmesine rağmen yorum yazan yok veya o beslemeler yazıyordu saçma sapan

    reklam işinin bokunu çıkardılar tamam para kazanın eyvallah da videodan çok reklam vardı mk

    defalarca bırakmak istedim eski ruhu olmadığı için yapamadım. en son kişisel verilerin kullanımı olayı geldiğinden beri üye girişi yapmıyordum. kapanmadan sövmek için tekrar açtım.

    sadece ben değil bir sürü eski üye uyardı hiç birini umursamadılar. el birliğiyle mahvettiler şimdi kına yakın. eski anılar video altı dertleşmeler espriler bize kalsın.

  • 9. 25 yaşındaki bir gencin hayatı

    yıldızlı üst edit: mesajlardan ve bazı entry'lerden anladığım kadarıyla şöyle bir durum var.
    arkadaşlar siz bir işte çalıştığınızda kuru ekmeğinize salça sürüldüğünü görüp mutlu olmaya inandırılmışsınız. bilmiyorsunuz ki avrupada millet ekmeği geçmiş portakallı ördek balla mı daha lezzetli yoksa tereyağı ile mi diye tartışıyorlar. her gün düzenli spor yapıp aylık diş bakımı için dişçiye gidiyorlar. adamların aydan aya düzenli gittiği dişçileri var. ya adamların işsizlik maaşı 600 euro. fransadaki işsiz bir insan türkiyeye yaşamaya gelse hayat standartı benden yüksek mk. ben nasıl bir hayat yaşayayım bu şekilde.
    siz bu düşünceyle akşam survivor cemalcan'a oy atıp kazandığında mutlu olursunuz.
    ben size insan gibi yaşamanın bu olmadığından bahsediyorum. kandırıldığınızın farkında değil misiniz? bu kadar mı vizyonunuz düşük. sizin bizim yaşıtlarımız fransada hollandada avusturyada macaristanda üniversite harçlığıyla araba alıp, akşam istedikleri gibi eğlenip hayatlarını yaşıyor.

    hayatımı özetleyeyim size..

    başlıkta yazdığım gibi 25 yaşındayım. 16 sene okul okudum. 2 üniversite bitirdim. çok iyi derecede ingilizce biliyorum. 15 ülkeyi otostopla vs gezdim. nepal'inden hollandasına, ukraynasından benin'ine. şuan istanbulda beşiktaşta 2+1 evde 2 kişi yaşıyorum, kiramız 2k ve yarı yarıya ödüyoruz. uluslararası bir televizyon kanalında 3.5 k maaşa geçinmeye çalışıyorum.
    kira + faturalar +aidat 1.500 diyelim
    yeme içme 1000 tl diyelim
    hayalet giderler + ayda 4 defa dışarı çıkıp eğlensem1000 tl
    etti mi sana 3.5 tl. e maaş bitti.
    artı kyk borcum var 27 bin tl. onu n'apacağım?

    ben nasıl para biriktireyim?

    geçen gün araba alayım diye düşündüm ve araba fiyatlarına baktım. yürürü temiz, beni idare edecek güzel bir araba baktım (ki standatlarım bu konuda düşüktür) ve en uygunu 50 bin liradan başlıyor.

    ben bu aracı nasıl alabilirim?
    ev konusuna hiç girmiyorum bile, fiyatların ne kadar uçtuğunu tahmin bile edemezsiniz.

    nasıl bir hayat yaşamam bekleniyor? nasıl mutlu olabilirim ki ben? her gün sabah 8.30'da iş başındayım. 17.30'a kadar çalışıyorum ve sonucunda mutlu olamıyorum. bu şekilde hayat geçmiyor.

    eminim ki sizin de hayatlarınız zordur. daha az maaş alan vardır. daha çok çalışan vardır. bir kere geldiğim bu hayat böyle mi geçecek?? ev araba vs alamayacak mıyız? özellikle 20-30 yaş arası insanların hakettiği standart bu mu?
    bakın yemin ediyorum 6 aydan fazla süredir telefonumun camı kırık, tamir ettiremiyorum. 500 tl istiyorlar. telefonu 2bin tl'ye aldım zaten.

    edit: ayda 4 defa eğlenmeme takılmış birisi.. dostum hiç eğlenmeyelim, hep çalışalım istersen. bazılarına o kadar iyi öğretilmiş ki şükretmek. her şeye 'buna da şükür" diyorlar. tabiki şükretmek önemli ama türkiyede insanca yaşamak için gereken para ayda minumum 5 bin tl' dir.
    insan spor yapmalı, hobi edinmeli, sinemaya gitmeli.. belki buzdolabına et girmeli. ne dersin?

    edit 2 : biri de gezime takmış kafayı. gittiğim ülkeleri üniversite zamanında gezdim. otostopla gezdim. tren garlarında, parklarda uyudum. yani toplam harcadığım para yüm gezilerimde 3 bin lirayı geçmez. bu yaz 4 gün tatil yaptım, karaburuna gidip çadırda kaldım. harcadığım para toplam 500 tl. gidip 5 yıldızlı hotellerde kalmıyorum. çadırda uyuyup noodle yiyorum.

    edit 3 : hahaah babasının prensesi gibi yetişen genç diyor biri. 15 yaşımda ailevi sorunlardan dolayı tek başıma izmirden istanbula lise okumaya geldim ben. 10 senedir de tek başıma hayatımı idame ettirmeye çalışıyorum. bar tuvaletleri temizledim, aylarca günde 15 saat garsonluk yaptım. kim babasının prensesiymiş acaba?

    edit 4 : bazılarının anlamadığı şey şu; insanların insanca yaşamaya paraları yettikten sonra arta kalan parayla birikim yapması gerekiyor. burayı tekrar dikkatli okuyun lütfen.
    ben alıyorum 3.5 bin tl maaş. adam bana birikim yap diyor (bkz: swh). standartlarımı düşürsem kenara 1000 tl para atabilirim. 50 ayda 1 araba mı alayım yani? bu mudur mantık?

    edit 5 : eğlenceye ve hayalet giderler 1000 tl yazmış olmama takılmışlar bazıları, özelden laf sokuyorlar. hiç mi t-shirt'ünüz eskimiyor. hiç mi yeni ayakkabı ihtiyacınız olmuyor. eğlencenin anlamı illa alkol alıp diskoda eğlenmek mi oluyor. yaşadığım ilçeye takılan olmuş. beşiktaşta yaşamamın amacı iş yerime yakın olması. bare işe gidiş dönüş sürem kısalsın da şu acınacak hayatımda daha fazla kendime vakit ayırabileyim diye beşiktaşta yaşıyorum.

    edit 5 : evlilik konusunu açayım mı acaba diye düşünüyorum. hadi birazcık değinelim. yaş 25 evlilik çağına geliyoruz. bu zamanlar ciddi düşünülerek sevgili olma, tanışma dönemleri. napayım kızı mehmet abinin esnaf lokantasına mı götüreyim? ekrem coşkuna mı götüreyim? hadi evlenecez diyelim ev eşyalarını nasıl alayım? benim evleneceğim kız da benim çevremde olan, bana denk maaşı olan birisi olur büyük ihtimal. e hadi yarın bir gün çocuk yapalım desek, vallahi sıçtık (bkz: swh)

    edit 6 son edit : özelden mesaj atan herkesin mesajlarını okudum ve okumaya devam edeceğim. destekleyici, fikir verici, güzel mesaj atanlar, kendi hayatlarının da aynı olduğunu söyleyen arkadaşlar var. mesaj atan herkese teşekkür ediyorum. çok fazla mesaj geldiğinden herkese dönüş yapamıyorum. yapabildiğime yapıyorum. mesaim bitmedi hala 17.21 saat 9 dakikam var.

    edit vallahi son artık : 1000 tl ile eğlenmeye takanlar için. arkadaşlar 1000 tl'nin içinde hayalet giderler var. yani bulaşık süngeri, prill, tshirt, ayakkabı, 2 tane ölümden kurtarıp sahiplendiğim kedimin kum ve mama masrafları vs vs... (ölümden kurtardığım diye yazmamın sebebi bazı arkadaşların "paran yoksa bakma" diyecek olmaları. o yüzden peşinen yazdım)

  • 10. cemal metin avcı'nın ifadesi

    su varil tasima, paletten devirdim,varili yanarken biraktim kisimlari supheli geliyor. birilerinin yardimi var gibi.

  • 11. ölüm tehdidi alan kadının yardım çağrısı

    kadına gönderdiği mesajlarda kendi çocuğunun kanını içeceğini yazan bir adet orospu çocuğu barındıran şiddet döngüsüdür. adamın ismi belli, yeri belli, yurdu belli, ifade alıp bırakmak ne demek arkadaş? illa bu hesabın sahibi (bkz: rüya k) için ölüm haberi geldikten sonra twit atarak mı bir duruş sergileyecek devlet?

  • 12. kırk yıl olmasa aramam denen gıdalar

    fabrikasyon baklava

  • 13. lgbt olmayıp lgbt savunucusu olmak

    erkek olarak kadın hakları ve kadın erkek eşitliği savunması da mı yapamazsın mesela?

    yılanın illa size de mi dokunması gerekiyor? bu kafada olursanız, merak etmeyin. o yılan öyle ya da böyle size de dokunur bir gün.

  • 14. nafaka için eski kayınpederi öldürmek

    bir erkeğin başına geldiği için asla ses getirmeyecektir.

    (bkz: boşandıktan sonra erkeğin nafaka ödemesi saçmalığı)

    edit:imla

  • 15. bizans dendiğinde zihinde oluşan ilk imge

    imparator ilyetyus.

    "niye yanmıyor lan bu kibritler, nemli midir bizans malımıdır nedir"

    edit: sonradan hatırladım, 16. ilyetyus

  • 16. aşk-ı memnu

    hayalimdeki finalde bihter, ziyagillerden çok uzağa gitmiş, hayatın, gençliğinin tadını çıkarırken; behlül, nihal’in kaprislerinden bıkmış, adnan’ın emrinde olmaktan yılmış, ikisini de pohpohlamaktan yorulduğu berbat bir hayat yaşıyor. bihter onun adını bile hatırlamazken, içinden hep “keşke” diyor.

    hadi çekin şunu da içimiz soğusun be.

  • 17. güzel insanların ölümlerinin daha çok tepki alması

    dış görünüşü iyi olan kadınların ve erkeklerin başlarına gelen acı verici olaylara ilişkin olarak; bu insanlarla daha kolay empati kurabilme durumu. bir insanın güzelliği, onunla empati kurma seviyemizi doğrudan etkiliyor. bunun hem bireysel hem de kitlesel bir formu var.

    bu çoğu zaman, öldürülen güzel bir kadının ilk görüldüğü an; "yazık, ne kadar da güzelmiş" gibi bilinçaltından çıkıveren bir tepkidir. medyanın güzel insanların ölümünü aktarış biçimi, gazetelerde ölen güzel insanların büyük boy fotoğraflarının yayınlanması, ölen kişinin sosyal medya hesaplarının incelenerek buradaki fotoğraf ve videolarının sürekli dolaşımda tutulması da olayın kitlesel boyutuna denk geliyor.

    aşağıya öldürülen bazı kadınların fotoğraflarını bırakıyorum:

    görsel
    görsel
    görsel
    görsel

    hangilerinin ölümlerinin daha çok tepki aldığı bellidir herhalde.

    bunun nedeni bazı kavramlarla açıklanmaya çalışılıyor. bunlardan biri "missing white woman syndrome". medyanın kaybolan üst-orta sınıf üyesi beyaz kadınlara, diğer kadınlara göre daha çok yer vermesi ve bunları daha çok odak noktası haline getirmesini ele alıyor.

    https://en.wikipedia.org/…ass%20women%20or%20girls.

    mesela twitter'da denk geldiğim, eli yüzü düzgün kadın ve erkek suçluların gösterildiği 10/10 suçlular isimli bir sayfa var. yorumlara baktığımda yoğun bir hayranlık ve empati duygusu görüyorum.

    yine aşağıdaki sayfada yer alan arkadaşı hatırlarsınız:

    https://onedio.com/…r-sosyal-medya-fenomeni--323744

    adam sonradan model oldu. kefaletinin ödenebilmesi için yardım kampanyaları düzenlendi. ne için? sadece güzel olduğu için.

    edit: arkadaşlar bu çok ilginç bir tespit değil, doğru ya da yanlış olduğunu kendi tepkilerinize bakarak da ölçebilirsiniz. mesela benim böyle bir duruma uyanmamı sağlayan kişi, biraz garip olsa da, çizer ersin karabulut’tur. mizah dergisi takip edenler sandık içi’ni bilerler. aradım ama bulamadım, bir sayıda ersin başından geçen bir olayı anlatıyordu yine. yakışıklı bir arkadaşıyla yürürken (lisedeydi galiba) bir kız gelip arkadaşına “sen yakışıklısın, sen yaşa”, ersin’e de; “sen çirkinsin, sen öl” demiş. ersin de baya içerlemiş tabi, çirkinsek yaşamayalım mı falan diyordu. tam hatırlamıyorum ama aşağı yukarı böyle bir şeydi.

    neyse, şunu demek istiyorum ki; dünya güzellik ve zekanın çevresinde dönüyor. hatta zekayı da bir tür mental güzellik olarak kabul edersek; bunu bir tek güzelliğe bile indirgeyebiliriz. kadın güzelliği gibi bir şeyden bahsetmiyorum, zaten bu entry’nin konusu sadece kadınlar değil. insanlık için ulaşılması gereken bir şey, bir amaçtan bahsediyorum. hayatımızın her alanına sirayet etmiş bir olgu. bu yüzden bunu inkar etmek yerine aşmanın yollarını aramak lazım.

    mesela bazı yazarlar “ben herkes için üzülüyorum, ayrım yapmak iğrençliktir” gibi şeyler söylemiş. zaten bu olgunun farkına varıp kendini eğitirsen sadece güzel şeylerin acısıyla empati kurma durumundan da sıyrılabilirsin. ama böyle bir ayrımın olduğu bir gerçek, bunu reddetmek çözüme bir katkı sağlamıyor.

    bir de daha önce bu başlık açıldı diyenler var ama benim anlatmak istediğim farklı bir şey. tabi moderatörler aynı konu derlerse başlığı taşıyabilirler.

  • 18. evlenmelik eş arayan yazarlar veritabanı

    1 erkeğe 5 erkek düşen başlıklarda bugün

    tanım: sanal mecralardan eş arama similasyonu

  • 19. erdoğan 2023'ten sonra da başkan kalabilmeli

    lafı eğip bükmeye hiç gerek yok, adam çok iyi yalıyor.

  • 20. en güzel bira

    (bkz: efes dark brown)

    gençler bilmeyebilir. efsaneydi. niye kalktı piyasadan hep merak etmisimdir.

    sayısız ülkede sayısız tür bira denedim. halen bunu tek geçerim. kahve ve biranin eşsiz uyumu vardı.
    her güzel sey gibi bitti.

    keşke bir gün geri gelse. bunu tadanlar gerçekten çok şanslı.

    rip.

  • 21. 23 temmuz 2020 ali babacan habertürk canlı yayını

    son 18 senenin kesintisiz olarak 13 yılında çeşitli bakanlık görevlerini yürütmüş, mgk toplantılarına katılmış biri olan ali babacan'ın, yine, kendisini sadece ekonomiden sorumluymuş gibi gösterip diğer konularda sağıra yatacağı program olacaktır.

    bütün çevreler ılımlı bakıyor denmiş. ben o bütün çevrelerin içine giriyor muyum bilmiyorum ama bu ülkenin * vatandaşı olarak ılımlı bakmıyorum ve suç ortağı görüyorum.

  • 22. 30 yaşında evi arabası eşi/sevgilisi olmayan insan

    30 yaşında erkeğim.

    araba kullanmayı beceremiyorum.
    ev almak mantıksız geliyor. hem çok para.
    sosyal fobi'den dolayı eşim de yok.

    sıkayım mı kafama?

    ekleme: çok acıklı olmuş:) biraz da olumlu şeyler söyleyeyim;
    işim var, maddi durumum fena değil, yalnız yaşıyorum, spor yapıyorum,müzikle ilgileniyorum, kaliteli yaşamaya çalışıyorum.

  • 23. ağır suçları savunan avukatların motivasyonu

    bu birçok dizi, film ve kitapta da işlenmiş bir konudur.

    misal bir avukat neden cinayet işlediği bilinen bir adamı savunur?

    sorun "lagom" ilkesinde yatar. cinayet işlemiş bir suçlunun alacağı ceza, bizim ne kadar medenî olduğumuzun işaretidir. sadece medenîyet seviyesi de değil; kendi dengemiz için de öyledir.

    eğer ki öldürülen kurban bizim sevdiğimiz bir insan ise katiline ne ceza verilmesini isteriz? işkenceler, uzuv koparmalar, hadım etmeler, ömrünün sonuna kadar daracık bir kutuda yarı aç yarı tok hayatta tutulması?

    böyle bir katili savunan avukatın amacı katili savunmak değildir, bizim aşırıya kaçarak seviyemizin düşmesini ve canavarlaşmamızı engellemektir.

  • 24. çantasında çakı taşıyan kız

    çakı taşımak normaldir de yukardaki hanım abla (#110581719) gibi büyücülüğe kalkışmak çok normal olmayabilir*

  • 25. chp-iyi-deva-gelecek koalisyon hükümeti

    adalet bakanı: metin feyzioğlu...

  • 26. türk erkekleri gitsin iskandinav erkekleri gelsin

    iskandinavya’ya gideceksek kabul ettiğim başlıktır

  • 27. ekşi itiraf

    üniversite sınavına çalışmak için 2019'un eylül ayında işten ayrıldım. lise birinci sınıfta iki defa kaldıktan sonra sanayide işe girmiş ve 5 sene çalışmıştım. açıkçası bu sınavdan yana pek umudum yok ve seneye tekrar gireceğim. 1 sene boyunca 400 lira para ile her şeyimi karşılamaya çalışacağım. abim evlendi, evdekiler kredi çekti. bana yardım etmek şöyle dursun, işe gir, üniversite falan okuma diye baskı yapıyorlar. kafamda her şeyi netleştirdim gibi. faturalı hattımı iptal etmek, sigarayı bırakmak gibi şeyler var aklımda. önümdeki 1 sene de evden hiç çıkmazsam bu iş olur gibi. bu entryi yazmak bile benim için çok garip bir his. sözlükte 5 senedir bulunuyorum ve çok zaman geçiriyorum. artık yolun sonuna geldim. birkaç gün içinde sözlüğü tamamen kapatıp, bir sonraki sınava kadar açmamayı düşünüyorum. şu 1 sene zor geçecek, sıkıntılı geçecek ama inşallah geçecek. sonrasında kyk kredisi ile idare ederim. yaşadığım hayatı sikeyim. her şeyden, herkesten uzaklaşmak istiyorum artık. hayattan bile.

  • 28. y kuşağının gönül bağı kurduğu nostaljik siteler

    grafi2000 ve komikaze

  • 29. masterchef türkiye

    yok artık. az önce şapka takan kızıl saçlı bir kadını 3 evetle geçirdiler. kadın 2 yemek yapmış. birini evde yapıp gelmiş. evde yaptığı normal semiz otu yemeği. hiçbir özelliği yok. yarışmada yaptığı da saçmasapan bir köfte. kadına hangisini değerlendirelim diye sordular. nasıl böyle bir ayrıcalık yapabildiler. değerlendirilmesi gereken orada yapılan yemek değil mi. ve süre tutuluyor yemek yaparken. buna rağmen kadının evde yaptığı yemeğe oy verdiler. yemek de normal tencere yemeği. kadına hangisini seçelim diye sorulunca kadın da düşünüp ve yaptığı köftenin tadına karar verildiği an bakıp 'tamam köfteyi değil semizotunu değerlendirin' dedi. köftenin tadı çok kötüydü çünkü. bu nasıl saçmasapan bir yarışma. tamam tam yarışma değil şov programı ama bari adaletsiz olmayın.

    ek: emel denilen kişi semizotunu orada yarışma sırasında yapmadı. ya evde yaptı ya da arkada yaptı. yani o anda yapılmış bir şey değil. ben sanki ev diye hatırlıyorum. emin değilim ev olup olmadığından yanlış bilgi vermeyeyim. zaten 5 dakikada yemek pişmez. 2 yemekle gelip içlerinden istediğini seçmesi istenip, değerlendirmeye alındı. yarışma anında (5dakika sürede) köfteyi yapmıştı. semizotunu sadece göstermek için yanında getirmişti. 2 yemekle gelmesi bile haksızlık zaten. kadının yemekle alakası yok. şov açmalı gelmiş zaten. ama 3 evet alması ve 2 yemekle gelmesi haksızlık.

    ek2: semizotunu arkada yapmış evde yapmamış. yarışmada sadece ısıttı yemeği. ama dediğim gibi 2 çeşit yemekle gelmesi ve ona 'hangisini seçelim' diye seçim hakkı vermek haksızlık. kadın köfteyi kötü yapmış, o an tadına bakınca anladı köftenin kötü olduğunu. ve semiz otunu seçin dedi böylece. kadın zaten 2 yemekle gelerek kendini garantiye almaya çalışmış. şov için gelen biri işte.

  • 30. 22 temmuz 2020 bahar özcan cinayeti

    bunlar birbirinden duyup cesaret mi alıyor anlamadım peş peşe geliyor hep, lanet olsun.

    edit: yılda ortalama 400-500 kadın öldürülüyormuş ülkemizde, bu da günde 1 den fazla bir ortalama demek. uyaran arkadaşlara teşekkürler, cahilliğimden utandım.

  • 31. temmuz 2020 etiyopya'nın yürek yemesi

    etiyopya tarih boyunca bağımsızlığını kaybetmemiş ve sömürge olmamış tek afrika ülkesidir. hani şu 1500 yıl önceki habeşiştan var ya, o etiyopyadır işte. buradaki cahiller ise maalesef küçümsüyor.

    edit. silmişler.

  • 32. geceye bir aşk-ı memnu repliği bırak

    -hönk hönk
    (bkz: beşir)

    *******

    -ne olmuş?
    +peyker hamileymiş!
    -aptal!
    (bkz: firdevs yöreoğlu)

  • 33. 5 dakika sonra öleceğini bilerek yapılan şey

    olum cok ani gelen bir sey, idam mahkumu ya da intihar komandosu degilsen birakin 5 dakikayi 10 saniye sonra olecegini bile dusunmezsin. ınsanoglu daima hayatta kalmak isteyecegi icin, olumun kendisini bulacagi gercegini inkar eder. bu yuzdendir ki, yuzde 100 yere cakilacak bir ucagin pilotlari dua edip, huzurlu bir sekilde tefekkure dalmak yerine mayday mayday diye haykirip son ana kadar durumu kurtarmak isterler. olumun kesinlikle beni 5 dk sonra bulacagini biliyorsam, haykira haykira bu aksam olurum beni kimse tutamazi soylemeye baslarim. gerisi tarih

  • 34. 8 türk lirasının 1 euro etmesi

    dert ettiğin şeye bak, 80 milyonluk türkiye 1 finlandiya edemiyor.

  • 35. ayasofya için basılan özel para

    ülkenin ayasofya'dan çok daha önemli bir gündemi var. işsizlik, adaletsizlik, yolsuzluklar, doğu akdeniz'deki haklarımız vs.

    bence akşam haber kuşağında erzurum'daki üniversitenin nasıl aile şirketine çevrildiği konuşulmalıdır. veya oruç reisin ne zaman yetki alanımız dediğimiz yere gidip göreve başlayacağını. neden hala antalya limanında bekletildiğini. veya man adaları belgelerine bir mahkeme doğru derken başka bir mahkeme ana muhalefet liderini bunun üzerinden tazminata mahkum ettiğini.

    mesela (hiç sevmesem de adalet herkese lazım) demirtaş'ın hüküm giymediği halde başkanlığa aday olup neden içeride yattığını konuşmalıyız.

    mesela orduda görev yapan başarılı vatansever komutanlara nasıl kadro bulunamadığı ve emekli edildiğini konuşmalıyız.

    mesela bazı vekillerin nasıl aynı zamanda 4-5 yerde görev yapıp haksız kazanç elde etmesini veya devlet bankalarının kurumlarının yandaş medyaya nasıl ve ne kadar sponsor olduğunu konuşmalıyız.

    enflasyonu, işsizliği konuşmalıyız mesela. hayatın içindeki enflasyon %100 leri geçmişken resmi enflasyonun neden ve nasıl bu kadar düşük çıktığını konuşmalıyız.

    kadın cinayetlerini, töre cinayetlerini, çocuk gelinleri konuşmalıyız.

    inanç ve vicdan hürriyetini konuşmalıyız. iktidara boyun eğmeyen dini gruplara yapılan baskıları ve haksızlıkları konuşmalıyız.

    her gün cayır cayır propaganda ve safsata satan kendini allah'ın sesi olarak gören üç kağıtçı radyoları konuşmalıyız.

    yoksulları, yoksul ve yoksun bırakılanları konuşmalıyız.

    fikir hürriyetini, düşünceye saygıyı ve saygının sınırlarını konuşmalıyız.

    daha uzar gider..

    tüm bunları hiç konuşmayıp sadece kendi seçmenlerinin kendilerine olan bağlılığını pekiştirecek propagandaları konuşuyorlar.

  • 36. metin temel ve zekai aksakallı'nın emekli edilmesi

    metin temel’in apoletleri söküldü mü şimdi?

  • 37. filtre kahvenin yanında iyi giden şeyler

    (bkz: laptop)

    filtre kahveyi yaptım mı bilgisayarın başına geçesim geliyor. edimsel koşullanma.

  • 38. kadına şiddetin eğitim ile alakasının olmaması

    eğitimden kasıt, güzel okullar, en iyi kariyer planlaması vs.. değil, aile içi eğitim olduğundan kadına şiddet ile aslında ilgisi vardır.

    evde huzursuzluk, şiddet, sürekli ezilen ve çalışmayan anne/baba, yine eğitimsiz anne/baba, amcalara al yap kızım, amcalara pipini göster oğlum diyen anne/babalar, çapkın oğlum benim, dizini kır evde otur kız! diyen anne/baba vb olduğu sürece; ki bunların çoğu aile içi terbiye ve ahlak yoksunluğundan olur; şiddetin önünü alamayız.

    yani çocuktan önce anne/babanın; onun annesinin babasının .... eğitimi olmalıdır ki; süreç uzar gider.

  • 39. dünya'da vatandaşı olunabilecek en kötü ülke

    afganistan.

    edit: yazar henüz en kötüsü değiliz demiş, o kadar da değil, türkiye'ye gelene kadar 100 tane ülke sayarım.

  • 40. 23 temmuz 2020 netflix'in sansür açıklaması

    (bkz: nazi almanyası)

  • 41. fatma altınmakas

    (bkz: gelinlerini 8 yıl boyunca istismar eden kayınpeder)

    bu olayın başlığı altında "neden kocasına söylememiş", "neden şikayetçi olmamış", "nasıl 8 yıl katlanmış" diye şaşıranlar, fatma'nın akıbetine bakarak o iki kadının neden 8 sene boyunca susmak zorunda kaldığını anlayabilirler. kadın, kayınbiraderinin tecavüzüne uğramış, kim bilir kaç yılda 6 çocuk doğurmuş ve tecavüze uğradığı için kendi kocası tarafından öldürülmüş. o kadınlar da bu olayı kocalarına anlatsalar öldürülme ihtimalleri olduğunu biliyorlardı. uzun detaya gerek yok, fatma'nın hayatına taban tabana zıt bir hayatım var fakat hem o'nu hem de bursa'daki iki kadını kendi habitatımın zemininde yargılayacak kadar izan yoksunu değilim. kadının tek fotoğrafından yorgunluk, bezginlik, yıldırılmışlık okunuyor. bu yorgun mahcubiyete rağmen gidip şikayetçi olmuş, kendine bir umut kapısı aralamak istemiş. sonuç: aynı yastığa baş koyduğun koca tarafından katledilmek. geri kalmayı gönüllü seçen ülkelerde her atılımınızın sonucu filmlerdeki gibi olmuyor işte.

  • 42. sert kış tecrübesi olan sözlükçüler

    kayseri'de bir sene çok soğuk olmuştu, geceleri -40'a varıyordu neredeyse.
    camlarda buzdan çiçek desenleri oluşmuş, babam tüm pencerelere kaplanlı battaniye çakmıştı.

  • 43. kadın cinayetlerini önlemenin yolu

    tek bir nedeni olmamalı, haliyle tek bir cevabı da olmamalı.

    zaten dünyada da ortak bir nedeni yokmuş gibi gözükmekte zira ispanya'da, k.irlanda'da da kadın cinayetlerinde artış var. (2019>2018)

    öncelikle "çözüm idam" demek mantıklı değil; zira yeterince psikopat tanıdıysanız ölümü müebbet hapisten daha hoş karşılayacaklarını tahmin edebilirsiniz. sorun şu ki; bu insanlar bir suç işlerken sonuçlarını düşünmüyorlar, şuursuzlar. bu bir çözüm değil, geçelim. çözüm bu kadar basit değil, keşke bu kadar basit olsaydı...

    nedene gelirsek; önce aklıma artık savaşlar az, nüfuslar fazla olduğu için erkeklerin arz-talep dengesi değiştikçe sapıtmaları geldi. (elbette hepsi değil, yaratılış ve yetiştirildikleri kültür olarak buna yatkın olanlar daha kritik.) yanlış düşündüğümü zannetmiyorum ancak bu durumda "hadi savaş çıkaralım" diyecek halim ve isteğim yok, böyle bir yetkim de yok. bu nedenle çözüme odaklanmak zorundayım.

    bu minörden ziyade majörde (kültürde) çözülmesi gereken bir mesele gibi gözüküyor.
    bence bu tür vakaların ortaya çıkmasındaki en etkili iki majör etken aşağıdakiler:

    1- çoğu insanın bireyselleşememiş olması; ziyadesiyle "bana ne" & "sana ne" ikilisinin önemini ve benimsendikleri takdirde verebilecekleri şahsi ve toplumsal huzuru hayal edemiyor olmaları.
    2- çoğunluk olarak benimsediğimiz kültürlerde kadının edilgen olması; artık o kültüre ait olmadığını zannedenlerde bile bu zihniyetin iliklere kadar işlemiş olması.
    (batı dahil bütün toplumlar için soruyorum: kadınların "insan" olarak sayılmaları kaç sene oldu ki? çoğu ülkede 100 sene önce kadınların seçme hakkı bile yoktu; yani erkeklerin bilinçaltlarında hala içten içe "üstün" olduklarını düşünmeleri anormal değil, çünkü binlerce yıllık kültür mirası bu...) evet dünyanın her yerinde benzer vakalar var ve artışta, ancak bizde kadın gerçekten bir mal. bilhassa kentlerin dışında etkileri daha ağır. bu algının değişmesi gerek.

    esasında, mantıken no.1 çözüldüğü anda no.2 ve arkasından gelecekler de çözülmeli.

    zira bana ne ve sana ne'nin ırk, cinsiyet ayırt etmeksizin herkese eşit olarak uygulanmak zorunda olması, ana fikirde "kimseye karışamam, onlar da bana karışamaz; demek ki hepimizin koruması gereken özel bir alan var" demek.

    haliyle özgürlüklere saygı, zorla güzelliğin olmayacağının anlaşılması, ve bu sayede kişilerin şahsi alanlarına/seçimlerine saygı duyulması gerektiğinin idrakını da beraberinde getirecektir. bunların hepsi kadın cinayetlerinen trafikteki ahlaksızlıklara ve bir sırada kıçınıza yapışanlara kadar tüm meseleleri berabercene çözmeli.

    elbette bunları şıp diye değiştirmek mümkün değil. bu belki milyonlarca etkinin bir araya gelmesinden sonra ortaya çıkmış bir bakış açısı (gestalt belki de), haliyle değiştirmek için de bir o kadar etken gerek...
    topluma izlettirdiğiniz en ufak bir film sahnesi, tek bir kitap, meşhur birinin izlenen konuşması... bunların hepsi ufak ufak toplumları değiştiriyor.

    işte siz kanun koyucular veya yetkin erk olarak hangi eğilimde pazarlama (veya propaganda) yapıyor veya yaptırıyorsanız toplumunuzla oraya doğru yelken açarsınız.

    ve dünya bu doğrultuda nereye doğru gidiyor, nereye doğru gidecek bu bariz. muhtemelen şu an değişimin içindeyiz; tüm bu yaşananlar gerçekten kadınların yüzyıllar sonra ilk defa “insan” sayılmasının ve bu sayede özgür davranabilmelerinin sindirilememesi olsa gerek. belki de 1000 sene sonra: "20.yy sonu ve 21.yy başında kadınların ilk defa erkeklerle eşit olmaya başladıkları zamanlarda, kadın cinayetleri yükselmişti, 23.yüzyılda sıfıra yakınsadı." falan diyecekler... kim bilir?

    tek bildiğim, değiştirebiliyorsak birçok koldan genel zihniyeti değiştirerek bunu çözebileceğimiz. buna insanlık olarak hepimiz, hoşumuza gitmese bile her türlü özgürlüğe saygı duyarak başlayabiliriz. en nihayetinde, bence zaten zaman bunu insanlara öğretecek.

  • 44. efes malt vs tuborg gold

    tuborg gold, efes malttan daha lezzetli. bu, benim damak lezzetime göre böyle.

    ancak benim için çok daha önemli olan, seneler önce, anadolu grubu'nun, sinop, gerze halkının yerlerde sürüklenmesine, insanı, hayvanıyla biber gazına boğulmalarına sebep olan, ülkenin en büyük kömürlü termik santralini kurmak inadıdır. ki sivil mücadele bölge halkı tarafından kazanılmış ve kuramamışlardır. o gün bugündür, ülke insanının sağlığına kast eden ve şiddete maruz kalmasına sebep olan bu grubun sahibi olduğu efes birayı içmiyorum, çevremin içmesine de engel oluyorum.

  • 45. gram altın

    kaçtan aldınız, ne kadar kar ettiniz, kimlere karşı geldiniz bunları yaparken, kimler sizinle dalga geçti? ölüyorum meraktan. n'olur yazın, anlatın, boş bırakmayın buraları!

  • 46. zülfü livaneli'yi linç eden ruh hastaları

    (bkz: türkiye'de feminizm)

    merak etmeyin. "gerçek feminizm bu değil" diyenlerin motivasyonunu anlıyorum ve aklı başında olanları, aklı başında olmayan ezici çoğunluktan ayırmayı biliyorum.

    her ne kadar siz "gerçek trp bu değil" denildiğinde aynısını yapabilecek olgunlukta olmasanız da...

    türkiye'de yerleşik feministlerin çok önemli bir kısmı, toplumun diğer bütün kesimlerine sirayet etmiş cehaletten kendilerine düşen payı almış durumdalar. bu ülkenin sağcısı da, solcusu da, atatürkçüsü de, muhafazakârı da, dincisi de, dinsizi de, yobazı da, seküleri de, galatasaraylısı da, fenerbahçelisi de, genci de, yaşlısı da, liberali de, sosyal demokratı da, siyasal islamcısı da, feministi de önemli oranda cahil.

    örnekleme yapmak hoşuma gidiyor.

    bu ülkenin sosyal demokratını alıp, mevcut fikriyle, örneğin, hollanda'ya götürseniz orada radikal sağcı olarak kategorize edilir.

    bu topraklarda yerleşik kültür yaklaşık 1000 yıldır türk-islam kültürü ile şekillenmiş durumda. belki 30-40 nesildir bu şekilde. dolayısıyla üzerine sinmiş olan bu dominant kültürün kokusu ama derinlerden ama yüzeyden, bir şekilde mutlaka geliyor.

    kültürel altyapı bu. adana kebap.

    yanında bir kavanoz var. üzerinde sosyal demokrasi yazıyor. kavanozun içinde eritilmiş sıcak çikolata var. adana kebabı alıyoruz, bu çikolatanın içine batırıp çıkarıyoruz her tarafı iyice çikolata olana dek.

    hemen yanında duran, üzerinde atatürkçülük yazan kavanoza uzanıyoruz. içi granül pasta süsleri ile dolu bu kavanozun. çikolataya bulanmış olan çubuğumuzun üzerine bu süslerden serpiştiriyoruz.

    işte size türk sosyal demokratı.

    feministi de böyle, sağcısı da böyle, atatürkçüsü de, dincisi de, seküleri de.

    feminist olduğunu ileri sürmekle, şu veya bu hakların kazanımı konusunda nasıl adımlar atması gerektiği, nasıl bir strateji izlemesi gerektiği, bu stratejiyi izlerken süreci hızlandırmak adına nasıl taktikler uygulaması gerektiğine dair hiçbir fikri yok.

    satranç oynarken her iki taraf eşit güçlerle başlar partiye.
    belli bir planınız, stratejiniz ve bunlara uygun taktikleriniz yok ise, tüm bunların yanı sıra hesap yeteneğiniz sınırlı ise başarılı olma şansınız yok denecek kadar düşük olur.

    burada ise feministler eşit güçlerle başlamıyorlar oyuna. zaten geride başlıyorlar. iki kale ve bir at eksik bir şekilde başlıyorlar oyuna. mevcut taşlarının tamamına ihtiyaçları var. zaten normal şartlarda dahi işleri çok ama çok zor iken zülfü livaneli gibi bir insanı kaybetmeyi göze alarak yapmaya çalıştıkları şey, bir kalelerini daha oyundan çıkarıp kenara fırlatmak oluyor sadece. piyonu süre süre, ittire ittire kazanabileceklerini düşünüyorlar.

    akıl var mantık var. siz bugün zülfü livaneli'yi, ideal bir ortamda belki eleştirebileceğiniz bir söylemi nedeniyle kaybederseniz, yarın kemal kılıçdaroğlu'nu çok daha kolay kaybedersiniz. o, sizin bu nefret ettiğiniz ataerkil sistemin daha fazla içindedir yetişmiş olduğu kültür gereği. ertesi gün de imamoğlu'nu kaybedersiniz. tamam da kazanmayı umut ettiğiniz hakları tam olarak nasıl kazanacaksınız pardon? ak parti mi size sahip çıkacak mhp mi? aklınız başınızda mı? "kimseye ihtiyacımız yok" diyerek, sizinle birlikte yürüyüşlere katılan erkekleri bile dışladığınızda ulaşacağınız sonuç çok net: kayıp!

    hak ve haklar kazanımı umrunuzda olmayıp, tek umrunuzda olan ilgi odağı olabilmek ise bir şey diyemem. ki önemli bir kesiminiz için aslında gerçek olan bu.

    başaramayacaksınız çünkü cahilsiniz. çünkü aptalsınız. vizyonsuzsunuz.

    başarmak isteyip başaramadıklarınızın, olmak isteyip olamadıklarınızın, yaşamak isteyip yaşayamadıklarınızın ezikliği yüzünden anlamlı hareket edemiyorsunuz. bütün hedefiniz poz.

    bak bakalımcılardan farkınız yok.

    var ya hani her kadın cinayeti sonrası ortaya çıkan, çözüm önerisi olarak bir ceza ortaya atıp "bak bakalım bir daha yapıyorlar mı?" diyen cahiller sürüsü. onlar gibisiniz işte.

    sizden bir şey olmaz.

  • 47. dünya'da vatandaşı olunabilecek en güzel ülke

    türkiyedir. sahsim cumhuriyetidir.
    sonsuz özgürlugu
    ekonomisi
    halkin nezaketi
    bilime yapilan yatirimlari
    laik sistemi
    liyakatin onemi
    dinin 2. planda olmasi
    kadinlar deger verilmesi
    cocuklarin istismar edilmemesi
    medya organlarinin bagimsiz olmasi
    mahkemelerin adil, hukukun herseyden ustun oldugu yerdir.
    turkiyedir. ama parelel evrende

  • 48. idam cezası geri gelsin

    adalet olmayan yerde idam gelsin diyen hakikaten maldır. ciddi ciddi özürlüdür, gerizekalıdır, aptaldır, hanzodur, cahildir, maloğlu maldır.

    peşinen not: şimdi cahilliğinizi belli edip ne hakaret ediyorsun diyen de maldır, öküzoğlu öküzdür. ne yazıyor bak “adalet olmayan yerde”. adaletin olmadığı yere idam getirirseniz suçsuz asılan ki illa olacaktır tarihimizde gördük ;
    (bkz: bir tane sağdan bir tane soldan astık)
    hepsinin kanı elinize bulaşır. hepiniz katil olursunuz. suçsuz insanların en büyük varlığı ve kutsalı olan “yaşam hakkı” elinden alınmış olur.

  • 49. türkiye'nin girişine yazılması gereken söz

    karınıza, çocuğunuza ve evcil hayvanınıza mukayyet olun. işletme sorumluluk kabul etmemektedir.

  • 50. ekşi sözlük dertleşecek insan veritabanı

    yeşilin 50 tonunda sohbet edebileceğim insanların olduğu iddia edilen veritabınıdır..