Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. alexandraarzat

    aq yerinde 10 senelik, 10bin entry'li hesabimi sebep dahi belirtemeden, iki simarik moderator'un gotunun keyfine haksiz yere kapatip defalarca kez iletisim kanallarini yoklamama ragmen en ufak sekilde geri donus yapmaya dahi tenezzul etmesinler, toplamda belki aylarımı harcadığım binlerce entry'i tek kalemde silsinler, diger taraftan dunun caylagi sozluk sahibiyle evlendi diye ayni gun yazar olsun. bir de bunu yapan adam avukat olacak, memleketin hukuku ne halde ki hukukcusu ne halde olsun degil mi? bir de akp'yi elestirirler, akp ve tayyip bu ulkenin basindan fazla aq.

    bu sozluge en ufak sekilde ciddi sey yazanin aklindan suphe ederim ben diyecegim de zaten kalitenin geldigi seviye belli. sirf benim profilime girseniz bastan asagi dandik futbol entry'leri ile karsilasacaksiniz. bundan 5 sene once tenis uzerine, siyaset uzerine, sinema uzerine, ekonomi uzerine dolu dolu, heyecanli heyecanli entry'ler yazardim ama artik zerre icimden gelmiyor buraya degerli seyler birakmak, cunku kendimi ait hissetmiyorum. hatta ve hatta sirf aklima gelenleri durumcu'nun sozlugune degil de gercekten bana ait olan ve olacak olan bir blog acip oraya yazmayi dusunuyorum son zamanlarda.

    kocadan torpilli yazar.

  • 2. sözlük yanarken gıkı çıkmayan yazar kitlesi

    umurumda olmayan olaylardır.
    içine çekmeye çalışanlara da ayrıca kafam girsin.
    banane kanzuktan, sevgilisinden.
    ne büyüttünüz amk bu olayları, yaz geç işte.
    bu kadar ciddiye almayın burayı, hayatınızda daha ciddiye değer bir şey yok mu buraya kadar düştünüz?

    edit: (bkz: 5 ekim 2020 ekşi sözlük boykotu) başlığına yazıp bir de mesajla bu entrye cevap yazan tayfa var ki evlere şenlik. hem boykotta hem burada millete laf yetiştiriyor.
    sözünüzün arkasında durun bari gidin adam gibi boykotunuzu yapın, saygı duyalım.

  • 3. kanzuk (sözlük yazarı)

    sözlük formatını bilmeyen, sözlükten zerre anlamayan eşini, onbinlerce yazar olmayı hak eden çaylak sırada bekler iken 1 günde çaylak bile olmadan yazar yaparak diktatörlüğünü resmen onaylamış sözlük sahibi. bunun iktidardakilerin yaptıkları ya da atıyorum azerbaycan cumhurbaşkanının eşini cumhurbaşkanı yardımcısı olarak ataması ile arasında ne fark var sormak istiyorum

    diktatörlük: hak etmeyeni hak etmediği yere getirebilme gücü. halk dilinde kartal imamhatipcilik.

    sözlüğün ve sözlük kültürünün gerçekten sona erdiği tarih olarak bugün kayıtlara geçsin lütfen.

    edit: bir de 1 günlük yazar olan sevgili eşi beğenmedi diye 12 yıllık yazar uçurulmuş. zamanında sözlüğü bırakıp twittera geçen iyi ve kaliteli içerik üreten yazarlara sinir olmuştum çekip gittikleri için, şimdi anlıyorum ne kadar haklı olduklarını... yazdıklarının zerre değeri olmadığını ve bir gün sırf yönetimle aralarında çıkar ya da ailesel ilişkisi olduğu için oralara gelebilmiş birilerinin şımarık kaprisiyle buradan gönderilebileceklerini elbette öngörememişlerdir ama en azından sözlüğün nasıl bir çöplüğe evrileceğini bizden önce fark ettikleri kesin.

    edit 2: uçurulan yazarı bir de "yolun açık olsun paşam" diye dalga geçerek sevgili eşi göndertmiş. cidden pes.

    sanırım artık bu sözlükte ciddi olarak yazdığım son entry budur. şuraya içerik üreteni siksinler bundan sonra.

  • 4. londonphile

    uçurulma sebebini okudum ve utandım.
    12 yıl olmuş ben sözlükte yazmaya başlayalı. düşünsenize “aşkito”nun beğenmeyeceği bir entry yazıyorsun ‘kalbim bunu sözlükten uçur’ diyor cart diye 12 yıl çöpe gidiyor.
    lan madem burada muhalif olamayacaktık bizim burada ne işimiz var ? gider damgalanma riskini alarak twitter’da yazarız o zaman.

  • 5. 5 ekim 2020 ekşi sözlük olayları

    yıllarca unutulmaması gereken olaylardır. ben hiçbir zaman unutamayacağım. kokuşmuşluğun, yozlaşmışlığın her türlüsüne zaten tanık oluyorduk yıllarca. fakat ekşi nefes aldığımız, otosansürlü de olsa kendimizi ifade ettiğimiz bir ortamdı. çok büyük hayal kırıklığı yaşadım. eğer kanzuk ve nişanlısı erdemin kırıntısına bile sahipse hesaplarını kapatıp defolup gitmeliler.

  • 6. masterchef türkiye

    ekşi sözlükte birbirlerine aldatma tüyoları verenler, kaç kadını bir arada tuttuğunu, idare ettiğini anlatıp övünenler iyi baksın. arkanızda böyle bir enkaz bırakıyorsunuz işte. insanların hayatına ya hiç girmeyin ya da girdiyseniz ahlakınızla namusunuzla oturun, yazık günah.

  • 7. facebook'un temsilci atamama kararı alması

    facebook'un tıpıi tıpış yola gelmeme olayı, ayrıca eğer whatsapp haberleşme programı tr de engellenirse, bir iktidarın whatsapp ile yıkıldığına şahit olabiliriz.

  • 8. sma tip 1 hastası sofia'ya yardım kampanyası

    kesinlikle desteklenmemesi gereken kampanya... buna destek olana kadar tegv'e, koruncuk'a, unicef'e falan bağışta bulunun rica ediyorum.

    çünkü 1 değil 6000 çocuğa ışık olunmalı, bu adaletsiz yardım anlayışı da azalarak bitmelidir. (bkz: #111911731)

  • 9. 5 ekim 2020 alexandra arzat açıklaması

    "saatler önce evlilik teklifi aldığım mutlu günümü mahveden onca yazar" diyerek gerekli yerlere göz dağı vermeyi ihmal etmemiştir.

    sevgili alexandra,

    sen sözlüğü şu anki haliyle gördüğün için belki de anlam veremiyorsun olup bitene. “nedir bu tantata bu gereksiz, çocuksu ve %90’ı cahil barındıran site için” diyorsun belki kendi kendine. hep böyle değildi buralar alexandra. kimisi kişiliğini inşa etti burada. filmler izledi, şarkılar dinledi. tartıştı, öğrendi, tanıştı, dertleşti. tabii bunlar yaşanırken sen henüz çocuktun. o güzel şeylerin hepsi vaktiyle yaşandı burada. sonra kanzuk ticari hırsları uğruna hepsini tek tek mahvetti, ama o başka bir günün konusu.

    burası her geçen gün ne kadar yozlaşmaya, kokuşmaya, iğrençleşmeye devam etse de, sırf geçmişin hatrına bile olsa bazı korumacı reflekslerimiz var. gördüğün yazarların yazar olmak için ne kadar beklemesi gerektiğini biliyor musun alexandra? çok. 10 entry girip senelerce bekledi insanlar. sen ise kuyruğun en önüne kaynak yapan kişi oldun. sence bu hareket, tüm o insanlara saygısızlık değil mi alexandra?

    londonphile meselesi gelelim. bu yazar seninle tartıştıktan sonra sebepsiz yere uçuruldu. bu kişi sana hakaret etmedi. senin yazdığın yazıyla ilgili bir yorum yaptı ve sözlük doğasınca bu onun en doğal hakkıydı. “benim haberim yok, ben yapmadım” demenin hakkın olduğunu düşünmüyorum. sence burada ufak da olsa bir sorumluluk kabul edip bunun neden olmuş olabileceğiyle ilgilenmen gerekmiyor mu alexandra? gazeteci ruhun da mu merak etmiyor bu esrarengiz olayı? bu kişi uçuruldu ve tüm entryleri çöpe gitti. belki de senelerce yazdığı yazılar, notlar hepsi gitti. sence bu hareket insanların emeğine saygısızlık değil mi alexandra?

    biz türkiye’nin yorgun insanları, ekonomik olarak batık, psikolojik olarak çökük insanlarıyız. biz neden bu hale geldik biliyor musun alexandra? çünkü bizi bu hale getirenler torpille, adam kayırmayla, elindeki gücü kullanarak başkasını haksız yere ezerek bizi bu hale getirdi. ve siz dün gece bizi bu hale getiren olayların mikro bir örneğini bize sundunuz. bizi 2 ekmeğe muhtaç eden adamlarla aynı karaktere sahip olduğunuzu gösterdiniz.

  • 10. 5 ekim 2020 kanzuk ve alexandraarzat'a açık mektup

    paşalar,

    sizin bu kendinize yaptığınızı, sizden başka kimse size yapamazdı gerçekten.

    alexandraarzat'a yolun açık olsun paşam yazdıran tatminin ne kadar kısa süreceğini bir düşünün isterseniz:

    kocan vasıtasıyla türkiye'nin en büyük, en etkili, en güçlü sosyal mecrasında patronluk taslayıp tatmin olabilirsin, fakat o saatten sonra türkiye'nin en büyük, en etkili, en güçlü sosyal mecrasında ömrün boyunca senin hakkında yazılacak olanlara kocan dahil hiçbir güç engel olamaz.

    bu ironinin büyüklüğünü bir düşünün istedim.

    bu işin benle ya da bu başlıkla alakasız olarak iki doğal çözümü var:

    1- siz insan gibi çıkar özür dilersiniz, uçurulan yazarları geri getirirsiniz ve yazarlar da helal olsun büyüklük yaptılar derler ve bu olayı unuturlar. küçük bir tatsızlık olarak kalır, herkes hayatına normal devam eder.

    2- bunu yapmazsanız ve tavrınızda diretirseniz, memlekete ikinci meltem banko vakası hayırlı olur. olmasını ister miyim? istemem şahsen. gerek yok, kimsenin hayatı mahvolmasın. evlilik bu hem, hiçbir şeye benzemez. fakat diretirseniz siz de biliyorsunuz ki kimse buna engel olamaz.
    çünkü, network'ten gelsin: you have meddled with the primal forces of nature, mr. beale. o zaman da uzun bir yol sizi bekler. yolunuz açık olsun paşalarım demekten başka çare kalmaz.

    saygılar.

    edit: başlığı yanlış tarih formatıyla açmışım. mod'lardan ricam, 5 ekim 2020 olarak düzeltmeniz.

  • 11. fenerbahçe

    haftayı 5'te 5 ile kapatmış şanlı takımım, aşkım, canım.

    futbolda 3 puan, basketbolda kadınlarda galatasaray, erkeklerde beşiktaş galibiyetleri, voleybolda da hem erkekler, hem kadınlarda gelen totalde 5 galibiyet. ziyadesiyle mükemmel bir haftayı geride bırakıyoruz.

    şu çok açıktır ki; fenerbahçe bir spor kulübüdür ve her branşta türkiye'nin lokomotifi olan tek takımıdır. bu daimi olan ve değişmeyen bir realitedir.

    ne mutlu fenerbahçeliyim diyene, diyebilene.

  • 12. olası bir savaşta sözlükçülerin alacağı görevler

    hep düşünmüşümdür bu konuyu. yani savaş çıksın veya çıkmasın, bi şekilde kadınların da silah eğitimi alması gerektiğini vs. neyse bu konu farklı da. kendi çapımda en azından av tüfeği kullanabilirim bi de biber gazı.

    onun dışında 19 litrelik damacanayı rahatlıkla taşıdığıma göre savaş psikolojisinin verdiği manevi güçle epey ağır mühimmat taşırım. iyi saklanır kamufle olurum. üstelik kamuflaj kullanmadan. ser veririm sır vermem ayrıca. tırnaklarımı sökseler konuşmam.

    kan tutmaz beni, kan gövdeyi götürürken tuhaf bir soğukkanlılık giyiyorum üzerime. ilkyardım bilgisi ile işe yararım bu konuda da.

    ama en güzeli, yeşil mercimekten çok güzel yemekler yaparım.

  • 13. ses tonunun kadınlar üzerindeki etkisi

    öyle ses tonları vardır ki konuşurken etrafa testosteron saçar.

  • 14. kanzuk ve alexandraarzat uçurulsun

    först leydi @alexandraarzat ın "güle güle paşam" krizi büyür, büyümelidir.

    ya ikiniz de gidin ya da @londonphile (eğer kendi gitmediyse) geri gelsin.

    burası sizin çiftliğiniz değil. eğer öyle düşünüyorsanız ve gerçekten öyle ise biz gidelim.

    edit: yazara hesabı iade edilsin ve özür dilensin. tek beklentimiz bu. ancak dünden beri gerek kanzuk gerek eşi hakkında öyle çirkin başlık ve entryler gördüm ki böyle bir torpil durumu olmasa da sözlükten gitmek en mantıklısı gibi duruyor.
    ekşisözlük maalesef çoktan pislik çukuru bir platforma evrilmiş. dolayısıyla sözlük ceo sunun bir yazarı uçurmuş, eşine torpille yazarlık vermiş olmasının en ufak bir önemi bile yok bence.

    kanzuk ve alexandraarzat a en büyük kötülük zaten bu sözlükte yazar olmak ve sayısız seviyesiz insanın aptal yorumlarına maruz kalmak olduğunu düşünüyorum.

    kanzuk ve sözlük yönetimi bu bok çukuruna dönmüş sözlüğü temizleyemeyeceğine göre en güzeli kendine saygısı olan insanların burayı terk etmesi.

    ne hikmetse ülkeden siktirolup gitmekle sözlükten gitmek nedenleri birbirine çok benzer.
    yani aslında bok çukuruna dönen sadece bu sosyal platform değil. her yer aynı. herkes aynı.
    bundan sonra sanırım sadece belli konularda bilgi edinmek için girmek en güzeli bu sözlüğe.

  • 15. yolun açık olsun paşam

    10 yıldır ekşi sözlüğü takip ediyorum, beni bu kadar dumura uğratan başka bir olay daha olmamıştı. aşk kelebeklerine bak sen ya. sinek öldürür gibi yazar uçuruyorlar, bir de üzerine dalga geçiyorlar.

    yazıklar olsun ya gerçekten yazıklar olsun. pişkinlikte akp'yi geçtiniz kanzuk ve saz arkadaşları

  • 16. netflix ve spotify'a para veren şahıs

    spotify a verdiğim parayla daha iyi hiçbir şey satın alamam

  • 17. ermeni askerlerden azerbaycan şehidine barbarlık

    istanbul'da yaşayan bir ermeni kardeşiniz olarak bu öküzler adına tüm türk ve azeri halkından özür diliyorum. bu kekolar ile lütfen türkiye'de yaşayan kökü burada olan insanları bir tutmayın. bu tür videoları görünce haberleri duyunca inanın hepimizin tüyleri diken diken oluyor , hepimizin tansiyonu çıkıyor. sanki bu kekolar yüzünden, buradaki eşimiz dostumuz komşularımız da bu kafada olduğumuzu düşünüyor gibi geliyor.

  • 18. apple'ın macbook'larda ram ve ssd'yi lehimlemesi

    apple müşterinin bilgisayarın içini açıp ram'i falan kurcalamasını istemez. apple müşterinin hiç bir sikimi ellemesine müsade etmez. prensibi budur, ürün bu bunu kullanacaksın der, böylece tırı vırı problemlerle uğrasmaz.

    apple'ın hayalinde rehberine müdahele edemediğiniz iphone'lar falan olduğunu düşünüyorum...

    edit: ulan siktiğimin aletine şarj takıyosun, "aman bu orjinal apple ürünü değil, yanlarım ağrıyor" falan diye mesaj çıkıyor. sanki elektriği kendi icat etmiş yarrağım triplere bak. sana cereyan veriyorum şarj ol amk telefonu niye uyarı okutuyosun bana... tey allam...

  • 19. f=ma formülünde ivmenin ne olduğunun bilinmemesi

    lise falan demeyin mühendislik son sınıfa gelip ivmenin birimini bilmeyen tipler gördüm. bir de bu tarz temel şeyleri bilmeyip sikimsonik üniversitelerden mezun olup "trust me, i am an engineer" t shirti giyip gezen denyolar var neyse.

    dostum bir de genel bi yargıymış gibi bilinmemesi demişsin, kim bilmiyor bunu amk ? ivme dediğin şey senin birim zamandaki hız değişimindir. sen diyelim ki t-2t zaman aralığında 3x yol , 2t-3t arasında 7x yol , 3t-4t arasında 11x yol aldın diyelim bak noluyor t zamanda aldığın yol sürekli artıyor yani ivmeleniyorsun ama t zamanda sürekli sığır gibi 3x yol alsaydın ivmen 0 olacaktı kardeşim benim. ha bu formül de newtonun 2.yasası .aynı şekil cismin üstündeki net kuvvet 0 newton değil yani cisme uygulanan x,y ve z exsenlerindeki toplam kuvvet birbirine eşit değilse cisim kütesine oranla ivmelenir. uçak dönüyomuş tenis topu falan öyle bir şey yok yani.

  • 20. eba için internetin ücretsiz olmaması

    o kadar çok boktan konular için yeri göğü yıkan bu ekşi sözlük, umarım bu konu için de aynı duyarlılığı gösterir.

    ben uzaktan eğitim veren daha doğrusu vermeye çalışan bir öğretmenim.
    çoğu meslektaşım da whatsapp, eba, zoom üzerinden ders vermeye çalışmakta benim gibi.

    açık konuşayım velilerinden " bilgisayar ücreti " isteyen meslektaşlarımla ilgili haberleri görünce utanıyorum.
    öğretmen maaşı ülkemiz gerçeklerinde gayet iyi bir maaştır. lâkin benim utandığım esaslı bir konu daha var ve bu konuda hiçbir şey yapılmıyor!

    bu ülke, öğrencilerine tamamen ücretsiz ve sınırsız internet erişimi veremiyor! vermiyor!

    yok 3 gb'a kadar sınırsız erişim, yok 8 gb'a kadar ücretsiz eba falan gibi reklamlar dönüyor!
    ulan bu nasıl karaktersizliktir?

    " 3 gb'a kadar sınırsız " gibi bir cümlenin mantığı nedir?

    annesinin telefonundaki internet hakkı bittiği için ders alamayıp ağlayan öğrenciden,

    komşusunun internetine bağlanabilmek için evinin çatısında uğraşan babasının yanına çıkıp maalesef oradan düşerek hayatını kaybeden daha sekiz yaşındaki çocuktan,

    2020 yılında hâlâ daha evine bilgisayar alamayacak hadi aldı diyelim internet bağlatamayacak yoksulluktaki ailelerden,

    hiç mi utanmıyorsunuz?

    hadi diyelim borçla morçla akıllı telefon aldılar eve.

    ki bu konuda da ayrı bir şerefsizlik dönüyor piyasada. tablet, bilgisayar ve telefon fiyatları uçtu uzaktan eğitim sürecinde.

    fakat hadi diyelim aldılar telefonu bir şekilde.

    sen bu öğrenciye hiçbir kota koymaksızın eğitimi için gireceği sitelerde yahut uygulamalarda sınırsız internet erişim hakkı getirmek zorundasın.

    öğrencim ağladı lan bugün benim. evet, çoğu öğrenci derslere katılmıyor belki ama sen o derse katılmak isteyen o bir öğrenci için seferber olmalısın.
    belki senin geleceğin o çocukta gizlidir.

    yazık.

    bu ülke, fırsatçıların ülkesi artık. yaşadığım mahallede bir sürü evde internet erişimi sıkıntısı yaşanıyor ve teknik ekipler günler sonra geliyorlar şikayetçi eve.

    gerekirse bir sürü eleman alacaksın. normal zamanlarda halkı sömüren, faturalar gecikse hemen yaptırım tehdidinde bulunan, müşteri hizmetlerini herhangi bir işlem için aradığınızda son ödeme tarihi geçmemesine rağmen sizi sürekli ödenmemiş faturanızı ödemek için bilmem kaç numaraya basın diye uyaran şirketsin sen.

    öğrencilere yazık!
    bu ülkede her evde bilgisayarlar akıllı telefonlar üçer beşer adet değil!
    ve kimsenin umrunda değil bu durum.

    hepinize yazıklar olsun.

    ha bu arada gsm şirketlerinde şöyle bir uyarı da var:

    " o ay içerisinde kullanılmayan haklar sonraki aya devretmeyecektir! "

    ne kadar küfretsem az.

  • 21. zihinde yer etmiş anonslar

    hareket saati gelmiş otobüs kaptanları in dikkatine!..

    (bkz: aşti)

  • 22. 5 ekim 2020 tüik enflasyon açıklaması

    enflasyon hesabına asemptomatik zamları almıyoruz. mesela elektriğe zam geldi. vatandaştan ses yok. demek ki semptom yok. o yüzden hesapta o yok. ama ulaşıma zam geldi, vatandaş isyan etti. demek ki semptom var. o zam. onu hesaba alıyoruz.

    her fiyat artışı zam değildir.

    asemptomatik zam, fiyat düzenlemesi. semptomatik zam, zam.

  • 23. 4 ekim 2020 aston villa liverpool maçı

    90+3’te bile 7-2 önde olan takımın futbolcusunun 40-50 metre depar atarak 8. golün peşinde koştuğu maç.

    premier lige hakaret olmaması için bizim ligle kıyaslamaktan imtina ederim.

  • 24. bilal'in kankasının tmsf'den cukkaladığı para

    tamı tamına 45 milyon liradır.

    on numara da tezgah kurularak verilmiş paradır. bahsini ettiğim tezgahın detaylarını haberin içinde bulabilirsiniz.

    haberi buraya bırakıyorum;

    https://www.birgun.net/…-milyon-tl-lik-zarar-317956

    özet geç diyenler için;

    tmsf arazilerinden birisine konut yaptırmak için aksüs yapı adında bir şirkete ihale ediyor. bu şirketin ortaklarından birisi burak aksüs bilal erdoğan'ın imam hatip lisesinden arkadaşı.

    neyse daha sonra tmsf, bu şirket bu işi yapamaz diyerek(!) sözleşmeyi tek taraflı feshediyor ve şirket suya sabuna dokunmadan 45 milyon lirayı cebe indiriyor.

    arkasından tekrar ihale açılıyor ve bu sefer de ihaleyi ilk yapı adında bir şirket alıyor, bu şirketin sahibi de bilal beyefendinin imam hatip lisesinden arkadaşı aykut emrah polat

    bu adamlar çarkı kurmuş, on numara dödürüyor..

    (bkz: alemin keyfi yerinde yine maşallah)

  • 25. logosu en güzel otomobil markası

    mercedesin yıldızı kendi başına markadır.

  • 26. 5 ekim 2020 yüz yüze eğitimin genişlemesi

    daha bugün rusya yüzyüze eğitimi askıya aldı. bakan beyin ağzıyla dişi arasında gevelediği bilgiye göre testlerinde pozitif oranının on da bir ( ki o da yalan ) .

    bu da günde 10 .000 pozitif vaka demek açıklanan günlük test sayısına göre.

    havalar şansa güzel gidiyor yarın birgün soğuyacak ve korkulan aylardır biliminsanlarının uyardığı grip mevsimi tam gaz başlayacak. *

    bu karar çılgınlıktır ve tamamen siyasi dir.

    birileri ülkede her şeyin normal (!) olduğunu gösterme derdinde ne biliim kurulu gaflet uykusuna devam ederken.

    yazık.

  • 27. massive attack ve portishead dinleyen erkek

    oraya röyksopp, prodigy ve tabii ki depeche mode ekleyelim lütfen.

    ayrıca moby'ye de selam olsun.

  • 28. size ne lan sözlüğümden

    ister silerim ister şukular
    ister fav'larım ister uçurur
    suser daha mı önemli sevgilimden
    size ne lan sözlüğümden?

  • 29. 5 ekim 2020 ablamın sözlükten uçurulması

    kanzuk nickli, sözlük yöneticisi yazarın bir günde yazar yaptığı eşi hakkında eleştirel bir entry yazdığı için, ablam londonphile'ın sözlükten uçurulması olayı.

    gündemde nickini görünce lan hayırdır oldum, bilirsiniz sevdiğiniz birini orada görmek insanı tedirgin eder. sevdiğiniz sanatçıyı sol frame'de görünce hassktir diyerek tıklamak gibi. kendisi de bir şey söylemedi. hatta sözlüğe borçlandığı açıklamayı da başka bir yazardan rica ederek mesaj yoluyla yapmış, gelip kardeşine söylememiş. bizim ailede torpil pek yok.

    ayrı şehirlerde olduğumuzdan sabahın köründe aradım, konuyu öğrendim. neyse ki iyiymiş. yazar hesabını, sözlük sahibinin bir günde yazar yapılmış eşinin girdiği formata aykırı entrylerini eleştirdiği için uçurmuşlar. konuyla ilgili açılan başlıklara entry giresim gelmedi, nick altına taşaklı falan yazmışlar cinsiyet bilinmediğinden... gerçi bu vasıf cinsiyete bakmıyor, her neyse.
    ben de bu başlıkta ayrıca toparlayayım dedim.

    sevgili sözlük yazarları,

    bugüne kadar öğrendiğim, burada insanlara aktardığım, doğru olduğunu düşünüp paylaştığım her bilgide, her fikirde imzası olan bir yazarı, (bebekken altımdan bokumu almış olması gibi detayları es geçiyorum, akrabalık bağımız geri planda kalabilir) birileri 23 yaşındaki eşine şov yapmak için uçurmuş, ne alâ.

    ben burada yıllarca torpille kadro verilen akademisyenleri, hiç tanımadığım ama hakkı yenen adayların hakkını savunmak için yazdım,

    burada elif can yetim'i, liyakatsizliği yazdım,

    ülkenin bir ucunda baskıya, şiddete uğrayan kadınları, pınar gültekin'i, nicelerini yazdım,

    ışid'in yakarak katlettiği askerlerimizi yazdım,

    yozlaşmış siyasilerin usulsüz ihalelerini yazdım,

    tarım politikalarını, köylüleri, maaş alamayan işçileri yazdım,

    soma'daki madencileri yazdım,

    evet arada windows 10 başlığına ssd takın da yazdık, c++ kullandığım yemek tarifleri de verdik, olabilir,

    yazarları bizzat mağdur etmiş firmaların rezalet başlıklarına yazdım,

    şifa arayan, tedavi bulamayan kanser hastalarına yardım kampanyalarına katıldım, duyurdum. hepsi yerli yerinde duruyor.

    bunca yıl, bütün bunları bir gün hakkı yenen tarafta, ben ya da sevdiklerim de olabilir diye düşünerek, kendimi onların yerine koyarak yazdım. çünkü ben bunu da ablamdan öğrendim. şimdi sanıyorum ki bugün o günlerin ilkindeyiz ve kadere bak, bunları yazabiliriz diye düşündüğümüz yerde, torpilin harman olduğu yerde, ekşi sözlükteyiz.

    kanzuk efendi,
    1) hatanı telafi et ve tüm sözlük yazarlarından özür dile (bu bir sözlük yazarı olarak, üzerinden para kazandığın insanlardan biri olarak, çaylak onay sırasında vaktince, hakkıyla beklemiş bir yazar olarak talebimdir)

    2) müstakbel eşin tenhada değil, tıpkı herkesin önünde yaptığı şekliyle, hem sözlük yazarlarından, hem de saygısızlık ettiği bu yazardan özür dilesin. (bu, bir kardeş olarak talebim ve pazarlığı da yok. senin eşinse, benim de kardeşim. isterse dünyaların sahibi olsun, kimseyi kız kardeşimin hakkını yiyip bir de üstüne yolun açık olsun paşam diye alay ettirmem.)
    kimseye düşmanlık güdecek, husumet yöneltecek halimiz de yok, toyluğuna verir eyvallah deriz. istiyorsa elbette yazar abi ve ablalarından sözlük kültürü ve formatını öğrenene kadar çaylak onay sırasına girer ve günün birinde onlar gibi yazar olmayı hak eder.

    bu ayıp giderilene kadar ben bu haksızlığı yazmaya devam edeceğim. önceden de yaptığım gibi, başkaları için yaptığım gibi, başkası olsa yine aynını yapacağım gibi. çünkü o da öyle yapardı.

    belki bu karması senden yüksek yazar hesabımı tıpkı londonphile'ı uçurma gerekçen gibi "yetersiz entry profili" gerekçesiyle, belki benzer uyduruk bir gerekçeyle uçurursun. olabilir, o utanç sana, bu gurur da bana yeter.

    sevgili londonphile , sana sözüm bu sözlükte artık bir mühürdür zaten,

    yolun açık olsun paşam.

  • 30. gata başhekim yrd.'nın medeni kanun hazımsızlığı

    "gata'mıza ne olmuş" diye sayıklayan arkadaşlar var, valla yedik onu biz. öyle bir yer yok artık, gitti, bildiğiniz yok. adı "gülhane eğitim ve araştırma hastanesi". sağlık bakanlığına bağlı onlarca hastaneden biri sadece, hiçbir farkı yok. haliyle adını artık sokaktaki çoluk çocuğun bile bildiği tarikatın yuvası olmuş. merak eden diğer başhekim yardımcılarına da bir göz atabilir. bütün hastane yönetiminin (başhekim yardımcısı kadın doktorlar dahil) bu arkadaş ile aynı fikirde olduğuna da kalıbımı basabilirim.

  • 31. ekşi itiraf

    maskeyle dolaşmanın en iyi tarafı ne biliyor musunuz? maskenin altında kimse sizin yüzünüze dikkatli bir şekilde bakmazsa ağladığınızı fark etmiyor. yolda yürürken, cafede otururken, ofiste bile bunu rahatlıkla yapabiliyorsunuz. yaptım, oradan biliyorum çünkü. tabi uzun, kıvırcık saçlarımın olması da bunu biraz daha kolaylaştırdı. saçlarımı yanıma aldığımda görmüyorlar çünkü.

    insan beyni herhangi bir şeyi tamamlamaya yatkın. bundan dolayıdır ki zamansız ölümler, ani bitişler daha çok yıpratır insanı. mesela ölen kişi sanki kapıdan giriverecek gibi hissedersiniz ilk zamanlar. ayrıldıktan sonraki ilk gece de ben nedense ilk kez biri için böyle hissettim. ölüm benim için hiçbir zaman sadece fiziksel bir yok oluş değildi.*sanırım bunu kabullenemedim, çünkü beklemediğim bir anda ayrılmak istediğini söyledi karşımdaki insan bana. daha yeni ameliyat olmuştum ve 3-4 gün sonra böyle bir şeyle karşılaşmayı beklemiyordum.

    karşınızdaki kişi "ben kendimi ciddi ilişki yürütebilecek kafada hissetmiyorum" tarzı bir mesajla ilişkiye nokta koyar. insanı en üzen, en kıran da sizi karşısına alıp konuşmaya bile değer görmemesi oluyor işte. kalbimiz camdan değil ama ben o an kalbimin kırılma sesini duyduğuma yemin edebilirim. o anki şokla ofiste en yakın bulduğum insanı aramıştım. daha benim konuşmama fırsat vermeden gülerek "hadi gözünüz aydın, cuma günü tatil oldu. ameliyat stresini atar, rahat rahat gezersiniz artık" demişti. sahi, bizim ay sonunda tatil planımız vardı, değil mi? en azından 5 dakika öncesine kadar öyle olduğunu sanıyordum.

    "biz ayrıldık" diyebildim sadece. arkadaşım "nasıl yani, neden? tartıştınız mı?" diye sordu. en ufak bir tartışmamız olmamıştı oysa ki. "hissediyorum, ameliyat olmamı bekliyor demiştim değil mi sana" dedim arkadaşıma ağlayarak. ortada hiçbir sebep yoktu, içimden geçen saçma sapan bir histi sadece. ve hislerimde her zamanki gibi yine yanılmamıştım. "düzgün düzgün konuştunuz mu? onun yanında olduğunu söyledin mi? belki kafası karışıktır, birkaç gün sonra kafasını toplar arar belki. hemen üzülme bak, oluyor bazen böyle şeyler. sonra insan yanlış karar verdiğini anlayabiliyor" diye beni teselli etmeye çalıştı. acı olan şey bunun beni teselli etmek için söylenmiş bir cümle olduğunu bilmem. daha da acı olan şey karşınızdaki insanın bunu kafasında planlayıp sizin ameliyat olmanızı beklemesi bence. demek ki diyorsunuz, o zamana kadarki herşey göstermelikmiş.

    akşam eve gelince ona ait eşyaları görünce zaten gözlerim dolmaya başladı. ona göre bitmişti ama ben hala onun kokusunu duymak, ona sarılmak istiyordum. duygusal olarak da kötü bir dönemde olmam buna sebep oluyordu belki de. ağlaya ağlaya ona ait eşyaları, bana aldığı hediyeleri bir bir katlayıp koydum. herhangi bir sinirle değil, sırf onu özlediğim için yaptım bunları aslında. bir an önce bunları vermeliydim.

    ayrılıktan sonraki en zor gecenin ilk gece olduğunu söylerler fakat bence en kolay gecedir ilk gece. içinde hala saçma da olsa gelebileceğine dair bir ümit vardır mesela. veya yokluğunu tam olarak idrak edememişsindir henüz. sonraki günler ve geceler biraz daha kötü geçiyor çünkü. ameliyattan sonra bile doğru dürüst ağrısı olmayan ben, ayrıldıktan sonraki ilk gece üzüntüden dolayı ağrıdan duramamıştım. hem ağrım olduğu için ağlıyordum hem de duruma. neyse ki insan ağlamaktan bir süre sonra yorulup uyuyakalıyormuş. ilk kez bunu da deneyimledim sanırım.

    ayrıldıktan sonra bana göre mutlu olunan tek an ilk sabah uyandığında gözünü açmadan önceki birkaç saniye. çünkü durum henüz taze olduğu için olan biteni unutmuşsundur. insan güne ilk başladığında aklına kim veya ne gelir bilemiyorum ama benim hayatımda sevdiğim biri varsa o insan gelir ve bu bile beni mutlu eder. gerçeği gözünü açtığın an idrak ediyorsun. uyandığımda sanırım sabah saat 5'e geliyordu. üzüntüden sabah o kadar ağrım vardı ki bir süre yürüyemedim. hani "içecek suya muhtaç olmak" diye bir laf var ya, mutfağa kadar bile yürüyemedim bir süre. karşımdaki insan beni bu halde bırakıp gitmişti. üzüldüğüm şey ayrılmak değil, böyle bir durumda bırakıp gitmesi. bu tıpki hamile kalan sevgilisini veya askerdeki sevgilisini terk edip gitmek gibi bir şey bana göre. karşındakini duygusal olarak sana ihtiyacı olduğu bir dönem bırakıp gitmek bir nevi. eşyaları bırakmak için günün aydınlanmasını beklemek kadar kötüsü yoktu çünkü o gün aslında kahvaltıya gitmeyi planlıyorduk. evinin yakınında tanımadığım bir yere bıraktım eşyalarını. bir arkadaşına mesaj atıp eşyaları almasını rica ettim.

    dönüşte zamanında akşam yürüyüş yaptıktan sonra kahve içtiğimiz cafeye oturdum. saat çok erken olduğu için henüz yeni açmışlardı. içeride 65 yaşlarında biri vardı. baktım kahvesini içiyor, "acelem yok, dışarıda oturacağım. müsait olduğunuzda bana da kahve yapar mısınız?" dedim. acele edeceğim bir şey yoktu, bütün gün benimdi artık. adam kahveyi getirirken dökmüş biraz, sorun etmem böyle şeyleri. tam kahvemi bitirmişken, baktım yeni bir kahveyle geliyor. gülümseyip "içimden geldi" dedi. o kadar üzgündüm ki yine başladım ağlamaya. benimle biraz konuştuktan sonra "üzül, ağla ama bunu sakın karşındaki insana belli etme. hep güçlü görün" demişti. bu zamana kadar dedemin cenazesinde bile ağlamamış ben, güçlü görünmeyi bırak güçlü olduğunu düşünen ben, her şeyini kendi halleden ben artık yorulmuştum sanırım.

    akşam iş ingilizcesi için yabancı bir eğitmenle dersim vardı. resmen mesai gibi sabah ayrı, akşam eve gelince ayrı ağlıyordum. o gün ders yapmak istemedim. böyle zamanlarda insan konuşmak istiyor sanırım. derdimi bir de ağlaya ağlaya ingilizce olarak anlattım. çalıştığım eğitmeni yurtdışındaki bir arkadaşına önermiştim, anlatırken konusu geçince ders almaya başladığını söyledi. hayat ne garip, iki günde neler değişiyor.

    şöyle bir dönüp bir süre önceki hayatıma bakıyorum. kendi halinde takılıyormuşum resmen. sağlığı bile çok da kafama takmadan ilerliyormuşum. boşluktan faydalanıp bol bol dizi, film izleyip kitap okuyordum. tek derdim de terfi beklemek falandı sanırım. onu da arkadaşlarıma şu tarz görseller atarak dalgaya alıyordum sözde.

    sonra hayatına biri giriyor. hem de ısrar ederek. bakıyorsun "efendi, düzgün birine benziyor" diyorsun içinden. uzun uzun sohbet ediyorsunuz, çok da keyif alıyorsun o sohbetlerden. tekrar tekrar görüşmek istiyor seninle. elini falan tutmak istiyor bir ara. içinden diyorsun ki "bundan zarar gelmez." öyle hissediyorsun işte o zamanlar. yakın arkadaşlarıyla tanıştırıyor seni. birlikte yemek yiyiyor, kahvaltı ediyor, film izliyor, her çift gibi keyifli vakit geçirdiğinizi düşünüyorsun işte. en sonunda herşey bittiğinde soruyorsunuz, "madem böyle düşünüyordun, neden beni insanlarla tanıştırdın, elimi tuttun" diye. karşınızdaki insan net bir cevap bile veremiyor.

    hayatıma giren her insana karşı dürüst olmuş, duygularımı açmış, içimden geldiği gibi davranmıştım ama kimseye bu kadar açılmamıştım sanırım. her şeyimi ama her şeyimi anlatmıştım. kartları açık oynamıştım güya. öyle taktik yapmak zaten bana göre şeyler değildi baştan beri. o da benimle anılarını, geçmişini paylaştı. bir gün kimi zaman yakınlıktan bunaldığını söylemişti. insan yeni tanıştığında sık sık görüşmek istese de, ben de sürekli mesaj atan, görüşmek isteyen biri değildim. sıkmamak için o görüşelim demeden çok da fazla görüşelim demedim. istedim ki rahat hissetsin kendini. ama öyle olmuyormuş işte.

    hayatıma o kadar beklemediğim ve hazırlıksız olduğum bir anda girdi ki kaçıngan bağlanma stiline sahip olduğunu fark ettiğimde çoktan onu sevmeye başlamıştım. başka zaman olsa böyle birine "öyle mi? güle güle o halde" der geçerdim ve gardımı indirmediğim için hiç de üzülmezdim ve önüme bakardım. uzmanlar bu stile sahip insanların güvenli bağlanan partnerlerle birlikte "eğer isterse" bunu zamanla düzeltebileceğini söylerler genelde. anlayışla karşılamaya çalıştım, bunu beraber aşabileceğimizi söyledim ama karşımdaki insan sabit bir fikri körü körüne savunduğu ve kulaklarını kapattığı için denemek bile istemiyordu. istemeyen bir insana hiçbir şey yaptıramazsınız.

    bir erkeğin gerçekten sevdiğini gösteren detaylar başlığına da yazmıştım zamanında. gözler var ya gözler, oradan anlıyorsunuz işte. o zamanlar da şakayla karışık "sen hep arzular şekilde bakıyorsun ama biraz da sevgi dolu bak" tarzında şeyler söyleyip gülerdim. erkeğin kalbine giden yol ne seks ne yemek ne de muhabbet. ilk olarak sana verecek bir kalbi, sevgisi yoksa bunların hiçbiri işe yaramaz. diğerleri tek başına yeterli olsaydı ayrılmış olmazdık sanırım. son konuşmada bile "hani beraber düzeltecektik" diyorsun. "olmuyor işte, yapamıyorum" diyor karşındaki insan. doğrusu yapamamak değil, yapmak istemiyor. istese, içinde en ufak bir sevgi olsa en azından denerdi.

    westworld'te bir sahnede tom "sana söyledim bernard, bize güvenme. bizler sadece insanız. eninde sonunda hayal kırıklığına uğratırız. hoşçakal dostum" diyor. gözümün önüne hep bu sahne geliyor.

  • 32. 4 ekim 2020 miami heat la lakers maçı

    maçkolik forum ekibi sözlüğe doluşmuş gördüğüm kadarıyla. neymiş efendim seri uzasın diye talimat gelmişmiş. ulan dalyarak senin aklın aklın alıyor mu bir yetkili gelip lebron'a, davis'e "beyler oynamayıverin şu maçı da seri uzasın, sonunda yine siz şampiyonsunuz zaten" desin. elit spor diye izliyoruz , maruz kaldığımız tiplere bak amk.

    tanım: 2020 nba finalleri 3. maçı.

  • 33. fatih terim

    fatih terim bir gün manchester city antrenmanını ziyaret eder ve guardiola'ya başarısını sorar.

    quardiola "ben zeki oyuncularla çalışırım" der ve aguero'yu yanına çağırır.

    aguero'ya "senin anne babandan olup da kardeşin olmayan kişi kimdir?" diye sorar. aguero "benimdir hocam" der.

    fatih terim bunu denemeye karar verir.

    ilk antrenmanda belhanda'yı yanına çağırır. "belo senin anne babandan olup da kardeşin olmayan kişi kimdir?" der.

    belhanda " bi saniye hocam muslera'ya sorup geleyim" der ve muslera'ya gider. "muslera , senin anne babandan olup da kardeşin olmayan kişi kimdir?" diye sorar.

    muslera "benim" der. belhanda koşar fatih terim'e cevap verir: "muslera'ymış hocam".

    fatih terim cevap verir: "hayır yanlış. cevap aguero"

  • 34. her akşam 5 tane bira içmek normal midir sorunsalı

    hem kadın hem erkek için alkol bağımlılığıdır.

  • 35. kanzuk'un haklı olduğu gerçeği

    rte kadar haklıdır.

  • 36. hayatın boktan olmasının en büyük sebebi

    türkiyede doğmam

  • 37. 450 avm'nin iflasın eşiğinde olması

    avmler diş hastanesi, rehabilitasyon merkezi,spor salonlarına dönüştürülmelidir.
    ünlü mağzalar; sokak araları, caddeler, az gelişmiş semtlerde olmalıdır.

  • 38. 5 ekim 2020 ali edizer'in gata'dan kovulması

    gerçekleşmiştir.

    https://twitter.com/ntv/status/1313064609897742338

    güle güle yobaz adam. hekimliği de elinden alınsın gata'dan kovulması yetmez. en önemlisi de onu o makama atayanlar da görevden alınmalı.

  • 39. sünnetin yapılabileceği en ideal yaş

    yas 5. ailem benle abimi ayni sene sunnet ettirmeye karar vermis. ariyorlar tariyorlar bi sunnetci buluyorlar. ısmi “galip osbik”. bildigin “osbik” diyesim geliyor ama diyemiyorum cunku kimse “osbik”in ne anlama geldigini bilmiyor. eve akrabalar yatiya dolusmus bir gece onceden. gece oldugunda son bir kez daha oncesinde hic ellenmemis dogala ozdes pipimle cis yapmaya kalkiyorum ama tuvalete gidemiyorum tuvaletle odam arasinda yere bir amca bir eniste sermisler. ev ev olmaktan cikmis er gazinosuna donmüs. tuvalete gidiyorum hoplaya ziplaya. boy cok kisa, kilo cok fazla. parmak uclarinda kalkinca pipim anca klozetin kenarina degiyor. ındiriyorum donumu dayiyorum pipimi klozetin kenarina, bir elimle de klozetin oturma yerini kaldirmisim cis olmasin diye onu tutuyorum.
    niye tutuyorum?
    cunku zamazingo bozuk, tutmazsan dusuyor. cisimi etmem bitiyor ve yine yere serdikleri amca ve enistelerin uzerinden hoplaya ziplaya odama dönuyorum. endiseliyim. yarin “osbik” soyadli biri beni sunnet edecek.
    ertesi gun oluyor ve sunnet vakti geliyor. annem agliyor, babam kismen gururlu ama sunnetci konusunda kaygili. kimse osbik soyadli bir adama oglunun pipisini emanet etmek istemez babam da haliyle istemiyor.
    ama artik cok gec. ben yataktayim uzerimde sunnet kiyafeti var. rahmetli kaddafi’ye benzetmisler beni. “portatif diktator” gibiyim.
    kapi caliniyor, teyzem kapiyi aciyor. gelen sunnetci galip osbik. kisa boylu, kel, gozluklu biri lakin gozler 8 numara. hubble teleskopundan hallice. bana “merhaba delikanli” diyor. oysa ben daha 5 yasindayim. “erkek olcan bugun” diye ekliyor.
    fakir oldugumuzu ilk defa o gun anliyorum. elde ki imkanlarla anca bu adami bulabilmisiz diye ic geciriyorum. kirvem amcam. gururla tutuyor pipimi. ben bakmak ile bakmamak arasinda gidip gelmeler yasiyorum..bi yanim “lan bak, bi bok olursa mudahale edersin ” diyor obur yanim” la daha 5 yasindasin ne cellalleniyon “diye atar yapiyor.

    kaldiriyor entarimi osbik. ısaret ve bas parmagiyla yokluyor pipimi. endisemin yerini bir de sinir aliyor.
    bir o yana bir bu yana ceviriyor pipimi. sanki ilk defa pipi gormus gibi hayretler icerisinde ” demek pipi dedikleri buymus” gibi bir surat ifadesi var yuzunde.

    evde ki herkes yatagin basinda osbigin pipimle oynamsini merak ve keyifle izliyor. arada “masallah” sesleri geliyor. ara ara ise “yumurtanin sarisi yere dustu yarisi” diye anneannem sarki soyluyor. ben salya sumuk agliyorum. dedem basimda aglama “anacani” diyor, dedem azeri, azer bulbul gibi konusuyor.

    osbik eline aliyor igneyi sokuyor az once oyun hamuru gibi oynadigi pipimin tam ucunun yanina. ben cigliklar diyarina gidip geliyorum. 5 yasinda ki bir cocugun edebilecegi butun kufurleri sumkure sumkure sayiyorum.

    herkes cok keyifli benim bu halime sahit olmaktan dolayi.
    “ne cok hain varmis lan ailemizde” diye ic gecirirken o buyuk an geliyor osbik cantasindan neşteri cikariyor. amcama “kirve, tut bakalim su bamyayi” diyor. millet hunharca gulerken ben pipim hakkinda ki ilk rencide edici cumleyi duyuyorum. osbik’e olan nefretim katlanarak buyuyor.

    nester elinde, ben debeleniyorum. salliyor nesteri pipime. anam anam goren de at kesiyorlar sanir. boru degil, yasli basli bir adam ailemin yardimiyla pipimi kesiyor. su mandasi gibi debeleniyorum amcamin kollari altinda. o sirada “osbik” ha siktir” diyo.
    sunnet sirasinda en son duymak istenecek cumle “ha siktir” dir ve ben bunu o an anliyorum.

    babam “noldu doktor bey?” diyor ama dokunsan aglayacak.
    osbik e doktor diyor. caresizlik onu bu denli sacmalamaya mecbur ediyor.

    sevgisun teyzem arkadan kafasini uzatmis haluk amcamla fatos teyzemin arasindan “ben goremiyorum ki”diyor.
    uzun zamandir sesi cikmayan annem gozyaslarini silerken, osbik ” biraz derin kestik galiba” diyor. amcam “lan amk biz kesmedik sen kestin” diyor. birseyler feci sekilde yanlis gidiyor…
    ben korkudan bakamiyorum” kokunden gitti herhalde” diye dusunuyorum. 5 yasinda olmanin verdigi cehalet diz boyu. “lan giderse gitsin zaten isemek disinda bi boka yaramiyo diye dusunuyorum. lakin babam osbik e “bi maraz cikarsa seni bulurum”deyince olayin isemekten ote oldugu sekilleniyor kafamda.

    osbik basladigi isi bitiriyor “merak etmeyin olmaz birsey” diyor, sevgisun teyzemin sesi en arkadan bana kadar geliyor “noldu noldu?” diye.
    babam “elinin koru oldu sevgisun”diye cikisiyor teyzeme.
    dikisler atiliyor. uzeri kapatiliyor. o zaman oyle koruyucu antibiotik kremler filan yok. ya kibrit kutusundan ya da ilac kutusundan etrafina sur duvari insaa ediliyor kesilen pipilere.
    bir sure kutu icindeki pipiyle mesopotamia tanrisi gibi dolaniyor 5-6 yasinda cocuklar etrafta.

    meryem teyze uzeri pansumanli pipime kirmizi kurdelali bir altin takarken igne pipime giriyor kenardan. ben yine basliyorum aglamaya, cektigim cile bitmek bilmiyor, meryem abla piskin piskin “hadi hadi erkek oldun bak. aglama artik ” diyor. ona da dïş bilemeye basliyorum. sonradan ogreniyorum ama kendisinin bildigin gerizekali oldugunu.

    acim hafiflemis “osbik” carsi karisabilir diye coktan tuymus. misafirler gidiyor.
    yatiyoruz kalkiyoruz sabah oluyor. babam beni isemeye goturuyor. acıyor biraz pansumanim. “hadi” diyor “aslan oglum ise bakalim”. gece yaram kanamis biraz, guzel pipimin ucunda akan kanlar kurumus. ıseyemiyorum. babam aliyor pipimi basliyor oynamaya. “hadi” diyor “dene bi daha”.
    ısiyorum…

    ısiyorum ama 4 koldan. biri sagdan akiyor bir soldan iki tane de ortadan. pipim pipilikten cikmis fıskiye olmus. babam guluyor ben guluyorum. cilginlar gibi egleniyoruz tuvalette fiskiye gibi isedigim icin.
    ıki gun gecmis pipimin uzerinde ki ilk ve son operasyonun uzerinden. ısemem lazim lakin dikisler hala duruyor. annem “kendin ise artik oglum” diyor. onlarda sıkılmıs beni ciftlik hayvani gibi sağmaktan.
    gidiyorum tuvalete indiriyorum donumu. dayiyorum pipimi klozetin kenarina. bir elimle pipimi bir elimle klozetin kapagini tutuyorum. bir ara canim yanar gibi oluyor. can havliyle kapagi tuttugum elimi pipime goturuyorum.
    klozetin kenarina dayadigim pipimin uzerine klozetin kapagi dusuyor. kapagin altinda kalan yeni sunnetli pipimde ki dikisler patliyor. kapagi kaldirmaya korkuyorum. altindan cikacak manzaranin nasil olacagi konusunda ciddi sikintilarim var.
    agliyom ama cesaretliyim..kaldiriyom kapagi..pipim ezilmis yassi bi hal almis. dikisler patlamis. her yer kan her yer de aci ve trajedi. bunlarin hep osbik denilen lavugun laneti oldugundan basima geldigini dusunuyorum.

    aglama sesime annem kosuyor. panik halinde o sirada işde olan babami ariyor ilk cumlesi “ilhan kos tolga’nin pipisi ezildi”.

    ailecek en cok kullandigimiz kelime pipi bu arada.
    annem apartmanin kapicisi huseyin amcanin kizi saziye ablayi cagiriyor. “saziye!” diyor,”git eczaneye anlat durumu merhem filan versin eczaci”. ben agliyorum. akibetim belli degil.
    saziye abla firliyor evden kisrak gibi, kosa kosa gidiyor eczaneye. soruyor eczaci “ne lazim?” diye, saziye ablam sivas’li yeni gelmis istanbul’a utaniyor pipi filan demeye, halbuki biz ailecek her iki cumlenin arasina serpistiriyoruz bu kelimeyi. ” kemik agrisi” diyor. eczaci “yeni bi ilac cikti ismi “ben gay” onu veriim diyor. aliyor ilaci yine kisrak gibi kosa kosa eve geliyor. veriyor anneme ilaci.
    annemin de ilactan hic haberi yok. “gel diyor oglum yanima”. “ılac aldi saziye ablan senin icin” diyor
    ben tavsan gibi gidiyorum yanina hoplaya ziplaya. anne ilac surecek cektigim acilar gececek.

    aciyor hala pipim. annem pipimin kenarini tutuyor bense elimle donumu ucundan tutuyorum, basima geleceklerden habersizim. ücumuz arasinda ki sessizlik endise verici.
    annem saziye ablamin getirdigi merhemi aciyor. burnuma nane kokusu geliyor. annem de kokuyu aliyor ama “olmaz bisey” deyip lokum gibi bir parcayi suruyor pipime.
    basliyor pipim yanmaya. avaz avaz bagriyorum :yaniyo yaniyo” diye. kurtuluyorum annemin elinden basliyorum kosmaya evin icinde o odadan bu odaya. pesimde annem arkasinda saziye ablam. “oglum gel yanmaz” diye bagriyo annem arkamdan.
    “lan diyorum nedir bu basima gelenler 5 yasinda bir cocugun kaldirabilecegi dert degil bunlar. sokayim erkek olmaya”

    kosarken anneme kufrediyorum
    “cok ayip!”diyor annem.
    “anneye kufur olmaz”. saziye abla yakaliyo beni arkamdan yatiriyor yere. debeleniyorum iki kadinin altinda. “ıstemiyorum ben erkek olmak ya” diye sovuyorum yuzlerine. annem durumun ciddiyetini anliyor.

    aksam babama “tolga’ya ilac surduk ama yakti cocugun pipisini” diye basliyor anlatmaya. “lan diyorum ne yakmasi sosis gibi oldu” diye geciriyorum icimden.
    “butun sulale hunharca eglenip uc gun boyunca agzima sictiniz yerden yere vurdunuz diyecegim lakin 5 yasindayim diyemiyorum. o sunnet faciasindan sonra babam beni doktora goturdu bir iki gun sonra bir maraza cikarmi diye ve iki hafta da bir de kendi bizzat kontrol etti pipimi uzun bir sure

  • 40. galatasaray

    gomis'e 500 bin euro zam yapmamak için başkalarına 30 milyon euro ödeyen takım.

    gomis ise bu olaydan sonra gittiği yerde 68 gol attı.

  • 41. gold digger

    para avcısı.

    kriterlerine bakmaksızin, parası için bir erkekle birlikte olan kadınlara denir. çiftin, muhtemelen aralarında yaş farkı fazlacadır.

    umarım çevremizde yoktur.

  • 42. efendi erkeklerin çok sıkıcı olması

    efendi bir erkek olarak kabul ettiğim önerme, sıkıcıyız olum kabul edin, ama olsun çok bir şey yaşamıyoruz, kimseyede zarar da vermiyoruz, illa biri bulur olum bizi üzmeyin tatlı canınızı.

  • 43. eba için çatıya çıkan 8 yaşındaki çocuğun ölmesi

    çok üzücü bir haber ama bu çocuğun ölümünü eğitimdeki eşitsizlik ile ilişkilendirmek bana biraz zorlama geldi. babası anteni düzeltmek için çıktığında da aynı acı sonla karşılaşılabilirdi.bence ölüm sebebi çocuğuna sahip çıkamayan , göz kulak olamayan babadır / annedir. ne işi var 8 yaşında çocuğun çatıda . ailenin ihmali sonucu çocuk hayatını kaybetmiştir ; babanın ne için çatıya çıktığı sonuçtan bağımsızdır. baba da bugün böyle konuşsa da ilerde kendine lanet edecektir. vicdandan kaçış yok.
    olayları objektif değerlendirmeyi öğrenemediniz , öğrenemeyeceksiniz.

  • 44. orta şeritte 70 km ile giden tip

    sağdaki tali yollardan kontrolsüz giren barzolardan kaçınmak için orta şeridi tercih edebiliyor da olabilir. 70 ile gidiyorsa rahatlıkla solla geç ne ağlıyorsun derdini sevdigim?

  • 45. yaratılırken sorulsaydı var olmayı seçer miydin

    gereksiz şekilde kasmayın lan işte başlık belli "bu evrene gelip gelmemeyi seçme şansın olsa gelir miydin?". konu bu

    yok yaratılırken diye bı surec yoktur, ya varsınmış ya yoksunmuş saçma sapan tespitler.

  • 46. alexandraarzat'a bir entry bırak

    (bkz: 5 ekim 2020 ablamın sözlükten uçurulması)

    kimin eşi olduğun önemli değil. o hakkını yediğiniz, benim kız kardeşimdi. özür dile.

  • 47. ssg

    olm çok komiksiniz lan. tamam ortada ciddi bir haksızlık olmuş bir yazara ama bu adamlar 20 seneye yakındır dost. kalkıp da “kanzuk neler duyuyorum böyle” falan diye telefon açacağını mı düşünüyorsun..
    en fazla “ehehe yengeye selam, seneye bu zamanlar yeğen sevecem aa ” diye mesaj atar.

    (bkz: where is ssg air force)

  • 48. kanzuk'un şu saatten sonra yapması gerekenler

    şahsi beklentilerim;

    1- londonphile geri gelecek. (ve tabi uçurulan diğer yazarlar)

    2- alexandraarzat formata uygun olmayan entryleri sebebiyle kanzuk çaylak olacak. çünkü suç alex isimli yazarda değil. daha önce girmediyse burayı diğer sosyal medyalar gibi sanması ve o şekilde yazması normal. ama kanzuk beyefendinin yaptığı değil. kanzuk'tan sonra alex'te çaylak yapılacak.

    3- çaylak onay sistemi yenilenecek, şeffaf olacak.

    4- özür dilenecek

    5- bundan sonra sözlükte yapılacak değişikliklerde yazarların görüşü ile hareket edilecek. sizin diktatör zihniyetinizin doğurduğu bazı şeyleri aşağıdaki bakınızda yazdım.

    6- karma sistemi, debe sistemi düzenlenecek. çoğunluğun faşizmi, whatsapp gruplarının gündemi yönetmesi son bulacak. modların keyfi hareketleri son bulacak.

    7- ekşi soru cevap etkinliklerine danla bilic tarzı isimler gelmeyecek.

    8- torpil ile alımlar son bulacak.

    9- antik gelecek.

    10- entry numaraları geri gelecek.

    11- haksız yere çaylak yapılanlar tekrar yazar yapılacak.

    12- çaylakların yazarlara mesaj atması için daha detaylı filtre seçenekleri gelecek.

    13- android, ios uygulamalarına güncelleme gelecek. kahverengidolap'a teşekkürler.

    (bkz: #113903280)

  • 49. mansur yavaş'ın giydiği ayakkabı

    vizyonsuzluktur. koskoca ankara büyükşehir belediye başkanınn giydiği çarığa bak, bir prada giyemiyorsan yazık başkan.

    edit: lan oğlum ironi nedir bilmez misiniz? geri zekalı ne kadar çaylak varsa bir entry ile topladık mesaj kutumuza.

  • 50. ekşi sözlük dertleşecek insan veritabanı

    herkese merhaba;

    istiyorum ki biri gelsin ve gece dörde kadar sıkılmadan muhabbet edebilelim. istediğiniz zaman anonim, istediğiniz zaman arkadaş olabiliriz.

    dizilerden, kitaplardan, şiirlerden veya dinden konuşabiliriz. isterseniz satranç da oynayabiliriz, hatta öğretebilirim de.

    sohbet etmek isterseniz yeşillendirebilir & telegram veya ribony'den yazabilirsiniz.