Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. yazbunuguzellaf'ın şöhret yolundaki ilk adımı

    yalnız şuna dikkat çekmek isterim; normalde linçin allahı olması gereken bu başlıkta ekseriyetle yumuşak entry'ler var. hani mesaj olarak bir geri dönüş gelir belki.. belki verir.. kim bilir.. dur bi deneyeyim.. gibisinden entry'ler. şu video'yu bir ahmet, bir mehmet, efendime söyleyeyim bir hasan çekse burda amına koyardınız.. bi kulağının arkası kalırdı ama bir hatun çekince işler değişiyor tabii değil mi? hatun da oturmuş sürekli artan tıklanma sayısını takip ediyordur şimdi. hayat ne garip, caddebostan falan.

  • 2. 25 ocak 2019 beşiktaş bb erzurumspor maçı

    saha görevlilerinden ricamdır, erzurumspor'un kalesinin arka diregindeki yarragı ordan kaldırabilirsiniz. çünkü her pozisyonda yarrak var diye arka direğe orta açıyoruz.

  • 3. an itibarıyla yazarların nerede olup ne yaptığı

    hamamdan yeni çıktım. gazoz içip teyzelerin yerde sürünen memelerini aklımdan çıkarmaya çalışıyorum. yer çekimi hor davranmış teyzelerime, kaşkol gibi omzuna atıp altını yıkayan vardı. iyisi mi sileyim hafızamdan da hayatıma devam edeyim:/

  • 4. iyi bir insanın acımasız bir insana dönüşmesi

    en büyük zalimler, kafası kesilmemiş mazlumlar arasından çıkar.

    emil michel cioran - çürümenin kitabı

  • 5. unutulmayan duvar yazıları

    "ardına bakma solcu, polis almaya geldi seni benden."

  • 6. topçu kışlasının tasarımlarını yaptırıyorum

    gezici arkadaşlar gaza gelmeyin 2013den beri 1 çivi bile çakmayan şimdi hiçbirşey yapmaz

    bu seçim daha çetin geçecek gibi görünüyor ekonomik olarak sıkıntıda olan halka o sıkıntıyı unutturacak tekrar kendilerine bağlayacak malzeme lazım

    %70 in sağ partiyi desteklediği bununda %55 in iktidar tarafı olduğu bir ülkede eğer sokağa çıkarsanız kaybeden olursunuz

    bu dünya kimseye kalmaz bugün o yaptırır yarın başkası yıkar bunu unutmayın

  • 7. aldatan kadını affeden erkek

    aldatmanın faturasını da erkeğe kesen kezbanatörleri de gördü ya bu gözler... hasbinallah çekerek ağzımı daha da bozmadan asıl konuya geliyorum.

    herkes hata yapar. kadın da yapar erkek de yapar. aldatmak bazen bilinçli bir seçim olduğu gibi bazen bilinçsiz bir seçim de olur. kişi yaptığı şeyin ne olduğunu anlamadan yapar ve olur. aldatma esnasında bile farkında olmaz nasıl bir şey yaptığının. kendisiyle belki bazı vicdani tartışmalara girer. ben ne yapıyorum diye sorar, ama kendisi de bilir ki bu cevabı olmayan, vicdanının iş olsun diye sorduğu bir sorudur sadece. kişi - eğer karakteri ve vicdanı kuvvetliyse eğer - yeterince yüksek perdeden itiraz edebilir kendisine. o noktada aldatma eylemine son vermekten başlar, itiraf etmeye kadar götürebilir işi. ya da yakalanana kadar ne yaptığının farkında olmadan, akışa kaptırmış şekilde devam eder. yakalanınca da çok acı bir şekilde yüzleşir kendisiyle.

    her iki senaryoda da - eğer yaptığından dolayı af diliyorsa - affedip affetmemek diğer kişinin tasarrufundadır. pişmanlığını samimi bulursa, sevdiğini kaybetmek istemiyorsa, karşısındakinin hatasını anladığına kanaat getirdiyse.. affedebilir. neden affetmesin? belki de gururu daha baskın çıkar, karşısındakinin samimiyetine inansa bile affedemez. çok acı çekse de affedemez. bu da insani bir şeydir. sözün özü ne affedeni, ne de affetmeyeni, kadın da olsa erkek de olsa eleştirmek bize düşmez. her ilişkinin kendi dinamiği vardır. her kişilik farklıdır.

    başlığın konusuna dönersek, aldatan kadını affeden erkek, insani bir davranış göstermiştir. normaldir, kendisi gibi pek çok erkek ve dahi kadın vardır. bu insanlara (bkz: gavat), (bkz: alagavat), (bkz: geniş) ve diyen tipler ezik, kompleksli ve ömür boyu aldatılmaya da mahkumdurlar.

  • 8. kızlardaki tayt giyme hastalığı

    inanmıyorlarmış.. kadınlar, koşun yetişin oy başımıza gelenlere bak. hemen inandırmalıyız insanları. neden? çünkü bu çok önemli. yani inanmazlarsa ne yaparız biz.
    giydiğiniz giysiyi neden giydiğinizi hem izah etmek zorundasınız hem de rahat ondan giyiyorum deyince de inanmayanları ikna etmeniz gerekiyor. sanki gündem konusu giysi tarlatanlı, brokar kumaştan kabarık elbise de rahat olduğu konusunda inanılamıyor.

    tayt denilen giysi rahat kumaşlardan yapılır. düğme, fermuar, cep gibi herhangi bir "ek" yoktur. haliyle rahattır. oversize ceketler, tişörtler ve kazaklarla giyilebilecek en uygun alt klasman giysisidir.

    bu sezon gördüğüm en güzel taytı da görebildiğim ve takip edebildiğim kadarıyla marks and spencer çıkarmıştır. siyah çiçekli gri renkli taytı kadar güzelini bu kış sezonunda hiçbir markada görmedim. bu kış enteresan şekilde adidas hiç güzel bir tayt çıkaramadığı gibi puma'da da gayet güzel taytlar vardı. twist'in taytları da bollaşmaz, sabit kalır.

    decathlon'daki pilates taytlarıyla bile her yere gitmişliğim vardır.

    inanmayanlar da gidip bir tane tayt alıp giysinler. erkek halleriyle tayt tayt diye buldukları ilk avm'ye üçer beşer almak için kendilerini ecelsiz atarlar. öyle de rahat bir giysidir.

    edit: inanmak istemeyenler rahatsız. hayır diyorlardı inatla hayıırr, sizin giydiğiniz bir giysiyi bile neden giydiğinizi biz biliriz diyorlardı; yakararak kahrolarak mesaj kutumu dolduruyorlardı, biz biliriz diyorlardı biz, isyan ediyorlardı.

  • 9. ricardo quaresma

    ilk geldiginde de beşiktaşa sahada ihanet ederek veda etmişti.

    bugun de ligte kritik durumdayken sahada ihanet etti ve boyle veda edecek.

    kulup tarihinin matteo ferrariyle birlikte en buyuk haini olarak gidiyorsun.

    sonsuza kadar hoşçakal.

  • 10. şato sahibi olunsa yapılacak ilk şey

    şatonun etrafını su ile kapatıp içine timsah yerleştirdikten sonra bağımsızlığımı ilan edip, diplomatik temaslara başlamak.

  • 11. aşık olunmaması gereken kadınlar

    bu zamana kadar kim belirlemiş aşık olunacak insanı da sen belirleyeceksin

  • 12. üstün zekalı çocuk doğurmak için gerekenler

    sağlıklı ve hayırlı evlat isteyin yeter. gerisi gelir zaten. ergen muhabbetine konu olacak şeyler değil bunlar. nokta

  • 13. ali koç

    taraftar neyi istediyse onu yapmıştır;
    elini taşın altına koy başkan ol dediniz, çokta niyeti yokken başkan oldu
    aykutu kov dediniz, kovdu
    cocuyu kov dediniz, kovdu
    ersunu istediniz, geçmişteki gerginliğe rağmen yine sizi kırmadı getirdi
    merak etmeyin, istifa etmesini isterseniz onuda yapacaktır
    nankörlük etmenin alemi yok.
    not:bjk

  • 14. bahis oynanmış unutulmayan takımlar

    yeniler bilmez finlandiya kaplanı vardı bir zamanlar. (bkz: tampere united)

  • 15. çocukken alınan tadın alınamadığı şeyler

    balkon korkuluğunun tadı. dün yaladım bir boka benzemiyor. malzemeden çalıyor pezevenkler.

  • 16. fenerbahçe'yi kurtaracak öneriler

    burada veya herhangi bir sosyal medya ağında yazılan hiçbir şeyin yönetim tarafından dinlenmemesi gereken önerilerdir.

    futboldan bi bok anlamayan taraftarı dinleyen yönetim zaten bizi bu hale getirdi.

  • 17. fenerbahçe

    galatasaray’a ışık kapatmaktan, ümraniyespor’a ışık kapatmaya doğru evrilen, türk futbol tarihinin en rezil durumunu yaşayarak kümede kalma mücadelesi veren, armasında maydanoz sapı olan kulüp.

  • 18. böcekten korkan erkekler

    bir tek uğur böceğinden korkmuyorum. gerisinin allah belasını versin.

  • 19. üniversite not ortalamasının önemi

    (bkz: yorucu bir zaman kaybı)

    bölüme* başlarken kafamda ne istediğimi biliyordum, finans alanında, abd'de prestijli bir üniversitede yüksek lisans yapmak. diyordum ülkenin en iyi iki üniversitesinden birisinden iyi bir dereceyle mezun olacağım. fulbright'ımı alırım güzelce üstünü de muhtelif burslarla ve student loan ile kapatırım. gereken ortalamayı yaptım, hatta fulbright komitesinde bulunan bir hocadan referansım bile var.

    fakat ortalamam* elimde patladı lan işte. fulbright hemen hemen hiç artmıyor seneden seneye, fakat abd'deki yüksek lisans programları her sene beşer onar bin tl artırıyor. bunun için artık fulbright artık eğitim ücretinin yarısını bile karşılamaya yetmiyor, ki işler eğitim ücretiyle bitse iyi. eğitim ücreti kadar da yaşam masrafı çıkıyor, adamlar sırf bir senelik yurt ücreti için $20k istiyorlar! merit scholarship vermiyorlar üniversiteler çünkü business school'lar üniversitelerin para musluğu konumunda ve business school'a girebilmek için de diğer tüm bölümlerden çok daha fazla rekabet var. asistanlık bursu alayım desen çoğu business school yok öyle bir şey diyor, açanlar da bir iki kişi açıyorlar. ve o asistanlıkları almak için çok iyi olmak da yetmiyor en az bir tane faculty member ile tanışıklık lazım.

    geriye $100k student loan'a girmek kalıyor, onda da vatandaş olmadığım ve abd'li cosigner'ım olmadığı için %12 faiz ve 6 yıl geri ödeme ile veriyorlar, diyeceksiniz iyiymiş lan. yok değil kardeşim, dolar üzerinde çok çok yüksek bir faiz oranıdır bu. adamlara $200k olarak geri ödemem lazım bu parayı. ama bu krediyi rahatlıkla ödeyecek maaş alabileceğim başka bir ülke yok abd dışında, ve ironi şu ki fulbright alırsam 3 sene boyunca abd'de çalışamayacağım.

    geriye tek bir alternatif kalmıştı, türkiye'deki üç büyük danışmanlık şirketinden birisine kapağı atıp oradan mba sponsorluğunu almak. bu dönem oraları zorladım, hatta dedim staj aşamasında ikinci sınıf danışmanlık şirketleri de olur. stajını basamak olarak kullanacağım ikinci sınıf danışmanlık şirketi bile ret cevabı yolladı. danışmanlık şirketleri odtü'yü ikinci sınıf okul olarak görüyorlar, öyle farklı kafaların olduğu bir sektör. bu kısım da yattı kısacası...

    türkiye'deki yüksek lisans programlarının en kralı bile 2.5 ortalama ile tak diye öğrenci kabul ediyorken* not ortalamasını yapmamın, üstünde yüksek şeref belgesi yazan kağıtları toplamak dışında ne somut faydasını gördüm? hiç. tek faydası şu oldu, çalıştığım zaman yapabildiğimi gördüm bu yani bundan ibaret... benim işe girebildiğim tüm yerlere 3.00 ortalama yapan adam da girebiliyor ve aramızda hiçbir somut fark yok. aslında var. gezip tozamadığım, eğlenemediğim, stresten saçımı döktüğüm, uykusuzluğum yanıma kâr kaldı...

  • 20. aldatan sevgiliye söylenecek son söz

    aldatan kişinin gözünde daha da zavallı duruma düşmenize sebep olacak sözdür. abicim şunu unutmayın; siz aşkınızdan ölüyorken diğer taraf sizi istemiyorsa veya aldattıysa, o kişiyi acıtma şansınız yoktur. zorla bir şeyler söyleyip kendinizi anlatmaya, sempati yaratmaya veya diğer tarafa acı vermeye çalışmayın, uyandıracağınız tek şey acıma duygusu olur. herhangi bir tasarrufunuz olmasın, windows gibi yoksayın, engellemeye bile tenezzül etmeyin, çünkü hala değer verdiğinizi gösterir bu tür eyleme dönüşen nefretler.

  • 21. 24 ocak 2019 fenerbahçe ümraniyespor maçı

    lan bunlar ümraniye’ye bile iki maçta gol atamadan yenilerek elendiler. ptt 1.ligde ne yapıcaklar?

  • 22. 25 ocak m.ö. 2251 keops piramidi iş kazası

    limaksos-cengizis-kolinanamun konsorsiyumu inşaatında gerçekleşmiştir.

  • 23. kamuda en az maaşın 5 bin tl olduğu gerçeği

    ocak zammıyla birlikte en düşük memur maaşı 2800 küsür liradır. internette yazılan maaşlar net değil, brüttür.

  • 24. en iyi dövüşen ırk

    en iyisi hangisi bilemem fakat televizyonda bizim gibi çelimsiz kitleyi gazlamak adına ayı yavrularını pataklayan 1.50 lik asyalılar kesinlikle değillerdir.

    vietnam saigon nehrinde tahliye yapıyoruz. sancak ve iskele bordaya iki tekne yanaştı. içlerinden neredeyse bizim köyün nüfusu kadar minyatür arnold schwarzeneggerler fırladı.
    benzetmek gibi olmasın fare sürüsü gibi bir anda tüm güverteyi istila ettiler. adım atacak yer kalmadı. bi ara korkmadık değil. bize gerekenin belki de 10 katı kadar adam yollamış kamiller.
    işte o hengamede bizim safkan erzurum ırkından gelen reis, içlerinden birine şakayla karışık tokat atıyor ve bir anda etrafını köpek sürüsü gibi sarıyorlar. makine sesi kavga seslerini bastırdığı için gemi sancağa yatınca olayı anladık.

    reis tek başına eline geçirdiği sopayla goblin sürüsünü dağıtırken biz merdivenleri atlaya atlaya güverteye fırladık. ama yok böyle bir görüntü. bordaya yanaşan teknedekileri de sayarsak 35- 40 kadar işçi. mahşer alanı gibi. utanmasalar kıyıdaki balıkçılardan da destek isteyecekler.
    irlandalı boksöre saldıran esnaf bunların yanında turist kalır. hepsi kaslı sopalı bıçaklı dinç diri tipler fakat çok kısalar. bir gram yağ yok heriflerde.

    bizimkinin sırtına koluna bacağına atlıyorlar. reis kendi etrafında döndükçe bunlar birbirlerine çarpıyorlar. hani troll devirmeye çalışan savaşçılar gibi adam sırtını dönünce saldırıyorlar. içlerinden biri bıçağı taksa zaten konu kapanırdı ama allahtan çabuk yetişip ortamı yatıştırdık.

  • 25. türkiye'den mark zuckerberg çıkmama nedeni

    ulan bu kadar baskı altında doktor, mühendis çıktığına dua edin siz!

  • 26. ekşi itiraf

    bundan yıllar yıllar önce, o zamanki erkek arkadaşımla buluşma kararı almıştık. süslendim, püslendim, ay aşkitomla buluşacağım deyu heyecanlandım. onun da benim gibi heyecanlandığını tahmin ediyorum. beni, otobüs duraklarının oradan aldı ve birlikte yürümeye başladık. ben de şu, ağzını su aygırı gibi açıp "ahı ahı" diye bağırarak gülen insanlardan biriyimdir. neyse, göt terleten sıcakta yürürken, bir espri patlattı. ben de kafamı geriye atıp ağzımı camış camış açarak gülmeye başladım. ağzımı tam kapatıyordum ki karşıdan bana doğru gelen bir sinek gördüm. sinek, ağzımın içine girdi. huuaaağğğ tüh sesleri eşliğinde elime doğru tükürdüm. sinek, vefat etmişti. üzgünüm sinek.

  • 27. 2019 ekonomik krizi

    başlığı altında yine bir adet orospu fırlattığının varlığını kabul etmediği kriz.
    bu orospu artığı tutmuş, 2001, 1994 bilmem ne diye sıçmış entrysinde örnek olarak. bana bak piçkurusu; yaşım 40, o dediğin dönemlerin hepsini gördüm. hiç birisinden bu ezildiğimizin çeyreği kadar ezilmedik. ayrıca o dönemlerdeki hükümetler delikanlı gibi kriz olduğunu kabul edip çözüm bulma yoluna giderdi. o zamanlar senin gibi mayışlı trol bokları yoktu hükümeti savunacak.
    devir değişti tabi. senin gibi anası kahpeler herkesin kabul ettiği krizi sırf akp' yi savunacam diye kabul etmez oldu. ulan eskiden oropsu çocukları bu kadar yüzsüz değildi sanki.

  • 28. berat albayrak ingilizcesi

    look! this part is very important...

  • 29. internetin dinlerin sonunu getireceği gerçeği

    en fazla 50 yıl sonra deist ve ateist insan sayısı tüm dinlilerin toplamından fazla olacak bence.

  • 30. kıbrıs fatihi'nin erbakan olması

    amerikan üslerine el konulması olayında ihsan sabri çağlayangil ile görüşen amerikan başkanıymış gibi belirtilmiş ancak jimmy carter 1975'te meydana gelen o olaydan tam 2 yıl sonra 1977'de başkan oldu.üstelik başkan yardımcısı ya da beyaz sarayda etkili bir isim olma gibi bir durumu da yoktu zira kendisi demokrat partiden başkan seçilmeden önce cumhuriyetçi partiden gerald r. ford başkandı.

    (bkz: 25 temmuz 1975 abd üslerine el konulması)

    ihsan sabri çağlayangil hiçbir zaman bülent ecevit in dışişleri bakanlığını yapmadı ve de onun sağ kolu olmadı zira kendisi süleyman demirelin adalet partisi ne mensuptu ve hep o çizgide kaldı.dışişleri bakanlıkları hep demirel'in başbakanlıkları döneminde oldu.

    herşey bitti şimdi tarihi olaylar manipüle edilmeye başlandı.

  • 31. ekşi sözlük dertleşecek insan veritabanı

    entrylerimi okuyup, ilgini ceken bir şey olursa alintilayip sohbet baslatmak ister misin?

    not: entryler (bkz: bdsm) ve (bkz: dominasyon) icerir. cunku bdsm ile ilgileniyorum ve herkesin ilgili ve bilgili oldugu konuda yazmasi gerektigini dusunuyorum.

  • 32. islam slimani

    islam adı altında milyonları cukkalayan dolandırıcı.

    akp döneminde forvetlik yaşamıştır.

  • 33. ersun yanal

    fenerbahçe taraftarı hangi konuda doğru tahmin yapmış ki bu konuda yapsın dediğim tecrübeli teknik direktör. kendisi hakkında yazacaklarım inkar edilemez gerçeklerdir. tamamen geçmişte ne yaşandıysa aktaracağım.

    kendisi formsuzdur, uzun süredir takım çalıştırmamaktadır. son çalıştırdığı takımda da ağır başarısız olmuştur. futbolda bazen bazı şeyler denk gelir, şampiyon olursunuz. bu şans bal demek değildir. ama olayların meydana geldiği dönemden bağımsız değerlendirilmeleri herkesi yanlışlara sürükler. örneğin guardiola barcelona'ya ilk geldiğinde elinde messi olmasa bugünkü kadar büyük hoca olmayabilirdi. yine futbolu bilen, iyi bir taktisyen olurdu ama elinde messi olmadan belki 1-2 la liga kazanıp daha düşük bir takıma yol alırdı.

    ersun yanal'ın fenerbahçe'deki ilk dönemi de böyledir. elinde türkiye'de 4-3-3'ü bugüne kadar oynamaya en müsait kadro vardı. topal gibi o zamanlar genç olan çok iyi bir kesici, meireles gibi portekiz milli takımı oyuncusu tecrübeli bir 8 numara, emre gibi bir oyun kurucu. ki bunların yedekleri de salih gibi bir önceki sene harikalar yaratmış wonderkid, cristian gibi as oynadığında 10+ gol 10+ asistle sezon bitiren bir adam. defansta yine portekiz milli bruno alves, kaya gibi egemen, bekler türkiye'nin en iyi bekleri. kalede volkan. sağ ve sol forvet olarak yine senede 15+ gol atan kuyt sow ikilisi. takımdaki tek sırıtan adam emenike idi, onun da yedeği yine önceki sene göz doldurmuş webo'ydu.

    bu şartlar altında kendisi göreve başladı. takım avrupa'dan men edildiği için avrupa'da boy gösteremedi ve maç yükü oluşmadı. türkiye kupası'nda fethiye'ye ilk maçtan elendi ve türkiye kupası yükü de oluşmadı. toplamda 39 maça çıktı.

    beşiktaş feda sezonundaydı. hocaları bilic'ti. olimpiyat'ta oynuyorlardı. son 2 sezondakinden çok çok düşük kalitede bir kadrosu vardı. galatasaray ise son şampiyondu, ama eylül ayında öyle bir kriz yaşadılar ki, hepimizin malumu. fatih terim gönderildi. balonların şahı olan mancini geldi. zaten yabancı hocaların buradaki başarısızlığı malumken bir de bunu sezon ortası yaptılar. bunun yanında şampiyonlar ligi'nde boy göstermeleri, türkiye kupası'nda da finale kadar gitmelerinden dolayı çok fazla maç oynadılar.

    bunun yanında sezon içinde de birçok kez işler fenerbahçe'nin istediği gibi gitti. trabzon maçını takım hükmen kazandı, galatasaray istanbul dışında 1 kere kazanabildi, kadıköy'deki gs derbisinde kalede eray işcan vardı, 90+ larda takım 4-5 maç kazandı. bunları tarihte ilk kez olduğu için ya da kötülemek için söylemiyorum. ama sen çıkıp ya çok şanssızız 2 maçtır 90da yiyoruz ah ersun hocam diye ağlarsan, biri de çıkar şampiyon olduğun sene kaç maçı 90da kazandın diye sorar.

    sonuç olarak işler hep fenerbahçe'nin istediği gibi gitti ve çok erken bir şekilde şampiyon oldu. bu noktada aziz yıldırım bu adamı sezon başı apar topar gönderdi ve efsaneleştirdi. ülkemizde mazlumlar efsaneleşir. ersun yanal'da da bu oldu. kendisi fb teknik direktörüyken bu denli tapılan bir adam değildi hafızası iyi olanlar hatırlar, bugün kendisinin ismini haykıranlar, kendisinin şampiyon olduğu sezon tribünlerde alex diye bağırıyordu da ne kavgalar çıkmıştı kutlamalarda hatırlarsınız. kendisinin efsanesi, kendisinden bağımsız büyümüştür. aziz yıldırım tarafından gönderilmiş, mazlum olmuştur. ertesi sezon şampiyon olunamadığı için efsanesi bir kat daha büyümüştür. (ki o da ayrı bir hikayedir, yine bir denk gelişler silsilesidir. fenerbahçe'nin otobüsünün kurşunlanması vs.) sonraki yaz fenerbahçe van persieleri nanileri alınca bir nebze unutulmuştur, şampiyonluk gelse tamamen unutulurdu, ama gelmemiştir. bu kez daha da büyümüştür. ersun yanal olsaydı neler olurdu diyerek büyümüştür.

    fenerbahçe taraftarı böyledir. son derece saplantılı, kahramanlar ve hainler yaratmaya meraklı, bu tür entrikalara hikayelere efsanelere bayılan bir taraftar topluluğudur. her ayrılıkta bir mazlum, her başarısızlıkta bir hain, her yol ayrımında bir kuyu kazıcı falan ararlar. otomatik olarak ersun yanal da bu saplantılı grup tarafından değişik bir yere kondu ve kurtarıcı mesih ilan edildi. bugün kendisinden bağımsız şekilde oluşan bu etiket kendisine büyük zararlar veriyor ve bu daha yolun başı. fenerbahçe taraftarı o her zamanki histerik haliyle bu adama bir kıyafet biçti, adamı ilah mertebesine çıkardı, olmadığı biri yaptı. şimdi adam bu beklentiler altında eziliyor ve ezilmeye devam edecek. belki dalga konusu olacak. fenerbahçe taraftarı budur, bu halinden kurtulmadıkça da fenerbahçe de bu olarak kalmaya devam edecektir.

    kendisinin ilk dönemdeki kadrosunun bir rüya kadro olduğu dile getirildikçe "ama aygıt gocaman o kadroyla 10 puan fark yedi" goygoyuna sığınıldı. kadrolu aykut kocaman hazımsızlarının anlamak istemedikleri şuydu, o takım avrupa ligi'nde yarı final oynadı. kupayı kazandı. 64 maça çıktı. rakibin devre arası drogba sneijder alırken sen ziegler webo aldın. rakipte mancini değil fatih terim vardı. ertesi sene ersun yanal ile 39 maça çıktın. ve bugün hakem hakem diye söylediğiniz nice rezaletleri yaşadı. berabere biten eskişehir maçındaki caner'in haksız kırmızısı, yenildiği beşiktaş maçında nizami golü verilmezken beşiktaş'ın gayrinizami golünün verilmesi, yenildiği sivas maçında ofsayttan gol yemesi vs. hani bugün kadrolu aykut hazımsızları aykut'u karalamak için 4 senede 3 galatasaray şampiyonluğu diye geveliyorlar ya, farketmiyorlar ki tapındıkları ersun yanal'ın aleyhindeki hakem hatalarına ağızlarını açma şansları kalmıyor.

    bu taraftara rasyonel olmayı, kibirsiz olmayı, sakin olmayı, adam gibi akıl yürütmeyi öğretemedikçe bu kulüp düzlüğe çıkamayacaktır. daha ne ersun'lar telef olacaktır. bu taraftar ligin en çok gol atan takımının hocasını defansçı diye yedi, bu taraftar duran toptan en çok gol atan takımın hocasını niye kornerlere 2 kişi gidiyor diye cahilce eleştirdi, bu taraftar geçen sene devre arasında 18 takım arasında tek transfer yapmayan takımın hocasını bir eli yağda bir eli balda gibi yansıttı, bu taraftar sırf şampiyon olunmasın da hoca değişsin başkan değişsin diye tribünleri boş bıraktı. bunlar kötü insanlar. bir kısmı da cahil. koskoca fenerbahçe efsanesi aykut kocaman'ı iftiralarla yıprattılar. şimdi ersun yanal'ın da bitmesine farklı bir yolla sebep oluyorlar. olmadığı biriymiş gibi gösterdiler, mesih yaptılar, zorla takımın başına getirttiler, en başta belirttiğim 'hayat şartları' durumuna takıldılar. kıvranıyorlar. bunlar bu cahillikleriyle daha çok adam yiyecek.

    ayrıca söylemeden geçemeyeceğim: ilk fenerbahçe dönemi ve trabzon'daki iki döneminde nerdeyse her oyuncuyla kavga etmiş adamı takımdaki ruhu arkadaşlığı tesis etsin diye getirmek :d

  • 34. 34 bay 376 cinayeti

    edit: ilk olarak; aile ile aramda herhangi bir bag yoktur. daha once bu tarz basliklarda bulundugum icin yardim istediler ben de
    actim. ıkinci olarak dolayli yoldan bana tehdit mesaji bosuna yazmayin, etkilemez! ayrica surekli yazar ve caylaklardan mesaj geliyor; olayla ilgili, bircok kisinin ortak noktasi benzer davalarinin oldugu ve bir sekilde cinayeti isleyenlerin kisa surede tahliye edilmesi.

    (bkz: 4 ekim 2016 ruzgar cetinin tahliye edilmesi)
    (bkz: sule cet cinayeti)
    (bkz: 19 eylul 2017 feray sahin cinayeti)

    çaylak bir arkadasin mesaji uzerine bu basligi aciyorum. basligi boyle acmamin sebebi dikkat cekmek amaclidir.

    gaziantep-şehitkamil ilçesi 100. yıl parkındaki masalpark yaya geçidinde, 19 yaşındaki ehliyetsiz ve alkollü sürücü mehmet kaplan’ın çarptığı, 35 yaşındaki 1 çocuk annesi zeynep berna atay, olay yerinde yaşamını yitirdi. mehmet kaplan ise tahliye edilmistir. baba bu duruma isyan etmektedir.

    yağışlı havada, alkollü ve ehliyetsiz olarak yayaya çarpan ve ölümüne sebep olan 34 bay 376 plakalı aracın sürücüsü mehmet kaplan ise çıkarıldığı mahkeme tarafından, adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.

    edinilen bilgilere göre, olay geçtiğimiz çarşamba akşamı masalpark tramvay durağı yaya geçidinde meydana geldi. metro market istikametinden 25 aralık devlet hastanesi istikametine seyreden 19 yaşındaki ehliyetsiz ve 210 promil alkollü mehmet kaplan idaresindeki otomobil, masalpark durağı yaya geçinden kırmızı ışıkta geçen 35 yaşındaki zeynep berna atay’a çarptı. görgü tanıklarının ifadesine göre aşırı hızlı olan araç, yayaya çarptıktan 120 mt sonra yol kenarındaki bir ağaca da çarpıp ağacı kökünden söktükten sonra, tramvay korkuluklarını da devirip, tramvay hattına girerek durabildi.

    berna atay olay yerinde yaşamını yitirirken, araç sürüsü mehmet kaplan, açılan hava yastıkları sayesinde olaydan yara almadan kurtuldu. mehmet kaplan çıkarıldığı mahkemede ikametinin sabit olması, kaçma şüphesinin bulunmaması ve öğrenci olması nedeniyle tahliyesini istedi. mahkeme sanığın adli kontrol şartı ve bulunduğu ikametten ayrılmaması şartı ile tutuksuz yargılanmasına ve tahliyesine karar verdi.

    kazada yaşamını yitiren zeynep berna atay’ın eşi mehmet atay mahkemenin verdiği karara itiraz ettiklerini belirterek tepkisine şöyle devam etti;

    “sanık 210 promil ile aşırı derecede alkollü. ehliyeti yok. merhume eşime çarptıktan 120 mt sonra bir ağaca çarpıyor ve hava yastıkları açılıyor. 120 mt sonra ağaca çarpmadan dursa karayolları genel müdürlüğü resmi hesaplamalarına göre hızı 120 km olurdu. oysa araç 120 mt sonra durmuyor ve bir de ağaca çarparak ağacı deviriyor, ardından da tramvay yonuna girip durabiliyor. bu arada bütün hava yastıkları açılıyor.hava yastıkları 25-30 km hızla çarptığınızda açılır. kazaya karışan araç 120 mt sonra bir de ağaca çarpıp yastıkları açılıyorsa hızı en az 120-140 km demektir ki bu hız sınırının 70 km olduğu yolda aşırı hızdan da fazlasıdır. ayrıca çarpan sürücü yaya geçidi ve kavşağa yaklaşırken yavaşlamak ve önüne çıkan yayayı korna ile uyarmakla yükümlüdür. hepimiz araç kullanıyoruz ve bunları biliyoruz. yeni kanunlarla yaya geçindeki yayalara karşı daha özenli olunması gerektiğinin yasal güvence altına alındığını da biliyoruz. kazayla ilgili gerçekler bunlarken ve biz daha cenazemizi kaldırmamışken, eşimin cenazesi bize gösterilmeyecek kadar ağır bir durumdayken, bütün bunların dikkate alınmaması, sadece sanığın sabit ikametgahı ve öğrenciliği dikkate alınarak adli kontrolle tahliye edilmesi acımızı ikiye katlamıştır. öğrenciliğini mahkemede hatırlayan şahsın, ertesi gün okula gidecekken 210 promil alkol ile direksiyonda ne işi olduğunu sorgulamayı ise komuoyu ve adaletin vicdanına bırakıyorum. yasal hakkımızı kullanarak tutuksuz yargılamaya itiraz ettik. gelecek sonucu bekliyoruz. 6 yaşında annesiz kalan oğlumuza, annesinin ölümüne sebep olan adamın serbest kaldığını söylemek istemiyorum.”

    kaynak: http://yenicizgihaber.com/…n-oldurdu-serbest-kaldi/

    edit: baska bir yazar arkadasin mesajji. katilmamakla birlikte paylasiyorum.
    "hocam senden bir ricam olacak. amacım suçu ya da suçluyu korumak değil. ancak bu şahıs beraat etmesi, cezasız bırakılmadı. sadece türkiye'de değil, dünyanın birçok ülkesinde bir kişinin suçu sabit olsa dahi tutuklu yargılanma şartlarını sağlamadığı takdirde yargılanıp mahkeme karar verene kadar mahkum edilemez. buna masumiyet karinesi denir. peki mahkeme kararı olmadan tutukluluk hangi şartlarda mümkün? delil karartma riski olduğu, şüphelinin kaçma-kacirilma riskinin olduğu ve buna benzer kanunda tanımlanmış durumlarda hüküm verilmese dahi şahıs tutuklu yargılanabilir. tutuklu yargılama bir ceza değildir, sadece önlemdir. hem davayı, hem mağdurları, hem de şüpheliyi korur. zira mahkeme hüküm vermediği sürece bir şahıs mahkum değil, şüphelidir. suçu işleyen kişinin suç esnasında kamera kaydı olsa ve bütün dünya bunu görüp şahit olsa dahi mahkeme hüküm vermediği sürece her insan şüphelidir. dolayısıyla açtığınız başlıktaki şahıs beraat etmemiş, suçsuz sayilmamistir. bunu yazmamın sebebi şu: okumuyoruz, araştırmıyoruz, galeyana gelmeyi seviyoruz. bu kaza değil, cinayet; nasıl serbest kalır? çok basit: çünkü henüz yargılanmadı. yargılandıktan sonra tutuklanıp mahkum olacaktır. ancak hükme kadar şüphelidir ve mahkeme karar verip suçlu ilan edene kadar masumdur, suçu sabit olsa dahi."

  • 35. şenol güneş

    an itibariyle önümüzdeki hafta cezalı olan burak yılmaz'ı dinlenmesi için 58. dakikada kenara alan taktik dehası teknik direktörümüz.

    santrafor mevkiinde de doğu avrupa'nın en önemli golcüsü mustafa pektemek'i alarak tüy dikmiştir

  • 36. kapıcılar kralı seyit

    karısının üstüne ceketini atsa karısı hamile kalır.

  • 37. 24 ocak 2019 pamukkale'nin iflas etmesi

    bundan 3, 4 sene önce yaz döneminde kısa bir süre host olarak çalışmıştım pamukkale turizmde. hayatımın en eğlenceli zamanlarından biri olmuştur benim için. her bindiğin otobüs ayrı bir macera, her gördüğün yolcu ayrı bir hikayeydi....

    yolcuya verdikleri değerin kat be kat fazlasını çalışanlarına verirler. dinlenme tesislerinde yemekler açık büfedir çalışanlar için istediğin kadar ye iç, isterse yola paket yaptır kimse karışmaz. diğer firmalarda var mı bilmem hostlar için joker eleman sistemi vardı; genelde istanbul, izmir, bursa, denizli otogarında bulunurdu bunlar, kendini yorgun,uykusuz hissediyorsan onlar geçerdi senin yerine, sen yolun devamında arkada oturur dinlenirdin. ince düşünceli adamlardı vesselam.

    inşallah tez zamanda düzlüğe çıkarlar allah yardımcıları olsun ne diyelim.

  • 38. türk kızı göğsü

    aşağılanmaya çalışılan şey türk kadınlarının sahip olduğu memeler ise, her kadın memesi gibi aslen tek amacı yavrusunu beslemek olan vücut parçasıdır... erkeklerdeki arzuyu tetiklemek gibi bir fonksiyonla ve kime göre neye göre olduğu belli olmayan kriterlere göre güzel olma mecburiyetiyle yaratılmamışlardır...

  • 39. aykut kocaman

    adamı iyiki gönderdiler, şimdi takımın başında olsa 2. 3. olsak kaybedilen her maç sonrası yemediği küfür kalmazdı. adamın kafa rahat takılıyor şimdi. yok inatçıymış , söz dinlemezmiş falan filanmış. adam tabiki bildiğini yapacak, futbolu kimin daha iyi bildiği ve takımın o gittikten sonraki durumu ortada.

  • 40. birkaç yüz mühendis aselsan'dan ayrıldı

    okumuş insanların beyinleriyle yükselen ülkede cahilliği övdünüz, eğitimliyi aşağıladınız, insanlar kaçıyor, şimdi öve öve bitiremediğiniz imam hatip mezunlarını doldurun bakalım neler üreteceksiniz.

  • 41. burak yılmaz

    gelirse takımı bırakırım diyen sensin,

    geldiğinde protesto edeceğim diyen sensin,

    renklilerin gazına gelip ıslıklayan bizden değildir diyen yine sensin.

    harbiden gerizekalısınız amk.

  • 42. en kek mesleğin akademisyenlik olması

    sen dört yıl lisans oku, üstüne iki yıl yüksek lisans oku, dört yıl daha doktora yap. bunlarda ders notlarını olabildiğince yüksek tutmaya çalış. sen haftada lisans + yüksek lisans olmak üzere 10 saat derse gir, projeler ve makaleler üzerinde uğraş dur, dönem ve verilen ders başına başına iki vize, bir final, bir bütünleme, bir mezuniyet sınavı kağıdı hazırla ve onları oku. doktora, yüksek lisans öğrencilerinin tezleriyle ilgilen. konferanslara, sempozyumlara git. götü boklu, dersleri 4 alışta zor geçen birileri de senin mesleğine laf etsin. hakkıyla akademisyenlik, en zor mesleklerden biridir. boş boş konuşup deli etmeyin.

    edit: ilk entry'si olmayan başlıkmış bu yahu. engellemişim elemanı. "da/de" bağlacını, ekini kullanmayı öğren de gel.

  • 43. 24 ocak 2019 yemek sepeti rezaleti

    ev degistirmeye sebep olabilecek rezalet.

    memleketin durumu ortada, envai çeşit manyak var. insan korkar valla.

  • 44. serdar aziz

    türk futbolunun özeti olan arkadaş.

    ipne yöneticiler şirketlerini de böylemi yönetiyor.

    bir mal alırken ederinin üstünde öde.

    yeteri kadar araştırma.

    elindeki kıymetli ürünü çöp gibi kenara bırak. sonra satmaya çalış.

    yada maaşını ödediğin personeli bir kenara at ama eşşek yüküyle maaşını ödemeye devam et.

    bu mudur. böylemi zengin oldunuz yavşaklar.

  • 45. the big lebowski 2

    oncelikle jeff bridges ustadin paylastigi videoda tarih mart 2 degil, super bowl'un oynanacagi 3 subat tarihi. amerika'da ay once yazilir.

    bu bir super bowl reklami ama neyin reklami onu bilmiyoruz. filmin reklami da olabilir, bir firmanin reklami da...

    gorecegiz.

  • 46. klozete oturan kadını ısıran 1.5 metrelik piton

    senin de kafana sıçsalar sen de tepki gösterirsin dediğim olaydır.

  • 47. karabük denince akla gelenler

    1989 yılında iskenderun ve karabük demir çelik işletmelerinde çalışan yaklaşık 24 bin işçi grev kararı almış idi. bu işçilerden biri de benim babamdı. turgut özal hükümeti tarafından grev kararı engellenmeye, işçiler susturulmaya çalışılıyordu. o zaman ortaokulu bitirmiş liseye gitmeye hazırlanıyordum. karabük'te yer yerinden oynuyordu. işçiler haklarını korumak için vardiya çıkışı el ele gösteri yapıyorlardı. en sonunda grev kararı uygulamaya kondu. 139 gün boyunca babam hiç maaş almadı. ayrıca hayatında hiç yapmadığı için bana çok tuhaf gelen sakal bırakma eylemine de katıldı. öyle ki grev bitip de babam sakallarını kestiğinde bana çok farklı gelmişti yüzü.

    grev devam ettiği zamanlarda karabük'te inanılmaz bir dayanışma örneği sergilendi. marketlerin kapılarına yazılar asıldı, işçi kardeşlerimizden para talep etmiyoruz, fabrika hepimizin ekmek kapısı, diyordu esnaf. köylerde bahçeleri olan komşularımız bize sebze meyve getiriyordu belli aralıklarla. hatta o zamanlar şişli belediye başkanı olan fatma girik bile bize erzak göndermişti.

    günler geçiyor grev bir türlü bitmiyordu. hükümet diretiyor metin türker çadırda açlık grevi yapıyor, sakalları babamınkine benziyordu. sonrasında özal'a gazeteciler aracılığıyla mesaj gönderip kendini çadırın önüne asacağını ya da bu işi bitireceğini söylüyordu. şehirdeki insanlarda acayip bir ruh hali hakimdi. bu iş herkesin namus meselesi olmuştu sanki. sokakta gezen herkes duyarlı ve sakallıydı:)

    ortalıkta birçok dedikodu dolaşıyordu. grev devam ederken neredeyse sıfırlanan demir çelik üretimi birtakım kanun değişiklikleri yapılarak ithalat yoluyla "tamamlanıyordu". hükümete yakın firmaların ciddi kâr ettiklerinden bahsediliyordu, zaten iğne üstünde olan şehrimizde.

    sonuçta çelik işçisi istediğini aldı. 139 gün süren grevimiz birmişti. sakallar kesilmiş, yüzler gülmüştü. ama dedikodulara bakılırsa bu grev aslında karabük'e hiç uğramamış ve uğramayacak olan birilerini ihya etmişti. hem de öyle böyle değil.

    ben mi, babamdan aldığım söz vardı. sakallarını kestiği gün müzik çalarımı eve getirmişti. hayatımda hissettiğim, mutluluk denen duyguya en yakın şeylerden birisiydi o an. hayal ettiğim müzik seti ve onu bana getiren yakışıklı, jilet gibi babam.

  • 48. oral sekse alternatif isim

    7 sayfa yazip da sunun orjinal adini yazmamis olmak toplumsal cehalet bildigin.

    penise yapilani : fellatio
    vajinaya yapilani: cunnilingus
    anuse yapilani: anilingus

  • 49. suriyeli inşaat işçisinin göz yaşartan hareketi

    o zaman o kalsın diğer bütün suriyeliler gitsin

  • 50. prezervatif kullanmayan erkek bahaneleri

    -i'm healthy
    +am i?

    çok güzel bir diyalogdu çevirmeye kıyamadım. yok lan çevircem tabii.

    adamla ilk sevişmemiz, dedim hücum yeleğini giy. giydi sağ olsun, fıttı fıttı devam ediyoruz. bi anda bendeki hissiyat bi arttı, güzelleşti ortalık. alla alla bi ibnelik var bu işte dedim. bu sinsirella yavşağın oğlu, arada prezervatifi çıkartmış.

    dedim sen hayırdır? merak etme dışarı çıktım diyo. bebişim dedim muhteşemsin de bu sadece hamilelikle ilgili bi durum değil. sağlıklıyım, bi sorun yok dedi. bunun üzerine ben de dönüp, çoğiyi dedin de ben sağlıklı mıyım acaba? hı? dedim. taze boşalmış suratıyla hayalete döndü. yaa dedim kalırsın öyle.

    şeytan diyo ki "aids'im" de, inme gelsin.

    dedim bende hpv vardı, şu an bi sıkıntı yok da yürek mi yedin yani?

    ilginç bi kafa cidden. kamu spotu yapıyorum arkadaşlar: kondom sadece pelinsu'ya karşı bir önlem değildir. kondom dostunuzdur, arkadaşınızdır. iğrenç bi şey ama takın. bu sahneyi bi düşünsenize...

    - sıkıntı yok ya ben sağlıklıyım
    + ben değilim

    sırtınızdan bi ter zerresi inmediyse, henüz yeterince akıllanmamışsınız.

    oyunun başına dönüp tekrar başlayın.