Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. kadınların insanı dibe çektiği gerçeği

    kendimi bildim bileli, yaşça benden büyük kadınlara çekim duydum daha çok. uzun ilişkilerim de çoğunlukla benden birkaç yaş büyük kadınlarla oldu. bilinçli bir tercih değildi elbette, cinsel arzu söz konusu olduğu zaman bilinçten ve tercihten bahsetmek anlamsızlaşıyor zaten. ama dönüp baktığım zaman, iyi ki de böyle olmuş diyorum, iyi ki benden daha olgun kadınları arzulamışım. olmasaydı da olurmuş dediğim ilişkiler de yaşadım elbette, ama bir iki tanesi hariç hayatıma giren kadınlar genel olarak bana çok şey kattılar, çok şey öğrettiler, ufkumu genişlettiler, daha iyi bir insan olmamı sağladılar. hepsine müteşekkirim.

    genç hemcinslerime de tavsiyem, kadınlara dair genellemelerin hemen hepsine şüpheyle yaklaşmalarıdır. aklı başında bir kadınla sağlıklı bir ilişki kurmak, bir erkeğin şu hayatta kendisine yapabileceği en iyi yatırımlardan biridir. çok hastalıklı bir erkeklik kültürünün içine doğup büyüyoruz, özellikle ergenlik ve ilk gençlik yıllarımızda, cinselliğe ve kadınlara dair anlamsız komplekslerin, sağlıksız duyguların, irrasyonel beklentilerin içinde boğulabiliyoruz. erkeğin bu kültürün yarattığı tahribattan arınması, olgunlaşması, kendisiyle ve hayatla daha özgüvenli bir şekilde yüzleşebilmesinin yolu, yine kadınlardan geçiyor. kendinizi böyle saçma önyargıların içine hapsetmek yerine, birlikte yürüyebileceğiniz, birbirinizi yükseltebileceğiniz insanlara nasıl ulaşırsınız, buna kafa yormak daha rasyonel olan tavır.

  • 2. türkiye'de hiç eksantrik hayvan yaşamaması

    vurmak suretiyle öldürdüğünüz için sevgili musa, eksantrik hayvanları anadolu'da göremiyorsunuz.

  • 3. türklerin ingilizce konuşamamasının sebebi

    sifir ingilizceyle 30 yasina gelen bir arkadasim var, adam tamamen sifir.
    tv'deki ingilizce menuleri bile bilmiyor.

    bu devirde bunu basarmak bile ayri konu, hic mi oyun oynamadin hic mi film izlemedin.

    bu herif 6 ay yurt disina gitti, su an bulbul gibi.
    toplam 200 kelime biliyor 2-3 tane de zaman biliyordur, ama yetiyor.
    aramizda en akici konusan bu adam.

    salak ingilizce hocalarina denk gelmedi, telafuzuyla dalga gecen arkadaslari olmadi temiz temiz kaynagindan ogrendi.

    ingilizler kraliceyi koruyan atli ekibi secerken hic ata binmemis olanlari seciyormus.
    sifirdan dogru ogretmek icin.

  • 4. insan ölünce ne olur

    yaşarken ne olduğumuzu biri net olarak açıklarsa öldükten sonra ne olduğumuz açıklamasını ciddiye alırım. elimizde telefonla bir siteye yazı yazan canlılarız. sanki şu durum çok normal.

  • 5. çağla tuğaltay cinayeti

    gülnur hanım, olay günü sabah komşularıyla kahve içerken komşularına diyor ki "bende zaten bugün saat 15.30'da dişçiye gideceğim." ama doktora gidiş saati 16.30.

    çağla'nın öldürülme saati tamda bu kayıp 1 saatlik bir zaman diliminin içerisinde. bunun anlamı, çağla'nın öldürülme saati 16.30'dan önce ve katil/katiller, aynen gülnur hanım'ın da dediği gibi 15 dakikada işlerini bitiriyorlar ve o evi terk ediyorlar.

    şimdi, bu noktada üzerine düşünmemiz gereken çok önemli bir husus var. gülnur hanım bir programda "bende doktora geç gideceğimi bilmiyordum ki, komşular nasıl bilsin" diyor. yani aslında annenin, doktor muayenesine gitmeden önce halletmesi gereken çok önemli bir işi var. yoksa 15.30'daki doktor randevusuna neden geciksin ki? kaldı ki annenin komşular ile kahve içtiği saat 12.00 civarı. arada nerden baksanız en az 3-3.5 saatlik bir zaman farkı var. ben, annenin o kadar oyalanıp doktor muayenesine 1 saat geç gelmesini, evde çağla'nın gelişini beklemesi olarak yorumluyorum.

    çağla'nın okuldan çıkışı 15.30. arkadaşlarından sara, avm'ye girmiyor durakta bekliyor, çağla da diğer bir arkadaşı merve ile remzi kitapevi'ne kitap bakmak için giriyor ve takriben 10 dakika sonrada üçü de durakta toplanıyorlar. diğer arkadaşları otobüse binerken çağla o sırada otobüse binemiyor.

    zaten bir sonraki otobüsün gelme süreside 3-5 dakika gibi bir süre tutuyor ve çağla da mecburen bir sonraki otobüse binip mecidiyeköy'de iniyor. saat 16.00. fulya'daki evlerine 10 dakika kadar yürüdükten sonra varıyor.

    çağla'nın eve varış saati 16.10. peki, anne her programda bize ne söylemişti? "katil yada katiller, 15 dakikada işlerini hallettiler." arkadaşlar hiçbir polis, sanki olay anını görmüşcesine bir açıklamayı yapmaz. bu açıklamayı yapsa yapsa olay anını bizzat yaşamış birisi yapabilir. peki, anne bu bilgiyi polis vasıtasıyla edinmediğine göre "sen katilin işini 15 dakikada bitirdiğini nereden biliyorsun?" diye sorarlar.

    anne, 2001 yılında hürriyet'e verdiği bir röportajda çağla için "kişiliğinin en belirgin özelliği ürkekliğiydi. sokakta yürürken bile koluma yapışırdı. en çok yaz aylarında şikayetçiydim" diyor fakat çağla daha cinayetten 1 sene öncesine kadar, 1999 yılında ağabey ilker üniversiteyi kazanınca anne ve babada onunla birlikte ünye'ye gidince çağla 1 ay boyunda yalnız kalıyordu ve okuldan eve kadar kendi başına gidip geliyordu. sadece gece yatmak için anneannesine gidiyordu.

    yani çağla, öyle ailenin söylediği gibi kesinlikle ürkek, çekingen, içine kapanık bir kız değildi ve çağla'da gerçekte gözü olan, her ne yapacaksa ailenin ünye'de olduğu o 1 aylık zaman diliminde yapardı.

    ve bir başka çelişki daha... anne, yine 2001 yılında verdiği röportajda, kendisi doktordayken saat 16.00'dan 17.15'e kadar her beş dakikada bir çağla'yı aradığını söylüyor ancak annenin doktora gidiş saati 16.30. dolayısıyla annenin saat 16.00'da evde olmasıda yüksek bir ihtimal değilmi? ya da madem annenin içine saat 16.00'dan itibaren bir sıkıntı düştü, o zaman anne 10-15 dakika daha evde beklese çağla ile evde karşılacaktı. bu telaş niye?

    saat 17.55 civarı, birinci kattaki komşuları nilgün hanım (her dairenin olduğu gibi çağla'ların evinin anahtarıda kendisinde mevcut) anneyi telefonla arıyor ve "çabuk nedim'i de al gel" diyor.

    arkadaşlar, gülnur hanım röportajda bize, saat 16.00'dan 17.15'e kadar içine bir sıkıntı düştüğü için çağla'yı beş dakikada bir telefonla aradığını söylüyor, hadi tamam o kadar süre boyunca, doktordaki işini halletmek istediğin için durmuş olabilirsin, peki sen neden 17.15'ten 17.55'e kadar 40 dakika boyunca eve gelmedin? sen çağla'yı merak etmiyor muydun? neden eşinin işyerinde bekledin? gerçi ben, kendi teorime göre annenin eşinin işyerinde o kadar vakit geçirdiğine de inanmıyorum. nedeni de şu : gülnur hanım ve nedim bey, saat 17.55'te nilgün hanım'ın bu telefonu üzerine apar topar (!) eve geliyorlar. arkadaşlar, apar topar dediysem anne ve babanın eve geliş saatleri 18.45. yani yine arada 45-50 dakikalık bir zaman farkı var.

    bu açıklanamayan zaman farklarını bize tek bir şey açıklayabilir. o da ailenin bu zaman dilimleri içerisinde bir lokasyonda oyalanmış olmaları. yine benim kendi teorimde, bu cinayetten 2 ay önce, 1 nisan 2000 tarihinde akat apartmanında kiralanan bir evin olduğu gerçeği yatıyor. bu detayın ortaya çıkmasını sağlayan, bu dosyanın çözümüne kendini sonuna kadar adamış pınar hanım'a da teşekkürü bir borç biliriz.

    ayrıca, anne ve babada apartmana saat 18.45'te geliyorlar ve nedim bey, birinci katta komşulara "gülnur'u içeri alın, yukarıyı böyle görmesin" diyor. şimdi sorulması gereken bir soru var. nedim bey, yukarıda neler olup bittiğini biliyor muydu ki; eşini yukarıya, kendi dairelerine kadar çıkarttırmadı... gülnur hanım'da nedim bey'in bu tek bir sözü üzerine ve bunun üzerine komşularında kendi evlerine almak istemeleri nedeniyle hiç yukarıya çıkmıyor... kızının başına neler geldiğini bilmek isteyen, içini büyük bir panik ve sıkıntı kaplamış bir anne sırf bu saydığımız iki neden üzerine yukarıya çıkmaktan vazgeçer mi? bunun yorumunu da size bırakıyorum..

    baba nedim bey, o anın şokuyla evin içerisinde katili aramaya başlıyor. birincisi bir katil, birisini öldürdükten sonra olay yerinde bulunmak ister mi? bir an önce orayı terk etmek ister ki olay üzerime kalmasın.

    evin içerisi dediğim; dolaplara, raflara, gardroplara ve hatta buzdolabının içine bile bakıyor. hangi katilmiş ki o, cinayeti işledikten sonra küçülüpte buzdolabına, raflara saklansın? o gardroplara da, buzdolabının içine de bakılsa bakılsa başka kalan herhangi bir delil varmı diye bakılır.

    ve bir başka önemli detay daha, anne gerçekte doktora saat 15.30 da değilde 16.30'da gitti. çünkü 12 haziran 2000 yılında verdiği ilk resmi ifadesinde doktora 15.30'da gittiğini söylemesindeki amaç, çağla okuldan eve saat 16.00-16.10 civarı vardığında evimizde başka hiç kimse yoktu algısını yaymak. bu algıya göre insanlar şöyle düşünecekler "zaten baba sabah işyerine gitmiş, anne de 15.30'da doktor muayenehanesine gitti, ağabey de zaten ünye'de okuyor o yüzden evde aileden kimse yok"

    ama anne 2000 yılındaki ilk resmi ifadesinde "ben 16.30'da doktor muayenehanesine gittim" deseydi insanlar "zaten çağla geldiğinde anne de muhtemelen o sıra evdeydi,daha doktora gitmemiş" şeklinde düşüneceklerdi. bu detayı da göz önünde bulunduracak olursak, çağla saat 16.10'da eve geldiyse, yüksek bir ihtimalle annesiyle evde karşılaşma şansı da vardır.

    annenin 2021 yılında ece üner'in programında "ben sabah kalktım çocukların kahvaltılarını..." diye kırdığı pottan sonra, durumu ustaca düzeltmesi de bir çelişki değilde nedir?

    bütün bu detaylar, pek çok youtube kanalında gündeme getirildi fakat benim anlamadığım, bu kadar çelişkiye ve tutarsız ifadeye rağmen nasıl oluyor da halen daha aileye aklandı gözüyle bakan insanlar var? 1. katta oturan komşuları nilgün hanım'ın oğlu yasin'in bile o gün tam olarak nerede olduğundan emin olamayanlar, onun üzerine teori üretenler nasıl oluyor da kesin bir dille abi olay gününde şehir dışında, ünye'deydi diyebiliyor?

    savaş ay programını kaldırtanlar da, dobra dobra programını kaldırtanlar da, gerçeğin peşinde programına yasak getirip en sonunda pınar hanım'ın kanallarına sistematik bir şekilde saldıranlar da bu acılı aile değil mi? madem bu kadar yasak getirecektiniz, o zaman niye bu programlara katıldınız? siz her çıktığınız programa böyle yasak getirecekseniz, o zaman verdiğinizi söylediğiniz bu mücadele, anlamını yitirmez mi?

    bu sene 24. seneye geldik, artık kral çıplak demeyeceksek ne zaman diyeceğiz?

    bu ekstra olarak uzatılan zaman aşımı da dolduktan sonra mı ?

  • 6. hamit altıntop

    beşiktaş futbolcusu semih kılıçsoy hakkında "sizin oyuncunuz" şeklinde söylemde bulunan a milli takım sorumlusu.

    semih bizim çocuğumuz da, sen ne çocuğusun?

  • 7. hastaya sormadan muadil ilaç veren eczacı

    muadil ilaç verdiğinde size daha fazla ödeme çıkıyor.

    geçen 3 ilaç yazdı doktor eczanedeyken e-nabız'dan kontrolm ettim ilaçları. eczacı sormadan bir ilacı muadil vermiş 83? dedi. neden sormadan muadil verdin, orjinal ilaç yoksa kalsın almıyorum dedim. hemen çıkardı orijinalini fiyat güncellendi 61? oldu. çakallık işte 10 kişiden biri fark etse 9 kişiye geçiriyor zaten.

    utanma yok, arlanma yok, denetim yok, şikayet yok.

    (bkz: üçüncü dünya ülkesi)

  • 8. geceye bir erkek yalanı bırak

    en şaşmayanı kız arkadaşın 'yakın arkadaşım' dediği eleman hakkında söylenen "iyi çocuğa benziyor" cümlesidir. hiçbir erkek kız arkadaşının etrafındaki erkeklerin iyi çocuklar olduğunu düşünmez. yalnızca 'bir süre daha gözlemleyeceğim' anlamına gelen geçiştirme sözüdür bu. erkeklerin %99,9'u bu 'yakın arkadaş'ın uygun ortam bulduğunda niyetinin değişeceğine tüm kalbiyle iman eder. inkar edenlere asla kulak asmayınız.

  • 9. s&p'nin türkiye'nin kredi notunu b+'ya yükseltmesi

    türkçesi: "çok spekülatif, yatırım yapılamaz düzey." (b+)
    hadi sevinelim. çünkü bunun altında "aşırı riskli" ve "batık" seviyeleri var. çok şükür orada değiliz.
    "yatırım yapılabilir düzey" için en az 4 kere daha not artırımı gerekli. (bbb-)
    onun üstünde de 9 seviye var. yani yatırım çekmede rekabet ettiğin diğer ülkeler.

  • 10. insana iyi gelen mağazalar

    önceki gün aradığım ürün için, eski bir pasajı gezdim. çok güzel değil mi, o eski hanlar, pasajlar? avm'lerin o statik elektrik yüklü beyaz ışıklı ortamında, gözüne far tutulmuş tavşan gibi gezmek yerine pasaj gezmek büyük bir ayrıcalık değil mi?

    hepsi yılların esnafı, atmışlar birer sandalye kapı önlerine dükkandan dükkana sohbet ediyorlar. yaşlı amca, "buyur evladım, ne bakmıştın?" diye nazikçe yardımcı olmak istiyor. pos kullanmayı bilmeyen satıcı teyze, diğer dükkandan "murat, oğlum, gel hele şu parayı çekiver" diye iki dükkan ötedeki daha genç bir esnafı çağırıyor. işte böyle böyle romanlara konu oluyor bu insanlar.

  • 11. dinlendiği an ergenliğe götüren şarkılar

    (bkz: dert değil)(bkz: metin arolat)

  • 12. 2026 yılında tek haneli enflasyona dönmüş olacağız

    ne dönebildik ne şahlanabildik ne iyi olabildik.

    ne demişti hüsrev ağa
    muktedir olmayan karısından müddet ister.

    sürekli vaat vaat.
    yok önümüzdeki ay bu aydan iyi olacak. şu ayda şahlanacaz. 6 ay dişimizi sıkalım.
    seneye güzel olacak vs vs. bunları duya duya ölüp gideceğiz. yaş 50ye yanaştı. 50 yıldır aynı masallarla büyüdük. kaç yılımız daha kaldı sanki yaşayacak. hala aynı vaatler.
    500 yıl yaşasak bu masallar bitmez.

  • 13. uğurcan çakır

    4 mayıs 2024 samsunspor trabzonspor maçı sonunda galibiyeti kutlayan samsunspor teknik direktörü markus gisdol'a koşarak sataşmış, akıllı ol tarzında bir şeyler demiş ve ardından kameraların önünde sanki dudakları okunmayacakmış gibi sinirle küfür etmiş bir terbiyesizdir. bu adamın değil milli takım herhangi bir spor kulübünde dahi oynatılmaması gerekir. hayır ne samsunluyum ne trabzonluyum, fenerbahçeli bile değilim, hatta ligi bile takip etmiyorum çok fazla, açayım bakayım kuzey derbisi dedikleri maçı izleyeyim dedim, bu adamın şu umarsız hareketine inanılmaz sinirlendim. ulan rakip takımı tebrik edeceğine mutluluğa alerjin varmış gibi sen nasıl rakip takımın teknik direktörüne saldırırsın keko maganda.

  • 14. okullarda ders olarak işlenmesi gereken konular

    mavi vatan'ın meb müfredatına girmesi nedeniyle tebrik edenler oluyor. onlara sevinemediğimi söylüyorum. çünkü aynı müfredatta türk devrimi yok. şeyh sait ayaklanması yok. kubilay ve menemen kalkışması yok. köy enstitüleri yok. kemalizm yok. atatürk'ün felsefesi yok. kısacası atatürk ve cumhuriyet'in özü yok. onların olmadığı bir öğretide mavi vatanın olmasının önemi yoktur. asıl olan cumhuriyet ve atatürk'tür. çocuklarımız ve torunlarımız önce bu ikiliye sahip çıkmalıdır. çünkü bu ikili anavatan demektir. anavatanın zayıfladığı ortamda mavi vatan içimize sinmez.”

    (e) tümamiral cem gürdeniz

  • 15. previously on denince akla gelen ilk dizi

    lost tabikide.

  • 16. köpekleri kovalayan motorcu

    moda'da ara sokaktan çıkış yapmak üzereyken, yanında 5 köpekle gezen bir kadın önce bana saldırmalarını izlemişti, ben motordan inip bir tanesini eldivenle tokat manyağı yapınca 6 köpek birden havlayarak kaçmıştı(!).

    bu arkadaşın yaptığı ne kadar riskli olsa da, haklı bir durumdur. yürürken, sahilde koşu yaparken, bisiklete, scootera, motosiklete binerken kimse sokakta çeteye dönmüş it sürüsü ile muhatap olmak zorunda değil.