disney+ için çekilen ve 2,5 ay önce izleyiciyle buluşan moon knight dizisinde "ermeni soykırımı" tabiri kullanıldı, üstelik hitler ve pol pot'la birlikte. dizinin ilk bölümünde yer alan replik tam olarak şöyle:
--- spoiler ---
"if ammit had been freed, she would have prevented hitler, the destruction of europe, the armenian genocide, pol pot"
"ammit serbest bırakılsaydı; hitler'i, avrupa'nın yıkılışını, ermeni soykırımını, pol pot'u önleyebilirdi"
https://www.youtube.com/watch?v=xqmj8sqlmo8
--- spoiler ---
disney gibi bir şirkette taslağından yayımlanana kadar sayısız elden geçen, her ayrıntısına incelikle eğilinen bir yapımda, diziyle doğrudan ilgisi olmayan böyle bir ifadenin sehven eklenmiş olacağına inanmıyorum. bu açıkça alınmış bir tavırdır, tarafım belli olsun tutumudur.
bununla ilgili bir sorunum yok; disney ifade özgürlüğü çerçevesinde istediği tavrı alabilir. zaten bu tavrının hiçbir değeri de yoktur. çünkü soykırım bir suçtur ve bu suçun varlığına dair karar verebilecek organlar ya o olayın yaşandığı ülkenin mahkemesi ya da yetkilendirilmiş bir uluslararası ceza mahkemesidir. bunlar dışında yapılacak bir açıklama hiçbir değer veya geçerlilik taşımaz.
ancak bunun şöyle bir önemi vardır: disney çok kısa bir süre önce türkiye'yi soykırım suçuyla açıkça itham etmiştir ama şu anda türkiye pazarına girmeye çalışmaktadır.
madem disney 1915 olayları için "soykırım" tabirini kullanarak bir tavır alıyor, ben de buna karşı tavır alıyorum: yayımlandığı tüm ülkelerde moon knight dizisinin ilgili kısmı diziden kalıcı olarak çıkartılmadıkça, atalarımı ve devletimi haksız yere soykırımla itham etmekte olan bir platforma ne üye olacağım, ne de üye olunmasını kimseye tavsiye edeceğim.
senelik 280 lira benim için çok bir şey değil, disney içinse hiçbir şey ifade etmiyordur. ama maksat tarafımız belli olsun.
ha bu arada bu platformun marka yüzü olan oyuncular da bence nasıl bir platformu temsil ettiklerini ve hangi tarafta olduklarını şöyle bir oturup sorgulamalı.
tatli limoncu29 profili
-
disney+
-
tıpta hiçbir hastalığın çaresinin olmaması
kısaca açıklamak zor ama büyük oranda doğru.
ingilizcede hastalıklar için iki farklı sözcük kullanılıyor: cured (iyileşmiş, onmuş) ve treated (tedavi edilmiş).
tıbbın hastayı iyileştirebildiği, hastalanan dokuyu, organı, sistemi eski hâline getirebildiği hastalık sayısı sınırlı.
bunun yerine hastalığı yönetme veya hastalanan hücre, doku, organ, hatta sistemi kısmen veya tamamen vücuttan çıkarma veya yok etme yöntemleri kullanılıyor.
hastalık ortaya çıktıktan sonra o hastalığı tedavi etmeye uğraşıyoruz. oysa insanları hasta etmemeye çalışmalıyız. bunun için de çok güçlü birinci basamak sağlık hizmetleri, koruyucu hekimlik uygulamaları, halk sağlığı çalışmaları gerekiyor. kanser ve diyabet taramaları... obeziteyle, tütünle, hareketsiz yaşamla mücadele... biz kocaman şehir hastanesi binalarına sağlık harcamaları değil, insanlara sağlık yatırımları yapmalıyız. -
mehmet öz'ün türk vatandaşlığından çıkması
bir devletin yasama organında görev yapmaya talip biri, yalnızca o devlete vatandaşlık bağı ile bağlı olmalıdır. sıradan bir insanın hangi devletin vatandaşı olduğu, kendinden ve bağlı olduğu devletten başka kimseyi ilgilendirmez. ama bir devletin yasama, yürütme, yargı organlarında güç sahibi olacak kişilerin o devletten başkasına sadakatinin bulunmaması gerekir. çünkü bir devlete vatandaşlık bağı ile bağlı olmak, belli hakların yanı sıra belli yükümlülükler de getirir.
mesela akpli mehmet şimşek maliye bakanlığı yapmıştı. kendisinin türk vatandaşlığının yanı sıra ingiliz vatandaşlığının da olduğu iddia ediliyordu. bu iddiayı ne kabul etti ne de reddetti. chp genel sekreteri selin sayek böke de abd doğumlu olduğunu yıllarca kamuoyundan saklamaya çalışmıştı, yazdık bunları: (bkz: #59821512) amerikan vatandaşı olduğuna dair iddiaları da ne kabul etti ne de reddetti. bu iki örnek siyasal şeffaflığa ve ahlâka sığmıyor bence.
keşke bizim toplumumuz bilinçlense de, makam mevki sahiplerini şeffaf, dürüst, erdemli ve ahlâklı olmaya zorlasa. -
2 şubat 2022 covid19 vaka sayısının 110.682 olması
fahrettin koca daha birkaç gün önce "gripten ölenlerle covid'den ölenlerin sayısı farksız" dedi.
dünyada yapılan araştırmalarda covid'den ölenlerin, gripten ölenlerin 10 katı olduğu ortaya konuluyor. türkiye'de ise hükümet verileri gizliyor; son 2 yıldır ölüm ve ölüm nedeni istatistikleri açıklanmıyor.
bugün covid'den 217 kişinin yaşamını yitirdiği açıklanmış. ben bugün türkiye'de bir bu kadar insanın daha gripten öldüğüne asla inanmıyorum.
sağlık bakanı eğer sözünün arkasındaysa, grip verilerini de açıklasın. -
hırsızı döven a101 mağaza çalışanı
video kaydının toplam süresi 10 dakikadan fazla. videonun öncesi de var... adamlar defalarca arıyor ama kolluk güçlerinden gelen giden yok.
şehir içinden yapılan bir ihbara kolluk güçleri 10 dakikadan önce ulaşamıyorsa, meşru şiddet tekelini verdiğimiz devlet, güvenliğimizi sağlaması için ona ödediğimiz vergilerin gereğini yerine getiremiyor demektir.
bir de olay, ülkenin başkenti ankara'nın en merkezi ilçesi çankaya'da gerçekleşiyor. yani devletin kalbinin attığı, kolluk güçlerinin bağlı olduğu içişleri bakanlığının ve emniyet genel müdürlüğünün bulunduğu ilçe.
pes doğrusu! -
1923-1959 arası şampiyonlukların tescil edilmesi
fenerbahçeliler lig öncesi organizasyonların şampiyonluk sayısına dahil edilmemesine o kadar takmışlar ki...
wikipedia'daki ve futbol istatistikleri vakfındaki bilgilerin zamana yayılarak organize ve tarafgir bir şekilde nasıl değiştirildiğini ve lig öncesi organizasyonların profesyonel ulusal lig şampiyonluklarıyla nasıl harmanlanmaya çalışıldığını birazdan okuyacaksınız:
ingilizce wikipedia'daki "list of turkish football champions" (türkiye futbol şampiyonları listesi) maddesi 2017 eylülünden 2018 haziranına kadar baştan aşağı yeniden yazılıyor: https://en.wikipedia.org/…845284594&oldid=796776810
maddenin daha önceki hâlinde lig öncesi organizasyonlar sayıma dahil edilmiyor ve 28 sayısının bahsi dahi geçmiyor: https://en.wikipedia.org/…champions&oldid=784156283
9 ayda ince ince hazırlanan, lig öncesi dönemin de dahil edildiği ve fenerbahçe'nin şampiyonluk sayısının toplamda 28'e ulaştırıldığı liste, wikipedia'nın seçilmiş içeriklerinden olmaya aday gösteriliyor ve 4 (yazıyla dört) kişinin evet oyuyla 14 haziran 2018'de wikipedia seçilmiş listesi olarak ilan ediliyor (oy verenlerin kaç değişikliği olduğuna ve nicklerine dikkat): https://en.wikipedia.org/…otball_champions/archive1
maddede en çok referans verilen kaynak, 9 kez atıf yapılan rsssf vakfının türkiye şampiyonları sayfası. rsssf nedir diyenler varsa, bunlar dünyadaki futbol istatistiklerini gönüllü olarak derleyen bir vakıf. futbol konusunda tarihsel verilere bakılacağı zaman, bu verileri derli toplu biçimde sundukları için bir müracaat kaynağı oluyorlar.
daha önce cengiz gürsel ve erdinç sivritepe'nin katkılarıyla tamás kárpáti tarafından hazırlanan ve lig öncesine yer verilmeyen rsssf türkiye şampiyonları sayfası ( https://web.archive.org/…:80/tablest/turkchamp.html ) wikipedia'daki sayfa yeniden yazılırken 2018'in şubat ayında bir başkası tarafından baştan aşağı değiştiriliyor ( https://web.archive.org/…:80/tablest/turkchamp.html ). bu değişiklikle türkiye futbol şampiyonası, millî küme ve federasyon kupası şampiyonlukları da listeye ekleniyor ve şampiyonluk sayıları ve sıraları fenerbahçe lehine değiştiriliyor.
2018'in şubat ayında rsssf'deki bu değişiklikle eş zamanlı olarak, bu bilgiler rsssf kaynak gösterilerek ingilizce wikipedia sayfasına da ekleniyor: https://en.wikipedia.org/…825023829&oldid=821144941 bu değişiklikle metnin içine birçok wiki bağlantısı eklenerek harf sayısı artırıldığı için, dikkatli bakmayan gözler buradaki silinen ve yerlerine eklenen verileri süzemiyor. aynı değişikliklerle galatasaray'ın 20 süper lig unvanı ile profesyonel dönemdeki en başarılı kulüp olduğu bilgisi de dahil olmak üzere birçok bilgi, kaynak ve başlık maddeden siliniyor.
türkiye futbol şampiyonası ve millî küme hakkındaki "türkiye futbol federasyonu tarafından sayıma dahil edilmediği" bilgisinin yanına mayıs 2018'de, federasyonun kendisi tarafından düzenlenen resmî organizasyonlar olmasına rağmen federasyonca inkâr edildiği iddiası ekleniyor: https://en.wikipedia.org/…diff=next&oldid=842053484
aa bir bakıyoruz, ingilizce wikipedia'daki maddeye kaynak gösterilen rsssf sayfası, ingilizce wikipedia'daki bu inkâr yazısını alıp hemen akabinde kendi sayfasına ekliyor: https://web.archive.org/…:80/tablest/turkchamp.html
böylece bunlar birbirlerini "doğrulayan" kaynaklar olmuş oluyor. wikipedia rsssf'yi kaynak gösteriyor; rsssf ise wikipedia'dan alıyor zaten.
tabii bu sırada türkiye futbol federasyonu maddesi de çoktan değiştirilmiş ve maddenin içeriğinin yarısından fazlasını "eski ulusal şampiyonaların ihtilaflı inkârı" başlığı oluşturur hâle gelmiş: https://en.wikipedia.org/…diff=next&oldid=803212021
"11 yılda 6 defa şampiyon olan takım - fener türkiye şampiyonluğunu nasıl hak etti?" başlığını ve "türkiye şampiyonluğunu, bütün tarihi ve mazisi ile ona hakikaten layık olan fenerbahçe" ifadesini taşıyan eski gazete kupürü görünümlü bir resim wikipedia'ya yükleniyor: https://en.wikipedia.org/…çe_in_newspaper,_1950.jpg kupürün hangi gazeteden alındığı, hangi gün çıktığı bile belli değil. resmin kaynağı ise belli: fenerbahce.org :)
türkiye futbol şampiyonları maddesi 4 kişinin oyu ile seçilmiş liste ilan edildiği sırada, maddenin bilgi kutusunda en çok şampiyon olan takım 21 şampiyonlukla galatasaray olarak görünüyor: https://en.wikipedia.org/…champions&oldid=845284594
ancak liste seçilmiş liste ilan edildikten birkaç ay sonra "geliştirme" açıklamasıyla bir değişiklik yapılarak, en çok şampiyon olan takım de facto fenerbahçe (28), de jure galatasaray (21) olarak değiştiriliyor: https://en.wikipedia.org/…diff=prev&oldid=858656394
tabii bütün bunlar olup biterken olay kimsenin dikkatini çekmiyor. sözde tarafsız ve nesnel olma iddiasındaki wikipedia'da bunu denetleyecek nitelikte kimse olmadığı veya konu kimsenin dikkatini çekmediği için, tek taraflı içerikler var olmaya ve ingilizce wikipedia güvenilir bir kaynak sanıldığı için dilden dile çevrilmeye ve yeniden üretilmeye devam ediliyor.
ingilizce wikipedia'yı kutsal kitap belleyenler girip ilgili maddelere bakıyor, türkiye futbol federasyonunun kendi düzenlediği organizasyonları inkâr ettiğini, fenerbahçe'nin gerçek lig şampiyonluğu sayısının aslında 28 olduğunu ve hakkının yendiğini sanıyor.
neyse daha yazardım da, üşendim. yeri gelmişken söyleyeyim: fenerbahçe sadece ama sadece bir örnek aslında. wikipedia sayfaları bunun gibi sayısız örnekle dolu. amerikan çıkarlarına ve liberal görüşe aykırı düşmediğin sürece, yeterince organizeysen, kılıfına ve usulüne uydurmak kaydıyla wikipedia maddelerini istediğin gibi manipüle edebilirsin. yeter ki wikipedia'nın gizli veya açık kırmızı çizgilerine dokunma. wikipedia işleyişine azıcık hâkim olan biri bile, içerinin nasıl bok koktuğunu fark etmiştir zaten, imho. -
aöf öğrencilerinin alenen kopya çekmesi
çan eğrisinin uygulandığı bir sistemde kopya çeken bir insan, kul hakkından falan bahsetmesin. ama bu kul hakkı mevzusu açıköğretimde daha bir geçerli. çünkü mezuniyet notu, örgün öğrenime geçebilmek açısından çok önemli.
uzun bir entry olacak, sıkılacak olan okumasın. izin almadan anlattığım için fazla ayrıntıya girmiyorum, kişi ve bölüm ismi de vermiyorum. bunu bilerek okuyun lütfen:
iş yerinde deyim yerindeyse "abilik" yaptığım bir genç var. 20'li yaşlarının başında daha. çay ocağında çalışsa da, bir nevi joker konumunda. cehennem gibi bir ailede yetişmesine rağmen, temiz ruhunu koruyabilmiş. kafa zehir gibi... ama okuyamamış. zaten zar zor devam ettiği okulu, sekizinci sınıfta bırakmak zorunda kalmış. liseye başlayacağı zaman çalışma hayatına atılmış. yine de yılmamış, açıktan bitirmiş liseyi. iki kez üniversite sınavına girmiş, barajı da geçmiş ama temel zayıf olduğundan ve mat-2'si hiç olmadığından tutturamamış istediği bölümü.
tanıştığımız dönemde öğrendim ben bu hikâyeyi. üçüncü kez girmeye hazırlanıyordu sınava. aklına bir kurt düşürdüm: "madem barajı geçiyorsun, iki yıllık açıköğretime başvur, bitirdikten sonra dgs'yle geçersin istediğin bölüme." yapılmamış şey değil; her yıl yüzlerce öğrenci dgs ile ön lisanstan lisansa geçiyor.
dediğim şey aklına yatmış olacak ki, tercih listesinde baştan aşağı o en çok istediği bölümü yazıp en sona da açıköğretim ön lisansı ekledi ve oraya yerleşti. sonuç belgesini gösterdiğinde, kardeşim üniversiteye yerleşmiş kadar sevindim. kendisi de çok mutluydu ve okullar açıldıktan sonra derslere sıkı sıkıya sarıldı. örgün öğretimde okuyan gençler bile bu kadar sarılmıyordur derslerine! otobüste, öğle aralarında, fırsat bulduğu her boşlukta dersleri takip ediyordu. ozalitçiden ders notlarını bastırıp, fosforlu kalemlerle üstünden geçiyordu. çalışmalarının mükafatını da aldı. ba'dan düşük notu yoktu. bir tek yabancı dilde çuvallıyordu...
üniversitede yüksek notlar alması önemliydi, çünkü dgs'den çok yüksek bir puan alamayacaktı muhtemelen. ancak mezuniyet ortalaması yüksek olursa, dgs'den yüksek almasa da istediği yere yerleşebilirdi.
her aşamada yüreklendirdim, cesaretlendirdim ve destekledim. hatta söz verdim dgs'ye bizzat çalıştıracağıma... helal olsun, o da bu desteği ve güveni boşa çıkarmadı ve çok iyi bir ortalamayla 4. dönemine kadar geldi. geçen dönem, yani 2019-2020 bahar yarıyılı onun son dönemiydi.
bildiğiniz üzere kovih-19 patlak verince, sınavlar okullarda değil de internetten yapılmaya başlandı. birkaç hafta önce finaller gelip çattığında, "abi" dedi, "vizelerde çok kopya çekmişler, finalde de öyle olur mu? çalıştıklarım yetecek mi?".
her ne kadar karşımdaki güzel ahlâklı ve erdemli bir insan da olsa, bunun bir nevi meşruiyet arayışı olduğunu hissettim. kopyaya yeşil ışık yaksam, kopyaya tevessül edecekti demek istemiyorum. ama bu konuşma, iradesini güçlendirme ihtiyacıydı belki de.
cevaben söylediklerimi, az önce söylemiş kadar net hatırlıyorum: "tek tük sütübozuklar her yerde var. bu bir vicdan meselesi. gece yatağa yattığında iç ferahlığıyla uyuyamayacağın hiçbir şeyi bile bile yapma. ve için rahat olsun, dürüstler her zaman kazanır".
"abi merak etme, benim üçkâğıtla işim olmaz, kimsenin hakkına girmem. bugüne kadar hırsızlıkla değil, kendi hakkımla geldim" dedi.
hırsızlığa atıf yapması, ona olan güvenimin zedelendiğini düşündüğünü hissettirdi. çünkü sülalesinde suça bulaşmış çok insan vardı ama o kendini o dünyadan koparmış ve kendine apayrı bir yol çizmişti. bu sözleriyle "ben hırsız değilim" diye meydan okuyordu adeta.
"sana güveniyorum" dedim, "elinden gelenin en iyisini yap ve mezuniyetini kutlayalım".
neyse lafı fazla uzatmayayım. yoğunluktan fazla görüşememiştik. dgs'ye başvurmuş bu arada. finallere de kendi hakkıyla girmiş. iyi geçtiğini söylemişti. sınavlar açıklandıktan sonra geldi yanıma. "mezun oldum abi" dedi ama yüzü düşmüştü. mutsuzluk bir his değil de fiziksel bir hâle bürünse, onun suratındaki ifadeden başka bir şey olmazdı herhalde. ben onu tebrik ederken, "abi, hani dürüstler her zaman kazanırdı?" dedi. anlam veremedim ilkin... olayın aslını öğrendiğimdeyse üzüldüm, çok ama çok üzüldüm ve kızdım, çok ama çok kızdım.
notlarını gösterdi. puanları iyi fakat ortalaması resmen çakılmış... normalde en kötü bb gelecek olan dersler, cc gelmiş, hatta cd gelmiş. nasıl olur dedim. çan eğrisi ortalamalarını gösterdi ve şaştım kaldım. 95 ortalama alsan bile aa gelmeyen dersler varmış. internetten geçen senenin ortalamalarına baktık. geçen sene aa alınan puanla, bu sene cb bile ucu ucuna alabiliyorsun. düşün artık gerisini...
forumlarda gezindikçe gördüm ki, sınav internetten yapıldığı için millet resmen teşkilat kurmuş. kopyayla öyle puanlar almışlar ki, çan eğrisini ezip geçmişler. sınavın kantarı bozulunca, yaptığı bütün ölçümler de yanlış olmuş. sınava hakkıyla giren, kopya çekene yenilmiş.
"abi" dedi, "ben bu ortalamayla hiçbir yere giremem ki". nitekim o moral bozukluğuyla dgs'ye bile doğru dürüst hazırlanamadı... girmek istediği bölüm hayal oldu. şimdi dgs'ye çalışması için şevklendiriyorum ama bütün azmi, isteği kırılmış durumda. ne için? göz göre göre, bile isteye, gönlü ve vicdanı el vere vere başkasının hakkına giren kopyacılar yüzünden.
şimdi gel de kopya çekmenin masum bir şey olduğunu düşün! sınav başarınızın başkalarının başarısını doğrudan etkileyeceği bir sistemde, kopyaya tevessül etmeyin arkadaşlar... sayısını bilemeyeceğini kadar çok kişinin hakkına giriyorsunuz. varlığından haberinizin bile olmadığı insanların hayatını karartıyorsunuz. -
11 kasım 2020 sokakta sigara içmenin yasaklanması
adam öldürmek yasakken, adamı bıçaklayarak öldürmenin ayrıca yasaklanması gibi bir şey bu.
içişleri bakanlığının 8 eylül 2020 tarihli ve 14533 sayılı genelgesi uyarınca ülke genelinde (konutlar hariç olmak üzere) tüm alanlarda "istisnasız maske takma zorunluluğu" vardı. ağızda maske varken sigara içilemeyeceğine göre, açık alanda sigara içmek zaten yasaktı.
önemli olan kural koymak veya yasak getirmek değil, o kuralları ve yasakları uygulayabilmektir.
edit: bahsettiğim genelgeyi merak edenler için: http://www.giresun.gov.tr/…1_covid19ektedbirler.pdf -
1 temmuz 2020 sarma sigara ve tütünün yasaklanması
tütünün yasaklandığına dair bir ifade göremedim. hazır satılan sarma sigaralar yasaklanmış. kişinin kendi sigarasını kendi sarmasının önünde engel yok. tütün satışı serbest, sigara kâğıdı satışı serbest, sarma makinesi serbest...
-
ayasofya referandumu
ne ayasofya'sı, ne referandumu ya?? türkiye'nin ekonomi, demokrasi ve terörle mücadele gibi gerçek sorunları varken, uydurulan bu yapay gündemleri iyi niyetli bulmuyorum. her şey bitti, ayasofya'nın ne olacağı kaldı sanki.
-
ibb'nin 15 temmuz mesajlı billboardı
saat de 14:55'i gösteriyor. saat ve dakikayı toplayınca 69 yapıyor. önemli bir ayrıntı.
-
ekmeleddin ihsanoğlu
adını görmemle sabah sabah cinlerim tepeme çıktı. yahu bu adamın muhalefetin ortak adayı olmasını hâlâ savunanlar var, aklım ermiyor buna...
muhalefeti, hiçbir şekilde kazanamayacağı bir seçime sokma projesiydi kendisi. bu proje çok başarılı bir şekilde kurgulandı ve sergilendi. cumhurbaşkanlığının erdoğan'a altın tepsi içinde sunulmasını sağlayan ekmeleddin ihsanoğlu da milletvekilliğiyle (ve bu sayede kazandığı ömür boyu ayrıcalıklarla) ödüllendirildi ve mhp listelerinden iki kere meclise girdi.
ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz derler. biz de ekmeleddin'in meclis performansına bakalım:
https://www.tbmm.gov.tr/…gi?p_donem=26&p_sicil=7156
meclis genel kurulunda yaptığı konuşma sayısı: 12 (on iki)
verdiği yazılı soru önergesi: 2 (iki)
verdiği sözlü soru önergesi: 0 (sıfır)
ilk imza sahibi olduğu genel görüşme önergesi: 0 (sıfır)
ilk imza sahibi olduğu gensoru önergesi: 0 (sıfır)
ilk imza sahibi olduğu meclis araştırması önergesi: 0 (sıfır)
en güzel yere geldik...
ekmeleddin kişisinin milletvekilliği döneminde ilk imza sahibi olduğu tek bir kanun teklifi bulunuyor: "osmanlı hanedanı mensupları hakkında kanun teklifi"
teklif ettiği kanunun içeriği: isteyen osmanlı hanedanı mensuplarına maaş verilmesi, hanedan mensuplarına sağlık hizmetlerinin ücretsiz sunulması, çocuklarına yurt sağlanması ve burs bağlanması :)
kim olduğu, ne olduğu zaten belliydi ama göz göre göre, işte bu adamı, türkiye cumhuriyetinin cumhurbaşkanı yapmak istediler ve neredeyse 16 milyon kişi de oy verdi! daha da diyecek bir şey yok. -
tüm insanlığı temsilen konuşabilecek tek kişi
en tecrübeli aday morgan freeman.
-
mahkemede avukat tutacak kadar cahil olmak
mesele derdini anlatabilmek, anlatamamak değil. özel uzmanlık gerektiren davalar haricinde, insanlar genelde süreleri kaçırmamak ve duruşmaları takip etmesi için avukat tutuyor. herkes adli süreçlerin işleyişine hakim değil sonuçta. ve millet işten izin alıp veya işini bırakıp duruşmaya mı gidecek?
-
kim kardashian'ın lahmacuna ermeni pizzası demesi
ne desin, turkish pizza mı???
lahmacun, adı bile arapça et (lahm) ve hamur (acın) sözcüklerinin bir araya gelmesiyle oluşan bir orta doğu yemeği. istanbul'da tanınması ve türkiye'ye yayılması çok da eski değil. en fazla 60-65 yıl...
hatta 1915 istanbul doğumlu aziz nesin lahmacunu pizza, hamburger gibi yabancı yiyeceklerle eş tutar ve hayatı boyunca hiç yememiş olmakla övünür:
"yaşamım boyunca bikez bile piza, hamburger, mc donalds gibi yabancı kökenli ve lahmacun gibi arap ağızlı ve söyleyişi ağdalı ve macunlu hazır yemeklerden hiç yemedim; ölene dek de kendi isteğimle yemeyeceğim.
bir kişinin tek başına bu tepkisinin farenin dağa küsmesi olduğunu, toplumsal olarak hiçbir işe yaramayacağını elbette biliyorum. olsun, elimden ancak buncası geliyor. bu yabancı kökenli içitleri içer ve bu yabancı kökenli yemekleri yersem, kendimi kültür emperyalizminin köleleştirdiklerinden haberi bile olmayanlardan biri olarak duyumsayacağım. toplumsal tepkiyi yaratmaya gücüm yetmediğinden, kahrolarak, kendi kendime bireysel tepkimi göstermekle kalıyorum."
ekleme: kaynak isteyenler oldu... aziz nesin, çuvala doldurulmuş kediler (istanbul: nesin yayıncılık, 1995), sayfa 96.
ilgili bölümü, aziz nesin'in doğrudan kendi yazım yeğlemeleriyle aktardım. -
uğur dündar'ın moderatörlük teklifini reddetmesi
ugur dundar basta cok hevesli gorunuyordu ancak olgunluk gostermis ve dogru olani yapmis. cunku bugune dek yazdiklari ve konustuklari ile bu secimde acikca taraf olmustu. siyasal iletisimde algi her seydir. kendisinin adil bir yonetim sergileyeceginden kuskum olmasa da, programi kendisinin sunması ekrem imamoglu aleyhine bir durum yaratacakti. bunu her seyden once ugur dundar istemez zaten.
ugur dundar'i bu tutumundan oturu tebrik ediyorum. didem hanim'a da hayirli olsun diyorum. -
ekrem imamoğlu
ekrem abi bak sana dürüstçe söyleyeyim: başta ben sana inanmadım.
seçime 2 ay kala aday mı gösterilir, chp baştan kaybetti, imamoğlu kimmiş, aday mı kalmadı dedim. binali yıldırım'ın karşısında şansın olmadığını düşünüyordum. senin bırak projelerini anlatmayı, daha kendini bile anlatamadan seçime gireceğini söylüyordum. ama meğerse ne güzel anlatmışsın kendini halka...
bak ikinci bir itiraf: ben sana seçim akşamı da inanmadım.
bıkmıştım artık her seçimde bir chplinin çıkıp "öndeyiz, sandıkları terk etmeyin" çağrısı yapmasından. bu açıklamalarla gaza gelip yersiz bir umuda kapılarak gecenin sonunda derin bir hayal kırıklığına uğramaktan sıkılmıştım. ama bu seçimde öyle olmadı.
sen o akşam kameralar karşısına her çıktığında sana biraz daha inandım. öyle samimiydin, öyle kararlıydın ki...
beni ekran karşısında ağlattın be abi!
"ben kimsenin hakkını yemem ama hakkımı da yedirmem" dedin ya, gözyaşlarıma daha fazla hâkim olamadım. chp kazandığı veya akp kaybettiği için değil bak; verdiğin demokrasi mücadelesi için ağladım, gösterdiğin emek için ağladım, halkın oylarına sahip çıktığın için ağladım.
ekrem abi kim ne derse desin, her şeye rağmen başardın. sadece büyükşehir belediye başkanı olmayı değil; milletin kalbini kazanmayı başardın. artık sana inanıyorum ve bundan sonra yapacaklarının arkasındayım.
ama birkaç sözüm daha var:
istanbul bundan sonra chp'nin vitrini olacak. chp yönetiminde nasıl bir türkiye olacağını istanbul'da göster. bu çok büyük bir fırsat. ya bu fırsatı shp gibi berbat edersin ya da refah'ın yaptığı gibi iktidar yolunda bir büyük adım olarak kullanırsın.
abi akbabalar pusuda bekliyor tökezlemeni. içten ve dıştan kurulacak tuzaklara aman ha çok dikkat et. belediye hizmetlerine sabotajlar olabilir, tedbirini al.
çalışanlar çok önemli. işini iyi yapana dokunma. belediye çalışanlarında sadece ve sadece liyakate önem ver. belediyenin parti örgütüne veya hemşehri derneğine dönmesine izin verme.
istanbul'un sana oy vermeyen diğer yarısının da gönlünü kazan. hizmetini semt, parti, seçmen ayrımı yapmaksızın götür. halkın isteklerini ciddiye al, halka kulak ver.
kendin olmayı sürdür; çünkü biz bu adamı sevdik.
verdiğin mücadele için çok teşekkürler.
sana inanıyoruz. ayağına taş değmesin. -
öldükten sonra tüm şarkılarım silinsin
hepsi silinir de, hey corç versene borç hafızalardan nasıl silinecek? hayır, keşke silinse.
-
45. pantene altın kelebek ödül töreni
ciddi anlamda meme yetmezliği çekilen ödül töreni.
milletin olan memesi de sönmüş lan, bu ne? -
anıtkabir'de 9'u 5 geçe saygı duruşu yapılamaması
skandal hadise. senede bir defa yapılan bir anma bu ve onun da saatini tutturamadılar, pes!
09:04'ten sonra yaşananların videosu: https://www.youtube.com/…atch?v=iwbq-b33bve&t=9m12s
tüm türkiye'de atatürk 09:05'te anılırken, devlet erkanının atatürk'ün mozolesine erken ulaşmasının sonucu anıtkabir'de saygı duruşu saat 09'da yapıldı. saat 09:05 olduğunda istiklal marşı bitmişti. sirenler çalmaya başladığında ne yapacaklarını bilemediler. erdoğan askerlere, askerler erdoğan'a baktı ve yürümeye karar verdiler. başta kemal kılıçdaroğlu olmak üzere muhalefet de erdoğan'a uydu ve sirenler çalarken devam ettiler. ve ortaya şöyle bir tablo çıktı: devlet erkanı 09:05'te atatürk anısına saygı duruşu yapmıyor, erdoğan'ın arkasından yürüyordu.
o anın simgesel değerine aykırı bir hareket oldu. yanlışlıkla ya da bilerek, nedeni ne olursa olsun böyle bir şey kabul edilemez.