Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. 13 aralık 2020 alanyaspor beşiktaş maçı

    maç hakkında bir suser “maçın hakemi bu sezon 11 maç yönetmiş. 4'ü gs maçı ve 4 maçta da gs lehine uyduruk penaltılar vermiş ve maçı kazandırmış.
    gs'nin puan kaybettiği hafta da bizi maça verilmiş tam bir operasyon hakemi.”

    (bkz: #116829455)
    entry yazar tarafından silindiği için mecburi görsel

    1. hakem bu sene 6 süper lig maçında düdük çalmış. 2’si galatasaray’ın. maçlarıdan biri galatasaray’ın çaykur rize’yi 4-0 yendiği, diğeri ise başakşehir’i 2-0 yendiği maç.

    https://www.transfermarkt.com.tr/…iedsrichter/12534

    2. 2 maçta da 1’er penaltı var ki ikisi de net penaltı. tartışmaya - itiraza bile yer olmayan pozisyonlar.

    ilk penaltı demba ba’nin 2 eline birden çarpan top: https://m.tr.beinsports.com/…id=111459715&tab=video

    ikincisi ise rize maçında emre akbaba’nın yediği dirsek: https://m.tr.beinsports.com/…id=111459793&tab=video

    3. galatasaray bu hafta puan falan kaybetmedi, çünkü galatasaray’ın bu hafta maçı yok.

    bu arada maçın hakemi bu sene beşiktaş’ın da 1 maçını yönetmiş ve maçı 1-0 beşiktaş kazanmış.

    ne yiyip ne içiyorsunuz acaba? neyle besleniyorsunuz çok merak ediyorum.

  • 2. kızını üniversiteye yollayan baba cehennemliktir

  • 3. oooh paralar pkk'ya gitmiyor millete gidiyor oooh

    paraların pkk'ya gitmemesi güzel, fakat millete mi yoksa kılıçdaroğlu'nun bahsettiği 5'li çeteye mi gidiyor merak ediyorum? hayır, millet açlıktan kendini yakıyor, asıyor da, o nedenle yani.
    (bkz: 10 aralık 2020 samsun'da kendini asan vatandaş)
    (bkz: emine akçay)
    (bkz: çocuğuma pantolon alamıyorsam niye yaşıyorum)
    (bkz: tbmm önünde kendini yakmak isteyen vatandaş)
    bonus:
    (bkz: megri megri)
    (bkz: bdp meclise girmeli)
    (bkz: yeni türkiye'de mhp'ye yer yok)
    (bkz: osman öcalan'ın trt kurdi'de imamoğlunu kötülemesi)
    (bkz: öcalan'ın mektubunun okunduğu gün yapılanlar)

    türkiye çöl olmasın bonusu:
    (bkz: taş ocağı için ıstranca'da 144 bin ağaç kesmek)

  • 4. rakının kötü bir içki olduğunun kabullenilememesi

    gerçekten şu anlamsız rakı edebiyatı kabak tadı verdi be kardeşim. rakı güzel bir kadın gibidir.. ona yaklaşmasını bilmezsen..." ya bi siktir git kardeşim leş gibi içkidir yanına 50 tane meze söylenme sebebi de budur. kendi kendinize anlam doldurmayın herşeye. yok efendim sırlar kalmazmış masada. alkolden olmasın o?

  • 5. türkiye'de zaman makinesi var

    aynen deminden şimdiye gidebiliyorsun.
    (bkz: arog)

  • 6. bekçilerin kendilerine bekçi denmesini istememesi

    amına koduklarım istiyorlar ki korkutucu ve havalı bir isimleri olsun. jöh pöh özel harekat gibi bir şey istiyorlar

    edit: işine saygısı olmayan bedavadan haketmeden bekçi olup burun kıvırıp yeni bir isim isteyenler için söylüyorum bunu bekçilik kurumuna değil .

  • 7. demokrasi 100 hamalın 99 profesöre zaferidir

    buradaki herkes de kendini 99 oyu olan profesör yerine koymuş da arkadaşlar karşınızda hamal var diye siz profesör olmuyorsunuz. :)

  • 8. süleyman soylu'nun hdp'nin sesini keseceğiz demesi

    inandığım değerlerle alakası olmayan hdp'nin kapatılması ne sağlayacak? ülkenin tecavüzcüsüne, hırsızına, kadına şiddetine, hayvana şiddetine, çocuk istismarına hiç bir müdahale etmeyen, sadece terör üzerinden hareket eden bakanın şu açıklaması sadece stratejidir. kendi cenahı kadar muhalefetten de destek gördüğünü bildiği için hep aynı topa giriyor.

  • 9. cyberpunk 2077

    gta ile gayet karsilastirilabilir. sunu artik herkes farketmisken hala rol yapma oyunu bu abi kafalarina girmeyin. bu oyun bir rpg degildir. rpg soslu acik dunya aksiyon oyunudur. silah gelistirme, kabiliyet dedigin sey artik god of war da bile var. ana hikayenin disinda gorev almak da bir oyunu rpg yapmaz. rpg ana hikayeyi kendin olusturmandir. oyun su an ne yapmami istiyor degil, su an ne yapsam acaba diyebiliyorsan bu bir rpgdir. bunu daha iyi anlamak icin en guzel orneklerden biri 1998 yilinda cikan fallout 1’i ele alalim mesela. oyun en basta sana sadece sunu diyor: haci dunya radyasyon dolu, biz bir vaultta yasiyoruz ama su pompasinda kullandigimiz chip’imiz bozuldu, git bize bi tane bul yoksa 90 gunde icmek icin suyumuz kalmayacak ve tum vault koca bir tabuta donusecek. hepsi bu kadar. disari ciktiginizda ister her dakika vaulttaki kardeslerinizi dusunup cipin pesine dusun, ister geldiginiz yeri unutun ister daha buyuk davalari farkedip onlar pesinde kosun, dini meselelere kafayi takin, ya da ustun teknoloji kullanan bir organizasyona katilip mutantlara savas acin, ya da yol kesip adam olduren eskiya olun size kalmis. ha bir de tum bunlari yaparken de secimlerinizin diger seyleri etkiledigini dusunun. ornegin laf arasinda biri ya sizin vault neredeydi dediginde agzinizdan kacirinca sonucunu cok sonra farketmeniz gibi. simdi bir bu tanimladigim seye bakin bir de oynadigimiz oyuna. witcher 3 bile tam anlamiyla bir rpg degilken bunun olma ihtimali hic yok.

  • 10. ikamet önünde köpek gezdirirken ceza kesilmesi

    valla apartman onu apartman onudur lan iste. 75 metre ilerisi apartman onu olmuyor bence. yani simdi kalbini eline koy (eheh) biri ne bileyim apartmanin onunde bekle geliyorum dediginde 75 metre ilerde plajda mi beklersin?

  • 11. 12 aralık 2020 mhp'nin soykırım çağrısı

    dünyada bir devlet tarafından desteklenen bu tür bir suç örgütü kalmadı.

    türk milliyetçiliği maskesi takarak her türlü suça karışmış, 2000 ekonomik çöküşünde başrol oynamış, 2020'de ise ülkeye yeniden musallat olmuş bu parti açık açık saldırı propagandası yapabiliyor. hakkında soruşturma bile açılmayacak şiddet çağrısıdır.

    mhp bu ülkenin kanseridir.

  • 12. mutfağı altüst etmeden yemek yapabilen erkek

    çoban salata yaparken bile mutfağı kuzey ırak'a çeviren biri olarak
    can-ı gönülden tebrik ettiğim insandır.
    (bkz: insan gerçekten hayret ediyor)

  • 13. 2020 abu dhabi gp

    keşke bu yarışı izlemek yerine çamaşır makinesinin dönüşünü izleseydim

  • 14. aldatmayan erkeğin olmaması

    aldatılan kadınların kendilerini aldatan adamlara öfkesini tüm erkekleri suçlayarak ortaya çıkardığı başlık.

    yok her erkek aldatırmış, yok aldatmayan fırsat bulamamışmış, yok bilmem ne. siz zayıf karakterli sevgili profillerinizi ve kendinizi sorgulayın önce.

    erkeklerin az kısmı da olsa aldatmayan veya buna fırsat kollamayanı vardır. her erkeğin yapısı gereği kadın zaafı vardır ve imkanı olduğu halde aldatmamak cok zor bir şeydir. varsa böyle bir partneriniz cidden değerini bilin derim ben.

  • 15. sahibinden.com'da antilaik ilan

    canımı daha çok sıkan yanı 65 metre kare evin 2000 tl kirası olması. bu şehirde asgari ücretle geçinenler kaç metre kare nasıl evlerde barınıyorlar acaba?

  • 16. felsefeden anlayan kız vs mantıdan anlayan kız

    memintoları tombikto olanın kazanacağı versus.

  • 17. 13 aralık 2020 hissedilen ağır buhran

    +2 kardeşim ve ben. sebebi belli. parasızlık, umutsuzluk, ülke vaziyetleri. son 2 sene içerisinde neredeyse her boka gelen yüzde 300 zam. geleceğin bugüne nazaran daha parlak görünmeyişi. neye şükretsek, sabır desek o da yitiyor...

  • 18. oytun erbaş

    türk geni meselesinden önce bu abinin bir kitabını (bkz: psikiyatrinin kara kitabı) bir arkadaşım, kendi alanım olduğu için incelememi istemişti.

    şahsen bilimsel olduğunu iddia eden bir kitabı okumadan önce en arkasına bakarım; orada kitapta geçen iddiaların, ifadelerin bilimsel dayanaklarını görürüm zira. buradaki bol çeşitlik, tanıdık journaller kitabı okuyup okumamamı belirlemekte kritik rol oynar. şimdi bu abinin kitabındaki referanslarına bakıyoruz:

    psikiyatrinin kara kitabı
    kaynaklar:
    1. "google", görseller
    2. oytun erbaş ın scı dergilerdeki yayınları.
    3. dünya ve türk sinemasında geçen anekdotlar

    bunu gördükten sonra elbette okumadım kitabı. çünkü belli ki ciddiyetle oluşturulmuş bir kitap değil. sakın bana "ama hoca herkesin anlayacağı dil falan filan" edebiyatı yapmayın; bilim okur yazarı bir insanım. fizikten matematiğe birçok popüler bilim kitabını türkçe-ingilizce okudum; ne kadar basit anlatırsanız anlatın oraya o referansı koymalısınız. ben bir blog yazısı yazdığımda, hatta bırakın bloğu ekşiye bile bir şeyler yazdığımda referans koymadan bir iddiada bulunduğumda kendimi rahatsız hissediyorum.

    bilim insanı, topluma hitap ettiğinde referanssız konuşmaz.

    "vay efendim 2+2'nin de mi kaynağını versin". elbette o kadarını beklemiyoruz, ancak hocanın kitabındaki kaynaklar bölümü karşınızda.

  • 19. 40 yaşından sonra yurt dışına giden tipler

    oturduğu yerden başkalarını eleştirmek yerine hayatlarını daha iyi yerlere getirmeye çalışan çok cesur tipler

  • 20. evliler ev işlerini nasıl paylaşıyor sorunsalı

    erkek ev işini paylaşmaz, kendisine verilen görevi yapar. iş bölümünü kadın yapar; neyi yapası varsa yapar, neyi yapası yoksa erkeğe “yapar mısın ?” der. ya da hiçbir şey yapmaz, sabahtan beri yattın biraz da ben kendime vakit ayıracağım der, erkek kişisi mesajı alır ve yapar.

  • 21. sakalsız erkekler istiyoruz

    kızlar da makyajı bırakacaksa benim kabul ettiğim istek. yüze 2 kilo makyaj, topuklu ayakkabı, destekli sütyen takıp "sokolsoz orkoklor ostoyoroz" demek biraz komik oluyor.

  • 22. istegelsin ped saklama rezaleti

    banabi'den sipariş verilen prezervatifler de böyle geliyor, bu neyin duyarı amk? feministin cahili de çekilmiyor amk hiç.

  • 23. aöf öğrencilerinin alenen kopya çekmesi

    çan eğrisinin uygulandığı bir sistemde kopya çeken bir insan, kul hakkından falan bahsetmesin. ama bu kul hakkı mevzusu açıköğretimde daha bir geçerli. çünkü mezuniyet notu, örgün öğrenime geçebilmek açısından çok önemli.

    uzun bir entry olacak, sıkılacak olan okumasın. izin almadan anlattığım için fazla ayrıntıya girmiyorum, kişi ve bölüm ismi de vermiyorum. bunu bilerek okuyun lütfen:

    iş yerinde deyim yerindeyse "abilik" yaptığım bir genç var. 20'li yaşlarının başında daha. çay ocağında çalışsa da, bir nevi joker konumunda. cehennem gibi bir ailede yetişmesine rağmen, temiz ruhunu koruyabilmiş. kafa zehir gibi... ama okuyamamış. zaten zar zor devam ettiği okulu, sekizinci sınıfta bırakmak zorunda kalmış. liseye başlayacağı zaman çalışma hayatına atılmış. yine de yılmamış, açıktan bitirmiş liseyi. iki kez üniversite sınavına girmiş, barajı da geçmiş ama temel zayıf olduğundan ve mat-2'si hiç olmadığından tutturamamış istediği bölümü.

    tanıştığımız dönemde öğrendim ben bu hikâyeyi. üçüncü kez girmeye hazırlanıyordu sınava. aklına bir kurt düşürdüm: "madem barajı geçiyorsun, iki yıllık açıköğretime başvur, bitirdikten sonra dgs'yle geçersin istediğin bölüme." yapılmamış şey değil; her yıl yüzlerce öğrenci dgs ile ön lisanstan lisansa geçiyor.

    dediğim şey aklına yatmış olacak ki, tercih listesinde baştan aşağı o en çok istediği bölümü yazıp en sona da açıköğretim ön lisansı ekledi ve oraya yerleşti. sonuç belgesini gösterdiğinde, kardeşim üniversiteye yerleşmiş kadar sevindim. kendisi de çok mutluydu ve okullar açıldıktan sonra derslere sıkı sıkıya sarıldı. örgün öğretimde okuyan gençler bile bu kadar sarılmıyordur derslerine! otobüste, öğle aralarında, fırsat bulduğu her boşlukta dersleri takip ediyordu. ozalitçiden ders notlarını bastırıp, fosforlu kalemlerle üstünden geçiyordu. çalışmalarının mükafatını da aldı. ba'dan düşük notu yoktu. bir tek yabancı dilde çuvallıyordu...

    üniversitede yüksek notlar alması önemliydi, çünkü dgs'den çok yüksek bir puan alamayacaktı muhtemelen. ancak mezuniyet ortalaması yüksek olursa, dgs'den yüksek almasa da istediği yere yerleşebilirdi.

    her aşamada yüreklendirdim, cesaretlendirdim ve destekledim. hatta söz verdim dgs'ye bizzat çalıştıracağıma... helal olsun, o da bu desteği ve güveni boşa çıkarmadı ve çok iyi bir ortalamayla 4. dönemine kadar geldi. geçen dönem, yani 2019-2020 bahar yarıyılı onun son dönemiydi.

    bildiğiniz üzere kovih-19 patlak verince, sınavlar okullarda değil de internetten yapılmaya başlandı. birkaç hafta önce finaller gelip çattığında, "abi" dedi, "vizelerde çok kopya çekmişler, finalde de öyle olur mu? çalıştıklarım yetecek mi?".

    her ne kadar karşımdaki güzel ahlâklı ve erdemli bir insan da olsa, bunun bir nevi meşruiyet arayışı olduğunu hissettim. kopyaya yeşil ışık yaksam, kopyaya tevessül edecekti demek istemiyorum. ama bu konuşma, iradesini güçlendirme ihtiyacıydı belki de.

    cevaben söylediklerimi, az önce söylemiş kadar net hatırlıyorum: "tek tük sütübozuklar her yerde var. bu bir vicdan meselesi. gece yatağa yattığında iç ferahlığıyla uyuyamayacağın hiçbir şeyi bile bile yapma. ve için rahat olsun, dürüstler her zaman kazanır".

    "abi merak etme, benim üçkâğıtla işim olmaz, kimsenin hakkına girmem. bugüne kadar hırsızlıkla değil, kendi hakkımla geldim" dedi.

    hırsızlığa atıf yapması, ona olan güvenimin zedelendiğini düşündüğünü hissettirdi. çünkü sülalesinde suça bulaşmış çok insan vardı ama o kendini o dünyadan koparmış ve kendine apayrı bir yol çizmişti. bu sözleriyle "ben hırsız değilim" diye meydan okuyordu adeta.

    "sana güveniyorum" dedim, "elinden gelenin en iyisini yap ve mezuniyetini kutlayalım".

    neyse lafı fazla uzatmayayım. yoğunluktan fazla görüşememiştik. dgs'ye başvurmuş bu arada. finallere de kendi hakkıyla girmiş. iyi geçtiğini söylemişti. sınavlar açıklandıktan sonra geldi yanıma. "mezun oldum abi" dedi ama yüzü düşmüştü. mutsuzluk bir his değil de fiziksel bir hâle bürünse, onun suratındaki ifadeden başka bir şey olmazdı herhalde. ben onu tebrik ederken, "abi, hani dürüstler her zaman kazanırdı?" dedi. anlam veremedim ilkin... olayın aslını öğrendiğimdeyse üzüldüm, çok ama çok üzüldüm ve kızdım, çok ama çok kızdım.

    notlarını gösterdi. puanları iyi fakat ortalaması resmen çakılmış... normalde en kötü bb gelecek olan dersler, cc gelmiş, hatta cd gelmiş. nasıl olur dedim. çan eğrisi ortalamalarını gösterdi ve şaştım kaldım. 95 ortalama alsan bile aa gelmeyen dersler varmış. internetten geçen senenin ortalamalarına baktık. geçen sene aa alınan puanla, bu sene cb bile ucu ucuna alabiliyorsun. düşün artık gerisini...

    forumlarda gezindikçe gördüm ki, sınav internetten yapıldığı için millet resmen teşkilat kurmuş. kopyayla öyle puanlar almışlar ki, çan eğrisini ezip geçmişler. sınavın kantarı bozulunca, yaptığı bütün ölçümler de yanlış olmuş. sınava hakkıyla giren, kopya çekene yenilmiş.

    "abi" dedi, "ben bu ortalamayla hiçbir yere giremem ki". nitekim o moral bozukluğuyla dgs'ye bile doğru dürüst hazırlanamadı... girmek istediği bölüm hayal oldu. şimdi dgs'ye çalışması için şevklendiriyorum ama bütün azmi, isteği kırılmış durumda. ne için? göz göre göre, bile isteye, gönlü ve vicdanı el vere vere başkasının hakkına giren kopyacılar yüzünden.

    şimdi gel de kopya çekmenin masum bir şey olduğunu düşün! sınav başarınızın başkalarının başarısını doğrudan etkileyeceği bir sistemde, kopyaya tevessül etmeyin arkadaşlar... sayısını bilemeyeceğini kadar çok kişinin hakkına giriyorsunuz. varlığından haberinizin bile olmadığı insanların hayatını karartıyorsunuz.

  • 24. aşı yaptırmayan uçağa binemeyecek

    hes koduna kaydedileceği için, konu sadece uçağa binememek değil, aşı olmayanlar muhtemelen sıçmaya gidemeyecek..

  • 25. süleyman soylu'nun geleceğin cumhurbaşkanı olması

    bu adam ile ilgili yazılanları görünce şaşırıyorum.

    rabia naz vatan cinayeti gibi çok sayıda cinayetin sırf ucu yüksek makamlara dayanıyor diye örtbas eden, daha bu yıl içinde müge anlı'nın programında çıkan organize fuhuş çetesi vb. cinayetlerin üstünü örten, polis ve mafya devleti kuran, milliyetçilik adı altında halkı galeyana getiren, eski rte düşmanı günümüz rte saray ekibinin başı.

    sırf solcu tayfasını gaza getirip, gazını çok iyi alıyor. araştırın en çok askerimiz kimin döneminde vefat sayıları fırlamış diye. kimin döneminde acaba megri megri ortaya çıkmış?

    çomar dolu bir ülkede bu başlıkta yazılanları gördükçe şaşırmıyorum artık. kim olursa olsun herhangi bir akp bakanı eğer dürüst biri olsaydı, her şeyden önce akp safında durmazdı!

  • 26. yeni film izleyememek

    beynimiz artık sadece 'sadede gel kardeşim' şeklinde çalıştığı için oluyor bu ve benzeri durumlar. oyunlar üzerinden örnek vermek gerekirse artık mmorpglerin tutmayıp moba türü oyunların milyonlarca oyuncusu olması gibi. insanlar hemen sonuç almak istiyorlar artık, uzun uzun emek vermek isteseler bile beyinleri bu duruma itiraz ediyor.

    eskiden izleyip keyif aldığımız filmleri izlerken sorun çıkarmıyor olmasını da daha önce keyif aldığını biliyor olmasına bağlıyorum. beyin: biliyorum ben bu filmi beni mutlu etmişti o yüzden tekrar izlemende bir sakınca yok diye izin veriyor bize.

    bu iyi bir şey değil, kiminle konuşsam unutkanlık başladı, odaklanamıyorum, öğrenme güçlüğü çekiyorum gibi sıkıntılar duyar oldum. kendilerinde ya da yakın çevrelerinde. yine bizim bu beyin, bilgi internette duruyor ve ben ona istediğim zaman ulaşabilirim neden depolayıp yer israfı yapayım ki diyor (sanırım). bu gidişle kısa bir süre sonra internete bağlı olmadan konuşamaz hale gelecek insanlar.

    daha hızlı yaşayıp daha çok şeyden tat almaya çalışıyoruz belki ama aslında çok şeyin tadını alamaz hale geldik.

  • 27. netflix'e gelmesi istenen dizi

    b99 yeni sezonları!!

  • 28. varoluşsal sancıyı anlatan cümleler

    “intihar mı etsem yoksa gidip bir fincan kahve mi içsem?”

    -albert camus

  • 29. hasan ali toptaş

    pelin hanım 2011 yılından sonra çıkan öykü kitabında neden hasan ali toptaş'a atıf yaptınız?

    -siz bana bana bu soruyu nasıl sorarsınız sonradan kaldırdım. 2011 dedim çünkü tam hatırlamıyorum taciz yılını...

    pelin hanım 2014'te çıkan kitabınızda hasan ali toptaş'a bir kez daha atıf yapmışsınız, üstelik ikinci baskı?

    - siz bana bu soruları nasıl sorarsınız, hadsizlik, engel.

  • 30. 1 milyon lirayı yatırım fonlarına bağlamak

    ne yapıyorsan yap bizi uğraştırma.

    tanım: sözlüğü investing.com chati sananların yatırım planı.

  • 31. süleyman soylu

    imamoğlu'nun kaybetmesi için trt'de pkk kurucularının beyanat vermesini görmezden gelmiş "hdp kudurtucu"... yersen... neyse ki sağcı değilim de yemiyorum...

    bugün hdp'liler için ne söylüyorsa üç katını erdoğan için söylüyordu.

    edit: hala ''kudurtmuş'' yazan tipler var. olm siz ne kadar kullanışlı aptallarsınız böyle ya.

  • 32. 30'lu 40'lı yaşları aşağılayan ergenlere tavsiye

    hiç yaşlanmayacağını ve orada çakılı duracağını sanan sevgili ergen kardeşlerimizin 30lu 40lı yaşları aşağılama, onlara teyze amca hatta dede gibi sıfatlar takma, bu gruba "artık miadınızı doldurdunuz, yaşamak, yeni başlangıçlar yapmak gibi haklarınız yok, köşenize çekilin, meydanları açın biz 20lik gençler yazalım çizelim fink atalım, bi aksiyon olacaksa onun içinde biz 20likler olalım" gibi züppece tavırları, saygısızlığı, hadsizliği ve ciddi ciddi cehaleti üzerine birkaç şey söyleme vakti geldi galiba.

    sevgili kardeşlerim, 42 yaşındaki bir amcanız veya dedeniz olarak sırtınızı sıvazlayan bir büyüğünüz edasıyla konuşup yapıcı mı olsam yoksa şu hadsizlere şöyle sağlam bir dalıp yıkıcı mı olsam diye gel git yaşadıktan sonra biraz sert bir girizgah yaparak birincisini tercih ettim. buna ne kadar değersiniz bilmiyorum ama umarım değenler vardır ve onlara katacak bir şeylerim olabiliyordur.

    öncelikle size göre bu ileri yaş gruplarını aşağılamanın sizin kendi hayatlarınıza bir yararı olmayacağı gibi bilakis bu önyargı, bu yaş gruplarının tecrübelerinden, görmüş geçirmişliğinden faydalanma noktasında sizi yoksun bırakacaktır. bu yaş grupları karakterin oturması anlamında genelde ne istediği, ne istemediği artık iyice netleşmiş, kendisini keşfetmiş ve kendisine artık daha dürüst davranmaya başlamış çağlardır. bununla birlikte karşıdaki insanların huyunu suyunu karakterini beklentilerini özünü ciğerini deşifre etmede isabet oranını oldukça artırmıştır. şu an yaşadığınız duyguların hepsini zamanında yaşamış, sonuçlarını görmüş, bunlarla yüzleşmiş ve bunlardan gerekli çıkarımları yapmıştır. artık olayları daha hızlı görür, nereye doğru evrilebileceğini daha iyi öngörür ve daha doğru atımlar atar. şu an bunlar hayatın içerisinde kıymetli donanımlardır. hele ki şartları bu kadar zorlaşmış, insanı kapanın içine hapseden, tamamen ekonomik güce dayalı, insani boyutların ortadan kalktığı haşin, samimiyetsiz bir dünyada bu insanlara çokça ihtiyacınız olduğunu unutmayın. size göre biyolojik olarak daha yaşlı bir bedeni aşağılamak yerine bu donanımlara değer verin, saygı duyun ve bunlardan bir şeyler nasiplenmeye bakın derim.

    bir de şunu unutmayın, ömrünüz olursa yaşlanacaksınız. bu yaşlarınızda kalmayacaksınız. ben mesela 25 yaşından sonra ne ara bu kadar yaş aldım takip edemedim. hayat akıp gitti. şu an 10-15 sene önceki halime baktığımda çok güldüğüm hatta bazen utandığım reflekslerim, huylarım, tepkilerim, tavırlarım, yanlışlarım olduğunu görüyorum. hem yaptığım işte, hem kurduğum sosyal ilişkilerde hem de kendi dünyamda kendime karşı belirgin bir kalite kazandığımı farkediyorum.

    hep geriye dönsem şunu şunu yapmazdım, o zamanki halime şunu tembihlerdim filan derler ya, eğer şu an tembihte bulunacak, tavsiye verecek donanımı kazandıysanız bunu yaşlanmaya borçlusunuz aslında. yani yaşlanmasaydınız o dönemlere döndüğünüzde verecek öğütleriniz de olmayacaktı.

    kısaca yaşlanmak aslında bir yatırım, birikim ve kalite kazanmaktır. bir yıkım, dezavantajlı bir durum, özellikle de görece gençlerin üzerine makara yapıp aşağılayacağı bir şey değildir.

    kendinize yaşınızdan ötürü ayrıcalıklı bir paye verme egosundan sıyrılın ve sizden yaşlı insanları aşağılamaya son verin. diğer grubun aşağılanmasını geçtim, her şeyden önce kendinize böyle saygısız bir kimlik yüklemeyin. hayatınızın geri kalanında saygı kavramına çok çok ihtiyaç duyacaksınız. hatta sevgiden dahi çok. zamanla anlayacaksınız. saygı olgusunun içini oymayın ve buna sıkı sıkı tutunun. gördüğünüz her saygısızlığa da ciddi ciddi tepki verin. şu an yaşadığınız hayatta şikayet ettiğiniz şeylerin hemen hepsinin eninde sonunda saygısızlığa ve bu saygısızlığa karşı tepki verilmemesine dayandığını göreceksiniz.

    edit 1: bazı arkadaşlar yazı düzeninden sıkıntı yaşadığını söyledikleri için mümkün mertebe konu bütünlüğünü bozmadan paragraflara ayırıyorum şimdi, konuya konsantre bir şekilde kaptırmış gitmişim. paragraf özürlü olduğumu söyleyen arkadaş da kusura bakmasın hoşgörsün :)

    edit 2: paragraf özürlüsü bir bunak olduğumu söyleyen diğer bir kardeşim yetinmemiş 10-20 yaş genç kadınlarla ilgili bir postta yazdığımı filan söylemiş. acaba böyle bir edepsizlik yapmaya sevk edecek kadar ne gördü bu yazıda da rahatsız oldu acaba. enteresan bir savunmaya geçme ve bunu abartıp hakarete varma durumu var. bu yazıda bu kadar kalp kırıklığı yaratacak nüanslar var mı gerçekten? gel bana ana avrat küfret ve benim seviyeme in, sonra da bunun üzerinden tüm savlarını aşağı çekeyim diyorsun ama yok. sana yapabilecek bir şeyim yok dostum. yani var da yazı yazarak değil.

    edit 3: 40 yaşında biri olarak 20li yaşlarda birine cevap yazdığım için yadırgamış biri de. cevap verdiğim genç 20 değil 28 yaşındaymış da ne fark eder? son derece saygısız ve edepsizce, olmayan bir şey üzerinden benim ahlaki bir açığım yakalanıp ulu orta hakaret etmeye teşebbüs ediliyorsa, ulu orta iftira atılıyorsa bu iftirayı ulu orta yanıtlama mecburiyeti duyulması kadar doğal bir şey olabilir mi?

    bu arada eğitimden, eğitimcilikten bahsedilmiş, bu konuda da bir parça ahkam kesme hakkını kendimde görüyorum lütfederlerse. hayatım eğitimcilerin arasında geçti. aile komple eğitimci. eğitimden de gençten de öğretmenden de idareciden de çok iyi anladığımı düşünüyorum. ortada bir nezaketsizlik, saygısızlık hatta edepsizlik varsa olan bitene ses çıkarmayarak, gençtirler yaparlar ederler, onlara kötü bir dünya bıraktık ne söyleseler yeridir gibi mantıksız ve popülist söylemlerle bu çocuklara daha büyük kötülük yaparsınız.
    istiflerini bozma gereği duymazlar ve önüne gelene hakaret etmeye, saygısızlık yapmaya devam ederler. bu kadar rahatlık, pervasızlık ve saygısızlık sizin için sorun olmayabilir ama aslında büyük sorundur. laçka, saygısız, nezaketsiz insanlarla bir arpa boyu yol alamaz, hiçbir toplumsal ilişkiyi sağlıklı kuramazsınız.
    ha bir de gerçek düşünceleri dile getirme kisvesi altında prim yapma, şirin gözükme gibi kaygıları da farketmiyor değilim. nasıl bir menfaat beklentisi böyle bir yancılığa sevk ediyor bilmiyorum ama hiç gerek yok sevgili kardeşim.

  • 33. 13 aralık 2020 hdp'nin ooh kontra tweeti

    lafı kimin söylediğinden daha çok söylenen lafın kendisine baktığım için haklı bulduğum tweet'tir. yiyip bitiremediler memleketi... bitirseler de rahata erseler...

    (bkz: kayyım atanan belediyelerde yolsuzluk yapılması)
    (bkz: diyarbakır kayyumunun yaptırdığı banyo)
    (bkz: kayyumun belediye binasında özel banyo yaptırması)
    (bkz: kayyumun yaptığı makam odası)

    lafı söyleyenler için ise daha önce de sorduğum bazı soruları tekrar ediyorum:
    1) hdp madem terör destekçisi neden kapatmıyorsunuz?
    2) işinize gelince herkesi terörist ilan ediyorken neden lazım olduğunda terörist başının, çocuk katilinin mektubunu okuyup, kardeşini devlet televizyonuna çıkarıyorsunuz?
    3) neden tutukladığınız hdp'lilere hüküm vermek yerine lazım olur diye hükümsüz şekilde tutuklu tutmayı tercih ediyorsunuz?
    4) dhkp-c, ışid, pkk, fetö eylem yaptığında neden sonucu hep size yarıyor? neden siyasi olarak çıkar sağlamanıza sebep oluyor?

    madem iddia ettiğiniz gibi terörist bu insanlar ben memleketimin meclisinde terörist istemiyorum. 20 yıldır ülkeyi yönetiyorsunuz neden bu kişiler halen meclisimizde? neden maaş alıyorlar?

    (bkz: cevab veremedi)

  • 34. erol bulut

    - kenarda ona yardımcı olmasını isteyeceği adam dört gözle fenerbahçe'nin başına geçmeye çalışan volkan demirel,

    - saha dışında amiri gözüken kişi emre belözoğlu,

    - saha içinde hocalık yapacağı adamlar caner erkin, gökhan gönül,

    hal böyle olunca sonuçlar kaçınılmaz oluyor. maçın ilk dakikasından beri dökülen gökhan ile caner'i çıkarabiliyor musun oyundan hoca? ertesi gün idmanda "hayırdır hoca skor 3-0 bizi taraftarın önüne mi atıyon?" diye üstüne yürürler vallahi. gariban pelkas'ı çıkartırsın tabi, gariban ferdi'ye akıl verirsin tabi.

    vehbi koç şirketini ali koç'a devretse sanırım cumhuriyet tarihiyle yaşıt koca holding batardı herhalde. ali koç gibi düşündüğünü üç ay sonra uygulayan biri holdingin başında olsaydı her an bir olayın olduğu güzide ülkemizde şirket reaksiyon alana kadar batıp gitmişti. bugün erol bulut'u göndermeyi düşünür 2 ay sonra kovar, bir de utanmadan seçime girip oy ister. babasının çiftliği ya burası, para vermiş ya ali koç efendi sanıyor ki her kararı sorgulanmadan kabul edilecek. böyle devam edin bakalım, hele şu pandemi bitsin statlarda görüşürüz.

  • 35. 12 aralık 2020 fenerbahçe malatyaspor maçı

    keşke umut bulut abiniz bize karşı da böyle oynasaydı; sanki messi, sanki ronaldo...

    takımım delik deşik, tisserand gibi bir çöp stoperim var, hiç bir oyun planım yok demiyor da umut bulut diyor hala; 37 yaşındaki umut bulut...

  • 36. tan taşçı'nın da dediği gibi

    yıldızlar da kayar durmaz yerinde.

  • 37. whatsapp'a eklenmesi gereken özellikler

    mesaj silince, "bu mesaj silindi" diye kabak gibi görünmemesi.

  • 38. 5 yıl önce sıradan olup şimdi lüks olan şeyler

    laptop satın almak

  • 39. izlanda'da bulunan dünyanın en yalnız evi

    kar yağdığında arkadaki tepeden kayma fikri. çık aklımdan.

  • 40. fenerbahçe

    bunların taraftarı iyi kafayı yemiyor. benim ara ara aklıma baros'un kadıköyde direkten dönen topu geliyo ya da real maçında drogba'nın ofsayt olan golü olsaydı ahh diye içimi çekiyorum. bunlar 3 maçla 3 şampiyonluk verdi. denizli'yi, trabzon'u ve her sene yendikleri galatasaray'ı yenseler 3 şampiyonlukları olacaktı. allah sabrını veriyor demek.

  • 41. 12 aralık 2020 mahfi eğilmez'in attığı tweet

    istedikleri kadar dua etsinler,tanrı en iyi topçu birliğinin yanındadır. /
    napoleon bonaparte

  • 42. 13 aralık 2020 almanya'nın karantina kararı

    covid-19 ikinci karantina döneminde* almanya tarafından henüz duyurulmuş karantina kararı. karar, angela merkel'in almanya için tam karantina ısrarının bir sonucu olarak uygulamaya geçiyor. daha önce alınan tüm kararların da birleştirilmiş halleriyle yeni karara göre almanya'da sosyal hayat tam anlamıyla durduruluyor. buna göre;

    - çalışanların evden çalışması isteniyor.
    - hayati ihtiyaç sunmayan tüm dükkanlar ve mağazalar kapatılıyor (bu karar aslında tek başına hayatı neredeyse durma noktasına getiriyor).
    - tüm okullar kapatılıyor.
    - gündüz bakımevleri ve kreşler kapatılıyor.
    - marketler, eczaneler, fırınlar, benzin istasyonları ve bankalar tüm kısıtlamalardan muaf. hepsi hayatın devamı için açık kalıyor.
    - tüm görüşmelere en fazla 2 farklı evde yaşayan 5 kişi sınırlaması getiriliyor (14 yaş altı hariç). noel dönemi bu sayı 10 kişiye çıkabiliyor. eğer ilgili kişilerle bir akrabalık varsa 2 farklı ev ifadesi kaldırılıyor.
    - yılbaşı kutlamaları istisna değil. tüm kısıtlamalar aynen geçerli olacak. istisna 24-25-26 aralık için geçerli.
    - tüm restoranlar, barlar ve kafeler kapatılıyor. yalnızca gel-al ve online servislere cevap verilecek. alınan gel-al yemekler ilgili restoran ya da kafenin çevresinde yenilemeyecek.
    - tüm spor ve fitness salonları kapatılıyor.
    - sinema salonları, tiyatrolar, opera salonları ve kültür-sanat etkinlikleri sunan tüm mekanlar kapatılıyor.
    - güzellik salonları, dövme dükkanları ve kozmetik ile alakalı tüm merkezler kapatılıyor.
    - tüm spor müsabakaları seyirci alımına kapatılıyor. tüm etkinlikler seyircisiz devam edecek.
    - havai fişek benzeri tüm eğlence malzemelerinin yılbaşı için satışı yasaklanıyor.
    - sosyal temasın olabildiğince minimuma indirilmesi isteniyor.
    - dini tüm törenler ancak çok katı önlemler altında yapılabilecek.
    - halka açık alanlarda alkol alımı yasaklanıyor.
    - tüm iş sahiplerine ekonomik destek sağlanacak sözü verildi.
    - kararlar çarşamba günü (16 aralık'ta) uygulanmaya başlayacak ve 10 ocak’a kadar yürürlükte kalacak. sonrası için 4 ocak’ta tekrar karar verilecek.

    28 ekim 2020 almanya'nın covid-19 önlem paketi ile uzun bir süredir kısmi karantina uygulayan almanya bu kararı almadan önce aylarca kısıtlamaların arttırılması için görüşmeler yapmış ama kararlar hep eyaletler seviyesinde kalmış ve uygulamaya geçememişti. merkel'in olağanüstü baskılarına rağmen ülke geneline yayılamayan kısıtlamalar bavyera, saksonya ve baden-württemberg eyaletlerinde son dönemde sert kısıtlamalarla kendini göstermeye başlamıştı. diğer eyaletler ise kendilerince uygun gördükleri kısıtlamaları uygulamaya koymuş ama hiçbiri sert kabul edilecek önlemler almamıştı. merkel'in aylar süren ısrarı nihayat sonuç vermiş görünüyor (merkel'in tarihi konuşmalarından biri olan eski covid-19 kısıtlama konuşmasını şuradan izleyebilirsiniz: https://twitter.com/…ews/status/1337690907949166592).

    almanya'yı her daim kendine rehber kabul etmeye meyleden türkiye, bu kararı takiben ülke genelinde karantina kararı almaya gidebilir. demedi demeyin. daha önceki kısıtlamalar da benzer şekilde almanya'nın kısmi karantina kararı duyurmasından sonra gelmişti.

    https://www.dw.com/…ough-new-covid-curbs/a-55921912

    (bkz: covid-19 ikinci karantina dönemi)

  • 43. hande sümertaş'ın fb gollerini yayınlamaması

    geçin taşağınızı geçin bundan 10 yıl sonra bu maçta attığımız goller ortaya çıkınca hepiniz göt olacaksınız. hepiniz aslında ben golleri biliyordum diyip kaçacak delik arayacaksınız.

  • 44. 2023 cb seçimleri için kehanet bırak

    inşallah bu ülke de olmam da görmem de. en büyük kehanetim kendime.

  • 45. başak burcu erkeği

    başak burcu erkeği olarak şunu söyleyeyim, denk gelirseniz kaçırmayın, evlenin. temiz olmaktan, titiz davranmaktan, sürekli olasılıkları düşünmekten karşı tarafa zarar gelmez. en fazla kendimizi yiyip bitiririz biz.

  • 46. kızlar kendilerini güldüren erkeklerden hoşlanır

    (bkz: kadınlar hoşlandıkları erkeklere güler)
    benim için öyle. hoşlanıyorsam komik olmasa da gülüyorum, hoşlanmıyorsam ve sevmediğim biriyse komik olsa da gülmüyorum.

  • 47. türkiye'nin refah sunabileceği maksimum nüfus

    yüzölçümü bizim yarımızdan az ve 126 milyondan fazla nüfusu olan bir japonya var. insan gücünü doğru kullanır, akıla bilime göre davranirsan bu coğrafya yüz milyonlarca insanın refah içinde yaşayacağı kaynaklara sahiptir. tam tersini yaparsan nüfusun az olması da bir işe yaramaz. mevzu anadalonun bu insanlara yetmemesi değil, mevzu aslında çok başka.

  • 48. insanı yoran şeyler

    an geliyor bir olay veya bir problem yaşanıyor ve etrafındaki herkes ama herkes akıl tutulması yaşıyor. koca koca insanlar korku, öfke, heyecan veya panik halinde. sanki sinirlerine zarar veren zehirli bir gaz solumuşlar gibi. yapıcı olma, problem çözme veya ortalığı sakinleştirme gibi mefhumlar ile kalan son bağlarını koparmış, "battı balık yan gider" kafası ile herkesin çıldırdığı anlardan söz ediyorum.

    işte bu anlarda tüm yükü senin tek başına gönülsüzce süreç içinde üstlenmen, ilişkilerin seni buna zorla sürüklemesi. herhalde bunun kadar yorucu başka bir şey daha yoktur. hele ki sana yol göstermesi, güven vermesi, öncülük etmesi gereken yaşta insanlar bu çılgınlığın ve boşvermişliğin aktörüyse. herkes senden adil olmanı, onu anlamanı, ona yaramanı istiyor. yatalak hastalar gibi! sağlıklı kaldığını gördükleri tek kişiden grup halinde talepler...

    5 yaşından itibaren birlikte yaşadığım arkadaşlar da yitirdim, kardeş acısı da yaşadım, belanın her türlüsüne de tanık oldum, günde 14 saat katır yükü işlerde de çalıştım, aylarca birkaç kuruş ile idare etmek zorunda da kaldım, bedensel anlamda öküzü devirecek acılar da yaşadım ama hiçbiri bunun kadar yormadı. çoğu sağlam bir uyku ile halloldu ama bu...

    bazi anlar cidden mantıklı düşünen, tenezzül etmeyen, sağduyulu davranan, erteleyen insana su ve ekmekten daha çok ihtiyaç duyduğum oldu. üzerinden aylar geçse yorgunluğu geçmiyor bu işin.

  • 49. pazar sabahı erken kalkmak için bir neden

    kedinin dışarı cıkmak için kapıyı tırmıklaması uyandırdıktan sonra iki dk dolanıp gelip böyle uyuması neyse görsel
    iyiyim

  • 50. kılıçdaroğlu geldi her şey zamlandı

    pahalılıktan sucuk alamayan bir vatandaşın serzenişi. hayat pahalılığının gayet farkında. tek sorun, hayat pahalılığına sebep olanların farkında değil. hiç yaşlı başlı demeyeceğim. işi sempatikliğe indirgemeye gerek yok. bunlar yüzünden semer vuranımız daha çok olur. “istanbul’u elimizden aldılar” ve “kılıçdaroğlu zamlandırdı” diyor. bu kitleyle akp’nin sırtı yere gelmez. aysun kayacı’ya saygılarımla...

    ürün aynı, fabrika farklı. (bkz: #116122811)

    (bkz: kılıçdaroğlu sucuğu zamlandırmış)