passenger2858
profili

  • hayat pahalılığını hissettiren ürün

    emine erdoğan ne demişti geçenlerde?

    " mangoyu kurutup saklayın! "

    bu bir tasarruf önerisiydi.

    hocam size bir iki şey anlatayım. vakti olan okusun.

    hayatımda ilk defa kivi meyvesini cüneyt arkın sayesinde yemiştim ben çocukken. bir etkinlikte protokolde idi kendisi. beni yanına oturttu. daha sonra tüm özel davetliler yemeğe davet edilip beni uzaklaştırmaya kalktıklarında cüneyt arkın " olur mu öyle şey kardeşim? " diyerek beni de masasına oturtmuştu.

    doğrudur. kivi, muz falan benim için birer hayaldi çocukluğumda. cidden hayaldi yani. beslenme saatlerinde taze ekmek, poğaça falan yediğimi hatırlamam ben yıllarca.
    ama bu yoksulluk, bizim şanssızlığımız, kaderimiz idi. bir seçme şansımız yoktu sanki o dönem. hastalıklar, borçlar, babamın işsiz kalması vs.

    sonra babam biraz kıçı başı doğrultunca gördüm ki hiçbir şey ulaşılmaz değilmiş.
    cipse, kolaya, dönere, lahmacuna ulaşabilmek öyle imkansız bir şey olmamış memlekette hiçbir zaman.

    iş eğitimi dersinde öğretmen sürekli malzeme isterdi. annemin canı kuru üzüm çekerdi.
    ben o malzemeleri almak için sürekli çalışırdım okul çıkışlarında. daha el kadar bebe. ama hiç gocunmazdım bundan.

    annem hep " bir küpem yok kulağımda " diye üzülürdü belli etmemeye çalışarak bize. ben üniversite okurken oto yıkamada çalışarak küpe aldım anneme. hâlâ o küpeler var kulağında ve inanın ucuza kaçmadığım hâlde hiç zorlamamıştı beni maddî anlamda.

    şimdi bazı satılmış gasteciler, " ne var canım, portakal da yemeyiverin! " diyorlar ya hani!

    ben, okuduğum okulun temizlikçisi olan annemle birlikte her gün okul çıkışlarında tuvaletlerde arkadaşlarımın boklarını temizlerdim.

    ne için peki?

    annem, eşim, çocuklarım, sevdiklerim... bir daha canları herhangi bir meyve çekerse rahatça yiyebilsinler diye.

    şimdi öğretmen oldum. bokun içinden çıktım tabiri caizse ve her şey düzelecek sandım.

    fakat şu an annesine bir küpe almak isteyen o üniversiteli evlat olsaydım mümkün değil alamazdım o küpeyi.

    çocukken rahatlıkla alabildiğim cipslere şimdi para vermeye kıyamıyorum kendimi enayi gibi hissettiğim için.

    öğrencilerimin ellerinde akıllı telefon var evet, hayret!

    peki ya ceplerinde? zihinlerinde?

    öğrencilerimin aileleriyle görüştüğümde çocuğunu okutmak için artık en son şartları zorlayan insanlar görüyorum karşımda hep.

    pazarlarda en çürük, en ucuz meyve sebzenin başında birikmiş insanlar.

    çocukken yoksuldum alamıyordum. üzülüyordum tabii ama bir hayal kurabiliyordum en azından ilerisi için.
    bir gün diyordum, " ben de üç tane lahmacun yicem anasını satim! "

    şimdi çocuklarımın, kardeşlerimin yani güzel öğrencilerimin yüzlerinde her sabah kocaman bir umutsuzluk!

    artık bu ülkede ucuz olan tek şey var, o da mutsuzluk.

    pahalı olanların en tepesinde de şeref, onur, haysiyet gelmekte.

  • trt'ye yayın kestiren katarlı gazeteci sorusu

    biz hani bazen kuzey kore ile ilgili haberler alıyoruz ya ülkede bir şeyler olmuş ama halkı farkında değil; televizyon kanallarına göre kendilerini bölgenin en güçlü ülkesi falan sanıyorlar gibi.
    acaba dışarıdan bakınca biz de mi öyle görünüyoruz lan? baksanıza yayın kesiliyor. her şey güllük gülistanlık gibi haberler yapılıyor.
    muhabir resmen bize acımış lan. arap'a kendimizi acındıracak hâle milli mücadele döneminde bile düşmemiştik.

  • 16 kasım 2021 sezai karakoç'un vefat etmesi

    çok büyük şair; çok büyük bir fikir adamıydı.

    ne yazık ki kendisini " islamcı " diye tanımlayan meslektaşlarımı ( edebiyat öğretmenleri ) bile gördüm vaktiyle.

    kendisi, hayatı boyunca hiç kimseye hiçbir zümreye yaltaklanmamış bir insandır. ha, bana da kişisel olarak çok ters duran düşüncelerini dile getirmiştir ama bahsettiğim şey başka. bu bağlamda necip fazıl gibi kişilerle isminin yan yana geçmesi bile karakoç'a ayıp etmek demektir.

    2011 yılında cumhurbaşkanlığı tarafından kendisine verilen ödülü almaya da gitmemiştir.

    değerli bir edebiyatçıydı. şiirlerinin çoğu eşsiz güzelliktedir.

    allah rahmet eylesin.

  • türkiye'nin en büyük il görünümlü köyü

    başlıkta " il görünümlü köy " yazıyor ama cevaplar hep " köy görünümlü il " olarak verilmiş. hatta en beğenilen giri dahi bu tarz bir cevap. sonra başka başlıkta " türkçe dil bilgisi takıntısı olan ruh hastaları diyerek alay ediyorlar kendilerince. adamlar daha kendi dillerini anlamıyorlar ama 81 ili ve oradaki insanları gömüyorlar.
    önce aynaya mı baksak?

  • 8 ekim 2021 türkiye norveç maçı

    ulan ne zoruma gidiyor biliyor musunuz!

    ne öğrencimiz ne öğretmenimiz, ne doktorumuz ne işçimiz avrupalılar gibi refah seviyesi yüksek bir hayat yaşamıyorken ülkede bu topçular paraya para demiyorlar.
    hadi diyoruz, en azından başarılı olsunlar da futbol sayesinde afyonumuzu bulalım. dertlerimizi unutalım bir süre.

    ama olmuyor lan! olmayacak!

    maç sonu basın toplantısında çıkıp " biz millete hesap vermeyiz " diye ahkam kesecekler.

    yarın fotomaç'ta alakasız bir haberde yine malum kişinin adı ve fotoğrafı olacak ilk sayfada. " başkan da üzgün " diyecekler.

    bizi, milleti kimse s....lemeyecek.

    yarın norveçli bir öğrenci belki iki günlüğüne avrupa turuna çıkacak.
    bizim çocuklar, gerçekten bizim çocuklar yani öğrencilerimiz, sahile inmeye para bulamayacaklar.

    bu ülkenin bunu hak ettiğine inanmıyorum. bir şeyler değişmeli artık. yoksa hepimize yazık olacak.

  • eylül ayına veda için bir söz bırakmak

    edebiyatçıyım ama edebiyat yapmayacağım. z kuşağı falan diye yerden yere vuruluyorlar, ama haklı ama haksız, ancak ben bugün öğrencilerime üzüldüm.

    pandemi ile alakalı konferans vardı okulda. bi' ara avrupa ülkelerindeki okullara ait görüntüler gösterdiler. yeni çekilmiş söylediklerine göre.

    öğrencilerde maske vardı ama ben başka bir şeye odaklandım o sırada. giyimleri kuşamları, okullarının okul gibi görünüşü; ellerinde çantalarında her türlü teknolojik alete sahip oluşları; yine ergenliğin verdiği hareketlilikle yerlerinde duramamaları ama basbayağı mutlu görünmeleri vs.

    bizim çocukların ödleri kopuyor kullandıkları kulaklık, şarj kablosu vs. bozulacak, kopacak diye.
    hastanelerden hallice mimariye sahip okullarda okuyorlar.
    ve gelecek kaygısı her an içlerinde.

    kısa keseyim. eylül gidiyormuş da ekim geliyormuş ne fayda!
    bu ülkede yıllardır iyiye giden bir tek şey var mı hocam?

  • türkiye artık avrupa'da değil

    bunu anlamak için sokağa çıkmak, sahile inmek falan yeterliydi oysa!

    şok olmuş gibi tavırlara girmeye gerek yok kardeş. senin dükkan tabelaların arapça olurken birer birer,
    gençlerin bir mülteci tarafından öldürülürken,
    genç kızların, kadınların yine bunlar tarafından gizli gizli fotoğrafları, vidyoları çekilirken anlamalıydın gidişatı.

  • zeki insanların karamsar olması

    katılmadığım bir tespit.
    zeki insanlar karamsar değildirler hocam. kendisini zeki sananlar karamsardır.
    mesela mustafa kemal, onca aleyhine vaziyete rağmen vatanın kurtulacağından emindir. bunun için yapılması gerekenleri en ince ayrıntılarına kadar hesaplar.
    vahdettin ve damat ferit paşa ise karamsarlığa gömülmüşler; vatanı ingilizlere peşkeş çekmeye karar vermişlerdir.

    ikinci mahmud mesela. kendisini, fikirlerini kimse anlamaz. fakat pes etmez. yıllarca plan yapar. yeniçeri ocağı'nı yıkar. hedeflerini gerçekleştirir.

    fatih sultan mehmed, istanbul'u kuşattığında bütün vezirleri ve sadrazamı " aman kuşatmayı kaldıralım padişahım. başaramayacağız! " deyip durmuşlardır. ancak bu fatih'i karamsarlığa itmemiştir.

    çoğu mucit, icatlarını yüzlerce binlerce denemeden sonra nihayete erdirebilmişlerdir. yani " çok zekiyim. kimse beni anlamıyor. etrafım hep aptallarla dolu! " gibi triplere girip karamsarlığa bürünmek pek de zeka göstergesi değildir bence.

  • sedat peker

    reis buraları okuyorsun biliyorum:)

    bakma sana reis dediğime! benim için tek reis vardır bu alemde: vaktiyle bana yeni bir önlük alabilmek için hamallık yapan babamdır o da.

    şimdi sana reis diye hitap edeceğim ama özel bir anlamı yok.

    ben de ülkücü idim bir zamanlar senin gibi. sağlam ülkücü idim hem de. sizin tayfanın onlarca koruma ordusuyla geldiği yerlere ben de amcamlarla giderdim, sizi görürdüm.
    amcamlar da sağlam ülkücüler idi. hele bir tanesi. parmaklarını kaybetmiş bu davada. şimdi rahmetli. ben de ufak tefek hasarlar aldım vaktiyle.

    isteseydim şimdi çok çok yüksek mevkilerdeydim he. öğretmen maaşıyla idare etmek yerine malûm partinin veya küçük ortağının itlerinden biri olabilirdim! burada da anama avradıma küfür ederlerdi her gün.
    istemedim.

    bak şimdi reis, twitter'da olsun ekşi sözlük'te olsun görüyoruz ki senin ne diyeceğini merakla bekleyen bir kitle var ve çoğunluğu genç. çoğu işsiz yahut borç içerisinde. ülkeden memnun değil. bunalmış, bir umut peşinde milyonlarca genç.
    hani kızın için dünyayı yakıyorsun ya, ki bence de yak. biz de onun bunun çocukları değiliz sedat peker reis.
    bizim de babamız anamız var.

    anlattığın şeyler anlatmadıklarının binde biri bile değil muhtemelen.
    peki hiç düşündün mü o zamanlar bizleri? hakkına girdiğin gençleri ve babalarını hiç düşündün mü?

    bak reis, kitap falan koyuyorsun masaya ne güzel ama sen bilmezsin anlatayım sana.

    ikinci abdülhamid dönemi, ortalık yangın yeri. padişah paranoyak olmuş darbe korkusuyla. halktan da çekiniyor.
    ne yapıyor biliyor musun?

    ahâliyi kontrol edebilmek için kabadayıları kullanıyor. hatta bunlardan kimisi paşa bile yapılıyor daha sonra. yani kabadayılara, devletin hizmetleri tahsis ediliyor!
    fehim paşa, tiranlı gani, arnavut tahir, arap abdullah vs.
    halk höt dedim mi bu kabadayılar höööst diyor biniyor tepelerine.

    sonra ne oluyor peki?
    koca istanbul bu kabadayılara dar geliyor. paşalık maşalık kesmiyor bunları.

    başlıyorlar birbirleriyle kavgaya. 1899'da meşhur seri cinayetler işleniyor. her kabadayının arkasında farklı bir paşa var. o onu öldürtüyor, diğeri başkasını kaçırtıyor vs.

    ulan kimse de sormuyor ki bu halk ne yapıyor? gençler cephelerde savaşıyor, anadolu insanı desen aç sefil.
    kocaaa devlet erkanı ve devlete sokulmuş kabadayılar parayı paylaşamıyor.

    bak reis.
    tarihimiz ne kadar benzer olaylarla dolu değil mi? biz hiç ders almıyoruz bir şeylerden.

    bu millet unutuyor falan diyoruz ama aslında unutmuyor! bu millet geç idrak ediyor.
    bak, arap abdullah'ı konuşuyoruz burada hâlâ. her şey tarihe işleniyor.

    madem girdin bi' yola. bak, gör, düşün.

    haktan hukuktan umudunu kesmiş milyonlarca genç senin ağzının içine bakıyor.
    nasıl ama daha çok beğendin değil mi bu kitleyi itiraf et.
    öyle eskiden peşinde " vur de vuralım öl de ölelim " diye havlayan tipler gibi değil; pırıl pırıl bir gençlik değil mi?

    bak ne diyeceğim sana reis.
    ben devlet memuru bir adamım. lâkin allah'tan başkasından da korkum yok.
    bataklığın, hayal bile edemeyeceğin yoksulluğun içinden çıkıp geldim bu günlere.
    ve geçtiğimiz aylarda bir öğrencim ağladı benim. parasızlıktan internet bağlatamadıkları için.

    madem yaktın gemileri, her şeyi anlat.
    bu çocuğun hakkı olan parayı kimler yemiş bir bir anlat.
    diyorsun ya " bir umuttur yaşamak " diye.

    bir umuttur.
    belki senin vereceğin isimler ve bilgilerle değişir her şey.

    beklemedeyiz reis!

  • çocukken baba eve getirdiğinde mutlu olunan şeyler

    çalıştığı fabrikada çöpe atılmak üzereyken kurtarıp getirdiği ansiklopediler. hayatımı değiştiren olaylardandır.
    bir de o kadar ağır kitapları taşımış eve kadar.

    allah senden razı olsun reis.
    küçücük bir çocuğun internetsiz bilgisayarsız bir evde dünyadaki binbir bilgiden haberdar olmasını ve bilginin değerini çok erken yaşlarda anlamasını sağlayan adamsın. adamın dibisin.

  • çinliler yüzünden hayatının 3 yılını kaybetmek

    " ama onların kültürü bu... " şeklinde savunanların da artık kabul etmeleri gereken durum.

    bir değil, iki değil, üç değil. tarih boyunca dünyaya sürekli salgın hastalık yaymışsın. üstelik bunu orta çağ'da kasıtlı bir şekilde gerçekleştirmiş, ipek yolunu veba hastalığını yayma niyetiyle kullanmışsın.

    2019'a gelmişsin bir gram akıllanmamışsın.
    " wuhan'da salgın başlayacak " diyen doktoru tehdit edip bunu haber yapan gazeteciyi hapse atmışsın ve hâlâ seni savunuyorlar!

    neymiş başka milletler de koyun, domuz falan yiyormuş!

    siz hiç türkiye'de bir koyunun diri diri kaynar suya atılıp daha sonra da derisinin canlı canlı yüzüldüğünü gördünüz mü?

    almanya'da domuzların odunlarla kafalarına vurulup can çekişirken ayaklarının kesildiği bir pazar var mı?

    bakın bu öyle çin'de üç beş kişinin yaptığı bir şey değil; pazar kuruyor adamlar pazar!

    her şeyi ama her şeyi yiyorlar. tamam ye, ne yersen ye ama bari sağlıklı koşullarda ye! bu da mı kültür?

    hangimiz kaldırımda satılan ve üzerinde sinekler uçuşan kırmızı etin kilosu 10 lira bile olsa alırız?

    bu adamlar sidikte yumurta haşlayıp yiyorlar!

    dünyaya asla saygısı olmayan, dünyanın en kibirli ülkesidir çin!

    sıçmışım komünizmine, emperyalizmine, sosyalizmine... ben size insanlık diyorum!

    " ülkemize gelip bize virüs bulaştırmayın " diyor çinliler.

    bu, tüm dünya ile alay etmektir.

    insanlar babalarını, annelerini, eşlerini, çocuklarını kaybediyorlar bu salgın hastalık yüzünden.

    tüm dünyada hayat durdu lan. şu hâlimize bakın.

    ve hâlâ çin'i savunabiliyorsunuz öyle mi?

    yazıklar olsun.

  • suriyelilerin çocuk ortalamasının beşi geçmesi

    yine söylüyorum türkiye cumhuriyeti için gelecekteki en büyük tehdit budur şu anda.

    ülkemiz zaten jeopolitik konumu itibariyle diken üstünde. çok değil daha 100 yıl önce bir kurtuluş savaşı verdi bu ülke ve dünyanın gidişatına bakarak söyleyebiliriz ki her an yine böyle bir mücadeleye hazır olmalı ülkemiz.
    lâkin ülkenin demografik yapısı değişiyor, daha da değişecek. burada bizi hemen ırkçı ilan eden bir gürûh var ama ortada da gerçekler var.

    kendi ülkesi için savaşmayan, kendi ülkesine dönme hayalleri kurmak yerine başka bir ülkede üstelik onca geçim sıkıntısına rağmen çoluk çocuğa karışan insanlar var.

    bakın, yarın bir gün bir milli mücadele daha vermek zorunda kalır isek bu insanlar türkiye cumhuriyeti için savaşacaklar mı sizce?

    bugün avrupa bu kişilere " bırakın türkiye'yi bize gelin " dese hiçbiri durmaz burada.

    işte vakti gelince yine bu sözlere kanıp türkiye cumhuriyeti'ni sırtından vurabilecek milyonlarca insanı kendi ellerimizle var ediyoruz ülkemizde.

    çok pişman olacağız çok.

    hadi savaş vs. durumları boşverelim ve güncel durumu konuşalım desek yine hata var ortada.

    senin ülkende türk, kürt, laz vs. fark etmeksizin bu ülkenin vatandaşı olan ama işsizlikle boğuşan gençler devlete borçlandırılıp tedavi edilmemekle tehdit edilirken bu insanlar zaten herhangi bir resmî vatandaşlıkları da bulunmadığından diledikleri gibi hastanelerde cirit atabiliyorlar.

    " biz ne yapıyoruz? " diye sormamız gerekiyor artık.

  • kazağın altına gömlek giyen tip

    oğlum bu da mı kötü?
    hem yakıştığını düşünüyorum hem de pratik.
    gömleği ütülemeden de giyebiliyoruz böylece. ne terliyoruz ne üşüyoruz.
    allah allah!

    bir insan gömleğin üzerine kazak giyen kişiye niye sinirlenir lan*

  • 11 aralık 2020 türk futbolunun iflası

    şehit babasının evine haciz gelirken futbol kulüplerinin milyarca liralık vergi borçlarının affedildiği,

    milletin karısına dadanıp üstüne bir de silahla hastane basan futbolcuların hiçbir şey olmamışçasına futbol hayatına devam edebildikleri,

    engelli taraftarların dahi tribünlerde dayak yediği,

    sayın cumhurbaşkanımızın izniyle tabirini kullanmadan hiçbir kulüp başkanının açıklama yapamadığı,

    futbol özetlerinin bile yalvar yakar şifresiz yayınlatıldığı,

    hakemlerin çoğunlukla rezil yönetimler sergilediği,

    spor programlarında futbolun sorunları yerine magazinin konuşulduğu,

    taraftarların siyaseten hiç olmadığı kadar ayrıştıkları,

    altyapılarında müthiş torpil ve daha nice rezil olayların döndüğü,

    fanatikten sonra ülkenin en çok satan spor gazetesinde her gün alakalı alakasız haberlerde " başkan erdoğan da oradaydı / başkan erdoğan aradı " cümlelerinin bulunduğu,

    uluslarası kulüp turnuvalarına sırf lig düşünülerek yedek kadrolarla çıkan takımların bulunduğu,

    devlet televizyonundan millete atar gider yapan bilmem kaç bin lira maaşı cukkalayan tiplerin spor yorumcusu olduğu

    bir ülke, şimdiye kadar iyi bile dayandı!

  • 17 ekim 2020 everton liverpool maçı

    ulan ne maç oluyor be kardeşim. bir trabzonsporlu olarak akşamki başakşehir maçını yine bol sıkıcı ataklar eşliğinde izleyeceğimi bilmek bu maçtan aldığım keyfi de azaltıyor.

    bu arada passenger28 olarak konuyla alakasız ama aklıma gelen şu bilgiyi de vereyim de futbol başlıklarına öcü gibi bakanlar da kültürlensin:)

    osmanlı tarihinde britanya imparatorluğu'nda görev yapan tek osmanlı şeyhülislamı liverpool doğumlu abdullah quilliam'dır.
    yine bu topraklardaki ilk camiyi de liverpool şehrine inşa ettirmiştir.

    allah'ım sen kaçak yayın izleyenleri affeyle yâ rabb'im.

    amin.

  • eba için internetin ücretsiz olmaması

    o kadar çok boktan konular için yeri göğü yıkan bu ekşi sözlük, umarım bu konu için de aynı duyarlılığı gösterir.

    ben uzaktan eğitim veren daha doğrusu vermeye çalışan bir öğretmenim.
    çoğu meslektaşım da whatsapp, eba, zoom üzerinden ders vermeye çalışmakta benim gibi.

    açık konuşayım velilerinden " bilgisayar ücreti " isteyen meslektaşlarımla ilgili haberleri görünce utanıyorum.
    öğretmen maaşı ülkemiz gerçeklerinde gayet iyi bir maaştır. lâkin benim utandığım esaslı bir konu daha var ve bu konuda hiçbir şey yapılmıyor!

    bu ülke, öğrencilerine tamamen ücretsiz ve sınırsız internet erişimi veremiyor! vermiyor!

    yok 3 gb'a kadar sınırsız erişim, yok 8 gb'a kadar ücretsiz eba falan gibi reklamlar dönüyor!
    ulan bu nasıl karaktersizliktir?

    " 3 gb'a kadar sınırsız " gibi bir cümlenin mantığı nedir?

    annesinin telefonundaki internet hakkı bittiği için ders alamayıp ağlayan öğrenciden,

    komşusunun internetine bağlanabilmek için evinin çatısında uğraşan babasının yanına çıkıp maalesef oradan düşerek hayatını kaybeden daha sekiz yaşındaki çocuktan,

    2020 yılında hâlâ daha evine bilgisayar alamayacak hadi aldı diyelim internet bağlatamayacak yoksulluktaki ailelerden,

    hiç mi utanmıyorsunuz?

    hadi diyelim borçla morçla akıllı telefon aldılar eve.

    ki bu konuda da ayrı bir şerefsizlik dönüyor piyasada. tablet, bilgisayar ve telefon fiyatları uçtu uzaktan eğitim sürecinde.

    fakat hadi diyelim aldılar telefonu bir şekilde.

    sen bu öğrenciye hiçbir kota koymaksızın eğitimi için gireceği sitelerde yahut uygulamalarda sınırsız internet erişim hakkı getirmek zorundasın.

    öğrencim ağladı lan bugün benim. evet, çoğu öğrenci derslere katılmıyor belki ama sen o derse katılmak isteyen o bir öğrenci için seferber olmalısın.
    belki senin geleceğin o çocukta gizlidir.

    yazık.

    bu ülke, fırsatçıların ülkesi artık. yaşadığım mahallede bir sürü evde internet erişimi sıkıntısı yaşanıyor ve teknik ekipler günler sonra geliyorlar şikayetçi eve.

    gerekirse bir sürü eleman alacaksın. normal zamanlarda halkı sömüren, faturalar gecikse hemen yaptırım tehdidinde bulunan, müşteri hizmetlerini herhangi bir işlem için aradığınızda son ödeme tarihi geçmemesine rağmen sizi sürekli ödenmemiş faturanızı ödemek için bilmem kaç numaraya basın diye uyaran şirketsin sen.

    öğrencilere yazık!
    bu ülkede her evde bilgisayarlar akıllı telefonlar üçer beşer adet değil!
    ve kimsenin umrunda değil bu durum.

    hepinize yazıklar olsun.

    ha bu arada gsm şirketlerinde şöyle bir uyarı da var:

    " o ay içerisinde kullanılmayan haklar sonraki aya devretmeyecektir! "

    ne kadar küfretsem az.

  • wuhan virüsü

    " çin nere bura nere! " diye düşünüyorsanız büyük bir yanılgı içerisindesiniz.
    avrupa'nın yarısını yok eden veba salgını nerede görülmüştü ilk?
    evet, çin'de!

    hem de ipek yolu ile yani ticaret ile. günümüzde ise her gün kaç insan çin'den dünyanın başka yerlerine uçuyordur kim bilir.

    yine frengi hastalığı da amerika'nın keşfiyle avrupa'ya yayıldığını söyleyenler olsa da çin'de çok daha önceleri görülmüştür. lâkin teşhisi koyulamamıştır.

    türkler ise çeşitli dönemlerde dünyayı yıkıp geçen salgınlardan suya düşkün olmaları yani temiz olmaları sayesinde en az kayıpla kurtulmuşlardır her defasında.

    ayrıca zamane hükümdârları çok sert tedbirler koymuşlardır, özellikle limanlara.
    meselâ, yabancı tüccarlar şehre girmeden gemilerde tamamen yıkanıp kıyafetlerini de kendilerine dışarıdan temin edilen kıyafetlerle değiştirme zorunluluğuna tâbi tutulmuşlardır.
    ancak çeşitli uyarılara rağmen şu anda bizim ülkemizde bu salgınla ilgili bir önlem alındığını işitmedik! özellikle havalimanlarında kesinlikle tedbir alınmalıdır.

    çin, bu dünyanın bok çukurudur kimse kusura bakmasın. hindistan'dan bile beterdir. kendi insanına da dünyadaki diğer insanlara da asla değer vermez.
    tarihten beri böyledir.

  • timur'un osmanlıya söylediği dehşet sözler

    ulan cahil oğlu cahiller. şerefsizlere kanıp da birilerine küfretmeye ne kadar meraklısınız?
    timur da yıldırım bâyezid de tarihte yaşamış iki büyük türk hükümdârdır.

    bu ne olduğu belirsiz türk düşmanı yazarın gazına gelip hemen espriler ve küfürler savuruyorsunuz.

    bakalım zafernâme'de ne yazıyor;

    " bundan sonra emir, akşehir'e dönme emri verdi, orada bırakmış olduğu bayezid'in hastalık haberini aldı, doktor gönderdi. yolda iken, kumandanları bazı kaleleri ele geçirdiler (1403 şubat). henüz yolda iken, yıldırım'ın vefatını (14 şa'bân 805/8 mart 1403) öğrenen timur, çok üzüldü ”

    bu iki büyük komutan da birbirlerine müthiş bir saygı duymuşlardır. boktan bir roman yüzünden yayılmıştır bu tarz iftiralar. tarihî bir geçerliliği asla yoktur.

    ama sizde bu cehalet oldukça böyle soysuzlara itlik yapar durursunuz.
    klavye başından biri timur'a öteki bayezid'e sövmüş... yazık günah size.

  • incir

    bir türlü sevemediğim meyvedir. üstelik bahçemde hem siyahı hem de beyazı bulunmakta.
    gel gör ki hem mahalleli gelip topluyor bazen hem de annem babam buna bayılıyor. e ama siz memlekettesiniz? yoook!

    bir tane dahi yesem hemen dudağımda yahut ağzımın kenarında yara yapıyor nasıl bir meyveyse. üstelik ağaçtan yere çok düştüğü için sinek de çekiyor.

    hee reçelini yerim bak. ama onda dahi inciri yemem. babam öyle mi? reçelin içindeki inciri bütün yutuyor adam.

    orta yunanca'da küçük su kabı ve bal peteği mânâsına gelen angurion kelimesi buradan farsça 'ya ancır olarak geçer lâkin bu ancır, hıyar anlamına da gelir. ballı hıyar gibi bir anlamı var yani. ve de farsça " delik, oyuk " anlamı da vardır.
    sonra da bizim dilimize incir olarak geçmiş.
    biz şu anda dünyanın en büyük incir üreticisiyiz. topraklarımız verimli bu meyve konusunda. aaa bi' dakika lan! bir de acur var değil mi? valla zihin jimnastiği harika olay. bu acur da bir hıyar değil mi? turşusu oluyor hani. eee ben incir turşusu görmüştüm eminönü'de ve çok şaşırmıştım. incir, hıyar çeşidiymiş işte. turşusu da olur bunun hatta cacık da yapılır.
    bi' deneyin sonra da beni yeşillendirin.

  • leopar saldırısı sırasında yapılması gerekenler

    bir keresinde sinemada iken koltukların arasından yerine geçmeye çalışan yüz üzeri kiloda ve leopar desenli tayt giymiş bir kadın, yüzüme oturmuştu.

    bana, onu hatırlatan başlıktır.

    hiçbir şey yapamıyorsunuz arkadaşlar. kaderinize teslim olun.