ravinrabbid43
profili

  • hamburgerle içilebilecek kola harici içecek

    bira. koladan da daha çok yakıştığı kanaatindeyim.

  • çukur'da emrah amir'in polisten özür dilemesi

    neden gelişmediğimizi, gelişemediğimizi gösteren bir olay.

    diziyi izlemedim, karakterleri bilmiyorum ama bu davranış karakterin yapısına uygunsa hiçbir sıkıntı teşkil etmez. dizi bu, eğitici kamu spotu değil. kimse kimseye böyle ders vermek zorunda değil.

  • yorganın cinsel dürtüleri uyandırması

    ömürlerini bir haftadır mastürbasyon yapmamış 14 yaşında ergen gibi geçiriyor bu adamlar sanırım, başka bir açıklaması yok bunun. tahrik olmadıkları şeylerin listesini versinler daha kısa sürer.

  • okan bayülgen

    son attığı tweetlerle entelektüel seviyesinin üniversiteye yeni başlamış bir aktivistle denk olduğunu gösteren 50'lik ergen. yanaklarından kan fışkıran adamları sevmezmiş, bu nasıl bir varoş edebiyatıdır lan! güya sistemden farklı olacağım diye çık ama senin standartlarında olmayan herkesi dışla. ne istiyorsun okan bayülgen bizden? herkes senin gibi kısa boylu, çirkin ve altı boş bir şekilde ukala mı olsun?

  • 1000 gündür gelmeyen adalet

    normal şartlarda failleri bulunana kadar ülkede tüm futbol müsabakalarının durdurulacağı, protestoların asla dinmeyeceği bir olayken buraya yazılmasa birçoğumuz unutmuştuk bile belki. adalet takım, din, dil, ırk gözetmeden herkese lazım. hem de hemen, şimdi.

    not: beşiktaş

  • abdullah gül'ün çıkış yapması an meselesi

    hala abdullah gül'den herhangi bir beklentisi olan bir muhalif gördüğüm zaman ülkenin geleceğine dair tüm ümidimi yitiriyorum ben.

  • emmanuel eboue

    2500 lira maaşa çalışıp sırf galatasaray'da oynadığı süre boyunca yaklaşık 36.000.000 lira kazanan adama yardım etmekten bahseden insanları gösteren futbolcu. yahu adamın galatasaray'da sadece bir yılda kazandığı parayı sen 400 yılda kazanıyorsun. oturup dost yoğurt ye, sakinleşirsin belki biraz. vefaymış, sen yıllar boyu o tribüne gittin, formasıydı biletiydi digiturk'üydü derken kazandığın üç kuruşu da kulübe döktün, sana hiç vefa gösteren oldu mu? 50 lira telefon faturanı bile ödeyen oldu mu zorlandığında? ne vefası, saçmalamayın. vefa öyle bir şey değil.

    not: beşiktaşlıyım

    edit: bu arada "galatasaray taraftarı olarak kendisine nasıl yardımcı olabiliriz merak ettiğim futbolcu" şeklinde entry giren arkadaş bu entry'sini silmiş, bir sonraki sayfaya "yardım illa para toplamak anlamına gelmez" diyerek bir de üstüne insanlara hakaret etmiş. mesele haklı veya haksız olmak değil, keşke insanlara hakaret etmeden düşüncelerinizin arkasında durmayı başarsanız.

  • fatih terim

    (bkz: captain boomerang)

  • şenol güneş'in yardımcısını darp etmesi

    başlık "şenol güneş'in yardımcısını elindeki bazukayla tehdit ederek domuz bağıyla bağlayıp kerpetenle tırnaklarını sökmesi" olarak açılacakmış ama karakter sınırına takılmış sanırım.

    dünyada en sevmediğiniz, en nefret ettiğiniz insan bile olsa bir kez daha düşünseniz keşke böyle başlıklar açmadan. onlarca kameranın olduğu statta böyle bir şeyin olması ve bunun kameraya yansımaması mümkün mü? neden kendinize böyle şeyler yapıyorsunuz?

  • evde işsiz oturmaktan daha kötü şeyler

    ömrünüzü çalan bir işte çalışmak. bazı işler o kadar kötü şartlarda ki, açlıktan ölmemek karşılığında tüm hayatınızı kendisine satmanızı istiyor, iş dışında yaptığınız aktiviteye bile engel olmaya çalışıyor, üstelik bunu da geleceğe dair bir ışık sunmadan yapıyor.

  • bedelli askerlik

    arkadaşlar, üzgünüm ama gerçekten sağlıklı şekilde sebep-sonuç ilişkisi kuramıyorsunuz, olayların suçlularını yanlış yerde arıyorsunuz.

    şimdi, öncelikle bakın, her canlının kendi varlığını sürdürmeye çalışması, canına kast eden riskleri asgariye indirmeye çalışması dünyanın en doğal şeyi, var olmak en temel içgüdümüz yani. bununla ilgili birçok bilimsel kaynağa ulaşabilirsiniz bana inanmıyorsanız, ya da oturup birkaç dakika sokak hayvanlarını izlemeniz bile yeterli olacaktır hatta. e ben de daha genç yaşta, planları olan bir insanım, kendimi koruyup kollamak istemem çok doğal değil mi?

    e fakirler ölsün mü, sırf paraları olmadığı için gitsinler mi? hayır, ben toptan zorunlu askerlik sisteminin kaldırılması taraftarıyım. babam, dayılarım, amcalarım ve daha birçok akrabam, yakınım doğuda, çok riskli bölgelerde askerlik yaptı, çatışmalara girdi. babam askere gittiğinde ilkokul ikinci sınıftaydım, telefon her zamansız çaldığında annemle kalbimiz korkuyla atardı, bunu birinci elden yaşadım. askere gittiğinde 30 yaşındaydı babam bakın. doktor bu adam, yıllarca dirsek çürütmüş o noktaya gelene kadar. ne anlardı silahtan, çatışmadan? hayır ne zannediyorsunuz gerçekten anlamıyorum, hayatını dağda geçirmiş insana karşı 1-2 ay eğitim almış askeri çatışmaya çıkardığınızda o adamın ölüm fermanını imzalamak oluyor yaptığınız, başka bir şey değil. yani eğer garibanlar ölmesin, ciğerimiz parçalanmasın diyorsanız ben de sizinleyim, tabii ki ölmesin, birlikte profesyonel askerlik için çalışalım, var mısınız? yoksunuz tabii ki, çünkü niyetiniz üzüm yemek değil bağcıyı dövmek.

    "biz yaptık, siz de yapın"cılar var bir de. çok basit, insanlar ikiye ayrılır bu konuda. "ben çektim, benden sonrakiler çekmesin" diyenler ve "ben çektim, herkes çeksin" diyenler. hangisinin daha insancıl olduğunu açıklamama gerek var mı? senden sonraki insan da çekince senin durumun daha iyi olacak mı? hayır, ama sen başkalarının da kötü anılar yaşamasından güç alacaksın. hepimiz kendimizden sonraki jenerasyonlar için daha iyi bir dünya, daha iyi bir ülke bırakmaya çalışmıyorsak, varlığımızın da bir anlamı yok demektir. örneğin, ülkece emeğimizin karşılığını alamadan, kötü şartlarda çalışıyoruz, hayat standartlarımız çok düşük. bizden sonraki nesiller de mi aynı sıkıntılardan muzdarip olsun? yoksa onlar daha iyi şartlarda mı yaşasın?

    "ama ülkede terör var"cılar. haklısınız, var. peki terörü yaratan ben miyim? ya da besleyen, destekleyen ben miyim? bunun suçlusu niye ben oluyorum? şu anda terörün olduğu realitesi tamam, ama buna neden olanlardan hesap sormayan, hiç yoksa bu durumu sorgulamayan insan iş bana yüklenmeye gelince hemen saldırıyor. kusura bakmayın, terör sorunu daha fazla genci askere göndererek çözülseydi hemen çözülürdü zaten, yıllardır yapılan bu çünkü. terörü bir hastalık gibi düşünün. bir hastalıkla mücadele ederken bir yandan semptomatik tedavi uygularken bir yandan da hastalığın kendisini yok etmeye çalışırsınız. yani ağır bir grip geçiren birey bir yandan nurofen gibi ilaçlar alarak gribin semptomları olan halsizlik, ateş, kas ağrısı gibi hayat kalitesini etkileyen, bireyin günlük yaşantısına engel olan durumlardan kurtulmaya çalışırken diğer yandan da gribe neden olan virüsü yok etmeye çalışır. peki bu birey nurofen alırken bir yandan da yeterince dinlenmiyorsa, ya da vücuduna sıvı takviyesi yapmıyorsa siz bu bireyin iyileşme konusundaki isteğini sorgulamaz mısınız? ya da kış gelirken grip aşısı yaptırmıyorsa mesela, şüpheyle bakmaz mısınız? peki yıllardır teröre semptomatik tedavi dışında hiçbir tedavi uygulanmamasına ne diyorsunuz? buna çıkardınız mı sesinizi? hayır. terör dünyanın en aşağılık şeyi, lakin terör eylemi için teröristi suçlamak gol attığı için rakip futbolcuyu suçlamak gibidir. tuttuğun takım bariz bir hatayla gol yediği zaman bu hatayı yapan(lar)ı mı suçlarsın, yoksa sürekli rakip takım forvetlerini lanetleyip hatayı yapanları eleştirenlere "hiç rakip takım forvetlerini lanetlediğini görmedik ama, golü atan bizim savunmacılar mıydı?" mı dersin?

    şimdi, özet geçmek gerekirse eğer, durum şöyle: ben, kendi varlığımı sürdürmek için öncelikle zorunlu askerliğin kaldırılması gerektiğini savunuyorum, lakin bu olmayacaksa da, ki yakın zamanda olmayacak çünkü kimse sesini çıkarmıyor, evet, bedelli askerlikten faydalanıp kendimi kurtaracağım. garibanları düşünüyorsan zorunlu askerliğin kalkması için kamuoyu oluşturalım? var mısın? yoksun. peki ülkedeki terörün suçlusu ben miyim? hayır. bu terörün çözümü sürekli daha fazla genç, eğitimsiz insanı sahaya sürmek mi? öyle olsaydı şimdiye çözülürdü terör, değil mi? peki terör politikalarını tasarlayan, uygulayan, ya da destekleyen ben miyim? hayır. bunların hepsinin sorumluluğu neden bana yükleniyor o zaman? neden gerçek sorumluların yakasına yapışmıyorsunuz? nedenini söyleyeyim, çünkü goygoy yapmak, popülizm üzerinden gidip milletin duygularını okşayıp hiçbir halta derman olmamak çok daha kolay. bakın bunun ideolojik boyutuna da girmiyorum hiç. çok temel bir şey bu, ben, çok daha farklı ve belki de daha barışçıl yöntemlerle, bu arada hayır, pkk barışçıl demiyorum, kana susamış bir terör örgütü pkk, çözülebilecek bir konuda maalesef ki ülkenin idarecilerinin izlediği politikanın yanlış olduğunu benimsiyorum. sadece akp iktidarı da değil, bu konuda birçok hükümet yanlış politikalar uyguladı bence. bu insanların yanlış politikalarının beni ve hatta kimseyi hayatımdan etmesini istememek niye bu kadar rahatsız ediyor sizi? inanmadığım, desteklemediğim bir politika, bir ideoloji uğruna ölmeme hakkım da olsun kusura bakmayın da.

  • tüm zamanların en çok iq yükselten dizisi

    (bkz: sesame street) ya da türkçe adıyla (bkz: susam sokağı)

    küçük yaştaki çocukların zeka gelişimlerine katkıda bulunarak gerçek anlamda iq yükselten bir yapımdı. birçok çocuk herhangi ekstra bir çaba göstermeden okuma yazma öğrendi bu program sayesinde.

  • metro'da elf görmek

    aslında kulaklarının öyle olmadığını, onların kulaklık olduğunu şipşak çözüvermiş yazar arkadaşlar. ekşi'den kaçar mı hiç? *

  • asgari ücret 2000 olsun kampanyası

    ekonominin en temel prensiplerinden birisi, sayılar üzerinden değil, oranlar üzerinden konuşmak gerekliliğidir.

    asgari ücret 2000 lira olursa bugün 1000 lira olan kira 1500 liraya çıkar, 40 liraya aldığın kıymanın fiyatı 60 lira olur derken alım gücü en iyi ihtimalle aynı kalır. amaçlanan şey alım gücünü arttırmak, yani 1.400 lira alan insan 2.000 lira vermek değil, 1.400 liranın değerini arttırmak olmalıdır.

  • her cümlesinin sonuna üç nokta koyan insan

    yazdıklarına edebi, derin bir hava katmaya çalışan yazardır. üç nokta tırt edebiyatçının sığınağı, kurtarıcısı, en büyük yardımcısıdır. (hayır efendim, her üç nokta kullanan tırt edebiyatçı değildir tabii ki, ancak tırt edebiyatçı bol bol üç nokta kullanır.)

    bir de, #şiirsokakta tayfası pek sever özellikle bu üç nokta kullanımını. adına şiir dedikleri şöyle şeyler yazarlar duvarlara:

    "haydi gel, sevişelim.
    halvet olursak sigara, olmazsak çay içelim...
    bir de, göğe bakalım...
    #şiirsokakta"

  • izmir

    türkiye'de daha seküler bir yaşam tarzına sahip bireylerin az-çok mutlu olabileceği nadir şehirlerden birisi.

    altyapısı, ulaşımı, trafiği gerçekten büyük sorun. merkezi bir yerde yaşıyorum, 20 dakika park yeri aradığım oluyor. çevreyolu bazen o kadar tıkanıyor ki 10 dakikalık yolu 1.5 saatte alabiliyorsunuz. elektrik ve su kesintileri eskisi kadar çok değil bak, o var. ulaşımı da geliştireceğim diye daha da b.k ediyorlar, bunların hepsi doğru. lakin bu haliyle bile izmir'den çok çok daha düzgün, düzenli bir şehir olan konya'ya göre çok daha mutluyum burada.

    konya şehir planlamacılığı açısından türkiye standartlarının çok üstünde bir yer. caddeler geniş, ulaşım izmir'den çok daha iyi, en son elektrik/su kesintisini ne zaman yaşadıklarını kendileri de hatırlamıyordur belki. üstelik ülkenin deprem açısından en güvenli yerlerinden birisi. üstelik konya'ya yerleşecek olsam izmir'deki hayat standartlarımın çok daha üstünde yaşama fırsatım var. lakin yerleşmeyi geçtim, aile ziyareti için birkaç günlüğüne gittiğimde bile mümkün olduğunca dışarıya çıkmadan gelmeye çalışıyorum. işte asıl fark burada yatıyor.

    çok alkol tüketen bir insan değilim mesela, ama izmir'de arkadaşlarla birer bira içmek istediğim zaman rahatça ulaşabileceğim, nezih, pislik muamelesi görmediğim/etrafta gerçekten pislik insanların olmadığı birçok yer var. konya'da öyle mi? şehrin alkollü mekanlarını tek bir yere toplamışlar, bir kere araçla önlerinden geçtim gece vakti de dışarıya pislik akıyordu resmen. hayatta adım atmam. ya da izmir'de bir markete/dükkana girdiğim zaman ufak bir selamlaşma faslı yaşarım her zaman. konya'da dönüp suratınıza bakmaz çoğu esnaf, özellikle de onlar gibi dini jargon kullanmıyorsanız. izmir'de bir cafede saatlerce takılırsın yeri geldiğinde, konya'da yarım saatte bir başına dikilirler "sipariş alalım" diye. izmir'de demlendikten sonra evine gitmeye çalışan adamlar görürsün gece saat 2'de, çoğunun en büyük zararı lafa tutup zamanından çalmaktır. konya'da gece saat 2'de sokakta gördüğün adam ayık haliyle ters baktın diye seni dövmeye çalışır. izmir'de karşı cinsten biriyle konuştuğun zaman ilk saniyede sapık yaftası yemezsin, konya'da ise senden yaşlı kadın güya erkeğe saygı ve mesafe belirtme ifadesi diye sana "abi" diye hitap eder. izmir'de bir kadın senden hoşlandığı zaman bunu belli eder, yeri gelir ilk adımı atar, konya'da ise senden çok hoşlanan kadın bile -en azından dışarıya karşı- sana köpek çekmeye çalışır. izmir'de sana saçından, sakalından dolayı laf söyleyecek, dövmeye çalışacak insan azınlıktır, konya'da en iyisi bile olmayan aklıyla sana nasihat, olmayan estetik algısıyla "hiç yakışmış mı, bak şöyle yapsan ne kadar güzel olacak" diye moda tavsiyesi vermeye çalışır. izmir'de ülkedeki sürekli kötüye giden trendden nispeten daha az etkilenirsin, konya'da reisleri ne yapsa hayatlarıyla savunacak bir çoğunluğun içinde nefes almaya çalışırsın. ben 10 yıldır izmir'de yaşıyorum, bu 10 yılda bile ciddi bir kötüye gidiş gördüm, eskiler daha da iyi olduğunu söylüyor, ama izmir'in en kötü hali buysa, konya'nın medeniyete en yakın olduğu 2002-2003 yıllarından yine katmer katmer iyidir.

    türkiye'desin işte. gönül istiyor ki hem altyapısıyla, hem insanıyla medeni standartlarda olunsun ama ben ikisini bir arada göremedim buralarda henüz. bu herkesin anlayıp empati yapabileceği bir şey değil, lakin insan seçim yapmak mecburiyetinde kaldığında kötü altyapıyla daha insani bir ortamda yaşamayı iyi altyapıyla kendisini boğan bir şehirde yaşamaya tercih edebiliyor. şahsen benim izmir sevgim bundandır, yoksa yemişim chp'sini de belediyesini de, aziz kocaoğlunu da olgun atilasını da. hayır burada yazdıklarıma bakıp da marjinal, buzlu bademli yaşadığımı sanma, eskiden biraz öyleydi ama görsen, son yıllarda o kadar da memur gibi yaşıyorum ki hayatı... ayda içtiğim 3-4 bira, onda da dostlarımla güzel bir yerde muhabbet edemeyeceksem, 50 yaşında konsomatrislerin olduğu mekanlar dışında alternatifim kalmayacaksa yemişim öyle altyapıyı.

  • yakın çağı bitirecek olan gelişme

    10.000 altın
    8.000 odun
    akademi binası
    top dökümhanesi
    taksim'de cami

    gereksinimlerinden hepsinin karşılanmasıdır. önce çağ atlayan avantaj sağlar.

  • omuz göğüs ve kol geliştiren tek hareket

    umut sarıkaya bu hareketi bilmekte ama geçen hafta derse gitmediğimiz için hiçbirimize söylememektedir.

  • kürdistanlı ninjalar göz doldurdu

    (bkz: teenage hewal ninja turtles)

  • gandalf vs dumbledore

    dumbledore büyü yapmadan önce dua etse gandalf'a dua ederdi. sonuç öylesine bariz.