biyikli genc forvet3
profili

  • cipsten çıkan bedava kolayı vermeyen adi bakkal

    en hafif tabiriyle oro*pu evladı olan serbest meslek erbabı.

    doritos cips aldıydım migros'tan dün. evde cips paketini açtığımda, 330 ml pepsi kola kazandığıma dair bir kupon çıktı içinden. odama gidip, kuponu bugün giyeceğim gömleğin cebine koydum ve salona geçtim.

    sabah evden çıktım ve birtakım işlerimi hallettikten sonra evin yolunu tutmuşken, alt sokağımızdaki bir bakkalın camekanında "yüz binlerce pepsi hediye" yazılı bir poster gördüm ve cebimdeki kupon aklıma geldi. birden heyecanlandım, çünkü para vermeden bedava bir şey alacaktım ve bu ana çok yakındım. içten içe çekiniyordum, bakkal beni azarlayabilirdi, bana beleşçi diyebilirdi, bedava kola için 40 takla attığıma dair aşağılayıcı ithamlarla insanlık onurumu ayaklar altına alabilirdi. ama o kola benim hakkımdı. frito lay gıda san. ve tic. a.ş'nin müşterilerine tanıdığı bir haktı bu, çekinmenin, utanmanın alemi yoktu. tüm cesaretimi toplayıp bakkala girdim ve selamun aleyküm dememe kalmadan 37 ekran tv'de halk tv'nin açık olduğunu gördüm ve selam deyip kestim. selamun dedikten sonra televizyonu görseydim geri dönüşüm olmazdı ve aleyküm de demek zorunda kalırdım bu da bedava kolamı daha başından kaybedeceğim manasına geliyordu, çünkü bana gıcık olacaktı. kafadan, ne alacaksa alsa da s*ktir olup gitse denecek bir müşteri sınıfına girecektim top sakallı bakkalın nazarında. selam dedi. dan diye kuponu uzatıp bedava kola kazanmışım verir misiniz diyemedim. dükkanın ucuna kadar yürüdüm raflara bakarak. bir şeyler düşünmeliydim. öyle armut gibi kuponu uzatıp kolamı istersem bana tutulabilirdi.

    kafamda bazı planlamalar yaptım. düşündüm, ölçtüm, biçtim tarttım. evet bu hak bana frito lay gıda san. ve tic. a.ş'nin tanımış olduğu bir haktı ama adamdan direkt bedava kola istemek, ne bileyim, bana da fırsatçılık ve beleşcilik gibi geldi. bi tane eti cin almaya karar verdim. 50 kuruştu zaten, o 50 kuruşu uzatırken, böyle yarım ağızla, sanki verse de olur vermese de olur kafasında olduğumu sanacakmışcasına, sanki kendisinin de bedava kolayı vermeme ihtimali yokmuşcasına, son derece doğal bi şekilde kuponu da uzatıp bedava kolamı alırım diye hesap ettim.

    bi müşteri vardı çıktı, 50 kuruşu uzattım, paranın üstüne de kuponu koydum, "bi de şu kuponda bedava şey varmış herhalde" gibi bi şey dedim, tam hatırlamıyorum, umrumda değilmiş gibi davrandım yani, ısrarcı olduğumu anlarsa hepten ayar olabilirdi bana, yok biz vermiyoz onu dedi. ben beynimden vurulmuşa döndüm, peki deyip çıkacaktım ama bu haksızlığa karşı sessiz kalmak işime gelmiyordu, direnmeye karar verdim.

    hee camekanda bedava yazısını gördüm de ondan şeaptım dedim, ben cipsleri rafa dizerken toptancı kafasına göre asmış onu dedi, sizin rızanız olmadan asamaz ki, assa bile sökebilirdiniz dedim, ya kaldı işte çıkarmadım bi daha, toptancı uğramadı, promosyon kolası diye sana dolaptaki kolayı mı vereyim, para verip kola isteyene ne vereceğim dedi. haklısınız ama ben bu kolayı hak ettim, cips aldım ve frito lay gıda san. ve tic. a.ş bana bu cipsten 330 ml kola kazandığıma dair bir kupon hediye etti ve kuponda yazılan esaslara göre siz bana bu kolayı vermekle yükümlüsünüz dedim. bu hindi gibi kabarmaya başladı, kardeşim asabımı bozma yok kola mola, nerden aldıysan git o versin beleş kolanı dedi. ben de sinirlenmeye başladım. ben bunu süpermarketten aldım ve süpermarketler bu kampanyaya dahil değil, anlaşmalı olan bakkal, büfe vs gibi yerlerden kolanızı alabilirsiniz şeklinde ifadeler var dedim kuponda ve masadan kuponu alıp ilgili kısımları kendisine de okuttum, bak burda yazıyor diye. yok benim anlaşmam filan dedi. ama camekanınızda bu kampanyaya dahil olduğunuzu gösterir bir poster asılı ve az önce, "sana promosyon kolası diye dolaptan kola verirsem" şeklinde bi ifadeniz oldu, demek ki daha önce bazı kimselere bu bedava kolalardan vermişsiniz, galiba siz bu kampanyayı kafanıza göre etkinleştirip kafanıza göre feshediyorsunuz dememe kalmadan başka bir müşteri girip, omzumun üstünden sanki ben orda yokmuşumcasına 20 tl uzatıp uzun marlboro istedi, bakkal, benden esirgediği tatlı dili sigara isteyen müşterisine sonuna kadar bahşediyordu, beni psikolojik olarak yıldırabileceğini sandı. gereksiz bir samimiyete girmiş, lüzumsuz bir sohbete tutuşmuştu sigara isteyen müşteri ile, beni hiçe sayıyordu. o esnada birkaç müşteri daha içeri girdi, ben dışarı çıktım ve bi sigara yaktım, içeriye müşteriler girip çıkıyordu.

    15 dakika filan geçmişti, bakkalda müşteri kalmadığı bir anda tekrar kapıya yöneldim ve içeri girdim, şimdi nasıl yapıcaz bu işi abi dedim, resmi dili kenara bırakıp, kanına girmeye çalışacaktım. neyi nası yapcaz dedi, bedava kolam vardı, az önce konuşmuştuk, aliym mi dolaptan bi tane dedim, yok dedi, gelmiyo toptancı, 4 senedir ondan mal alıyorum, hukukumuz var diye hatır gönülden kesmiyorum ticareti ama savsaklıyor, ne cipse ne kolaya geliyor, c.tesi gelecekti salı oldu yok, satacak kola yok, veremem bedava kola dedi. peki abi allah rızası için cevap ver, samimi soruyorum, sizin aranızdaki kişisel husumetin, anlaşmazlıkların ceremesini ben çekmek zorunda mıyım, belli ki sen bu toptancı ile ihtilafa düşmüşsün, sana inat olsun diye sistematik bi yıldırma, ayar etme politikası izliyor, sen, ayağın alışmış, hak hukuk vs diye ticareti kesmiyorsun bu da ona güveniyor, velhasılı aranızda bi problem var ama frito lay gıda san. ve tic. a.ş'nin kuponlara yazdığı esaslarda bakkal ile toptancı arasındaki ihtilafi durumlarda bakkalın müşteriye kola vermeme hakkı saklıdır diye bi ifade yok, yani kameti uzatmayayım senin toptancı ile arandaki ticari kriz benim zerre kadar s*kimde değil, sen bana bu kolayı vereceksin, adamın asabını bozma, çıkar ver şu kolayı, s*kmiym vilayetini a*kodumun çocuğu, senin hayatını s*kerim ulan kahpenin çıkardığı, karısının kızının ırzına çöktüğümün, top sakalını s*ktiğimin kancığı diye saydırasım geldi ama yapamadım, korktum. başka bir müşteri geldi, ben yine dışarı çıktım, yine 10-15 dk dışarda zaman geçirdim, sigara filan, bi de içerden iskemle çekmiştim.

    içerde yine müşteri kalmadı, kapının ağzına gittim, önündeki bulmacayı çözüyordu bakkal. kedi gibi kafamı uzattım kapıdan, içeri doğru, miyavvvv dedim, oralı olmadı bakkal, ğırrrrrr, miyavvvvvv diye huysuz kedi sesi çıkardım, kafayı kaldırdı, göz göze geldik, ben göz çaktım, sevimli sevimli sırıttım, bunu da bi gülme tuttu, yüzünde oluşan bu mütebessim ifadeden arka alıp, tazı gibi fırladım içeri. masayı aştım, yanına yanaştım, çömelip hizasına indim, gömleğinin yakasıyla oynayarak, kulağına doğru yanaştım, seri şekilde nefes almaya başladım, kulağına çarpıp tekrar dudağımda seken nefesim, benim bile içimi ürpertiyordu. "neden kolamı vermiyorsun tatlılık?" dedim. git al a*kodumun musibeti, al s*ktir git, dolaptan al, 2 litre al, yolunu s*kem, al bi de ice tea al dedi. sinirlendim, senin lütfunu s*kerim anası kaşar, ben senden sadaka istemiyorum, hakkımı istiyorum, frito lay gıda san. ve tic. a.ş'nin bana tanıdığı bedava kola hakkından faydalanmak istiyorum, sen kimsin de bana öyle müstehzi müstehzi, bahşeder, lütfeder gibi, köpeğe kemik atar gibi git al dolaptan filan diyebiliyorsun, kimsin ulan sen top sakalını s*ktimin kulamparası, babası şehven ekmiş, anası sehven sıçmış kahpe dölü dedim. o sırada halk tv de son dakika geçti, fetöden biri gözaltına mı ne alınmış , bu da bi anda ona dikkat kesildi, alın aq alın kim var kim yok alın diye saydırmaya başladı, ben hemen mevzuya uyandım, telefondan kaydı açtım, hükümete filan sallamaya başladı, fetocu fetocu darbe sevici şeyler söyledi, normalde bu şekilde elde edilen delilin hükmü yok ama ohal mohal bi kılıfına uydurup atarlar dedim bu gavur kırmasını kodese. velhasıl emniyete ihbar etmeye karar verdim soysuz ibineyi o anda. kola mola da gözümde değildi artık. neyse abi iyi günler deyip sezercik gibi koşa koşa çıktım ordan.

  • fakir fukara babası cem boyner abime açık mektup

    herhangi bir vesile ile cem boyner ağabeyime ulaşacağını tahmin; bunun da ötesinde temenni ettiğim, cehreten huzurlarına sunacağım, tamamen halisane hislerin tezahürü şeklinde vücut bulacak olan, geri kalan ömrümün müreffeh bir şekilde idamesine vesile olması ihtimalinin mevcudiyeti açısından yüksek ehemmiyet arz ettiğini düşündüğüm mektup.

    sevgili cem ağabey,

    yeni tayin olduğu vilayetteki ilk cuma namazında, cemaate kur'an diline olan istidatını sergilemek gayesiyle kameti uzattıkça uzatan işgüzar bir müezzin konumuna düşmemek için, bir an evvel sadete gelmek istiyorum. evet tam da şimdi kameti bitirdim sadete geldim.

    senden para istiyorum cem ağabey. yüzünün ekşidiğini, bezgin bir "öff" çekerek sayfayı kapatmaya yeltendiğini tahmin ediyorum. ne olursun dur. ister çağrıma kulak ver samimiyetimi sına, ister cüretimi tahkir et, eleştir, kına.

    paraya ihtiyacım var güzel abim. 50.000 tl kadar; nazarımda büyük, nazarında cüzi bir miktar olan 50.000 tl'yi şu naçar kardeşine hibe edersen eğer; genç ömrümün geri kalan kısmını huzur ve refah içinde sürdüreceğim.

    allah'a şükür onulmaz bir hastalığım da yok, soluğu gölgemde, namlusu ensemde cezzar bir alacaklım da. ama mutsuzum güzel ağabeyim umarım beni anlıyorsundur, mutsuzum. bu paraya ihtiyacım var.

    evet belki de dünyalar tatlısı oğlun murat'ın sünnet merasiminde performans sergileyen orkestranın nefesli saz icracılarına ödediğin ücret olan, belki hayırlı uzun ömürler dilediğim biricik kızın emine'nin nikah töreninin akabinde cunda boğazındaki malikanende gerçekleşen düğünde 10 dakikada tüketilen içkinin maddi değerine tekabül eden, belki sanat yaşamında muvaffakiyetler dilediğim kabiliyetli kızın elif'in anlık hevesle satın alıp bir kenara attığı, 8 senedir kimselerin haber alamadığı el kamerasının fiyatına karşılık gelen, belki asalet timsali eşin, başarılı iş kadını ümit hanım'ın milano caddelerinde elleri cebinde ıslık çala çala vitrinlere bakınırken bir moda evinin ikinci katında gözünün iliştiği haki yeşil bir döpiyese verdiği para olan 50.000 tl; benim geri kalan, tahmini 40 yılımı rahat geçirmemi sağlayacak olan para.

    sakın yanlış anlama güzel ağabeyim. sen, kızların, eşin bunları yaptın, yaptınız demiyorum. kaldı ki yapmış olsan, olsanız dahi tenkit edecek cüreti de kendimde görmüyorum, tenkite mütehattim bir durum olduğu kanısını da taşımıyorum. sadece görkemli dünyanızda bir çırpıda dudaklarınızın ucundan, ellerinizin arasından savurabildiğiniz meblağlar bazı insanların bir ömür boyu merzuk olmalarına vesile olabiliyor ve ben de bu insanlardan biriyim. ne kadar acınası bir durum değil mi?

    bana para vermeni istiyorum ağabey. lakin sana muhtaç olmam asla bazı şeyleri kabulleneceğim, görmezden geleceğim anlamına da gelmiyor. darılmaca gücenmece yok. 2 milyar dolarlık bir servete sahipsin. dünyada hiçbir fiziksel ve zihinsel emeğin karşılığı 2 milyar dolar olamaz ya. ben buna ikna olamam. sana çaldın, çırptın, yetimin rızkına çöktün, garip gurebanın hakkına girdin demiyorum. sümme haşa. eyvallah ettik. "düzen bu" dedik. "bu adamın yaptığı işlerin hacmine mukabil kazandığı paranın bu olması gerek." dedi bize bu çark. biz de; "başımızla beraber" dedik. ama mazur gör ağabey, bu kadar çok paranın olması ve benim bu paranın 1/120.000'ine muhtaç olmam kanıma dokunuyor.

    hani az önce dedim ya: "dünyada hiçbir emeğin karşılığı 2 milyar dolar olamaz." diye. bana kızdın mı ağabey, ne olur kızma. çünkü kızarsan bana para vermeyebilirsin. yani o kadar da iddialı değilim. "o kadar insana ekmek yediriyoz, bizim firmalarımızda çalışan insanların toplamı kaç aile doyuruyor?" falan dersen, biraz da iktisadi terimlerle kafamı bulandırırsan kolayca inanır ve sana hak verebilirim. ama ne bileyim abi? çok paran var ya.

    cem ağabey. saçmaladığımı falan düşünmüyorsun umarım. ben çok ciddiyim. bana 50.000 tl vermen lazım abi. yav ne olur versen? hayır ne olur ya? hesabından 50.000 tl eksilse müflis mi olacaksın? yoo. ama benim hesabıma 50.000 tl eklense ben ihya oluyorum. eee? hadi ya. demek ki çok lazım anla işte. herkesten farklı ol sen ya. " çoloş do omoğonlo kozon" demeyin bi kere de. olmuyor işte. çalışıp emeğimle kazanıyorum zaten ama afedersin götüm götüm geçiniyorum. ama şöyle bi toplu 50.000 tl gelse de işleri bi yoluna koysam, ondan sonra sular seller.

    cem ağabey, okuyorsun değil mi? içinden; "her isteyene para verseydik, ne bizde para kalırdı, ne isteyenin ardı kesilirdi." diyorsun galiba. sakın deme bak şu lafı. deme ya. bi kere de demeyin. bi kere de; "abi 50.000 lazım." diyene, "ayıpsın karşim 50.000 köpeğin olsun." deyin, çıkarın verin ya. tamam herkese vermiyorsunuz da bana verin mesela. yani bi kereliğine bende bozun şu geleneğinizi ne olacak? "sende bozarsak herkese bozmamız lazım." diyeceksin değil mi? herkes öyle diyor abi. yüzünde vicdan ve merhamet denen insanı insan yapan hasletler namına zerre-i miskal delalet olmayan, iş hayatında duygularına yer vermemek ilkesini şiar edinmiş kodaman tipler bunu söyler eyvallah derim de, sen söyleme abi. sen klişelerde boğulacak adam değilsin ya. hem duygularına yer verebilirsin, bu iş hayatı sayılmaz ki. şirket kasasından falan istemiyorum, bizzat kendi kişisel hesabından ver ya. "her isteyene verseydik." lafa bak. her isteyene verilmez zaten ben de biliyorum. her isteyenden her isteyene fark var. ben her isteyen değilim abi. valla. bak ben samimiyim. kumar mumar bilmem, zinakar değilim, içkinin kokusuna istifra ederim. öyle çakal, mezarcı, kolpacı, tehlikeli bi tip sanma beni. kendimce bi hesabım var, 50.000 tl olmayınca yürümüyor abi, olmuyor dümen dönmüyor. bana ver ya. herkes gibi değilim işte kabul et. kaç kişi sana yazdı bu şekilde? demek ki benim bi farkım var. isteme biçimim farklı belki.

    şu an ne hayal ediyorum biliyor musun cem ağabey? bu başlığı okuyormuşsun. ekşi sözlükte de hesabın varmış, hayal bu ya. elinde: "hesap numaranı yolla bakalım delikanlı." yazılı bir kağıt tuttuğun fotoğrafını hiziresim.com'a yükleyip, şakkadanak 2. entrye yapıştırıyormuşsun. dünyalar benim olurdu.

    senden, geri ödenmemek üzere 50.000 tl istiyorum cem ağabey. izanları narkozlu, vicdanları nasırlı, nursuz, ceberrut kodamanlardan farklı olduğunu göster.

    120.000 adet 50.000 türk liran var. 1 adetini bana verirsen 119.000 adet 50.000 türk liran kalacak. inandın değil mi? kabul et bi an için faka bastın. olaya bakar mısın? resmen bir tanesini bana verdiğinde 119.000 adet değil 119.999 adet 50.000 türk liran kalıyor. değmez be abi? yani bu kadar konuştuğuma değmez. salla gitsin ya. ne olucak?

    cem ağabey. mektubumu bitirmek istiyorum ama bi yandan da korkuyorum. ya ikna olmadıysan diye. şimdi nasıl yapalım abi? ben biraz daha yazayım mı yoksa kanına girebildim mi? şimdi sen çok zenginsin. zenginlerin hislerine tesir etmek için özel ritüeller, ikna seansları falan mı oluyor bilmiyorum ki.

    cem ağabey bu mektup bi şekilde sana ulaşırsa bil ki; gül geç diye yazmadım ha. sakın; "hahahaha bak şu hergelenin yazdıklarına" deyip çarpıya basma. para lazım ağabey para.

    sağlıcakla kal.

    not: abi ille de; "para mara veremem ben kimseye" diyorsan, bari iş ver. çok sıkıcı bi işim var. 3.000 lira maaşla 16 saat çalışırım. ne iş yaparım bilmiyorum ama, güzel reklam metni/senaryosu falan yazabilirim gibime geliyor. ya da ne bileyim hiç olmadı boyner'in twitter hesabını kullanayım. abi sakın para vermek gibi bir niyetin hasıl olduysa bu notu yazdım diye vazgeçme. hem para hem iş de olur.

    edit: abi nasıl iletişime geçeceğimizi dair bilgi paylaşımında bulunmayı unutmuşum. bana ulaşmak için nickimi google'da arat ilk çıkan twitter hesabı benimdir ordan paslaşırız.

  • babanın osurması ile evde bayram havası esmesi

    biz akşam oturuyoz kanal 7'de elif var. onu izliyoz mesela. annem üzülüyor, ben de duygulanıyorum bazı sahnelerde. babam önden bi pırtlıyo. 21 numara tığı var annemin, havlu kenarı örüyo, onu babamın poposuna batırır gibi yapıyo şakacıktan. sonra şımarıyo babam. patara puturu salıyo osuruğu, hepimiz basıyoruz kahkahayı. ev şenleniyo. ben de babamdan arka alıp evin maskotu oliym diye osurmaya çalışıyorum belki annemle babam bana da güler diye düşünüyom ama kardeşim ibnesi hemen rol çalıyo, istediği zaman geğirebiliyo o. hıp hıp hıp diye havayı çekiyo içine guuuuurr diye basıyor geğiriği annemle babam çok gülüyolar ben de gülüyomuş gibi yapıyom ama içim kan ağlıyo, avcumu koltukaltıma dayayıp pırt pırt sesi çıkarmaya çalışıyom ama iş işten geçmiş oluyo. alkışın da kahkahanın da hasını kardeşim ibnesi topluyo. benim moralim bozuluyo ama kimsenin umrunda olmuyo.