samamama3
profili

  • 4 defa ehliyet sınavından kalmak

    çok sık yaşanıyor. eşim ile birkaç defa sınava gittim. ehliyet sınavına giren kişileri olumsuz etkileyen birçok faktör olduğunu gözlemledim:
    1- parkur sorun yaratabiliyor. yer yer yol çalışması sebebiyle tek şeride düşmüş sınav parkuru gördü bu gözler. bir sürücü adayı tabii ki şartlara uyum sağlayabilmeli fakat bazı sınav yeri rotalarında bu şartın sürekli zorlanması bence adil değil.
    2- milli eğitim bakanlığı personellerinin iletişimdeki hataları. bu konudan muzdarip çok insan var. dan dan konuşan, sürücü adaylarını azarlayan ya da onlara laf sokmaya çalışan tipler var. bunlar arasında cinsiyetçi sayısı da maalesef yüksek. meb personelinden "bugün sınavı geçen kız yok." gibi sözler duyabiliyorsunuz. sürücü adayları zaten gerginken bir de bu personellerin cahilliğine denk gelince adaylar baştan kaybediyor.
    3- eğitim kurumu öğretmenlerinin tekrara düşmesi. bu işi severek yapan pek insan yok gibi. çoğu öğretmen, öğrencilerini bireysel olarak göremiyor, onların eksikliklerine odaklanmak istemiyor. mesela "ahmet var adaylardan, çok iyi, senin gibi stop etmiyor." demişti bana öğretmenim. bu düşünce yapısında çok dangalak var. stop etmemek için yönlendirme yapmak yerine karşılaştırma yoluna gidiyor, adayın kendine güvenini zedeliyor. bu öğretmenlerin dersleri ile sınava girenler pek başarılı olamıyor.
    4- sınav yapısı... paralel park gibi, adayın sürüşünü etkilemeyen bir yeteneği sınava dahil etmek yanlış. bu tip yetenekler zamanla kazanılabilir. ben olsam bunu tamamen kaldırıp "dar alanda manevra" gibi bir adım entegre ederdim. dar sokaklarda sürüş yapacak adaylar için işe yarar bir yetenek kazanımı olurdu. bunun dışında, gece sürüşünü kesinlikle sınava dahil ederdim. bir de simülasyon... tehlikelere karşı refleksleri ölçmek adına elzem bir uygulama. sınavda paralel park veya l park yerine bu yetenekler aransa trafikte daha kaliteli sürücüler olabilirdi.

  • emlak balonu

    devlet eliyle patlatılması gerekiyor acilen. fiyatlar uçmuş! az önce sarı siteye şöyle bir göz attım ve evimizin değerinin bir milyon lirayı bulduğunu fark ettim. belki daha da fazla... böyle bir saçmalık olabilir mi yahu? ay sonunu getirmeye çalışan insanlarız biz, ne milyonluk evi? bu çelişkiyi bir an önce yok etmek gerek.

    edit: mesajlar alıyorum, dolar bazında evin değer kaybetmiştir gibisinden. demek istediğim yanlış anlaşılmış. evimin değerinin artıp artmaması değil konu, ev almanın artık imkansız hale gelmesi. kaçımız çıkarıp bir milyon lira verebilir dandik bir apartman dairesine? insanlar ömürleri boyunca en temel ihtiyaçlarını karşılayıp huzur bulmaya çalışıyor ama artık bu bile mümkün değil. düzgün bir araba altı yüz bin lira, düzgün bir ev bir buçuk milyon lira. sadece şu ikiliye sahip olmak için köpek gibi çalışsak bile sahip olamıyoruz, anlatabiliyor muyum?

    edit 2: girmez olaydım yahu şu entry'i. evet evim 60 bin dolar, 20 bin kuveyt dinarı, sekiz milyar japon yeni. dalga mı geçiyorsunuz anlamıyorum ki... ülkemizde sikko bir apartman dairesinin değeri bir milyon lira olmuş diyorum, bana "ama satılıyor" yazıyorlar. konu mu yahu? bu ülkenin vatandaşlarının büyük bir bölümü ya orta direk ya da ondan da beter. birkaç mirasyedi milyonlarını apartman dairelerine yatırıp değerlerinin yükselmesini bekleyecek diye bu fiyatları kabullenmemi mı bekliyorsunuz? çok beklersiniz! bu her şeyi kabullenen kafanız yüzünden güneş görmeyen eve milyonlar ödüyorsunuz, farkında değil misiniz?

  • türkiye'de sıra kültürünün olmaması

    kürt sorunu ve türban sorunundan sonra üzerinde düşünmesi gereken en önemli sorundur kanımca. biz milletçe sıraya girmeyi bilmiyoruz arkadaş. sıra denen şey bu millet için şark kurnazlığı yeteneğini konuşturabileceği bir ortam, bir yetenek sizsiniz platformu adeta! üstelik bu durum halkın her tabakasında açıkça görülüyor. alt, orta, üst, çapraz ne varsa... bu entyrmde tabaka geçişlerimde yaşadığım sıra kültürü yoksunluğunu örneklerle açıklamaya çalışacağım.

    alt tabaka:
    günlerden bir gün annemin canı kokoreç çekti, ben de çevredeki en yakın kokoreççi olan seyyar bir kokoreççiye gittim. (şu tarz kokoreççilerdendi.) sahibi henüz tükanı açmamıştı ama sandalyeleri diziyordu. kendisine ne zamana işe başlayacağını sordum, ''10 dakikaya başlarım evelallah'' gibisinden bir şeyler dedi. sözüne güvendim ve ''15 dakika sonra geleceğim, bana 3 kokoreç hazırlar mısınız?'' dedim. ''tamam.'' dedi ve eve döndüm. tam 15 dakika sonra geri döndüm ve kokoreçleri sordum. ''siz gelince hazırlayacağım demiştim ya.'' cevabını aldım. yanlış anlamış olma durumunu göze alarak (halbuki yalan atıyordu kendisi, yalancıyı götünden bile tanırım.) sessiz kaldım ve 3 kokoreç için sıramı bekledim. benden önce gelen bir beyefendi 1 köftesini aldı ve sıra bana geldi. sandalyemde masum masum otururkene afedersiniz bir kadın müşteri geldi ve ''1 yarım köfte, 1 çeyrek köfte ve 1 çeyrek kokoreç alabilir miyim?'' dedi. (siparişi alan kişi benden siparişi alan adamın eşiydi.) kokoreççi kadın ile müşteri biraz lafladı, kokoreçten lafı açtılar vs. derken bir baktım müşterinin elinde köfteyle kokoreçin bulunduğu poşet! al işte, sıramı çalmış. ne diyeyim ulan ben buna şimdi? demedim bir şey, sineye çektim. aldı kokosunu gitti. neredeyse yarım saattir bir hiç için beklemiştim. meğer benim kokolar şimdi yapılacakmış. içimden küfrü basarak beklemeye başladım. yaklaşık 25 dakika sonra kokoreçlerim oldu. 3 kokoreç için bir saat boyunca mal gibi oturdum sokak masasında. ne için, 3 tane kokoreç için! içimden ''allah belasını versin böyle işin!'' derken adama ''iyi akşamlar'' deyip uzaklaştım.

    orta tabaka:
    kimliğimi kaybedenlerin muhtardan alınması gereken bir belge vardır, alanlar bilir. işte onu almaya gitmiştim bir gün mıhtara. öğle arasında gittiğim için kapalıydı, banklardan birine oturup bekledim.az sonra başkaları da geldi. 5-6 kişi olmuştuk. ilk önce ben geldiğim için içim rahattı, ilk benim işim halledilecekti. ara bitti, muhtar gelip kapıyı açtı ve bir anda ortalık toz duman oldu. sıçtığımın sırasını kimse takmamıştı yine. herkes koşar adımlarla içeri daldı. en son gelen adam muhtara en çok yaklaşan olduğu için ilk onun işi halledildi. sonra bir kadın geldi, işi uzun olduğu için muhtar ona ''hanımefendi sizin işiniz uzun, isterseniz geçin oturun, arkadaşlara bir bakalım, hallederiz.'' dedi. ama kadın benim gibi pısırık değil ki! sözünü esirgemedi: ''uzunsa uzun, sıra benim değil mi, işimi halledin!'' dedi. muhtarla konuşmasında haklı olan oydu ama hem sıramı kapıp hem de ''sıra benim'' demesi beni çileden çıkarmıştı. tam bir şey diyecektim ki muhtar bir şeyler zırvalayıp kadının işini halletti ve kadın defolup gitti. birkaç kişi daha geçtikten sonra muhtara en yakın kişi artık bendim. tam derdimi anlatacaktım ki arkamdaki kır saçlı lavuk cümleye girdi. içimden ''eee artık yeter amk lan'' diyerekten muhtara ''sıra benim muhtar bey, ben daha önce geldim.'' dedim ve zorla da sıramı geri aldım. tipine sıçtığımın lavuğu geriledi. lanet olasıca kağıdı aldım ve defolup gittim. peki ben hatayı nerede yapmıştım? hatayı ben en başında yaptım... sıramı kapanlara en başından cevabımı vermeliydim. ''beyefendi buraya ilk önce ben geldim, sıranızı bekleyin, şark kurnazlığı yapmayın! aksi takdirde sizi düellloya çağırmak zorunda kalacağım!'' demeliydim. ama demedim, diyemedim. siz siz olun ve tepkinizi ortaya koymaktan çekinmeyin.

    (nispeten) üst tabaka:
    günlerden bir gün kız kardeşimle alışveriş yapmaya gitmiştik. acıkınca bir şeyler yemek için kfc'ye gittik ve sıramızı beklemeye başladık. 3 tane kasadan sadece orta kasada görevli vardı ve o kasada da biz ve önümüzdeki grup vardı. o grup siparişlerini alır almaz sıra bize gelecekti. ama öyle olmadı. çünkü önce sağ kasaya, sonra sol kasaya birer müşteri geldi. bizim önümüzdekiler de tam o anda siparişlerini alıp gittiler. normalde sıra kültürü olan bir insan hemen bizim siparişimizi alırdı ama tabii ki öyle olmadı. görevli sağ kasadakilerin siparişini aldı ve hızlı adımlarla arka tarafa gitti. gelince hemen uyardım. ''sıra bizimdi ama başkasının siparişini aldınız.'' dedim. ''sizinkini de şimdi alacağım.'' deyip gitti, uzun süre gelmedi. onun ardından başka bir görevli geldi ve soldakinin siparişini aldı. bu sefer iyice sinirlendik. ''sıra bizim sıramız, başkasının siparişini neden alıyorsunuz?'' dedik kardeşimle beraber. adamın cevabı şöyle oldu '' şu siparişi alayım, geliyorum.'' bak sen şu piçe, ulan ben sana ne diyorum sen bana ne diyorsun. durumu bilal'e anlatır gibi anlatmaya başladım artık. '' bakın, az önce önümüzde bir grup vardı, yiyeceklerini alıp gittiler. ardından bizim siparişimizi almalıydınız ama sağ kasaya geçildi. sonra sol kasaya geçildi ve uzun süredir burada bekliyoruz.'' dedim. açıkçası o malın ne cevap verdiğini hatırlamıyorum. tek hatırladığım o görevlinin tam bir mal olduğudur.

    evet sevgili yazarlar, gördüğünüz gibi sıra kültürü kazanmamız için daha bir fırın ekmek yememiz gerekiyor, umarım birkaçınız yazımı okuma zahmetine girer de geleceğin şark kurnazları olmaktan kurtulur.

    not: tabakaları mekanların lükslük derecelerine göre ''alt, orta, üst'' olarak nitelendirdim. bu yüzden kfc'yi nispeten üst tabaka olarak belirttim.

    türkiye'de sıranızı kaptırmama rehberi:
    1- sıraya gireceğiniz mekanın dibinden ayrılmayın. gerekirse dakikalar öncesinden mekanın camına ağzınızı dayayın ve arada sırada salya akıtın ki korkup geri çekilsinler.
    2- olur da sıranızı birileri kaparsa kesinlikle susmayın ve tıpkı sıranızı çalanın yaptığı gibi -yırtık dondan çıkar gibi- derdinizi anlatın. sıranızı çalanlarla yüzleşin.
    3- sıra kavgasının çıkacağı ortamlar az çok bellidir. bu ortamlarda kontrolü elinize alın ve daime yanınızda taşıdığınızı not defteriniz ile ortamın sıra makinesi olun. her gelene numarasını verin ve sükuneti sağlayın.
    4- sözünüzü geçirme kaygısı yaşıyorsanız:
    a) erkekseniz zor zamanlar için yanınızda tespih taşıyın. bu sizi daha kararlı ve sert gösterecektir. (kumaş pantolon da ayrı bir hava katar.)
    b) kadınsanız sesinizi solcu kızlar gibi olabildiğince tiz ve yüksek tonlarda kullanın. bu durumda sizden bıkan insanlar sıranızı anında iade ederler.

    teknik destek ve ayrıntılı bilgi için mesaj atabilirsiniz.