Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. ali babacan'ın kürsüde ağlaması

    önemli ekleme: antalya'daki dostlarımızın imkanı var ise: (bkz: babam için lazım olan 0 rh + trombosit)
    hastalığın dili, dini, ırkı, cinsiyeti vs yoktur! yarın hepimizin ihtiyacı olabilir. en azından bu konuda tek yürek olalım.

    akp'nin suyundan içen herkesin aynı mal olduğunu bildiğimiz için şaşırtmayan olay. bunu yapmazsa ayıptır. :)

    vatanını, milletini çok seviyorsa akp döneminde yapılan ihanetleri belgeleri ile ağlayarak açıklar. aynısı kiziroğlu ahmet içinde geçerlidir.

    ekleme: bu girdi yaklaşık 45 dakika içinde çok hızlı bir şekilde 150 fav aldı. babacan'ın danışmanları nabız ölçmek için ekşi sözlük'ü mutlaka takip ediyordur. isteğimiz belli. gerçekleri ortaya dökmeniz. siyasete devam etmek istiyorsanız açık oynayın yoksa kaybolup gideceksiniz. bildiklerinizi açıklayın ki bir şansınız olsun.

    saygılarımla.

    1923 favori sonrası ekleme: basit bir yurttaş, basit bir seçmen olarak yazdığım bu girdi yaklaşık 9 saatte azımsanamayacak sayıda favori almıştır.

    ekşi sözlük platformu'nun yüksek sayıda takipçisi olduğunu ve bu favorilere oranla kat kat fazla destekleyen kişi olacağını hesap edip bu nacizane girdiyi bence önemsemelisiniz.

    bu girdi 2021 favoriye yürürken küçükte olsa kendi çapımda tarihe not düşmeye çalıştım. desteklerini esirgemeyen herkese teşekkür ederim.

    (bkz: #117450350)

  • 2. 29 aralık 2020 aylin sözer cinayeti

    yılların emeği, bilgisi, birikimi bir tane orospu çocuğu tarafından yanıp gitmiştir.

    yazıklar olsun.

    edit: ağız dolusu orospu çocuğu...

  • 3. 28 aralık 2020 lidl almanya kataloğu

    eskiden meyve sebze türkiye’de daha ucuz diye övünürdük şimdi onlar bile bizden daha ucuza alıyor. lan adamlar bizim ürettiğimizi ithal edip üzerine daha ucuza yiyor. yatacak yeriniz yok tüp beyinliler. topunuzun amk.

  • 4. koyu akp'li olup da çok yakınımız olan insanlar

    babam ulan babam. atsan atılmaz satsan satılmaz. 2002'den beri hem de.
    ama güçlü muhalefetim devam ediyor, edecek.
    iyi dileklerinizi esirgemeyin lütfen.

  • 5. para kazanılan en saçma eylem

    porno dergi sayfalarını yaprak yaprak keser, yatılı eğitim gören imam hatip öğrencilerine satardım. 60 sayfalık dergiden sattıgım 2 3 yaprakla bir dergi parası çıkardı. nasıl para kazanıyordum siz düşünün.

  • 6. memura %30 zam yapılsın

    kardeşim kimsenin asgari ücrete yapılan zamma kinlendiği yok! mevcut zamla dahi insanca yaşanabilecek bir ücret değil bu ancak yıllarca okuyan, ailesi ve kendisi maddi zorluklar yaşayan, atanmak için psikolojisi bozulan,yıllarca ailesinin eline bakmak zorunda kalan insanlar bu yaptığımız emeğin bir karşılığı olsun istiyor ki gayet doğal mesela ben okul idarecisiyim niye doktor, mühendis benden fazla kazanıyor demiyorum çünkü benden daha fazla emek vermiş, veriyorlar. mesela okulumda çalışan üç tane işkur çalışanı var. ilkokul mezunu ev hanımları. bir siyasi partiye oy vermek tüm emekleri.kuş uçmaz köylerde zorunlu hizmette falan çalışmadılar. samimi olarak hiç gözüm yok daha fazla kazansınlar ama yıllarca dirsek çürüten bu memleketin iyi kötü okuyan çocukları iş bulamazsa veya düşük ücretlere çalışırsa hiç kimseyi okumaya ikna edemezsin. uzun oldu biliyorum ama geçen yaz çocuğunuz çalışmıyor, ödev yapmıyor diye okula çağırdığım veli “okusa ne olacak, ben okumadım kepçe operatörüyüm senden fazla kazanıyorum” dedi ki haklı.

  • 7. masterchef türkiye

    biri nitrojenle ortam yaratır, diğeri elma şurubuyla bir şeyler yapar ne bileyim kremadan değişik şekiller elde eder ama emir’e ne zaman baksam sahana iki yumurta kırmış onu çırpıyor. koca yürekli reis. yumurtadan güzel şey mi var. kır iki tane yumurta kaşıkları fırlatıp ekmeğimizi banıp yiyelim, en güzeli.

  • 8. serkan inci'nin yakılan kadını suçlu bulması

    kadını mı suçlu buluyor yoksa bazı kadınların hastalıklı insanlarla ilişkilerinin olmasını mı?

    çarpıtmayın.

  • 9. hiçbir meslek anne olmaktan daha önemli değildir

    bitmedi evrimsel olarak başarılı olmak için üremek gerekir geyiğiniz. bu mantığa göre atatürk 9 çocuğuyla branda kaplı çadırda yaşayan ağrılı babadan evrimsel olarak geridedir he? ciddisiniz yani?

    biri de çıkmış demiş ki "okulu hani şu dereceyle bitirenlerdenim, ben de çocuğum olursa işimi bırakırım." benim okulu dereceyle bitirmiş bir kadından beklentim, iş hayatı ve anneliği birlikte sürdürmeye çalışan annelerin yaşam şartlarını nasıl düzenleriz, kreş-bakıcı masraflarını nasıl destekleyebiliriz, bunlara yönelik izlenmesi gereken politikaları konuşmasıydı. çalışan kadın- anne olmuş kadın ayrımını, anne olmak için dış dünyadan elini eteğini çekmek gerektiğini insanlara empoze etmeye çalışan şu ortaçağ kaçkınının asıl derdini kavrayabilmesiydi. maşallah pek bi hayrı dokunmuş o birinciliğin prenses. insanın ödü kopuyor azıcık eğitim emaresi göstereceksin de diploman kırışacak diye. valla aklım çıkıyor.

    evet anne olmak güzeldir, iyidir. çocuk bakmak, onun gelişim evrelerini görmek de hayata dair hoş bir şeydir. buna burun kıvıracak insan yüzde birdir. ama eğitimsiz, işsiz kadın yığınını 'ev hanımı' diye kakalayan ülkemizde, koca eline baktığı için kendisine yapılan hiçbir haksızlığa ses edemeyen, özsaygısını yitirmiş bunca kadının derdini kendi evlatları bile çekiyorken, kimse çıkıp şu açıklamanın yalnızca çocukların sağlığı adına olduğunu savunmasın. türk kızı türk kızı diye kafa sikiyordunuz. türk kızı dediğin ev hanımı olmak için, düğünde beline kırmızı kuşak bağlamak için deliren kız değil miydi size göre? ee bu mantığa göre türk kızı ideal kadın olmuş oluyor. hem evinde oturuyor, hem doğum oranı avrupa kadınından yüksek? karar versenize ne istediğinize. türkiye'de elini sallasan ev hanımına çarpıyor. nerede hani o iyi yetişmiş insanlar? madem evde anneyle birlikte yaşamakla sağlıklı zihin gelişimi sağlanıyor, bunca anksiyete hastası kim, bunca antidepresan kimlere satılıyor? kim bu yere çöp atanlar? madem çok iyi yetiştiriyormuş ya çalışmayan anneler. nerede o medeni insanlar? demek ki neymiş? annelik yalnızca çocuğunun dibinden ayrılmamakla olmuyormuş. cahil bir annenin evde tüm gün car car kafa şişirmesindense çalışan bir annenin mesai arasında telefonla arayıp "seni seviyorum yavrum" demesi daha çok annelik güdüsü barındırıyormuş.

    daha geçen on yıla kadar hayata dair her işi erkek sırtlıyor, kadınlar evde oturup anca çocuk bakıyor diye kadınlardan ekonomiye katılım, iş gücüne katma değer bekleyen milletimiz bu sefer de kadınlara o kadar da çalışmamaları gerektiğini söyler olmuş.

    benim annem bu seneye kadar hiç çalışmadı. 5 kardeşiz. tüm yük babamın sırtındaydı. adam küfür etse, sinirlense stresine veriyorduk. dövse stresine veriyorduk. ne zaman annemle babam birlikte çalışmaya başladı, evimize huzur geldi. babam annemi dinler oldu, annem babamın çektiklerini anlar oldu. bazen babamın cebinde parası yokken eve deli gibi alışveriş yaptırırdı annem. niye? bilmiyor çünkü o paranın nasıl kazanıldığını. e şimdi annem çalışmadığı için bize iyi annelik eder mi oldu, yoksa babamla kol kola çalışınca mı iyi anne oldu?

    burada kadınlar iş hayatında var olmalı diye kendini paralayan eğitimli kadınlara feminazi etiketi yapıştırıp ti'ye alan tipler de sorsan araplara "kadınlara değer vermiyorlar, insan olarak görmüyorlar" vay efendim "eskiden türkler'de kadınlar devlet yönetirken araplar kız çocuklarını gömerdi" diye göğüs kabartır sözüm ona. maşallah hiç araplaşmamışsın ya. bunu bir de en eğitimli olanlar yapıyor he. sen topluma ataerk pompala, sonra niye her yükü erkekler sırtlıyor. kısıtladığın her kadının kendisine katamadığı değer dönüp dolaşıp seni bulur. neden evlenmek bu kadar pahalı, neden kadınlar evlenmeden olmaz diyor diye diye hayata küsersin.

    korkmayın bu kadar hakkınızı savunmaktan ya. merak etmeyin insanlar hakkını savunan birini gördüğünde ona daha da bağlanır, saygı duyar, dikkate değer bulur. "bu insanın bi duruşu var" der, dinlemeliyim der ve böylece sözü dinlenen bi insan olabilirsiniz. omurgasız gibi, elin din şarlatanına kadın meriçlik, erkek fatmalık yaparsanız rüzgar esse sallanan jöle gibi yaşarsınız şu hayatta. böyle kıvamsız, vıcık vıcık. şekil a. kadın değil karı olursunuz. karnından sıpa, sırtından sopa eksik edilmeyen hani. neyse ya öf. banane. okuyan eden de yok sözlükte. bkz verip çıksaydım keşke başlıktan.

    edit: bi de lisans mezunuymuş bu aşırı annelik güdüsü barındıran birinci arkadaş. secde etsenize olum. lisans diyo.

  • 10. 29 aralık 2020 peugeot türkiye rezaleti

    özet: bir peugeot bayisi ile engelli raporu ile ötvsiz araç alımı için anlaştım, araç teslimat süresinin 3 katı gecikip çeşitli yalan ve yanlış bilgilerle oyalandığımı görünce tescil işlemleri ile ilgili hiçbir şey yapılmadığı için iade istedim ama iadeyi 1.5 ayda yapacaklarını söyleyip 171.000 tl paraya konmak istediler. araya genel müdürlük ve polis girince param gönderildi ama şikayetlerimi geri almam için tehdit ve baskı yapmaya başladılar, onlarca telefondan sürekli arayarak telefonumu saatlerce kullanılmaz hale getirdiler ve şimdi de sahte bir iptal evrağı gönderdiler onu imzalamam için baskı yapıyorlar ve imza atmadığım için dava açacaklarını söylüyorlar.

    öncelikle işlem yaptığım bayi özelinde bir problem yaşamıştım bu bayi "peugeot ümraniye can otomotiv" ancak rezaletlerin başlangıcının 4.gününde psa grup tarafından arayıp hukuki olarak şikayetlerimi geri çekmem ve imza atmam konusunda üstü kapalı tehdit edilmeye başlandım. bu yüzden bu rezalet başlığını bu şekilde açıyorum.

    bilmeyenler için ötvsiz araç alımında prosedür şu şekilde işliyor, raporunuzu vergi dairesi inceleyip sahte mi diye göz gezdiriyor, ardından alındığı hastaneye örneğini postayla gönderip arşivden kontrol etmesini istiyor, eğer onay alırsa hastane tekrardan vergi dairesine gönderiyor ve tescil işlemleri başlıyor.

    sade olarak kronolojik şekilde özetlemek gerekirse olaylar aşama aşama şu şekilde gerçekleşti:
    -20 kasım tarihinde peugeot 2008 1.2 allure aracı almak için anlaştık ve 5 bin tl ön ödeme yapıldı, 10 günde aracın teslim edileceği söylendi. aracı almam için engelli kişi tarafından bir dizi kişiye vekalet verilmem gerektiği konusunda bir vekalet taslağı verildi ve bunu noterden hallettirdim.
    -23 kasım tarihinde kalan tüm tutar alındı ve bu sefer maksimum 15 günde teslim edileceği söylendi. vekaleti teslim ettim, satış temsilcisi ümit adındaki şahıs 15 güne araç hallolur, siz boşuna 31 aralığa kadar süreli çıkarmışsınız, uzun bile bu süre dedi.
    -yine 23 kasım tarihinde akşam saatlerine doğru ötvsiz engelli raporu ile araç alımı konusunda işlemler başlanmadan sigorta yapılması gerektiği, eğer sigorta yapılmazsa işlemler başlanmayacağı söylendi. sigortayı yaptırmak için zaman istediğimi söylendiğimde işlemlerin aciliyeti olduğunu söyleyip kart bilgilerimi verirlerse en uygun fiyata halledebileceklerini söylediler. ve bir an boş bulunup uğraşmak istemediğim için verdim. 1200 tl civarında bir sigorta ücreti adı altında kartımdan para kesildi. poliçe istediğimde araç tesliminde verileceği söylendi.
    -8 aralık tarihinde aracımın geldiğini tüm işlemlerin bittiği ve rapor onaylandığını, 10 aralıkta teslim alacağım, 10 aralık sabah aranmam söylendi. tamam dedim, kiralık aracımı sonlandırdım, 10 aralık sabahı ilgili kişiyi aradım ve pardon bir yanlışlık olmuş müşteriler karışmış, sizin aracınız da onay aldı ama daha plaka işlemlerini bekliyoruz birkaç güne çıkar denildi. o gün yaptığım tüm işlerim iptal oldu ve araçsız kaldım.
    -18 aralık tarihinde ilgili şahsın sürekli farklı bilgiler vermesi üzerine ümraniye nakil vasıtalar vergi dairesine gidip raporumun durumunu sormak istediğimde belge teslim tarihim soruldu, 23 kasım olduğunu söyleyince 3 aralık evraklarına başladıklarını, 23 kasımda eğer teslim edilmiş olsaydı onay aşamasında olacağını söylediler.
    -21 aralık tarihine kadar bugün gelecek yarın onaylanacak, henüz onaylanmamış vergi dairesi tarafından gibi her seferinde farklı yalan yanlış bilgiler gelmeye devam edince, ayrıca çeşitli kişilerden ve aracın facebook grubundan gördüğüm kadarıyla sigorta araç tescili esnasında yapıldığı bilgisini alınca satış temsilcisine eğer bu hafta sonuna kadar olmazsa mecburen iptalini isteyeceğimi çünkü vekalet süresinin bittiğini ve işlem yapamayacağımızı, noterde tekrar vekalet çıkarmanın %90 engelli biri için şuan virüs durumlarının da havaların soğuk olmasının da etkisiyle riskli olduğunu kibar ve düzgün bir dille bildirdim.
    -24 aralıkta raporun alındığı hastanenin gerekli birimini arayıp onlara onay için bizim raporun gelip gelmediğini sordum, ancak raporun oraya gelmediğini, o gün gelse bile arşivden araştırılıp onaylanmasının yaklaşık 10 günü bulacağını ve yıl başını geçeceğini söylediler. bende buna dayanarak bayiyi aradım ve durumu kibarca açıklayıp iptal etmek istediğimi söyledim, ardından satış temsilcisi "ücret iadesinin 1-1.5 ayı bulabileceğini, aracın vergilerinin yatırıldığı ve bu yüzden onlar iade edilmeden paramı veremeyeceklerini söylediler. ben de tescil veya vergi ödemesi ile ilgili herhangi bir evrak paylaşırlarsa bekleyebileceğimi söyledim, çünkü aracın zaten ötv ödemesi yok ve tescil işlemlerini başlatılamadığı için kdv ödemesinin yapılmadığını biliyordum. göndereceğim dedi ama herhangi bir belge göndermedi. konuşmanın içerisinde beni vazgeçirmeye çalışınca 1 aydır herhangi bir doğru bilgi vermediğini, sigorta işleminin zorunlu olmadığını, araç geldi diyerek yalan söylediği ve işlerimi aksattığını, bir özür bile dilemediğini bu tutumunun çok ayıp ve ticaret ahlakına uymadığını, 1 günde yapılan ödemenin 1.5 ayda iadesinin nasıl yapılacağını merak ettiğimi söyledim. bana hakaret mi ettim size ne bu tavır tarzında bir cevap verince bu nasıl bir tavır siz ban lütuf mu sunuyorsunuz ne oluyor size deyince siz görürsünüz, tüm konuşmalar kaydediliyor diye konuşmanın en sonunda hukuka aykırı biçimde suç oluşturabilecek şekilde konuşmanın kayıt edildiğini söyledi. ben de bunun bu şekilde kaydetmesinin suç olduğunu, ancak yine de konuşmamda bir problem olmadığı için istediğini yapabileceğini söyledim. ardından peugeot genel müdürlüğüne şikayette bulundum, ilgili aracın facebook gruplarında olayı açıklayan bir yazı yazdım, noterden para iadesi ile ilgili bir ihtarname çektirdim ve olayla alakalı karakolda şikayette bulundum. ilgili şikayetlerden yaklaşık 2-3 saat sonra bayiden yetkili bir kişi arayıp iadenin bugün gerçekleşeceğini ancak şikayetlerimi geri almam gerektiğini söyledi. ben de iadem gerçekleşince bu konuyu düşünebileceğimi ancak yaşadığım mağduriyetin iademle sınırlı kalmadığını söyledim. ilgili kişi facebook gruplarında parama el konuldu yazmışsınız, isterseniz o toplara hiç girmeyin başınız belaya girmesin diyerek beni üstü kapalı tehdit etti. ben de elinden geleni yapabileceğini söyledim. birkaç saat sonra paramı hesaba gönderdiler. ardından bayiden aynı kişi arayıp bayiye acilen gelip evrak imzalamam gerektiğini söyledi. ben de gelemeyeceğimi, müsait olmadığımı, evrakları mail olarak atabileceklerini, imzalayıp kurye ile gönderebileceğimi söyledim.
    -25 aralık tarihinde hastanede kronik bir hastalığım nedeniyle tahlillerimi yaptırırken yaklaşık 5-10 farklı numaradan ardı ardına whatsapp, sms ve arama yoluyla telefonumu kullanılmaz hale getirene kadar şikayetimi silmem gerektiğini söyleyen şeyler yazıldı. hiç birine cevap vermeyip engellediğim halde birini engelliyorum, hastane içindeyim aileme haber vermem gerekiyor ablamı arayacağım başka bir numara arıyor onu kapatıyorum arama yapamadan başka biri daha arıyor. aradıkları bir numaraya sms göndererek mail dışında kendileri ile görüşmeyeceğimi aramaları kesmelerini söyledim ve mail adresimi tekrar ilettim, belgeler ile ilgili bir gün önce mail attığımı ve ona cevap vermeleri gerektiğini söyledim. akşam eve gidince peugeot genel müdürü ibrahim anaç'a twitter üzerinden bir yazı yazdım ve bu durumdan bıktığımı ilettim. ardından akşam 6 gibi bana günler sonunda bir özür maili ve imzalamam için 2 sayfa evrak gönderdiler, evrağı imzalayınca başka bir şey kalmadığını ve evrağı imzalamamla birlikte engelli raporu ve vekaletin bana kargolanacağını söylediler. evrağı açtığımda ise araca fatura kesilmediğini, aracın özelliklerinden dolayı benim satın almaktan vazgeçtiğimi belirten bir belge olduğunu gördüm (24 aralık tarihinde 171.000 tl aldıkları ödemeye istinaden yaklaşık 168.000 liralık bir fatura kesip göndermişlerdi). avukat arkadaşlarıma danışmam sonucunda böyle sahte bir belgeye imza atmam durumunda ileride bir sorun çıktığında benim de başımın yanacağını söyledikleri için belgeyi imzalayıp göndermedim ve bayiye evraklarımın kişisel veri olduğunu, kvkk'na göre bana göndermelerinin herhangi bir şarta tabii olmadığını belirttim. ardından birkaç saat sonra psa grup genel müdürlükten bir şahıs beni arayıp bayinin benim hakkımda hukuki yollara başvuracağını, benim de öyle yaptığını düşündüğü için bayi ile aramızı bulmak istediğini, şikayetlerimden vazgeçmem gerektiğini, müşteri olarak davalık olursak sorun yaşamamı istemediklerini söyledi. ben de üstü kapalı tehditle hukuki haklarımdan vazgeçme taleplerinin gereksiz olduğunu söyledim. ilgili şahıs beni yargılar gibi bayi ile sorununuz nedir diye sordu, ben de yargıç veya savcı iseniz hesap vereyim yoksa bilgi vereyim olarak cevap verdim. şahıs biraz daha alttan alarak belgeyi neden imzalamadığımı sorunca belgede geçen ibarelerin yalan olduğunu, satış temsilcisinin bize ısrarla fatura ve vergi ödemesi yapıldığı için bedel iadesinin gecikeceğini söylediğini, bende fatura bulunduğunu ancak bu belgede fatura almadığıma ve kesilmediğine dair imzamı almaya çalıştıklarını söyledim. belgeyi inceleyip incelemediğimi sorduğumda belgeyi görmediğini söyledi, ben de o zaman beni neden aradığını sordum. bayiden belgeleri talep edip incelemesi gerektiğini, benim bu saatten sonra hukuki olarak hiçbir hakkımdan vazgeçmeyeceğimi, yaşadığım bu rezil durumun üstüne suçlayıcı ve tehdiktar olarak üstünün kapatılmasına müsaade edilmeyeceğini söyledim. ilgili şahıs bana 29 aralık tarihinde bayi ile ilgili tekrar arayıp bilgi vereceğini söyledi.

    benim hayatımda yaşadığım en büyük ve en saçma rezillik. şu ana kadar bir sürü problem yaşadım ama sözlükte başlık açmaya gerek duymadım.

    hukuki olarak desteğinize ihtiyacım var. avukat arkadaşlardan yardım rica ediyorum, zaten şuan bir avukat arkadaşla beraber konuyu yürüyoruz ama tecrübeli arkadaşların bilgisine ve ücretli/ücretsiz danışmanlığına ihtiyacımız var. teşekkürler sözlük.

    edit: bir arkadaş peugeot değil bayi rezaleti demiş, doğru ancak bu güne kadar öyleydi. bugün psa grup tarafından aranıp üstü kapalı tehdidim sonucunda artık bir peugeot türkiye rezaletine dönüştü. yine de moderasyon gerekirse başlığı “29 aralık 2020 peugeot can otomotiv rezaleti” olarak düzeltebilir. genel müdürlük bu durumda bayiye gerekli uyarı ve yaptırımları uygulayıp sorun çözemiyor ve evrakta sahtecilik gibi suçlara rağmen müşteriyi üstü kapalı tehdit ediyorsa şahsi kanaatim peugeot türkiye rezaletidir artık.

    edit2: arkadaşlar gece gece o kadar olay karıştı ki bazı detayları atladığımı yazar arkadaşlar fark edip uyardı sağ olsun, müsait olunca ekleyeceğim tekrar onları. ayrıca haliyle o kadar suistimal olunca engelli kişi kim diye sormuşlar, babam, behçet hastası, bir dizi kronik hastalığı(kalp, tansiyon, diyabet), görme ve kısmi omurilik engeli de var. ayda birkaç haftamız hastanede geçiyor ki aynı hastalığın belirtileri birkaç aydır bende de başladı ve tedaviye başladık. yıllardır bu hak olduğunu biliyoruz ama kişisel aracımı kullandım, kendime yediremedim almayı. şuan maddi durumlar iyice kötüye gidince borç falan bir şekilde aldık. bu durumu suistimal edenler biter inşallah ne diyelim.

    edit3: arkadaşlar hepinize ne kadar teşekkür etsem az. dün resmen umursamaz tehditle konuşan müşteri temsilcisi yetkili bugün aramasında öyle bir yumuşadı ki. araç teklif ettiler ama fiyatlar aynı, 1 yıllık bakım hediye edelim falan gibi tekliflerde bulundular. evrakta sehven yanlışlık yapıldığını iddia ettiler, yeni evrak gönderip imza istediler. onda tüm bilgiler doğruydu. istersem yeni araç alırsam ücretsiz istediğim yere lojistikle getireceklerini söylediler. tam iyi bari yumuşadılar araç almasam da diyecektim de arkadaş yine başladı marka hakları yazılarınız sosyal medya paylaşımlarınız vs vs. anlaşamayacağımızı anladık. avukat yazar bir arkadaş şuan yardımcı oluyor, baştan sonra tüm süreci savcılık takip edecek bundan sonra. gerekli belgeyi de kendilerine yolladım. bundan sonra bir kişi dahi psa ya da bayi adına ararsa soluğu karakolda alacağım. tüm hukuki süreci burada paylaşacağım kaygınız olmasın. bana ücretsiz araç da verseler zaten şikayetimi silmek gibi bir durum söz konusu değildi. tüm destekleriniz için teşekkür ederim ekşi halkı, iyi ki varsınız!

    ayrıca bayinin yaşattığı bu mağduriyetten dolayı maddi ve manevi tazminat talebim olumlu sonuçlarınsa tüm tutarı buradan yazar arkadaşlarla beraber ihtiyacı olan kişilere dağıtacağıma söz veriyorum!

  • 11. 28 aralık 2020 anonymous'un erdoğan tweet'i

    amına koyduklarım kılıçdaroğlu çıkıp kanıtlar ile para çalıyorlar dedi ne oldu?
    kılışdaroolunda liderlik vasfı yok dediniz.
    götüne koyduğumun ikiyüzlüleleri.

  • 12. 29 aralık 2020 volkswagen türkiye'nin feshi

    feshetmemistir, fabrika kurma gorevinden affini istemistir.

  • 13. anadolu lisesi almancası

    zayıf/ şişman ayrımını sınıftan zayıf ve kilolu bir kız seçerek dunne kuh/fette kuh şeklinde anlatmayı tercih eden bir ayı oğlu ayı tarafından ögrendigim alamanca.
    yoğun mesajlar üstüne edit: fette kuh ben değildim arkadaşlar.

  • 14. ahmet hakan'ın en güvenilir 6. gazeteci seçilmesi

    ilk beşte olsam utanırdım. sıçarım böyle ankete.

  • 15. polise şov yapıyorsun demek

    ortamda ses ya da görüntü kaydedici bir cihaz olması durumunda doğuracağı sonuçlarla, ortamda ses ya da görüntü kaydedici bir cihaz olmaması durumunda doğuracağı sonuçlar apayrıdır.

    memurların kameralar ve mikrofonlar önündeki sükunetlerine güvenen aldanır.

  • 16. sma hastası ayaz bebeğin 5 ayı kalması

    sokağa çıkma yasaklarında 8 günde 40 bin kişiye ceza kesilmiş. kişi başı 3 bin küsur lira kesildiğini düşünürsek en az 130 milyon türk lirası toplanmış oluyor. bu da yaklaşık 20 milyon dolar gibi bir para yapılıyor. keşke vijdan sahibi bir devlet adamı çıksa da pandemi sürecinde kesilen cezaları sma lı bebeklerimiz için harcayacağız dese. keşke bir günlük bile olsa dünya güzel bir yer olsa. keşke bebekler hep gülse, yaşasa, anneler ağlamasa...

  • 17. babam için lazım olan 0 rh + trombosit

    her gün üç dört ünite gereken trombosit türüdür.

    4 aralık cuma günü babam dükkanımızda biraz yağmur yemişti. 5 aralık cumartesi günü ateşlendi. yağmurdan mı yoksa covid mi acaba diye endişelendik. ateşi bir kaç saat geçmeyince pandemi hastanesine götüreyim, test yapsınlar dedim. götürürken de ateşi yoktu artık. ki orada ölçtüklerinde de 36,3 çıkmıştı. test yaptılar gene de, pozitif çıkarsa 24 saat içinde ararız dediler ama aramadılar. e nabız'dan da baktığımızda negatif çıkmış zaten.

    6 aralık pazar sabahı hiç bir şeyi yoktu. gece 1:30'a doğru ağzının üçünde üç nokta şeklinde kan birikmesi oldu, sabah 4:30'da annem beni aradı, babanı bir acile götür diye. o noktalar büyüyüp birleşmişler. en yakın hastanenin aciline gittik. trombosit oranı çok düşük çıktı. biz de hematoloji yok, tıp fakültesine gitmeniz lazım dediler. tıp fakültesine gittik. bir çok test için kan ve idrar örneği aldılar, ayrıca biyopsi de yaptılar. biyopsi temiz çıktı allahtan. bi kortizon hapı verdiler. dört gün kullanıp, kontrole gelin dediler. dört gün sonra 10 aralık'ta kontrole gittiğimizde hap istediğimiz seviyeye çıkaramıyor. size yatış vereceğiz dediler. bu arada tomogrofisinde ciğerlerinde bir benek gördüler. ve hastane prosedürü olarak covid şüphesi olabilir diyerek pandemi kısmına aldılar.

    burada iki kere daha test yaptılar. negatif çıktı. en son bir tomografi daha çekip, ciğerlerindeki beneklerin ıtp'ye bağlı kanamadan olduğuna karar verdiler ve hematoloji servisine geri aldılar. ancak zaten midesinde/bağırsağında kanama vardı. ciğerinde de başladı. burda da iki gün içinde arttı, yoğun bakıma aldılar, solunum makinesine bağlayıp uyuttular. beş gündür aynı. durumu kritik. ancak trombosit üretmiyor vücudu bir türlü. ıvıc, revolade hiç birine vücudu yanıt vermiyor. 5 gündür kemoterapik bir ilaca başladılar. onun da etki süresi 2 haftaymış. 2 hafta daha dayanabilecek mi bunu bilemiyoruz.

    14 aralıktan beri her gün trombosit ayarlıyorum. kemoterapik ilaç işe yarayacaksa bile, etkisini göstermesine daha 9 gün var. çevremde insan bitiyor artık. ne yapacağımı bilemiyorum. 0 rh pozitif dışında kabul edilmiyor. ki getirdiğim kişinin de kan değerleri uygun çıkmalı, enfeksiyonel değeri olmamalı, damarları ince olmamalı ve benzeri bir sürü şart da var.

    trombositi bir gün bulamazsam, ciğerlerindeki kanamadan dolayı, kendi kanında boğulacak.. bu itp ne kadar illet bir hastalık ise, tıp dünyası sebebini bilmiyor. hastane bizden her sabah 3 yada 4 ünite istiyor. ancak trombosit bekletilebilen veya yedeklenebilen bir şey değil. ben üç ünite ayarladığımda, eğer dördüncü bir kişi benden habersiz giderse tıp fakültesinin kan bankası istenen bulunmuş, gerek yok diyor. o yüzden liste oluşturuyorum. sıradan çağırıyorum.

    antalya merkezde yaşayan, 0 rh pozitifim diyen, bağış yapabilirim diyen suserlar, bana yardım ederseniz sevinirim. bana ulaşabilirsiniz mesaj kutum açık. çünkü gerçekten yoruluyorum, gerçekten babamı kaybetmekten korkuyorum. 34 yaşında adamım, zaten ailenin her işini ben yapıyordum, ama babamın varlığını hissetmek ayrı bir şey. hayatımda ilk kez yardım istiyorum.

    edit: son bir ayda kan bağışı yapılmamış olması lazım trombosit bağışı için.

    edit2: bir kişi buldum bile. umarım devamı gelir.

    edit3: hastahaneden durum bildirir raporum var. bundan dolayı sokağa çıkma yasağı saatlerinde sizi evinizden alıp, işlem bittikten sonra evinize bırakabiliyorum.

    edit4: çaylakalara mesaj kutum kapalıymış. açtım. ayrıca bana şu facebook profilinden de ulaşabilirsiniz.

    edit5: başka platformlarda paylaşmak isteyenler şu yazıyı paylaşabilirler: "babam ibrahim ceyhan akdeniz üni tıp fakültesinde yatmaktadır. her gün 3-4 ünite 0 rh pozitif trombosite ihtiyacımız oluyor. trombosit bekletilemeyen ve yedeklenemeyen bir şey olduğundan iletişim numarasıyla konuşmadan gitmeyin. liste oluşturuyorum, müsait olduğunuz gün ve saat belirleyerek sizi çağırıyorum. ismim gujan ceyhan. numaran 0531 798 96 21 "

  • 18. evlenmeyin diyen evli insan

    bakın mutlu evliliğin tek bir sırrı vardır. evde kadının sözü geçecek. onun dışındaki her evlilik huzursuzdur. kadın mutsuz olduğu an evin huzuru kalmaz. susarak bile evde soğuk rüzgarlar estirir. erkek gibi değildir. herhangi bir mevzuyu günlerce haftalarca hatta aylarca uzatır. ama erkek birkaç saatte bile olayı unutur, siniri falan kalmaz.

    evlenecek erkekler şunu düşünecek. hanımın sözünden çıkmadan yaşayabilir miyim yaşayamaz miyim. yok yaşayamam diyorsan, bil ki o evlilik izdirap olacak ya da boşanmaya gidecek.

    ama hanımkoylu erkekler öyle mi? hepsi mutlu, hepsi sevgi pıtırcığı.

  • 19. 28 aralık 2020 beşiktaş'ın sivaspor'a attığı gol

    bu ne bilimsizliktir lan.
    mevcut acilarin hic birinden topun tamamen cikip cikmadigi anlasilmiyor.
    yan hakemin devam kararini esas aldilar karismadilar bu kadar basit lan nr tatava yaptiniz ak.

  • 20. sadece 3 meyve seçme şansı olunsa seçilecekler

    silerler böyle anketi. kimse beni üç meyveyle sınırlandıramaz.

  • 21. güzel maaş dendiğinde akla gelen minimum maaş

    4800 lira güzel maaş bence. hiç görmedim öyle maaş ama kulağa hoş geliyor, dolu dolu geliyor dört bin sekiz yüz...ohh!

  • 22. 2021 gelir vergisi dilimleri

    ülkedeki vergi bilinci hakkında ilgi çekmemesi ile ipucu veren başlık. bütün iş yeri, esnaf, kurumlar pandemi desteği alırken bunların yükü yine bordrolu çalışana bindirilmiştir. ilk dilim için 2020 yılında %20+ artan dilim 2021 yılında %9 artmıştır. bilmeyen arkadaşlar için özeti 2020 yılında 22.000 tl ye kadar olan kazancın %15 vergilenirken bu sene 24.000 tl ye kadar olan kazancın %15 vergilenecek demektir.bu tutar 2019 yılında 18.000 tl idi. bu ülkenin eşeği kdv ötv gelir vergisi sgksı diyerek kazancının %70ini vergiye veren bordrolu çalışandır.

  • 23. fake hesap açarak sevgilisini sınayan kadın

    sırf sevgilim beni deniyor sanıp kaç tane kadını sert bir şekilde geri çevirmişliğim var. çok sonra anladım aslında hepsinin gerçek kadınlar olduğunu..

  • 24. asgari ücretliye %21 memura %3 zam vermek

    şurada anlattıklarımı okuyunuz vaktiniz varsa.

    okudunuz mu? tamam. dönelim günümüze.

    o girimde de bahsettiğim gibi zaten bu adam bu şekilde 18 yıl ülke yönetti.

    ülkenin %70'i istiyor ki eğitimsiz olayım, bütün gün yan gelip yatayım, eğitime kafa patlatan, dil öğrenen, kendini mesleğinde geliştiren adamıyla aynı maaşı alayım. zaten bunu yaptığı için patates, makarna, çorbayla karın doyurup yine de oy attılar. sırf eğitimli kesimin alım gücü düşüyor diye bu partiye oy attılar. yeni mi gözünüz açıldı? buraya da damlamışlar "memur zaten çalışmıyor" oh iyi olmuş diye nefret kusmaya. bu adamlar kendileriyle aynı maaşı alınca kendileriyle aynı seviyede olacaklarını sanıyorlar bu insanların ama öyle bir şey yok. ben memur değilim, ama memurların büyük kısmının çalışarak canının çıktığını biliyorum. mesela babam 1 hafta hastanede yattı, hemşireler 1 tanesi hariç çok iyi davrandı babama, işlerini çok iyi yaptılar. çalışmayanların kimin torpiliyle gelip, o torpile güvenerek çalışmadıklarını biliyorum. x belediyesinde bir tanıdığım kimseye iş yaptıramadığını, üstüne beni belediye başkanı aldırdı, beni x vekil aldırdı git ona söyle diye cevap verdiklerini söylemişti.

    bu partinin 1 numaralı amacı orta direği bitirmekti. bitirdi de. vasıfsız, heceleyerek okuyan, kendi dilini doğru düzgün konuşamayan, hayatında 1 tane kitap okumamış ama her bir haltı bildiğini sanan adamlarla aynı paraları alır olduk.

    üniversiteden gelince okulu beğenmediğimden yapabileceğim iş ararken tv kanalı işi geldi. o ara eleman bulamamışlar şansıma ben başvurunca beni aldılar. size şöyle söyleyeyim. kameranın altındaki tripodun su terazisinin ne olduğunu bilmiyordum işe başladığımda.

    tv kanalındayım diye işi de sevdim. kendimi geliştirdim. yayın makinesini öğrendim. montaj, seslendirme yapabiliyordum. bir tv kanalını teknik bir aksilik olmadığı sürece idare edebiliyordum ki zaten gece kanalda tek kendim oluyordum. bunun üstüne dilimi geliştirdim (şimdi geri gitti.) c1 seviyesine kadar çıkardım kendimi.

    sonuç? asgari ücrete devam. bana işi öğreten ve benden 5 kat daha fazla şey bilen abimiz benden 150 lira fazla para alıyor benden 2 saat fazla çalışıyordu. çalışma şartları kötü. vardiya var. şimdi daha vasıfsız bir işte çalışıyorum. kafam rahat. o kadar strese girdim, asgari ücret, 6 oldu mu işi bırakıyorum şimdi yine asgari ücret. niye geliştirsin bu ülkenin genci kendini? şu yüzden geliştirsin.

    bu ülkenin asıl sorunu asalak gibi yaşamak isteyen %70'lik kesimdir. demokrasilerde çoğunluğun sesi çıkar. demokrasi boktan bir sistemdir.

    şu an kör topal yazılım öğrenmeye çalışıyorum. ülkeden gitmek hedefim. yaşım 30, belki öğrenemeyeceğim, belki hiç gidemeyeceğim. olsun. hayal kırıklığı benim çocukluk arkadaşımdır. ego diyebilirsiniz, ne derseniz deyin kendimi bu insanlar ile aynı seviyede görmüyorum. işsizken, cebimde 5 lira param yokken de görmüyordum şimdi de görmüyorum. elimden geldiğince kitap okuyorum, internette araştırma yapıyorum, dilimi geliştirmeye çalışıyorum. sırf var ya bu asalak sürüsü gibi olmak istemediğim için çabalıyorum. kendime yediremiyorum asalak gibi yaşamayı, "ben yapamıyorsam başkası da yapamasın" zihniyetini. bu yüzden çabalıyorum. bu yüzden yaptığım işi elimden geldiğince iyi yapmaya çalışıyorum.

    çok sevdiğim, abim gibi gördüğüm* birisi "şayet bir gün çaresiz kalırsanız, bir kurtarıcı beklemeyin. kurtarıcı kendiniz olun." demiş zamanında.

    çaresiz kaldım, beni benden başka kimsenin kurtaramayacağını gördüm.

    bu entry de burada biter.

    edit: imla.

  • 25. chp'deki skandalları neden kimse konuşmuyor

    neden konuşsun?
    çünkü akpnin gündem olarak böyle saçmalıklara ihtiyacı var.
    chpnin bu tür işleri, failleri yargıdan kaçırma ihtimali var mı?
    yok.
    parti zaten chp, beştepe önünde osuranı vatan hainliğinde yargılayan yargının chp içindeki bu tür olaylara göz yummayacağı kabak gibi ortada.
    chp de bu tür olaylarda adı geçenlerin delilleri kendilerine ulaştığında ihraç ettiğini söylüyor daha ne yapsın?
    konuşulsun! neden?
    çünkü akpnin ardına sığınacağı bu tür uyduruk gündemler lazım.

  • 26. yeşilçam'da çocukluk travması yapan sahneler

    süt kardeşler filminde gulyabani'nin salına salına geldiği an. ben başka hiç bir şeyden o kadar korkmadım amk.

  • 27. migros kasiyeri vs bim/a101 kasiyeri

    bim/a101 çalışanlarını kasiyer + hamal + kurye olarak çalıştırdığı için normal karşılamak gereken durum.

    peşin edit: zor geliyorsa çalışmasınlar değil, emekçilerin çalışma koşulları düzeltilsindir.

  • 28. kızınız ablanız sevgilim var dese ne yaparsınız

    ağlayarak günlüğüme yazarım. o da yetmezse masaya çıkıp bir de tepinirim.

  • 29. iki erkek arasında kararsız kalmak

    güven yalçın ile cyle larin arasında kalarak yaşadığım durumdur.

    ikisinde de istikrar yok ama gol de atıyorlar. yapacak bir şey yok artık en iyisini sergen hoca bilir.

  • 30. kişinin 17 yaşındaki haline vereceği öğüt

    asla sınıfı güldürüp ilgi çekmek için şebeklik yapma.

  • 31. sahibinin sesiyle okunan cümle

  • 32. türkiye'de okuduğunu anlamama oranının %40 çıkması

    iyimser bir orandır. üç paragraflık herhangi bir yazıyı halkımızın anlama oranının yüzde yirmiyi geçmediğinie eminim.
    ondan da öte okumaz bizim millet. okumayı sevmez. okuduğunu anlayandan da nefret eder.

  • 33. 29 aralık 2020 dolar kuru

    faiz konusuna aşırı güvenen kişileri toplamış kurdur.
    sürekli %20 lerde faiz verip işleri sürdürebileceğini düşünmek müthiş lan gerçekten :)

    yani şu akplilerde dangalıklığın hastasıyım, resmen insanlık bugı tipler. ahahah yabancılar yağıyormuş türkiyeye ekonomi düzelmiş bık bık.. ahaha ulan yabancı vurguna geliyor, ki senin bu vurgunu sürdürebilmen için faizleri sürekli arttırman lazım hadi arttırdın içeriyi patlattın ki zaten %60 patlağı %90 a çıkardın, ee sen borç ödemeyecek misin veya merkez bankası tayyip ve damadının -50milyara kadar yedikleri paraları toplamaya başlamayacak mı?

    yani ne bileyim faizi iki katına çıkarınca ekonomi süper olacak sence de gerçek olamayacak kadar kolay değil mi?

    gerçi kime laf anlatıyoz, bu kişiler köprü yapılınca almanyanın çökeceğine 7-8 sene meydanlarda bağırarak inanmış gerim gerim gerizekalı yarı-insan tipler.

    neyse yaa bırakalım tayyip bunları bağırtarak gütsün.

  • 34. max kruse

    (bkz: bari zardan dusseydin be abi)

  • 35. enpara.com

    yurtdışında düzenli ödeme yaptığım bir firma bilgilendirme maili attı bundan sonra sadece 3dsecure destekli kartlar ile ödeme alacağız diye.

    ödeme yapamayınca enpara müşteri hizmetlerini 3-4 defa aradım. konuşmalar sırasında müşteri hizmetlerinin ağzından kerpetenle kredi kartımızın 3dsecure desteği yok lafını almayı başardım.
    (öncesinde sanal kart oluşturun onunla çözülür diye iddia ettiler, ama çözülmedi)
    bu bilgiyi sonsuza kadar saklayabilecekler gibi gizlemenin mantığı nedir? insanı biraz daha fazla uğraştırmak dışında.

  • 36. doktor maaşı

    buyurun, kanıtlarıyla beraber doktor maaşları.

    diş hekimi için
    görsel
    uzman diş hekimi için görsel
    pratisyen doktor için görsel
    uzman doktor için görsel
    yan dal asistanı için görsel +400 ek ödeme
    sözleşmeli pratisyen hekim için
    görsel
    asistan diş hekimi için maaş bordrosu yok ama sabit + maaş 6200 tl, ek ödeme yok bilgisi geldi.
    aile hekimi için aylık ele kalanın 8.5-14 arası olduğu bilgisi geldi. yine bordro yok, gönderen olursa güncellerim.

    şu maaş için kalemi altında yatan para var ya, devlet, sağlık bakanlığına doktor maaşı olarak onu ödüyor, yani brüt asgari ücretten biraz fazla. yüzde 3 zamı onun üzerinden yapıyor, emekliliğe onu yansıtıyor ama vergi keserken bütün ödemeleri dahil ediyor. geriye kalanı ek ödeme şeklinde, ek ödemeler de sabit ek ödeme ve ek ödeme olarak şekilde geçiyor. ek ödemeler emekliliğe yansımıyor, zamlardan etkilenmiyor, hastane giderleri, diğer personel maaşları hesaplandıktan ve çıkarıldıktan sonra il sağlığın belirlediği oranda puana göre dağıtılıyor, yani hastaneleri ayakta tutan şey aslında doktorların performansı, bilin bakalım pandemi döneminde ameliyat yapılmayan, işlem yapılmayan hastanelerde nasıl bir puan yapılsın da hastane gelir elde etsin de para dağıtılsın.

    yok öyle bir dünya, maaşlar bilerek isteyerek bu şekilde eritiliyor, doktorlardan hala ses yok, yakında asgari ücret doktor maaşını geçecek. varsın geçsin, izliyoruz efendim.

  • 37. pozitif olmak için tavsiyeler

    covid19'lu arkadaşlar edinin...

  • 38. masumlar apartmanı

    gülben aç bi tinder, hepimiz derin bi nefes alalım artık

  • 39. atm'yi rehin alan öküze söylenmek istenenler

    kartlı veya kartsız havale yapacaksa ibandır, isim soyisimdir, telefondur son dakikaya kadar almayı akıl etmeyen öküzdür. sıra kendisine gelince telefon eder ve karşı taraf ilk aramada cevap vermez. ikinci aramanın sonuna doğru cevap gelir. iban, iban lazım ibaaaa laaa der. 2 3 kez ibanı yanlış girdikten sonra işlem süresi dolar ve her şey başa sarar. sonra işlem ücreti var laa 5 tl diye biraz söylenir. bankamatiğe verdiği paralar kabul edilmeyince tekrar tekrar dener ve arkadakikere dönüp parayı değiştirme talebinde bulunur. uzun bir sonra bir şekilde para yüklense de bu öküz bankamatiği terketmez. kartını bi daha sokar uzun uzun bakar hesap özetine. bu öküz aynı zamanda dönüşlerde sinyal de vermez karakteristik olarak. anasına sövüldüğünün farkında mıdır bilmiyorum.

  • 40. türkiye'de hiç eksantrik hayvan yaşamaması

    metrobüse binmemiş yazar beyanı

  • 41. 28 aralık 2020 türkiye'nin tek tip maaşa geçmesi

    kaynak transferi denilen olaylardan biri olduğu için tepki çekmesi son derece normal olan durumdur.

    insanların pek azı dürtüsel olarak kendini geliştirmeye odaklıdır. bu nedenle toplum yöneticileri tarafından bir havuç sopa gösterilmesi gerekir ki kendilerini ortaya koyarak birtakım çalışmalar yaparak toplum ihtiyaçlarına yönelik gelişimler yapabilsinler. bu olguya ters çalışan bir diğer unsur ise biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar olarak savunulan unsurdur.

    işin özü bir ülkede emekçi ücret ve maaş gelirlerinin potansiyeli yüksek olan kişileri motive edecek kadar yüksek, sosyal gerilim yaratmayacak kadar da düşük olması gerekir. bu ikisi arasında kopan bir denge farklı gerilimleri besleyerek o toplumun hayatta kalma şansını baltalayacaktır.

    konuyu dramatize etmeye de gerek yok. mesela, nitelikli bir beyaz yaka için bir spor ayakkabıya ödenecek olan bir 500 lira neden asgari ücrete zam olarak verildiğinde sorun oluyor benzeri söylemler biraz duygusal kalıyor. doğru 500 lira hiçbir şeydir ama 10 milyon asgari ücretliye her ay verilecek fazladan 500 lira, 5 milyar lira demektir. asgari ücretli çalışan tasarruf yapabilecek durumda olmadığına göre bu 500 lira durmaksızın harcanacaktır.

    ödemeler dengesi krizinin eşiğinde olan bir ülke için de bu miktarın teorik olarak birileri tarafından karşılanması gerekir ki, piyasa dengesini bulsun. ilk aşamada bu durum birilerinin talepten kısmasını gerektirir. net bir şekilde birileri daha az para harcamalıdır. bu az para harcama durumu eğer tasarruflara yansırsa, bu birtakım toplum kesimlerinde güç birikmesine neden olur. bu nedenle bu tasarruf eğer gerçekleşecekse, iktidarın oluşturduğu hakim sermaye birikim modelindeki sermayedarlarda gerçekleşmelidir ki iktidarın devamlılığı sağlanabilsin.

    bu durumda da takdir edersiniz ki bu asgari ücret zammını karşılaması gereken birileri diğer emekçiler olacaktır. hakim sermaye birikim modelinin merkezinde olan mahşerin beş atlısı sermayenin niteliğini her geçen gün aşağıya çekmektedir. aslında modelin parametreleri sabittir. bu niteliğin aşağıya çekilme nedeni merkez kapitalist ülkelerdeki ilerlemelerdir.

    onlar daha hızlı ilerledikçe ülkedeki toplam talep fonksiyonu hem nüfus nedeniyle hem de tüketimin sosyal boyutu nedeniyle artmak zorunda kaldıkça bunun ödemeler dengesi üzerinde yaratacağı baskılar aşikardır. dolayısıyla sistemden döviz çekecek değil, sisteme döviz girdisi sağlayacak bir model inşa edilmediği sürece mevcut politikalar bunlar olacaktır.

    bu model restorasyonu ise doğası gereği bir iktidar değişimi gerektirir. bu ya siyasal iktidarın kendini değiştirmesi ile mümkün olur, ya da iktidarın değiştirilmesiyle mümkün olur. gelinen noktadaki ihalelere bakılınca ilki için ne yeterli kaynak var, ne de gereken aksiyon var. bana kalırsa bunda 12 eylül darbesinin de çok ciddi payı var.

    basma kalıp sözlerle, 12 eylül darbesinden sonra emekçilerin örgütlülüğünün bitirildiği söylenir. bu aslında son derece doğrudur. o dönem burjuvazi emekçilerin taleplerine toplumsal zeminde daha fazla karşı koymakta zorlanmış ve gereken 24 ocak kararlarının uygulanacak zemin bulabilmesi ve ekonominin dışa açılması için de devletin sert gücünün uygulanması gerekmiştir.

    bu bilindik hikayedir fakat bence ilginç olan şey 12 eylül sonrası planlanan toplumsal düzenin birbirine az temas edecek toplumlar sınıflar şeklinde kurgulanmasıdır. doksanlarda kendine oldukça da başarılı bir şekilde yer bulmuştur bu sistem. başarıdan kastım ise şudur.

    spor, sanat ya da kültür alanında geçmişte ulaştığımız birçok başarının tarihsel olarak doksanlar olmak üzere 2000'lerin başında olduğunu görürüz. tabii bu biraz ileri ve geri de gidecektir. yani bence 1985-2005 arası 20 yıllık dönemde türkiye birçok spor, sanat ve kültürel başarı anlamında cumhuriyet tarihinin zirvesine ulaşmıştır.

    galatasaray ve milli takımın avrupa başarıları mesela, jupp derwall'in getirdiği ana sistem üzerine inşa edilmiştir. mustafa denizli ve fatih terim'in başarıları derwall sisteminin üzerinde yükseldi. çünkü uefa kadrosundaki birçok isim galatasaray altyapısından yetişmişti ve bu altyapı sisteminin kurulmasında birçok spor yorumcusu da derwall'in ciddi payı olduğunu kabul eder. zaten 6 yıl boyunca batı almanya ulusal takımının teknik direktörü olarak çalışabilmesi de sıradan biri olmadığını kanıtlar niteliktedir.

    her neyse, 12 eylülün kurgulamak istediği sistemde birbirine pek temas etmeyen farklı toplumsal kesimler olacaktı. bu kesimler hiyerarşik olarak tepede milli güvenlik kurulunun, kabaca askerin ya da güvenlik bürokrasisinin, olduğu bir sistem üzerinden de partileri kontrol edecekti. bu farklı toplumsal kesimlerden bugün seküler dediğiniz kesim ülkenin dışa dönük yüzü olarak lanse edilecek ve kendi dünyalarında yaşamaları sağlanacaktı, diğer kesimlerle beraber.

    bu sistem bir süre sürdürülebildi zaten sürdürülebildiği için ekonominin dışa açılma döneminde birtakım kısmi toplumsal başarıları yakalayabildik. hukuki ya da insani açıdan ele alındığında, baş örtülü kadınların üniversite okuma hakkının ellerinden alınması, ya da üniversite sınavlarında meslek liselerine uygulanan katsayı sistemi kesinlikle bir zulümdür ama toplumsal açıdan da bir toplumsal mühendislik uygulamasıdır.

    toplumun niş alanlarını sembolize eden üniversite mezuniyeti ve bununla bulunabilecek iş imkanlarının, ödemeler dengesi üzerinde daha az baskı yaratmasını sağlamak amacıyla belli bir toplum kesimine, yani baş örtülüler ve meslek liseliler mesela, kapatılmasıdır. devlet yönetiminde bu bir toplumsal mühendislik projesi olmakla beraber, hususi bir garez ile de bağdaştırılması saçmadır çünkü devletler her iktidar dönemlerinde zaten bir toplumsal mühendislik projesi ile topluma şekil vermek isterler.

    ekonomi dışa açıldığında herkese aynı sosyal serbesti tanınırsa, ödemeler dengesi krizinin sonu gelmez. bu kural bugün de geçerlidir. o gün planlanan şey, toplumun ucuz işgücü olarak kullanılan bir kesimi üzerinden elde edilebilen gelir kadar talep fonksiyonu serbestisi tanınan kesimin ülkenin hem dışa dönük yüzü olması, hem de toplumsal ilerlemenin bunlar eliyle gerçekleşebilmesinin sağlanmasıydı.

    o günkü plan bu ilerleme sağlandıkça kaynak aktarım mekanizmaları eliyle tüm toplumun refahını yükseltme projesiydi. gerek dış ekonomik koşullar, gerekse de toplumun tepki reaksiyonu nedeniyle bir süre uygulama zemini bulabilen bu sistem 3 kasım 2002 seçimleri ertesinde tamamen çöktü ama çöküşün yansımaları biraz daha zaman alacaktı.

    toplumun farklı kesimlerini birbirinden uzaklaştırırsak, biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar temalı gerginlikleri yaşamadan bir sistem kurabiliriz anlayışı nedeniyle o dönemden beri asgari ücretle nitelikli emekçilerin ücret gelirleri arasındaki makas çok ciddi bir sorun yaşanmadan açılabildi. sistem 3 kasım seçimleriyle çöktükten sonra ise bu durumun sürdürülemez hale geleceği belliydi.

    çünkü sonuçta birbirine kapatmak istediğiniz toplum kesimleri giderek artan köyden kente göç nedeniyle çok dar bir alanda dip dibe yaşıyorlardı. buna ek olarak ülkenin dışa daha doğrusu batı'ya dönük yüzü olarak lanse edilen toplum kesimleri de sürekli medyada ön planda olunca bu toplumsal kesimlerin, en azından birinin diğerinden haberdar olabilmesi sağlandı bu durum da bir türlü dışa açılma sürecinin reformlarını kervanı yolda düzmeden yapabilmeyi sağlayamayan bürokrasi nedeniyle çıkan ekonomik krizlerle birleşince akp iktidara geldi.

    bu süreç artık son demlerini yaşadı ve bitti. doğru artık birbirinden daha çok kutuplaşmış bir toplum kesimleri var ama bu kutuplaşmanın olabilmesi aynı zamanda farklı toplum kesimlerinin birbirinden haberdar olabilmelerini de sağladı. hepimiz kendi fanusumuzda yaşasak da diğer kesimleri de biliyoruz artık. buna ek olarak sermaye niteliğinin uğradığı erozyon nedeniyle artık verimi düşen ekonomide zenginlik sadece belli bir toplum kesiminde de temerküz etmiş değil.

    dolayısıyla iktisadi saiklerle beslenebilecek bir kutuplaşma ortamı da pek işe yaramıyor. zaten işe yarasa gece gündüz cehape zihniyeti diyen adamın da oyları düşmezdi. bu noktada mevcut iktidar için elde kalan son çare asgari ücretli kesime kaynak transferi yapmaktı ve bunu da yapıyorlar. bundan sonraki yıllarda da, iktidar devam ettiği sürece, asgari ücrete ciddi artışlar yapmak zorunda kalacaklar. ekonomi küçüldükçe de bu tarz kaynak transferleri ciddi tepki çekecektir.

    aslında bu süreç senelerce gelir vergisi dilimlerine enflasyonun çok altında zam yapıldığında başlamıştı. bir yandan asgari ücrete kaynak aktarım süreçleri, diğer yandan mahşerin beş atlısı odaklı sermaye birikim modelinin beslenebilmesi için nitelikli emekçilerin talep fonksiyonunun daraltılması ve kaynağın aktarılması süreci çoktan başlamıştı ama millet bunu para bolluğunun yaşandığı dönemde fark edemedi. borçlanarak da olsa ciddi bir tüketim gücüne sahip olan türk lirasının olduğu 2013 öncesi dönemde bunu vurgulayan bir iki cılız ses dışında kimse yoktu.

    krizin iyice derinleştiği günümüzde ise haliyle ciddi düzeyde tepki çekiyor ama eşyanın tabiatı gereği bu strateji de bir yerde çökmeye mahkum. çünkü kendilerinden kaynak aktarılabilecek bir nitelikli emekçi kesimi kalmadı. kaçabilen ülkeyi terk etti, kaçamayan tüketimini iyice kıstı ve aldığı ücret zaten kuşa döndü. 2014'ten beri sgk açıklamasa da şu an muhtemelen tahmini olarak çalışanların yarısının asgari ücret aldığı düşünülüyor. yani artık kaynak transferi ancak ve ancak sermayedarlardan yapılabilir ki böyle bir şey denendiği anda türkiye finansal piyasalarını kontrol edemez hale gelirsiniz.

  • 42. kemal delbe

    türk medyasının da cibilliyetini... ulan kadının tanımadığı, mahallede falan görüp kafasına takan manyak siktiri yiyince öldürüyor eski sevgilisi diye haber yapıyor. 15 yaşından beri takip ettiği kıza yürüyen, yüz bulamayınca başından vurup sakat bırakan 30 yaşındaki sübyancıya eski sevgilisi diyor. kadın bekarsa, kendine tamirci süsü verip gaspa gelen öldüren bile eski sevgilisi olarak lanse ediliyor. ben sizin evveliyatınızı, feriştahınızı sikeyim lan!

    ulan herif amele. keko bir inşaat amelesi. kadın koskoca doktoralı, saygın bir hoca. böyle bir kadın nereye bununla sevgili olacak, siktirmeyin o mercimek beyninizi! herif ya yalnız yaşıyor diye kadını gasp etmek için izledi, ya da mahallede falan görüp kafaya taktı, ya ağır ruh hastası ya hapçı, o kafayla kadını takıntı haline getirip kendine tamirci süsü falan verdi, rehin tuttu, belki iktidarsız olduğu için tecavüz edemeyince iyice dellenip katletti.

    bunlar ya cezadan yırtmak için eski sevgilisiyim der, ya da gelmişini geçmişini siktiğimin ortadoğulu, feodal, sikik medyası default eski sevgili etiketini yapıştırır.

    sonra ekşici yarrak kafalı ortadoğu tenyası piçler piyasaya çıkar, yanlış erkek seçimi, kadınlar hep arızalı heriflerle ilişki kuruyor bilmem ne diye yarak kürek konuşur. sanki her öldürülen kadını ilişkisi olan öldürüyor. bir sürüsü kadını kafaya takıp, asılıp siktiri yiyen ruh hastası barzo hapçı/varoş piçi psikopat manyaklar. yeter lan katillerin ikide bir sokağa salınmasına, 2-3 yıl yatıp kalkmasına değil kadınların seçimine takmış koduğumun geri kafalı puştları. ulan kadınlar müneccim boku mu yiyor? al işte muğla'da kızı öldürüp cesedini yakan orospu çocuğu da bar sahibi, hipster, popüler biriydi ve aile babasıydı. kız evli olduğunu öğrenince tekmeyi basmış, herif de ya benimsin ya toprağın diye öldürüp cesedini yakmış, üstüne beton dökmüş. bu adam sevilen, popüler, hali vakti yerinde chp seçmeni biriydi, hapçı bir varoş serserisi değil. koskoca profesör evde karısını dövüp kolunu kırıyor, koskoca eski başbakanın en baba okullarda okumuş elit oğlu karısını eşek sudan gelene kadar dövüp sokağa atıyor. her öldürülen kadını genelleyen kuyruk acılı incel piçlerden gına geldi ya! sikecem belanızı yettiniz, ne sikko bir toplum oldu bu türk toplumu ulan, insana cinnet getirtiyorsunuz!

  • 43. ayakkabı numarası çarpı kilo bölü boy

    sakın vermeyin. banka şifrelerinize ulaşmaya çalışıyorlar.

  • 44. 1 ocak 2021 cuma namazının kılınamayacak olması

    eğer her şey yasakken cumaya gitmek serbest olursa noel baba kostümü giyip gideceğim camiye.

  • 45. ali babacan

    ali babacan benim gördüğüm başörtüsü istismarını tek başına akp’nin güdümüne bırakmamak istiyor. pastadan kendisine de bir parça almak derdinde. sonuçta akp’nin sıkışınca ilk sarıldığı can yeleği başörtüsü, biz gidersek 28 şubat geri gelecek lafları. bunun etkisini kırmak için farklı hissedarların olması muhalafetin işine yarar.

  • 46. 2021 asgari ücreti 2825 tl olması

    buradaki başlıkta yapılan en büyük hata asgari ücretle bir insanı tüm ihtiyaclari ile geçindirmeye çalışmak. hatta işi azıtıp asgari ucretle 4 kişilik aile hesabına giren var. afedersiniz ya da affetmeyin ama çüş ulan çüş. asgari ücretli adam 2 çocuk yapıp karısını da çalıştırmıyor he mi?

    asgari ücret kendi başına yaşayan bir bekar ücreti bile değildir. ya evini paylaşırsın, ya ailenle yaşarsın. asgari ücret geçici bir işin, görece çok basit bir işin ücretidir. yani öyle olmalı idi. az biraz gelişmiş ülkelerde böyle, bizde de böyle idi. akp'nin tuzağına düşmeyin, gözünüzü seveyim.

    bak ben 2012 yazında öğrenci iken bir dondurmacıda çalışmıştım. maaşım 1200 tl falandı ve o zamanın asgari ücreti 700müş. bak düşün, dondurmacı kız ben bile asgariden fazla alıyormuşum. 2012'de asgari ücret alan da öyle çok yoktu ya. karşımdaki garson kız da tiplerle falan 1200 alıyordu herhalde. siz ne yaptınız bu 8 yılda ya?

    siz asgari ücretle bu hesaplara girdiğiniz zaman asgari ücreti piyasa da yanlış anlıyor. herkesin ilk başlama ücreti gibi lanse ediliyor. oğlum allah aşkına yapmayın, asgari ücret bunun ücreti degil. hükümet bizi oraya sürükledi ama siz ayılın.

    asgari ücret bak bir firmaya girersin ya;
    kapıda seni karşılayan sekreter kız vardır, onun ücretidir.
    sana çay getiren abla vardır, onun ücretidir.
    içeride bir stajyer vardır, onun ücretidir.
    dondurmacıda çalışan öğrenci kız vardır, onun ücretidir.
    öyle köşe başındaki küçük bir dönercide kasada duran adamın ücretidir.

    asgari ücret;
    fabrikada, üretimde çalışan bir işçinin ücreti değildir.
    üniversiteden yeni mezun olmuş bir gencin ücreti değildir.
    evlenen, çocuk okutan ama karısını da çalıştırmayan bir adamın ücreti değildir.

    nasıl bir popülizmin kurbanı olduysanız ayarınız şaştı. asgari ücret ile ilginç hesaplar yapar oldunuz. amma velakin asgari ücretin piyasa koşulları üzerindeki ısrarlı artışı yüzünden ortaya çıkan aşağıdaki sorunlara hiçbiriniz cevap vermiyorsunuz.

    1- toplumun büyük kesminin asgari ücret ve civarındaki maaşlarla çalışması, fakirliğin paylaştırılması
    2- asgari ücretin her kesim insan için başlama ücreti olarak algılanması ve nitelikli elemanın motivasyonu kaybetmesi, işlerin sallapati yürümesi
    3- vasıfsız işçilik için asgari ücreti fazla bulan küçük işletmelerin sigortasız işçi çalıştırma yoluna gitmesi ve vergi kaybı
    4- bu kayıp vergilerin de sigortalı çalışanların sırtına yüklenmesi
    5- yine bazı şirketlerin az eleman çalıştırmaya başlaması ve artan işsizlik
    6 - vasıfsız işçilik için asgari ücreti fazla bulan küçük işletmelerin verdikleri paranın bir kısmını geri alması
    7 - buna rağmen piyasanın asgari ücreti bas kabul edip hizmet ve ürünlerinin fiyatını yakın oranda artırmaları

    8 ve sonuç : yine yeniden daha fazla fakirlik.

    şimdi bunların hangisine karşısınız? nasıl bir oyuna düştüğümüzü hala mı görmüyorsunuz?

  • 47. ripple

    rip

  • 48. türkiye'deki büyücülerin yaptığı katliam

    90'larda satanistler kedi kesiyordu, şimdi afgan büyücüler ve bu caniliği onlardan öğrenen yerli orospu çocukları. asıl satanist bu caniler. bu vahşilik türkiye'nin mahalle büyücüsü kültüründe yoktu, hiç bir canlıya zarar vermeden soğanla, giysi parçası, saç kılı gibi şeylerle büyü yaparlardı. kedilerin, köpeklerin ayaklarını kesme vahşiliği sınır mayınları kaldırılıp ipini koparan ortadoğu çomar sürüleri türkiye'ye doluşunca peyda oldu. kendi ilkel, yamyam kültürlerini getirdiler, sokaktaki zavallı masum kedilere kastediyorlar. bunlar derhal ülkelerine geri postalanmalı, bunlardan öğrendikleri caniliği yapan göt dölü yerli medyumlara da en ağır cezalar verilmelidir.

  • 49. bira kadını vs şarap kadını

    çay kadını der kaçarım. opsiyonel olarak ayran da olur.

  • 50. ölen insana neden acınır sorunsalı

    ben 80'den sonrasına acimiyorum. hayatını yaşamış diyorum.

    keşke herkes 80 yaşına kadar yaşayabilse.