nolanrossgibisevgilimolsa3
profili

  • ekşi itiraf

    okuldan mezun olacağımız sene mezuniyetimizin yaklaştığı günlerden birinde, arkadaşlarla toplanıp bir mekana gitmiştik, 20 25 kişi falanız. birkaç yıldır tanışıyoruz hepimiz , herkesin birbiriyle ortak bir tanıdığı, bir olayı var. farklı farklı bölümlerden insanlar.

    neyse yemekler yendi, içkiler içildi, birkaç gün sonra mezuniyet törenimiz var, bazılarımız memleketlerine dönecek falan. anılar, anılar, konuşulup duruyor. kadehler çarpışıyor, alkoller dökülüp saçılıyor.. o mekandan sıkılıp başka mekana geçiyoruz, oradan da başka bir mekana.. paranın hiç değeri yok o akşam bizim için, sadece keyfimiz yerinde olsun istiyoruz. gece saat kaç bilmiyorum biz oyun havası oynuyoruz. o sene de yazın hava saçma bir hal almıştı, birden sağanak yağmur yağıyordu hava güzel olsa bile ki bu yüzden mezuniyetimiz de rezil olmuştu.

    neyse biz mekanın içinde deliler gibi oynuyoruz kim kime dum duma kafalar bi dünya, dışarda deli gibi sağanak başladı.. biz yine de içerde dans ediyoruz.. sonra gözüm bir şeye takıldı..baktım küçük bir erkek çocuğu gözlerini dikmiş bana bakıyor. işte bak o mutsuzluktu. benim o an yaşadığım şey ve tabiki o çocuğun yaşadığı şey... maksimum 7 yaşında falandır ne günahı vardı acaba..

    hani böyle filmlerde olur kalabalıktır deli gibi gürültü vardır ama bir olay olur sen yabancılaşırsın ortama ve kulağında sadece bir uğultu olur. işte ondan oldu o an bende, bulunduğum yere yabancılaştım. sonra acaba sadece ben mi görüyorum diye düşünüp emin olmak için yanımdaki kıza (4 yıllık arkadaşım ve yakın arkadaşım diye çevreme tanıttığım) söyledim şuraya baksana bir çocuk var diye. baktı evet gördüm dedi dans etmeye devam etti. ben böyle şoklardayım dedim sen ne tür bir orospusun acaba ? orada maksimum 7 yaşında olan bir çocuk var deli gibi ıslanmış zar zor içeri girmiş ve acı çektiği her halinden belli olan bir tavırla bize bakıyor, nasıl bu olay hiç olmamış gibi dans etmene devam edersin falan gibi bir şeyler söyledim. napayım dedi ya, napayım dedi. senin dedim allah belanı versin, pislik. suratına tükürmek istedim keşke de tükürseydim sonra çok pişman oldum yapmadığıma.

    onun yanından ayrıldım başka yakın arkadaşım olduğunu düşündüğüm kişilerin yanına gidip dedim ki hadi çıkalım artık şurada bir çocuk var, evi neredeyse oraya bırakalım, karnını doyuralım vs ne derdi var bir soralım gibisinden. o ekipten sadece 1 kişi benimle erkenden çıkmayı kabul etti, diğer herkes takılmaya devam etti. o zaman midem o kadar çok bulandı ki kendime kızdım böyle pislik insanlarla nasıl arkadaş olabildim bunca yıl diye. keşke dedim hiç tanımasaymışım bir insan nasıl bu kadar vicdansız olabilirdi aklım almıyordu. neyse o ikna ettiğim tek kişiyi de aldım, çantamı montumu toparladım kimseyle oralı olmadan çıkmak istiyorum bir an önce çocuğu kaybetmemek için. bir baktım orospu çocuğu mekan çalışanları çocuğu yaka paça mekandan atmaya çalışıyorlar. tabiki orada bir yaygara koparttım, resmen çirkefleştim, alkolün de etkisiyle saydırdım da saydırdım. ama bunlara bi yüz verirsen hep gelirler rererö falan dediler. siktirin dedim ya siktirin gidin, siz ne biçim insanlarsınız diye diye çocuğu da aldım çıktım, para falan da ödemedim, hesabı içerdeki vicdansızlara kitledim. sonra ödediler mi bilmiyorum çünkü hepsi ile o geceden sonra bağımı kopardım. orospu çocukları..

    çocuk, arkadaşım ve ben çıktık mekandan. yağmur yağıyor, şemsiyeyi açtım aldım karşıma çocuğu. ama nasıl ağlamaklıyım zor tutuyorum kendimi, böyle acıklı şeyler zaten hep beni bulur. oysa ki gece çok güzel başlamıştı, mutluyduk baya, yersen.

    saat gecenin körü, senin ne işin var bu saatte dışarda, annen baban yok mu, karnın aç mı, niye bana öyle baktın, nerede yaşıyorsun vs diye soru yağmuruna tutuyorum çocuğu. aklımdan en kötü senaryolar geçiyor, etrafa bakıyorum biri bizi bıçaklar mı şu an falan diye korkmuyor da değilim.

    buraya yakın yaşıyorum dedi. ben giderim kendim giderim falan dedi, gitmeye kalktı. tuttum kolundan, dur önce bir şeyler yiyelim biz çok acıktık sen ne seversin falan dedim. sonra işte bir şeyler yedik, anlattı..

    kağıt topluyormuş ailesi de varmış ama sadece durumları kötüymüş, öyle korktuğumuz gibi kötü insanların kaçırdığı çocuklardan değilmiş. öyle olsa zaten bizi de örselerlerdi orada. yemeğimizi yerken bunları anlattı işte, ancak seneye okula başlayabilecekmiş, ama yaşadıkları yerden geceleri hep mekanlardan çıkan sesleri duyuyormuş çok merak ediyormuş çünkü hiç gitmemiş öyle dans edilen mekanlara. geceleri evden kaçıp kaçıp insanları izliyormuş. onları çok mutlu insanlar zannediyormuş.. bu akşam da öyle izlemek için çıkmış ama birden yağmur yağınca çok ıslanmış mecbur içeri girmiş.

    e dedim ''bana çok fena bakıyordun ama, o kalabalıkta niye bana öyle bakıyordun birine mi benzettin beni ablacım'' diyiverdim.

    ''en çok sen çok mutlu gözüküyordun abla.'' dedi. öyle deyince gülümsedim ben de, yemeğimiz bitti sonra onu evinin sokağına bıraktık. evinin önüne götürmemizi ısrarla istemedi, ben alışığım kendim giderim dedi.

    teşekkür etti gitti 10 15 adım bende böyle arkasından bakıyorum acaba dönüp bana bakar mı ki falan diye bekliyorum küçücük çocuktan..

    sonra döndü koştu koştu sarıldı bana, sonra tekrar döndü koştu koştu gitti..

    o gece 20 küsür kişinin bana hissettiremediği şeyi bana hissettirdi.

  • ankara'nın en iyi yemek mekanları

    biralık yemekler isteyen kişiler için geliyor;

    (bkz: bigos)

    istanbul'da yaşayıp ankara'dan nefret eden insanlardan olan abimin, sürüne sürüne buraya kajun tavuk sepeti yemeye geldiğini bilirim. böyle bir şey istanbul'da yok neden yok? neden? diyor..

    yalnız bigos candır!

  • çalışan kadınların mutsuz olması

    evet mutsuz oluyorlar.çevremde çalışıp da mutlu olan tek bir kadın yok.aslında çalışıp da mutlu olan erkek de yok.demek ki çalışan kimse mutlu değil.evet.ama işin kötüsü çalışmayanlar da mutlu değil.