peki o zaman1
profili

  • ekşi itiraf

    tam her şeyi yoluna koydum derken kötüden de kötü hale düşmek.

    ben beni çok isteyen, çok aşırı isteyen, zorla isteyen bi adamla evlendim. bu kısmı özellikle söylüyorum çünkü ben hiç istemiyordum. sonra ne olduysa kendimi onunla evlenmiş buldum. bir şeyde fazla ısrar etmenin götürülerinden bahsetmek istiyorum biraz tam burda.

    yıl 2010. adam bana aşık, platonik. facebook'ta paylaştığım herkese açık olan, sırtı dönük bi kadın (ben sanıyor) fotoğrafıyla avunuyor aylarca. benim yok bunlardan haberim. hülasa beni bi şekilde buluyor, görüyor; aşkı katlanıyor falan. aşktan bahsediyoruz ama nasıl lakayt bi üslubum var diğ mi ? maalesef fazla ısrarın götürüleri bunlar işte.

    adama evet diyorum. ondan sonra film kopuyor. nişanlanmaya çalışıyoruz bok var gibi hemen. aileler devreye giriyor. birimiz karadenizli birimiz kürt. beklentilerini karşılayamıyorum. kaynanam bana "düğünü hiç böyle hayal etmemiştim." diyor.
    niye hayal ettin ki diyorum? ben sade yaşamayı seven bi insanım ve gürültülü bi düğün istemedim, kültürlerimiz çatıştı. sevmediler beni hiç, çok sinsice hareket ettiler. şu kanal 7 dizileri var ya, orda böyle tuzaklar falan kurarlar gelinlere. o cinsten şeyler yaşıyorum bayağı :) eşimle- o zamanlar nişanlıyız- gidince onun yanında güler yüz, o yokken suratıma bakmamalar falan. sonra evlendikten sonra kaynanamın ağzından da duydum zaten, sen beni oğlumdan ayırdın, dedi. yani ana düşünce buydu, diğer davranışlar da kompozisyonu süsleyenler. tüm bunlar bizim evliliğimizi ciddi anlamda çatırdattı tabii. ama sevdiğimizden ayrılamadık da. ( cesur kadınlara hep imrenmişimdir, gidebilenlere. ben gidemedim. )

    2013'te evlendik bu arada.
    şiddetli geçimsizlik yaşıyorduk fakat ayrılmıyorduk. ben bitti deseydim bitecekti ama. bu, gururuma o kadar dokunuyordu ki ama yine de gidemiyordum. çünkü biliyorum, "gidiyorum ben" dediğimde "gitme" demeyecekti. göze alamadım, bencillik ettim, üzülmekten korktum. sonrasını düşündüm, ya pişman olursam dedim. başka bi kadını sevmesinden çok korktum. çünkü ona dair sevdiğim en yüce şey beni sevişiydi. bu da bencillik biliyorum ama çok başka severdi beni, güzel severdi. kaybetmekten korktum. şiddet bile gördüm ama unutmaya çalıştım, hatırlarsam giderim belki diye. öyle acizdim yani.
    halbuki bunu kaybetmemek için kalmak yetmiyormuş, onu öğrendim.

    yıl 2017. birsürü başka şey yaşadık. ikili ilişkilerde değil maddi manevi alanlarda. o bunalıma girdi. yanında olmak istedim, olduğuma da inanıyorum. ama o yalnızlaştıkça yalnızlaştı. 8 aylık hamileyken ben o yalnızlaşmalara başlamıştı. şimdi bebeğim 7 aylık, evde ayrı odalarda yaşıyoruz. neyi kaybettim biliyor musunuz?
    sevişini. beni sevmeyi unuttu, sevgisiz bıraktı. evde koridorda görse sarılıp öpen adam, gün içinde yüzüme bile bakmamaya başladı. lohusa oldum ben, o sendromu yaşama lüksüm bile olmadı. nazımı çeken kimse yoktu çünkü.
    şimdi elde var dünya tatlısı bi çocuk, ama sevgisini yitirmiş ana baba. en büyük hayalimdi mutlu bi çocuk yetiştirmek. çalışan bi insanım, çalışmamayı hayal ederdim. çocuklarım, eşim eve geldiğinde ev kek börek koksun diye. pazar kahvaltılarımız olsun neşeli. plan yapamasın kimse, ailemle olmak istiyorum diye.ve daha birsürü şey..

    olmadı. 31 yaşındayım, geçen yıllarda elbette üzüntülerim, dertlerim oldu. ama hiçbir zaman demedim "mutsuzum" diye. şimdi diyebiliyorum. evet çok mutsuzum.

    geçmişe dönüp bakıyorum. 1-0 önde başlamışken maça, şimdi yüzde yüz yenik. o istemiş, o yalvarmış, şiirler methiyeler. ama geldiğimiz durum kavgalar, dayaklar, ağza alınmayacak küfürler. hiçbir zaman da hakkımda iyi bi şey söylemez bu arada. iyi niyetle yaptığım şeyleri hep eleştirir, hep kötü düşünür.
    1 yıl önce bütün hedeflerime ulaşmıştım ve çok istediğim bebeğime hamileydim. mutlu ailenin eli kulağındaydı. ama işte kul planlar, tanrı gülermiş. iyi bi komedi oldu tanrıya bizim hikayemiz.

    kafam çok karışık, bu yüzden kopukluk var yazımda biliyorum. buraya kadar sabrettiysen bundan sonrasını da okursun ama.

    duygularım karman çorman. hayallerim kırık, mutsuz bi insan ama mutluluğa zorlayan anne. geçmişe dönüp bakıyorum, kocaman bi boşluk. daha 24'ümdeyken, hayatımdaki her şey mükemmelken nasıl oldu da böylesine tükendim? liğme liğme oldum. hayaller ne de kırılgan şeylermiş öyle. çöp oldu hepsi. artık yavrum için hayata tutunmak zorundayım ama yalnız olmamayı o kadar çok isterdim ki, eşimin kollarında oğlumla kaybolmayı.. birlikte pikniğe gitmeyi, resimler yapmayı..
    olmadı, olmayacak. çünkü onun meşhur bi sözü vardır:
    "bir kadın sevilmediğini anlar."
    anlıyorum sevgili eşim. bense seni hala seviyorum ama gücüm kalmadı artık.
    daha yazmak istediğim çok şey var aslında ama yazarken bile daralıyorum. duygularımı boşluğa bile anlatamıyorum. öyle yitmişim, yitirmişim.