ug tek11
profili

  • bursa bülbülü

    zaten güzel bir metaforu var filmin. kafesteki "bülbül ötümlü kanarya."
    ama izleyenlerin anlamama ihtimaline karşı, ata demirer hayvanat bahçesi sahnesinde pelikan sahnesini de yazmış, orada hem metaforu anlatıyor hem de şarkısını yazıyor.
    şu sahneyi, bir de "kuş uzmanı"nın olduğu (bıçaklı kovalama ve balık tezgahına düşmeli) sahneyi kesebilseydi mükemmel bir film olurdu.

    filmde aynı durumda olan iki canlı var (üçüncüye sonra geleceğim.): bülbül gibi ötmesi beklenen ve bu uğurda pipisine ilaç sürülen kanarya ve cengiz.
    o zamana kadar taklit yapan cengiz, kendi sesini aşk sayesinde buluyor. ve asıl başarıyı da bu noktadan sonra yakalamaya başlıyor. dönüşümünü tamamlamanın yolu, önce kendi sesini kullanmaktan, duygularını şarkı olarak ifade edebilmekten, peruğundan kurtulmaktan ve aşkını kalbine gömmekten geçiyor.
    kafesteki kanarya ise başka bir kuş gibi ötmeye zorlanıyor. ama o da sesini belirli bir noktadan sonra buluyor. hiç hesapta yokken kendini bir kuş sahibi olarak bulan cengiz'in hikayesini takip ediyor hikayesi. o kendi sesini sahibi sesini (en azından filmde) son kez kullanınca bulabiliyor.

    o sahnede her şey üst üste geliyor. fonda bülbül kasidesi, deli ayten, içe oturan bir ayrılık sahnesi...

    yukarıdaki paragrafta "dönüşümü tamamlamak," dedim. olgunlaşmak ya da delirmek olarak da okuyabilirsiniz.

    buradan da üçüncü kişiye geleceğim: deli ayten'e.
    filmde cengiz'e odaklandığımız için gölgede kalsa da deli ayten bu filmde çok şeye hizmet ediyor. çünkü o cengiz'in geçtiği yollardan yıllar yıllar önce geçmiş.
    hikayesi başrolden daha acıklı olan yan karakterler beni her zaman çok etkilemiştir.
    izleyenler hatırlar, eternal sunshine of the spotless mind'da* clementine ve joel'i izleriz ama mary zaten hafızasını sildireli çok olmuştur.

    deli ayten, cengiz'in artık çıkmaya hazır olduğu yolda onu bekliyor. cengiz'in sonu ayten gibi olur mu bilemem ama bu filmde ata demirer senaryo kurgusunda çıtayı arşa çıkardığını göstermiş oldu.
    bayıldım.

  • apple watch ultra

    ofiste trekking ayakkabisi giyenler bunu begendi.

  • tutunamayanlar'ı bitiremeyenler

    kitabın 584. sayfasından:

    "aydınlardan başka hiç bir* kalabalık kendi hakkında yazılan eserleri okuyacak sabrı gösteremez."

  • kadınların makyaj yapma nedenleri

    bu konuda youtube'un en yetenekli makyaj vlogger'larından biri olan nikkietutorials'ın söylediklerine kulak verelim.

    6 milyon takipçiye ulaşmasının ardından şu video'da ilk videosunu izliyor nicki ve şunları diyor:
    "bu (video) 7-8 yıl önce kaydedildi ve ilk videoma geri dönüp baktığımda pek çok şey yaşayan ve hayatında sonradan ne olacağına dair fikri olmayan kendine çok güvensiz bir genç kız görüyorum. boyum yüzünden çok fazla zorbalığa maruz kaldım. ben 1,88'im* ve çocukken normalin dışında kalıyorsanız ucubesinizdir ve zorbalığa uğrarsınız.
    bu sebeple boyum, kilom ve yüzüm dolayısıyla çok fazla zorbalığa uğradım. bu beni kendime çok güvensiz hale getirdi ve neredeyse kendimden utanmama sebep oldu.

    youtube'a ve makyaj komünitesine girmeye başladığımda o bir tür benim... benim alter egom gibiydi. tüm o makyajı, gerçek hayatta asla olamayacağım o yenilmez, dokunulmaz, kuvvetli ve güçlü kadına dönüşmek için yapabildim.

    ve buradaki küçük yüze dönüp baktığımda orada olabilmeyi ve ona "biliyor musun, her şey çok güzel olacak" diyebilmeyi dilerdim."

    ileri okuma: (bkz: nikkietutorials/@ug tek)

  • en lezzetli deniz canlısı

    sözlükte yemek konusunda yazmayı pek tercih etmiyorum ancak bu konuda yazmak istedim, çünkü başlığın en çok beğenileninin karides ve kalamar olmasının sosyoekonomik ayağı olduğunu da düşünüyorum.

    türkiye, her ne kadar üç tarafı denizlerle çevrili olsa da deniz ürünleri (hamsi, palamut gibi balıklar dışında) orta-üst ve hatta bazı türler "lüks" sınıfında değerlendirilen, olan ve buna göre piyasada çok az bulunan bir yapıdalar.

    örneğin "böcek" olarak bilinen langustaya sadece bir kişi değinmiş,
    ıstakozu 10 kişi, istiridyeyi 5, deniz tarağını 4, kum midyesini de kapsayan clam ailesini 1, deniz kestanesini 1 kişi yazmış.

    çünkü mesela ıstakoz piyasasını joan rivers çakması sema çelebi yönetiyor, bu sebeple yurt dışında ucuza tüketilen ıstakozu türkiye'de ancak lüks restoranlarda, otellerde filan bulabiliyorsunuz.
    langusta konusunda daha şanslı sayılabiliriz, çünkü ıstakoza göre görece daha ucuz: ancak onu da sadece çeşme'ye gittiğimde yiyebiliyorum mesela, çünkü istanbul'da henüz langusta servis yapan bir yer bulamadım (biliyorsanız benimle de paylaşın.)

    istiridyeyi istanbul'da servis eden tek bir yer var ve isim vererek rencide etmek istemiyorum ama bu kadar pahalı istiridye yemek yerine aç kalıp bahçe çitlerini kemirmeyi tercih ederim. zira istiridye dediğin şey çeşit çeşit. kaya istiridyesi olarak bilinen türünü avrupa'da tanesi 1 euro'ya tüketmek mümkünden fransa'dan çıkan belon'lara daha fazla para vermeyi tercih edebilirsiniz ama her ne olursa olsun yerken kazıklanmış gibi hissetmezsiniz. ama istanbul'daki o yer cüzdanınızı boşaltmaya ant içmiş durumdayken bir daha istanbul'da istiridye yer miyim, asla!

    deniz tarağı görece fazla yerde bulunabiliyor, istanbul'da en güzelini galata'daki butik bir fransız otelinin restoranında yemiştim ki hala güzellikle anıyorum kendilerini. zira belçika usulü midyeyi bulabileceğiniz yegane yer de orası (fransızlar moules-frites'i sahiplenmeye çalışıyorlar, ahha.)

    kum midyesini marketlerde dahi bulmak mümkün mesela ama aynı şeyi restoranda yemek istediğinizde hakikaten geçiriyorlar ve hepi topu 10-15 tane kum midyesi çıkıyor. o yüzden ben evde hazırlamayı tercih ediyorum.

    havyar konusuna hiç girmiyorum dikkat ettiyseniz, kalbinizi kırmak istemiyorum çünkü. yurt dışındaki havyar bar'ları pahalı, evet ama en azından yediğin havyarın nereden çıkarıldığını ve niye pahalı olduğunu anlayabiliyorsun, bizimkiler ne yapıyorlar? açıkçası bilmiyorum.

    öyle işte.
    deniz ürünleri aslında son derece ucuza bulunabilir, ancak türkiye'de saçma sapan bir şekilde "lüks" sınıfına sokulmasından dolayı doğru dürüst bir deniz ürünü kültürümüz yok.
    o yüzden karides, kalamar ve ahtapot dışında hesaplı ve iyi bir şey yemek oldukça zor maalesef.

  • türk kadınının erkek standardının düşük olması

    (bkz: kendi kendini örnekleyen başlıklar)

    bir sözlük yazarı, arkadaşları, flört ettiği kadınlar arasından 4 kişinin özel hayatına dair detayları, sırf kendisini haklı göstermek için ulu orta sözlükte paylaşabiliyor.

    başkalarının özel hayatını ağzına sakız etmekten ve milyonlarca kişiyle paylaşmaktan imtina bile etmediğine göre sormak isterim: bu senin standardını nereye konumlandırıyor?
    çok açık konuşacağım: bebeyim, sen de o örnek olarak verdiğin kadınlar ve erkeklerin skalasındasın. ve bu sebeple de ancak kendi skalandaki insanlarla takılabiliyorsun.

    bir insan olarak sende herhangi bir standart dahi göremiyorum. ucuz ve basitsin. karşına böyle insanlar çıkması da çok normal elbette.
    sevgiler,

  • polonya'yı türk erkek arkadaşı için terk eden kız

    olayın özetini geçiyorum ki neden bunu yaptığını anlayın!

    ablamız 1 haftalık "tek başına" türkiye tatili yapmak için geliyor, couchsurfing'den şehri gezdirmek için birini bulmaya çalışıyor. fakat çok fazla kişiden cevap geliyor ve hepsi aynı şeyi yazıyor: "gelsene, bir şeyler içelim, disco disco partizani." (are you sex? tanıdık geldi mi?)
    kadın o kadar sıkılmış ki 5., 6. mesajdan sonra okumayı bile bırakmış.

    ki zaten bu kızımızı türkiye'nin "tehlikeleri" hakkında (kimseyle görüşme, ülke tehlikeli vs.) uyarmışlar. zaten bu açıdan stresliymiş.
    fakaat. farklı "bir" mesaj varmış.
    kızımız da 2 saat halka açık bir yerde kahve içmeye ok demiş. çocuk ne zaman gidecek diye merak ederken tüm günü birlikte geçirmişler. çocuktan hoşlanmış bu süre zarfında, ama ona belli etmemiş.
    çocuk "normal" bir insan olduğu için kızımızı rahatsız hissettirecek hiçbir şey yapmamış.

    kıssadan hisse: ablamız "herhangi" bir türk erkeği ile değil, "decent" (ne diyoruz, saygılı, efendi, düzgün) biriyle beraber. bunda alınacak nice ibret var bence sevgili sözlük erkekleri, bir düşünün derim. kıps.

  • dövme yaptırmanın sıradanlığı

    only god can judge me dövmesi yaptıranların serzenişi.

  • ceylan ertem

    kendisini beğenmeyenler emin olun ki demet akalın'ı değil, ceylan'ın cover'ladığı şarkıların gerçek sahiplerini dinlemeyi tercih ediyorlar. abartılı tarz ve vokallerini "cool" bulabiliyorsanız da geçmiş olsun, yüzünüzü bir yıkayın.

  • türkiye'nin en underrated müzik grubu

    oha pentagram denmiş. lan pentagram harbiye'de konser verebilecek kadar bilinen bir grup amk!
    bu yeni nesil çok değişik azizim.

  • zekaya aşık olan kadınlar

    burada da şöyle bir ayrım var ama:
    adam ne kadar zeki olduğunu ısrarla gözünüzün içine sokmaya çalışabilir, şimdiye kadar edindiği bilgi birikimini entelektüel terör haline getirebilir. ve sonunda da dünyanın en itici insanlarından biri birisi olur. girdiği her ortamda schopenhauer konusu açabilir.

    diğer gruptakilerse, "tam o anda" zekalarını konuştururlar. bu tür adamların garip bir çekiciliği vardır. birden değil, yavaş yavaş içine düşersiniz. böyledir.