Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. verdiği cevapla yobaz muhabiri kudurtan vatandaş

    "sen ülkendeki vatandaşının karnını doyuramazsan, o da gider islamiyeti ağzına dolayan fransa'nın kapısında köpek olur".

    son zamanlarda duyduğum en bitirici cümle. bu memleket okuyup çalısıp didinip istifa hakkı bile elinden alınan nice doktorlarını kaybetti sırf ekmek yediremiyor diye... salt doktorları da değil nice okuyup bir şeyler başarmak isteyen mücevher gibi evlatlarını yitirdi. ama gel de anlat bu aklı yok fikri var primatlara...

  • 2. öykü serter

    instagram hesabından yaptığı paylaşımlar ile göte göt demiştir.

    tık

  • 3. izmir depremzedelerinin 112 acil ses kayıtları

    dinlemenin bile acı verdiği ses kaydıdır. çağrı merkezi çalışanlarının da yetersizliği göze çarpmıştır.

    kapı numarası sormak, ''sizin gibi çok vaka var'' demek, sakinleştirecekleri yerde daha da panik yaratmaları nasıl bir eğitim aldıklarını gösteriyor.

    binaların durumu belli, 112 çalışanları eğitimsiz, kurtarma ekipleri tekbir çekip birbirleriyle kavga eder. nereden tutsam elimde kalıyor.
    büyük istanbul depremi öncesi, beni daha da umutsuzluğa sürükledi bu kayıt.

  • 4. 100 bin lira altına otomobil almış efsanevi nesil

    sıfır civic vtec almıştım 7 bine

    7 milyara

  • 5. üniversitelerimiz neden bilim üretemiyor

    bilim yuvasından ziyade ekmek kapısı olarak görüldükleri içindir. aksine bilim yapmaya çalışanlara engel olurlar.

  • 6. 4 kasım 2020 başakşehir manchester united maçı

    başakşehir gol atsın diye ilk yarıyı man utd'ye verdim. 1.5 dakika sonra gol oldu. şimdi man utd çevirire veriyorum. kazandırıcam sana bu maçı başakşehir.

    edit: başakşehir kazandı. çok mutlu oldum. bu katkımdan dolayı bana bir forma yollarlar artık.

  • 7. donald trump

    karısı oy kullanırken kime oy verdiğini göz ucuyla kesen kral.

    müsteşar kemal’in yaşadıklarından büyük ders çıkarmış.

  • 8. türkiye'ye sesleniyorum riskli binalarda oturmayın

    çevre ve şehircilik bakanı murat kurum'un talebi. e tabi, biraz keyfimizi bozup sağlam binaya geçmenin vakti geldi.

  • 9. istanbulluların istanbul dışında hayat yok sanması

    istanbulluyum,istanbul dışında yaşıyorum 5 yıl
    oldu.cevap veriyorum:haklılar hayat yok.

  • 10. 4 kasım 2020 berat albayrak'ın döviz açıklaması

    öncelikle link

    etik uyarı: çay, kahve vs. içiyorsanız, haberi okumadan evvel bırakın bir kenara.
    püskürtme ihtimaliniz oldukça yüksek.

    başlangıç olarak dolar tek gösterge değil demiş.
    zaten bu cümleyi bu ülkede kuracak 2 kişi var.
    biri emine'nin kocası. öteki ise damadı.
    bu cümleyi, her şeyi ithalat ile tedarik eden ülkede söylemiş.

    durmamış, durulmamış ve devam etmiş: olağanüstü bir durum, gelişme olmadıkça dövize müdahale edilmeyecek demiş.
    olağanüstü derken? bindiğimiz arabadan, yediğimiz ekmeğin buğdayından, şeyimize taktığımız prezervatife kadar ithal.
    ve hala olağanüstü bir durum söz konusu olana dek müdahale etmeyeceğiz diyor.
    fıkra gibi hadise. her geçen dakika alım gücü düşüyor.
    her şeyin fiyatı uçtu.
    dolar 9'a göz kırpıyor. euro bağımsızlığını ilan etti. sterlin ise ayrı bir dünya kurdu kendine.
    altın zaten geç boşalma rekoru kırıyor. ve adam hala müdahale etmeyeceğiz diyor.
    sanıyorum ki kendisi elinde avucunda ne varsa dolara basmış.
    başka türlü bu söylemlerin izahı na'mümkün.

    bildiğiniz gibi kendisi döviz kuruyla ilgilenmiyor.
    kurlara bakmamak gibi bir özelliği var.
    gözlerini o yüzden çok seri kırpıyor. kurlara denk gelmemek için.

    (bkz: malı arap faik'ten alıyorduk)

  • 11. çukurova üniversitesi'ndeki yolsuzluk

    üst edit : tüm bu yolsuzluklar için cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunuldu ve dosya sırada. sizlerden ricam bu konuyu yukarda tutarak kamuoyu oluşturmanız ve suçluların bir an önce adalet karşısına çıkması için destek olmanız.

    edit 2: istek üzerine birkaç dilekçe ve belge kişisel veriler kapatılarak eklendi.. görsel ,

    bundan yaklaşık 1 sene önce çukurova üniversitesi balcalı hastanesi teknik koordinatörlük biriminde çalışırken yolsuzlukları bildiren bir ihbarda bulundum. ihbarım sonrasında doğal olarak başıma gelmeyen kalmadı.

    kısaca özetleyecek olursam, benim görevim ihale dosyası hazırlamak ve dosyaya uygun yapılmasını denetlemek.

    daha önce yapılan bir ihaledeki eksikleri önce sözlü olarak bildirdim, ama eksikliklerin benim sorumluluğunda olduğu tarafıma üst yazı ile ima edildiğinde, resmi olarak ihalenin baştan sonra hatalarla dolu olduğunu, ihale kanununa aykırı bir maddeden ihale edildiğini ve iş bitmeden ödemesinin yapıldığını dilekçe ile başhekimliğe bildirdim. sonrası bir solukta okunacak aksiyona sahne oldu.

    ihbarımın ertesi günü microsoft tarafından telefon numarama tescilli ama birim olarak ortak olarak kullandığımız mail hesabımın güvenlik bilgileri şikayet edilen birim amiri tarafından güncelleme işlemi başlatılarak çalınmaya çalışıldı. hesaba erişimimi engellenmeye ve başta şikayetimde delil olarak gösterdiğim tüm geçmiş veriler yok edilmeye çalışıldı.

    bunu anladığımda güvenlik bilgilerinin değişimini benim yapmadığımı ve hesabımı kurtarmak için kurtarma işlemi başlatıp hesaba tekrar tam erişimi sağladım. hesaba girdiğimde tüm verilerin silindiğini ve silinmeden önce şikayet edilen birim amirinin ihbar dilekçesine konu verileri kişisel mail hesabına gönderildiğini tespit ettim ve tüm süreci ekran görüntüleri ile kayda aldım.( bu arada tüm verileri kurtardım)

    süreçten üst idari amiri bilgilendirerek, mail hesabına diğer tüm erişimleri kısıtladım ve bu bilişim suçunu dilekçe ile tekrar başhekimliğe bildirdim.

    bu başarısız mail çalma girişimi sonrası, tarafıma 2 gün içinde hazırlamam için proje, şartname ve yaklaşık maliyet hazırlama görevi üst yazı ile bildirildi. istenilen işi 2 gün içeresinde 2 nüsha ve imzalı olarak hazırlayıp 1 nüshasını kendime kalacak şekilde teslim ettim.

    iş teslimi sonrası, işi hatalı yaptığımı iddia eden yeni bir üst yazı ile düzeltmeler yapmam istenildi. iddia edilen düzenlemeler içerisinde,

    daha önce dosyası hazırlanıp satın alma birimine gönderilen işi, yeniden istenilen işin içerisine eklemem ve aynı işi iki kere ihaleye çıkamam istenildi. (belgeleri ile şikayete eklendi)

    bir diğer düzeltme talebi istenilen imalatın projede yanlış yerde gösterildi ve düzeltilmesiydi. gerçek imalat istenilen alanın birimin resmi talep yazısında istenilen alan olduğu halde, tadilat yapılan birimin sorumlusu ile görüşerek imalatın farklı yerde istenildiği bildirildi. (belgeleri ile şikayete eklendi)

    bu kadar çirkinleşmeleri beni gerçekten sinirlendirdi ve projede hata olduğu söylenen işteki projenin daha önce ihalesi yapılarak doğrudan temin ile satın alınan iş olduğunu hatırlattım, bu işin de eksik teslim alındığı ve ödemesinin gerçekleştirildiğini ama işin tamamlanmadığını bildiren yeni bir ihbarda bulundum. (belgeleri ile şikayete eklendi)

    tüm bu haksız ithamlara belgeleri ile birlikte itiraz dilekçesi vererek görevin geri alınmasını talep ettim.

    bu şikayet dilekçem sorumlu hastane müdür yardımcısı tarafından olduğu gibi, şikayet edilen birim amirane gönderildi. (dilkeçe tarihçesi ile belgelendirildi ve şikayete eklendi)

    dilekçenin bu şekilde şikayet edilene gönderilmesi, gizlilik ilkesine, idarenin tarafsızlığına ve diğer tüm mevzuatlara aykırı.

    buna rağmen ilgili müdür yardımcısının (bu şahıs önemli ileride karşımıza bakın nerede çıkacak) dilekçeyi gönderdiği şikayet edilen birim amiri, dilekçeye kendisi cevap yazarak görevin geri alınmasının uygun olmadığını istenilen işin yapılması gerektiğini bildiren yazı ile dilekçeyi sonlandırmış ve dosyaya kaldırmıştır. (belgeleri ile şikayete eklendi)

    tüm bu kepazelikler için yeni dilekçeler ile başvuruda bulunmuş ve sorumlular için gerekenin yapılması istenmiştir.

    fakat artık iş çığırından çıktığı ve ilk şikayetin üzerinden yaklaşık 2 ay geçtiği için durumu rektörlüğe ’de dilekçe ile bildirerek ihbarın tarafsız kişilerce incelenmesini talep ettim. aynı anda cimerde dilekçe ile süreç anlatıldı.

    bu girişim akabinde 1 hafta içeresinde ön inceleme komisyonu beni ifadeye çağırdı.

    ifade için gittiğimde ifade komisyon başkanı, dilekçemi olduğu gibi şikayet edilen birim amirine gönderen ilgili müdür yardımcısı çıktı.

    bu tabi ki başka şikayette konu olan kişinin, kendisini incelemesinden başka bir şey değildi ve tüm ifade boyunca tartışmalar yaşandı.

    ifadelerime müdahale edilerek karmaşıklaştırıldı kavga dövüş ifadeyi verdim. (bu arada komisyon başkanı müdür yardımcısının suç işlediğini ve tarafsız olamayacağını ifademe ekletip kendisine de imzalatmaktan geri kalmadım.)

    ifade komisyonun da yolsuzluklarda pay sahibi kişilerden oluştuğunu dilekçe ile tekrar rektörlük ve cimere bildirdim.

    cimer bu sefer yök başkanlığı hukuk müşavirliği tarafından daha ciddi bir yazı göndererek konunun rektörlük tarafından gizlilik ilkelerine uygun ve tarafsız kişilerce rektörlükçe incelenmesini istediği yazıyı hem bana hemde rektörlüğe gönderdi.

    rektörlük bu gelişmelerden sonra hastaneden bilgi istedi ve hastane yönetimi cevaben ilgili müdür yardımcısının hiçbir maddi kusuru olmadığını, görüşlerinde tarafsızlığa aykırı bir eylemin olmadığını başhekimlik üzerinden rektörlüğe göndermiş .rektörlükte bilgi için hastanenin cevabını bana iletti.

    ilk başta birimimdeki yolsuzluğu ihbar etmişken, artık tüm hastane idaresinin yolsuzluklarına karşı şikayetçi konumuna geldim...

    bu bilgilendirme sonrası belgeleri ile hastanenin gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunu, kamu düzenini zedeleyecek davranışlar içeresine girildiğini yolsuzlukların üzerinin kapatıldığını bildiren yeni dilekçe ile rektörlüğe başvurdum. (bu başvurular tatbiki sonuçsuz kaldı)

    her neyse artık tam bir devlet düşmanı gibi görüldüğüm için ?? sen misin bu düzeni değiştirecek kişi denerek şubat sonunda görev yerim değiştirildi.

    yeni görevim fotokopi çekmek oldu tabi.. tüm bu süreçte ne kadar yıprandığımı tahmin edemezsiniz, tehditler, baskılar, tutanaklar (hepsi belgeli) gibi birçok çirkin davranışlar sonrası tükenme noktasına geldim ve hala rektörlük dürüst olacağı düşüncesi ile değişikliğe itiraz etmeden sonucu beklemek için birimden kaçtım.

    mart ayında pandemenin patlaması ve herkesin can derdine düşmesi üzerine idare mayıs ayı sonunda inceleme komisyonu kararını verdi ve benim iftira attığımı, ithamlarımın belgelere dayanmayan, kin, garez vb şekillerde yaptığımı bildirdi.

    kurumda şikayet edilen kişilerin kendisi hakkındaki şikayetleri değerlendirmesi gelenek oldu.. :)

    değerlendirmede bu seferlik affediyorlarmış, bir daha aynı şekilde şikayet edersem iş akdimin feshini yapacaklarmış falanda filan.

    madem iftira attım savcılığı harekete geçir kamu görevlisini karalamaktan. ama yok, dediklerinin türkçesi biz senin ağzına sıççaz ama iş mahkemeye taşınırsa biz şıçarız.

    ama bundan sonra kaşının üstünde gözün var diye seni yakacağız..

    ben de 30 sene daha bu çirkin insanlarla uğraşmamak için haziranda yıllık izinlerimi ve rapor kullanmaya başladım.

    ağustosa geldiğimizde son kalan iznimi yazdırmak için kuruma gittiğimde görev yerimin fotokopi için gönderildiğim yer olduğunu, o birime gittiğimde benim hizmetime ihtiyaç kalmadığı yazısını haziran 17’de başhekimliğe gönderildiğini söyledi ve yazının bir nüshasını bana verdi. özlük işleri hala izini kendilerinin veremeyeceğini bildirerek tam anlamıyla beni ortada bıraktı.

    düşünün tam 3+3 ay boyunca görev ataması yapılmıyor ve kamu kaynakları verimsiz kullanılıyor.

    tek bekledikleri istifa etmem. tabi istediklerini vermedim ve ağustos ayı sonunda yeni rektör göreve başladı hastane başhekimlik yönetimi de değişti ve bu pis olayın gün yüzüne çıkmaması için 3 ay daha görevlendirme yapmadan beni açıkta bıraktılar.

    2 kasımda sonunda yeni yönetimle arayı düzeltmiş olmalılar ki yeni bir usulsüz görevlendirme yaparak görevde esaslı değişikliğe gidecek görevlendirme tarafıma tebliğ edildi ve avukatım bunun için itiraz dilekçesini hazırladı.

    ama bu sürede boş durmayan ilk şikayet edilen birim amiri ve onun iştirakçileri hakkımda göreve iştirak etmediğime dair tutanak düzenlemeye başlamışlar.

    amaç bak işe gelmiyor atmamız için bize fırsat. tabi ok yaydan çıktı bu pisliği mahkeme temizleyecek ama hiç bir suç cezasız kalmaz sözü ile şimdilik burada keselim. gelişmeleri editlemeye devam edeceğim. kalın sağlıcakla…

    dilekçeler; görsel

  • 12. ayda kurtarılırken kavga eden arama kurtarma ekibi

    ah (bkz: nasuh mahruki) ah... depremde annen vefat etmis, kimseye söylemeden kurtarmaya devam etmissin. bu siyasal islamcilarin sahteligi, ortadogu cehaleti nerdeee, sendeki asalet nerde...

  • 13. joe biden

    uğruna bernie sanders in harcandığı lavuk

    trump bunu da tokatlayacak. sanders in ahi ile yürüyemez kimse

  • 14. kredi kartı

    adamlar size maaşınızın 4 katına kadar 1 ay faizsiz kredi veriyo üstüne bir de dolandırıcı, sömürücü ve illet oluyor. az bilinen bir embesillik örneği.

  • 15. 4 kasım 2020 donald trump'ın zaferi

    biz küçük amerika olacakken adamlar büyük türkiye oldu. inanılmaz.

  • 16. akp'nin ülkeyi batışa sürüklüyor olması

    yapmayın dedik bu adamların zihniyeti kötü
    dedik. yapmayın parça parça satıyorlar dedik.
    yapmayın yaşayabileceğimiz bir vatan
    kalmayacak dedik. yapmayın özgürlüklerimiz kısıtlanacak dedik. yapmayın adalet arayacak
    bir yer kalmayacak dedik.
    yapmayın dedik yapmayın!!!

    anlayın be kardeşim nemrut zulüm demek dedik.
    anlamadılar... şu saatten sonra;

    (bkz: su veren itfaiyenin hortumunu sikeyim)

  • 17. donald trump türk olsa nereli olurdu

    rize. yapılmışı var.

  • 18. 17 ağustos 1999 depremi'ndeki yağmacılara vur emri

    bir şehir efsanesi değil gerçektir. 99da ki depremde yalovada enkaz altında kalan 50 yaşında ki akrabam bu şekilde can verdi. kadın belden aşağı enkaz altında hayat mücadelesi vermesine rağmen, bilezikleri için kesilen bileklerinden kaybettiği aşırı kan kaybı yüzünden vefat etti. kocasının dediğine göre kolunda da biri bakır işleme bir diğeri ince altın bilezik vardı. günümüzde ki değeri 300 lira bile değildir ikisinin.

    yine adapazarlı bir arkadaşımın anlattığı üzere, bir akrabası aynı şekilde yağmalandıktan sonra, "bizi gördü, burdan çıkarsa bizi yakalatır" denilerek başı taşla vurularak öldürüldü.

    her ikisi de benim gözümde şehittir. yağmacıların görüldüğü yerde vurulmasını aşırı destekliyorum.

    edit: ne güzel insanlarsınız lan! o kadar güzel mesajlar geldi ki yazabilecek cevap bulamadım. varolun!

    edit 2: olayın üzerinden 21 yıl geçmiş olmasına rağmen, çok güzel destek mesajları da geliyor. arada "buna inanmayın yeaa" diye entry giren, mesaj atan oruspu evlatları da çıkıyor. demek ki kendileri ölen insanlar üzerinden yalan yanlış konuşarak ilgi toplamayı seviyorlar ki, başka insanların da kendileri kadar oruspu evladı olabileceğine ihtimal verebiliyorlar. oğlum hepiniz miğde bulandırıcı sineklersiniz.

    edit 3: bu arada gelen tonlarca "ğardaş kesin o malüm bölgeden gelen insanlar yapmıştır tıstıstıs" şeklinde ki, süper zeka gerisi, faşizan mesajları direkt olarak admine postalıyorum. işte bu tipler, van depreminde yardım kolilerine taş koyup gönderen mussolini artığı tiplerin ta kendileri.

  • 19. nişan düğün tektaş balayı istemeyen kız

    - başlığın hortlatılması
    - aman nerede öyle kız
    - nerede
    - hani nerede
    - hay sikeyim nerede
    - ee biz öyle olduk da ne oldu
    - tekmeyi yedik
    - boynuzlandık
    - örselendik
    - istiklal marşı
    - kapanış

  • 20. 4 kasım 2020 joe biden'ın zaferi

    (bkz: #115143511)

    milletteki özgüvene bak ya, bir politikacının değişmez bir şekilde türk düşmanı olabileceğini sanması yetmiyor, bu fikre katılmayanları da aptal ilan edebiliyor. hayır sanki diğer aday oğlunun sünnet düğününde harmandalı oynayıp, akşamları rakı içen, evinde atatürk resimleri olan gerçek bir türkiye aşığı.

    öncelikle; biden ya da trump özel hayatlarında çok yıkıcı bir olay yaşamadılarsa yani ne bileyim bir türk evlerini basıp her yeri türk bayraklarıyla donattıktan sonra ailelerini katletmediyse falan türk düşmanı olmaz. ülkelerin ve kişilerin politikaları vardır. bugün türkiye’nin karşısında durur, 3 ay sonra en büyük destekçisi olur.

    biden özelinde konuşacak olursak adamın türk düşmanı olduğu yok. kendisi açık biçimde akp politikalarına karşı. zaten aklı başında olan her insan böyle olmalı. ben sizin bu 5000 yıl öncesinden kalan ilkel “milli birlik ve beraberlik” duygularınızı zerre anlamıyorum. yok işte biz içerde birbirimizi yiyelim ama dışa karşı birlik olalım falan. senin derdin işgal edilmekse, senin ülken zaten işgal altında. tamamen dışa bağımlı bir ekonomin var, yakında yiyecek ekmek bulamayacaksın ama yok, biden türk düşmanı olduğu için onu desteklemek çok ayıp.

    dünya değişiyor, siz de biraz değişin. ben biden müthiş bir abd başkanı olur, tüm dünya barış içinde yaşar falan demiyorum lakin diğer tarafta covid-19’u ciddiye almayan, küresel ısınmanın yalan olduğunu söyleyen, “dünya düzdür” dese kimsenin şaşırmayacağı bir mal var ve bu herifin 4 sene daha dünyanın en güçlü ülkesini yönetme ihtimali söz konusu. hal böyle olunca insan kimi destekleyeceğine daha kolay kadar verebiliyor.

    dünyanızı genişletin biraz.

  • 21. imei kayıt ücretinin 2006 lira olması

    önce 170tlden 500tl’ye yükselen, arkasından daha bu yıl yine 1838tl’ye çıkan imei kayıt ücretini, yeni bir kararla 2006tl’ye çıkaran fiyat güncellemesidir! herhalde birkaç ayı bulmaz20.000tl olur. tabii ben hep türkiye’den telefon alıyorum diyenleri bağlamaz!

    bunun bir de yurt dışı çıkış harcı için olanı vardır ki, o da ben hep yozgat’a gidip geliyorum diyenleri bağlamaz.

    lan tabii ki almanya bizi kıskanır. bunca zammı yaptıktan sonra tık demeyecek kadar çok sığır dünyanın neresinde yaşıyor ki? kimbilir nasıl istiyorlardır böyle bir insan yığınını yönetmeyi.

  • 22. birine soyadıyla hitap etmek

    (bkz: sayin ceviz kabugu)

  • 23. filtre kahvenin yanında iyi giden şeyler

    (bkz: macbook pro)
    lince hazırım.

  • 24. demet özdemir'in 11 milyon takipçisinin olması

    demet özdemir gerçekten kim?

  • 25. çayın yanında en iyi giden tatlı

    bilimum şerbetli türk usulü tatlı çayın yanında iyi gider.

  • 26. amazon.com.tr'nin kağıt israfı

    satıcı görevini yapmış, ürünü hasarsız olarak ulaştırmış; alıcı çıkan ambalajları geri dönüşüme ulaştırarak görevini yapmalı ve israfı önlemelidir.

  • 27. sadakatsiz (dizi)

    adamın kocası çatır çatır başkasını siksin, neymiş asya orospu ruhluymuş. hasiktir.

  • 28. 4 kasım 2020 sosyal medya platformlarına ceza

    iyi de temsilcileri yoksa parayı kimden alacaklar? cezayı hangi adrese kesmişler acep?

  • 29. masumlar apartmanı

    han sürpriz olarak evi gösterdiğinde inci'nin "aşkımm yhaaaaa" diyerek boynuna atlayacağını falan düşünmüştüm ama beni şaşırttı doğrusu, aferin. akıllanmaya başlamış. buradaki insanlara gerçekten şaşırıyorum. birlikte yaşayacağın eve karşındaki insanın senden habersiz, kendi kafasına göre karar vermesi normal bir şey mi? senden önce alınmıştır, burada yaşayacağız dersin anlarım ama bu bambaşka. bu bir sürpriz değil. han bu emri vaki davranışları hep yapıyor.

    bu kimlerde görülüyor biliyor musunuz? küçük yaşta babası ölmüş veya babası evden ayrılmış erkek çocuklarında. küçüklükten beri evin erkeği gözüyle görüldükleri için kimseye hesap vermedikleri ve tüm kararları kendi başlarına aldıkları için evlendiklerinde de eşlerine bir şey danışma gereği duymazlar. şimdi savunuluyor ama böyle kendi başına ev alan adamlar yarın öbür gün o evi, arabayı satacağı, ciddi bir karar alacağı zaman da eşlerine danışmazlar, kendi başına hareket ederler. düşünün, kesin çevrenizde böyle bir adam vardır.

    her şeyi kontrol eden adamlar ne sana evin içindeki eşyanın yerini değiştirmene izin verir ne de başka bir şeye. hatta genelde karşısındaki insanı ya aile çevresi ve arkadaşlarından uzaklaştırırlar ya da ailesi uzakta veya vefat etmiş insanları tercih ederler. çevresinde ne kadar az insan olursa karşısındakini yönetmesi o kadar kolaydır çünkü. belki o kadar uzak yerden ev alması da bunun göstergesi, uzaklaştırmak. belki ileride ailesiyle de arasını açıp tamamen kendine çekecek inci'yi.

    ayrıca inci'nin de her şeyden kuşkulanması ve her şeyin altında bir şey araması acayip sinir bozucu. tanımadan etmeden evlenirken sorun yok ama şimdi mi didiklemeye başladın? bu da ayrı bir ruh hastası. madem memnun değilsin boşan ya. bunları seviştiremeden boşatırsanız üzüleceğim, ama olsun.

    buradaki anne rolündeki hasibe ile kürk mantolu madonna'daki raif efendinin karısı mihriye'yi çok bağdaştırıyorum. baba karakteri ile de raif efendiyi. ikisi de zamanında bir kadını çok sevmiş fakat sonradan sevmedikleri bir kadınla evlenmişler. biz o romanda her şeyi raif efendinin gözünden gördük ama sevmediği kadınla yıllarca evli kalıp bir de ondan bilmem kaç tane çocuk yapan bir adam raif bey. varsan baksan maria ile yaşanan büyük aşk! ahh ne güzel, değil mi? değil efendim, değil işte. ikisi de takıntılı, anormal. tamam seversin de madem unutamadın, sırf evlenmek için evlenme o zaman. zorla mı? başka insanın başını neden yakıyorsun? bu dizi tam da öbür taraftan bir bakış açısı sağlıyor bize.

    buradaki anne karakteri de başlarda o kadar takıntılı değil bence. bu kadını da adamın ilgisiz ve sevgisizliği böyle bir ruh haline itmiş. hatta dizide ben olsam şöyle bir flashback yapardım. kadın evlendikten sonra adamın bu durumunu görüp baba evine dönmek istesin. kocası tarafından sevilmiyor ve istenmiyor çünkü. ailesi de kadını kabul etmesin ve tıpış tıpış kocasının evine dönmek zorunda kalsın. belki kamu spotu yerine geçer hem. tam türkiye gerçeği. sonradan kadın bu adamla evli kala kala böyle delirmiş olsun falan. güzel olurdu. böyle çok hikaye vardır bu ülkede.

    safiye'nin helvaları kaplara boşaltırken resmen totem yapması ve kapların yetmemesi beni baya güldürdü. bu tür takıntılar bir sürü insanda az da olsa vardır.

    edit: hay senin arnavutköy'üne inci ya. her şeyi batırıyorsun ve kendini haksız çıkartıyorsun. madem arnavutköy'ü çok beğeniyordun da neden bu sidikli apartmana taşındın, neden şimdi arnavutköy'e şimdi taşınmıyorsun demezler mi insana? şu düğün öncesi gelinlik şuradan, düğün burada, ev şurada olacak diye inatlaşan kadınlar gibi görünüyorsun. bu mevzu bir daha açılmasın rica ediyorum.

  • 30. ateizm eşiğindeki gençlere tavsiyeler

    eşiği geçin ve özgürleşin. ne kadar hafiflediğinizi hissedeceksiniz.

  • 31. beyne kıymık gibi batan düşünce

    kendini dünyaya ait hissetmemek.

    çocukluğumdan beri durum böyle.

    alışamadım. ne yer çekimine, ne insanlara, ne de bir kuyruğumun olmayışına alışamadım.

    tatsız bir durum.

    kim lan bunlar? ben kimim ? niye geldim? kuyruğum nerede?

    yaş olmuş 44. alışamadım kabullendim artık.

  • 32. euro 10 lira olurken espri yapan türk gençliği

    ellerinden bir şey gelmemesi kaynaklı bir durumdur.

    türk genci işsiz ya da 3 kuruşa çalışıyor, türk gencinin hayatı, geleceği sikilmiş (çok afedersiniz).

    ne yapsın gülmeyip de? yüzünden gülüşü de alırsanız ne kalıyor milletin elinde?

  • 33. bu saatte hala uyumama sebebi

    sabaha doğum yapacak olmam. cok heyecanlıyım sözlük.

  • 34. dorukhan toköz

    dorukhan beşiktaş da oğuzhanın 6 da 1 ini alıyor. yanılmıyorsam 7 de 1 idi olabilir. bu adam sakatlanana kadar her hafta canını dişini taktı oynadı. a milli takıma girdi o kadrodan. medel,atiba,oğuzhan,tolgaylar necipler falan varken girdi ilk 11e.

    o zaman canım dorukhan cicim dorukhan. şimdi sözleşme bitmeden adam gelmiş uzatın demiş. yine oğuzhandan az istemiş, teklif etmişsin kabul etmiş. sonra pişman olmuşsun az daha indir demişler. sen olsan kalırmıydın, bırakın bu işleri futbolda duygusallık yoktur. prof futbolcu bunlar. sanki sana rakip firmadan 3 katı maaş gelse, yok ben gitmem ben burada öğrendim işi dersin. sıfır empati ile duygusallıkla yorum yapıyorsunuz.

    dorukhan burayı okuyorsan git kardeşim fenere.

    not:beşiktaş.

  • 35. erkeklerin %85.3'ünün en az 4 sevgilisi var

    büyük yalan. erkeklerin yüzde 85'inin sevgilisi yok.

  • 36. konuşacak hiç kimsesi olmayan insan

    kendi kendime konuşuyorum. kendimi anlayabiliyorum, makul ve mantıklı cevaplar veriyorum, üzülme diyorum, geçer diyorum. bazen anlaşamıyorum ama geçiyor, 10 dakika sonra hiç bir şey olmamış gibi konuşuyoruz. şimdi de niye buraya yazıyorsun diyor. sanane lan!

  • 37. 4 kasım 2020 koronavirüs genelgesi

    yeni kısıtlama ve denetimlerin getirildiği genelgedir.

    maksimum 9 saat çalışma zorunlu kılınmış. önceden nasıl çalışıyordu ki insanlar? 6-20 arası falan mı çalıştırıyorsunuz vicdansız işverenler. bu saatler zaten olması gereken saatler, hatta bu bile çok bunun bile düzeltilmesi gerekirken...

    pek çok mekan 22'den sonra kapanacakmış. bunun gram faydası yok, hatta zararı olabilir. 22'de kapanacağı için akşam 8-10 arası büyük yoğunluk olur dışarıdaki kafelerde ve mekanlarda.

    daha fazla denetim yapılacakmış. gerçek bir denetim olursa bu biraz işe yarayabilir.

    --- alınan kararlar ---
    1. yoğun denetim
    vatandaşların kalabalık şekilde bulunabildiği pazaryeri, market, otogar, toplu ulaşım aracı, cadde/sokak, park ve bahçeler, alışveriş merkezleri gibi yerlerde yoğunlaşmasının sağlanması, bu doğrultuda önümüzdeki 10 günlük süreçte konu bazlı denetimlere (her il kendine uygun şekilde planlama yapacak şekilde) ağırlık verilmesi,

    2. saat 22:00'de kapanacak mekanlar

    aşağıdaki işyerlerinin en geç saat 22:00'de kapanmalarının sağlanması?

    evlere paket servis ve gelal şeklindeki uygulamalar hariç olmak üzere lokanta, restoran, pastane, kafe, kafeterya gibi yemeiçme yerleri (içkili/içkisiz ayrımı olmaksızın

    kahvehane, kıraathane ve çay ocakları,

    berber, kuaför, güzellik merkezi gibi işyerleri,

    nikah/düğün salonları,

    halı sahalar ve spor salonları,

    internet kafeler/salonlar ve elektronik oyun yerleri, bilardo salonları ve lunaparklar, tiyatro, sinema ve konser salonları,

    yüzme havuzu, hamam, kaplıca, sauna vb. yerler,

    3. mesai saatleri

    26.08.2020 tarih ve 2020/11 sayılı cumhurbaşkanlığı genelgesi doğrultusunda başta kamu kurum ve kuruluşları olmak üzere tüm özel sektör (sanayi tesisleri dahil) kuruluşlarında uzaktan ve/veya dönüşümlü çalışma gibi esnek çalışma yöntemlerinden azami düzeyde faydalanılmasının sağlanması, ayrıca kamu kurum ve kuruluşları ile özel sektör kuruluşlarının çalışma koşulları gözönünde bulundurulmak suretiyle il genelinde mesai saatlerinin başlama ve bitiş dönemlerinin il pandemi kurullarında değerlendirilerek il geneli için bir planlamaya gidilmesi, mesai/vardiya başlangıç saatlerinin sabah 06:00'dan itibaren kademeli olarak başlatılarak ara dinlenmesi dahil olmak üzere 06:00 15:00, 06:30 15:30, 07:00 16:00, 07:30 16:30, 08:00 17:00, 08:30 17:30, 09:00 18:00 vb. mesai/vardiya uygulamalarına geçilmesine karar verildi.

    bugünden itibaren uygulamaya geçen tedbirlere uymayan vatandaş ve işletmelerle ilgili ise adli işlem başlatılacak.
    --- alınan kararlar ---

  • 38. sarhoşken bisiklet sürmek

    sarhoşken araç kullanmaktan farksızdır. kazaya sebebiyet verebilirsiniz.

  • 39. nutella vs sarelle

    net bir şekilde sarelle.

    ekleme: sarelle klasikleşmiş bir kelime. insanların aklına plastik kırmızı kaplı kötü çikolatalar geliyor hemen. cam kavanoz, orijinal sarelle marka alın da görün. üst üste birer kaşık yiyerek farkı görün. ben senelerdir kimseye anlatamadım bunu.

    nutella abartılmış bir balondur. sosyal medyanın bok yemezliği anlayacağınız.

  • 40. yemeksepeti.com

    siparimişimi iptal eden restoranı puanlayamadığım internet sitesi.

    30 dk bekletip iptal ediyor bir bok yiyemiyorsun. ibneler böyle böyle 9 puanın üstüne çıkıyor.

  • 41. uzun boylu kadın vs kısa boylu kadın

    huzur veren kadın vs kafa siken kadın.
    huzur veren kazanır. mankenlik ajansi çalıştırmıyoruz

  • 42. 4 kasım 2020 yiğit bulut'un covid-19 olması

    ne güzel şeysin sen
    hep covid 19
    gel yanıma sar beni
    euro 10 dolar 9

  • 43. 30 ekim 2020 ege denizi depremi

    öncelikle habercilik nedir merak ediyorsanız şuradaki videoyu izlemenizi tavsiye ederim, kısa zaten yaklaşık 2 dakikalık bir video. habercilik nedir ve nasıl olmalıdır bunun bir özeti.

    daha önce konu üzerine yazdığım iki entry;
    (bkz: #115051610)
    (bkz: #115094439)

    yazdığım şeyler yavaştan herkesin dikkatini çekmeye ve dillendirilmeye başlandı, muhalefet de konuşuyor sonunda. fakat muhalefet konuşurken keşke medyanın gizlediklerini de konuşsa, çünkü medyanın nasıl ikiyüzlü davrandığı onlar konuşur ise iyice ayyuka çıkacaktır.

    hem izmir'de olup o depremi yaşamış bir vatandaş hem de depremin en yoğun yaşandığı bayraklı'ya yardıma gitmiş biri olarak konuşuyorum.

    klasik medya yine ahlaksızlığını gösteriyor, neden bu ülkede hiçbir şeyin değişmediğini anlatıyor. bugün biraz fox'ta konuşulması dışında ntv, cnn, habertürk gibi haber kanallarının hiçbirinde gerçekten deprem bölgesi hakkında hiçbir şey gösterilmemiştir. sadece birkaç enkaza odaklanılmış, enkazdan kurtarılan insanlar ve onları kurtaranlar üzerinden drama sahnelenmiştir televizyonda. özellikle ilk gün kurtarılan buse, daha sonrasında elif ve ayda üzerinden bu drama gerçekleştirildi. yeter artık gerçekten. orada acı çeken insanlar sizin reyting kasıp 3 kuruş fazla kazanacaksınız diye acı çekmiyor, siz onları konuştuğunuz kadar o acıları yaşatanları da konuşmak zorundasınız. iki elin parmağı kadar enkaz olmuş bina dışında bayraklı'da boşaltılan yüzlerce bina ve evsiz kalmış binlerce vatandaşı konuşmak zorundasınız, hükümetin yıllardır ne önlem aldığını ve deprem vergisi adı altında toplanan paraları konuşmak zorundasınız, bu boku yiyen müteahhitleri konuşup onları ifşa etmek zorundasınız. sadece televizyon izleyen bir insan sanar ki izmir'in geri kalanında hayat devam ediyor, birkaç çürük bina var ve onlar çöktü sadece fakat işin aslı binlerce insan sokaklarda; çevremde hiçbir bina yıkılmamış olsa da (karşıyaka'da yaşıyorum) çevremde oturulamaz hale gelmiş ve mühürlenmiş 7 - 8 apartman var sadece benim saydığım ki bu binalar deprem sadece birkaç saniye fazla sürse kesinlikle yıkılacak şekilde hasar görmüşler. fakat bunları göstermek ve sorgulamak, hatta hesap sormak yerine buse ile telefonda konuşan görevli hanımı "o an ne hissettiniz" diye (görevli hanım "benim değil, buse'nin ne hissediyor olduğu o an önemli olan" demişti), bugün ayda'yı bulduğunda "sanki hiç enkaz altında değilmiş gibiydi, çok güzel gülüyordu, anlatamam" diyip ağlayan akut görevlisi abimizi "nolur anlat" diye sıkıştırıyorsunuz.

    siz haber kuruluşları; tüm dünyanın minimum 6.9 dediği depreme hala 6.6 yazacak kadar utanmaz, "birkaç metrekare büyük evde oturmasalarmış" diyen devlet bahçeli'ye hesap soramayacak kadar korkak, gerçekleri ve depremzedelerin durumunu gösteremeyecek kadar yalancı, hükümete hiçbir eleştiri getiremeyecek kadar çıkarcı ve yalaka, 1 can daha kurtarayım diye uykusuz ve aç bir şekilde çalışan görevlilerden dramatik hikaye bekleyecek kadar vicdan yoksunu, 3 yaşında 90 saat boyunca enkazın altında beklemiş ufacık dünyadan habersiz bir bebekten prim yapmaya çalışacak kadar ahlaksızsınız. işte siz bu kadarsınız, ne insanlıktan ne habercilik ilkelerinden nasibini al(a)mamış bir topluluksunuz.

  • 44. #bilkentonlinesınavistiyor

    ne kasıyorlar ya bu kadar gençleri şu hastalıkta bir de yüz yüze sınavla uğraştırıcaklar yap işte ödev proje sistemin yoksa sınavı. sanki virüsü biz çıkarmışız gibi hocalarda bir afra tafra ödev yığınla ödev yüklemeler, sizin keyfinize vaka sayıları 10 bini geçsin hepimiz geberelim mi? yüz yüze sınav şov bu zamanda şikayet edilmeli okul.

  • 45. her şey bitti derken çıkagelen insan

    tolstoy şöyle diyordu;

    "tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar:
    ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir.."

  • 46. billboard'dan doğum günü kutlayan aile

    daha saçması yapılana kadar en saçması bu.

    (bkz: cringe)

  • 47. soğuyan kadın geri döner mi sorunsalı

    soğuyan kadın geri dönebilir, örneğini gördüm ama çabalayıp çabalayıp gerekli dönüşü alamadıktan sonra (ilişki içinde) bitiren kadının döndüğünü hiç görmedim. kafada bitiren kadın var ya, hani buz gibi bakan, işte o kadın dönmüyor.

    soğuyan kadındır, geri dönebilir.

  • 48. özgür demirtaş

    televizyonlara çıkması kesinlikle yasak olan isimlerden biridir. aptal aptal yorum yapmayın.

    bu ülkede tv gördüğünüz isimler - ki "muhalifler" de dahil- tvde olmasına onay verilen isimlerdir.

    adam da ne yapsın, zaten internet sayesinde klasik televizyonculuk geleceği belirsiz durumda. tv kanalları davet etmiyor, konu ne olursa olsun. o da youtube'dan videolar hazırlıyor, emek harcıyor. sunumlar yapıyor. bilgi paylaşma hazzını, kendi öğrenme hazzını bu şekilde yaşıyor. öğreterek öğreniyor.

    insanları uykularından uyandıracak, vizyoner, "ağzı laf yapan" bir muhalif en son ne zaman tvde gördün bir söylesene... siyasetçi olması şart değil.

    adam ekonomist. genç ve vizyoner. doğruları - sırf muhalefet etmek için değil - doğru olduğu için söylemekten çekinmeyecek ve bunları insanları ikna edebilecek bir şekilde yapabilecek bir kişi.

    yasaklı olması bu yüzden.

    konvansiyonel medyaya çıkamayışı bu yüzden.

    youtube a gelince. beğenmiyorsan izleme gitsin.
    "bugün böcek yeme challange yapıyoruz, kanalıma abone olun" diyenlerin bulunduğu bir platformda bırakınız isteyen istediği gibi takılsın.

    taktir ettiğim, videolarını çok beğendiğim, çabasını değerli bulduğum bir yetenek.

  • 49. tek kurtuluşun z kuşağı olduğu gerçeği

    z kuşağına zerre güvenmiyorum.

    yeni nesil gençlerde gözlemlediklerim:
    - aşırı bencillik
    - tembellik
    - vurdumduymazlık
    - ben bilirimcilik
    - saygı nedir bilmemezlik
    - iki kelimeyi doğru düzgün bir araya getirememezlik
    - tiktokculuk (:p)

    aklıma gelenler bunlar...

  • 50. masonlar apartmanı

    duvar ustası olduklarından apartmanın taş gibi olacağı şüphesiz.