vardevela66
profili

  • en sevilmeyen ev işi

    nefret ede ede yaptıklarım var:

    - banyo fayanslarını silmek.

    - ütü yapmak.

    bir de yapmadıklarım var:

    -kapı pervazının üstünü silmek

    - mutfak dolabının üstünü silmek.

    - televizyon setinin arkasındaki kabloların tozunu almak

    - perde kornişlerini silmek.

  • jackie chan'in kolpa türkiye anısı

    jackie chan biraz boş yapmış. çünkü, filmin tek bir kişi tarafından seslendirilmesinin şahikasını japonlar yapıyordu. bu o kadar güçlü bir gelenek ki japonya'dan diğer uzakdoğu ülkelerine de yayılıyor.

    japonya'da tiyatronun dini bir temeli vardır. menkıbeler sahnede canlandırılır. bu tiyatro geleneğinden bizdeki meddah'a benzer öykü anlatıcılığı doğmuştur.

    bilirsiniz, meddah anlattığı öyküdeki tüm kadın ve erkek karakterleri ayrı ayrı canlandırır. meddah, elindeki örtüyü omuzuna atar maho ağa olur; başına dolar, fadime bacı olur. bu meddahın benzeri japonya'da da var.

    19.yy'da önemli bir gelişme olur, yeni bir sanat dalı olan sinema doğar. japonlar sinema ile meddah geleneğini birleştiriyorlar. öykü anlatıcı sahnede oturur. arkada beyaz perdede film oynar. bu sırada benshi seyircilere, izlemekte oldukları filmi, her bir karakteri tek tek canlandırarak anlatır.

    ***

    sinema teknolojisinde ilk önce, sadece görüntü kayıt altına alınabiliyordu. karakterlerin arasındaki diyaloglar, konuşma kartları ile ekrana yansıtılıyordu.

    konuşma kartı

    filmin müzikleri ise canlı icra edilirdi:

    nosferatu

    canlı müzik yerine filmle beraber plak çalmaya başlıyorlar ve buradan ilk sesli filme geçiliyor.

    the jazz singer

    sinema, plak teknolojisini de gelişmeye zorlamıştır. çünkü ilk fonograflar dört dakikalık kayıt alıyordu. plakların devir hızları ile oynayarak, 11 dakikalık kayıt alacak hale getiriyorlar. ilk sesli filmlerde, film bir yandan oynarken, bir yandan da makinist, plakları değiştiriyordu.

    ancak plakların sırasının karışması veya filmin kopması beraberinde sesle görüntünün senkronizasyonunun kopmasına neden oluyordu. daha sonra filmin gösterime giren kopyasının üzerine, ses kanalı basmayı beceriyorlar ve sesli filmler dönemi başlıyor.

    --- cut montaj ---

    sinema dendiğinde akla ilk gelen ikonik nesne klakettir.

    klaket

    klaketin üzerinde çekilecek olan sahnenin numarası yazar. ama bu aletin en önemli özelliği şrak diye ses çıkarmasıdır. görüntü ve sesler ayrı ayrı kayıt edilir ve montaj sırasında birleştirilir. işte montajcı bu şrak sesini kullanarak, görüntü ile sesi senkronize eder.

    cut montaj ise tam adını verecek şekilde selüloit filmin, jiletle kesilip bant ile birleştirilmesi ile yapılırdı. bu çok emek gerektiren bir iştir. ilk montajcılar kadındı.

    montajcı kadın

    kural: eğer bir iş kadın mesleği ise orada hamaliye vardır.

    nitekim ilk montajcılar, sadece işin hamaliye kısmını yapıyordu. montajın sanatsal kısmı ile ilgilenen görüntü yönetmenleri ise erkekti.

    daha sonra montaj masaları geliştiriliyor. aşağıdaki montajcı filmin negatifleri üstünden çalışıyor. sol tarafındaki askıda, filmin farklı planlarına ait çekimler yer almakta. bunların hepsi teker teker birleştirilecek. birleştirdiği kısımları, önündeki monitörden kontrol ediyor. bu birleştirme işlemi sırasında sesi de aynı zaman da miksliyor.

    montaj masası

    kesilecek yerin işaretlenmesi

    filmin kesilmesi

    bundan sonra ise elektromanyetik bant dönemi başlıyor. halk arasında bilinen hali ile betamax/vhs dönemi.

    burada görüntüler, aşağıdaki makine yardımı ile montajlanıyordu.

    betacam video recorder

    bu alet bandın üzerine, üç adet iz döşüyor.

    1 time code

    2 dört kanallı ses

    3 görüntü

    jog kolu

    bu makinenin jog kolu, gelmiş geçmiş en başarılı elektro mekanik alet olabilir. hafifçe sağa sola çevirdiğinizde filmi, hızlı bir şekilde ileri geri sarar. üstüne bir kere tıkladığınızda durur. bir kere daha tıkladığınızda shuttle modundan jog moduna geçer. parmağınızla döndürerek görüntüyü kare kare ileri geri sararsınız. tabi bu işlem nazik nazik değil pata küte yapılıyor ve bu jog kolu yıllara meydan okuyor. bu yüzden çok başarılıdır.

    bu makinelerin yerini ise daha sonra bilgisayar ve video edit programları var.

    video montaj yazılımı

    --- senin annen bir melekti yavrum ---

    japonlar, benshinin filmi anlatmasını o kadar çok seviyorlar ki sessiz sinema dönemine ait bu uygulama, sesli filmler geldiğinde de devam ediyor. filmi, benshi'den dinleyerek izliyorlar.

    benshi ile film izlemek

  • iki erkeğin öpüşmesinden rahatsız olmak

    batıda gey erkekler, 19.yy'da çekilmiş olan fotoğraflara baktıklarında, "işte bunlar bizim gey atalarımız" diye düşündü. böyle düşünmelerinde haklılık payı vardı. çünkü kadrajdaki erkekler birbirlerine karşı çok samimiydi.

    erkek dostluğu
    erkek dostluğu
    erkek dostluğu
    erkek dostluğu

    bu adamlar kendi aralarında cinsel olarak yakınlaşıyor olabilirler de olmayabilirler de. orası belirsiz.

    ama artık aynı fotoğraflar farklı yorumlanıyor. erotik lensleri bir kenara bıraktığımız zaman gördüğümüz şey erkek dostluğudur. gördüğümüzün teknik bir ismi vardır: filadelfiya (kardeşçe sevgi)

    bunun takım halinde olanı da var. mesela halı saha maçı sonrasında soyunma odasında soyunurken kankaların leş gibi ter kokar. metrobüsteki adamın ter kokusu rahatsız ederken, kankanın soyunma odasındaki kokusu rahatsız etmez. bilakis garip bir mutluluk verir. çünkü takımın bir parçası olduğunuzu hatırlatır. ( bu hisse bastırılmış homoseksüellik diyenin ağzına terlikle vururum)

    batıda da eskiden erkekler kol kola girerek yürüyordu. batıda da erkekler uzandıklarında sırtlarını birbirlerine dayıyordu. batıda da erkekler, kollarını kankasının omuzuna atıyordu.

    ancak gey erkeklerin görünür olmasından sonra reaksiyon olarak homofobi de arttı ve hetero erkekler birbirinden uzaklaştı.

    bu yüzden batılılar, yukardaki fotolara baktıklarında gereğinden fazla samimi iki adam görüyorlar.

    homofobinin tek muhattabı eşcinsel erkekler değildir. homofobi genel olarak erkek dostluğuna zarar veriyor.

  • erkeğin küsmesi dişi olduğunu gösterir

    amerikalı trans erkek thomas page mcbee amatör olarak boksa başlar.
    ancak boks sırasında başka bir şeyi keşfeder: erkeklerin ne kadar içli ve kırılgan olabildikleri.

    30 yıl kadın bedeninde yaşadıktan sonra artık erkeklerin soyunma odasındadır. soyunma odasında, az önce ringde yumruklaşan adamlar, birbirine, kız arkadaşının yaptığı denyoluğun kendisini ne kadar incittiğini anlatmaktadır.

    (bkz: boxer at rest/@vardevela)

  • millette para yok yalanı

    bundan bir kaç yıl önce, kurban bayramının arifesinde evde temizlik yapıyordum. temizlik yaparken, kazara klozetin kapağını kırdım.

    bayramdan sonra mahalle nalburundan yeni kapak alırım diye düşünüyordum. ama kapak olmadan klozete oturmak hiç rahat değilmiş. dört gün beklenecek gibi değil. internete baktım, bauhaus bayramda açık.

    bayramının ilk sabahı, bauhaus'a gittim.

    arkadaş! klozet kapağı reyonunun önünde 40 kişi sıraya girmiş.

    ya tamam ben bekar adamım. dini pratikleri de takip etmiyorum. şöyle ağız tadıyla içinde yaşadığım topluma yabancılaşacağım ama yine yabancılaşamıyorum. milletle beraber, klozet kapağı almak için kuyruğa girmiş durumdayım.

    yahu sırada bekleyenlerin, tam da o sırada, kurbanlarını kesiyor; etleri kavurma yapılacaklar ve komşuya itelenecekler olarak ayırması gerekiyor muydu? ne işleri var bauhaus'da! rüyalarında klozet kapağı mı gördüler!

    gerçek şu ki:

    istanbul'un nüfusu hollanda'dan kalabalık. hollanda'daki nalburların tamamı ancak bir araya gelse günde 40 klozet kapağı satar. ama biz, hollanda nüfusu kadar adam tek bir şehirde toplandığımız için, o kırk kişi bir araya gelmiş oluyor.

    peki soru şu:

    bauhaus gözlemimizden yola çıkarak, "bayram namazını müteakiben klozet kapağı almak bir türk islam geleneğidir" diyebilir miyiz?

  • 5 milyon türk'ün almanya'da lobi yapamaması

    iş için almanya'ya gittiğim kasabada bir tane türk adam var. herif harbi zengin. ama öyle böyle değil. almanların yapmayı akıl edemeyeceği veya tenezzül etmeyeceği tüm işleri yaparak bu serveti yapmış. gerçekten kasabanın sayılı zenginlerinden.

    adamın oğlu makine mühendisi olmuş, bizimkinin gözleri parlıyor. oğluyla ciddi gurur duyuyor. duymasın demiyorum duysun.

    ama arkadaş, kaynakçının çocuğunun makine mühendisi olması lazım. zengin olan adamın çocuğunun ise artık avukat olması lazım, sanatçı olması lazım.

    makine mühendisi ile lobi faaliyeti yürütülmez.

  • hiç kadın şair olmamasının sebepleri

    öyleyse gönül telimizi titreten şarkıları bırakalım:

    güftesi ihsan raif hanım'a bestesi kemani serkis efendi'ye ait olan nihavent şarkı:

    kimseye etmem şikayet

    aşağıda ise şarkının hüzünlü öyküsü yer almaktadır:

    ihsan raif hanım'ın hayatı

    aşağıda ise güftesi şair nigar hanım'a bestesi ise tamburi cemil efendi'ye ait şehnaz şarkı var:

    feryad ki feryadıma imdad edecek yok

  • kadınsız hayatın daha güzel olması

    bir gey erkek olarak söyleyebilirim ki hayatımda bulunduğum en aseksüel ortam itü erkek öğrenci yurduydu. ikincisi ise kışla.

    kışladasınız. sabah kalkıp tuvaletlere gidiyorsunuz. zımba gibi delikanlılar var. kaşlı gözlü döşü kıllı ve haki donlu. duşa girmek için sıra bekliyorlar.

    benim acemi birliğim çok temizdi. duşlar, hacı şakirle yıkanmış temiz taşşak kokuyor. birazdan askerlerin hepsi arko traş kolonyası sürünecekler. sonra hep birlikte içtimaya ineceğiz. bölükten gökyüzüne doğru efil efil arko traş kolonyası kokusu yükselecek.

    manzara güzel, koku güzel, adamlar güzel. peki ne eksik? cinsel çekim. bir adama bakıyorsun bir bülocana. bülocanda tık yok.

    ***

    acemi erlerin televizyon izlemeye vakti olmuyordu. bir şey için er gazinosuna girdim. televizyon açıktı, kıdemli askerler tv izliyordu. haftalar sonra ilk kez televizyon izliyordum. mağaradan çıkmış gibi aval aval ekrana bakakaldım.

    aşkın ateşi

    televizyonda hande yener'in klibi dönüyordu. öyle klibe mal gibi bakakaldım.

    marş olmayan bir müzik var.
    haki olmayan renkler var.
    erkek olmayan canlılar var.
    gökyüzünde çizgiler uçuşuyor. inanır mısınız hiç biri nizami değil!

    ***

    duş sırası bekleyen kaşlı gözlü döşü kıllı ve haki donlu zımba gibi delikanlının özelliği hande'ye hiç benzememesi. onu seksi kılan da bu. ama denklemden hande'yi çıkardığın zaman o donlu eleman birden çok alalade oluyor. hiç bir numarası kalmıyor. ortamda hande olacak ki hande'yi değil haki donlu elemanı seçmenin bir anlamı olsun.

    içeri dişi sineğin bile girmediği itü erkek öğrenci yurdu ve kışla, düşündüğünüzün aksine gey erkek için de cennet değil.

  • türkiye'den ingiltere'ye kıyma götüren gurbetçi

    geçen gün brexit ile ilgli çok güzel bir yazı vardı. ab'nin bürokrasiyi artırmadığı, tam tersine düşürdüğü ile ilgiliydi.

    kktc'nin süt ürünleri ile ilgili yaşadığı sorun bu. rum yönetiminin, ab'ye kendi sınırlarındaki mandraların ab standartlarında olduğunu ama daha önemlisi bu mandraların ab standartlarına göre denetleyecek sistemin kurulmuş olduğunu ıspatlamış olması; ama ab'nin aynı çalışmayı kktc'de yapmamış olması.

    ama yine de her ülkenin kendisine göre koyduğu kısıtlar var.

    mesela almanya'ya çiğ patates de sokamıyorsunuz. yurtdışından gelen patatese, akdeniz'de yerel türleri yok eden balon balığı muamelesi yapıyorlar. veya zeytinyağı ülkelerinde, zeytinyağı sıkıntı çıkartır.

    bunun yanı sıra ilaçlar ve yasak olmayan ama ne olduğu da belli olmayan yiyecekler başınıza bela olabilir. gıda ve ilaç dairesinden bir görevli gelip analiz yapıyor. vakit kaybetmek yerine kendi elinizle çöpe atarsınız. bu yüzden yiyeceklerin paketli olması; ilaçların kutusunda, prospektüsü ile birlikte olması, yanınızda da reçetenizin bulunması sınır kapılarında işinizi kolaylaştır.

    yanınızda yiyecek taşımak normaldir. köylülük falan değildir. amsterdam'dan türkiye'ye gelirken gouda getirmek normal de türkiye'den amsterdam'a ezine götürmek neden köylülük olsun? bu dünyada şöyle bir realite var:

    (bkz: bütün bir ömrü iyi beyaz peynir peşinde geçirmek)

    ama gideceğiniz ülkenin gümrük polisi sayfasına bakıp, hangi gıdaları hangi şartlar altında götürebileceğinizi kontrol etmeniz gerekir.

    kabahatin büyüğü esas kadının oğlunda. insan anasını tanımaz mı? gelmeden önce uyarması gerekiyordu, "şunları şunları getirebilirsin. bunları bunları getirme"

  • çocuk televizyonda gördüğü için lgbt olmaz zırvası

    (bkz: the turkish boat)

    hollanda'da 2012 yılında düzenlenen onur geçidine türk teknesi de katılır. geçide katılan herkes teknesini, kendisini ifade edecek şekilde süslemektedir. türk teknesinde ise çanak anten ve çalı süpürgesi vardı.

    --- netflix vs çalı süpürgesi ---

    benim belgeselde en çok beğendiğim detay, çalı süpürgesi oldu. izleyicilere çalı süpürgesi sallıyorlar.

    şimdi diyeceksiniz ki gey etkinlikte, çalı süpürgesinin ne işi var? aslında tam da "çocuğum netflix'ten etkilenecek" mevzusu bu.

    meşhur çalı süpürgesi

    şimdi efendim, almanya'da bir sokağa girdiğinizde eğer binalarda çanak anten varsa, orası türk mahallesidir. hollanda'daki türk aileler de uydudan türk televizyonlarını izliyor.

    türk televizyonlarında eşcinsel karakter yok. kadir inanır- türkan şoray var.

    gey çocukların bu filmleri izlerken çıkardığı sonuç şudur:

    kadir inanır gibi sevgili istiyorsan, türkan şoray gibi olacaksın. bu yüzden gey çocuklar kadın karakterleri pür dikkat izliyor.

    filmlerde fahriye abla gibi işveli ablalar var. çalı süpürgesi ile yer süpürme sahnesi var. abla memeleri gözükmesin diye bir eliyle çatalını kapatıyor.
    bu memelerini tutarak yer süpürme, hollanda'daki türk kökenli çocuklara çok ilginç gelmiş ve gey çocuklar bunu hafızaya atmış.

    hollanda'da büyümüş tüm türk geyler, memeleri tutarak yer süpürme hareketini biliyormuş. kendi aralarında şakalaşırken bu hareketi yapıyormuş. çalı süpürgesi, hollanda'daki queer türk gençleri birbirine bağlayan bir motif.

    bir ben bir de zeki müren sendromu

    internetin olmadığı yıllarda, türkiye'deki çocuklar televizyonda zeki müren'i izler. kendisinin farklı olduğunun farkındadır. zeki müren de farklıdır. ama başka da bir model yoktur. diğer eşcinsellerin varlığından bihaberdir. hayatını şu koca dünyada bir ben bir de zeki müren varız modunda yaşar. ta ki diğer eşcinsellerin var olduğunu öğreninceye kadar. ondan sonra bir heves zeki müren'in bahardalı kostümü ile kendisini gey bara atar.

    şok ki ne şok!

    millet gey bara kas çalışıp gelmiş, tek askılı atleti ile pazularını sergilemektedir. bahardalı kostümü ne ayol?!!

    sonra bir eleman bunun elinden tutar, yol yordam gösterir ve bizimki filinta gibi bir delikanlıya döner. ardından bunları yolda görürsünüz. gey kankası der ki:

    - abla, bulduğumda zırıl zırıl kadındı. bunu ben adam ettim!

    "çocuğum etkilenir" diyorsunuz ya çocuğun gey olacağı varsa zaten gey oluyor. siz çocuğun önünden gey rol modellerini kaçırmış oluyorsunuz.

    edit: belgeselin linki

    türk teknesinin; hazırlık süreci, geçidin kendisi ve ardından gelen tehditler ile ilgili güzel bir belgesel. belgesel, istanbul ile amsterdam arasında mekik dokuyor.

    belgeselin çekildiği dönemde, siz de amsterdam'a gidebiliyordunuz. akp, kendi reklamını yaparken istanbul'daki onur yürüyüşünü kullanıyordu. beyoğlu bir avm değil, kültür merkeziydi. ıstanbul ise kendini bir kültür kenti olarak tanımlıyordu. on yıl öncesinin canlı ve enerjik istanbul'unu hatırlatması açısından da güzel bir belgesel.

  • türk kızlarının avrupanın en güzel kızları olması

    hollanda erkeklerine ciddi şekilde çekici geliyorlar. birelli diye dalga geçtiğiniz kızlara bile hayran hayran bakıyorlar.

    geçen hafta hollandalı müşteriler geldi. istanbul turu attırıyoruz. herifler kendinden geçti. adamı uyarmak zorunda kaldım.

    - hayatım çenen düşmüş. ağzını kapa.

  • google'ın türkiye'ye ortadoğu ülkesi demesi

    aslında türkiye, ortadoğu'dan da uzun zaman önce kışkışlandı.

    hamas bile, filistin meselesi ile ilgili olarak, "abi gözünün yağını yiyeyim. sen bu işlere bulaşma" dedi.

    şimdi halime baci estağfurullah, pakistan ve afganistan ile halifecilik oynuyoruz.

    ortadoğu'da türkiye'den açılan boşluğu, hem siyasi hem kültürel hem de ekonomik olarak israil'in doldurduğunu düşünüyorum.

  • imamoğlu'nun pkk'lı diyen şahsı şikayet etmesi

    olay bundan 20 yıl önce geçiyor:

    annemin oturduğu apartmanda, aidat toplanıyor ancak apartman toplantısı yapılmıyordu. annem de bu duruma itiraz etmiş. yönetici demiş ki:

    - biz erkekler, kahvede toplanıyoruz zaten!

    annem de hesap sormuş: hani apartman defteri, nerede toplantı kararları.

    bunun üzerine yönetici annemi ezmeye kalkmış:

    - pkk gibi ortalığı karıştırıyorsun!

    annem, hemen 1 tl manevi tazminat davası açtı. ve ardından davayı kazandı. eleman, yüklü bir mahkeme masrafı ödemek zorunda kaldı.

    yok öyle paraları topla, hesap verme, itiraz edene de pkk'lı de. valla içim buz gibi olmuştu.

    20 yıl sonra içim yine buz gibi oldu.

  • istanbul'u donatan uygunsuz urban c. reklamları

    istanbul'daki spotçulara ucuz ikinci el beyaz eşyalar düşmüş.

    muhtemelen deprem bölgesinin malları.

    krem reklamından mana bulup rahatsız olanların midesi bu genişlikte işte.

  • oğlunuzun başka erkeklerle evlendiğini düşünün

    başlığı okuyunca birden heyecan yaptım.

    şu dünyada kaşlı gözlü döşü kıllı bir erkekten daha seksi bir şey varsa o da iki tane kaşlı gözlü döşü kıllı erkektir.

    damatlarım

    tamam medeni kanuna göre erkek erkeğe evlenemiyoruz. ama günün birinde evlenirsek ancak bir tanesi ile evlenebileceğiz. daha evlilik hakkının kendisi ortada yokken iki tane birden alma ihtimalinin dile getirilmesi oldukça heyecan verici.

    heyhat! başlık yanlış açılmış. adam bir erkek diyor. bir

    neyseeeee

    "kardeş tren var dediler geldik" diyerek, sivas'a gitmek farz oldu artık!

  • bergüzar korel'in yeni rakı eleştirisi

    erbakan'ın kızı miras davası açtı.

    eşcinsellere gelince pompeii ibreti, mirasa gelince roma hukuku.

    aslında bu çifte standart, sırf rakı içtiği için kendini laik zanneden kesim için de geçerli. kendisi kız arkadaşı ile birlikte yaşar. rakısını da içer. ama konu eşcinsel evliliğine geldiğinde dinimiz amin.

    eşcinsel evliliği, dini bir konu değildir. kamusal hayatın düzenlenmesi ile ilgili bir konudur. ve evet laik bir konudur.

    bu çerçeveden bakınca söylediği bir yönüyle doğru.

    ama haksız olduğu husus şu:

    70'li yıllarda çay bahçelerinde bira satılıyordu. çayını içen çay, birasını içen de birasını içiyordu. kimse kimsenin masasına karışmıyordu.

    80'li yıllardan sonra alkolün kriminalizasyonu süreci başlar. taşradaki kentlerde bira, barlar sokağı denilen izole sokaklarda satılmaya başlandı. ardından bu sokaklar kentin dışına itildi. tam da bu yüzden de kavganın gürültünün eksik olmadığı yerlerdir.

    bu kasaba bağnazlığı, orada kalmadı. ve bu bağnazlıktan kaçmak mümkün de değil. en son nurgül yeşilçay davası buna örnek. hem kadını rahatsız ettiler hem de ekmeği ile oynadılar bu da yetmemiş gibi bir de kadını suçlu duruma düşürüp yargıladılar.

    yaşadığımız bu süreci de yok sayamayız.

  • 13 nisan 2023 hilal kaplan ifşa

    hepimizi ilgilendirir.

    2001 ekonomik krizinde etrafımdaki hatunlar birden evlenecek adam bulamaz hale gelmişti. erkekler kendi önlerini göremedikleri için kız arkadaşlarına bir şey vaat edemiyordu.

    günümüzde ekşisözlük'ün sürekli gündem olan maddelerinden biri, erkeklerin bırakın evlenmeyi artık sevgili olmaya bile yanaşmaması ile ilgilidir. yaşanan ekonomik buhrandan dolayı, oğlanlar kıza flört etmeyi bile teklif edemiyor.

    herhangi bir ilişkiyi besleyen şey, ortak hayal kurabilmektir. ama ülkenin yurttaşları zor bela karnını doyurup, günü doldurmakla meşgul. beraber hayal kurmak bile artık hayal oldu.

    eskiler, soğan ekmek yerdi. ama evin taksidinin biteceği günlerin hayalini kurarak buna katlanırdı. artık insanlar soğan ekmeği ay sonunu getirmek için yiyor.

    boşanma oranlarının ülkelere göre dağılımı

    batı ülkelerinde boşanma oranları düşüşe geçerken, türkiye'de roket hızı ile artmakta. ekonomik buhran aileleri de sarsmakta.

    orta sınıf çökmüş vaziyette. dudak büktüğümüz orta sınıf ahlakı da çökmüş vaziyette.

    hilal kaplan ve şürekası, tüm bu krizlerin üzerini ört bas etmek için, topluma taassup pompalamakla meşguller. kah eşcinselleri hedef tahtalarına koyuyorlar kah istanbul sözleşmesini.

    bu yolu 19.yy'da ingiltere de denedi. toplumsal çatışmaları taassup ile bastırmaya kalktı. sonuç olarak elde ettikleri şey karındeşen jack oldu.

    kısacası güzel kardeşim, hilal kaplanlar villalarda yaşayabilsinler diye sen soğan ekmek yemek zorundasın. sen önünü göremediğin için kıza çıkma teklif edemiyorsun, ama elemanlar aşna fişna derdinde. ve bunu sana din satarak yapıyorlar.

    o yüzden kardeşim bu seni kesinlikle ilgilendirir.

    işte tam buraya salo sodom'un 120 günü filmi cuk diye oturur.

    (bkz: salo o le 120 giornate di sodoma/@vardevela)

    bir kez daha tekrarlayalım:

    faşizme karşı bacak omuza

    ayrıca zerrin'in ahı tuttu:

    allah bizi yargılayan namus kumkumalarına daha beter linç versin

  • sıcakken ayrı soğukken ayrı güzel olan yiyecekler

    (bkz: lebeni)

    aslında ayran aşı gibi.

    ancak ayran aşından farkı, ayran aşurelik buğday ve nohut ile kaynatılıyor.

  • avrupa'da 2. sınıf insan muamelesi gören türkler

    bir söz vardır, "yürümediğin müddetçe ayağındaki prangaları fark edemezsin"

    türkiye'de bir çok eşcinsel ikili bir hayat sürüyor. bu yüzden aslında açık bir çatışmaya girmemiş oluyorlar.

    peki ya saklanamayanlar?

    her yürüyüşümüz onur yürüyüşüdür

    hiç laga luga yapmayalım,

    almanya'da ikinci sınıf insan muamelesi gören yabancı olmak, türkiye'de eşcinsel olmaktan daha katlanılır olabiliyor.

  • lgbt'yi destekleme zorunluluğu

    şu lgbt ile ilglii tartışmalarda en çok ayar olduğum iki konu var:

    1) cinselliği göze sokmak.

    yahu lgbt'lere nefret kusmadığınız vakitlerin dışında x yapan kızın amacı başlıklarını doldurmakla meşgulsünüz. heteroseksüel cinselliği ile ilgili yazdıklarınız da hiç ufuk açıcı ve özgürleştirici değil. toplamı, arkadan darbeli, çıtır hasarlı, ikinci el araba ilanı seviyesinde.

    hayatsızsınız oğlum!

    millet hayatını yaşıyor. siz sürünüyorsunuz.

    lgbt'nin kendi varoluşunu savunması koyun olduğunuzu bir kez daha yüzünüze vuruyor.

    bak bunlar başka ülkelerde heteroların yaşadıkları.

    büyük perhiz öncesi insanların kurtlarını dökmesi için düzenlenen festival.
    rio karnavalı

    bundan 50 yıl önce cinsel devrimini yaptı.
    woodstock

    yeni millenyuma dev rave partileri ile girdiler:
    berlin love parade

    sonra amsterdam'daki adamı görünce feleğin şaşıyor. tüm dünya gay olacak tribine giriyorsun.

    amsterdam kanal geçidi

    ne kadar hayatsızsın biliyor musun? eskiden insanlar milli piyango bileti alırdı. çekilişte, büyük ikramiye çıkarsa, bu para ile kaç tane daire alacağının hayalini kurardı. şimdi toki çekilişine giriyor. piyango kendisine vurursa, üstüne soğan ekmek yiyip taksit ödeyecek. halbuki, toki, şans oyunu değil bir haktır.

    2) "yakında dibimizi dövdürmezsek homofobik olacağız" diye sayıklayan ve lgbt ile ligili her konuda kendi götünü masaya koyan adamlar.

    hocam, şu götünü ver de artık, sen de kurtul lgbt de kurtulsun. insanların senin götünden çok daha ciddi dertleri var ve sen götünle masayı işgal ediyorsun.