herkese merhaba!
beşiktaşımızın yeni oyuncusu rafa silva hakkında hazırladığım deneme yazısını okumak isteyenler buyursun:
bütün veriler comparisonator'den alınmıştır.
kişisel reklam: beşiktaşın beyazı kitabım
öncelikle 1993 doğumlu, 1,72 boyunda, sağ ayaklı, portekizli ön alan oyuncusu. ön alan oyuncusu ne demek, daha detaylı inceleyeceğiz ama ön tarafın her bölgesine hakim, olduğu yerde kaleye dikine giden bir profil rafa silva. çok ama çok önemli bir transfer.
çok karmaşık bir kariyer yolculuğu yok. sevdiğim futbolcu tipi aslında, gittiği yerde sebat eden, kulübün her metrekaresinde var olan, uzun yıllar oynayan bir oyuncu. feirense altyapısından çıkıp, portekiz 2. liginde başlamış yolculuğu.
ilk sezonu 2012/2013 sezonu ve 35'i ilk 11 olmak üzere 40 maça çıkmış ve ligde 9 gol atmış. tabii ki 19 yaşında, hemen dikkatleri üzerine çekmiş. semih kılıçsoy'a yapıldığı gibi "portekiz 2. liginde hangi takımlara gol atmış ki bu 19 yaşındaki genç" dememişler ve braga'ya almışlar.
braga'ya 500 bin euro'ya transfer olmuş ve 13/14 sezonunda daha çok kupada kendisini göstermiş. ama yeni takımına da ısınmaya başlamış. ben hangi dönemler hangi mevkide oynadığını aşağıda detaylı belirteceğim, kariyer yolculuğuna devam edelim. braga'da asıl çıkışını da 2015/2016 sezonunda yapıyor.
bu sezon, sporting'e, porto'ya, benfica'ya gol atınca iyice göze geliyor. o sezon ligi geçtim, avrupa dönemi de çok iyi gidiyor. hatırlarsanız, son 16 turunda, tarihinin en iyi kadrolarından birini kuran, van persieli, nanili fenerbahçe'yi 4-1 yendikleri maçta 1 gol atıyor ve eliyorlar.
çeyrek finale kadar da; 12 maça ilk 11 çıkıp, 3 gol 5 asist yapıyor. avrupa vitrininde de boy gösterdiği için, 2016 yaz transfer döneminde, 16 milyon euroya benfica'ya transfer oluyor. 4 tam sezon braga'da güzel işler yapıyor. ama hala tam performansında değil, 4 sezonu 26 gol 18 asistle bitiriyor. bu 4 sezonluk toplam gol asist istatistiğini özellikle yazdım, takipte kalın.
ilk sezonu biraz tutuk geçiyor. çünkü sezon başlar başlamaz ciddi bir sakatlık geçiriyor. sezonda da 2 gol atıp, 4 asist yapabiliyor ama benfica şampiyon oluyor. şampiyon namzetiyle, takıma alışma süreci devam ediyor. 2. sezonu daha çok sağ açıkta, yine 3 gol 4 asistle geçiyor. tutuk.
ama bir şey oluyor ve bu sezon sol açıkta oynadığı süre artıyor. sol açıktan merkeze giren bir oyuncu olarak, 21'i ilk 11 oynadığı 26 maçta 17 gol atıp, 2 asist yapıyor. ve benfica şampiyon oluyor. şampiyonluğun mimarı kim deseniz, direkt rafa silva oluyor. 2. şampiyonluğu ama bu daha değerlisi...
sonra rafa silva'nın ünü, her yeri sarıyor. 19/20 sezonunda, 11 gol 8 asist, 21/22 sezonunda 12 gol 16 asist yapıyor. bu süreçte değeri 30 milyon euroyu görüyor. 19/20 sezonunda 3 ay sakatlık problemi dışında, ciddi bir problem de yaşamıyor. premier league'den hep isteniyor, benfica'da da kalıyor.
önceki sene de, 22/23 sezonunda 14 gol atıp, 8 asist yapıyor ve yine şampiyon oluyorlar. gelelim son senesine... geçen yıl ilk 11 olarak tam 51 maça çıkıyor. inanılmaz bir sayı ve 22 gol atıp 15 asist yapıyor. 4 sezon toplamında braga'da ne yapmıştı? 26 gol 18 asist. neredeyse bu 4 yıllık veriyi, tek sezonda sağlayacak skor gücüne erişiyor.
peki, nasıl oluyor? artık kanattan ziyade, tamamen merkezi kullanan bir 10 numara ve sahte 9 numaraya dönüşüyor. top nerede kuruluyorsa, nerede bitiriliyorsa, orada rafa silva ile selamlaşmadan kaleye gitmiyor. gerçekten muazzam bir sezonun ardından, sözleşmesi de bitmişken, beşiktaş'a gelmesi bambaşka...
bu süreçte milli takım'da da değerini buluyor. şampiyonalara gidiyor, 2016'da avrupa şampiyonu oldukları kadroda var, ilk 11 oyuncusu değil ama kadroda. 202'de yine kadroda, 2 maçta sonradan giriyor. ama daha çok elemelerde milli oluyor. toplamda da 25 kere milli takım forması giyiyor.
peki kimdir bu rafa silva, ne oynar? öncelikle, topla ilişkisi çok iyi, ligin en iyi top taşıyıcı, dribling oyuncusu diyebiliriz. top taşıyan oyuncuların son vuruşlarında bir sorun olur hep. top taşımanın da verdiği bir yorgunluk. ama rafa, kısa bacaklarıyla, bu sorunu hiç yaşamıyor.
sol açıkta tersten gelip merkeze top sürüp şut çekebilen, merkezde oynadığında penaltı noktası çevresinde skor ve anahtar pas kovalayan, sağ açıkta iyi bir otacı, forvette ise iyi bir son vuruşçu. kısacası, tam bir futbolcu. çok mu övdüm? tekrar edeyim, bu sezon benfica'da 22 gol 15 asistle oynadı. ne diyeyim?
şimdi verilerine geçelim. öncelikle şunu belirteyim, bölge bölge bakacağız. mesela forvet oynadığı anlarda, 90 dakika başına ligin en iyisi. gyökeres'ten daha iyi verilere sahip. maç başına 1,52 golle biten aksiyonda bulunma, yani pivot santraforun yanında oynayınca, 2 maçta 3 gollük skor etkisi mevcut. kimin sistemi geliyor aklınıza?
diğer konu, 0,54 asist, 1,69 şut pası ile yine lig lideri. hatırlar mısınız, yusuf yazıcı konusu geçtiğinde, takım oyununu düşünmediğini, sadece şuta odaklandığından bahsediyorum. rafa silva'nın maç başına arkadaşlarına 1,69 şut çektirmesi, çok önemli detay.
ve tüm bunların yanında %69 başarılı atak aksiyonu ile yine lig lideri. o atağın içindeyken topa dokunmuşsa, 10 ataktan 7'si, benfica lehine gol, korner, taç, tekrar atak olarak başarı ile sonuçlanıyor. bu da yine çok önemli, başarı rafa silva'nın genlerine işlemiş durumda.
forvet oynadığında, yine pas aksiyonlarında 1,16 anahtar pas ile lig lideri olduğunu görüyoruz. ve toplam pas aksiyonlarında da ligde 2. sırada. 21'de 18 ile rakip yarı sahada en isabetli pas yapan oyuncu. ki bunlar riskli paslar, unutmamak lazım. değerli bir veri. yine %50 orta isabeti ile ligde 2. sırada.
gelelim forvet arkası verilerine. yani öne dönük 8 oynadığında, van bronckhorst'un böyle kullanacağını düşünürsek durum nedir? skor üretme anlamında ligde 2. sırada ve şut isabetinde ligde 3. sırada. maç başına 3 şut çekmiş, 1 isabet tutturmuş. burası biraz düşük diyebilirim.
maç başına 5,2 driblingle 3. bölgeyi geçmiş ve bunda lig lideri. maç başına da 2,26 şans yaratmış, bunda da lig 2.si konumunda. orta saha oynarken, ligin en az top kaybı yapan (1,4) oyuncusu konumunda. bu da çok önemli bir veri, gereksiz hareket sayısı epey düşük.
son baskın kanat oynadığı sezonu, 21/22 sezonu ve %60 sağ kanatta oynamış. kanat oynadığında da bambaşka özellikleri ortaya çıkmış. mesela bu sefer birebirde lig lideri olmuş. ofansif anlamda ikinci sırada, otavio'nun gerisinde kalmış. yine %67 başarılı atak aksiyonu, 1,32 golle sonuçlanan aksiyonda bulunmuş. kanat oynarken zor veriler.
ligin de en başarılı pas yapan 2. oyuncusu olmuş. kısacası, her mevkide, mevkinin özelliklerine uyum sağlamış, farklı meziyetlerini öne çıkarmış bir oyuncu. beni çok ama çok şaşırtan bir transfer oldu. övgüyse övgü, sakatlık yaşamazsa muazzam bir oyuncu aldık. neden?
öncelikle kariyeri boyunca hiç düşüş yaşamamış, oynadığı takıma tutunmuş bir oyuncu. sakatlık ve zihinsel kayıp yaşamazsa, 5 yıl sonra "yerine kimi bulacağız?" diye dövünürüz. hummels'te de yazmıştım, umarım o da bu verileri devam ettirmeye gelmiştir. çok önemli.
diğer konu, "oyuncu arabistan ligi'ne gidecekti, bize geldi" kısmı pek hoşuma gitmiyor. "son sözleşmemde iyi para kazanayım" diye düşünmüş. olabilir, hakkıdır ama umarım bu futbolunun gerilemesine yol açmaz.
bundan sonra, al musrati de daha iyi olacaktır, attığı pasların değerlenme oranı artacaktır. diğer oyuncular da daha mutlu olacaktır. camiamıza hayırlı ve keyifli olsun! sonu lig ve avrupa kupası olsun!
okuyan herkese teşekkür ederim.
fixqoydu10 profili
-
rafa silva
-
gabriel armando de abreu
herkese merhaba!
beşiktaşımızla anlaştığı söylenen, gabriel paulista hakkındaki deneme yazısını okumak isteyenler buyursun:
öncelikle tam ismi, gabriel armando de abreu olduğunu belirtelim. 26 kasım 1990 sao paolo doğumlu, brezilyalı stoper. brezilya'dan vitoria'dan çıkan, sonrasında ispanya ile avrupa'ya ayak basan ve ispanya ingiltere arasında gidip gelen bir futbolcu. anlık olarak 34 yaşına ramak kalmış durumda.
kariyer yolculuğunu detaylandırırsak; brezilya'da 11/12 yılında serie b'de 35 maça çıktı. yani 22 yaşındayken, hala serie b'deydi fakat gelecek vadediyordu. sonraki yıl takımı ile serie a'ya çıktı ve çok fazla kalamadı. çünkü takımın en önemli parçasıydı ve 3.3 milyon euro'ya villareal'e transfer oldu. gerçekçi olmak gerekirse, 18 yaşında bu performansı verse, 15 milyon euro'dan aşağı gitmezdi.
villareal'de 13/14 sezonunun kasım ayından itibaren banko oynamaya başladı. o sezon ligde 18 maça çıktı, ligi de 6. sırada bitirip avrupa ligi'ne gitmeye hak kazandılar. avrupa'ya ısınma sezonu kendisi için gayet iyi geçmişti. kasım ile mayıs arasında takımın vazgeçilmezi oldu.
sonraki yıl, yani 14/15 sezonunda, kendisi de 24 yaşında gençliğini atmaya başlayan bir stoperdi. özellikle avrupa ligi'nde villareal'in gruptan çıktığı serüvende kendisini iyice kanıtlamaya başlamıştı. ocak ayına geldiğimizde ligde de 19 maça çıkmıştı. kısacası, değerli bir oyuncuya dönüşmüştü.
neredeyse 1 tam sezon bile oynamadan, devre arasında 15 milyon euro'ya arsenal'in yolunu tuttu. değerini ancak bulmuştu. kış transfer döneminde arsenal'in en pahalı oyuncusuydu. ama devre arasında geldiği için ilk sezonu alışma sezonu gibiydi. yalnızca 4 maça ilk 11 çıkabildi. mertesacker ve koscielny sorun yaşadığında kadroya girebiliyordu.
2. sezonuna başladığında ilk 4 maç koscielny ile takımın as stoperi olmuştu. bir arsenal chelsea maçında koscielny ile diego costa'nın kavgasında, arkadaşını savunmak için öne atıldı. diego costa'nın tahrikleri sonucu kırmızı kart gördü ve 0-0 giden maçı 2-0 kaybettiler. sonra şubat ayına kadar biraz dalgalı oynamaya başladı.
şubat ayından itibaren yine takımın as oyuncusu oldu ama bu sefer arsenal maç kazanamıyordu. şubat ayından itibaren oynadığı 12 maçta arsenal yalnızca 4 galibiyet almıştı. bunun üzerine de sonraki sezonun ağustos ayında ciddi bir sakatlık geçirince gözden düştü. o sezon ligde yalnızca 15 maça ilk 11 çıkabildi.
tabii ki hala değerli bir oyuncuydu. 2017 yılının yaz transfer dönemi 11 milyon euro'ya valencia'ya transfer oldu. valencia'ya geldikten sonra özellikle ilk 4 sezon takımın ezequiel garay ile ikili stoper hattını oluşturdular. 2018'de diakhaby de gelince rekabet arttı. 21/22 sezonuna da alderete ile birlikte as stoper olarak başladı. valencia onu seviyordu. ama eski takımı villareal ile oynadıkları maçta 72. dakika sakatlandı ve yerini diakhaby'ye bıraktı. sonra 5 ay oynayamadı.
son sezon ise, diakhaby'nin devamlı sakatlanması, cenk özkaçar'ın istenilen seviyeye ulaşmaması sonrası formasını geri aldı. burada da valencia altyapısından gelen mosquera ile birlikte ikili oynadılar. devre arasına kadar da böyle devam etti.
devre arasında, atletico madrid'in oyuncuya ilgisi ile, bonservissiz şekilde atletico madrid'e transfer oldu. ki hatırlayacaksınız, o dönem biz de oyuncuyu istemiştik ama atletico madrid isteyince oraya gitti. gerçekçi olmam gerekirse, devre arasında gelseydi kötü kadroda iyice kötü görünecek ve şu an gönderilecekler listesinde yerini alacaktı.
şimdi şunu baştan söyleyeyim, oynamamasının sakatlıkla ilişkisi yok, en son 21/22 sezonunda sakatlanmış. ama atletico 2 sezondur sayısız stoper deniyor, sayısız aksiyon alıyor. bu deneme sürecinde witsel, savic, hermoso, gimenez gibi oyuncular değişerek oynamış. biraz da oynadığı maçlardaki skorların etkisiyle, biraz da stoper kalabalıklığı ile şans bulamıyor.
bu süreçte 5 maça ilk 11 çıkıyor (bu arada 3'lü bir hat var, bunu belirteyim) bu 5 maçta atletico madrid, yalnızca 1 galibiyet alabiliyor. bu direkt oyuncuyla mı ilgili? değil ama etkisi yok da diyemeyiz. özellikle 2-2 biten almeria maçında defansın dağınıklığı sorun yaşatıyor.
şimdi kariyer yolculuğunu bitirdik. verilere bu sene başında valencia'da banko oynadığı için yarım sezon üzerinden bakacağız, bir de atletico madrid'deki 5 maç üzerinden bakacağız. evet oyuncunun geçmişinde çok iyi sezonlar mevcut ama son durumu bizi daha çok ilgilendirir.
genel olarak, oyuncuya hamle stoperi diyebilirim. pas akışında oyun kurucu bir rolü neredeyse yok. defansif anlamda, birebir karşılamada gayet başarılı diyebiliriz. ama bunu her zaman söylüyorum, daha çok yanındaki oyuncularla ilişkili bir durum. yanına bir saiss benzeri oyuncu alınmayacaksa, o da kötü görünecektir.
örneğin, bu 5 maçta 51'de 48 başarılı pas yapmış. bu belki topla ilişkisini iyi gösterebilir fakat öne doğru, 3. bölgeye yapılan paslarda, 52 pasın yalnızca 2,6'sını denemiş. 1,6 da başarı sağlamış. zaten ne zaman uzun ya da orta uzun pas denemiş hata yapmış.
defansif verilerine ağırlık verecek olursak, atletico madrid döneminde, maç başına 12,7 top kazanmış. atletico'da bu sayıya ulaşan yok, ligde de 16. sırada. yine araya girme verisinde, 6,3 ile ligde iyi durumdaymış. yani alanına da hakim olduğunu görüyoruz. tüm bunların yanında maç başına 6'dan fazla top kaybı yapıyor. stoper oyuncusu için biraz fazla geldi. özellikle bu sezon biraz panik oynamış.
3'lü stoper hattında olduğu için, rakibi karşılama, hava topu gibi verilerde sayılar ortalamanın altında çıkıyor. bazı stoperlerde olan top taşıma, öne doğru topla çıkış gibi özellikleri pek yok. 5 maçta 1 kere boşluk görürse yürür.
sadece valencia dönemine bakacak olursak; 44'te 39 başarılı pas yaptığını görüyoruz. valencia'da öne paslarının biraz daha fazla olduğunu, 4'te 2,5 ile yine yetersiz kaldığını görüyoruz. rakip yarı sahada 5'te 4 gibi bir verisi var. biraz valencia'nın da oyununun etkisi var. defans hattını ön taraftaki oyuna sokmuyor belli ki.
valencia'da 11 top kazanma, 5 araya girme verisi yapmış. veriler biraz daha düşmüş. aslında atletico'da daha iyi görünüyor veriler ama bireysel hatası daha fazla olmuş. başarılı defansif aksiyonlarda da %74 ile lig 7.si görünüyor. ispanya ligi'nde ortalama üzeri bir stoper ama atletico'da hem yaş, hem performans tutunamamış.
kıasacası, rakibi karşılayan, rakip forvetle birebir oynama yeteneği olan, pek derinde beklemeyen, yanına kimi alacağımızın çok önemli olduğu bir hamle stoperi. 2 sezondur beşiktaşımızın en büyük problemi, devamlı 2 hamle stoperini yan yana oynatıp, verdikleri açıkları, birbirileri ile uyumsuzluklarını bize izlettirmesi.
ben hamle stoperinden daha önemli, denge stoperini görüyorum. colley de bir hamle stoperi, worrall da... iyi bir denge stoperi alabilirsek, colley'in de idare edeceği durumlar olacaktır. o sebepledir ki, umarım gabriel paulista'nın maaşı abartı bir yerde değildir.
iyi bir kariyere sahip, sakatlık sorunu olmayan, sert ya da agresfi diye tanımlayabileceğimiz ama son yarım yılında pek oynamamış, 34'üne girecek bir stoper olduğu için ortadayım. ortada olma durumum, alınacak hamle stoperi ile netleşecektir. işin gerçeği, bir tane de 35-36 yaşında denge stoperi alıp, stoper hattının ikisini de bu kadar yaşlı yapılması da manasız olur.
tabii ki, 1 senelik ya da 2 senelik ve sonrasında satışa dönmeyecek bir oyuncu olduğu için, beklentim gelip çatır çatır oynaması. sakatlık sorunu da yok, kronik değil en azından. denge stoperi geldiğinde tekrar konuşur, bu konuyu detaylandırırız.
okuyan herkese teşekkür ederim.
kişisel reklam: beşiktaş'ın beyazı kitabım çıktı: kitap linki -
3 mart 2024 beşiktaş galatasaray maçı
herkese merhaba!
beşiktaş taraftarı için hazırladığım, galatasaray oyunu hakkında teknik ve taktik deneme yazısını okumak isteyenler buyursun:
bütün veriler comparisonator'den alınmıştır.
herkesin bildiği bilgilerle başlayalım. bu sezon 27. haftası oynanan süper lig'de 23 galibiyet, 3 beraberlik ve yalnızca 1 mağlubiyet alan galatasaray lider konumda. baktığımızda kayseri, fenerbahçe ve sivas deplasmanlarında berabere kalmış, hatay deplasmanında da kaybetmişler.
anlık olarak avrupa'dan ve türkiye kupası'ndan elendikleri için, en büyük odakları süper lig. bunu şunun için yazıyorum, kupada oynadıkları karagümrük maçındaki oyun aldatıcı olmasın. ama avrupa'ya da baktığımızda, zalgiris, kopenhag, sparta prag gibi deplasmanlarda sorun yaşadığını da gördük.
ama karagümrük maçının teknik taktik değil ama psikolojik bir kırılımı var. bu sezon galatasaray, resmi maçlarda bayern dışında ilk iç saha mağlubiyetini aldı. bizim tüm bu maçlar arasında, referans alacağımız 2 maç var, kopenhag ve sparta prag maçı. 2 takım da bölge geçiş oyunu oynayarak, kadroları görece daha zayıf olmasına rağmen, otobüs çekmeden nasıl kazandılar?
öncelikle galatasaray'ın genel oyun yapısını anlatıp, sonra verilerle bunu destekleyelim. birinci konu, galatasaray'ın defansif planındaki ofans etkisi. bu kısmı çok önemsiyorum, zira boey gidince bu plandan güç kaybetmişlerdi, abdülkerim de biraz kötü oynayınca, galatasaray defansif problemler yaşıyor.
oyununun en güçlü tarafı, rakibin atak yaptığını düşündüğü anda, hücuma çıkıp rakibi eksik bırakabilmesi. bu sebepledir ki; çok iyi bayern ve manchester united maçları serisi geçirdi. bu sebepledir ki, kötü bir kopenhag, prag maçları serisi geçirdi.
çünkü merkezde toreira ile başlayan baskı, abdülkerim, boey ile ön tarafa hızlı taşınıyor. kendi üzerine gelen takımlar bu yanılgıda, galatasaray'dan iyi olduğunu düşündüğü anlarda gol yiyor. bu ilk oyun planları, türkiye liginde bu planı az görüyoruz, sebebi ise, süper lig takımlarının birçoğunun öne çıkmak gibi bir derdi yok!
bu oyunu anlatmamın sebebi, beşiktaş'ın asla bu hataya düşmemesi içindir. diğer oyuna gelecek olursak; bu da ön tarafa yığıldığında, top yine rakipte olabilir ya da olmayabilir, rakibin bütün pas bağlantılarını 5 ve 10 saniyelik preslerle kesip, yine hızlı hücuma çıkmak.
bu kısımda ise tehlikeli 3 oyuncu var, kerem, barış alper ve zaha. ama burada da özellikle sezon ortası okan buruk şöyle bir hataya düşmüştü, bu 3'lüyü aynı anda kullanıp, merkezde top tutan bir orta saha oynatmadan sadece hızla skor elde edebileceğini düşündü.
ki bu oyunu denediği dönemlerde, sezon başından daha zor galibiyetler almaya başladı. bunun çözümü olarak ise geçen seneki oyuna döndü ve mertens'i tekrar merkeze koydu. bu merkezin de en büyük destekçisi kerem demirbay, özellikle hızlı top kapma anlamında çok etkin bir oyuncu.
çünkü toreira, geride şok presler yapabilir fakat, rakipten dönen, şuttan dönen ve hızlı hücum öncesi top neredeyse kerem de orada. bu yazdıklarımın hepsi, beşiktaş'ın planının ve pres yapısının nasıl olması gerektiğini ifade eden detaylar. daha çeşitlendireceğiz.
ve en uçtaki noktada ise icardi, arkasındaki bu 2 sprinter, 1 oyun kurucu futbolcudan skor için top bekler halde. bu kısımda da son zamanlarda bir performans düşüklüğü gözlemliyorum. zaten verilere bakınca, geçen sezon boyunca 13 net pozisyon kaçıran icardi, henüz bu haftada 15 net pozisyon kaçırmış. top gelmedi diyebilirsiniz, ayağına gelen top sayısı, maç başı baktığımızda geçen sene ile aynı.
yani, galatasaray'ın icardi dışındaki ofans 3'lüsü, aynı işlevsellikle oynuyor, birkaç maçtır, kazansalar bile kötü görünen oyunun sebebi biraz da bitirememek. bu bitirememek, ilk taktikte anlattığım defans oyuncularının biraz daha öne çıkmasına ve arkada gereksiz boşluk vermelerine sebep oluyor.
bu yazdıklarım oyuncular dışında da böyle işliyor. bir de işin oyuncu tarafı var, nelsson oynayınca başka, sanchez oynayınca başka bir oyuna dönüyor. örneğin, sahnchez tıpkı abdülkerim gibi daha çok öne oynamayı seven, dikine pasları olan bir oyuncu. nelsson ise daha garantici. ama birebir müdahalelerde nelsson çok daha iyi durumda.
2 defans oyuncusu deyip geçmeyin, bu 2 oyuncu, beklerin performansını da çok etkiliyor. çünkü abdülkerim, toreira, kerem, icardi bölge liderleri sabit oluyor. galatasaray'ın değişkenleri, merkezden çizgiye yaklaşan oyuncular. sorunlar da daha çok buradan geliyor.
şimdi biraz toparlamak gerekirse, beşiktaş'ın baskı gücünü dengeli dağıtmasına gerek yok. öndeki baskıda, abdülkerim'i hedeflemeli, gerideki baskıda ise önce kerem demirbay, sonra mertens. neden? çünkü beşiktaş'ta kerem aktürkoğlu hız aldıktan sonra onu durduracak oyuncu yok ama ona gelen pası durdurmak çok daha kolay.
kopenhag ve sparta prag ne yaptı peki? aslında 2 işi çok iyi yaptılar. merkez güvenliğini hiç bırakmadılar. merkezde aldıları toplarla çizgi oyuncularının koşularını çok iyi değerlendirdiler. bek ve kanat, sadece forvetler değil. beşiktaş'ın kadrosu buna uygun mu?
bek konusunda tam olarak değil ama muçi'nin de katılımıyla, çizgiden içeri giren oyun anlamında şu anda sezonun ilk yarısından daha iyi durumda. diğer konu da merkezin güçlü kalması, al musrati buraya ve bölgenin çevresindeki oyunculara %30 artı sağladı.
yani sezonun ilk yarısı sorsanız, asla uygun değil derdim ama şu anda %60 %70 bu oyuna uygunuz. bu her şeyi çözer mi? çözmez tabii ki, galatasaray'ın açıklarından bahsediyorum ama galatasaray'ın güçlü olduğu taraflar, fenerbahçe'nin de çok önünde.
gelelim verilere. genel değerlendirmede, ofansif verilerde ve paslaşma verilerinde ligde 2., defansif ve birebir olarak 1. durumdalar. 2. olduğu verilerde fenerbahçe lider, diğerlerinde de fenerbahçe 2. durumda. ama detay bakmak, neyi iyi, neyi kötü yaptıklarını irdelemek lazım.
örneğin, 2,3 xg gol beklentisi oluşturmuşlar, biz 1,5 ile neredeyse maç başına 1 gol gerideyiz. ligin en çok şut çeken takımı galatasaray, bunu sağlayan, merkez oyuncularının da şutör olması. zaha, kerem'in yanında, mertens, kerem demirbay ve kaan ayhan gibi şutörleri de mevcut.
bir diğer konu, sprinter oyuncularla kurulu olması, çok iyi top taşıdığı gibi bir duruma geliyor. ama öyle değil. başarılı dribling'de %54 ile 10. sıradalar. ama çok fazla deniyorlar. burada driblinglerini almadan kesmemiz gereken toplarda pası verecek oyuncuya baskıyı iyi ayarlayamadığımız her an, colley ve necip arkasında boşluk anlamına geliyor.
bu arada şunu karıştırmayalım, galatasaray geriden hızlı çıkıyor fakat bir kontratak takımı değiş. geçiş takımı, bölge olarak öne yerleşiyorlar ve bunu hızlı yapıyorlar. hatta kontratakların şutla sonuçlanması gibi bir veri var ve sonuncular. tek gelen oyuncular pek mahir değil.
diğer konu, efsane bir korner takımı değiller. duran toplarda çok ortalama verilere sahip galatasaray. çünkü galatasaray için, rakibin yerleşmemiş olması daha gerçek bir plan. rakip yerleşik ve bilinçli oynadığında açma sorunu yaşıyorlar. bunu pas anlamında mertens yapar ama o da bocalayınca fazla şut denemeye başlıyor.
defansif olarak baktığımızda ise, ligin en çok top kazanan takımı olacak karşımızda. işte bu yukarıda bahsettiğim, 5 ve 10 saniye içinde topu geri kazanma presini çok iyi yaptıklarını gösteriyor. bu presten kaçmak gerek, çünkü henüz o presi aşacak bir pas verimiz yok!
sizi şaşırtacak bir veri söyleyeyim, araya girme verisinde 39 ile ligde 15. sıradalar. bu ne demek, birebir preste o kadar iyiler ki, alanı kısıtlı tutuyorlar. bunun bir sebebinin de merkezde torreira gibi birebir oyuncusunun olması. bu bizim silahımız da olabilir. nedir o silah, alanı iyi tutamamaları, al musrati'nin atacağı direkt pasları işlevsel yapar.
rakip yarı sahada top kazanma yüzdesinde %36 ile liderler. burada biz de 2. sıradayız. tekrar edeyim, galatasaray'ın dayandığı güçlü temeller, bizim silahımız olabilir. mesela yukarıdaki bir cümleyi tekrar edeyim. galatasaray'ın gole en yakın olduğu an, rakibinin gol atacağını düşündüğü andır. beşiktaş da galatasaray'ın bu anını kovalamalı.
pas verilerine de baktığımızda, ligin en fazla pas yapan, en fazla 3. bölge pası yapan takımı galatasaray. bunu kabullenmek lazım, bu maç özelinde. yine bizden fazla pas yapacaklar. burası kesin. ama nasıl ve nerede yapacakları önemli. al musrati'nin en zor görevi bu maç olacak!
neyi kötü yapıyorlar derseniz, az önce de belirttim, orta ve uzun top verilerinde diğer verilerde olduğu kadar iyi değiller. abdülkerim'in ayaklarına bakıyor uzun top biraz. mesela, ilginçtir, dakika başına ligde en çok defansif aksiyon yapan takım galatasaray. bu kadar pas yapan, top ayağında olan bir takım olmasına rağmen. bu da dediklerimi veri ile doğruluyor.
bir diğer konu defansif hava topu verisinde de çok mahir değiller, ligde 5. sıradalar. ama beşiktaş'ta semih oynarken, akan oyunda orta yapmak çok mantıklı olmuyor. daha çok duran toplarda, cenk, colley'in üstünlüğünü kullanmak gerekiyor. önemli bir durum.
bir de barış alper yılmaz gerçeği var. çok çözemediğim bir oyuncu, dikkat etmekte fayda var. nedir o? bir kere top nerede olursa olsun, defansın kafasını karıştıracak alakasız koşuları olan bir oyuncu. onun topsuz oyunlarına dikkat etmek gerekiyor. iyi bir oyuncu.
peki nasıl kazanırız? öncelikle oyunumuzu bilerek kazanırız. deli gibi saldırmayarak, merkezi tutarak kazanırız. bu maç, özellikle nelsson oynayacaksa, üzerine semih ve muçi'yi bağlamak gerekiyor. abdülkerim'i de 1 oyuncunun merkezden uzaklaştırması, peşinde koşturması gerekiyor.
merkezi ancak böyle boşaltabiliriz. yine masuaku'nun yaptığı, ters uzun topları etkin kullanmak lazım. al musrati'deyken, ters koşuları sık sık yapmak lazım. rakibin, öndeki 3'lü ile geri arasındaki pas bağlantısını kesmek adına, daha defansif değil, daha alanı bilen oyuncular gerekiyor.
kısacası, kupada istediğimizi aldıktan sonra, psikolojik açıdan önemli, takımın gelecek senesine etki edecek yükselişe geçmemizi sağlayacak bir karşılaşma. ve çok zor bir maç! umarım kazanır, haftayı keyifli kapatırız.
okuyan herkese teşekkür eder, keyifli hafta sonu dilerim. -
semih kılıçsoy
şunun farkına varmak lazım:
avrupa'dan bir oyuncu alsak, geldiği ilk 10 maçta 9 gol atsa, neler yazardık, neler çizerdik?
ya da dünya futbolunda, herhangi ligde 18 yaşında bir futbolcu oynamaya başlıyor ve 10 maçta 9 gol atıyor? neler yazılırdı?
mesela aguero diyoruz ya; aguero atletico madrid'de 18 yaşında ilk sezonunda 38 maçta 6 gol attı. rooney diyoruz ya, 18 yaşında everton'da 32 maçta 8 gol attı.
semih kılıçsoy gibi bir çıkış, uzun süredir denk gelmediğimiz, harika bir çıkış. keyfini çıkaralım… -
fernando santos
herkese merhaba!
beşiktaşımızın yeni teknik direktörü, portekizli fernando santos'un kariyeri, teknik, taktik anlayışı ve oyun görüşü ile ilgili deneme yazımı okumak isteyenler buyursun:
öncelikle şunu belirteyim, fernando santos'un teknik direktörlüğe başladığı 87/88 sezonu, benim de doğduğum 87 yılına denk geldiği için analizin daha yakın zamanı kapsayacağını tahmin ediyorsunuzdur. son kulüp takımı çalışması da 2010 yılının haziran ayına denk geliyor.
evet fernando santos, 13 yıllık milli takımlar kariyeri ile, imza işler başarmış, 69 yaşında önemli bir teknik direktör. "ilk söyleyeceğin ne olur", derseniz: teknik taktikten önce "disiplin" derim. fernando santos takımlarında disiplini en üst düzeyde tutan bir teknik direktör.
ufak bir kariyer yolculuğu yapmak isterim ama 36 yıllık bir kariyeri var, çok da ufak olmayacak. en azından üzerinden geçelim. futbolu 80 yılında başladığı estoril'de bırakan ama bırakmadan takımın başına geçen santos, burada 6 sene teknik direktörlük yaptı. yani toplamda 14 sene estoril'de kaldı!
daha sonra estrela'ya geçti. burada da 4 yıllık bir serüveni var. estrela ligi 10 ile 15. sıralar arasında bitiren bir takımken, son 2 yılında 8. ve 7. yaparak dikkat çekti ve 97/98 yılının şampiyonu porto'nun başına geçti. ilk senesinde yine şampiyon yaptı, sonraki 2 sene ise 2. yaptı.
bu 2.likler porto'nun pek hoşuna gitmedi ve kendisini yunanistan'da aek'da buldu. aek'da 01/02 sezonunda çok başarılı bir sezon geçirdi. averajla olimpiakos'a kaybetti, olimpiakos'un altında, panathinaikos2un üzerinde 2. sırada bitirdi. haliyle, diğer büyük takım panathinaikos'un başına geçti.
talihsizlik, bu sefer panathinaikos ile 2. oldu ve yine averajla olimpiakos'a kaybetti. pana'da başarılı görülüyordu, eski gazete haberlerinde de iyi şeyler yazdıkların görüyorum ama ülkesine dönmeyi tercih etti ve sporting'in başına geçti. porto'nun rakibinin...
tabii ki portekiz'e döndüğünde işler eskisi gibi değildi. oraya bir canavar gelmişti: mourinho. sporting'deki sezonu, mourinho'nun çıkış sürecine geldiği için, liderin gerisinde kaldı ve 3. olabildi. o dönemin porto'sunu geçmek imkansızdı, zaten uefa kupası ve şampiyonlar ligi de almışlardı!
fernando santos, ilk göz ağrısı aek'ya geri döndü. aek ile 2 sezon geçirdi ve ikisinde de liderin 3 puan gerisinde ve 3. olarak bitirdi. çok çekişmeli bir yunan ligi serüveni yaşadı. bu sefer portekiz'e benfica ile döndü. portekiz'in 3 büyük takımını da çalıştırmış oldu.
ilk sezonunda 3. oldu, yine lidere çok yakındı ama 2. sezonunda liderin 17 puan gerisinde 4. olunca, işler koptu. artık yunanistan'a dönme zamanı geldi. kariyeri hep bu şekilde gitti geldi. bambaşka bir hikaye ve bambaşka bir takım için paok'un başına geçti.
kendisinden önce 8-10 sıralarında gezen paok'u 2. sıraya taşıdı, son senesinde de 3. olunca milli takım kariyerinin başlama vakti gelmişti. yunanistan efsanesi avrupa şampiyonu rehhagel'in yerine yunanistan milli takımı'nın başına geçti. ve 4 yıl kaldı.
yunanistan'ı gruplardan 2012 avrupa şampiyonası'na taşıdı. burada da gruplardan çıktı ve çeyrek finalde almanya'ya kaybetti. yunanlılar memnundu ve takımın başında kaldı. sonra dünya kupası elemelerinde, play-off'tan kupaya katıldı. ve dünya kupası'nda da gruptan çıkmayı başardı.
2. turda kosta rika'ya penaltılarla elendi ve kupaya veda etti. her ne kadar yunanistan avrupa şampiyonu bir takım olsa da, o geldiğinde düşüşteydiler. burada yunanistan ölçeğinde 2 kere kupa gruplarından çıkmak iyi bir sonuçtu. bu başarı da kendisini portekiz milli takımı'nın başına geçirdi.
işte buradan sonrası peri masalı gibi. sırbistan, danimarka'yı geçip avrupa şampiyonası'na katıldı. şampiyonaya katılmak portekiz için bir başarı değil elbette. avrupa şampiyonası da çok iyi başlamadı. gruplarda izlanda, avusturya, macaristan'la berabere kaldı.
evet, 3 puanla gruptan çıktı. sonra sırasıyla, hırvatistan, polonya, galler'i eledi ve finale çıktı. o meşhur, ronaldo'nun erkenden sakatlanıp çıktığı, fransa ile final maçı. maça da 4-1-3-2 çıkmıştı, ronaldo ve nani çift forvetini kullanıyordu ama sistem bozulmuştu!
90 dakikası 0-0 bitti, aslında turnuvaya baktığımızda 7 maçın 5'i berabere bitmişti. bunu yunanistan'da yaptığından daha iyi yapmış, oyunu tutma anlamında çok başarılı olmuştu. ama portekiz gibi bir takımla aynı ofansif etkiyi sağlayamamasına karşın kupayı kazandı!
uzatmalarda gelen gol, portekiz için tarihi bir başarıydı ve kupayı kazandılar! bundan sonrasında ise, konfederasyon kupası'nda 3. oldu, 2018 dünya kupası'nda 2. turda elendi. 2020 avrupa şampiyonası'nda 2. turda ve 2022 dünya kupası'nda çeyrek finalde elendi.
şimdi biraz oyunundan bahsedelim, keza yoruldum :) oyunu ile ilgili, yakın tarihte hepinizin izlediğini düşündüğüm 2 maç var. bunlardan da çıkarım yapabilirsiniz. birinci maç, dünya kupası elemelerinde bizi 3-1 yendikleri play-off maçı, ikincisi de dünya kupası'nda saissli fas'a kaybettikleri maç!
yunanistan milli takımı ile tecrübelenmesi, oyununun tutuculuğunun ön plana çıktığı bir plan ortaya çıkarmış. yani, kupa aldıkları turnuvada bile 2 maçı 90 dakikada kazanabilmişler. mesela bunu bir kulüp takımı ile yapsa, 7 maçta 2 galibiyet alsa, kimse memnun kalmaz.
ki üstelik bunu portekiz gibi avrupa'da yeteneğiyle meşhur oyuncuların olduğu bir takımda yapıyor olması önemli bir veri. oyunu 4-1-3-2 ve 4-3-3 etrafında şekilleniyor. bu sistemlerde kanat oyuncusunu çizgiye bastırmıyor ya da kullanmıyor. yani merkezde 4 orta saha ile çıkabilir.
ki portekiz'de bunu sık sık yaptı, nani ve ronaldo öndeyken, merkezde (biri 6 numara olmak üzere) 4 merkez oyuncusu ile oynadı. kaldı ki oradaki orta saha oyuncuları, bernardo silva, moutinho, bruno fernandes gibi çok yetenekli oyuncular olmasına rağmen defansif anlayışa önem verdi.
ofansif plan için şu an takımımıza baktığımda, bir tane çok yetenekli 8-10 numara isteyecektir. o olmazsa çok kısır bir oyuna döneriz. kadro içinde çıkaracağı bir pozisyon değil açıkçası. bir tande 6 numara, defansif özelliği yoğun olan, oyun kuruculuğu 2. planda gelen.
bir de en önemlisi stoperleri, bu 6 numaranın arkasında iyi oyun kuran saiss gibi stopere ihtiyaç duyacaktır. yani baktığınızda, tamamen merkezi kalabalık tutup, ortada baskılayan bir oyun. bu defansif baskı anlamında sonuç veren, işe yarayan bir oyun.
kanatsız oynadığı ya da kanatları ceza alanına yaklaştırdığı aksiyonlarda beklerinin hücumcu olmasını tercih ediyor. ki sisteminde bekler önemli yer tutuyor. bütün çizgiyi kullanan, aslında tam 2000'lerin hocası diyebiliriz. rosier için şartlar uygun mesela.
özellikle oyun kurulumu anlamında stoper konusunu çözebilirsek, ön tarafta çift forvet düzeninde 2. forvetin semih olacağını düşünüyorum. çözemezsek klasik 4-3-3 ile bu sezonu bitirecektir. semih, genç diye değil, iyi olduğu için özellikle bunu söylüyorum.
çünkü gezici forvet için, merkez forvetin etrafında semih tipinde bir oyuncuya ihtiyacı var. yani çift forvet oynuyor deyince, aboubakar cenk oynar diye düşünmeyin. belki birini kullanır ya da muleka ve semih oynar ön tarafta. elimizdekileri kullanması önemli.
ama coşkulu bir ofansif oyun beklemeyein. lucescu gelse de böyle olacaktı. fernando santos kurucu bir teknik direktör değil, 13 yıldır kulüp takımı çalıştırmıyor ama günümüz futbolundan da uzakta değil. son polonya dönemi hariç geneli başarılı sonuçlar diyebiliriz.
tercih edilmesindeki en büyük etken, disiplin diyebilirim. bu sezon takımın psikolojik kırılmasında, disiplin sorunu çok belirgin oluyor. ronaldo ile yaşadığı sorunları hatırlayın ve kupada oynatmadığı dönem bizim referansımız olsun. bu kısmı önemsiyorum.
şimdi, milli takım'da transfer şansı çok olmadığı için, elindeki ile bir şeyler yapmaya çalışmış olabilir, ben de kulüp takımlarında nasıl oynatmış onu incelemeye çalıştım. özellikle 2000-2010 arasında. mesela jesus ile 8 defa karşılaşmış, 7 kere kazanmış. önemli bir veri.
jesus örneği iyi bir örnek ama olumsuz örnekleri de verelim. 03/04 sezonunda ersun yanal'ın avrupa'da dikkat çeken gençlerbirliği'ne elenmiş mesela sporting'in başında, hem de evinde 3-0 yenilerek. mourinho'nun porto'suyla 1-1 berabere kaldıkları bir maç var.
burada iyi porto'ya, geri düşmelerine rağmen, baskın oynayarak beraberliği yakalamışlar. paok'un başındayken, milli takım'a geçmeden hemen önce 2 maç üst üste olimpiakos'u 1-0 yenmişler. kulüp performansını en iyi anlatan maçlar sanırım bu maçlar.
bu maçların özetleri mevcut youtube'da bakabilirsiniz. öncelikle defansta kaptıkları topla, merkezden gelip, sol bek oyuncusunun öne çıkarak, topu alması ve tekrar merkeze dönmesi ile çok güzel bir gol atmışlar. olimpiakos ise maç boyunca, 1 tane bile boşluk bulamamış.
ve paok'taki bu oyunu, o'na yunanistan milli takımı'nı getirmiş, çünkü aynı oyunu oynayan bir takım var! portekiz dönemlerinde kısıtlı imkanlarla baktım ama özellikle porto'da daha ofansif oynattığını düşünüyorum. kısacası oyunun temelini, portekiz takımlarından değil, yunan takımlarından almış.
peki, başarılı olur mu? bekleyip göreceğiz. ben yarım devre için, takımı toparlama anlamında başarılı olacağını ama oyun anlamında taraftarın beklentisine, en azından bu sezon ulaşamayacağımızı düşünüyorum. mesela transfer döneminde portekiz portföyünü kullanırsa harika olur.
önümüzdeki sezon ise, tam istediği oyuna döner. ve bizim lig için doğru oyuncularla, ilginç bir takım da ortaya çıkarabilir ama asıl başarısını avrupa'ya katılırsak, kupa maçları ile görürüz gibime geliyor. bire bir maçları çok iyi oynuyor, milli takım'da iyice tecrübelenmiş.
kısacası, dünyanın iyi bildiği, oyunu belli bir teknik direktör getirdik. buradan, oyunundan başka bir şey bekleyerek hocanın arkasında durmayacaksak hata olur. umarım başarılı olur, tek derdimiz beşiktaş'ın başarısıdır!
okuyan herkese teşekkür eder, keyifli haftalar dilerim. -
21 ekim 2023 galatasaray beşiktaş maçı
herkese merhabalar!
beşiktaş taraftarı için, galatasaray futbol takımı ile ilgili hazırladığım deneme yazısını okumak isteyenler buyursun.
not: bütün veriler comparisonator'den alınmıştır.
öncelikle, neyin ne olduğunu kısa cümlelerle anlatarak başlamak isterim. gerçekten kötü bir dönemden geçiyoruz. futbolcuların fiziksel durumlarının yanı sıra, ruhsal durumları da pek iç açıcı değil. teknik direktörümüz yeni değişti ve yönetimle ilgili sorunlarımız var!
rakibe baktığımızda ise, neredeyse her şey tam tersi durumda. gerçekten iyi bir dönemden geçiyorlar. fiziksel durumlarının yanı sıra ruhsal anlamda da gayet güçlüler. teknik direktörleri yerini sağlamlaştırdı ve camia içinde yönetim ile ilgili sorunları bulunmuyor.
peki bu ne demek? bu birçok anlama gelebilir. galatasaray rahat kazanabilir, rehavete kapılabilir, beşiktaş zorlanabilir, her şey çok kolay da geçebilir ya da bu maça çıkış maçı psikolojisi ile oynayabilir. ama ne olursa olsun, hiçbir maç oynanmadan kazanılmıyor. ama nasıl?
ligdeki durumuna baktığımızda galatasaray'ın yalnızca 1 beraberlik ile yoluna devam ettiğini, kalan maçlarını kazandığını görüyoruz. 16 gol atıp, 4 gol yediler. 4 golün 2'sini samsun'dan yediler. yani, 8 maçın 5'ini de gol yemeden tamamlamışlar. defansif olarak da iyi durumdalar.
avrupa'da da manchester united maçı, galatasaray'ın yukarı kırılmasını sağladı. yoksa kopenhag maçı üzerine manchester'a da kaybetseydi, havlu atmış olacak, tamamen lige odaklanacaktı. şimdi bayern maçını da düşünüyorlar ve burası bizim için iyi gibi duruyor.
bunca olumlu durumun içinde galatasaray ile ilgili sorunlu durumlar yok mu? var tabii ki. kişisel fikrim, geçen yıldan çok daha iyi bir kadroya sahipler ama oyunları geçen yıl olduğu gibi tertipli ve planlı değil. bu yıl henüz oyun oturtamadılar, zorlandıkları maçlarda da bunun sıkıntısını yaşadılar.
neydi bu sıkıntı? öndeki merkez orta saha kurgusunun ön tarafındaki konumlanan oyuncular ile icardi'nin alışverişinde dalgalanmalar var. örneğin, geçen yıl mertens, rashica ön tarafta oyun kurucu gibi konumlanıp, forvet oyuncusunu doğru zamanda doğru yerde topla buluşturuyordu.
bu sene ise, ıcardi'nin arkasına kurdukları tete, zaha, kerem yapısında, 3 aynı tip oyuncunun oynadığını görüyoruz. topu alıp, driblinge hazırlanan 3 oyuncu. akıllarında hep topla beraber ceza alanına girmek var. bu nasıl bir sorun oluşturuyor? detaylı anlatayım.
milli takım'da cengiz ünder ve kerem ters kanat oynadığında, devamlı pozisyona girmeye çalışan ama hep ucu ucuna kaçıran bir takım vardı. hırvatistan maçında ise sağ tarafta irfancan oynadı. dikkat ederseniz, kerem 4 tane defans arkası bomboş pozisyon buldu.
hemen sonrasında letonya maçına irfancan yedekteydi ve yunus, barış alper, kerem 3'lüsü ile çıktık. yine benzer 3 oyuncu. hırvatistan deplasmanında 2,6 gol beklentisi yakalayan takım, ilk yarı letonya'ya pozisyon bulamadı. ama top hep bizdeydi, biz oynuyorduk. tam olarak sorun bu!
peki, galatasaray'ın bu oyununun çözümü ne? öncelikle manchester maçındaki doğru oyunu çok önemli. bizim kopyalamamız gereken, manchester maçındaki galatasaray'ın oyunu ya da galatasaray kopenhag maçındaki kopenhag'ın oyunu. neydi bu oyun?
en uçtaki oyuncu ile defans oyuncun arasındaki mesafeyi olabildiğince daraltmak ve yay gibi atağa çıkmak. öncelikle bu oyunun zaafları da var tabii ki, yay gibi çıkacak oyuncularınız olmalı. ki galatasaray'da var, bizde ise sayabileceğimiz oyuncu sayısı çok düşük, belki rashica, plase gedson.
ama elimizde bir kerem, tete, zaha yok tabii ki. işte o sebeple fiziksel olarak orta sahayı da elimizde tutmalıyız. nasıl olacak peki, yine gedson'un kesinlikle oynaması gerektiğine geliyoruz. burada amir'in önünde gedson ve chamberlain konumlaması yapabiliriz. ama risk yine büyük.
bu iki oyuncu da pas anlamında sorunlu, driblinge daha teşne oyuncular. işte, pas akışımızı da amir'den merkeze değil, gerekirse masuaku'ya doğru yapmalıyız. bu sebeple de ters toplar için sağ bek tarafında rosier değil, onur bulut'u görmeyi ve sürpriz koşularını beklemeyi umuyorum.
şimdi gelelim forvet kısmına. tabii ki aboubakar, sadece ismiyle bile durması, doğru anda topu ayağına alması gol demek. ama bu maçta bir plan kurulacaksa bence aboubakar'ın merkeze gelme oyunudur. yani, stoperleri bizim 2. bölgeye çekmeye çalışması önemli.
abouakar'ın çektiği stoperlerle, rashica, gedson ve hatta onur arka tarafa boş koşu atabilecekler. tabii ki yine topu atacak oyuncunun hızlı kullanması önemli. amir ve masuaku. ve hatta bazen mert günok! çünkü bu öyle bir maç. bir hikayesi olacaksa, mert üzerinden de olur.
aslında dribling yapmada galatasaray'dan başarılıyız. 20,5'a, 14,5 üstünüz. ve galatasaray'ın 14,5 driblinginin 6,6'sı zaha'nın, 4,42'si tete'nin, 2'si kerem'in. işte alanı daralttığımızda bu 3 oyuncuyu ön tarafta kısıtlamış olacağız. bu sefer daha fazla pas yapmaları gerekecek!
bizim 1. bölgemizin girişinde, diledikleri kadar pas yapabilirler, sadece konsantrasyonumuzu, anlık dalgınlığımızı kaybetmemek şartıyla. bu düzenli ve tutucu oyunu sabrederek oynamalıyız. yani bu şekilde, stres yükünü 30. dakikada üzerimizden galatasaray'a atarız.
ve bu oyunun en önemli verisi ise, pozisyonları gole çevirme oranımızı yüksek tutmak. ki bu alanda pek iyi değiliz. bu maç özelinde bunu yükseltmek, skorun lehimize dönmesine yardımcı olacaktır. tabii ki erken gol yememek kaydıyla. bütün planı bozar.
erken gol yersek ne olur? bu plandan çıktığımız an galatasaray kalecimizle sayısız kere karşı karşıya kalır. artık ne kadar skor üretebilirse üretir. o sebeple gol yersek dönebileceğimiz plan, rashica'nın ya da cenk'in forveti çiftleyip, merkezi kalabalıklaştırdığımız, kanatsız bir oyuna geçmek!
bir diğer konu ise, abdülkerim ile davinson sanchez'in uyumunu bozacak plan. burada abdülkerim, çok iyi bir baskı stoperi görevi görüyor. bu sebeple, ofans oyuncularımızın, 1 stoperi merkezden kanada çekmeleri, aralarındaki uyumu ortadan kaldıracaktır.
bunu yapmanın birçok yolu var fakat, ghezzal oynarsa, daha fazla çizgide kaldığı için, verkaçları ghezzal üzerinden değerlendirebiliriz. ve ghezzal oynarsa, yine ters kanatta skor üretecek bir oyuncunun olması gerektiği. kim olur bilmiyorum ama sol kanadımız skor üretmeli!
tüm bunların ışığında, geçen sene oynadığımız maç da kafamızın bir kenarında dursun. ama bu maç içeriden bir redmond çıkarmalıyız. kim olur göreceğiz ama bu maçın hikayesinde semih olsa çok mutlu olurum. ki oyuncu tipi de az önce anlattıklarıma uygun.
bizim için kırılma maçı değil, biz zaten aşağı kırıldık. ama kazanırsak, şampiyonluğa değil, sezona tutunma maçımız olur. bence, bayern maçı varken, fenerbahçe de bu kadar formdayken, galatasaray'ın stresi daha fazla!
umalım, kazanalım.
okuyan herkese teşekkür ederim... -
gürcülerin ucuz alışveriş için türkiye'ye gelmesi
işin ilginç tarafı, bundan 7-8 yıl önce tersi yaşanırdı. karadenizliler gürcistan'a geçip arabasını yaptırır, depoyu doldurur gelirdi.
yukarıda arkadaş "kesinlikle yasaklanmalı" demiş. 10 yıl türk vatandaşları yaptı aynısını, o zaman keyifliydi. şimdi gerçeği görmek yerine yasaklamayı teklif etmek muazzam. -
6 ağustos 2022 beşiktaş kayserispor maçı
herkese merhabalar.
beşiktaş 1 - 0 kayserispor
girişte belirteyim, kötü oynadık. sebeplerini yazacağım ama hem ofansif, hem defansif kötüydük.
öncelikle orta saha merkezde dizilim problemi yaşadık. salih 6 numarada, kartal ise 8 numaradaydı. bu bizi salih'in tekniğinden mahrum bıraktı. ilk yarı %97 pas yapan salih, ön taraftaki oyuna katılamadı. kartal ise, özünde 6 numara olduğu için önde statik kaldı.
eğer bu dizilimde bir 4'lü defansif düzen oynayacaksak, işte bu oyun zaten 8 ile 10 numara arası yetenekli bir oyuncu istiyor. gedson ya da kartal çift 8 oynadı ama ikisi de bu oyuncu değildi. bu bütün dengeyi bozdu, ön taraftaki set oyunlarının kurulumunu önledi.
diğer bir konu baskı dengesindeki hataydı. baskı takımı kurduysanız, takım ip gibi, çizgi halinde hareket etmeli. kopuk bir baskı ile rakibi zorlamaya çalıştık. bu kopuk baskı, aksine kayseri'nin işine yaradı. daha kolay çıkıp, arka tarafa adam kaçırdılar.
bir de bu oyuna masuaku'nun tutukluğu ve muleka'nın çok fazla çizgide kalması sebebiyle, bütün yük ghezzal'da kaldı. o da weghorst ile gerekli uyumu yakalayamayınca, kopuk, üretmeyen bir oyuna döndük. alanlar arası iletişim de zayıftı.
aslında bütün oyun planımız da saiss'in dikine paslarıydı. bu iyi bir şey değil. merkezde topu dikine taşıyacak, yaratıcı oyunlar oynayacak, verkaça girecek bir oyuncu eksikliğini hissettik. burada çift forvete erken dönülebilir miydi bilemiyorum.
ikinci yarı biraz hareketli görünen beşiktaş'ta oyun n'koudou üzerinden değil, salih'in öne çıkmasıyla ilişkilendirilebilir. salih'in birkaç adım öne çıkması bile oyunda bir farklılık oluşturdu. ve baskıda da doğru işler yapmaya başladık ki; rakip kırmızı gördü.
ikinci yarı topla oynama yüzdemiz de %57'den %62'ye çıktı. fakat yine doğru oyunu bulamadık, iyice karambole döndük. doğaçlama oyun gol getirebilir ama sezonu götüremezsiniz. burada necip'in defanstaki dengesizliği de takımı diken üstünde tutuyordu.
saiss'in harika oyununun yanına salih'i de koyduğumuzda, biraz da ghezzal dediğimizde kalan oyuncular için iyi şeyler yazamayacağım. baskı oyunu oynadığımız halde 119 top kaybı yaptığımız, rakibin 115 top kaybı yaptığı bir oyunda iyi de görünemeyiz.
gol ile ilgili de şunu yazayım. maçtan önce belirtmiştim, weghorst'a yakın olanın skor üreteceğini yazmıştım. uzak oynadık, sonlara doğru yaklaştık ve pozisyonları bulmaya başladık. bunu muleka üzerinden de sık sık yapmamız gerekiyor.
birkaç istatistik:
salih uçan: %92 başarılı pas
saiss: 4'te 4 hava topu, 9'da 6 uzun top
ghezzal: 3 kritik pas
masuaku: %90 başarılı pas
gedson: 17'de 11 ikili mücadele, 6'da 4 top sürme
kayserispor: 29 topu uzaklaştırma
beşiktaş: 15 topu uzaklaştırma
beşiktaş: 124 top kaybı
bu arada fizik gücümüz, 90+8'de hala ayakta kalmamızı sağladı. takımın aksiyonları zayıf görünse de; fizik gücünün iyi olduğunu görüyoruz. ikili mücadelelerde, hava toplarında üstündük. bu anlamda, sezon kampının fizik tarafını başarılı buluyorum.
sonuç olarak kötü oynarken kazandık. bunun psikolojik tarafı da iyi. son dakikada kazanmak, takımı zorlasa da olumlu görünür. takımı ateşler. kazandık, mutluyuz, umarım oyunumuz gelişir. bu oyunla şu anlık işimiz zor.
okuyan herkese teşekkür ederim. -
ölümün en iyi tanımı
epikür şöyle der:
"ölümden korkmak bilge kişi için anlamsızdır, çünkü yaşadığımız sürece ölüm yoktur, ölüm geldiğinde ise artık biz yokuz." -
küçükken istenen ama sahip olunamayan şeyler
bunu yazmam gerek.
11 yaşındayım. durumumuz çok kötü. aydan aya babam zorla para yetiştiriyor. maddi olarak çökmüşüz.
ben ilkokula gidiyorum. harçlık filan yok. o dönem okulda mahallede herkeste bir sanal bebek çılgınlığı başlamıştı. herkesin bebeği vardı ve çocuğu gibi bakıyordu. 11 yaşındaydım ve o yaşıma kadar hiçbir şeyi o kadar istememiştim. o kadar istiyordum ki... her gün annemi sıkıştırıp sanal bebek istiyordum. babamı gördüğüm her an ilk söylediğim şey sanal bebekti. babam artık dayanamadı. "önümüzdeki ilk maaşımla sana sanal bebek alırız" dedi. dünyalar benim oldu. artık sanal bebeğim olacaktı. maaşa alt tarafı 10 15 gün kalmıştı.
babam söz verdikten 2 gün sonra grip oldu. aşırı öksürüyordu. babam çok sigara içtiği için bu öksürüklere alışkındık. ama kendisi bir farklılık sezmişti. grip olduğunun akşamına bana "ben ölürsem ne yaparsın?" diye sordu. çocuk kafamla tek düşündüğüm sanal bebekti. "sen ölürsen bana kim sanal bebek alacak?" dedim. cevap vermedi. muhtemelen kelimeler boğazında düğümlendiği için bir şey diyemedi. ama o zaman anlamamıştım.
ertesi gün babam hastaneye gitmek istedi. hayatında hiç doktora gitmemiş adam doktora gitmek istedi. sonra annemle babam hızla giyinip doktora gitti.
akşam annem ağlayarak tek başına döndü.