Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. pringles'ın türkiye'den çekilmesi

    bazı azzekalıların dalgaya aldığı mühim olay.

    türkiye'yi avrupa'dan uzaklaştırıp terör örgütü hamas'ın ve diğer müslüman arabların takıldığı ortadoğu'ya yaklaştıran ufak bir adım daha.

  • 2. 20 ekim 2023 kılıçdaroğlu'nu aday gösterilmesi

    seçilsende seçilmesende chp kapanıp dernek haline gelene yada senin o dinozor tayfan yok olup gidene kadar, ne benden ne bir yakınımdan oy moy yok.

  • 3. ali erbaş'ın cuma namazına kılıç ile çıkması

    şu arkadaşı salın gitsin kılıcıyla, abicim ikide bir delinin s.kini bellediği gibi neden bize gösterip duruyorsun o kılıcı.

    gazze orada, hadi iyi yolculuklar.

  • 4. kuşadası'nda kasksız kadının polisle münakaşası

    40 yaş üstü , dul , 7/8 kedi-köpek annesi , anti depresan müptelası , florida karen’ nin kız kardeşi kuşadası kadriye

  • 5. borsa istanbul

    annesi 100 çeyrek altın biriktirmiş biri annesine sorsun bakalım. altın fiyatları bir kaç ay düşünce elindeki altınları panikle satıyor muymuş yoksa bir kaç çeyrek daha mı alıyormuş ucuzdan.

    anneniz kadar olamıyorsanız borsada ne işiniz var ki. başka lafa gerek yok.

  • 6. kediye tekme atan kadını döven gençler

    öznesi kedi olan her tartışma, her kavga, her olayda kedi haklıdır. dayak videosunu izlemedim, kadın hak etmiştir. bir yanda konuşup derdini anlatabilen insan, diğer yanda sadece miyav diyebilen sevimli bir canlı varsa, hayvan hakları önce gelir.

    edit: videoyu da izledim. "gençlerin ellerine sağlık" diyerek başlığı terk ediyorum.

  • 7. 3. dünya savaşının başlaması

    polonya kendisine dikkat etsin.

  • 8. abd halkı aptalsa abd nasıl süper güç oluyor

    çünkü beyin takımı “süper güç”lerden oluşuyor da ondan, hindistanda süper zekaya sahip olup ülkesini kalkındırmaya çalışan hintli var mı ya da kaç tane ?

    çoğunluğu amerika’da, daha yeni bi tanesini elon twitter’ın başından kovdu.

    pakistanlının üstün zekalısını, türk’ün arabın vietnamlının üstün zekalısını getirip iyi çalışma koşulları sağlayarak istihdam ediyor, şampiyonlar ligi ekibi oluşturunca da şampiyonluk işler ortaya çıkıyor, olay bundan ibaret.

    yoksa kendi halkı “mal oğlu mal” hiç tartışmasız.

  • 9. 3 farklı arap ülkesi savaş ilanı için hazır

    bu sefer 3 günde yenilerek rekor tazelemeyi hedef koymuşlar diye duydum. tutmayın enişteleri.

  • 10. antalya'da sessiz işgal

    aman öyle istila işgal gibi şeyler yazma kardeş, sonra türk düşmanı ılık götlü solculardan ve arapçılardan ırkçı damgası yiyorsun!

  • 11. türkiye ile savaşmak istenmemesinin nedenleri

    istedikleri gibi kullanıyorlar bu ülkeyi neden savaşıp zahmete girsinler.?

    türkiye dünya genelinde en çok mülteci barındıran ülke oldu.. bu durum savaş kadar tehlikeli değil mi.?
    demografik yapımız tehlikede ki buna bağlı olarak iç karışıklığa çok uygun bir haldeyiz.
    yani biz zaten çok sessiz, sinsi bir savaşın içindeyiz. tek fark bomba sesi yok sessiz ve derinden bir savaş bu..
    habersiz uyuyoruz sadece.

  • 12. fulya öztürk

    3. dünya savaşı bile bunun yüzünden başlayabilir. böyle garip hareketler, ne kadar eli silah tutan varsa sanki bunu kovalıyormuş gibi koşmalar. adamlar sana kart vermiş işini yap diye, durmadan adamları provoke etme işte. şu hareketleri geldiğin ülkede ülkeyi yöneten parti aleyhine yapsan, çoktan seni ortadan kaldırmış, eşini, dostunu terorist ilan etmişlerdi.

  • 13. range rover'ların aşırı kalitesiz olması

    hayatta asla range rover’ım olamayacağı için beni mutlu etti. sürünün zengin köpkeler, sanayiden çıkamayın.

  • 14. 20 ekim 2023 okullarda filistin için saygı duruşu

    anlasildi filistinden de birkac milyon buraya sokacaklar altyapisini yapiyorlar. irak, suriye savasinda milyonlar oldu, hic saygi durusu gormedik, ne filistinmis arkadas.

  • 15. 20 ekim 2023 joe biden ulusa sesleniş konuşması

    yayın bitti, cnn türk'teki yorumcu “bu saate kadar bunun için mi bekledik?” diyor.

    afedersin amına koyim üçüncü dünya savaşı başlamadığı için.

  • 16. masterchef türkiye 2023 all-star

    barbaros dokunulmazlığı alıp yine yeniden sergeni söyledi içimizin yağları eridi :))

  • 17. turan manafzade'nin hazırladığı 100.yıl marşı

  • 18. süt gibi bembeyaz kız

    görsel

  • 19. 19 ekim 2023 düzce'de işlenen ihanet cinayeti

    medeniyet belki en temelde, toplumdaki şiddetin kontrol altına alınma çabasıdır. o yüzden bu tip olaylar ve verilen tepkiler, toplumun medeniyet seviyesini ölçmek için ciddi bir veri ihtiva ediyor. sorsan herkesin devletçilikte, milliyetçilikte birbiriyle yarıştığı bir ülkede, devleti devlet yapan en temel niteliklerden biri olan şiddet kullanma tekelinin bu derece içselleştirilememiş olması garip duruyor bir yandan, ama o da garip değil aslında. devletçilik/milliyetçilik, aynı din gibi, yaşanmadığı/içselleştirilmediği ölçüde çeneye vuran bir şey. yani devlet bu ülkede sadece tapınılan, kutsallaştırılan, ama üzerine hiç düşünülmeyen, içselleştirilmeyen, ve aslında istenmeyen bir şey.

    2 dakikalık bir video var ortada, arada kesilmiş, yani olayın daha uzun sürdüğü kesin. olduğu yerde öylece duran, karşı durma veya kaçma çabası içinde bile olmayan maktule karşı, dakikalar boyunca elinde bıçakla etrafında dolanıp, gidip gelip bıçaklayarak, arada çeşitli nesneler fırlatarak, sonra gidip arabanın diğer tarafından telefonunu alıp gelerek kameraya çekip, sonra yere düşmüş ve kendisine yalvararak imdat çığlıkları atan maktulü defalarca bıçaklamaya devam eden bir fail var, engel olmaya çalışan elini kolunu da kesiyor, onlarca bıçak darbesi vuruyor ve boğazını da kesmiş.

    medeni bir toplumda ideal olarak beklenebilecek olan, ortalama bir vatandaşın bu videoyu izlemeye tahammül bile edememesidir. ama bilakis, toplumun görece okur yazar ve nispeten daha eğitimli olduğu varsayılabilecek kesiminden olduğu söylenebilecek sözlük kitlesi bile, çoğunlukla olaydan haz almış gibi, "işte adamı böyle sikerler, ayağınızı denk alın" demeye getiren pek çok entry mevcut. pek çoğunun entrylerini karıştırsan gayet devletçi, milliyetçi tipler olduğuna eminim. ellerinde olsa, dakikalar süren böyle bir cinayeti işleyebilen bir failin hiç ceza almayıp elini kolunu sallayarak toplum içine karışmasını destekliyorlar. tıpkı fail gibi, şiddetle kurdukları ilişki o kadar hastalıklı, o kadar patolojik ki, neresinden tutsan elinde kalıyor.

    mevzuda hukuken tartışılabilecek çok şey var, ateşli silahla anlık gerçekleşen bir fiil değil, dakikalarca süren bir bıçaklama söz konusu, dolayısıyla "göz kararmış, soğukkanlılığını kaybetmiş" diye geçiştirilebilecek bir durum yok. kasten öldürmenin nitelikli hali olan "canavarca hisle veya eziyet çektirerek" kapsamına girip girmediği muhtemelen ağır ceza mahkemesinden yargıtay'a kadar epey tartışılacak, o durumda da haksız tahrik indiriminin uygulanıp uygulanmayacağı ayrı bir tartışma olarak gündeme gelecek, yargıtay'ın ağırlıklı içtihadı canavarca his veya eziyet çektirerek öldürme durumunda haksız tahrik indiriminin uygulanmaması yönünde. öldürme fiilinin amaca yönelik olmayan hareketlerle de desteklenen ve dakikalar süren bir eziyet çektirerek ve maktulün çaresizce yalvarmasını izleyerek gerçekleştirilmesi, failin olay sırasındaki psikolojisinin ve saikinin ayrıntılı değerlendirilmesini gerektiriyor.

    bu olaya verilen tepkilerden yola çıkarak toplumun psikolojisinin değerlendirilmesi ise kolay kolay bitebilecek bir şey değil; hem kadın erkek ilişkilerine, hem evliliğe, hem kadınla erkeğin aldatması arasında gözetilen muazzam farka, hem ataerkil erkeklik kültürü ile şiddet arasında kurulan hastalıklı ilişkiye, hem de hala varlığını olanca ağırlığıyla sürdürebilen ilkel namus ve gurur anlayışına kadar bir yığın mevzu var ele alınması gereken. neticede aldatılan bir kadının böyle hunharca bir cinayet işlemesini tahayyül bile edemiyoruz kolay kolay, ve fakat fail erkek olunca anlaşılabilir oluyor niyeyse.

    ama ben değerlendirmeyi kısa keseceğim. aldatma fiiliyle cinayeti, hele de böyle hunharca işlenen bir cinayeti birbiriyle orantılı fiiller olarak görebilen bir toplumdan bir bok olmaz. böyle bir toplumdan çıkabilecek olan devlet ve hukuk da anca şu yaşadığımız kadar olur, fazla bile.

  • 20. karşında fulya öztürk var yerler seni dikkat et

    bir şahika koçarslanlı vecizesi sandım.

  • 21. ortaokula emekli memur kıyafetiyle gidilen dönem

    o zaman ortaokul vardı, hala var mı bilmiyorum, öncesinde de ilkokul vardı 5 senelik, sonra 3 senelik ortaokul sonra yine 3 senelik lise vardı ve çok enteresan bir dönemdi; lacivert ceket, mavi gömlek (opsiyonel olarak beyaz gömlek), lacivert kravat ve gri pantolonla herkesin birer küçük bülent ecevit herkesin birer emekli memur olarak ortaokul kariyerine devam ettiği insanın tenini acıtan ruhunu örseleyen ve yazını kışa çeviren enteresan günlerdi, ortaokul diyorum ama liseye de böyle gittik, ayrıca ilkokulda giydiğimiz siyah önlükleri saymıyorum bile bilen bilir, şimdiki gibi böyle cicili bicili insanın içini açan ruhunu ferahlatan kıyafetler yoktu o yıllarda, okula mı gidiyorduk sovyet bloğu ülkelerinde çalışma kamplarına mı gidiyorduk belli değildi. gerçi bizden önceki nesil de askeri darbenin etkisiyle asker şapkası takıp gidiyorlarmış okula böyle düşününce yine haline şükrediyor insan, 1 metrelik bir boyla ve kafada kocaman bir tören şapkasıyla 3. kolordu komutanının lego oyuncağı gibi de gidebilirdik okula, beterin beteri var. evet.

  • 22. istanbul'da sokakların hayvan bokundan geçilmemesi

    bir görme engelli olarak maalesef bunun sıkıntısını çok yaşıyorum.
    geçen hafta cuma günü tam evimin önündeki kaldırımda, eve doğru geçerken ayağım vırç diye bir kütlenin içine girdi. açıkçası daha önce boka basmamış olduğum halde bunun kedi veya köpek boku olduğunu tahmin ettim. ama o kadar büyük bir kütleydi ki, sanki inek götünden çıkmış kadar bir kütleye bastığımı hissettim.
    ayakkabımın tekini çıkarıp tek ayak üzerinde, bastonumun da avantajını kullanmaya çalışarak, denge üstünde eve kadar tek ayak üstünde zıpladım. sonra eve geçip uzun uzun ayakkabımın tabanını yıkamak zorunda kaldım.

    lanet olsun gerçekten. bu işi iyice sulandıdılar. eskiden şehirlerde bir görmeyen olarak en çok çamur ve su birikintilerine basıp ayakkabının içini ıslatmaktan korkardık. ayakkabılarımız bu sebeplerden dolayı kısa ömürlü olmasın diye çabalardık. artık inşallah boka bastıktan sonra bir su birikintisine denk geliriz de ayakkabımızın altı en azından biraz temizlenir diye dua ediyoruz.

  • 23. berberlerin iyice zıvanadan çıkması

    maalesef ki mahalle berberlerinde dahi gördüğümüz durum.10 dakikalık makine kullanımı çok da usta olunmayan makas maharetleri ile adamlar 150-200 liralara kadar dayandı.
    bir de adam elektrikten,sudan,kirasından falan bahsediyor kardeşim benim taş çatlasa 20 dakikalık traşımla senin kirana ortak olmamı mı bekliyorsun nedir?

  • 24. ısrarla meslek soran yeni tanışılmış kız

    ısrarla cevap verilmemesi daha garip geliyor bana. napıyorsunuz olm kara para mı aklıyorsunuz? söylesene kıza ne iş yaptığını.

    paragöz kız kendini çok iyi kamufle eder merak etmeyin. onlar bordo berelidir kendilerini böyle basit sorularda afişe etmezler. paranoya yapmanıza gerek yok erkenden.

    onlar aşkınızdan ölüp bitenler size ciğerini vermeyi teklif edenler arasından çıkıyor genelde.

  • 25. amerikalı emekli askerin türk ordusu analizi

    akitlik haber verilmiş. hadi fakir fukara tayfa ölmeye, furkan dibini dovdursun sen canından ol

  • 26. ekrem imamoğlu'nun istanbul'da 4 puan önde olması

    hala bu mal anketlere ve bu anketleri insanların gözlerine sokanları inananları gösteren başlık. en son yüzde 55-60 ile kemal kılıçdaroğlu başkan seçiliyordu:) neyse anlaşılan daha akıllanmamışsınız. neyse devam edin yiğidolar siz.

  • 27. en eski kıyafetiniz kaç senelik

    montum benden yaşlı. saygıdan giyemiyorum o derece.

  • 28. kebaplara kaşar peyniri koymak

    kim ilk bulaştırdı bilmiyorum ama anadolu mutfağına ve lezzetine resmen suikast yapmışlar. tamam zevkler, renkler vs. doğru fakat müşteriye etin tadını anlamaması için çıkarıldığını düşünüyorum. kim bilir ne eti yediriyorlarda kaşarla tost gibi yedirmeye çalışıyorlar. kebabı serbest bırakın kaşara ilginiz varsa tostçu dükkanı açın, oradan yürüyün.

  • 29. torpilsiz iş bulabilen kişi

    insan zor zamanlarini cok kolay unutuyor - ilk isimi gercekten zor bulmustum, o yüzden yeni mezunlarin isi gercekten zor - mezun oldugunuz üni ne kadar iyi olursa olsun (burada bogazicini ve odtüyü ayri tutuyorum belki itü de olabilir) - lakin ilk ise girdikten sonra benim ve cevremdeki insanlar icin devami geldi diyebilirim, yani yukarida bir arkadasin da belirtmis oldugu gibi özel sektörde calisiyorsaniz devami geliyordur. tabii ki de zor günler geciren (is degistirirken uzun süre alan) cok arkadasim oldu. lakin özel sektörde cok fazla torpilsiz ise giren kisi var arkadaslar - benim sahsi görüsüm en büyük sikinti ilk isi bulabilmekte - gerisini zira siz belirliyorsunuz. yeni isini bulmadan istifa eden denyo arkadaslarim da oldu biraz zorlandilar.

  • 30. zeynep bastık'ın iptal edilen konser isyanı

    soma maden faciası olduğunda çok üzülmüştüm. hani empati falan diyorsunuz ya...
    ona çok yakın bir travis konseri vardı. iptal etmek yerine bilet fiyatlarını ucuzlaştırdılar ve en azından bir kısmını bağış için kullandılar. daha kalabalık gittik. daha çok andık somalıları.
    aynı şekilde ukrayna'da savaş olduğunda konserler ertelenmedi, ukrayna'yı anmak konserin bir parçası oldu.

    kültürü olmayanlar kültürel etkinliklerin göbek atmak ve sikişmek için gidilen bir düğün alternatifi olduğunu sanar. halbuki müzik sadece iyi anlar için değildir.

  • 31. en sevilen recep tayyip erdoğan sözleri

    "fakir çalmasını bilmediğinden dolayı fakirdir."

  • 32. köy hayatının dayanılmaz güzelliği

    köye gitseniz 3 gün sonra internet çekmiyor diye zırıl zırıl ağlarsınız mk pembe götlü romantik ekşicileri.

    hayır köy çocuğu olmasak bilmeyeceğiz. milletin huzur etiketiyle paylaşım yaptığı yerin yan tarafında müge anlının ekibi ceset arıyor mk.

  • 33. sesi işitilince ifrit olunan enstrümanlar

    kemençe. fena ifrit oluyorum.

  • 34. 21 ekim 2023 galatasaray beşiktaş maçı

    herkese merhabalar!

    beşiktaş taraftarı için, galatasaray futbol takımı ile ilgili hazırladığım deneme yazısını okumak isteyenler buyursun.

    not: bütün veriler comparisonator'den alınmıştır.

    öncelikle, neyin ne olduğunu kısa cümlelerle anlatarak başlamak isterim. gerçekten kötü bir dönemden geçiyoruz. futbolcuların fiziksel durumlarının yanı sıra, ruhsal durumları da pek iç açıcı değil. teknik direktörümüz yeni değişti ve yönetimle ilgili sorunlarımız var!

    rakibe baktığımızda ise, neredeyse her şey tam tersi durumda. gerçekten iyi bir dönemden geçiyorlar. fiziksel durumlarının yanı sıra ruhsal anlamda da gayet güçlüler. teknik direktörleri yerini sağlamlaştırdı ve camia içinde yönetim ile ilgili sorunları bulunmuyor.

    peki bu ne demek? bu birçok anlama gelebilir. galatasaray rahat kazanabilir, rehavete kapılabilir, beşiktaş zorlanabilir, her şey çok kolay da geçebilir ya da bu maça çıkış maçı psikolojisi ile oynayabilir. ama ne olursa olsun, hiçbir maç oynanmadan kazanılmıyor. ama nasıl?

    ligdeki durumuna baktığımızda galatasaray'ın yalnızca 1 beraberlik ile yoluna devam ettiğini, kalan maçlarını kazandığını görüyoruz. 16 gol atıp, 4 gol yediler. 4 golün 2'sini samsun'dan yediler. yani, 8 maçın 5'ini de gol yemeden tamamlamışlar. defansif olarak da iyi durumdalar.

    avrupa'da da manchester united maçı, galatasaray'ın yukarı kırılmasını sağladı. yoksa kopenhag maçı üzerine manchester'a da kaybetseydi, havlu atmış olacak, tamamen lige odaklanacaktı. şimdi bayern maçını da düşünüyorlar ve burası bizim için iyi gibi duruyor.

    bunca olumlu durumun içinde galatasaray ile ilgili sorunlu durumlar yok mu? var tabii ki. kişisel fikrim, geçen yıldan çok daha iyi bir kadroya sahipler ama oyunları geçen yıl olduğu gibi tertipli ve planlı değil. bu yıl henüz oyun oturtamadılar, zorlandıkları maçlarda da bunun sıkıntısını yaşadılar.

    neydi bu sıkıntı? öndeki merkez orta saha kurgusunun ön tarafındaki konumlanan oyuncular ile icardi'nin alışverişinde dalgalanmalar var. örneğin, geçen yıl mertens, rashica ön tarafta oyun kurucu gibi konumlanıp, forvet oyuncusunu doğru zamanda doğru yerde topla buluşturuyordu.

    bu sene ise, ıcardi'nin arkasına kurdukları tete, zaha, kerem yapısında, 3 aynı tip oyuncunun oynadığını görüyoruz. topu alıp, driblinge hazırlanan 3 oyuncu. akıllarında hep topla beraber ceza alanına girmek var. bu nasıl bir sorun oluşturuyor? detaylı anlatayım.

    milli takım'da cengiz ünder ve kerem ters kanat oynadığında, devamlı pozisyona girmeye çalışan ama hep ucu ucuna kaçıran bir takım vardı. hırvatistan maçında ise sağ tarafta irfancan oynadı. dikkat ederseniz, kerem 4 tane defans arkası bomboş pozisyon buldu.

    hemen sonrasında letonya maçına irfancan yedekteydi ve yunus, barış alper, kerem 3'lüsü ile çıktık. yine benzer 3 oyuncu. hırvatistan deplasmanında 2,6 gol beklentisi yakalayan takım, ilk yarı letonya'ya pozisyon bulamadı. ama top hep bizdeydi, biz oynuyorduk. tam olarak sorun bu!

    peki, galatasaray'ın bu oyununun çözümü ne? öncelikle manchester maçındaki doğru oyunu çok önemli. bizim kopyalamamız gereken, manchester maçındaki galatasaray'ın oyunu ya da galatasaray kopenhag maçındaki kopenhag'ın oyunu. neydi bu oyun?

    en uçtaki oyuncu ile defans oyuncun arasındaki mesafeyi olabildiğince daraltmak ve yay gibi atağa çıkmak. öncelikle bu oyunun zaafları da var tabii ki, yay gibi çıkacak oyuncularınız olmalı. ki galatasaray'da var, bizde ise sayabileceğimiz oyuncu sayısı çok düşük, belki rashica, plase gedson.

    ama elimizde bir kerem, tete, zaha yok tabii ki. işte o sebeple fiziksel olarak orta sahayı da elimizde tutmalıyız. nasıl olacak peki, yine gedson'un kesinlikle oynaması gerektiğine geliyoruz. burada amir'in önünde gedson ve chamberlain konumlaması yapabiliriz. ama risk yine büyük.

    bu iki oyuncu da pas anlamında sorunlu, driblinge daha teşne oyuncular. işte, pas akışımızı da amir'den merkeze değil, gerekirse masuaku'ya doğru yapmalıyız. bu sebeple de ters toplar için sağ bek tarafında rosier değil, onur bulut'u görmeyi ve sürpriz koşularını beklemeyi umuyorum.

    şimdi gelelim forvet kısmına. tabii ki aboubakar, sadece ismiyle bile durması, doğru anda topu ayağına alması gol demek. ama bu maçta bir plan kurulacaksa bence aboubakar'ın merkeze gelme oyunudur. yani, stoperleri bizim 2. bölgeye çekmeye çalışması önemli.

    abouakar'ın çektiği stoperlerle, rashica, gedson ve hatta onur arka tarafa boş koşu atabilecekler. tabii ki yine topu atacak oyuncunun hızlı kullanması önemli. amir ve masuaku. ve hatta bazen mert günok! çünkü bu öyle bir maç. bir hikayesi olacaksa, mert üzerinden de olur.

    aslında dribling yapmada galatasaray'dan başarılıyız. 20,5'a, 14,5 üstünüz. ve galatasaray'ın 14,5 driblinginin 6,6'sı zaha'nın, 4,42'si tete'nin, 2'si kerem'in. işte alanı daralttığımızda bu 3 oyuncuyu ön tarafta kısıtlamış olacağız. bu sefer daha fazla pas yapmaları gerekecek!

    bizim 1. bölgemizin girişinde, diledikleri kadar pas yapabilirler, sadece konsantrasyonumuzu, anlık dalgınlığımızı kaybetmemek şartıyla. bu düzenli ve tutucu oyunu sabrederek oynamalıyız. yani bu şekilde, stres yükünü 30. dakikada üzerimizden galatasaray'a atarız.

    ve bu oyunun en önemli verisi ise, pozisyonları gole çevirme oranımızı yüksek tutmak. ki bu alanda pek iyi değiliz. bu maç özelinde bunu yükseltmek, skorun lehimize dönmesine yardımcı olacaktır. tabii ki erken gol yememek kaydıyla. bütün planı bozar.

    erken gol yersek ne olur? bu plandan çıktığımız an galatasaray kalecimizle sayısız kere karşı karşıya kalır. artık ne kadar skor üretebilirse üretir. o sebeple gol yersek dönebileceğimiz plan, rashica'nın ya da cenk'in forveti çiftleyip, merkezi kalabalıklaştırdığımız, kanatsız bir oyuna geçmek!

    bir diğer konu ise, abdülkerim ile davinson sanchez'in uyumunu bozacak plan. burada abdülkerim, çok iyi bir baskı stoperi görevi görüyor. bu sebeple, ofans oyuncularımızın, 1 stoperi merkezden kanada çekmeleri, aralarındaki uyumu ortadan kaldıracaktır.

    bunu yapmanın birçok yolu var fakat, ghezzal oynarsa, daha fazla çizgide kaldığı için, verkaçları ghezzal üzerinden değerlendirebiliriz. ve ghezzal oynarsa, yine ters kanatta skor üretecek bir oyuncunun olması gerektiği. kim olur bilmiyorum ama sol kanadımız skor üretmeli!

    tüm bunların ışığında, geçen sene oynadığımız maç da kafamızın bir kenarında dursun. ama bu maç içeriden bir redmond çıkarmalıyız. kim olur göreceğiz ama bu maçın hikayesinde semih olsa çok mutlu olurum. ki oyuncu tipi de az önce anlattıklarıma uygun.

    bizim için kırılma maçı değil, biz zaten aşağı kırıldık. ama kazanırsak, şampiyonluğa değil, sezona tutunma maçımız olur. bence, bayern maçı varken, fenerbahçe de bu kadar formdayken, galatasaray'ın stresi daha fazla!

    umalım, kazanalım.

    okuyan herkese teşekkür ederim...

  • 35. 20 ekim 2023 israil'in gazze'ye kara harekatı

    --- spoiler ---

    an itibariyle hamas da açıklama yaptı, "bütün dünyayı seferberliğe davet ediyoruz, yarın sınırlarımızı gelin, hatta sınırlarımızı geçip filistin'e gelin." şeklinde.

    --- spoiler ---

    abi bilmem kaç tane füze atarken bize sordun mu? bu gaddar piçlerin işi buralara getirebileceğini hiç düşündün mü? ben neden sana barikat olayım?

  • 36. fulya öztürk'ün tehdit edilmesi

    dikkat çekme hastalığından müzdarip olan botokslu ve estetikli fulya hanım'ın tehdit edilmesi durumudur.

    covid-19 pandemisi esnasında, heryerinde hortumlar takılı ve hasta vaziyette canlı yayına bağlanmıştı hastaneden.

    bunu kim başımıza bela ettiyse, yatacak yeri yok.

  • 37. çarşıda yere israil bayrağı serilmesi

    (bkz: atatürk'ün yunan bayrağını çiğnememesi)

    biz nasıl oldu da cumhuriyetin yüzüncü yılında yüz yıl geri gitmeyi başardık.

  • 38. işedikten sonra kimse yoksa elleri yıkamamak

    herkesin yaptığı ama itiraf etmediği eylem diyerek pisliğinize kılıf uydurmayın tıynetini siktimin pasaklı mahlukları. sonra virüs neden yayıldı da anamızı sikti diye düşünüyoruz amk. 10 saniyeni ayır da elini suya sabuna tut.

  • 39. bir erkeği kırmadan ona şişman olduğunu söylemek

    s*ktiğimin bidonu.

    "erkekler arasında, yersiz nezaketin verdiği o plastik duyguya yer yoktur."

    hannibal lecter

  • 40. mini şort giyip bakılmamasını bekleyen kız

    üstsüze bakma, bikinililye bakma, mini etek giyene bakma, tayt giyene bakma, dekoltesi olana bakma diye diye kamburum çıktı aq iki büklüm yürümekten....

  • 41. 20 ekim 2023 beşiktaş açıklaması

    ahmet nur çebi, yapay zekanın hangi hakemi atayacağını nereden biliyor acaba? hem de tesadüfe bakın ki o hakem beşiktaş kongre üyesinin arabasıyla maça giden ali şansalan. tesadüf herhalde.
    --- spoiler ---

    "galatasaray – beşiktaş maçına form grafikleri göz önünde bulundurulduğunda kamuoyunda yapay zeka tarafından ali şansalan’ın atanması yönünde bir beklenti vardı.
    --- spoiler ---

  • 42. ikinci el otomobil piyasası

    inanılmaz düzeyde dezenformasyona boğulmuş bir piyasa, son 2-3 yıla kadar böyle değildi. hiçbir şekilde arama filtresi kullanamıyorsunuz, kimse aracın özelliklerini işaretlemiyor, işaretleyen de rastgele ve çok sayıda işaretliyor. hız sabitleyici yazmış, sonradan mı takıldı diyorum, o özellik yok diyor, e işaretlemişsin, cevap yok. hiçbir hatalı ilan şikayetinde düzeltme yapıldığını da görmedim. bu sistem yüzünden tüm ilanlara girip açıklamasına bakmanız gerekiyor, böylece daha çok tıklanmış oluyor, site kazanıyor, sayfa görüntüleme çok olunca satıcının gözünde sahte bir ilgi yaratılıyor. hiçbir site editörlük yapmıyor, alıcı ve satıcı başbaşa herkes birbirine yalan söylüyor. bu kadar saçmalıkla uğraşacak vakit yok. yüzlerce ilan tıklayıp, gerçek olmayan bilgileri okuyup, sonra mesaj veya telefonla bir sürü yalan dinleyip, yine de düzgün bilgiye ulaşamıyorsunuz.

  • 43. krediyle ev alıp 10 sene borç ödemek

    ben ev almayı düşünürken bu tür başlıklar açılırdı burada. aptal mısın, eşek misin falan derlerdi 10 yıl krediyle ev alınır mı diye…

    aldım. borcu da bitti.

    teşekkürler ekşi.

  • 44. türkiye kadınlar satranç şampiyonu açıklamaları

    defalarca türkiye, üst üste iki defa avrupa satranç şampiyonu olmuş kadın büyük ustamız (bkz: kübra öztürk) örenli'nin gündem oluşturması gereken açıklamalarıdır.

    ''federasyonun evde otur çocuğunu büyüt, sonra gel görüşünü reddediyorum!''

    açıklamanın tam hali için bkz:hikayeler daha okunaklı hali: twitter

    edit: sponsorlara yazılırsa çözülür diyenler için kısaca bilgi vereyim. geçtiğimiz yıl türkiye şampiyonu olup dünya sıralamasında ilk 10'a giren sporcumuzu dünya yaş gruplarına yollamak istedik (daha hiç şampiyonluğumuz yok). federasyon bakanlıktan bunun için bütçe almasına rağmen yollamayı reddetti ve kategorinin boş kalmasına göz yumdu. türkiye kadınların (satranç) ana sponsoru arzum'un ceosu sayın murat kolbaşı ile iletişime geçtiğimde ise basitçe ''biz zaten 14 yıldır destekliyoruz, federasyonla konuş, onları ikna etmeye çalış'' diyerek federasyona yönlendirdi. (federasyon o ara resmi dilekçeye bile cevap vermiyordu, seni görmezden gelen birini nasıl ikna edeceksin?) sonuç: o ses çiğköfte dahil (evet öyle bi marka varmış) yüzlerce yere yazdık bir tek hasan can kaya destek çıktı.üzerini biz tamamlayarak, turnuvaya gidebildik. amerika-almanya gibi büyük takımlarda gm ünvanlı hocalar diyetisyenler psikologlar yer alırken bizim kafilede gm'i geçtim ım hoca bile yoktu. ona rağmen birinciliği kıl payı kaçırdık. sporcu daha sonra avrupa okullar şampiyonu oldu. (böyle desteklenmeyen daha kaç yetenek var.)

    edit2: başka ülkeye gitsin diyenler; niye ülkemize faydalı olmak varken başka ülkeye gitsin? gerekli tepkiyi koyup, beyin göçünü engellemek varken... diğer türlü yakında kimse kalmayacak! örneğin; şuanda oynanan dünya yaş gruplarında ülkemizin en iyi antrenörlerinden birisi büyük usta mert erdoğdu, birleşik arap emirlikleri milli takımının hocalığını yapıyor. bu adam uzun yıllar türkiye'de kalmak için direndi en sonunda artık ben de değerimin bilindiği yere gitmek istiyorum diyerek teklifi kabul etti. yazık. (kim olduğuna bakmak için bkz

    edit3: görsel
    bakanlık desteği haricinde, güncel lisans vize bedelinin 102 tl olduğunu lisanslı sporcu sayısıyla da satrancın türkiye sıralamasında birinci sırada yer aldığı gerçeğini düşünürsek bütçe sıkıntısı yaşamamalı. ayrıca bazı ''iddialara'' göre federasyon otel turnuvalarından ciddi kar elde etmekte. örneğin önümüzdeki ay antalya'da yapılacak avrupa amatörler şampiyonasında turnuva otelinde kendin kalsan ''her şey dahil'' 2 kişi için 18k civarı öderken, federasyon aracılığıyla kalsan ''her şey dahil olmayan'' fiyat 36k civarlarında (+100 euro turnuva katılım ücreti) ve turnuva otelinin dibinde yazlığın olsa dahi oynamak istiyorsan federasyon aracılığıyla kayıt yaparak otelde kalman zorunlu. (bu durum european chess ilkelerine aykırı olduğu için itiraz ettik. sonuç çıkmadı. bkz: görsel görsel bu kadar gelire rağmen neden yardımcı olunmuyor anlaması zor. (gm barış esenin ''kendisine de verilen birçok sözün tutulmadığını, milli takım antrenörü olarak katıldığı avrupa şampiyonasında dönüş parasını bile cebinden ödediği'' tarzı açıklamalarına konudan sapmamak adına girmiyorum.)

    edit4: dünya sıralamasında ilk 100'deki tek oyuncumuz büyük usta mustafa yılmazın sitemi: görsel

    edit5: türk a milli takım oyuncumuz dragan solak'ın habertürkte yaptığı açıklama bkz (dipnot: tsf başkanının giderek okullarda yaygınlaşıyor cümlesine ithafen; satranç devlet okullarında seçmeli dersler arasından bu yıl kaldırılmıştır. )

  • 45. senle ilgisi yok sadece bu ara çok yoğunum

    kendisini önemseyen ve değer veren insanlara paralel olarak karşılık vermeyen insanların klasik bahanelerinden sadece birisi.

    kimse sizi cep telefonuyla arayıp beş dakikasını ayıramayacak kadar yoğun değil sevgili arkadaşlar. siz de değilsiniz aynı şekilde.

    böyle ucuz âciz bahanelere sığınmak yerine; görüşmek istemediğinizi ilgili kişiye net bir söylemle ifade ederseniz; karşınızdaki de en fazla sebebini sorup sizi uğurlayacaktır. belki sormaz bile.

    insan ilişkilerinde her zaman net olun.

  • 46. fulya öztürk'ü tehdit eden yahudiler

    bir grup öfkeli gençlerdir.

    ülkede bir tek fulya öztürk mağduriyeti eksikti o da oldu.

    napalim olm bir gazeteci tehdit edildiyse? bu ülkede gazetecileri muhalif diye hapse atıyorlar, hangisi daha büyük tehdit?

  • 47. lisedeki en arka dörtlünün bugünkü durumu

    lisedeki arka dörtlü kimdiki la.o kadar yaşlanmışız.

  • 48. 1-evlenmeyin 2-evlenmeyin 3-evlenmeyin

    öncelikle;
    1- evlenmeyin
    2- evlenmeyin
    3- evlenmeyin

    11 sene önce tanıştığım 8 senedir evli olduğum kişi ile boşanma aşamasındayız. aslında ayrıyız, evler ayrıldı hayatlar ayrıldı. çocuk annesi ile yeni bir hayat kurmaya başladı çok sancılı bir süreçteyiz. 11 sene önce tanıştığım ve bugün hala resmiyette evli olduğum bu insan için, ben yurtdışında ki dünyanın sayılı büyük şirketlerinden birinde ki belki de bugüne kadar çalıştığım, en rahat en güzel ve en çok parayı aldığım işi bıraktım. sonra yurtdışındaki hayatımı da bıraktım ve 2 valiz ile türkiye'ye döndüm. hiç bilmediğim bir şehir de önce ev kiraladım, sonra iş buldum hiç kimseyi tanımadan kendi tırnaklarım ile kazıyarak, işimi buldum sonra evimi aldım her şeyi yaptım. evliliğimiz ve birlikteliğimiz süresince her şeyimizi eksiksiz yaşadık, maddi olarak bir an bile yokluğa düşmedik. işte bu kadar çok sevdim ki uğrunda bir sürü fedakarlık yaptım, savaştım ve kazandığımı düşündüm. sonra uğrunda her şeyi sildiğim, sonra tekrardan başladığım insanın aslında o insan olmadığını gördüm. bana attığı iftiraları yaptığı yakıştırmaları, benzetmeleri beni suçladığı şeyleri duyunca gerçek anlamda şok oldum. herkesten beklerdim belki ama, o kişiden beklemezdim çünkü o benim hayat arkadaşımdı. biz her şeyi beraber halletmiş, her şeye birlikte göğüs germiştik.

    boşanma aşamasında kendisine teklifim çocuğumun velayetine karşılık, elimizde evliliğimiz süresince edindiğimiz her şeyi kendisine vermeyi teklif ettim ki evliliğimiz süresince toplasanız çalıştığı süre 2 yıl olan bir insanın sıfır katkısı ile ev ve araba edindik ben yine de hepsini kendisine vermeyi, bir kuruş istemediğimi üstüne de hayatını istediği şekilde devam ettirebilmesi için nakit olarak istediği tutarı da vereceğimi söylememe rağmen, benimle anlaşmayacağını çocuğumu bana vermeyeceğini üstüne mahkemeye gidip, her şeyi alacağını söyledi. gerçekten gram gözümde değil mal varlığımız çünkü kendimi biliyorum, aynılarını hatta daha iyilerini çok kısa sürede yine yerine koyabilirim, ama içinde bana karşı bu kadar çok kötülük olan bir insana bir kuruş veresi gelmiyor insanın. çünkü bu insan benim tanıdığım, sevdiğim bir insan değildi. insanı artık kendisinden nefret etme aşamasına getirmiş bir kişiye bir kuruş vermek içimden gelmiyor, bunun için de elimden geleni yapacağım. ayrıca ayrılmamızın ve boşanma kararı vermemizin sebebi de kendisinin bana ihanet girişimi olmasına rağmen, suçun tamamı kendisinde olmasına rağmen hiç bir şey olmamış gibi hayatına devam etme hesapları yapması dolayısı ile hiç bir şey vermek istemiyorum. bu sarmallardan dolayı bir türlü boşanamıyoruz, bir türlü barışamıyoruz. öyle boktan bir durumun içerisine düşürdü ki beni, ne hastalıklarım ile ilgilenebiliyorum, ne ailemden vefat eden büyüklerimin acısını yaşayabiliyorum. yaşayan, bir cenazeye dönüştüm resmen. hayattan zevk alamıyorum hepsinin sebebi de zamanında uğruna dağları delmesem bile, girişiminde bulunduğum insan olması çok ama çok canımı acıtıyor. herkese bir akıl verebilen, her soruna bir çözüm önerisi olan bir insan olarak bu boktan durumun içerisinde, kaldım hiç bir yere hareket edemiyorum. onun için lütfen arkadaşlar ama lütfen evlenmeyin. evlenirseniz de her şeye hazırlıklı olun. yani hayatı paylaştığınız insan bir gün gelip, sizi sırtınızdan vurup hayatta ki en büyük düşmanınız olabilir. sizin kötülüğünüzü herkesten çok isteyebilir. lütfen her şeye hazırlıklı olun.

  • 49. karşı cinse olan inancınızı ne zaman kaybettiniz

    tek bir tecrübeyle inancım bıçak gibi kesilmedi. fazlasıyla şey var ve sonuncusu filmlere konu olacak kadar kötüydü ama anlatmayacağım. o benim özelim.
    yine de iki şeyden bahsetmem lazım.
    ilki inancımı kaybetmeye başladığım dönemden kastımı anlayacağınız bir anı sadece.

    günlerden bir gün yolunu kaybetmiş bir genç adam olarak tek başıma ankara'da yolcu bar'a karakedi'ye gitmiştim. öyle müzik eşliğinde alkol falan takılırken sigara içmek için dışarı çıktım ve yolun karşısında kaldırımda ağlayan bir kız gördüm.
    yanına gidip iyi misin diye sordum. bu arada amacım gram asılmak değildi. kız gerçekten acınası duruyordu.
    iyi misin soruma kendisi kelimesi kelimesine şu cümleyi kurdu: "ya ben buraya kız arkadaşımla eğlenmeye geldim ama sevgilim telefonda ağzıma sıçıyor. benim eğlenmeye hakkım yok mu ya. oysa o sanıyor şu an başkasıylayım sanki ve onu aldatıyorum"
    sevgilisine güvenmeyen kıskanç erkek durumu söz konusuydu.
    zamanında benim de böyle durumlarda arıza çıkardığım olmuşsa da kıza sonuna kadar hak verdim. görünen, kıskanç bir erkeğin gereksiz tepkisi vardı ortada.

    ilerleyen saatlerde sevgilisinin güvensizliğinden dem vuran işbu kız karakedi gibi bangır bangır metal çalan bir grubun sahnesinde yağız bir anadolu erkeğiyle dans etmeye sürtüşmeye başladı.
    ben nası mınakoyim ya eşliğinde olanları izlemekteyken kız bu bakışlarımı sanıyorum fark etti; çünkü gecenin ilerleyen saatlerinde bardan işbu yağız anadolu delikanlısıyla beraber çıkarlarken zilzurna yanıma gelip "onunla yatacağımı sanıyor ama yatmayacağım" falan bir şeyler geveleyip çocukla beraber taksiye bindi gitti.

    yukarıda bir yerde kıza hak verirken sevgilisinin görünen, gereksiz tepkisi demiştim değil mi.
    görünen ve gereksiz evet.
    velhasıl ilki sadece bir anı.

    diğeri ise hipergami ve yarattığı çıkar sabiti. burada 30 yaşını devirmiş biri olarak erkekliğe yeni adımını atmış hemcinslerimin red pill hezeyanına bulaşmadan kadınların hipergamik dinamiğine değinmem lazım.
    bir söz vardır. "kadınlar hiç gitmeyecekmiş gibi sevip, hiç sevmemiş gibi giderken; erkekler her an gidecekmiş gibi sevip hiç gidemezler."
    en iyi saptamalardan biri olsa gerek.
    şu bir gerçek ki kadının severken büründüğü fedakarlık hali kıyas kabul etmez derecede büyüktür. erkekler bu konuda seven bir kadınla fedakarlık yarışına giremez; ama sorun bunun altyapısında başlıyor.
    çünkü erkek cinsinin sevgisinde çıkar sabitinin yeri çoğunlukla yok. hatta erkek neden sevdiğinin üzerine bile düşünmez. sorsan neden sevdiğini bile bilmez. öyle olmuştur sever.
    kadının ise sevgisinin altında daima bir giz vardır. bir gelecek planı, bir potansiyel, bir yatırım adına başka ne derseniz.
    bevery hills'te kendini pazarlayanından bir afrika kabilesinde baldırı çıplak ritüelini gerçekleştirene.. dünya üzerinde hangi kadın topluluğunu incelemeye kalkışsanız bulacağınız bulgular aynı olacaktır.

    kadınlar kazançlarını korumak üzerine evrimleşmiş bir tür. bunu jared diamond'dan geoffrey miller'e pek çok kişi yazdı.
    erkek doğasının riske düşkünlüğü ve kadın doğasının garanticiliği gerçekten araştırılmaya değer bir alan. bu konuda yeterli makale bulamadım hiç. kendine akademisyen diyenler bu defa uyumayın.
    kadınlar bu doğası gereği tüm kazançlarını ya da kazanç saydıklarını kaybetmemek için severken inanılmaz fedakar olurlar. biz erkekler çoğunlukla bunu ay canım ya bak nasıl fedakarlık yapıyor falan diye değerlendiririz; ancak olan şey daima kadının erkekte gördüğü potansiyeli ve yatırımını korumasından ibarettir.
    işin çirkinleşmeye başladığı nokta ise kadının sevgisini kaybettiği, sevmeyi bıraktığı; daha doğrusu hipergaminin kendisine şahsi özünün daha fazlasına ulaşabileceğine inandırdığı yerde ortaya çıkar.
    bu noktada o fedakar, bir zamanlar bir bütün olduğunuzu düşündüğünüz, kendini size adayan dişiden eser kalmaz. hatta onun size yabancılaşmasının hızını mantığınız almaz. aklınız nasıl sorusuyla tecavüze uğrar.
    erkek türü ekseriyetle böyle değildir. biz bir kadından ayrılırken hatta ondan ayrıldıktan sonra bile değer vermeye devam ederiz. "arama beni istemiyorum, çık git hayatımdan" vs. desek bile ve ilgili kadın zor günündeyse yine gider yanında oluruz. hatta istemediğimiz halde ilgili kadın iyi olana kadar son darbeyi indirmeyiz.
    oysa kadın türü; bitiyorum, tapıyorum sana dediği kişiyi bile sevmeyi bıraktığında direkt olarak toprak altına gömer.
    erkeği ile kaç yıl kaç zaman geçirdiği fark etmez. sevgisinin bittiği noktada artık ölseniz dönüp bakmaz, yansanız bir bardak su vermez. severken sizden çok daha vefakar olan bu canlı artık tanıyamayacağınız kadar acımasızdır. öldüğünüzü öğrense mimiği bile kıpırdamaz.
    bir başka dalı tutmaya görsün yıkıcılığı rakip kabul etmez. bunu ona daha öncesinde anlatsanız bile anlamaz. çünkü doğası mantığından ötedir.
    işte bu pragmatist yapı, bu makyavel davranış kadın doğasının özüdür.
    kadının hipergamik evriminin son halkasıdır.
    insanlık toplum baskısı denen şey ile bunu bir süreliğine zapt altına almıştı; ancak kadının gerçek doğası ataerkil düzene geçtikten sonra asırlarca baskılanmış olsa da günümüzde tekrar zincirlerini kırdı ve hiç olmadığı kadar öğütücü artık.
    keza kadınların rasyonel olarak haksız oldukları noktada kendilerini duygusal olarak haklı görme dürtüleri de direkt cinsel seçilimin getirdiği sonuçlara ilişkindir.
    ancak tüm bu anlattıklarımı cinsel seçilim ve insan evriminin sonuçları içerisinde açıklayabilsem de kadın türünün hala erkeğini bir başkası için terk ettiği ya da aldattığı durumda suçunu kabul etmek yerine haklı çıkmaya çalışarak karşıyı suçlaması ya da bahaneler üretmesinin uğraşını açıklayacak bir temel bulamadım henüz.
    -belki karşıyı şeytanlaştırarak kendini aklama, belki duygusal ya da cinsel yetersizliğe sığınma-
    umarım bunun da evrimsel kökenlerine inilir.

    bunlara rağmen; şu an kadınlar için sevgilisi kim olursa olsun ne kadar severse sevsin hipermagik olarak ondan daha iyisi potansiyeli daima var artık. sosyal medya ile kapalı sınırlar da aşıldı, ilişki ekosistemleri de çöktü. daha iyisi olmasa bile olmasını düşündürecek nedenler var. (bkz: sosyal entropi)
    bu koşullarda erkek türü ya genç yaşta evlilik yapıp bu saçmalığın dışına çıkılacak ya kendi hemcinsi arasında yükselip zirvede yer alacak ya da gelinen bu noktada sadece bıyık altından gülüp acıyarak kendi keyfine bakıp geçecek ki zaten evlilik kurumu da ölmeye yüz tutuyor.
    benim gördüğüm, bu kurum artık son yüzyılını yaşıyor. önümüzdeki yüzyıl gerçekten %80-%20 dominasyonunun binlerce yıl sonra tekrar insan doğasına dönüşü olacak.
    erkekler ister bilinçli ister bilinçdışı bu gerçeğin farkına varıyorlar.
    (bkz: erkeklerin evlenmek istememe nedenleri)

    şimdi, böyle bir sabit için kendi zamanımdan çalmaya ne kadar değer?

  • 50. düşünmemek için yapılan şeyler

    yarınlar yokmuşçasına çalışmak. evet. hiçbişey düşünmeden, deliler gibi, nefes almadan.