de nada46
profili

  • kısır olan eşi boşamak

    ben yapmam ama kısırsam bana yapılırsa yapanı da haksız görmem. çocuk sahibi olmak herkesin hakkı. hiç kimse babalık ve annelik duygusundan mahrum kalmamalı.

  • varoş kahvaltısı itemi

    ekmek, peynir, zeytin, yumurta, bal, kaymak, reçel… bunların hepsi varoşluktur. varoş olmayanlar portakal sularından bir fırt alır ve öyle evden çıkar. iki fırt alması bile iğrenç bir varoşluktur.

  • çağla şikel'in hala formda olmasının sırrı

    valla tüm bu uğraşa rağmen cennet mahallesindeki sultan’a benziyor. o yüzden bu kadar da kasmamak gerekiyor bence.

  • 9 yaşındaki çocuğun pipisinin koparılması

    bu caniyi ilk saldırısında yargılayıp dışarıya bırakan hakim derhal yargılanmalı ve kötü uygulama yapmışsa ceza almalı. evet günümüzde hukukta bu mümkün olmayabilir ama acilen hakimler savcılar için de kötü uygulama (malpraktis) suçu tanımlanmalı ve ceza verilmelidir.

    doktor görevinin yerine getirmediğinde yargılanıyor da hakim görevini yapmayınca neden yargılanmıyor? doğru ameliyat yapmak doktorun borcu da doğru karar vermek hakimin borcu değil mi?

    vatandaş görevini yapmış, şikayet etmiş.
    polis görevini yapmış, suçluyu yakalamış.
    savcı görevini yapmış, iddianameyi hazırlamış.

    ancak hakim serbest bırakmış. şimdi suç sadece ısıranda mı yoksa pedofili gibi iflah olmaz bir sapkınlığa sahip adamı serbest bırakan hakimde mi? sapık sapıklığını yapmış, hakim hakimliğini yapamamış.

  • 8 talcid 4 metsil 3 rennie'ye rağmen ekşiyen mide

    gerizekalılıktır. tek bir ppi tüm sorunlarınızı 22-26 saat arası çözer. bir ppi, geri döşümsüz bir şekilde asit salınımını inhibe eder. yeni asit salınımı ancak etki süresi bitince ortaya çıkar. bu kadar anti asit kullanmak elektrolit dengesizliği de yapar, yapmayın. ya da yapın.

  • temmuz 2023 memur zammı

    bu insanlar hem akılsız hem eğitilemez. hala memur diyince aklına çay kahve yapan adam geliyor.

    tekrar hatırlatıyorum;

    doktor da memur. bugün poliklinikte 80 hasta bakan, 2 acil ameliyata giren adam da memur. çocuğunu yetiştiren öğretmen de memur, canını koruyan polis de memur, adaletine güvendiğin hakim-savcı da memur, koca koca köprüleri diken veya denetleyen mühendis de memur, milyonlarca büyükbaşı, küçük başı aşılayan, hastalığına bakan veteriner hekim de memur, yoğun bakımda hastanın tedavisini verip, pansumanını yapıp gerekirse altından alan da hemşire de memur.

    nasıl kör bir saplantıya takılı kalmış insanlarsınız anlamak mümkün değil. ayrıca memur zammı özel sektör için de muhakkak belirleyici olacaktır. devlet memura %20 verdiğinde patronun sana %50 verecek mi sanıyorsun?

  • kılıçdaroğlu çekilirse referandum olacak

    ne ergen triplisiniz. bir kere kılıçdaroğlu’na oy veren 24 milyon adam var, bu adamlar kılıçdaroğlu çekilsin diye oy vermedi. ikincisi milletin canı burnunda bir 45 gün daha seçim süreci geçirmek kimse istemiyor, son olarak erdoğan’ın 300-400 bin oya ihtiyacı var. bunu her halükarda kızgın, küskün ve dahası hayal kırıklığına uğramış seçmenden alır. ne güzel hayal görüyorsunuz siz?

  • tokat'ta hastaya işkence yapan hemşireler

    zalimlerdir.

    hemşire terörünün hesabını da doktordan soran ultra zekalı doktor düşmanları da bu zalimler sebebiyle tekrar ortaya çıkmıştır. doktor hemşire işkencesinden dolayı hesap versinmiş, bak sen.

    sanılanın aksine hemşirelerin idari amiri doktorlar değildir. hemşireler ile doktorlar arasında hiyerarşik bir bağ, ast-üst ilişkisi yoktur. bazı hemşireler de bu ilişkisizliği hasta aleyhine bile olsa kullanmaktan çekinmez, sen benim amirim değilsin diyip işin içinden çekilir.

    böyle iğrenç davranışların tek sorumlusu yapanlardır. bu olayda da suçlu hemşireler, hemşirelik fakültelerinde aşılanamayan meslek ahlakı ve özel hastanelerin bizzat mental ve mesleki birikim bakımından her haliyle yetersiz hemşireleri çok çok ucuza istihdam edip (kamunun 1/3’üne) kamudan daha çok çalıştırmasıdır.

    bu rezilliklerin hekimlerle bir alakası yoktur. ekşi sözlük’ü işte bu gibi adamlar çekilmez bir hale sokuyor maalesef. odada doktor yok, doktora iletilen bir şikayet yok, doktorun olaydan haberi yok ama hemşirenin kötü davranışından da doktora pay biçiyorsunuz.

    evet haklısınız doktor işi gücü bırakıp 7/24 10 tane yatağın video kayıtlarını izlemeli. ne kadar düşünceden, mantıktan bilgiden yoksunsunuz, hayret ediyorum.

  • ibrahim tatlıses'e yaşam boyu onur ödülü verilmesi

  • rektumundan tanksavar mermisi çıkan hasta

    bu seviyenin üstü olamaz.

    genel cerrah olarak (kıça kaçan şeyleri genel cerrahlar çıkarır) şimdiye kadar gördüğüm kıça kaçan şeylerin sıralı tam listesi;

    1-maden suyu şişesi
    2-lavman şişesinin ucu ve kendisi
    3-parfüm şişesi-roll on şişesi
    4-musluk hortumu
    5-ağaç dalı (köylüler dövüp bununla yaralamışlar)
    6-sebze (salatalık, havuç vs)
    7-yüzük
    8-şimdi hatırladım editi: şampuan şişesi

    bu kadar :)

    edit 2: yüzük hariç hepsi erkekti. yüzük ise kadındı. kocaman yeşil taşlı bir yüzüğü kaçmıştı. hasta yaşlıydı, kronik de kabızmış. uzun yıllar hacetini elle boşaltarak yapıyormuş o zaman kaçmış.

    diğerleri dediğim gibi erkekti. ağaç dalı olan köyde bir kıza sarkmış köylüler de adamı dağa kaldırıp önce dövmüş sonra bir ağaç dalını...
    hasta ağaç dalı kısaltılmış ama hala içinde hastaneye gelmişti.

    sebze kaçıranlar açıkça gay olduğunu söylemişlerdi.

    hortum kaçıran ise yine kabız bir hastaydı ve makata su vererek büyük abdestini yapıyormuş ki böyle şeyleri yapan çok var.

    lavman şişesinin ucu ise kaçabilir. burada başka bir şey aramak anlamsız. ancak lavman şişesinin kendisi (çok yumuşak bir plastikten yapılır) kolay kolay kaçamaz ama kesinlikle kaçamaz diyemem.

    diğer şeylerde de ne desin adamlar, ayağım kayıp üstüne düştü dediler.

    savaş mermisi kaçırmak ama bilemiyorum altan.

  • tema'nın cengiz holding'in bağışını iade etmesi

    eğriden doğru çıkmaz. bu hayatta her şey para değil. tema vakfı’nı benim alın terimle kazandığım tertemiz 100 liralık bağışımı kirletmediği için tebrik ediyorum.

  • şener şen

    kendisini överken tarık akan yerilmiş, kabul etmiyorum.

    “ sinema kariyeri "esas oğlan" karakteri üzerine kurulmuş, şöhreti yakışıklılığı sayesinde kazanmış, mesleğinde başarılı, güzel işlere de imza atmış sanatçıyla;”

    tarık akan 45 yıllık sanat hayatının sadece 5 yılını esas oğlanı oynadığı salon filmleriyle geçirmiştir ki bu 5 yılda umut dünyası ve canım kardeşim gibi duygusal yoğunluğu salon filmlerini misliyle aşan kült filmler de yapmıştır.

    ayrıca kendisi bizzat isteyerek, arzu film ve ertem eğilmez ambargosunu ve bir yıldan fazla işsiz kalmayı belki tamamen sinemadan ayrılmayı göze alarak, tüm kariyerini riske atarak salon filmleri yapmayı, ferit karakterini oynamayı bırakmıştır.

    üstelik bunu hala çok yakışıklıyken, hala çok popülerken, hala yeşilçam’ın en önemli aktörlerinden biriyken yapmıştır. sosyal içerikli filmlerde oynamak için salon filmlerini bırakmış, güzel yüzünün kendine avantaj değil dezavantaj getireceği toplumcu gerçekçi filmlerde oynamıştır.

    salon filmlerinden sonra çektiği maden filmini 1,5 yıllık işsizliğin ardından, hazırdan yiyip birikimini tüketmişken, üstelik borç parayla, yetmezmiş gibi yeşilçam’ın beş büyük firmasının aktif ambargosuna rağmen çekmiş, pazarlamış, dağıtmış ve büyük başarı elde etmiştir.

    dahası bu film için teklif götürdüğü cüneyt arkın’a istediğin rolü seç, afişte de istediğin şekilde adın yazılsın, benim adım senin yanında, altında, senden küçük yazılmış fark etmez, yeter ki kabul et diyebilecek kadar da tevazu sahibi olduğunu göstermiştir.

    şener şen büyük oyuncudur ama tarık akan da bir çırpıda harcanabilecek güzel işlere imza atmış denilerek geçiştirilebilecek birisi değildir.

    ayrıca tarık akan sadece filmlerinde değil günlük hayatında da sistemle sorunları olan ömrü mücadeleyle geçmiş büyük bir oyuncudur.

    maden, derman, yol, sürü, kuduz, karartma geceleri...

    bu filmleri nasıl sıradan başarılar olarak görebilirsiniz? aklım almıyor.

    bu arada seçmek zorunda kalsam tekrar söylüyorum seçmek zorunda kalsam şener şen-tarık akan ikilisinden tarık akan’ı seçerim.

  • ekmek arası patates kızartması

    ülke olara düşük iq’lu olmamızın bir sebebi de lise kantinlerinde satılan bu ürün olabilir.

  • tıp okuyacak puanı olduğu halde tıp tercih etmemek

    doğru yapmaktır.

    bu ülkede tıbbın ekmeğini doktorların %15-20’si yiyor. %80- 85 doktor işinden, şehrinden, kazancından mutsuz.

  • siz doktorlar hemşirelerin komutanısınız

    başhekim; “ben komutanım hemşireler bana kahve getirsin, crocslarımı parlatsın” dememiş, hemşireler işlerini özenli yapsın demiş bunu da biraz ekzajere bir benzetmeyle yapmış. ayrıca adam başhekim, hastaneyle ilgili bir eleştiri getirebilsin bir zahmet değil mi?

    post-truth çağında neyin ne olduğunun politik doğrucu baskılarla karıştırıldığı bir yerde asıl cümle ve istek boşa gitmiş. kimse hastanın yatağı neden kirliymiş, hemşireler neden yapmamış bir sıkıntı mı var diye sormuyor, herkes üslubun peşinde ve eğip büktükçe de başhekimi suçlu çıkarma gayretindeler.

    başhekim abimiz hastane kalitesinin artması gayretinde. bu gayret de biraz heyecanlandırmış olacak ki işi askerliğe kadar bağlamış, tabi yönetici kimliği de olunca biraz gaza gelmiş, böyle saçma biraz da komik bir mesaj ortaya çıkmış, adamın suçu günahı bu kadar. fazlası ona isnat ettiğiniz doktor düşmanlığınız.

    buluttan nem kapanlar ise aç kurt gibi olayın hemen üzerine atlamış. ayrıca adam disiplinli birine benziyor aynı disiplini doktorlar üzerinde de kurmuş olacak ki bu yazı doktorlar grubundan sızmış.

    düpedüz adamın ayağını kaydırmaya çalışıyorlar. aptal bir çağ da buna çanak tutuyor. istifaya zorlanmış, hakkında soruşturma açılmış özetle yazık olmuş abimize.

    ayrıca komutan benzetmesi kötüyse order da kötü. 9 yıllık hekimim bana order veremezsiniz diyeni görmedim. order ingilizce emir değil mi? düzen anlamında kullanan anlayan varsa bilmiyorum :) ancak order’a (emir) laf etmeyip command etmeye (komuta, komutan) alınmak saçma. o zaman order’ı da kaldıralım.

    order emir, command komuta, emir ve komuta da ayrılmaz bir parça değil mi? ortada order varsa command da vardır ve tedavide olduğu kadar hasta bakımında da komuta doktordadır. hastanın sorumluluğu doktordadır. hemşireye açılan malpraktis davası hatırlayan var mı? demek ki sorumluluk da emir de komuta da tedavi ve bakım için doktorda. burada bu kadar büyütülecek ne var? hocam fazla gaza geldin onlar askerimiz değil dersin ve ana meseleye yönelirsin.

    demem o ki burada bu adamın kariyerini bitirmek için hemşirelerin politik doğrucu tutum içinde yer alması birileri tarafından gıdıklanıyor ortaya da “hekim terörü” gibi akıldan uzak kategorik safsatalar zihinlerde tortu olarak kalıyor. bir hemşire arkadaşım bugün bu olayı hekim terörü diye paylaşmış ve kategorize etmiş. korkunç gerçekten bu olaydan bin kat daha korkunç.

    özetle biraz daha hakkaniyetli bakın böyle olaylara.

  • tıbbın çare bulamadığı hastalıklar

    tıp dediğin biraz mayi, az antibiyotik, bir mide koruyucu, bazen kan sulandırıcı, arada steroid, bir iki nebül, azıcık insülin.

    tıp bir şeylere hakikaten çare oluyor, bir iki şeye de vakit kazandırıyor ama çoğunlukla top çeviriyor. şöyle kaba bir hesapla hastalıkların %50’sinin kesin bir çaresi yok.

    diyabetin, hipertansiyonun, aterosklerozun, koah’ın, ankilozan spondilitin vs... çaresi yok. apandisitin, mide delinmesinin, dalak kanamasının, akciğer enfeksiyonun ise çaresi var.

    antibiyotikler ve aşılar tıbbın en büyük radikal çareleri. ardından cerrahi geliyor. onun haricinde her şey vakit kazandırma, top çevirme...

    kronik böbrek yetmezliğinin nakil dışında çaresi var mı? koah geri döndürülebilir mi? peki ateroskleroz durdurulabilir mi? sedef tamamen bitirilebilir mi? orak hücreli anemi bir hapla düzeltilebilir mi?

    hayır.

    tıp hastalıktan topu çalıp kendi yarı alanında top çeviriyor, hepsi bu. tıbbın golcüleri ise antibiyotikler ve birkaç cerrahi müdahale. olanlar bu.

  • mevid-19 salgınından dolayı 600 bin kişinin ölmesi

    (bkz: o değil de kardeş solunum trake mi senin)

    hiçbir önlem alınmayan grip virüsü 300 bin ile 600 bin kişiyi geçen yıl öldürmüş. şubat’ın başından beri avrupa, mart’ın başından beri abd, nisan’dan beri tüm dünya sınırlarını kapatıp, insanlarını eve tıkıp, ekonomilerinin batmasını göze almalarına rağmen sars-cov-2 3 ayda 350 bin kişiyi öldürdü. koronavirüs tüm bu önlemlere rağmen mevsimsel grip ile karşılaştırılamayacak kadar büyük bir risk. açıklamaysa açıklama. neden hala ısrarcısınız bu kadar gerçekleri görmemek konusunda.siz de bunu açıklayın lütfen. ayrıca mevid-19 nasıl saçma sapan bir adlandırma. grip griptir işte.

  • herkesin aşırı terlediği ibo show 20. bölümü

    hande yener’in şok marketten gün sonu alıp geldiği yıllar. bir insanın tipi ancak bu kadar kasiyer olabilir.

    edit: burada ne kasiyerleri ne de hande yener’i gücendirmek istedim. bazı meslek gruplarının kendine has tipleri vardır, nasıl bolulu aşçı, kasap, kuaför denilince akla bir jenerize edilmiş bir tip geliyorsa benim de hande yener’in 2002 deki halini görünce, aklıma bir kasiyer tipi geldi. saçı ve makyajı bana bunu düşündürttü.

    kimseyi durduk yere üzmek istemem bunu aşağılama olarak görmek de kötü ve çok çok zorlama bakış açısı. hande yener çirkin, kötü bir kadın değil, birini hande yener’e benzetmek neden hakaret olsun? ha bir insan şarkıcının tarzını beğenmiyor olabilir ama bunu hakaret olarak algılamak çok saçma.

    ayrıca başıma birkaç defa kasiyer, daha doğrusu tezgahtar sanılma olayı geldi, yalnız ben görevli değilim deyip gülümsedim. o kadar. bundan alınmadım, zoruma gitmedi.

    onuruyla para kazanan bir şarkıcı ile bir kasiyeri birbirine tipleme olarak benzettim, bu kadar. alt metin yok, aşağılama yok. dolayısı ile zorlama sjw olmanın da lüzumu yok.

  • türbanlı tıp öğrencisi

    çankaya'nın first lady'si türbanlı olur mu tartışmalarında üniversite öğrencisiydim. şiddetle hayır olamaz diyordum çünkü öyle öğrenmiş, öğretilmiştim. sonra bir baktım ki oluyormuş.

    üniversitelere baş örtüsü ile girilmeyen yılları da gördüm. öğrenciler binanın hemen dışında başlarını açarlardı. ben de bunu olması gereken olarak karşılardım. çünkü üniversitelere başörtüsü ile girilemez demişlerdi, ben de inanmış, inandırılmıştım. bu yüzden bu zulmü, haksızlığı içime sindirirdim. sınıf arkadaşımın hemen yanı başımda binanın dış penceresini kendine ayna yapıp okumak için zorla başörtüsünü çıkarmasını makul, okumak için ödemeleri gereken bir bedel olarak gördüm. bu haksızlığa içimden bile ses çıkarmadım. çünkü üç beş oy için, birileri yerlerini korusun, varlık sebeplerini devam ettirsinler diye başörtüsü ile üniversiteye girilmez yalanına inanmış, inandırılmıştım. kendi aklımı kiraya vermiştim.

    sonraları insanların neye nasıl inanıyorlarsa öyle yaşamaları gerektiğini anladım. bu gerizekalı türban kompleksinden garip liberal bir aydınlanma ile vazgeçtim ve inanın çok rahatladım.

    üniversitenin son senesinde ise üniversite öğrencilerinine türban yasağının kalkmasına da şahit oldum. kendi intern grubumda olan ve sevdiğim arkadaşlarımın baş örtülerini takıp önlüklerini giyip çalışmalarını gördüm. aynı insanlardı, aynı ilkelerle çalışıyorlardı, aynı işi aynı ciddiyetle yapıyorlardı ama bir farkla; o gün hepsinin gözleri ışıl ışıldı, hepsinin gözleri gülüyordu.

    türbandan korkmayın tahammülsüzlükten korkun, türbana tahammülsüzlüğün maşası olmayın, sınıf arkadaşınızın, komşunuzun, çocukluk arkadaşınızın destekçisi olun. biz beraber oldukça güçlüyüz, birkaç oy için manipüle edilmeyin. bu insanlar düşman değil, herkes ile eşit vatan evladı. bunu unutmayın.

  • 14 mart tıp bayramı

    türk mücadelesinin, türk aydınlanmasının bayramı.

    bundan 100 yıl önce, muhtaç olduğu kudreti damarlarındaki asil kanda bulan gencecik türk tıbbiyelisinin işgal güçlerinin karargah olarak kullandığı tıp fakültesine, üstüne üstlük istanbul'un her yerinde türk bayrağı indirilmişken bayrağımızı asmasının 100. yılı...

    büyük mücadeleyi başlatmasının 100. yılı...

    kutlu olsun.

    bağımsızlığı karakteri olarak benimsemiş fedakar, emektar, mücadeleci tüm hekimlerin bayramı kutlu olsun.

    nice bayramlarımız olsun.