kaleydoskop26
profili

  • beşiktaş

    eskiden çocukluk yıllarımızda bizim en büyük keyfimiz sokakta top oynamaktı. şimdi ki çocukların ellerinden tablet düşmediği için sokakta top oynayan çocuk görmek zor oldu. gerçi anne babalarda bir yerde haklı. dışarıda eskisi gibi güven ortamı yok artık.

    dün bakkala giderken ilginç bir şekilde gördüm top oynayan iki çocuk. bir yandan minecraft oyununu konuşuyorlar anlıyorum. bir tanesi beşiktaş forması giymiş, sarı kafalı bir şey. dayanır mıyım sordum hemen ;

    - sarı fırtına söyle bakayım. eskişehir'i yener miyiz bugün ? sağ elini sıkı yumruk yaparak ;
    - yencez tabi !
    - kim gol atar dersin ?
    - mayro (o ara topu havalandırır)
    - mayro kim oğlum ? topu durdurur ve gözlerimin içine bakarak ;
    - abi yokmu her hafta gol atan ?
    - ha mario gomez ?
    - he (yüzünde bir tebessüm)
    - allahına gurban gel öpem seni.

  • beşiktaş

    dün akşam fenerbahçeyi 3-2 yendiğimiz maçtan sonra pederimi aradım. telefonda kutlaşalım diye. sonunda şeytanın bacağını kırdık bıbıcığım dedim. ne bacak kırması, hamuğa goyduk bıraktık dedi kısık sesiyle. mario dedim. gomez dedi. siyah dedim. beyaz dedi. nartallo dedim. mrklea dedi. kısa süren bir seansla kemoterapi uyguladık birbirimize. sonra kapattık telefonları. oturduğum yerde 3-5 saniye sessiz bir şekilde dururken mutfaktan hanım bağırdı ;

    - yalnız iyi koyduk haa.

  • vodafone arena

    geçen hafta pazar günü hanımla beraber istanbul'a gezmeye gittik. hanımın elinde selfie çubuğu kâh orada kâh burada fotoğraf çekiyor. "kocişimle pazi kahvaltısı qeyfi" ya da "kocişimle istanbul'da delirmeler" demesede onun minvalinde feyste paylaşımlar, beğeniler peş peşe, yorumlar gırla. lan bunların geyiğini yapıyor kadın, yine de tongaya düşüp kendi de yapıyor bu zırvaları ya ona şaşıyorum.

    önce, bir zamanlar hanımı çarşamba günleri dünya ile ilişkisini kesen "muhteşem yüzyıl"ın hatrına süleymaniye camii'ne gittik. orada kanuni ve hürrem sultan'ın türbelerini ziyaret ettik. üç kulu bir elham derken dedi ki eyüp sultan'a gidelim. iyi hadi gidelim. bir gittik ki her yer sünnet çocuklarıyla dolu. dualar, lokumlar. hiç adetim değildir öyle dua etmem böyle yerlerde. sonra bir baktım ki sürü psikolojisi herhalde eller semaya yükseldi bende. rabbim. senden tek bir isteğim var. şu mâbed bir an önce bitsin. özledik yeminlen. amin.

    hanıma dedim hadi gidiyoruz taksim'e. geldik abicim semte. başladım anlatmaya. sene 87 yada 88. meşhur bestemiz var. "taksim'den aşağı saldım ..... fener çıktı karşıma ....." pür neşe dinliyor hanım beni. sonra ben uzun yıllardır görmediğim mabedi görünce ucundan, kalp atışlarım hızlanmaya başlıyor. hanım burası neresi diyor bir an. sonra tolga zengin'in koca afişini ve bendeki heyecanı görünce çakıyor davayı. kız yoksa burası sizin arenamı ? ( cinconculuğu devam ediyor. tam kartaliçe yapamadım daha) he lan diyorum. ve eyüp sultandaki dualarıma hanım cevap veriyor:

    - bitmez lan burası.

  • beşiktaş

    dükkanın önünden geçen biri var her sabah. yaklaşık 1 yıldır gözlemliyorum. geçen gün yine dükkan önünü süpürürken, sırtım dönüktü ve "selamun aleyküm" diye bir selamlama duydum. her sabah duyduğum komşu esnaf selamlamasıdır diye arkamı döndüğümde baktım ki o her sabah geçen arkadaşmış. aleyküm selam dedim ama sonra fark ettim ki telefon görüşmesi yaparken karşı tarafa selam vermiş. ben tabi böyle üstüne alınmış bir sap gibi bakadururken bana gülerek bir şeyler anlattı el işaretleriyle.

    neyse. ertesi sabah yüz yüze geldiğimizde güleryüzüyle kocaman bir günaydın dedi kendisi ve tokalaştık. çay ikram edeyim dedim olur dedi. çektik tabureyi altımıza. "recep ağa 2 orijinal çay gönder bize" dedim çay ocağına. selam mevzusunda karışıklık oldu sanırım dedi ve gülüştük. akabinde "quaresma şerefsizinin yaptığını gördün değilmi" dedi. muhtemelen beni her hafta farklı beşiktaş formalarıyla gördüğü için hasta beşiktaşlı olduğumu anladı. yarım saatte o kadar çok şey konuştuk ki kendisi benden daha hasta çıktı iyimi.

    beşiktaş forması giymiş birisi görürseniz gidin selam verin.hayata dair her şeyi konuşabilir, iyi bir dost edinebilirsiniz.

  • beşiktaş

    benim oğlan 8 yaşında. adı gökdeniz. ne zaman yabancı bir ortamda ismi sorulsa hemen gökdeniz karadeniz esprileri yapılıyor. bıktı çocuk. kim bu herif diye sordu geçen gün. rubin kazan oğlum dedim anlamadı tabi. sonra da üstüne gitmedi olayın. çocuk işte.

    dün sokaktan geldi akşam üzeri kan ter içinde. kankasıyla top oynamışlar. üzerinde çubuklu forması var. gözlük camları ful parmak izi kaplı. belli ki terledikçe gözlük aşağı kaymış o da parmağıyla yukarı ittirirken gözlüğün kemiğine tutturamayıp camı parmaklamış her defasında. çocuk bizim gibi son dakika kanseri yaşamasın diye biraz uzak tuttum mevzudan. ağırdan aldık. yazın sivri sinekler onun yerine beni yesinler diye çıplak yatarım hep yanında. öyle düşkünüm sıpaya.

    koca götlüyü banyoya götürdüm. yıkayacağım, başladım soymaya. dedi ki "ben artık hem cim bom, hem galata, hem de beşiktaşlıyım" len oğlum cim bom ile galata aynı takım zaten. hem nereden çıktı bakayım bu başka takım mevzusu. yemin olsun ki deden seni çükünden tavana asar. korktu bir an için : #53620941 sittir et cinconu o zaman dedi. vurdum keseyi ailton kılıklı tontonuma. topaç topaç kir çıktı şerefsizim. sonra kim koydu o direği oraya dedi. gülüştük.

  • mario gomez

    benim pederin hayatı futbol olduğu için adamın ağzından argo eksik olmuyor. bu kulaklar oğuz sarvan için ya da özcan öal için ne küfürler duydu zamanında. elinde kumanda, televizyon karşısında sabah, öğle, akşam spor kanalları izliyor adam. futbol yoksa eğer meşrebine göre buz pateni bile izlemişliğini bilirim.

    dün geldim işten akşam. baktım elinde kumanda birşeyler yapıyor. "hayırdır kaptan ne oldu" dedim. kumandanın pillerini takmaya çalışıyor. "yapamadım amk" dedi. allahını seversen 2 tane pil var zaten. her turlu kombineyi denesen yine 1 tanesini tutturman lazım dedim. adam kalktı gitti lan balkona bir şey demeden. sonra pillerin olması gerektiği gibi takılı durduğunu gördüm. meğersem önceki pil akmış oksitlenmiş metal. adamın günahını aldık. gittim balkona, kel kafasına bir öpücük attım. "anasını bellemişsin kumandanın" dedim. derin bir fırt çekti sigarasından. fırlattı izmaritini aşağıya. sonra dedi ki :

    -mario gomezi almışız lan.