canned39
profili

  • vapurda mastürbasyon yapan adam

    #96279215

    ayıya bak ayıya. hayvanoğlu hayvana bak. kadınlarımız çok avrupalı giyiniyormuş ama ilişkiye gelince vermiyormuş ve erkekleri durduk yere tahrik ediyormuş. "vermeyecekseniz açık giyinmeyin" diyor. hiçbir önemi yok fakat videodaki kadınların nasıl giyindiği de görünmüyor bu arada. tesettürlü de olabilirler yani. bir de "videodaki şahsı desteklemiyorum ama" diye belirtmiş allah razı olsun. kadın verse orospu, vermese ikiyüzlü bu ülkede. senin ben düşünme şeklini, beyninin kıvrımlarını tek tek sikeyim.

  • civciv çıkartma

    anadolu halkının pedofiliye uydurduğu bir başka kılıf. hangi geleneği kaldırsanız altından sapıkça bir sebep çıkıyor.

  • kayıp 90'lar popçuları

    göksel son single'ına klip çekeli 1 ay olmadı. izel daha geçtiğimiz bahar komple albüm çıkardı. kayıp kelimesinin anlamını bildiğinizden emin değilim.

    edit: hayvanın biri de gökhan özen yazmış. gökhan özen'in ilk albümü 2000 çıkışlı.

    edit 2: bazı arkadaşlar erkek olan göksel'den bahsettiklerini mesajla ilettiler.

  • gökhan özoğuz'un orwell'in 1984 romanını bilmemesi

    https://twitter.com/…guz/status/1127325800544468994
    twitter halkını çok eğlendiren durum. geceden beri espriler gırla. adam kitabı duymamış, "bilmiyordum, okuyacağım" demiş. istese "biliyorum" der. iki dakikada google'layıp özetine bakar ve "başucu kitabım zaten, 20 kere okudum" der. dememiş. dürüstlüğü tercih etmiş. millet taşak geçiyor saatlerdir.

    bu ülkede canlı yayında kürk mantolu madonna'yı okudum diye yalan söyleyip şarkıcı madonna'yla karıştırdığı anlaşılınca rezil rüsva olan ama yine de utanma duygusundan yoksun insanlar gördük. (bkz: kürk mantolu madonnayı okudum madonna var) varsın gökhan orwell'i bilmesin. ben şahsen bu dürüstlüğü tercih ederim. bilmeyenlerden ziyade bilmediği halde her haltı biliyormuş gibi konuşan insanlar yüzünden burnumuz onyıllardır boktan çıkmıyor çünkü.

  • odtü'de onur yürüyüşü'ne polis saldırısı

    bu başlık ve engelleme butonu sayesinde o kadar baş döndürücü bir böcek ilaçlama yaptım ki koca bir sayfa dolusu entry sanki thanos parmağını şıklatmış gibi gözlerimin önünde parçalanarak yok oldu.

    tanım: utanç verici bir saldırı.

  • ekrem imamoğlu

    beylikdüzülüler de az anasının gözü değilmiş. oğlum niye sakladınız bizden bu adamı bunca sene?

  • 1 ocak 2019 plastik poşetlerin paralı olması

    sanıyorum sonu instagram'ın yana kaydırmalı güncellemesi gibi olacak ve "biz ne bok yedik" diyerek geri adım atacaklar. çünkü markette çok net görebildiğim üzere herkes ama herkes mutsuz. hatta daha geçtiğimiz aya kadar kasada fazla fazla poşet aldıkları için müşterilere söven ve bu yasayı dört gözle bekleyen kasiyerler bile paralı poşet yüzünden yaşadıkları ve hiç tahmin etmedikleri diyaloglar sebebiyle 2 günde bezmiş durumdalar. burada "avrupa'da böyle, çok güzel oldu. oh ne mis çevrecilik" diye el ele tutuşup kutu kutu pense oynayarak toz pembe entry'ler giren 3-5 yazarın tasvir ettiği gibi bir manzara kesinlikle yok. zaten öne sürdükleri argümanlar her yönünden o kadar zayıf ki pek itibar eden de yok. ne akp tayfası, ne de muhalif güruhtan. çünkü ortada ikiye bölünecek bir durum yok. bir kere bunun çevrecilik adına yapılmadığı, poşet paralarının büyük oranda saraya akacağı gerçeğiyle ayan beyan ortaya çıkıyor. aksi olsaydı da bir önemi olmayacaktı gerçi. şayet devlet olarak birden bire canınız çevrecilik oynamak istediyse buna marketteki poşetlerden başlamazsınız. evvela bu evsel atıklar niye bu kadar çok çıkıyor ve niye hiçbirini ayrıştıramıyoruz ve niye kendi ürettiğimiz çöpü bile değerlendiremeyip ingiltere'den yılda bilmemkaç ton çöp ithal ediyoruz sorusunu kendinize sormanız gerekir. ben evimde biriken çöpü hiçbir şekilde ayrıştırıp atacak imkan bulamıyorum. oturduğum sokak yahut yakınlarında hiçbir yerde böyle bir konteynır yok. bir ara belediye belli günler dolaşıp anonsla topluyordu, artık hiç duymuyorum ki o bile pratik değil çünkü çöpü evde biriktirmek ve belediyenin geri dönüştürülebilir çöp topladığı günleri yakalamak gerekiyor ve benden bu süreçte o çöplerle kutu kadar evimde dip dibe yaşamam bekleniyor. sikseler uğraşmam. ki uğraşmıyorum zaten. her gün hepsini karton, plastik, organik, kimyasal, cam vs. demeden karman çorman aynı poşetin içine doldurup sokağımdaki yegane çöp konteynırına sıpıtıp atıyorum. benden nefes alırken bile haraç gibi kesilen kamyon yüküyle vergi, birileri bin odalı sarayında altın klozete sıçsın diye harcanmayıp bana hizmet olarak döndürülmüş olsa sokağıma rahatlıkla her türden çöp toplayıcı yerleştirilebileceğini çok iyi bildiğimden ötürü bunu yaparken de vicdanım birazcık bile sızlamıyor, aksine o poşeti her seferinde büyük bir hınçla fırlatıyorum. bu bir.

    ikincisi "avrupa'da, amerika'da da böyle" mevzusu. avrupa'da poşetlerin kalitesiyle talep edilen ücret arasındaki makul ilişkiden yüzlerce kişi zaten bahsetmiş, yinelememe lüzum yok. tek söyleyeceğim, burada o 25 kuruş istenen poşetler daha açmaya çalışırken elinizde paralanıyor. bununla birlikte çok şükür yurt dışındaki refah seviyesinin türkiye'nin kat kat üzerinde oluşu ve bizimkinden tamamen farklı yaşam şartlarının bulunmasından da bahsetmeyi akıl eden yazarlar olmuş, çünkü bu konu doğrudan bununla ilintili. mesela bu yasayı savunan arkadaşlar, amerika'da toplumsal yaşam o şekilde dizayn edildiği için herkesin arabası olduğu ve amerikalıların market alışverişlerini çoğu zaman arabalarıyla gidip rahat rahat yaptığından, türkiye'deyse insanların eli kolu market poşetleriyle dolu biçimde mahallede tur attığından bahsetmiyor. bir amerikalı, poşete senin benim kadar ihtiyaç bile duymuyor. öte yandan "avrupa'da da böyle" deyip hiçbir zaman hayrımıza olmayan uygulamaları bize dayatan devlet söylemlerini çok duymuştuk ama ilk defa sivil insanların da aynı dile başvurduğunu görüyoruz sanırım. işin ironik kısmı, avrupa’da da böyleci arkadaşlar konuyu çok basit ve önemsiz bulup “amma ağladınız, memleketin başka derdi mi yok? şuna buna bu kadar ağlamadınız” tarzı cümleler de kuruyorlar. e ama canım hollanda’nın bilmemne köyünde tavuk ölse çok önemsiz olmasına rağmen bütün ülke haftalarca bunu konuşur mesela. bak, senin deyiminle avrupa’da da böyle!

    "değil 15 kuruş, 25 kuruş da devlete gitse destekliyorum çünkü yine de poşet kullanımını azaltacak" diyenler ağzından çıkanı hiç duymuyor. 15 veya 25 kuruşun devletin kasasına akması demek, ülkeyi boydan boya beton yığını bir çöplüğe çeviren hükümete fon sağlamak demek. sen az poşet kullansan ne olur? adam poşetlerden gelen parayla denizleri doldurmaya devam edecek. bu kadarcık ilintiyi kuramayacak kadar aptal mısın gerçekten? bir de bunu 16 küsur senelik akp hükumetinin sigara yasaklarından sonraki ikinci iyi hamlesi olarak nitelendirenler var ki hiç katılmıyorum. benim gibi sigara yasaklarını destekleyen çoğu kimse de katılmıyor zaten. kaldı ki o yasa bile bugün uygulanamıyor bu arada. hukuksuzluklar ülkesinde her şey gibi onun da boku çıktı fakat şu anda konumuz değil.

    bir başka cevabı verilemeyen soru da, marketten poşet almayıp bez poşet kullanılınca çöpleri nasıl atacağımız mevzusu. bazı yazarların çok da haksız olmayarak insanların artık poşet bile kullanmadan gelişigüzel çöp atmaya başlayacağı öngörüsünü bir kenara bırakırsak, çöplerini hâlâ insan gibi poşete doldurup atmayı planlayan geriye kalanlarımız, mecburen çöp poşeti satın almak durumunda kalacağız. dolayısıyla kıt kanaat geçinen vatandaşın gider hanesine bir unsur daha eklenmesi haricinde, poşet atık miktarında pek de bir değişiklik olmayacak. iyimser bir tahminle insanların çöp poşetine para ödeyeceği için daha tutumlu davranıp çöp çıkarmadan evvel iyice birikene kadar bekleyeceklerini düşünebilirsiniz tabii, lakin orada da yine türkiye'de toplumsal yaşamın ve sosyal şartların(yukarıda bahsettiğim, evlerin küçük ve çöp muhafaza etmeye uygun olmaması, market raflarındaki her şeyin türk halkının gelir seviyesi doğrultusunda minicik paketlerle günlük kullanım için dizayn edilmiş olması ve çabucak çöpe dönüşmesi vs.) buna müsaade etmeyeceği ve kimsenin çöpüyle uzun süre vakit geçirmek istemeyeceğine emin olabilirsiniz.

    sürekli yanında poşet taşıyamayan ve poşete de para vermek istemeyen insanların alışveriş yapmaktan imtina edeceği mevzusu da kaçınılmaz bir sonuç. bundan marketler kadar hükümetin de rahatsız olacağına şüphe yok. zaten durma noktasına gelen ekonomik canlılığın bir de böyle bir darbe alacak lüksü pek yok. bütün bu sebeplerden ötürü yasanın seçimden evvel kaybedilen oyları misliyle geri döndürmek adına kaldırılma ihtimalini çok yüksek görüyorum. çünkü en başında dediğim gibi herkes mutsuz. çevre adına yapıldığı masalını birkaç tane ekşi sözlük yazarı haricinde kimse yemedi. akp'nin kendi kitlesi zaten çevreci değil ve 16 yıldır ceplerini doğrudan ve bu kadar görünür biçimde etkileyen ikinci bir sınavla test edilmişler miydi pek emin değilim, şu an hatırıma gelmedi en azından. dolayısıyla her an bir sürprizle karşılaşabiliriz, bekleyip göreceğiz. o güne dek ormanların ve ağaçları korumaya çalışan insanların katledildiği, denizlerin bok götürdüğü, havanın pislikten zehir gibi solunduğu ülkede market poşetleriyle çevrecilik oynamaya devam. çünkü yaşasın çevre yihuuuu!

  • parkta çocuklara çikolata verdim polis geldi

    polisi günahım kadar sevmem. fakat bu hikayede 40 yılın başı yaralı parmağa işemişler. şikayet edenleri de tebrik ederim. ileride de böyle davranmayı sürdürürler umarım. siz de isterseniz sütten çıkma ak kaşık, hatta ak gandalf olun, insana güvenme devri çoktan bitti. herkes zanlı bu devirde. herkes. hiç kusura bakmayın. kırılan gururunuz bir şekilde tamir olunur, tecavüze uğrayıp öldürülen çocukların tamiri mümkün olmuyor. çocuklara iyi niyetinizle çikolata da vermeyin. yemeyiversinler, ölmezler. herkes kendi çikolatasını kendi yesin.

  • muharrem ince'nin elini sıkan sandık görevlisi

    kimse kimsenin elini sıkmak zorunda değil. erduvan gelse ben de elini sıkmak istemem şahsen. lakin benim koskoca bir 16 yıl gibi çok geçerli bir sebebim var. senin gerekçen ne tipini yaladığım nur yüzlüm?

  • bitcoin

    sırf 1 satır refli linkinizi araya iliştirebilmek için destan kadar entry'ler girip sürekli aynı işe yaramaz cümleleri tekrarlamaktan siz de sıkıldınız sanıyorum. aşağıda değişiklik olsun diye tarçınlı cevizli kurabiye tarifini ekledim. aynen kopyalayıp malzemeler arasında refli linkinizi kamufle edebilirsiniz. bol kazançlar.

    malzemeler
    250 gram oda sıcaklığında erimiş margarin
    1 çay bardağı pudra şekeri
    4 bardak un
    1 adet yumurtanın beyazı
    yarım çay bardağı sıvı yağ
    1 çay bardağı dövülmüş ceviz
    https://www.binance.com/
    1 çay kaşığı tarçın
    1 kabartma tozu
    1 vanilya

    üzeri için
    pudra şekeri
    tarçın

    yapılışı
    margarini pudra şekeriyle ezerek iyice harmanlayın. yumurtanın beyazını ayırarak ilave edin. sıvı yağ ekleyin. ardından cevizleri de incecik toz halinde olması için robottan geçirin ve onu da içine katın. tarçın ve vanilyayı ekleyip en son olarak kabartma tozunu ve unu azar azar koyarak yoğurun. yumuşak ve ele yapışmayan bir hamur elde edin. hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar koparıp, şekil verin. önceden yağlanmış ya da yağlı fırın kâğıdı serilmiş olan tepsiye bu şekil verdiğiniz kurabiyeleri dizin. önceden 160 derecede ısıtılan fırında pişirin. bu arada pudra şekeri ve tarçını bir kapta harmanlayın ve kurabiyeler fırından çıktığı gibi sıcakken bu karışıma bulayın. ardından servis tabağına alın. afiyet olsun.

  • türk dizilerindeki aşırı zenginlik

    herkes o kadar zengin görünüyor ki zengin ve fakirleri ayıran tek bir detay var: zengin karakterler lüks otomobillere binerken fakirler de en kötü ihtimalle her yere taksiyle gidiyor. ülkede metrobüse bir tek ben biniyorum resmen amk.

  • lgbt onur yürüyüşüne yasak getirilmesi

    fetih diye diye inleyip istanbul'un dört bir yanını felç eden, "vatandaşların güvenliği ve kamu düzeni" sağlama konusunda hiç sıkıntı çekmeyen orospu çocuklarının yürüyüşe izin vermemesi durumu.

    "ramazanda yürüyerek niye insanları provoke ediyorsun?" diyen sığırlara da tek tek kafam girsin. size soracaktı insanlar çünkü ne zaman sokağa çıkıp ne zaman çıkamayacağını. kaldı ki yürüyüş her yıl bu tarihte yapılıyor. yürüyüşün üstüne havadan destursuz inen asıl sizin ramazanınız. tüm dünyada senede bir gün organize olup seslerini duyurmaya çalışan insanlara bile tahammülünüz, özgürlükten bir sik anladığınız filan yok. yürümekten provoke olursunuz, mini etek giyenden provoke olursunuz. öpüşenden provoke olursunuz. ramazanda yiyip içeni görüp provoke olursunuz. aynaya baktığınızda gördüğünüz şeye benzemeyen herkes sizi provoke ediyor. çünkü ilkel, yobaz ve sığsınız.

    "homofobik değilim, harika bir insanım, ben de sizdenim" deyip kocaman bir ama koyarak bu yürüyüşlerin ne kadar "ahlaksız" olduğunu ileri sürüp, iki kişi soyundu diye "o yürüyüşlerde çok kaka şeyler oluyor, çıplak insanlar filan var :(" diyerek yasağı meşrulaştırmaya çalışan arkadaşlar da ahlak ve özgürlük üzerine okumalarını biraz artırsınlar. günümüzde özgürlükler konusunda dünyanın geri kalanına ders verecek düzeyde kendini geliştiren batıya birazcık burnunuzu uzatıp bakarsanız, iki tane meme gördüğü için ahlak elden gidiyor diye aklını kaçıran toplumlar değil, yolsuzluk, cinayet, tecavüz, terör gibi vakalara rastlandığında psikolojisi bozulan, rahatsızlık duyan, ahlak elden gidiyor diye ağlayan toplumlar görürsünüz. gerçek özgürlüğü yüzüne yumruk atsa fark edemeyecek insanların özgürlük üzerine saçmalaması gülünç oluyor.

    varlık mücadelesi veren insanlara "yürümeyin, bildiri filan yayınlayın." diye uzaktan akıl verenler, "ne desem homofobik oluyorum." diye yakınanlar, "bu kadar göz önünde olmak zorunda mısınız? sadece soruyorum" kafası yaşayanlar, çok hoşsunuz. "ailemin, eşimin dostumun eşcinsel olmasını asla istemem" diyerek zaten "sen var olma ulan ayı" diye peşinen yok olmasını ümit ettiğiniz bireyler, üstüne üstlük bir de sizin çerçevesini belirlediğiniz şekilde yok olsunlar, öyle mi? peki :)

    vatandaşlar olmasa ben de devlet yönetebilirdim sanırım.

  • anneliği reddeden kadın eksiktir yarımdır

    öyle fevkalade delirdi ki kadınlığı bile kadınlardan iyi biliyor adam. hatta o kadar iyi biliyor ki kendisi adeta bir uzun madam.

    (bkz: seni kadın yaptırmayacağız)

  • emel müftüoğlu

    "erdoğan'ı insanlar delirtti, ben olsam daha katı olurdum" demiş şarkıcı. http://t24.com.tr/…rda-cok-daha-kati-olurdum,332802

    erdoğan'ın her dediğine karşı çıka çıka onu diktatörlüğe biz itmişiz :( toplumun bilinçlenip otokontrollü davranması yerine her şeyin yasaklanmasını doğru bulan bir kafa yapısı da var röportajdan görüldüğü üzere.

    ben anlamadım, 90'larda klip ve şarkılarında ısrarla eşcinsel temalar işleyip lezbiyen takılan emel müftüoğlu mu bu konuşan? hovarda klibinde erkek kılığında bir kadın olarak bir başka kadına bakıp memesini yoklayan, korkuyorum klibinde bir kadınla romantizm yaşayan ve bu yüzden acı çeken, deli et beni klibinde billur kalkavan ve yeşim salkım'ı kendi etrafında erotik dans ettiren emel müftüoğlu mu konuşuyor? şunların herhangi birini "delirtip diktatörlüğe ittiğimiz erdoğan devrinde" bugün yapabilir misiniz emel hanım?

    "şimdi beni erdoğan yalakası diye yaftalayacaklar" deyip empati yaparak böyle konuştuğunuzu söylüyorsunuz da iyi niyetinizden de şüphe ediyorum artık çoğunuzun. bu "iyi niyetinizle" baskı ve zulmü meşrulaştırıyorsunuz.

    ayrıca eklemek istiyorum, "kim olsa delirirdi" demişsiniz ya, ben delirmezdim. ülkeyi kendi çıkarlarım uğruna iç savaşa sürükleyecek, milyonları sefil edecek, insanları öldürüp meydanlarda yuhalatacak, yalan ve iftiralarla insanları hapse tıkacak, ülkeyi yaşanmaz bir hale getirecek kadar delirmezdim. lütfen beni o "kim olsa delirirdi listesi"nden silin ve kendi adınıza konuşun.

  • ateistlerin diyanet nedeniyle vergi iadesi alması

    haktır. hem de çok doğal, çok net, ve çok temel bir hak. devlet, bu yaşıma dek hiç kullanmadığım, ömrümün sonuna dek de kullanmayacağım sözde bir hizmeti bana dayatarak zorla paramı gasp edemez. benim talep etmediğim bir kurum oluşturup, bana danışmadan, fikrimi sormadan, benim onayımı almadan, oluşturduğu bu kuruma benden cebren alınan paralarla maaşları ödenen çalışanlar atayamaz. benim paramla, kullanmadığım bir tanrıya para akıtamaz, başkalarının yararlanacağı ve hayati bile olmayan bir hizmeti sağlayamaz. kendisine biricik bir din seçerek, başka dinlere mensup insanlardan para toplayıp, "sizin dininize hizmet etmiyorum" diyemez. bu insanların parasının karşılığını vermemezlik yapamaz. bu, nitelikli dolandırıcılıktır. devlet, vatandaşını dolandıramaz!

    türkiye cumhuriyeti, vatandaşlarından elde ettiği haksız kazancın hesabını vermeli ve bu paraları son kuruşuna kadar iade etmelidir. türkiye cumhuriyeti, vatandaşlarını dolandırmaya derhal bir son vermelidir.

    edit: geçtiğimiz ay vergi iadesi alabilmek için isyan edip topluca dinlerini değiştiren izlandalılarla ilgili haberin linkini de şuraya ekliyorum http://www.theguardian.com/…-gods-tax-rebates-zuism

  • 1 ocak 2016 ttnet adil kullanım kotası rezaleti

    ttnet'in yaptığı ve bugüne dek dikkatimi çekmemiş, sabah sabah kotamın halini görünce fark ettiğim rezalet.

    ttnet'in sözümona sınırsız, ama aslında 75gb kotalı internetini kullanıyorum. kotamı doldurup hızımı 3mbps'ye indirdiklerinde de internette doğru düzgün hiçbir şey yapmak mümkün olmuyor. google bile zar zor açılır hale geliyor, web siteleri yüklenmiyor vs... sırf bu yüzden ne doğru düzgün hd film/dizi stream edebiliyor, ne oyun indirip oynayabiliyor, ne gönül rahatlığıyla müzik dinleyebiliyorum. çünkü biliyorum, maazallah birazcık eğlence amaçlı bir şey yapmaya kalksam, internet kotası bir anda doluyor ve ayın geri kalanında işkence çekiyorum. parasını ödediğim ve hakkım olan bir servisten yararlanamıyorum. işte bundan kaçınabilmek için bütün bir ay oruç tutar gibi interneti kullanabiliyorum. her şey kısıtlı, her şey gıdım gıdım. her an bir arkadaşa bakıp çıkar gibiyim. bir şeyler indireceksem ayın son gününü bekliyor ve bütün bir ay listesini çıkarıp indiremediğim ne varsa son gün indiriyorum.

    dün de her zamanki gibi yaptım ve gün içinde gerek playstation'dan oyun, gerek bilgisayardan dizi vs.'yi indirmeye koyuldum. liste dediğim de öyle padişah fermanı filan değil yani. koca gün iki tane oyun indirebildi alet. zaten işlemlerimi de geceyarısı olduğunda durdurdum ki sakata gelmeyeyim.

    peki bu "saygıdeğer" firma ne yapmış dersiniz? ne yapmış söyleyeyim: dün sabahtan akşama dek yaptığım indirmelerin tümünü bu ayın kotasına dahil etmiş. sabah şeytan dürtüp de kontrol etme ihtiyacı hissedince gördüm tabloyu ve başımdan aşağı kaynar sular döküldü. sebep? sebep tam olarak eşeğin sikinden dolayı. yani ben ttnet'in kota ekranında sayfanın altına minicik harflerle bulmaca gibi yazdığı açıklamadan öyle anladım. şöyle diyor kendileri:

    --- spoiler ---

    "ayın son günü saat 12:00 den sonra başlatılan ve 12 saatten uzun süren bağlantıların kota kullanım miktarı gelecek ayın kota kullanım miktarına dahil edilir."

    --- spoiler ---

    evet. sebep bu. 12 saatten uzun bağlantı yapmışım. sadece bu. ayın başka hiçbir günü işletilmeyen bu götten uydurma kuralı neden koydukları da çok açık. benim gibi bütün bir ay sabredip ayın son gününü bekleyen müşterileri avlamak. biliyorum, benim gibi yapan çok insan var. fakat kaçınız böyle bir kuralın varlığından haberdardı? ve bu düpedüz tüketiciyi aldatmak değil de ne? daha ayın ilk gününden hayvan gibi para ödediğim sözde sınırsız internetimin kotasının büyük bölümünü doldurmuş biçimde oturuyorum şu an. zaten dünyanın en pahalı internetine verdikleri sik gibi hizmeti de vermemek için ne yollar uydurmuşlar ya. allah belanı versin ttnet.

    edit: destek olup olayı btk ve tüketici hakem heyetine taşımamı tavsiye eden yazarlara teşekkürler. bu konuyu ileri götürmeyi planladığımı ve önemli bir gelişme olursa paylaşacağımı bildirmek istiyorum. 75gb'yi ya da 3mbps hızı yetersiz bulduğum için beni suçlayan arkadaşlar sanırım bütün gün akrepnalan.com'da takılıp evde akıllı telefon vs. de kullanmıyor. zira ikinci bir cihaz birazcık parazit yapsa işlemleriniz yavaşlamaya başlıyor. bu kadar matah bir hız olsa zaten sanıyorum bu seviyeye düşürülüp cezalandırılmazdık. kaldı ki bulunduğum bölgede internet servisinin bir hayli rezil ve dalgalanmalı olduğunu da eklemeliyim. o mahkum ettiği 3mbps'yi veremediği anlar bile oluyor. bazı arkadaşlar da bağlantıyı zamanında kesmediğim için ttnet'i haklı bulmuş. gün hesabı yaptığım yetmiyormuş gibi çakallığa maruz kalmamak için bir de saat takip ederek gece yarısından önce modemi hemen kapatıp bağlantıyı kesmek zorunda olmak bana çok ilkel ve gülünç geldi açıkçası. benzetmemi mazur görün lütfen ama daha mantıklı yolları varken sevişirken doğum kontrol yöntemi olarak boşalmadan hemen önce penisi hızla dışarı çekmek gibi bir şey bu. benim durumumda daha mantıklısı da bana sorarsanız ttnet'in doğru düzgün kota kaydı tutması olurdu. adil kullanım kotasının tamamen saçma ve haksız olduğu noktasına hiç değinmiyorum bile. bana 70 küsur tl'ye internet satan onlar. o hizmetten ne zaman yararlandığımın hesabını da düzgün yapsınlar bir zahmet.

    edit 2: mesaj yoluyla donanımhaber forumlarından bir üyenin bu konuya 2013 yılından beri dikkat çekmeye çalıştığı bildirildi. üyenin açtığı başlık şurada. ben de birçok yazardan gelen tavsiyeler sonucunda bilgi teknolojileri ve iletişim kurumu'na şikayetimi maille bildirdim ve ttnet, yahut başka bir internet sağlayıcı tarafından aynı şekilde mağdur edilen tüketicileri aynı işlemi yapmaya davet ediyorum. https://sikayet.btk.gov.tr adresine girerek 1 dakikalık basit bir üye kaydı ile siz de bireysel şikayetinizi oluşturabilirsiniz. sonunda elimize ne geçer bilemiyorum ama bugün anladığım kadarıyla büyük çoğunluğumuz durumdan değil şikayetçi, haberdar bile değilmiş.

  • ekşi sözlük'ün değerinin $21.394.964 dolar olması

    doların son zamanlarda giderek türk lirası karşısında değer kaybettiği, dürümünse günden güne değerlendiği düşünülürse sözlüğün dürümde tutulması daha mantıklı. ben olsam sözlüğü dürüme çeviririm. evet.

    yatırım tavsiyesi değildir.

  • münir özkul

    bugünkü program:

    "çetin altan'ı da gömen usta oyuncu."

    "ölmesini bekleyenleri gördükçe allah belanızı versin dediğim oyuncu."

    "burada birileri 'hala yaşıyor' diye yazınca düşüp öleceğine inanan gerzekleri gösteren aktör. size ne amk."

    istiklal marşı ve kapanış.

  • 14 haziran 2015 philae'nin uyanışı

    10 yılda ulaştığı kuyruklu yıldız 67p/churyumov-gerasimenko üzerinde araştırma yaparken bataryası bitince geçtiğimiz kasım ayında uykuya dalan uzay aracı philae'ın 7 ay sonra bugün derin uykusundan uyanışıdır. ilk etapta iki dakika boyunca dünya'yla iletişim halinde kalan araç, 40 saniyelik de veri yollamayı başarmış ve aracın aslında birkaç gündür uyanık olduğu fakat bugüne dek sesini dünya'ya duyuramadığı anlaşılmış. uzun süre çok düşük ısılara ve zor şartlara maruz kalan aracın arızalanmış olabileceğinden endişe ediliyordu ancak görülen o ki korkulan olmamış. şimdi araçla tekrar kontakt kurulması için bekleniyor. güneş'e her geçen gün yaklaşan 67p üzerindeki philae şayet yeterli güç toplayabilir ve ışınlar yüzünden kavrulmazsa kuyruklu yıldız'ı delerek çalışmasını sürdürecek. aracın esasen ağustos ayı civarında uyanması öngörülüyordu.

    ayrıca (bkz: 12 kasım 2014 philae'nin 67p'ye inişi)

    http://news.sky.com/…omet-probe-philae-has-woken-up

    https://twitter.com/…2014/status/610047412036595712