yıllardır kendini teknoloji üreticisi olarak konumlandırmaya çalışan alelade bir gsm operatörünün sözde sosyal sorumluluk projesini ilan ettiği reklam filmi. bugüne kadarki tüm diğer turkcell reklamları gibi bu da bu da buram buram samimiyetsizlik kokuyor ve izleyeni aptal yerine koyuyor. ameliyat ne ameliyatı? yazılım ne yazılımı? mühendis ne mühendisi? turkcell bunun neresinde?
tam da çin malı telefona nazar boncuklu ve çini desenli custom firmware gömüp türk malı diye satan firmaya yakışan cinsten.
"girls who code" ya da "sosyal inovasyon" gibi kavramlar silikon vadisi teknoliberteryen gündemini aklamak için kullanılan düzinelerce tezgahtan yalnızca biri. ama onlar bu kepazeliği en azından bir nebze daha şirin gösterebiliyor. "vay efendim sen hikmetinden sual olunmaz teknolojiye nasıl laf edersin" diye köpürmeden önce, neden bahsettiğimi anlamak için evgeny morozov'dan "to save everything click here: the folly of technological solutionism" kitabına bir göz atabilirsiniz.
ya da teknokapitalin özünde iyilik meleği, sevgi kelebeği gibi bir doğaya sahip olduğuna; yahut teknolojinin ona yeterince tapınanı mutlak zengin ve güçlü kılacak bir silah veya altın yumurtlayan tavuk olduğuna inanabilir, mutlu mesut bir kargo kültünü idame ettirmeye devam edebilirsiniz.
kodla babasını kurtaran şeker mühendisi kız. aynen kardeşim.
debe editi: öylesine yazmıştım ya. silmemiş olsam, vaktinde özgür demirtaş başlığına yazmış olduğum daha kapsamlı entry'lere yönlendirirdim. tam özgür hoca takipçilerine olta sallayan, aynen onun sığ bakış açısıyla kurgulanmış bir reklam çünkü:
- robot yapıp satalım.
+ neden?
- yoksa köle oluruz :( :( :(
+ ne robotu, nasıl bir robot?
- zengin eden, güçlendiren robotlar! *boston dynamics videosu paylaş*
+ başka?
- nanoteknoloji! biyomühendislik! makine öğrenmesi! bitcoin!
+ daha daha?
- steve jobs! harari?!!1
+ tamam, nasıl olacak peki?
- siyaset yapmamakla başlayın önce!
+ ne yapalım?
- bilim yapın! şeker mühendisi olun <3
robotların "işlerimizi" elimizden alacağı, yalnızca inovasyon yapıp satanların hayatta kalıp diğerlerinin köle edileceği günler hikayesini hepimiz kanıksadık. bu günlerin biz istemesek de bir gün geleceğine dair kıyamet kehanetleri bir nevi fatalizm durumu ortaya koyuyor. kaderimiz bu ve uyum sağlamaktan başka bir seçeneğimiz yok gibi davranıyoruz. biat etmeyenin bertaraf olacağı, evrene dair her şeyi bir tek yazgı ve bir tek en iyi yönteme indirgeyen, giderek de dine dönüşen bu teknik mefhumu ile ilgili sağlam eleştiriler için özellikle jacques ellul okuyabilirsiniz. bağlamdan kopmuş bir "kod yazma" tabiri de bu dinin en önemli ibadetlerinden birini tanımlıyor. "kod yazıyorum" diyenle ilgili çoğumuzun hisleri, dindar olsak "hatim indiriyorum" diyene duyacağımız hislerle aynı: huşu ve takdir.
aklınızı lütfen çiçekli böcekli dangalak reklamlar, bestseller kitaplar ve popülist twitter evanjelistlerine kiralamayın. şimdiyi ve özellikle geçmişi unutturan ve sürekli gelecekten bahseden bu acaip propagandaya teslim olmayın, çünkü koskoca ülkelerin eğitim sistemleri bile bu propagandaya sorgusuz teslim oldular*. artık çoğumuz başka her şeyi bıraktık bir sonraki steve jobs'ı kim çıkaracak diye yarış halindeyiz. ama bir açıp baksak akp'sinden nazilerine hepsinin, kitlelerin bu tür davranışlarıyla iktidara geldiğini göreceğiz (bkz: #34727174). en azından şu anahtar kelimelere bir bakmak gerek diye düşünüyorum: technocapitalism, silicon valley rhetoric, california ideology
francala11 profili
-
şeker mühendisi
-
imamoğlu cesaretlendirmese tuvalet fırçası olmazdı
(bkz: he yarrağım he)
-
bireysel silahlanmanın önü açılırsa alınacak silah
amına koyim biz de oynuyoruz bu bilgisayar oyunlarını da, tadında bırakın be kardeşim.
-
özgür demirtaş
https://mobile.twitter.com/…tus/1068234753894162432
ben doktoralı bir eğitim bilimciyim.
finans veya ekonomi konusunda ahkâm kesemem.
ama mesela özgür bey finans konusunda son 50 yılın akademik literatürünü nasıl da gözü kapalı özetleyebilir, her akımı ve her önemli ismi rahatça açıklayabilirse; ben de buna eh işte benzer bir performansı eğitim bilimleri ve özellikle eğitim sosyolojisi alanında gösterebilirim.
ve eğitim felsefesi ve eğitim sosyolojisi açısından baktığımda yüz yıldır neredeyse gezegen olarak benimsediğimiz liberal eğitim anlayışını bir kenara koyup eğitimi açık açık "katma değerli mal üretip dünyaya sat(tır)mak" amacına indirgeyen adamın bu konuda tam bir cahil olduğunu vicdanım rahat biçimde söyleyebilirim. bu konuda hiçbir halt okumadığı, bilmediği apaçık ortada.
hal böyleyken, daha yakın zamanda demokrasi ile ilgili ileri geri konuşup filozof krallardan falan bahsetmiş olması da kendisinin yalnızca cahil değil aynı zamanda kötü niyetli bir cahil olduğu imasını taşıyor.
ayrıca, "evrensel olmak" ahkâmı kesen adamın türkçe twitter hesabında 12 bin, ingilizce twitter hesabında hepi topu 20 küsur tane tweet'i varsa; yahut "teknoloji üretip satmak" söylemini temcit pilavı yer gibi tekrarlayan bir elektronik mühendisi akademik kariyerini finans alanında devam ettiriyor ve onu da bir kenara koyup twitter peygamberliğine soyunuyor, refli bitcoin linki paylaşıyor, neticede katma değer değil histerik kapitalist goygoyundan başka bir şey üretmiyorsa bu adamın riyakar da olduğunu rahatça söyleyebilirim.
bu elemanı erdoğan'ın yerine ülkeye cumhurbaşkanı yapmak isteyen çok büyük bir kitle vardı daha birkaç ay önce.
mall of istanbul boyutlarında bir göktaşı düşmesini diliyorum haymana ovasına artık, bu ülkeyi ancak o paklar. -
2018 evlilik maliyeti
mobilya, halı perde, mutfak eşyası, beyaz eşya, kira ev, tektaş, alyans, gelinlik, damatlık ve italya'da balayı ile yuvarlak hesap 30.000'e mal oldu.
kız tarafı erkek tarafı yok, masraflar yalnız 2 kişiye ait, kafamıza göre bölüştük. ailelere kuruş harcatmadık. 3 kuruş paraları varsa bile bu yaştan sonra kendilerine harcasınlar artık.
eşyaların kimi ikinci el. kimi eski. kimi kiralık. kimi hibe. düğün yok, dış çekim yok, salak saçma hiçbir lüks harcama yok. bir ahşap balkon sedirini kendim inşa ettim mesela.
tek lüksümüz italya'da balayı bu ufak bütçenin zaten yarısı. istesek ona da gitmezdik, 15 binle bu işi kapatırdık.
daha fazlasına gücümüz yetmeyeceğinden değil, gerek olmadığından yaptık. eşsiz birer kar tanesi değiliz çünkü. bu dünyada göçebe iki sıradan insanız hepi topu.
alnımız ak başımız dik. hiçbir şeyden utanmıyorum. -
bitcoin
bu kadar gürültünün arasında sesimi duyan olur mu bilmem ama,
ben bugün yapabileceğim en iyi işi yaptım: artık sikcoin sokcoin uğraşmak istemediğimden wallet'ımda ne varsa hepsini liraya çevirip çıkıyorum. ardından içinde "coin" kelimesi geçen bütün başlıkları engelleyeceğim. varsın enayi olayım, varsın tren kaçsın, varsın ben bisiklet sürerken yanımdan ferrari'yle geçin. varsın evim kira olsun, çoluğuma çocuğuma bir bok kalmasın. huzurumu geri istiyorum. dün sevgilimin doğum günü için yemeğe çıktık, selfi çekilirken aklımdan tron coin'in son durumu geçiyor, elim telefona gidiyordu. kafamın arkasında grafikler inip çıkmadan hayatın diğer güzelliklerine odaklanmak istiyorum artık.
sikerim bitcoin'ini. -
the red pill
sağ hep aynı yahu.
* şans eseri mensubu olunan bir kimlik oluştur (din/cinsiyet/milliyet/ırk),
* bu görkemli, gurur vesilesi kimliği taşıyanlara ilaveten mağdur rolü yükle,
* kimliğe mensup olmayanları düşman ve dış mihrak say,
* bir de düşmanla işbirlikçi, iç mihrak zümresi tanımla (vatan haini olur, meriç olur, münafık olur)
* dünyadaki tüm problemleri, kötülüğü ve dahi ahlaksızlığı dış mihrakların ve işbirlikçilerinin üstüne yık
* bütün bunları "tek gerçek", "doğanın kanunu", "değiştirilemez yasalar", "ilahi düzen" olarak pazarla,
* aksini iddia edeni en iyi ihtimalle itin götüne sok,
* bu uğurda pozitif bilimleri "ikna aracı" haline getir,
* bu sayede dikkati, kimlikten bağımsız olarak insanın insanı çatır çatır sömürmesi gerçeğinden uzaklara çek, birileri küpünü doldurup dünyalığını toplarken başkalarının sefalet içinde ezilip gebermesini kanıksat -
the red pill
şu başlıkta trp savunucusu olarak tartışma adabı ve argümanların kalitesi bakımından takdir ettiğim tek insan 1f'ye yine sezar'ın hakkı sezar'a diyerek şapkamı çıkartıyorum. ve ufak bir yanlış anlamayı düzeltmek istiyorum
--- spoiler ---
kadınlar kendi çıkarlarını maksimize edebilmek için zengin koca araması mübah bizim ilişkilerde maksimum fiyat/performans oranını elde etmek için bazı çözümler geliştirmemiz suç.
--- spoiler ---
bahsettiğin kadın davranışı ile ilgili bu tartışmada hiç kimsenin olumlu bir söz ettiğini hatırlamıyorum. varsa lütfen göster. güce tapmak doğal olduğu kadar boktan bir davranışsal eğilimdir ve bunu yapan kadının davranışını da ahlaken tartışmaya açsak zaten birlikte yeterince yerden yere vuracağız.
lakin öyle bir kadın hareketi var mı, ciddi biçimde ses getirebilen? yani kadınların kendi durumlarıyla ilgili feminen bir the red pill'leri var mı? "kadın dediğin güce tapar, bizlerin beta erkeklerden istifade etmemiz gayet doğal bir şeydir. sizle sevişelim istiyorsanız kas yapıp para kazanın, özgüven depolayıp bize kötü davranın; bizi mutlu eden bu ve bundan gocunmayın" diyen önemli sayıda kadın oldu da biz mi tartışmaya girmedik ?
lütfen şimdi "böyle çok sayıda özel mesaj alıyorum" goygoyunu bırakın ve başlığın tamamına bakın. burada ses etmiş ne kadar kadın varsa istatistiki olarak anlamlı ölçüde sizin laflarınıza karşı çıkmış. yani güce tapan boyalı fahişeler, gold digger'lar, kezbanlar her ne kadar kadın popülasyonunun önemli bir yüzdesini oluştursa da kesinlikle tamamını temsil etmiyorlar. öte yandan bu hayli önemli yüzde bu tartışmada gayet underrepresented durumda ve trp'ci arkadaşlar onlar adına konuşuyor.
kadın kimliğini insan kimliğinin önüne koymuş boyalı fahişeler gibi trp erkekliği de kapitalist konformizmin yan ürünleri. diyorum ya, orta sınıf ahlakı. eğer bu kadınları elde etmek için trp'e ihtiyaç duyulur diyorsanız zaten haklısınız. ama hollywood'u geride bırakın. mizahıyla sizi güldürebilecek, size sevgiliden ziyade bir hayat dostu da olabilecek, vakti gelince ölünüzü kefene sarmaktan imtina etmeyecek bir kadını trp ile "elde ederim" (!) diyorsanız kolay gelsin.
son olarak, halen "trp kadın erkek ilişkilerinden ibarettir" diyor musun? -
doktora mezunu olup öğretmen kadar kazanamamak
akademik kariyerin ve unvanın bu kadar itibarsızlaştırıldığı başka bir ülke var mı bilmiyorum. ama şundan eminim ki buraya gelip soğukkanlı biçimde "normal bir durum..." açıklaması yapan birçok sik kırığını başka mecralarda "bilim ve teknoloji", "eğitim şart", "okumuş, kültürlü topluma özlem", "türkiye'den siktir olup gitmek" gibi laflar ederken görebilirsiniz. lan öğretmen dediğin zaten sokaktaki simitçi kadar para alan bir adam. bir çiğ köfte franchise'ına doktoralı 3-4 personel alabiliyorsun şu anki gelir seviyesi düşünülürse. hala daha diyorsun ki "normal bir durum".
-
istanbul'da insan gibi yaşamak için gerekli maaş
istanbul'da insan gibi yaşamak için verilen tariflerde "araba masrafı" kalemini görmek beni şaşırttı.
istanbul'da insan gibi yaşamak için mümkün olan tek yol evden hiç çıkmamak, mecbur kalındığı durumlarda da toplu taşıma kullanmaktır.
neden? çünkü istanbul gayet engebeli bir arazi üzerinde ve karşıya geçişi ortalama bir avrupa nehrine göre çok daha zor olan geniş istanbul boğazı etrafında yayılan, ekseriyetle e5 karayolu çevresinde boylamasına genişlemiş bir mega kenttir. adeta aşırı büyümüş bir yol kenarı tesisidir. bir boston, bir seul, bir barcelona ile uzaktan yakından alakası yoktur. yayaların rahatça yaşayabileceği şekilde tasarlanmamıştır. yol kenarı bariyerlerini bu kadar yaygın olduğu ve karşıdan karşıya geçmekte bu kadar zorlandığımız başka bir kent biliyor musunuz? ve buna rağmen, yani istanbul bir araba kenti olmasına rağmen trafiği korkunç bir keşmekeştir, araba kullanmak resmen eziyettir.
ben metrobüste giderken köprü trafiğinde ağır ağır ilerleyen ali ağaoğlu gördüm bu şehirde. dolayısıyla istediğiniz "maaşı" alın, bu garabet şehirde insan gibi yaşamak çok zor. -
odtü kampüsündeki internet hızı