2 kişinin öldüğü bir olayda hiçbir suçu olmayan ( kadının sevgilisi bile olsa ) adama en suçlu odur diyen potansiyel katiller de geldiğine göre dağılabiliriz.
varsayalım ki adam kadının sevgilisi ve kadınla eşi de daha boşanmamış. bu adamın öldürülmesi mubah mı oluyor?
işte bu kafadaki bir ruh hastası tarafından öldürüldü o iki kişi.
eğer boşanma olmadan ikisi ilişki yaşamaya başlamış ise karaktersizliktir yaptıkları. suratlarına tükürür yoluna gidersin. kimse kimsenin malı da değil canını da vermedi. bu düşünce ruh hastalığıdır.
bu kafaya göre her aldatılan kadın kocasının kafasına sıksa memlekette adam kalmaz.
biraz insan olmayı deneyin, gerçekten çok zor değil.
edit: başka bir konuda yazdığım entry. daha birkaç gün önce #133636492
shipshack16 profili
-
12 şubat 2022 bursa'da iki kişinin öldürülmesi
-
kavga etmekten korkan erkek
kavga etmek; iki kişinin bireysel yeteneklerini, fiziksel özellikleri ile harmanlayarak, karşı tarafı etkisiz hale getirme çabasıdır.
günümüzde çoğu kavga kavga değil kahpelik yarıştırmaktır. normal şartlarda tek tokatla bayıltacağın lavuk boş bir anda gelip bıçağı takıyor ve ölüyorsun. bu mu kavga?
bir şey oluyor, tartışma çıkıyor, hafif hır gür oluyor iki kişi arasında ama sonra 10 kişi gelip üstüne çöküyor. bu mu kavga?
tek yumrukluk adamlar belinde silahla gezip, en ufak tartışmada ateş ediyor. bu mu kavga?
ben kavga etmekten korkmam, korkmadım da ama artık insanlar kavga etmiyor, kahpelik yapmak için fırsat kolluyor. o yüzden kimseye bulaşmamaya çalışıyorum. -
hatunların en güzel oldukları yaş
fiziksel olarak 18-28 aralığı. bu aralıktaki kadınları içgüdüsel olarak daha çekici buluyoruz. sebepleri üzerine tartışılır. ( temeli üremeye dayanır)
mental olarak 25-35 yaş aralığı. bu aralıktaki kadınların çocukluk psikolojileri geride kalmış, hayatın gerçekleri ile yüzleşmiş ve ne istediğini bilen kişiler olması beklenir. ( kişiler olması beklenir kısmı önemli )
bu çerçevede düşünerek şöyle söylenebilir; mental olarak olgunluğa erişmiş, fiziksel olarak genç görünen yaş.
örnek: adriana lima -
kadınlar olarak kıllarımızı almak zorunda değiliz
zorunda olmadığınız doğru. hatta genel erkek eğilimi kıllı kadınlara doğru olsaydı, kıllarını kesen kadınlar azınlık olurdu. bu konu tamamen arz talep meselesi. kıllı kadınlar kılsız olanlara oranla daha az talep görüyor ise çoğunluk buna göre hareket edecektir. kılın neden istenmediği, sevilmediği hakkında psikolojik, sosyolojik veya evrimsel bazı açıklamalar getirilebilir ama çoğunluk için bunlar bir anlam ifade etmiyor. o yüzen konuyu arz talep düzeyinde ele alıp değerlendirmek gerekir.
kadınlar götünü sallarken video çekmek zorunda da değil ama çekiyor. talep var çünkü. -
osmanlı devletine duyulan kin ve nefret
spesifik olarak osmanlı devletine değil de genel olarak monarşiye duyulan nefret şeklinde de olabilir. bir kişinin milyonlarca insan üzerinde tek karar verici olması ve bunun değiştirilemiyor, eleştirilemiyor oluşu çok sorunlu bir durum.
bir kişinin sırf babası padişah, kral veya sultan diye o ünvanı devralması falan sıkıntılı konular. en nihayetinde hepsi zamanında toprak sahibi olmaya çalışan çetelerdi. zaman içerisinde başvurdukları gaddarca ve vahşice yöntemler ile elde ettikleri toprak ve insan popülasyonu ile güçlerinin temelini oluşturdular. bu durum da sonradan elit görünmeye çalışan bu aile çetelerini masum hale getirmiyor.
en nihayetinde hepimizin atalarının bir kısmı bu çetelerin gaddarlıkları altında ezilmiş veya can vermiştir. adı osmanlı olur, hun olur, pers olur ama mutlaka hepinize uğrar. -
ananem yapmış kıymalı dolma
böyle davranışların ilgi görüyor olması arkasının gelmesine sebep oluyor. kim daha gerizekalıca bir şey yaparsa o dikkat çekiyor. tuhaf bir kısır döngü oluşmuş durumda. gerçek yetenek ve zeka dışında her şey değer görüyor. sonu nereye varacak merak ediyorum.
-
tanrının yerini tespit etmek
ınsan beynini ele ele alalım mesela. beynin içindeki bir kısım nöron ki hacim olarak ne kadar yer kaplar bilmiyorum, bütün bu sorgulamaları yapıyor. yani bir avuç içi kadar beyin parçası içerisindeki nöronlar ki biliyorsunuz bunlar sinir hücresi, tüm bu sorgulamaları yapıyor ve evreni, tanrıyı anlamaya çalışıyor. siz kendinizi tüm vücut bütünlüğü içerisinde değerlendiriyorsunuz ancak boyundan aşağısının bu sorgulamalar ile alakalı bir eylemi yok. sadece beynimizdeki bir miktar hücre bu merakın merkezi. biraz daha makrodan mikroya inecek olursak; sonsuz evrende, milyarlarca sistem ve gezegen içindeki bir gezegendeki milyonlarca canlı çeşidi içinden bir canlı çeşidi olan insana ait beyindeki bir kaç gramlık bir sinir hücresi grubu evreni, tanrıyı anlamaya çalışıyor.
bu hücre grubu aynı zamanda ben dediğimiz şey yani bilinç merkezi. gerçi böyle bir yer olduğu da tam kesim değil. bilinç merkezi ile alakalı çalışmalar sürüyor. yani başka beyinlerin bilinç merkezleri yine başka insanların beyinlerindeki bilinç merkezini aramaya devam ediyor. çok entresan değil mi? beyin kendisini anlamaya çalışıyor ama bu sistem iyice idrak edilmediği zaman insan denilen bir canlısının sanki bir motoru tamir etmeye çalışması gibi algılanıyor. halbuki bir beyin ameliyatını yapan yine bir beyindir.
bu şekli anlatımlardan sonra olayın biraz da felsefi yönüne değinmek gerekiyor.
tanrıyı nasıl hayal ediyorsunuz? bu soru son derece kritik bir sorudur çünkü vereceğiniz cevaba göre ulaşacağınız sonuç veya sonuçsuzluk şekillenecek.
tanrıya bir şekil, cinsiyet vermeye çalışır veya algılarınızla şekillendirilmiş dünyanıza ait herhangi bir nitelemede bulunursanız varacağınız sonuç ne olursa olsun yanlış olacaktır.
tanrının şekli yoktur, cinsiyeti yoktur, kokusu, rengi yoktur. o bildiğiniz hiçbir şeye benzemez ve her yerdedir.
bu bilgiler eşliğinde nasıl bir tanrı hayal ediyorsunuz? ıki seçenek var; ya böyle bir tanrı olamaz o yüzden tanrı yoktur diyeceksiniz. ya da bakış açınızı değiştirip böyle bir tanrı nasıl var olur anlamaya çalışacaksınız.
ınsan vücuduna geri dönersek pek çok organ kendine ait görevi yerine getiriyor. kalp, karaciğer, akciğer böbrek vs kendi görevi dahilinde çalışıyor ama bağımsız bir karar mekanizması var mı? mesela kalp bazı zamanlarda daha fazla kan pompalaması gerektiği kararını kendisi mi alıyor? veya akciğer bazı zamanlarda daha fazla oksijene ihtiyaç olduğunu fark edip daha hızlı şekilde çalışması gerektiğini kendisi mi fark ediyor? hayır tüm bu kararları yine beyin veriyor. yani vücudun sadece küçük bir kısmında yer kaplayan ancak vücudun diğer bölgelerinde var olan diğer organlar üzerinde de tek hakim organ aslında beyin. peki nasıl oluyor da en üst taraftaki organ en alt taraftaki kas ile iletişime geçip mesela ayak parmağını oynatıyor? yani tıp bilimi için oldukça basit bir soru aslında bu. omurilik sayesinde beyin tüm organlar ile iletişime geçer. onlara ne yapması gerektiğini söyler ve hatta gelebilecek tehlikeleri önler.
şimdi anlatılanları kısaca özetlersek; evreni ve tanrıyı anlamaya çalışan aynada gördüğünüz vücudunuz değil beynimizdeki bir miktar hücre. bu hücrelerin kendi arasındaki elektrik alışverişi sayasinde oluşan bilinç dediğimiz şey bu arayışın sahibi. bu hücreler arası alışverişten oluşan bilinç yani ben dediğimiz şeyin bir şekli var mıdır? bilinç bir miktar hücre midir yoksa o hücrelerin oluşturduğu elektriksel aktivite midir? ınsan vücut olarak maddi bir varlık gösterirken, bilincin maddi bir karşılığı var mıdır? ınsan vücut mudur yoksa bilinç mi?
tanrıya dönecek olurak; bir şekil, cinsiyet vs vermeden onu anlamaya çalışmak gerekiyor demiştik. tanrının bir şekle ihtiyacı var mı? aynı bilinç gibi bir elektriksel aktivite ile anlaşılmaya çalışılabilir mı? mesela tüm evren bir insan vücudu misali işliyor olsun ve bu işleyişin karar mekanizması da aynı insan beynindeki bilinç merkezi gibi tanrı olsun. bir elektriksel aktivite gibi. beynin bir bölümünde var olduğu tahmin edilen ancak diğer uçtaki ayak parmağına da hükmedebilen bir bilinç gibi. bir yerdeymiş gibi duran ama her yerde olabilen bir tanrı. her atomla iletişime geçen ve bu şekilde tüm evrene hakim bir tanrı. tüm evrene yayılmış bir elektriksel ağ gibi. ezelden beri var olan ( big bang? ) her şeyi yaratan ( organların tüm hakimiyetini elinde toplamış bir bilinç?) ki zaten her şey evrene dahil- bir bilinç - tanrı. hem her şey hem her şeyden daha öte.
kendi arayışımla alakalı yaptığım fikir karmaşası. daha anlaşılabilir olmasını umuyorum. -
eve erkek atma taktikleri
kız - bize gelmek ister misin? ev bo
ding dong - evin kapısı çalar. -
borcunu ödemeyen insan
anlayamadığım insan tipi. ödeyemiyorsan en azından gel konuş, derdini anlat. en ufak bir mahcubiyet belirtisi göstermeden yavşak yavşak sırıtmak ne oluyor? borç vermeyin. parasını sikeyim de insan katil falan olur.
-
ekşi itiraf
şuraya yazdığınız bazı entryler belli ki bir hatadan dolayı birkaç kez arka arkaya gönderiliyor. tamam olabilir ama hiç mi ben butonuna tiklamiyorsunuz? hiç mi oylananlara, yazdıklarınıza falan bakıp tekrarlanan entryleri görmüyorsunuz arkadaş. aynı entryden 4 tane var amk. son entrylerine bakarken o 4 eksi itiraf hiç mi gözüne batmıyor? yoksa itirafı yapıp sözlüğü kapatıyor ve 6 ay girmiyor musun? olayın nedir abi senin?
-
çayı şekersiz içmek
ben küçük bardak çaya 3 şeker atan adamdım. sonra hayatimdan elimden geldiğince şekeri çıkartma kararı aldım. ilk başta tabi müdahale edebildiklerimi çıkarttım. çayda önce tek şekere indim. bu arada siyah çay içmem. yeşil çay ve diğer bitki çaylarını içerim. tad olarak ilk başta çok kötü gelse de zamanla güzel gelen şeyin aslında şeker olduğunu ve asıl tadı gizlediği fark ettim. bir süre sonra herhangi bir sorun kalmadı. normal gelmeye başladı çayların tadı. hatta bazen tek şeker atıp denedim ve bu sefer şekerli hali kötü geldi. diyeceğim o ki şeker bir bağımlılıktır. vücuda onu unutturabilirsiniz. bunu başarırsaniz hem sağlığınız hem damak zevkiniz için faydalı bir şey yapmış olursunuz.
-
araplardan 100 milyar dolarlık yatırım gelmesi
daha gecen sene yapacakları 550 milyar dolar gelmedi. siraya girsinler. dingonun ahırı mı bu ülke? hepinizi alacağız acele etmeyin
-
hollanda vatandaşının krala hakaretten ceza alması
yıl olmuş 2016 hala dünyada krallar, kraliçeler var amk. özelliğin ne de ayrıcalıklısın? baban da kraldı. onun babası da kraldı onun bilmem kaç kuşak öncesindeki babası da devrin en güçlü çetesinin elebaşıydı.
sikeyim krallığınızı.
hakaret eden kim olursa ceza alsın ama kral nedir amk? -
yeni sevgilide olması istenen özellikler
(bkz: solunum)
yalnız dikkat ettiysen daha bi teknik yazdım. cahil işi değil yani. -
ben aşırı dindarım apartmanı
kapısında mülk allahındır yazar ama daire sahipleri miras konusunda kavga edip birbirini öldürür.
-
yakışıklı olan ama sevgilisi olmayan erkek
öncelikle şunu söylemeliyim ki ben kendi bakış açıma göre yakışıklı bir erkek değilim. benim yakışıklılık algım fiziksel anlamda herhangi bir kusuru olmayan ve simetrik yüz hatlarına sahip, dişinden kaşına, saçından dudağına kadar başkalarından ayrışacak kadar farklı ve çekici olan kişi demektir. bu bakımdan baktığımda türkiyede aklıma gelen ilk isim burak özçivitdir. kendisi benim algıma göre yakışıklıdır.
bu açıklamayı yaptıktan sonra tekrar başa dönerek kendimi yakışıklı bulmadığımı belirterek şunu söyleyebilirim ki bu halimle bile az çok talep gören bir insanım. yani pek çok kadına sevgilim olmadığını söylediğimde şaşırıyor. insanların büyük çoğunluğu ikili ilişkileri salt fiziksel özellikler üzerinden değerlendiriyor. güzel kadın, yakışıklı erkek nasıl sevgilisi olmaz şeklinde düşünüyorlar. kendi adıma buna şöyle bir cevap verebilirim; her insan salt fiziksel cazibeden etkilenip ilişkiye başlamaz. başlasa dahi o ilişki kendisini nitelik anlamında geliştirmedikçe kısa süreli olmaya mahkumdur.
ben karşımdaki insanın güzelliğinden etkilenebilirim ama o kişi karakteri ve kültürü ile güzelliğinin altını dolduramamış ise sadece güzel olduğu için onunla birlikte olmak istemem. tam tersi durumda ise mesela çok güzel bulmadığım ama soyut anlamda pek çok güzelliği içerisinde barındıran bir kadına kısa sürede bağlanabilirim. dolayısı ile fiziksel olarak talep görüyor olmak kişiyi her zaman bir ilişki yaşayabilecek kadar şanslı yapmıyor. tabi bunda yukarda bahsettiğim kriterler belirleyici oluyor. yoksa az çok talep gören kadın-erkek bir şekilde seçici davranmadıktan sonra pek boş kalmaz. ama burda bahsi geçen sevgili kavramının bu durumla çok ilişkili olduğunu da düşünmüyorum.