ratiophil8
profili

  • celal şengör'ün interstellar'a zırva demesi

    celal şengör filmin zırva olduğunu söylemiş, dunyaca ünlü astrofizikci ve bilim anlatıcısı neil degrasse tyson da interstellar filmine fiziksel gerçekçilik açısından 8.5/10 vermistir.

    filmin danışmanı ve hatta yapımcısı nobel ödüllü fizikçi kip thorne'dur.

    kip thorne filmdeki fiziksel olayları açıkladığı "the science of interstellar" isimli bir kitap yayınlamış, filmdeki olaylara ilişkin hesaplamalara yer vermiştir.

    filmdeki kara delik görüntüsü fiziksel hesaplamalara dayanan bir simülasyondur ve bu filmden sonra görüntülenen kara delik ile bire bir uyusmaktadır.

    şimdi isteyen fizikçi kip thorne'un, astrofizikci tyson'ın dediklerini ciddiye alır, isteyen de jeofizikçi celal şengör'ün.

    edit:imla

  • imamoğlu cb olsun diyenlerin olayı anlamaması

    arkadaşlar 6'lı masa diyor ki, biz parlamenter sisteme geri dönmek istiyoruz. seçilecek cumhurbaşkanı bu süreci yönetecek.

    hatta daha önce 2 yıllığına görev yapacak ve bir daha siyasete dönmeyecek şeklinde bir ifade de kullanmışlardı. (bkz: seçilecek cumhurbaşkanı 2 yıl görevde kalacak) belki 2 yıl'dan fazla görev yapar ama her türlü parlamenter sisteme dönüldükten sonra neredeyse sembolik görevleri olan biri olacak. altılı masanın anayasa teklifinde de bu şekilde zaten.

    ısrarla bunu anlamadan bu aday olsun, şu aday olsun diye yardırıyorsunuz.

    yani istenilen şey türkiye'yi yaşadığı yıkım sürecinden kurtaracak bir "geçiş idaresi". 6'lı masadan temsilciler bu süreçte olacaklar, çoğunlukla mevzuat ve düzenleme işleriyle geçecek bir süreç olacak. çok dillendirilen "hesaplaşma süreci" için bile belirli bir süre beklemek şart, çünkü devlet ancak rayına oturmuş olur iki yılda.

    şimdi eğer imamoğlu cumhurbaşkanı (başbakan) olsun diyorsanız bu iki yıldan sonra olmasını istemeniz çok daha mantıklı değil mi? niye daha yolunun başında birini pasifize olacağı bir yola sokuyorsunuz? üstelik yerel seçimlere daha 1 buçuk yıl varken istanbul gider ayak akp'ye teslim edilmiş olacak ki akıl alır gibi değil.

    şu takvim mantıklı değil mi?:
    -kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı seçilir.
    -chp'yi bırakır, chp yeni genel başkan seçer.
    -parlementer sisteme dönüş çalışmaları başlar.
    -imamoğlu kalan bir buçuk yılda akp engellemeleri olmadan istanbul'da belediye başkanlığı yapar. taksi sorunu, trafik sorunu, mali meseleler gibi kronik sorunları çözer. 2024 yerel seçimlerinde istanbul'u başka bir chp'li ye bırakır.
    -parlementer sisteme dönülür. seçimler yenilenir.
    -imamoğlu cumhurbaşkanı (başbakan) olur.

  • yüzüklerin efendisi (dizi)

    evrenin, kitapların ve hobbit dahil, bütün filmlerin hayranı ve hastası olarak; çok saçma bir şekilde sjw tartışmasına ve karakterlerin kitaplardan farklılıklarına sıkıştırılan bu tartışmada fikrimi yazmak isterim:

    öncelikle iki hususu net bir şekilde ifade etmek lazım. yuzuklerin efendisi evreni istisnai bir baş yapıttır. alanında en iyi değil, tektir. fantastik sinemanın öncüsü, anası, babası, lideri, aşılmamış eşiğidir.

    yüzüklerin efendisi üçlemesi de sinema tarihinin tartışmasız en iyi filmleridir. sinemanın hala aşılmamış zirvesi, son noktasıdır.

    bu yapımları efsane yapan şey ise hikayenin ve karakterlerin zenginliği, konunun işlenme tekniği, anlatım tarzı, oyunculuk değildir. evet, bunlar her iki yapımda da (kitaplar ve filmler) nerdeyse kusursuz ve mukemmel, ama asıl mesele o değil. asıl mesele destansı bir ustalığa ve yuzbinlerce yıllık insanlık tarihinde nadir görülen bir dehaya sahip bir yaratıcının (tolkien) aklının ürünü, yıllarca hastalıklı bir detaycılıkla yürüttüğü çalışmalarıyla ortaya çıkardığı evrenin azameti, heybeti, olağanüstü güzelliği, detayları.. kahramanlarından bir kısmının bir krallıkla ters düşüp o zamana kadar düz olan dünyayı yuvarlak yaptığı, kendi bölgelerini bu dünyanın dışına taşıdığı, ışık için ayı ve güneşi yarattığı bir evrenden, bir hikayeden bahsediyoruz. boyle bir azamet, böyle bir heybet.. bu hikayenin baş kahramanı tek tek karakterler, halklar değil, hikayedeki evrenin kendisi, onun masalsı, buyuleyici heybetidir.

    film üçlemesinde bu büyülü heybet, karakterlerin ses tonuyla, muazzam manzara sahneleriyle, mistik ses efektleriyle, ölçülü bir biçimde kullanılan büyüyle, oyuncuların hayranlıklarını, korkularını, heybet karşısında duydukları duygularını çok iyi yansıtmasıyla, devasa ordularla, destansı müzikleriyle yansıtıldı. elrond bir sahnede binlerce yıl önce yaşanmış bir savaş için "oradaydım gandalf" diyor. ve binlerce yıl öncesinden bir savaş sahnesi, muazzam büyüklükte ordular, büyük bir kudrete sahip destansı bir kötü karakteri kanlı canlı savaşırken gormek.. bu his basit bir "iyi çekilmiş sahne" ile yapılamaz, o evrenin, o azametin insana yaşattığı farklı bir haz vardır, filmler de bunu çok iyi başardı.

    - - - ara not: hobbit filmleri hikaye açısından, senaryo tekniği açısından, sahnelerdeki bazı sorunlar açısından kötü bir film olarak tanımlanabilir, ama evreni, heybeti, büyüleyici atmosferi yansıtabildigi için hala tuyler diken diken bir şekilde izletebiliyor kendini bu evrenin gerçek hayranlarına. - - -

    şimdi gelelim diziye. dizinin ele aldığı çağ için filmlerden binlerce yıl öncesine gidiyoruz, ve asıl hikayede o zamanlarda her şey daha destansı, daha heybetli, daha büyük, daha güzel, daha büyüleyici.
    bu noktada dizinin aslında tek bir görevi var, ve sadece bunu başarması gerekiyor. o da yukarıda bahsettiğim buyuleyici heybet duygusunu seyirciye verebilmesi. bunun için en güvenli yol tabi ki hikayeye ve tasvirlere olabildiğince sadık kalmak, ama tek yolu bu değil. mesela filmlerde gördüğümüz ve üçüncü filmin sonunda yıkılıp dağıldığını gördüğümüz alevden göz tamamen film ekibinin eklemesi, kitaplarda yok. ancak evrenin atmosferine, büyüleyici heybetine çok iyi uymuş, hatta daha ötesinde zenginleştirmiş. sahne olarak söylemek gerekirse de arwen'i kara atlı kara suvariler arasında, beyaz bir at üzerinde ışıklar saçarken gördüğümüz, frodo'yu ayrık vadiye kaçırma sahnesi tamamen film ekibinin eklemesi. ama o evrene o kadar ait bir sahne ki, kitaplarda olmamasını, hatta arwen'in aslında hikayenin o kısmında hobitlerle hiç karşılaşmamış olmaması hala tuhaf gelir.

    dolayısıyla karakterlerin kim olduğu, kimin oynadığı, zenci mi, gay mi olduğu, kitaplardaki yüzüklerin efendisi evrenine ne ölçüde sadık kalındığı aslında dogrudan önemli bir konu degil. önemli olan tekrar tekrar vurguladığım ve evrenin "büyüleyici heybet" olarak vurguladığım dokusuna uygun olup olmadığı, ona katkı sağlayıp sağlamadığı. filmde kitapta hiç olmayan kocaman bir göz hikayenin tam orta yerine, seyircinin gözüne soka soka kondu en nihayetinde, ama eleştirilmesi bir yana, en çok beğenilen yönlerden biri oldu bu. mesela bir elfin siyahi olması, çok küçük bir detay bu ekleme yanında, mesele evrene uyumlu bir karakter olup olmayacağı.

    senaryoya, hikayeye ekleme yapılabilir, çıkarma yapılabilir. görsel eklemeler, değişiklikler yapılabilir. burada bir mantık gozetilmeli ama, o da şu: tolkien bir dahi ve on yıllar boyunca çalışarak bir evren ve bir hikaye yaratmış. o evren ve hikayenin buyuleyici heybeti de bu dehanın ve çalışmanın sonucu. bunu kabullenmek ve ekleme çıkarmaları buna göre yapmak gerekiyor. o evrenin özünü anlamak, tolkien'in kafasındakini, duygusunu anlamak ve onu yansıtmaya çalışmak gerekiyor. farklılıklar bu özün aktarılmasına katkı sunacak şeyler olmalı, özü degistirecek şeyler değil.

    bu yazdığım tolkien'e saygı gosterilmesi ya da nostaljik bir korumacılık değil, dizinin başarısının mantıksal şartları.

    dizinin temelde tek görevi var, o da evrenin buyuleyici heybetini yansıtması demiştim yukarıda. bunu ne ölçüde başaracağını şimdilik fragmanlardan anlamak zor, ama bazı noktaları bu açıdan konusabiliriz.

    dizinin başarısını belirleyecek üç ana konu var: senaryo, oyunculuk, görsellik.

    en iyisinden başlayalım: görsel açıdan (belirli tercihler dışında) bu konuda kimsenin şüphesi kalmadı sanırım. özellikle son fragmanlardan her görsel wallpaper yapılacak kadar iyi. işin bu kısmı doğru ekip ve harcana muazzam parayla garanti gibiydi, sonuç da öyle olacak gibi. hiç bir şey olmasa görüntüler, mekanlar, manzaralar vs. etkileyici olacak ve seyirciyi evrenin içine dogru cekecek bir ölçüde. ama aşağıda değineceğim elflerin saçı detayı gibi bazı detaylarda yanlış tercihler yapılmış olabilir.

    senaryoyu henüz bilmiyoruz. senaryo konusunda da bence ilk mevzu kitaplara ne ölçüde sadık kalındığı degil, evrenin ruhunu ne ölçüde yansıttığı olacak. mesela gökten düşen bir meteorla gelen bir karakter bana heyecan veriyor, bu masalsı ve hayranlık uyandıran bir olay. sahnenin görsel yönü ile, meteoru görenlerin bakışları ve etkilenmis ifadeleri ile, sahnenin muzikleri ile bu etki güçlendirilmis. kitaplarda yer aldığı haliyle hikayede böyle bir şey olmaması açıkçası umrumda değil. burada eğer senaryo artık fast food gibi bir standart hollywood senaryo tekniğine uydurulmaz, tolkienin zenginliğine uygun hareket edilir, ve haliyle de süre kısıtlaması vs için hikaye kurban edilmezse başarılı olunur.

    hikayede sık sık geçmişe atıf yapılacak gibi duruyor. bu da onbinlerce yıllık bir hikaye olduğu için bahsettiğim buyuleyici heybet duygusuna fazlasıyla katkı yapacaktır. bazı görüntüler; mesela ağaçlar, akraba kıyımı vs inanilmaz heyecanlandırdı bu yüzden.

    oyunculuklar, ses tonları (bir iki karakter hariç) ve muziklerin şimdilik evrenin ruhunu tam yansıttığını düşünmüyorum. ama bunun için hem fragmanlarin henüz yayınlandığı zaman konuşmak için henüz çok erken, hem de özellikle ses tonu ve konuşmanın evrene uyum sağlaması işi gerçekten çok zor bir iş. açıkçası filmde de bazı noktalarda bu konuda eksikler olduğunu düşünüyorum, ama filmdeki atmosfer nedeniyle çok göze batmıyor.

    bazı detaylara da değineyim son olarak.

    ben elflerin saçlarının kısa olmasına açıkçası anlam veremedim. elflerin insanlardan farklı, buyuleyici guzellikte, biraz mistik, farklı yaratıklar olduğunu hissetirmesi açısından uzun, ışıl ışıl saçlar filmlerde çok yerinde bir tercih olmuştu. elfler illa uzun saçlı olur diye bir kural tabi ki yok, ancak uzun saçlı elfler "büyüleyici heybet"e daha çok uygun olurdu. o yönden mesela siyahi bir elf olmasından ziyade;" kulakları dışında insanlardan ayırt edici bir yönü gorunmeyen elf" daha çok tartışılmalıydı. kaldı ki kulaklar da filmdekine göre çok daha "insansı".

    açıkçası siyahi elf, hintli hobbit vs mevzusunun bence dizi açısından hiç bir anlamı ve önemi yok. mevzunun bu kadar konuşulması da her iki taraf açısından yazıyorum, abes ve absürt geliyor. elfi bir siyahi oyuncu oynamış der geçilir. ama mesela oku havada yakalayabilen, akrobatik (hafiften masalsı bir abartıyla) bir şekilde savaşabilen bir karakterin (filmlerdeki legolas gibi) evrenin masalsı heybetine katkı sunacağı açık. film üçlemesinde legolas'ın koca mamutu indirdiği sahne hala akıllarda, açıkçası orda siyahi biri de yapsa aynı hareketleri, yine akıllarda kalırdı diye dusunuyorum. biz adamın ten rengini değil, yaptıklarını, katakterinin hikayesini izleyeceğiz neticede. ben fragmanları izlerken bile aklıma gelmiyor bu mevzular, sadece forumlarda, sözlüklerde tartışılırken fark ediyorum. yine hikayeye eklenen hobbitlerin de benzer şekilde biçimlerini, kıyafetlerini değil tıpkı kitaplarda-filmlerde olduğu gibi bu devasa, heybetli evrende yaşayan kırılgan, küçük bir halk olarak göreceğiz. ve tıpkı filmlerdeki gibi hikayenin büyüleyici evrenini, hobbitlerin masalsı anlatıları ile, gördükleri karşısında yaşadıkları hayret ve hayranlık ile, büyülenmiş bakışlar ve yüz ifadeleriyle seyirciye aktarabilirse bu iyi bir katkı olacak. mesela kıyafetlerinin tek tip olup olmadığı bu noktada önem arz etmiyor.

    son söz olarak tekrar ifade edeyim: bu hikayenin kahramanı evrenin kendisi, ve onun "büyüleyici heybeti" dir. bir yapım başarılı olacaksa bunun anahtarı evrenin yaratıcısı olan dahinin, yani tolkien'in kafasındaki haliyle evrenin özünü anlamak ve onu aktarmaya çalışmak, buna uygun tercihler yapmaktır. dizinin başarısı buna bağlı.

  • 25 ocak 2022 trendyol süper direniş günü

    karını %600 arttırırken, enflasyonun %36 olduğu yerde kuryelere %11 gibi komik bir rakamda zam dayatan trendyol'a karşı emekçilerin başlattığı direniştir. bu ismi de emekçiler kendileri bulmuşlar.

    başta istanbul olmak üzere türkiye'nin pek çok şehrinde kontak kapatma, araç konvoyu oluşturma, işe başlamama gibi eylemler var. görelim kaç gün dayanacak bu gaspçı şirket.

    şubelerdeki direniş buradan takip edilebilir:

    https://twitter.com/trendyolcalisan

    direnen kazanır. mücadelelerine saygıyla..

  • türkiye'nin ilk 20 ekonomiden çıkması

    imf hesaplamalarına göre türkiye'nin suudi arabistan ve 8.5 milyon nüfuslu isviçre'nin gerisine düşerek dünyanın 21. ekonomisi olması durumudur. link (twitter)

    böylece 1990 yılında girdiğimiz ilk 20 ekonomiden akp'nn böyyük ekonomik başarıları sonrası 2021 yılında çıkıyoruz. bu gurur senin ey aqp'li, gurur duy.

    resmen otobüse bindirip almanya'ya diye gezdire gezdire yozgat'ta bıraktı herifler ülkeyi.

  • 12 ekim 2021 zülfü livaneli'nin demirtaş paylaşımı

    reklam: (bkz: 12 ekim 2021 mitsuba direnişi)

    atatürk devrinin devrimcisi; saygı duyar, aşağı yukarı bütün ilkelerini ve devrimlerini desteklerim.

    demirtaş günümüzün ilerici aydınlarından biri. haksız yere ceza evinde.

    demirtaş edebiyatı bence iyi değil, nitekim bence livanelinin de edebiyatı iyi değil.

    livaneliyi genel olarak severim, iyi aydınlarımızdan biri. orta şeker ayarında bence.

    yukarıda yazdığım 4 ayrı paragraf birbiriyle çelişmiyor.

    siz siz olun hayatı siyah beyaz diye ayırıp insanları kahraman-hain diye sınıflandıran embesillerden olmayın, olanları da ciddiye almayın. güncel koşulları, somut olanı analiz edin, kimseyi ilahlaştırmayın, kimseyi şeytanlaştırmayın. bunlar hayatınızı bomboş ve bombok eder, kendi düşük iq larıyla düşünme biçimlerini size de bulaştırır.

  • gülo'nun başlık parasının bugünkü değeri

    1978 yapımı kibar feyzo filminde feyzo'nun ve bilo'nun sevdalandığı hacı hüso'nun kızı gülo'nun başlık parasının değeridir.

    hem bilo'nun hem de feyzo'nun ailesini davet ederek müthiş bir pazarlama dehası gösteren hacı hüso'nun 5000 liradan açtığı mezat ilk oturumda 9750 civarında bir değere yükselmiş, hacı hüso bu aşamada başlık parasını 20.000 liraya çıkarmıştır. nihai anlaşma da 10.000 peşin 10.000 senet olarak sağlanmıştır.

    1978 dolar kuru ortalama 25 lira olsa da bir önceki yılın ortalama dolar kuru olan 20 lirayı baz almak daha doğru olacaktır.

    bu durumda o dönem 250 dolardan açılan mezattın 500 dolara yaklaştığı, hacı hüso'nun bu aşamada 1000 dolara yükselttiği düşünülebilir. bugünkü dolara enflate edildiğinde ise (1977-2020 1:4,27) yaklaşık olarak aşağıdaki değerler ortaya çıkıyor:

    mezat açılış: 1060 dolar; 7950 tl (dolar 7.5 alındı)
    son teklif: 2120 dolar; 17900 tl
    yeni fiyat: 4240 dolar ; 35800 tl.
    senet taksitleri : 212 dolar; 1590 tl.

    bazı önemli rakamların bugünü karşılığı:
    -----bk: bugünkü karşılığı-----

    sendikalı işçinin çalışma bedeli: (tahminen haftalık) 300 lira- bk 480 tl.
    harranlı işçinin çalışma bedeli: (tahminen haftalık) 100 lira- bk 160 tl.
    yazı silme parası: 30 lira- bk 48 tl.
    çukurova'da pamuk ırgatlarının günlüğü: 100 lira-bk 160 tl.
    şehirde büyük abdest :100 kuruş- bk 16 kuruş.
    şehirde küçük abdest: 50 kuruş-bk 8 kuruş.
    köyde büyük abdest : 50 kuruş- bk 8 kuruş.
    köyde küçük abdest : 25 kuruş- bk 4 kuruş.

    son not: 1978 yılı asgari ücreti 3300 lira ve bu gün yaklaşık değeri 5247 tl. (tahminen sendikalılar için*)
    asgari ücretli bir çalışanın gülo'nun başlık parasını çıkarmak için çalışması gereken süre o dönem 6.06 ay iken bu gün 12.56 ay. maho ağa'nın insafı yohtur.

  • abd vatandaşının abd başkanına moron diyebilmesi

    siyasetçiye, devlet başkanına, milletvekiline, belediye başkanına karşı hakaret suçlarının cezasız olması lazım. medeni dünyanın uzlaşmış olduğu bir konudur bu.

    çekemeyen siyasete girmeyecek, bu kadar basit.