mjorate30
profili

  • telapati ile tüm insanlığa atacağanız mesaj

    tüm insanlık türkçe mi biliyormuş diyecektim, başlık sahibi de bilmiyormuş meğer.

  • ekşi itiraf

    icim yaniyor.

    su an bir dost sofrasindayim. ve ciftlerden birinin kadin olani esinin koluna dokunarak "usumussun" dedi.

    birini bu kadar dusunmek istiyorum iste. koluna dokunarak usudugunu ta icimde hissetmek ve elim kolundayken eliyle elimi hapsetmesini...

    icim yaniyor.

  • gelmiş geçmiş en güzel duvar yazısı

    her dönemde en güzel duvar yazısı kesinlikle bu.

  • ekşi itiraf

    allah bilir ama, gidecegim diye diye bursa'ya tıkılı kaldim sanirim.

    sevmedigin bir sehre yerlesmek ne demek bilir misin? o sehre alistigini fark etmek ya?

  • şu anda çalan şarkı

  • cem yılmaz'ın türkçeye kazandırdıkları

    (bkz: cem yılmaz'ın türkçeye kazandırdıkları)

    zaten açılmış bir başlık varken, nedir bu yeni başlık açma merakı anlamam.

    ekleme: evvelden cem yılmaz'ın dilimize kazandırdıkları idi başlık.

  • bursa trafiği

    su an babami kemoterapiye goturmeye calisiyorum ve gec kaldik, kalmak uzereyiz. yollar o kadar sıkışık ki, allah muhafaza birine bir sey olsa, ne ambulans girebilir ne de diyelim girdi, icindeki hastayi acile yetistirebilir. dun cevre yolu tikali diye ankara asfaltindan gelelim dedik, pisman olduk. ama cevre yolundan giden arkadas perisan olmus resmen.

    bu nedir ya hu? bu trafigi bu hale getiren politikalari uygulayanlar her kimse, bu kadar mi kafasizlar? bu yeninin isi degil, gelecegi planlamayan tum belediye baskanlarinin isi. aptal surusu hepsi. biri bile bursa'yi dusunmemis. gelismekte oldugu besbelli olan bir sehri planlarken sadece bir ana arter yapmak nedir? ve onun ortasindan salak gibi hafif rayli sistemi gecirmek nedir? tramvay ve ipek bocegi olayina girmiyorum bile. nasil bir kafasizliktir bu, onu anlamaya calisiyorum.

    entry'yi yazarken cekirge'nin ortasinda, oldugu gibi yan donmus bir okul servisi aracina denk geldik simdi. insaallah birine bir sey olmamistir.

  • sözlükçülerin ölüme en çok yaklaştığı an

    eski kayinpeder, kizim ve ben sofradayiz. kayinpeder habire bir seyler anlatiyor, anlatiyor, anlatiyor. dinlemek istemiyorum, nefret ediyorum ondan, sesi bile beni delirtiyor -ki o donem bizimle yasiyor; yaslidir diye ben cagirmisim ustelik. sesi kesilmek bilmiyor. yemek yiyoruz ve onun soyledigi bir seye itiraz etmek icin agzimi aciyorum. once derin nefes alip sakinlesmek ve oyle konusmak istiyorum; ama...

    nasil oldugunu anlayamadigim bir sekilde hık diye kaliyorum, lokmam bogazimi kapatiyor. nefes alamiyorum, veremiyorum, panige kapilmamaya calisiyorum. kizim karsimda korkmasin istiyorum, ama yok. bogulmak uzereyim. kendimi yere atiyorum, kollarimla gogsume, sirtima vurmaya calisiyorum. fayda yok. en son allah'a sigindigimi hatirliyorum, "noolur kizimin gozleri onunde olmeyeyim."

    sonra birden nefes almaya basliyorum. sakinlesince kalkiyor ve yerime oturuyorum. bu sure icerisinde, kendimi yere attigim an dahil, kayinpeder kipirdamiyor bile yerinden. ben oturunca anlatmaya devam ediyor, sormuyor ne oldugunu. kizim kalkip kucagima geliyor, onu opuyorum.

    ben bu yuzden pek buyuk lokma yiyemem, hap vs yutamam cok.

  • hayata dair gülümseten detaylar

    kemoterapi goren babami bursa ali osman sonmez onkoloji hastanesine getiriyoruz, once tahlilleri yapilip sonra kemo icin yukariya, umran sonmez medikal onkoloji merkezine cikiyoruz. tahlil icin sonuclari beklerken, tezcanli ve sicakkanli, tanidigim en sosyal insan olan annem bana birakmadan tum takip islemlerini kendisi yapiyor. bu arada da sirada bekleyen hemen herkesle illa bir konusuyor, tavsiye veriyor, yol gosteriyor, fazla maskelerden cikarip veriyor. babamla ben ise asosyal ve huysuz iki insan olarak oturup anneme bakiyoruz. annemin bu sosyal hallerini icten ice cekemeyip babama diyorum ki "annemin de konusmadigi kalmadi ha" zaten gozlerini annemden ayirmamis olan babam hicbir sey demiyor. sadece dizinde tuttugu elini hafifce kaldirip indiriyor, her zaman ki halleri der gibi.

    hastane bugun pek kalabalik degil, sanki herkes sadece grip olmus gibi davranip konusuyor. belki arada cok azi muthis bir umutsuzluk ve korkunun, hatta acinin verdigi bir ofkeyle dolu oluyor ve oyle davraniyorlar; ama dedigim gibi cok az kisi bu durumda. calisanlar bile gayet guler yuzlu bu hastanede.

    kafamdan bunlar gecerken, hatta hastane ile ilgili guzel bir entry yazayim diye dusunurken, babamin sesiyle irkildim: " kimseyi ayirmiyor, herkesle konusuyor. hic bakmiyor erkek mi kadin mi diye" anneme baktim. babam yaslarinda bir amcayla kafasiyla tasdik ede ede konusuyor. babama baktim, maske bile yuzundeki hafif kiskanc tavri gizleyemiyor. tutamadim kendimi, guldum ve anneme seslenerek: "anne sen buraya gel, ben orada beklerim" dedim. annem itiraz edecek oldu, babami isaret edince yuzunde bir gulumsemeyle ucarak geldi ve babamin yanina oturdu. ben gittim beklemeye basladim ama, kendimi tutamiyorum, habire gulumsuyorum. babam 73, annem 64 yasinda ve hala kiskanclik mevzuu var aralarinda.

    ilk kez, annemle babamin birbirlerini sevdiklerini dusundum. belki de ben aşktan anlamiyordum ya da sevdadan. olamaz mi yani, zaman icerisinde bir orta yol bulabilmektir belki de aşk? ne bilirim ki ben?

    o sira adimiz okundu, ucumuz de girdik muayeneye. doktor yapacaklarimizi ve sonuclari degerlendirdikten sonra annem: "bir de amcaoglunun teni sanki soguk gibi, ben simdiye dek hic dikkat etmemisim, hic bilmiyorum onceden nasildi simdi fark ettim. bunun bir sebebi var midir?"

    doktor gozlerini kaldirdi sorar gibi bana bakti. annem hemen atladi "kizim" diye. doktor ve sekreter basladilar gulmeye "sen bize malzeme veriyorsun teyze"

    annem de, babam da, ben de gulmeye basladik.

    disari ciktik. babam cikisa dogru giderken annem azicik geride kaldi. eksik bir sey var mi diye kontrol ederken, uzaklastigimizi anlayinca seslendi, ama babam duymadi. bir daha seslendi: "hey delikanli" babam birden hizlandi, merdivenleri bir atak cikmaya basladi. gencten birisi de anneme dondu dedi ki "bana mi dedin teyze?" yok amcaogluna seslenmisti annem. olaya sahit olan 5-6 kisi kahkaha atmaya basladilar. kisa zamanli bir kaos ve kahkaha tufani yasadik.

    simdi ise damarlarindan once zehir zerkedilirken iceri girip ciktikca yuzundeki o aydinligi gordugum babam, acikmasin diye sabahin korunde gozleme yapan annem ve elinde telefon ben oturuyoruz iste.

    olacak olacak. babam da iyi olacak tum hastalar da...

    o kotu hastaligin kol gezdigi bu yerde bile bir minik gulumseme nasil da hem umut verip hem de isitiyor kalpleri...

  • ekşi sözlük ilik donörü aranıyor ilanları

    bu başlığı açmamın sebebi tıpkı kan aranıyor başlığı gibi genel bir başlığımız olsun. ilik nakli ve kök hücre bağışına ihtiyacı olan yavrularımız bu başlık altından duyurulsun.

    hastanede çok kısa süren bir işlemin ardından ilik donörü olmanız mümkündür. "kök hücre ve kemik iliği bağışı için onay formu"nu doldurduktan sonra 2 tüp (şu tahliller için kan verdiğiniz tüplerden daha büyük değil) kan örneğini alıp doktora teslim etmeniz yeterlidir. ayrıca ilik nakli sanıldığı gibi vücudunuza zarar vermez. kan örneğiniz alındıktan sonra eve gidersiniz. ilik nakli olacak hastayla eşleşirseniz sizi tekrar ararlar ve bu defa detaylı tetkikler yapılır ve o hasta için iliğiniz uygunsa sizi bir ameliyathaneye alırlar ve kalça kemiğinizden (leğen kemiği) enjektörle ihtiyaç duyulan doku alınır. işte bu kadar.

    son ana kadar iliğinizi vermekten vazgeçme hakkınız da saklıdır.

    ülkenin herhangi bir yerindeki kızılay kan verme merkezlerinden bu bağışı yapabilirsiniz. sisteme girmeniz yeterlidir. bizde bu uygulama maalesef çok yaygın olmadığından, tedavi olabilecekken uygun iliği bulamadığımız birçok çocuğumuz var. unutmayalım ki bu çocuklar hepimizin.

    edit: şurada gerekli bilgileri bulabilirsiniz.

    edit 2: telefon acip ogrendigime gore kizilay kan merkezlerinin bazilari hafta sonu da kan aliyor, bazilari da hafta ici saat 20:00'ye kadar acik kaliyormus. o yuzden normal mesai saatleri disinda kan vermeye gitmeden once telefon acilip ogrenilirse daha şukela olur kanaatindeyim.