Değerli ziyaretçilerimiz,

Öncelikle, sitemize gösterdiğiniz ilgi ve destek için hepinize teşekkür ederiz. Sizlerden gelen geri bildirimler ve beğeniler bizim için büyük bir motivasyon kaynağı oldu.

Sozlock olarak tam 9 senedir her gün ekşisözlük'den okumaya değer içerikleri filtreleyip günlük listeler oluşturduk. Bu işi yaparken kişisel davranmadık, günün en popüler başlıklarının en beğenilen entrylerini aldık listelerimize. Üstelik bu gayretimiz hiç bir zaman ticari bir kaygı taşımadı. Yayına başladığımız ilk günden beri en ufak bir reklam yayınlamadık, sponsorluk anlaşmaları yapmadık. Sozlock üzerinden tek kuruş kazanmadık.

Bütün bunlara rağmen, ne yazık ki son dönemde ekşisözlük yönetimi tarafından alınan bot koruma önlemleri nedeniyle, ekşisözlükten entry çekme ve beğenilen entryleri listeleme hizmetimizi maalesef devam ettiremiyoruz. Bu durum ekşisözlük yönetiminin aldığı bir karar olup, tamamen bizim kontrolümüz dışında gerçekleşmiştir. Bu zorunlu durumdan ötürü yaşanan aksaklık nedeniyle anlayışınıza sığınıyoruz.

Sozlock Ekibi

Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. norveç'in finlandiya'ya dağ hediye etmesi

    "...yine komşuya gitti" bülend özveren

  • 2. iş mülakatlarında sorulan sinir sorulara cevaplar

    ücret beklentiniz ne?
    * siz hiç ikea'ya gittiniz mi?
    -?? hayır gitmedim..
    *hadi ya gittim deseydiniz çok güzel şey yapacaktım. bir şey dicektim.

    sonuç: kapı nerede?

  • 3. lösev'in çocuk sömürüsü

    ücretsiz dedikleri hastanelerde kanser hastalarına nasıl davranıldığını bilmeyen insan sıçmığı olan başlık. kanser tedavisinin sadece hastanede kemoterapi alarak mı olduğunu düşünüyorsunuz ? allah ne sizi ne de bir yakınınızı bu illetin avcuna düşürmesin ki kapı kapı dolaşıp, yerdeki karıncadan bile medet umar hale gelmeyesiniz.

    ayrıca bu mantıkla nasıl olsa okullarda bedava eğitim veriliyor. tegv , tev de bağış toplamasın, kapatılsın. devlet nasıl olsa bedava ağaç dikiyor. tema da kapatılsın. hatta ayağımız alışsın akut, açev kuruluşlarını da kapatalım, boşa yakmasınlar.

  • 4. 18 aralık 2015 bim'in keriz silkelemesi

    18 aralik 2015 sabahi bim'in, nerd birliginin en buyuk zaaflarindan olan star wars'u kullanarak keriz silkelemesi olayidir.

    koca koca adamlar yok darth vader kupasi yok bilmem ne havlusu alicam diye kendilerini yirtmislar okudugum, duydugum kadariyla.

    adam diyor ki s vardi m vardi l vardi xl yoktu t-shirtlerde. bence en cok xl olmasi lazim. buna bu kadar hasta olup da normal fizikli bir adam gormedim zaten. hepsi sisman.
    agzina 5 tane lay's sokarak obo dorth vodor'o bok diyen, faresi*, klavyesi yagdan gecilmeyen tipler oldugu icin bim'in bu kerizleri silkelemeyi dusunup, xl dusunmemesi cok ayip.

    ya da getirdiler ama xl'ler hemen bitmis, digerleri kalmis olabilir.

    tekrar soyleyecegim abi; 15-25 yas arasi star wars "hastasi" olan bak begenen demiyorum hastasi olan kim varsa cok net ozentidir. o yaslarda bu serinin hicbir sekilde bu kadar hastasi olamazsin.

    şuradan star wars "woow çağının çok ötesindeydi" vs. diyen arkadaşlara da gereken cevabı bir kardeşimiz vermiş.

    star wars pazarlama başarısından başka bir dalga değildir. hikayesi, kurgusu izlettirir, okutur ama daha fazlası kesinlikle değildir.

    bim'i de bunca kerizi güzelce silkeleme başarısı gösterip kârına kâr kattığı için tebrik ediyorum.

    edit: mousesi yazmama takılmış arkadaşlar, faresi olarak düzeltiyorum. haklılar, yanına da bkz koyayım.

  • 5. kylo ren'in han soloyu öldürmesi

    (bkz: orospu çocuğu)

    (bkz: ben orospu çocuğuyum demenin alternatif yolları)

    (bkz: sayin arkadasim orospu çocuğu)

    (bkz: biz küçükken orospu çocuğuyduk)

    edit: tahmin edilecegi uzere baslik basima kaldi. nolur bana kiymayin. ben 12 yil once 6.nesil olmak icin cok kasip yazar oldugum ay silinmistim, frackman falan vardi o zamanlar. bu yazarligim ve olgunlasmak icin 10 yil bekledim lan ben :( caylak yapmayin beni bunun icin. benim basligim degil :( hepimiz silelim entryleri baslik kapansin gerekirse :( olm orço degilim lan ben ;(

  • 6. internetten film indirip kaçak elektriğe kızmak

    kaçak windows kullanmakla başlar. doguda kacak elektrigin parasi bizden cikarken internetten indirdigimiz filmin parasi sizden cikmiyor. haksiz onerme.

  • 7. boyner'de 40'tl'ye satılan puma t-shirt

  • 8. 18 aralık 2015 bim star wars olayı

    soğukta kapısı açılsın diye pineklerken, beklediğim dükkanın a101 olmasını anlamam ile büyük hüsrana yol açmıştır.

  • 9. 85 yıl önce istanbul'da yapılan kardan adam

    chp döneminde yapılmıştır.

  • 10. stefan kiessling

    (bkz: umut bulut'a mi ozenek vicdansiz)

    edit: üstte bakınız vardı (bkz: mario gomez'e özenmek) diye. silmiş.

  • 11. vodafone arena

    çatı kalktığı için içerideki vinçleri, üstlerine takacağımız büyük balonları şişirerek çıkaracağız. sonra balonları yavaş yavaş söndürerek dışarıda yere indireceğiz.

    devamında aynı yöntemle çimi havadan zemine indireceğiz masa örtüsü serer gibi.

    şimdiden hayırlısı olsun.

  • 12. bir yılda inanılmaz değişen rus kızı

    (bkz: versen siker)

  • 13. anne babanın çocuğuna yapabileceği en büyük iyilik

    başka bi çocuk. dayanak.

  • 14. antalya'da satılamayan boeing 737-400

    (bkz: verdiğin linki sikeyim)

  • 15. başıma bir şey gelmeyecekse star wars'u sevmiyorum

    gelen geçen bana küfür etmiş. ne yaptım ulan size

  • 16. entelektüel birikimi en düşük meslek grupları

    polisler.

  • 17. bir kadına söylenebilecek en güzel şey

    (bkz: mango'da indirim varmış) ya da (bkz: sen kilo mu verdin?) tarzı maddesel şeyler değildir. güzel şeyler hakeden hiç bir kadın, böylesine sözlere ihtiyaç duymaz.
    aksini düşünenler; ilk yıldönümlerinde güzel bir demet papatya yerine, bir adet form bisküvü ve diyet kolayla gidebilirler kadınlarının yanına.

    çok güzel bir kız gelip giderdi geçen sene çalıştığım ofise.
    yöneticilerden birinin kardeşiydi yanlış hatırlamıyorsam.

    ama farkında değildi güzelliğinin. sigara odasında kulak misafiri olduğum kadarıyla burnunu beğenmiyordu mesela. bu yüzden kendini çok çirkin sanardı. yaptığı göz makyajıyla, kendince!! bu açığı kapatmaya çalışıyor, her ay başka renk uzun saçlarıyla, sözde!! çirkinliğini örtmeye çabalıyordu.

    bir sabah kırmızının en güzel tonuna bürünmüş saçlarıyla girdi kapıdan ve tek tek herkese nasıl olduğunu sormaya başladı.
    güzel olduğunu, yakıştığını her duyduğunda yüzünde güller açıyordu.
    benim fikrimi sorduğunda dikkatlice baktım gözlerinin içine.
    " ne güzel bir burnun var senin öyle. "
    duymak istediği meğerse buymuş.. bir kadının gülüşünde cenneti görmek, böyle olmalı.

    bir daha ne burnundan şikayet ettiğini duydum, ne de kendini çirkin bulduğunu.

    sakladıkları yerleri sevin ve gizledikleri yerlerden öpün kadınları..

    siktir edin mango'yu, de facto'yu.

    mutluluğun alışverişle hiç bir ilgisi yok.
    gerçekten!!

  • 18. sevgilisine doğumgününde borcam alan erkek

    almamıştır o, evdekini getirmiştir.

    (bkz: borcam döngüsü)

  • 19. kartal yuvası'nın gökhan töre t-shirt'ü

    askerdeyken teskereciler tisört yaptırırlardı. aynı onlara benzemis tisörttür.
    iste o tisört

  • 20. 18 aralık 2015 bm'nin suriye tasarısını kabulü

    götünden haber uydurmak diye buna denir. cahil selefilerin en iyi bildiği iş.

    esad'sız geçiş kabul edilmemiştir. aksine, tasarıda, suriye devlet başkanı beşar esad ve suriyeli muhaliflerin ocak ayında barış görüşmeleri için masaya oturması öngörülüyor.

    yani, esad'ın müzakerelere katılması kabul edilmiştir. aktrollerin anlayacağı dilden söylersek, 'esed ile gidilme gibi birşey'dir.

    unutmadan:

    (bkz: suriye devlet başkanı doktor sayın beşşar esad)

  • 21. bursa'da ikinci el ayakkabı satan mehmet amca

    şu harika fotoğrafın bulunduğu habere konu olmuş insan. *

  • 22. milli gururu altay isimli tank olan ülke

    bu işlerin öyle ol dendiğinde olacak bir tarafı yoktur. zira bu işler emek ister, sabır ister.

    türkiye gerek savunma sanayiinde, gerek havacılıkta, gerek otomotivde olsun oldukça geri kalmış bir ülke. bu bir gerçek. hatta geri kalmıştan da öte bu ülke bu taraklarda bezi olmayan bir ülke. idi. mamafih gelişen dünya'yla paralel şekilde gelişme ihtiyacı duyan bir ülkenin bu endüstriye bu kadar uzak durması çok büyük bir hatadır.

    illa ki bir yerden başlamak gerekiyordu. ama sen bu kadar geriden başlayan bir ülkeden çıkıp da m1 abrams yapmasını istersen, o tankın vites kutusunu affedersin münasip bir yerine oturturlar güzel kardeşim. bu tank, bir türk firması tarafından yapılan ilk ana muharebe tankıdır. bu tankın lisansı oradan lisansı buradan diye alay edeceğinize, mühendislik fakültelerinden çıkıp iki üç arge çalışması, iki üç analiz yapın da tasarımı da tam anlamıyla türk olan bir tank yapalım hı? ne dersiniz?

    ama yok, sizler ancak kamyon tekerine dönmüş götünüzü sandalyenize yayıp, sokuk muhabbetleriniz vasıtasıyla iş yapan adamın da hevesini kursağında bırakırsınız.

    not: itü savunma teknolojileri yüksek lisans programına başlayacak olan bir makine mühendisiyim.

    edit: rica ediyorum bu konulardan dem vurulduğu vakit kirli siyasetinizi de, fanatizminizi de, partizanlığınızı da dışarıda bırakın. zira bunlar bir milletin kaderini belirleyecek, zenginleştirecek detaylardır. bunları akıl edemeyecek kadar hissizseniz bu milli projeler için üç kuruşa çalışan mühendisin, ustanın, işçinin emeğini hafife almayın.

  • 23. penisine çay dökülen yolcuya 38 bin euro ödemek

    o parayı bana versinler çaydanlığı götüme bile sokarım dedirtmiştir.

  • 24. oriondan daha guzel heavy metal sarkilari

    (bkz: fight format with format)
    (bkz: jump in the format)
    (bkz: rotten to the format)
    (bkz: format but true)
    (bkz: formats from hell)*
    (bkz: and nothing else formats)
    (bkz: format symphony)
    (bkz: format sells but who's buying)
    (bkz: format of the damned)
    (bkz: my format of misery)

    ayrıca death metal olarak:

    (bkz: individual format patterns)
    (bkz: crystal format)
    (bkz: format of vikings)
    (bkz: punish my format)
    (bkz: dead format in me)
    (bkz: december format)

    not: sen bunları dinle, sözlüğe çok elleşme, sen bitirdikçe eklerim ben sıkıntı yok.

  • 25. josef stalin

    bugün sosyal medyada bazı türkler tarafından ''yoldaş'' gibi komik ve duygusal ifadelerle doğum günü kutlanan sovyet lideri. bakın bu milyonlarca masum insanı ölüme sürüklemiş, rus kültürü ve tarihinin içine eden diktatörü ''yoldaş'' falan diye anan heriflerin, ''ecdadım'' dediği zaman câhillikle suçladığı diğer sağ kitleden akıl yönünden pek bir farkı yoktur.

    açıp komünist manifesto'yu bir kere okumaz, kapital'i incelemez, marks'tan bîhaberdir en fazla resmi asılıdır evinde. ama sosyalist olduğunu zanneder, stalin'i sosyal medyada över över durur. işte size câhil türkiye solcusu.

  • 26. 18 aralık 2015 hdp açıklaması

    her türlü tartışmaya açık bir açıklamadır. hdp'yi veya selahaddin demirtaş'ı fetişleştirmeye gerek yok. ama beni asıl irite eden şey zavallı insanların içlerindeki devlet ve otorite sevgisi. cümleleri, mantıkları, ''dövlet bize bakmiyir'' cümleleriyle yaptıkları siyasi eleştiriler ciddi anlamda acınası.

    devlet batıda bunları soyut anlamda öldürürken, sömürürken bunlar doğu'da devletin iktidarın çıkarı için öldürdüğü insanlara çığlık atarcasına seviniyorlar. devlet biraz daha kürt öldürsün bunlar şu anki saray soytarılarından bile daha yalaka olurlar. içlerindeki aptallık, kötülük, kerizlik milliyetçilik yoluyla zehir gibi dışarı salınıyor resmen. böyle insanların çoğunlukta olduğu bir ülkede devlet yoluyla hırsızlık yapmak, insan öldürmek, devleti kendi çıkarları için kullanmak tabi kolay olur. güce, geleneklerine, ezberlerine aşık geri zekalılar sizi.

  • 27. 18 kasım 2015 ihh açıklaması

    14. sıra ihh'ya da gelecek.

    akp'ye açıkca verdiğiniz desteğin bedelini, akp tarafından terörist örgüt olarak ilan edilerek alacaksınız.

  • 28. sınıfın %90'ını bırakan hoca tiplemesi

    sınıfın %90 ı kalınca bunu; kendi başarısızlığı olarak da değerlendirebilme iç görüsünden yoksun, özeleştiri yapamayan hocadır.
    hatta bu tip öğretmenlerin bu durumdan zevk alan bir üst versiyonu da vardır ki onlar ortaya çıkan bu tablodan kendileriyle gurur bile duyarlar.arkalarından " o hocanın dersinden geçmek çok zor." diye bir söylenti yayılınca bundan " nitelikli öğretmen" manası çıkacağını düşünür ve okul koridorlarında kasıla kasıla yürür, kendisine fırlatılan yarı korku yarı nefret dolu bakışlar arasında.
    bazısı da daha ilk dersinde kendi kendini sıfırcı hoca ilan ederek karizma inşa etmeye çalışır öğrencinin gözünde. maksat nedir? gözdağı mı veriyorsun öğrenciye vereceğin üç beş rakamla? hem sana hayran hem de tüm dönem yayıkta ayran mı olsunlar istiyorsun?
    (bkz: senin ben tipini)

  • 29. en yakışıklı türk aktör

    şayet yakışıklılıktan kasıt salt simetri ve 0 yağ oranı değil ise (bkz: ayhan ışık)

  • 30. 18 aralık 2015 ssg'nin e5'te görülmesi

    (bkz: plaka kehanetleri)
    yandaki aracın plakasının 35 kk ile başlaması dikkatimi çekti,

    35 izmir , kk ise kemal kılıçdaroğlu

    büyük resmi görelim arkadaşlar, bir takım oyunlar oynanıyor manipülasyon her yerde. :)

  • 31. 18 aralık 2015 cüneyt arkın'ın vefatı

    (bkz: asparagas)

    not: başlığı açan phiskin isimli yazar entryi silmiş. başlık bana kaldı.

    not2: duyumlara göre entry silinmemiş, yazar uçurulmuş. tüm morgcu yazarlara iyi bir ders olmuştur umarım.

  • 32. kanzuk

    iki gün önce, ortada hiçbir şey yokken, o gün sadece gırgır amaçlı iki entry yazmışken, durduk yere uçurulduğumdan kısa bir süre sonra peş peşe telefonlar ve mesajlar gelmeye başladı. hele bir arkadaşın o şaşkın ve adeta şok geçiren ses tonunu hiç unutamayacağım sanıyorum. açıkçası ben de şaşırdım onun kadar. birçok arkadaş ya kendi hesabını, ya da yedekteki bir hesabı verebileceğini söyledi, sağ olsunlar. o bakımdan, uçtuktan yarım saat sonra başka bir nick'le sözlükte yazmak mümkün olduğundan, uçurulmak o kadar da büyük kayıp değil gibi, eskisi kadar. tek üzüldüğüm, bazı arkadaşların da belirttiği gibi, bu nick özellikle yardım kampanyalarında birçok insan için güven anlamına geliyordu, bu nick'i görenler güvenle katılımda bulunabiliyordu kampanyalara -ki teveccüh gösterenlere de ayrıca teşekkür ederim.

    büyük bir şaşkınlık içinde "inanamıyorum? bir hata olmalı. açarlar tekrar hesabını, bu hatayı düzeltirler" diyenlere, böyle bir şeyin olmayacağını, herhangi bir şekilde geri adım atılmayacağını söyledim. tabii, burada yazdığım gibi efendi bir üslupla olmadı bu konuşmalar; gıyabında epeyce bir saydırdım, dürüst olmak gerekirse. uçuranın kanzuk olmadığını, hatta kim olduğunu gayet iyi tahmin ediyordum. ancak bu adamlara yetkiyi veren (veya önceden verilmiş yetkiyi tutan) kanzuk olduğundan, doğrudan kendisini muhatap alarak saydırdım.

    şimdi...

    söverken de, döverken de çekinen bir insan değilim. eleştireceğim zaman da allah ne verdiyse yürürüm. ancak bir hakkın teslim edilmesi gerektiğinde de aynı kararlı tavrın takınılmasının zaruri olduğuna da inanırım. yani teşekkürse teşekkür, özürse özür, takdirse takdir gibi...

    dediğim gibi, geri adım atılmasını beklemiyordum. hele de mod log'a "hatalı işlem" gibisinden bir ibare düşülebileceğine hiç olasılık vermiyordum. bunu da sert, hatta çok sert ifadelerle dile getirmiştim. bu konuda (bu kez) hakkını yemişim, kusura bakma.

    daha o gece, uçuran kişinin altay nick'li kondüktör olduğu bilgisi geldi. twitter'dan birçok kişi yazdı o gece. çoğunu da tanımıyorum. uçuranın altay olduğu daha o gece söylendi. ertesi sabah gelen mention'larda da görevini ve yetkilerini kötü amaçlı kullandığı gerekçesiyle altay'ın yetkilerini aldığını, benim hesabımı da bizzat senin açtığını söylediler yine twitter'dan, gerçekten tanımadığım arkadaşlar. benim hesabımın açılmasından çok, özellikle zilzurna'nın hesabının açılmasına sevindim. çünkü bu arkadaş 2 yıla yakın çaylak olarak bekledikten sonra, yazar olduğunun ertesi günü, yazar olarak henüz 3 entry girmişken ve aynı şekilde ortada hiçbir şey yokken uçurulmuştu. evet, yine altay tarafından. bizleri "nefret söylemi" gibi ithamlarla uçuran bu eski kondüktörün gayet kafatasçı entry'lerini ve nefret suçunun tillahını içeren yazılarını okuduğumuzdan, kendisini gıyaben tanıyoruz. ancak benden çok daha iyi tanıyanlar varmış ki, yine twitter'dan altay hakkında çok ciddi ve sert iddialarda bulundular. kanıtlayabileceğim şeyler olmadığından, o iddiaları buraya taşımıyorum. ancak son zamanlarda artan ırkçı yazar sayısının çokluğu, buna karşın ne kadar solcu, halkçı, barış yanlısı yazar varsa uçurulduğu dikkate alınınca, iddiaların doğruluğuna kanaat getirdim kendi adıma.

    örneğin son birkaç günün gündeminde yer alan cizre'ye dair başlıklarda bilhassa mesai harcadığı izlenimi veren ve polis olduğu hissi uyandıran hesaplardan, işbirlikçi olduğu tahmin edilen hesaplardan, vasıfsız ırkçıların hesaplarından girilen entry'lerde şakır şakır manipülasyon yapıldığını, bu manipülasyonlara karşı hiçbir şekilde propaganda içermeyip salt bilgi veren entry'ler giren hesapların uçurulduğunu, yani sanki birilerinin "bu manipülasyonun engellenmesine izin verme" demiş gibi hareket edildiğini izliyorduk. uçurulmalardaki keyfiyet faktörü de kabak gibi belli ediyordu kendini bu nedenle.

    daha fazla detaya da girmek istemiyorum bu konuda. eminim sen çok daha fazlasını biliyorsundur ki, söz konusu kişinin yetkilerini elinden almışsın. bununla da yetinmeyip, yaptığı hatalı işlemleri telafi yoluna gitmişsin. benim ve zilzurna'nın dışında 1-2 hesabın daha aynı şekilde açıldığını öğrendim. hesap sahipleri kendileri mesaj atarak anlattı durumu. bu iyi niyetli çabayı görünce, altay'ın özellikle son dönemde yaptığı tüm işlemlerin gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum. çünkü bu şekilde haksız yere uçurulan bir sürü yazar oldu altay tarafından. örneğin benim uçurulduğum gece buna tepki gösterenlerden devrim kalpte ve blue bicycle nick'li yazarlar, keyfi nedenlerle uçurulduğumu belirttikleri, bana destek verdikleri için uçuruldular sözlükten. benim uçurulmamdaki keyfiyet, mod log'umda yazan "hatalı işlem" ibaresiyle teyit edilirken, bunun keyfi bir uygulama olduğunu belirten yazarların uçurulmuş olması, aynı şekilde "hatalı işlem" olarak değerlendirilmeli diye düşünüyorum. bu iki örneğin haricinde başka örneklerin olduğunu da tahmin etmek zor olmayacağından, altay'ın son dönemdeki işlemlerinin belki biraz daha dikkatle incelenmesi gerektiğine inanıyorum. böylelikle haksızlığa uğrayan diğer yazarlar için de adalet yerini bulmuş olacaktır.

    ben zaten son 2 aydır doğru düzgün bir şey yazmıyorum. sağlıkla ilgili girdiğim entry'ler var genelde. gündeme dair bir entry sanırım, birkaç da geyik işte... bundan sonra da aynı şekilde devam eder muhtemelen. dolayısıyla burada kendimle ilgili kaygım yok pek. daha ziyade keyfi olarak hakları gasp edilmiş diğer yazarlar açısından dile getiriyorum tüm bunları da.

    bir de, dün gece yine coşup twitter'da bana saydıran yarı alkolik yarı şizofren bir adamın iddia ettiği gibi altay'ın tekrar aynı yetkileri alacağı söyleminin, şizofrenik bir senaryo olduğunu varsayıyorum. (bu paragrafı kanzuk'a yönelik yazmadım bu arada, özellikle vurgulayayım. iddia ulu orta yazıldığı için durumu bana soranlar oldu, oluyor. onlara yönelik bir yanıt, kişisel tahminim olarak yazdım bu paragrafı. bunu bilhassa belirtmek istiyorum.)

    gıyabında saydırınca, telafi edilmiş bir hatanın ardından hakkını teslim etmemek, iki kelam eylememek olmazdı. en azından kendime yediremezdim. kızdığında dilinin kemiği yoksa, sonrasında da paşa paşa söyleyeceksin söylemen gerekenleri. benim felsefem bu. bir "eyvallah" borcum olmuştu, onu ödemeye geldim.

    yarın başka bir haksızlık olursa, daha önce yaptığım gibi yine tepkimi, tavrımı koyarım, o ayrı dava. ama zaten (en azından bir süre) sözlükte pek aktif olmayı da düşünmediğimden, bu saydıklarım hiç olmayabilir.

    arada tepemiz atınca buraya gelip yardırıyoruz ya ağzımıza geleni, nahoş şeyler kadar hakkaniyetli işler de belirtilmeli nick altında. yarın öbür gün uçurulursan, nick altına bakanlar görmeli bunları da. (ne? bu altay biraz daha kalsaydı, her şey mümkündü abi?)

    bir kez daha eyvallah...

  • 33. nejart işler'in facebook söylemleri

    nejartiyerler gordu bu gozler.
    (bkz: jartiyer)

  • 34. canı istemiyorsa telefona yanıt vermeyen insan

    canı istediği halde telefon edemediği birileri vardır, canının konuşmayı hiç istemediği biri arayınca da cevap vermez olur biter.

    zaten uyuz oluyorum cep telefonunun hayatımıza münasebetsizce girip, sonra da hep oradaymış gibi bir hallere bürünmesine. mesaj yaz önemli bir şeyse, allah allah. "cep telefonu kullandığıma göre her arayana, canım istese de istemese de yanıt vereceğimi taahhüt ederim" diye anlaşma imzalamadım ya.

  • 35. unutmak

    unutmak yas ile anlamlı. neyi unuttuğumu hatırlamadığım bir unutkanlığın hiçbir faydası yok.

    unutmanın daha az ve seyrek hatırlama anlamına geldiğini düşünüyorum. bir hatıramın silinmesi, o hatıranın kaynağı olan acıdan daha korkutucu. yitirdiğim bir arkadaşıma dair bütün hatıralarımın yok olmasındansa, onun yasını tutmayı tercih ederim. insanı çıldırtan, kötü hatıralar değil, kayda değer bir hayat yaşamamış olması.

  • 36. 1 haftadır aralıksız yanan zombi

    (bkz: alarko zombi gerçek zombi gerçek horror)

  • 37. kürtlerin kaçak elektrik kullandığı iddiası

    bu ülkenin ekseriyeti beleşi sever. devlet dairesine girip işini diğerlerinden önce bitirmek için araya birini sokmaktan gurur duyar. bir konuyla ilgili torpil yaptırıp başkalarının hakkını gasp etti mi dünyalar onur olur. vicdan azabı çekmez.

    doğuda kaçak elektrik vardır, karadenizde imarın uğramadığı hazine arazilerine yayla evi adı altında çökmek vardır. 20 sene 30 sene o kayıtsız arazileri kullanıp, yaylaya yol gidip de uzaktan kadastro sesleri gelince "vay efendim yaylalara beton getiriyorlar" diye çakallık yapanlar da vardır.

    siz o yaylalarda hiç beton yok mu sanıyorsunuz? yığınla ev, üstelik devlet arazisi üzerinde, hak sahibi olmadan. senelerce tek kuruş ödemeden?

    köy ormanlarının ağaçlarını söküp araziye çevirip ev yapıp senelerce haksız yere devlet arazisine çöken kaç köylü var anadoluda bilir misin? o toprağı ekerler, biçerler, üstelik ormanın geri kalanını da kesip yakacak odun temin ederler. devlet, o arazileri 2b'ye çevirip cüzi bir ücret karşılığına vatandaşa satmaya kalkıştığında bile kudurmuş köpeğe dönerler. üstelik devlet geçmişe yönelik ecrimisil talep etmez bile.

    devletin malı deniz, yemeyen domuz atasözü kürt atasözü mü?

    özetle, beleşçiliği ve fırsatçılığı doğuya izafe edemeyiz. bizim tabiatımızda var hazırcılık.

  • 38. galatasaray'ı yenince tişört bastıran kulüpler

    hatırladığım ilkini fenerbahçe yapmıştı.......

    sene 2013. galatasaray şampiyon.... ligin 33. haftası fenerbahçe galatasaray'ı 2-1 yener....

    sonuç: http://www.fenerbahce.org/…etay.asp?contentid=34781

    sene 2015. daha ligin ilk yarısı, şampiyon belli falan değil, 15. hafta beşiktaş galatasaray'ı yener......

    sonuç: http://www.kartalyuvasi.com.tr/…eing-t-shirt-p-4676

    hadi fenerbahçe'yi anlıyorum, "14 yıllık seri devam ediyor." falan diye dokundurmasını yapıyor da bu töreing'e ne oluyor onu anlamadım?

    1700 gün sonra gelen galibiyeti mi kutluyorsunuz?????

  • 39. arka profili muhteşem kadının hanım anne çıkması

  • 40. öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler

    bbc türkçe internet sitesinden haber kopyalayıp ekşi sözlüğe yapıştırmak. üstelik haberle alakalı tek şeyin (bkz: entry nick uyumu) olması. adam ellere takmış.

  • 41. çanakkale'de ingilizleri kaçıran evliya bulutu

    sarıkamış'ta ne sikim yediğini düşündüğüm evliya'nın bulutudur. mont atsaymış ya donan imanlıların üstüne.

  • 42. demet akbağ'ın talk show yapması

    (bkz: beyfendiye ek gonderelim)

  • 43. fıkıh

    orta çağa ait yakın doğu coğrafyası halklarının islam kökenli ciddi derecede başarısız hukuk sistemi, ibadet türü ve şekilleri genelgesi, medeni ve ticari kanunlar önerisi. şeriat denilen ve laikçi/allahsız/ateist arkadaşların korktuğu düzenin motor gücüdür fıkıh. bu yüzden şeriattan korkanlar neden korkmaları gerektiğinin bilincine daha iyi varabilmek için fıkıhın ne olduğunu da bilmelidirler bana göre. şeriat isteyen ya da şeriata nötr olan karşı olmayan muhafazakarlar da en azından bilsinler ve bildikten sonra karar versinler iyi midir kötü müdür.

    fıkhın bizzat kendisi bugün islam şeriatının uygulanamaz, çağ dışı, barbarca ve yamyamca olduğunun ispatıdır. bu ispat da zaten ehli sünnet akidesinin uydurulmuşluğunu ortaya koyar. bunu anlayıp da tıpkı benim epeyce bir zaman önce yaptığım gibi ehli sünnet denilen çağ dışı öğretiler bütününden kurtulabilmek için açıp biraz fıkıh kitabı okumanız yeterli. burada ehli sünnet/tarikat/nakşibendilik/tasavvuf/maturidilik/cemaat vs. propagandası yapanlar da ehli sünnet fıkhının kendisinden habersizler. mesela isviçre medeni kanununun maddelerini sayıp sanki bunlar hanefi fıkhına aitmiş gibi bir izlenim vermeye çalışıyorlar. onlara göre islam sadece akrabaya yardım edilip dünyaya barış ve huzur getirecek bir dava güdülen ve bayram namazlarında camilerde bayramlaşılan bir din. yoksa başka hiç bir şeye karıştığı yok, kimseye zararı da yok ama allahsız ateistler falan hep durduk yere ortada hiç bir sebep yokken islama düşmanlık ediyorlar ve bir gün günlerini görecekler.

    sürekli ehli sünnet üzerinden gidiyorum çünkü 1.5 milyar nüfuslu islam dünyasının toplam petrol dışı üretiminin almanya kadar dahi olamayışının nedenini bulabilmek istiyorum ve islam dünyasının %80'i ehli sünnet mezhebinden.. kalanın büyük kısmı da şia. şiilerin de ehli sünnetten farkı yok. mesela şii fıkhına göre abdest aldıktan sonra leğende biriken içine sümkürülmüş su temizdir ve tekrar abdest alınabilir o suyla. dolayısıyla gerek sünni gerekse şiiler kendi içinde fıkıhsal ayrışmalar yaşasalar da tümünü birden "mezhepçiler/fıkıhçılar" diye tanımlamak yanlış olmaz.

    dört mezhebin hak olduğuna kim karar verdi başlıklı yazımda fıkıh denilen teranenin müçtehit denilen ve muhammed'den sonraki 300 yıl içinde yaşamış bir takım şahıslarca sağdan soldan toplanan binlerce rivayet elenerek, üzerinde oylamalar yapılarak oluşturulduğunu ve fıkıh düzeninin genel halinin yaklaşık m.s. 1000 yılından sonra içtihat kapısı kapandığı için artık değiştirilemeyeceğini ve 1000 yıldır da zaten neredeyse hiç değiştirilemediğini söylemiştim. bunu söylerken de kıç yıkama örneğini vermiş ve bir müslümanın kıç yıkmasının nasıl olacağını doğrudan akıl yoluyla değil de nerede ne el yazması var toplayıp oradan ulaşan bilgiler aracılığı ile belirlediklerini yazmıştım. işte şimdi bu fıkıh denilen şeyin bazı absürdlüklerinden bahsedeceğim. eğer şii iseniz size babanızdan kalan islam aşağıda yazdıklarımdır, eğer sünni iseniz size babanızdan kalan islam da aşağıda yazdıklarımdır, eğer içinde fıkıh benzeri bir sistem olan türde alevi ya da başka türde bir fıkıhçı müslümansanız da aynı şekilde size babanızdan kalan din aşağıda yazıdklarımdır. bu yazıyı da sırf nelere inandığınızın farkına varın diye yazıyorum. böylece en azından üç beş kişiyi belki fıkıh denilen belanın garabetliğinden haberdar edebilirim. bu sayede de televizyonda bir takım şaklabanların 12. yüzyıl sosyal ortamına göre yazılmış fıkıh kitaplarından "hamilelerin sokakta yürümesi yanlıştır" gibi saçmalıklarından kısmen de olsa kurtuluruz. ya da bunlara verilecek tepki üç beş kişi daha artar.

    şeri fıkıh terminolojisinde mesela "kısıtlılık" diye bir durum var. hacr diyorlar arapçada. bizim ceza hukukundaki hak ehliyeti gibi de biraz da değişik. çocukluk, delilik vs. var bir de mesela "eğer bir adam eline para geçince parayı alemlerde karı kızla yiyorsa bu adam sefihtir ve şeriata göre bu adama para/mal/mülk emanet edilmez" türünde ifadeler var. malikilere göre bir adam eğer sefihse yani elindeki parayı karı kızla alemlerde günah işleyerek yiyorsa bu adamın mülküne şeriat (yani kadı) el koyabilir ve o malı başka birine/ sefihin yakınına aktarabilir. onu, malı üzerindeki tasarruftan men edebilir. oysa dünya genelinde uygulanan modern hukuka göre hak ehliyeti kişinin kadınlara düşkünlüğüne ya da zinakar olup olmadığına göre veya parasını nasıl harcayıp harcamadığına göre verilmez doğuştandır ölene dek de devam eder. kişi müsrifse müsrifliğinin cezasını da kendi kararları sonucu çeker.

    nikah meselesinden bir örnek vereyim: hanefi fıkhına göre müslümanlar acem ve arap diye ikiye ayrılır. araplar da kureyşi ve kureyşi olmayan diye ikiye ayrılır. kureyşiler de haşimi, nefevli vs. diye muhammedin kabilesinin kollarına ayrılırlar. hani bizde davul bile dengi dengine vurur derler ya o hesap arap erkek acem kadınla evlenme hususunda denkken (denk=küfuv derler) acem erkek arap kadınla denk değildir. araplardan hem erkek hem de kadın muhammedin kabilesindense yani kureyşli ise ikisi de birbiri ile denktir ama kureyşin haşimi (emevilerin de içinde bulunduğu kol) ve abdulmuttalip (muhammedin) kolu diğer kollardan üstündür dolayısıyla mesela diğer koldan bir erkek ile haşimi kadın denk değildir üstün olan tarafın erkeği hep daha şanslıdır. kendisi müslüman olduğu halde babası kafir olan bir erkek; babası da müslüman olan bir kadınla denk değildir. kafir erkek zaten müslüman kadınla evlenemez. köle olan bir erkek hür bir kadınla evlenemediği gibi kölelikten azad edilmiş bir erkek de hür doğmuş bir kadınla denk değildir. burada denk değilse hem evlenmesi istenen taraflar hem de tarafların ana babaları bu denk olmayışı bahane göstererek birbirlerini engelleyebilirler demektir. yani hanefi fıkhı ırkçıdır. ırkçılığı milletler arası farklardan öte kabileler arası farklara kadar uzanmaktadır. fıkıha göre bir kadı sırf namaz kılmıyor ve kılmadığını söylüyor diye bir adamı karısından boşayabilir. acemlerin anneleri arap olsa bile orijinal araplara denk olamazlar. farslar nebatilerden; israiloğulları da kıptilerde (mısırlılardan) üstündür. yukarıda bahsettiğim sefihlik nedeniyle kısıtlılık altına alınan kişi de normal bir karşı cinsine denk değildir. babası, dedesi ve dedesinin babası üç nesil müslüman olan biri iki nesil müslüman olan birinden üstündür. çarşıda pazarda kendisi hakkında "bu adam eskiden köleydi" diye bahsedilen kişi bu şaibeyi kaldırmadığı sürece normal birine denk olamaz. şeri fıkıhta neseb/soy/ırk çok önemlidir. bu da ırkçılıktır zaten. dolayısıyla mezhepçi islam ırkçıdır.

    ölü kadının sütünün hükmü: süt emmek çocuğun etinin ve kemiğinin oluşmasına neden olur ve sütteki besleyecilik kadının ölümü ile yok olmaz bu nedenle ölü kadının sütü emilebilir.

    bakire bir kızın memesini emmekle mahremiyet oluşur ancak bir erkeğin memesinden emerken süt gelse bile mahremiyet oluşmaz. (mahremiyetten kasıt sütünü emzirdiğinle evlenemezsin ama erkek memesinden süt gelse bile bir kız bebeği emzirdi ise onunla gelecekte evlenebilir demek). kadın memesinin ucunu bir bebeğin ağzına sokar ama boğazına süt gittiğinden emin olmazsa aralarında nikah haram olmaz gelecekte evlenebilirler. (sütü emen emdiği sütü kendi bedeninde ete çevirir. bu yüzden o et oluşunca mahremiyet oluşur, emdiği kadınla gelecekte evlenemez ya da ona mahremdir gibi.)

    oğlunu ihmal ile öldüren babaya verilecek ceza: kısas yoktur 3 yıl içinde kefaret öder ve başka bir şeye gerek yoktur. (hapis cezası yok) oğlunu kasten ve bilerek öldürürse kısas gerçekleşir ve kendisi de öldürülür.

    cihad ile ilgili:

    savaş sonunda esirler islam ülkesine yayan getirilir. eğer yürüyemeyecek durumdaysalar erkekler öldürülür. kadın ve çocuklar yürüyemeyecek durumda iseler açlıktan ve susuzluktan ölene kadar ıssız bir yere bırakılırlar. yasak olduğu için onları öldüremeyiz ancak onları yaşanabilecek sulak bir yere bırakırsak tekrar büyür ve bizimle savaşırlar. o yüzden tenhaya ölebilecekleri yere bırakmak daha doğrudur.

    esir yakalandıktan sonra müslüman olursa köleliği kalkmaz.

    mürtedin malları

    islam dininden çıkan kişinin mallarının şeriata göre hükmü:

    malları üzerindeki mülkiyet hakkı sona erer. şeriat dinden çıkanın mallarına el koyar. ebu hanifeye göre "mürted kafirdir ve kanı müslümana mübahtır. müslüman biri dinden çıkan birini öldürdüğü takdirde hiç bir ceza yada günah kazanmaz.

    sigorta şirketleri

    hanefi fıkhına göre sigortalının meydana gelen zararı sigorta şirketinden alması helal değildir.

    küfür sebebiyle haram olan kadınlar

    mecusi ve putperest kadınlarla evlenmek ya da bu kadınlar cariye iken onlarla cinsi münasebet kurmak haramdır. diğer cariyelerle ve köle kadınlarla evlilik olmaksızın cinsi münasebet kurulabilir.

    kendi kızına dokunmak suretiyle nikahın düşmesi

    bir kimse cinsi münasebette bulunmak için şehvet çağındaki kızı ile birlikte aynı yatakta uyumakta olan karısına yönelir de karısı zannederek kızına yanlışlıkla el sürerse ve bundan farkında olmadan da olsa şehvet duyarsa karısı kendisine haram olur...

    evet içtihatlar, mezhepler, müçtehitler...

    sizin islam dediğiniz şey bu yukarıda saydıklarımdır. sizin fıkıh dediğiniz şey bu yukarıda saydıklarımdır. işte bunlar bütün dünyaya zararlıdır. islamın içinde fıkıh barındıran türü bu yüzden orta çağa aittir bu yüzden zararlıdır bu yüzden dünya genelinde islamofobi vardır. bu yüzden ateistler sizinle uğraşıyor. bu yüzden bütün dünya müslümanlardan nefret ediyor. çünkü hakediyorsunuz ey islam dünyasının %90-95'ini oluşturan fıkıhçı müslümanlar. yukarıdaki saçmalıkları hakikat kabul ediyorsunuz. aşağıda verdim kitapların isimlerini. daha binlercesi var hepsi de saçmalıktan ibaret ve siz bunları kabul ediyor bunlara iman ediyorsunuz çünkü aklınızı kullanmıyorunuz, çünkü akıl ölmüş sizin inancınızda öldürmüşler aklı ve mantığı. açın okuyun da kendinize edindiğiniz kimlikten tıpkı benim tiksindiğim gibi siz de tiksinin artık. tiksinilecek bir şey bu erkek memesinden gelen sütün mahremiyet yaratmadığının sonsuza dek değiştirilemeyecek bir içtihat olması. utanılacak bir şey bu. rezalet.

    kaynakça:
    abdurrahman el ceziri (d.1882-ö.1941), dört mezhep fıkhı
    büyük hanefi fıkhı fetevayı hindiyye (17. yüzyıl hindistan alimlerinin ortak yazdığı kitap)
    abdullah bin mahmud el-mavsili, el-ihtiyar metni el-muhtar li'l-fetva

  • 44. mario gomez

    attığı 13 golün sanırım bi 7 sini cezasahası dışı, önü kenarından vs tamamen pozisyon yokken yoktan var edip atmıştır bu adam. son derbide de öyle oldu.

    derbi maci sonrasi soyunma odasinda cekilen zafer pozunda futbolculardan sadece mario gomez en arkada kartal pozu vermekteydi. http://goo.gl/woy71z

    bak bu adam gurbetci falan degil, ne bilim yurtdışında bi bok değilken kariyerinde sadece türkiyede başarılı olan biri falan da değil. bu adam şuan dünyada aktif golcüler içinde hemen her istatistikte ilk 5 de olan bi adam.

    çok acayip biri bu adam. şampiyon olsak da olmasak da bu adam çok acayip bi adam. tadını çıkarın cunku tarihi bi yıl böyle bi adamı beşiktaş formasıyla izliyor olduğumuz bu yıl.

  • 45. kedi

    çok gıcık bir hayvan bence.
    benimki klinikte kalmaya başladığından beri arada gidip odasını kokluyorum. odası ilaç ve yara gibi kokuyor ama olsun çok güzel. özlemekten değil, öyle kötü kokuları severim.
    kliniğe bırakıp geldiğim gün eve girmeyip arabada ağladım kırk saat. tabii ki sevinçten. yanlış anlaşılmak istemem.
    o günden beri işten eve her dönüşümde bir süre arabanın içinde oturuyorum. evde olmayışından değil, yorulmuşum ya ondan.
    yüzü de gözümün önüne hiç gelmiyor, zaten çirkinin tekiydi.
    bir haftadır sakinleştirici ilaç içiyorum, üzülmek ve endişe etmekle alakası yok, kafamı güzel yapıyor.
    odasını değiştirmedim, suyunu bile kaldırmadım çünkü üşendim.
    bazen videolarını izliyorum ama şey için, kedilerle ilgili bilimsel bir araştırma yapıyorum da davranışlarına bakıyorum.
    iyileşince ne olacak diye kara kara düşünüyorum. şaka şaka umurumda değil, sokağa atcam gidecek, bananey.
    bugün doktoru bir başka doktordan fikir alacaktı ama hiç merak etmiyorum, aklıma bile gelmiyor.
    annem, arkadaşlarım filan bana nasılsın demeden önce kedi nasıl diyor, bu da onların kabalığı artık, benim kedi de kedi diye sayıklamamla ilgisi yok.

    kedileri de sevmiyorum ayrıca. vahşiler ve bıyıkları var. bıyık bence çok yanlış bir şeydir.

  • 46. hayata dair gülümseten detaylar

    kemoterapi goren babami bursa ali osman sonmez onkoloji hastanesine getiriyoruz, once tahlilleri yapilip sonra kemo icin yukariya, umran sonmez medikal onkoloji merkezine cikiyoruz. tahlil icin sonuclari beklerken, tezcanli ve sicakkanli, tanidigim en sosyal insan olan annem bana birakmadan tum takip islemlerini kendisi yapiyor. bu arada da sirada bekleyen hemen herkesle illa bir konusuyor, tavsiye veriyor, yol gosteriyor, fazla maskelerden cikarip veriyor. babamla ben ise asosyal ve huysuz iki insan olarak oturup anneme bakiyoruz. annemin bu sosyal hallerini icten ice cekemeyip babama diyorum ki "annemin de konusmadigi kalmadi ha" zaten gozlerini annemden ayirmamis olan babam hicbir sey demiyor. sadece dizinde tuttugu elini hafifce kaldirip indiriyor, her zaman ki halleri der gibi.

    hastane bugun pek kalabalik degil, sanki herkes sadece grip olmus gibi davranip konusuyor. belki arada cok azi muthis bir umutsuzluk ve korkunun, hatta acinin verdigi bir ofkeyle dolu oluyor ve oyle davraniyorlar; ama dedigim gibi cok az kisi bu durumda. calisanlar bile gayet guler yuzlu bu hastanede.

    kafamdan bunlar gecerken, hatta hastane ile ilgili guzel bir entry yazayim diye dusunurken, babamin sesiyle irkildim: " kimseyi ayirmiyor, herkesle konusuyor. hic bakmiyor erkek mi kadin mi diye" anneme baktim. babam yaslarinda bir amcayla kafasiyla tasdik ede ede konusuyor. babama baktim, maske bile yuzundeki hafif kiskanc tavri gizleyemiyor. tutamadim kendimi, guldum ve anneme seslenerek: "anne sen buraya gel, ben orada beklerim" dedim. annem itiraz edecek oldu, babami isaret edince yuzunde bir gulumsemeyle ucarak geldi ve babamin yanina oturdu. ben gittim beklemeye basladim ama, kendimi tutamiyorum, habire gulumsuyorum. babam 73, annem 64 yasinda ve hala kiskanclik mevzuu var aralarinda.

    ilk kez, annemle babamin birbirlerini sevdiklerini dusundum. belki de ben aşktan anlamiyordum ya da sevdadan. olamaz mi yani, zaman icerisinde bir orta yol bulabilmektir belki de aşk? ne bilirim ki ben?

    o sira adimiz okundu, ucumuz de girdik muayeneye. doktor yapacaklarimizi ve sonuclari degerlendirdikten sonra annem: "bir de amcaoglunun teni sanki soguk gibi, ben simdiye dek hic dikkat etmemisim, hic bilmiyorum onceden nasildi simdi fark ettim. bunun bir sebebi var midir?"

    doktor gozlerini kaldirdi sorar gibi bana bakti. annem hemen atladi "kizim" diye. doktor ve sekreter basladilar gulmeye "sen bize malzeme veriyorsun teyze"

    annem de, babam da, ben de gulmeye basladik.

    disari ciktik. babam cikisa dogru giderken annem azicik geride kaldi. eksik bir sey var mi diye kontrol ederken, uzaklastigimizi anlayinca seslendi, ama babam duymadi. bir daha seslendi: "hey delikanli" babam birden hizlandi, merdivenleri bir atak cikmaya basladi. gencten birisi de anneme dondu dedi ki "bana mi dedin teyze?" yok amcaogluna seslenmisti annem. olaya sahit olan 5-6 kisi kahkaha atmaya basladilar. kisa zamanli bir kaos ve kahkaha tufani yasadik.

    simdi ise damarlarindan once zehir zerkedilirken iceri girip ciktikca yuzundeki o aydinligi gordugum babam, acikmasin diye sabahin korunde gozleme yapan annem ve elinde telefon ben oturuyoruz iste.

    olacak olacak. babam da iyi olacak tum hastalar da...

    o kotu hastaligin kol gezdigi bu yerde bile bir minik gulumseme nasil da hem umut verip hem de isitiyor kalpleri...

  • 47. donanımhaber ölücüleri

    bu adamların sanal alemdeki yaratıcılıklarını hep okuyoruz da gerçek hayatta ete kana bürünmüş birisiyle karşılaşınca insan bir garip oluyor.

    departman storelardan biri * ikinci aldığınız ürün %50 indirimli diye kampanya yapmış.

    ben de hediye olarak gömlek alacaktım gittim seçtim, beğendim ihtiyacım olan başka bir şey olmayınca bir de hediye alınca deneme kabini filan uğraşmadan doğrudan kasaya gittim.

    buraya kadar bence her şey normal fakat ben farkında olmasam da donanımhaber ölücüsü mantığıyla hareket eden arkadaş tarafından gözleniyormuşum.

    sıra beklerken 25-30 yaş arası bir arkadaş yaklaştı; kardeşim sen başka bir şey almayacaksan benim aldıklarımı beraber geçirsek %50 den yararlansam olur mu dedi ben de tabi olur dedim. sonuçta beni etkilemiyor zaten 100 lira ödemeyi göze almıştım ama adam gidip benim aldığım gömleğin aynısını alıp gelince biraz koydu açıkçası.

    ulan ikimiz de aynı gömleği aldık ben 100 lira ödedim o 50 lira ödedi ayrıldık kasadan. puşt bir de benim gibi hediye paketi yaptırdı, değişim kartı istedi.

    herifi takdir ettim resmen ama asıl ufkumu kasadan ayrıldıktan sonra iki katına çıkarttı. bu hırt meğer birkaç gün sonra tekrar gelip gömleği iade edecekmiş karşılığında 75 liralık hediye çeki alacakmış, gömlek filan hikayeymiş. düşünsenize adam 50 lira karşılığı 75 liralık alışveriş yapacak oturmuş bunu düşünmüş hayret ve takdir ediyor insan.

    yalnız şu an fark ettim benim aldığım hediyenin rengini filan beğenmeseler değiştirmeye gitseler 100 lira ödediğim gömleği 75 liraya alacaklar.

    ulaaan dh ölücüsü! benim alışverişimde 3.tekil şahısken bile beni kazıklamayı başardın ya ne diyeyim ben sana!

  • 48. bar rafaeli'nin tutuklanması

    turkiye'de olsa cumhurbaskani olacak kadinmis. askere gitme, vergi kacir bu ne lan

  • 49. yaran diyaloglar

    bir hafta sonu. üniversiteden dört arkadaş toplanmış, aramızdan birinin ailesine ait olan ve uzun süredir uğranmamış bir çiftliğe doğru, mangal yapmak amacıyla yola koyulmuşuz.

    araçla gidiyoruz. ben şoförün arkasındayım.
    çiftliğe uzun zamandır gidilmediğinden mütevellit, yollar değişmiş, unutulmuş.
    navigasyon teknolojisinin de henüz pek verimli kullanılmadığı zamanlar.

    ne yazık ki kaybolduğumuzu da şöyle 30 dakika boyunca hiçbir yeri hatırlayamayınca fark edebildik ve birilerine yolu sormaya karar verdik.

    bundan sonra anlatacaklarımda en ufak abartı varsa sabah uyandığımda duştan çıkmış george elokobi'yi bana göz kırparken bulayım.

    aydınlanıp yol sormaya karar verdiğimiz anda içinde bulunduğumuz semt, adeta bir radikal islam grubu yönetiminde, adeta bir boko haram köyü. ve biz dal taşşak şortla, tshirtle gelmişiz. dışarı adım atsak götümüzü kesecekler bilincinin verdiği gerginlik var herkesin suratında. derken, köşede, görünüşünü nispeten makul bulduğumuz bir amcaya yolu sormaya karar verdik.

    şoförün yanındaki arkadaş pencereyi indirip sordu, amca yaklaştı ve anlatmaya başladı. yaklaşık 3 dakika boyunca william faulkner'ı kıskandıracak betimlemelerle, en baba coğrafi bilgi sistemini cebinden çıkaracak detaylarla yolu tarif ettikten sonra, çok basit ve net bir cümle kurdu: "ama siz ordan gitmeyin"

    amca ile muhattap olan, şoförün yanındaki arkadaş "pohak" diye bir ses çıkarıp içine içine yarılmaya başladı ve manyak herif o sırada camının otomatiğine basarak amca ile iletişimini kesti. amca tüm iyi niyetiyle hiçbir şey olmamış gibi arka pencereye geçti ve arka penceredeki arkadaş da yarılmakla meşgul olduğu için benimle göz teması kurup anlatmaya devam etti. ve o güzel soru geldi:

    "şoför hanginiz?"

    arkadaşlar, o kadar ters yakalandım ki, yemin ediyorum kan grubum değişti. o an arka koltukta oturan ben "şoför benim amca, düüüt düüt" filan desem, ne tepki verecek acaba? diye düşünürken, kendimi tutamayarak amcanın suratına doğru 45 derecelik bir açı ile kahkaha atmaya başladım.

    böyle bir durumda, standart bir amcadan şu ikisinden birini beklersiniz:

    1- "ne gülüyorsun hayvan herif, insan gibi yardımcı olmaya çalışıyoruz?" gibi bir tersleme ya da
    2- "ehaha" diye sorusunun mantıksızlığını kendisinin de fark edip gülmesini filan.

    aşağı yukarı bu yani. ikisi de kabulum.

    ama amca ne yaptı? anlatmaya devam etti lan. ben istemsizce suratına kahkaha attıkça amca anlatmaya devam etti. neyse ki aracı süren arkadaş, bir şekilde konuyu bağlayıp, amcaya teşekkür edip, gaza bastı da uzaklaştık.

    bir yandan biraz önce yaşanan olayın geyiğini çevirirken, diğer yandan yol soracak başka birini aramaya başladık. birinin yanına yaklaştık ve şoförün yanında oturan, güya yolu sorması gereken, fakat önceki olayın etkisini henüz atlatamamış arkadaş pencereyi açıp şu cümlemsiyi kurabildi sadece "acaba nasıahahahahaahahah"

    düşünün, yanınıza bir araç yaklaşıyor ve camdan kafasını çıkaran 1.96 boyunda, 100 kilo bir adam erol taş gibi gülmeye başlıyor. sonra da araç aniden hareket edip uzaklaşıyor. durup dururken. durum bu.

    bitti mi? bitmedi. çünkü gün değil, truman show finali. hunger games özel bölümü.
    neyse dedik, hafta sonu bizim. acelemiz yok. bari eksik malzemeleri alalım bir kasap filan bulup. şimdi düşününce nasıl cesaret ettiğimizi hatırlamıyorum, fakat boko haram köyü gibi dediğimiz yerde bir kasap bulup, önüne park ettik. kasabın x 0.25 slow down ses tonu ile gündeme getirdiği "kendi üretimimiz olan sucuktan almak ister misiniz?" sorusuna kibarca "asla" deyip, son derece normal gelişen bir alışveriş ritüeli sonrası aracımıza döndük.

    yok lan, dönemedik tabi.
    niye? karşıdan gelen sarı minibüste; okuduğumuz üniversitenin en popüler, ferrari'den inip, porsche'a binen peri gibi kızını ayakta giderken, tümseklerde sağa sola savrulurken gördüğümüz için.
    arkadaşlar, "cıkcıkcık" diye duyar kasanları işitiyor gibiyim şu an. ama inanın minibüse binmesi, bulunduğu semt filan değil konu. tüm bu absürdlüklerin üst üste gelip yarattığı çığın, bilincimizi ezmesi durum. kız şu an dizi yıldızı, reklam yıldızı filan lan.

    "o bizi görmesin, biz de onu" diye gözlerimizle bir konsensus sağlamışken. arkadaşlardan biri kırmızı şortu, parmak arası terlikleriyle kızcağıza kitlenip minibüse doğru ebleh ebleh sırıtmaya başladı. neyse ki, bokunu çıkarmadan adamı tutup araca bindirebildik.

    bir süre daha yol aldıktan sonra, tam umudumuzu kaybetmişken, kuş uçmaz kervan geçmez, dolayısıyla insan da olmaması gereken bir yerde bulunan bir dayı gözümüze ilişti. checkpoint dayı. dayıya yeri sorduk ve "2 kilometre 125 metre ileriden sağa dönünce" minvalinde, spesifik bir cevap aldık.

    çifliğe vardık. yalandan bir mangal yaptık. akabinde götümüz dondu. döndük.

    yıllar sonra beyaz bu hikayeyi, bir arkadaşının başından geçmiş şekilde anlatmış televizyon şovunda. ben görmedim, izlemedim. eğer doğruysa da ortak arkadaşımız kim, hikaye kendisine nasıl gitmiş bilmiyorum.

    yalnız hikayeyi yaşayan 4 kişiden diğer ikisi de benim gibi sözlük yazarı.

  • 50. 18 aralık 2015 doya doya kola içmem

    özlemimi gidermiştir.

    evet gençler biliyorsunuz sonunda türkiye - israil barışı* yapıldı. ben ki, mavi marmara katliamından sonra litrelerce kolayı sokaklara dökmüş müslüman türk genci olarak o günden beri ağzıma sürmedim bu mereti. ama hep içenleri gördükçe içten içe canım çekti. nefis işte, dizginlemek zor. bu mutlu barışı haberi gelir gelmez, aldığım 2.5 litrelik kolayı doya doya içtim. ekmeksiz içtim şerefsizim. ağzımdan burnumdan geldi ama, olsun özmim gitti.

    darısı rusyaya artık. umarım rusya'yla olan sorun bu kadar uzun sürmez de, doya doya yeniden şey yapabilirim.