olmaz o iş.
gözünüze çekici gelmeyen biriyle sevişemezsiniz, batar. gece onun merhameti ve iyi kalbiyle öpüşemezsiniz. zekası onu arzulamanıza yetmez çünkü siz onun burnunu ve yüz şeklini beğenmiyorsunuz. günün sonunda cazibe ve çekicilik ararsınız. eğer fiziken beğenmiyorsanız ama iyi insan diyorsanız da o kişi arkadaşınız olur zaten. en nihayetinde duyar kasıp romantikleşmenin alemi yok arkadaşlar. sıkıysa gidin irite olduğunuz kadın/erkeklerle müthiş karakterleei olduğu için evlenip türünüzü devam ettirin. hem tipi insanın hoşuna gidecek, hem aklı, hem kalbi. o yüzden idare etmek yerine onurunuzla yalnız kalın.*
kutsallahmacun7 profili
-
fiziken hiç beğenilmeyen kişiyle mutlu ilişki
-
tr'de sinemaya gitme oranının 2019'da %45 azalması
netflix sinsi sinsi güldü ve dedi ki;
"yiyin birbirinizi ete para vermeyin, sikin birbirinizi göte para vermeyin." -
ak parti'nin çok da kötü olmaması
(bkz: stockholm syndrome)
-
öğretmen kalitesinin artması için çözüm önerileri
öğretmenlere makale yazdıran mı dersin, yeni öğretim tekniklerini uygulatan mı ararsın, üniversiteye yüksek puanla sokanı mı görürsün, ne ararsan var. teori teori teori. tek bildiğiniz sınavlarla, salt bilgiyle öğretmen kalitesini artırmak.
yazmıyorum arkadaşım. makale yazmak benim işim değil, olmasın da. eğer bunu isteseydim akademisyen olma yolunda ilerlerdim. akademik bilgi üretmek istemiyorum. ben bilgiyi sunmak ve bunu en iyi şekilde yapmak istiyorum. öğretim yöntem ve tekniği diyorsunuz ya hani, ne hayallerle geldim başladım işe. o video senin bu speaking benim, şunu listening yaptırırız şu kitabı okuturuz dedim. bunları sene içine yayıp anca yapabiliyorum ve mutlu oluyorum. çünkü öğretimi communicative yapsan da bunu ölçen merci teste tabi tutuyor öğrenciyi. kimse benim öğrencimin speakingini sorgulamıyor emin ol. iyi bir liseye gitsin de ileride kapağı sağlam bi üniversiteye atsın diye ben de o çocuğu konuşturmaktan geçiyorum. testi yapabilsin yeter diyorum. öncelikler farklı. hani yüksek puanla girsinler üniversiteye demişsiniz ya, git sayısalcıya sorsana bunu bi. adam sınavda yüksek puan alırsa ya mühendis olur ya doktor. neden mi? para o bölümlerde var da ondan. öğretmen maaşı az değil ya diyorsunuz ya, doktor, avukat, mühendis maaşıyla kıyaslarsan az kalıyor. bu yüzden kimse bu maaş için zibilyon tane çocukla uğraşmak istemiyor. maaşlar artsın bak nasıl öğretmen oluyor insanlar.
biz ahlaki bakımdan yozlaşmış, geri kafalı ve gelişime kapalı bir toplumuz. bu hiçbir zaman değişmeyecek. finlandiya eğitim sistemi dediğiniz şey için belli bir vizyon gerek. senin ülkendeki çocuk daha sen ve siz ayrımı yapamıyor, dedikodu yapıyor, kadın programıyla büyüyor. sen gelmiş öğretmen kalitesi diyorsun. öğretmen kalitesiyle ilerlemek için kaliteli veli lazım, yani çocuk 6 yaşında terbiyesini alıp sınıf ortamına girmeli. bak bakalım etrafındaki ayılara bi, kaç tanesi çocuğuna terbiyeyi ve görgüyü öğretiyor.
bence şu seminer dönemlerinde velilere eğitim versin öğretmenler. meb bunu bi düşünsün. zira bomboş geçen 2 haftanın içi bu şekilde muazzam doldurulur.
neymiş, makaleymiş, sunum ve slaytmış. ya her kuşu tuttuk bi leylek kaldı. bunun öğrenciye faydası ne olacak? ben 80 makale yayınlasam ortaokul öğrencisinin regl kanı sıraya bulaştığında o makaleyi yerler. lise öğrencimin sınav kaygısıyla yaşadığı sıkıntı karşısında makaleyi alırlar beni harcarlar.
burası türkiye, bunu bi cebe koyun sonra elitizim ve kalburüstücülük kasın. -
ekşi itiraf
apartmanda aidatları toplayan, temizliğini yapan, bahçeyi sulayan halihazırda görevlimiz var. bunların bir de madde bağımlısı kocasından ayrılıp gelmiş 14 yaşında oğlu olan bir akrabası var. bugün kapı çalınca karşımda bu 14 yaşındaki çocuğu benden aidat isterken buldum. daha önceden çöpleri ona attırdıkları oluyordu. sinirim bozuldu. aidatı verdim 10 dakika sonra yine kapıyı çaldı. giriş kapısının anahtarı değişmiş anahtarları dağıtıyor.
bunlar bu çocuğun işi değil. çocuğa başında kimse olmadığı için, annesiyle birlikte zor bir hayat sürdüğü için istediklerini yaptırma rahatlığı gösteren aşağılık apartman görevlilerinin işi. çocuğu gördüğümden beri keyfim kaçtı. onun çıkmazını düşündüm, elimden ne gelebileceğini düşündüm, inip apartman görevlisinin evini basma hayali kurdum, onları görünce yüzümü nasıl ekşiteceğimi düşündüm, çocuğun yarınki ödevlerini ne ara yapacağını hesaplarkenki halini düşündüm, bela okudum, iyi temenniler geçirdim sonra demir kapıyı kapatıp sigara içtim.
herşeyin bir bedeli var dimi? peki yok yere zor bir hayatın içinde büyüyen bu çocuğun bu zamanlarını kimin hangi bedeli ödeyecek? -
sözlükçülerin en eften püften başarıları
evdeki oyuncakları evin önünde satmıştım. arkadaşlarıma da 2 lira der 1.5'a veririz pazarlık payı bırakalım demiştim. sonra o parayı markette abur cubura harcadım.
o zamandan belliydi ticarete olan yeteneğim. bu yüzden memur oldum. -
yunanistan türkiye'ye katılsın