herkesin bilgilenecegi bir şey yazacağım, cok şaşıracaksınız;
malum site = sahibinden.com
manyak misiniz olm niye marka ismi vermiyorsunuz tv şovu mu lan burası? dizi mi çekiyoruz telif mi yiyeceksiniz?
whi9 profili
-
ikinci el otomobil piyasası
-
sözlük yazarlarının favori starbucks içeceği
"abi bundan, 9,75 olan boy evet"
aynen böyle parmakla gösteriyorum, boy olarak da fiyatını söylüyorum. -
mühendisliğin sanat kadar ilgi çekememesi
güzel tartışma.
mühendisim. mesleğime ve işime ayrı sanata ayrı aşığım.
elimden geldiğince objektif bakacağım.
bana göre senin probleminin kökeni yaklaşımın. (böyle deli deli yaklaşımlara sahip bi manyak arkadaşım var da ifşa olmıyim şimdi)
sanırım ilk soru şu olmalı; "neden yaşıyoruz?"
kendimce cevabımı entry sonunda vereceğim.
senin tespitine göre köprüler, uçaklar çeşitli makineler vs gibi hayatımızı kolaylaştıran şeyler için yaşamalıyız.
şimdi sana birkaç soru soracağım.
- bizim o köprüye neden ihtiyacımız var?
- bizim uçağa neden ihtiyacımız var?
- bizim bulaşık makinesine neden ihtiyacımız var?
- ben sonlu elemanları ne yapayım?
- 14235246545 bin milyar milyon ışık yılı ötedeki "yaşanabilir" dünyayı bulup ne yapayım?
neden ihtiyacımız var bro bunlara?
neden yaşıyoruz?
mutlu olmak için. aslında (bilinçaltımızda) üremek için yaşıyoruz ama... neyse.
evrimsel süreçte bilincimiz arttı ancak hayvanlığımızdan da kurtulamadık. bunun için de savaşlar falan derken teknolojik yükseliş devam etti. aslında mühendisliğin tek amacı; "güçlüler mutlu olsun, güzel yaşasın".
yoksa senin karşı kıyıda ne bok işin var? bireysel de değil toplu geçişler sağlamak için köprü yapıyorsun; neden? bu tarafta olmayan ne var karşıda? merak var deme, o merakları gidereli yüzlerce binlerce yıl olmuş. haritalar çizilmiş...
10bin km ötedeki topraklarda ne işin var?
karşı köye gitsen de aynı şey değil mi aslında?
yürüyerek 2 şehir gezerek ömrünü tüketebilecekken 10 saatte 10bin km öteye gitmekteki amacın ne? bunu sağlayabilecek mühendislik bilgisine sahip olunca ne oluyor?
ya da ne bileyim abi bulaşık makinesi nedir lan? bulaşık ne olm bulaşık? mö2000 yılında bulaşık mı varmış? alırsın elinle yersin abi.
ütü!???
kendi kendimize dert edinip "ütülenecek giysi" diye bir şey çıkarmışız ve bunu kanıksamışız bir de. kravat falan takım elbise. kuru temizleme. manyaklık değil mi lan bu?
yetiştir koçunu kuzunu, topla dalları, yak ateşini mis gibi pişir etini yanında da topla domatesini hıyarını kes ye. ama yok! hayvanlar gibi kafa patlatıp her yeri beton haline getir, milyarlarca insanı o gri hayatın içine tıkıştır, %1 de lüks arabalarıyla gittikleri golf kulüplerinde yeşil manzara eşliğinde fiskisini yudumlasın.
düşünsene, hiç kitap yok. tiyatro yok (film de yok doğal olarak), müzik yok! müzik yok lan. bi hayal et gözünü seveyim.
serdar ortaç olmasa tamam da... ne bileyim.
kafam da entry de çok dağıldı. baştan okusam komple değiştiririm bence yazdıklarımı.
olm sanat lan bu. piiiyyy... şöyle çok güzel bir fotoğraf gördüğünde falan "vay amk" demiyor musun yav? kafanı ısı transferinden kaldır da bi düşün derim. -
takip mesafesini koruyamamak
--- +18 dikkat ağır küfür içerir ---
amına kodumun barzolarının dolu olduğu bir şehirde; mümkündür.
diyelim ki trafik yok şehirde (diyelim ki! çünkü diyemeyiz. genelde trafik kilit amk)
ya kardeşim, şerit önemli değil, nizami olmasa da takip mesafemi koymuşum ilerliyorum.
önce arkadan gelenler sellektör yapıyor. el kol yapıyorum, ön boş diyor. amınakodumun evladı 20-30 metre yerine öndekinin tampona yapışsam daha mı hızlı ulaşacaz? he belki 2 sn daha hızlı varırız evet.
sinirlerim yıpranıyor.
gelelim gerçek duruma; trafik var.
takip mesafesi koyduğunda noluyo biliyo musun, bir yandaki şeritteki adamlar yığışmaya başlıyor o araya. adamlarda takip mesafesi yok ki amk! valla animasyon haline getirebilsem getirecem ya.
diyelim önde bi beyaz araba, arkasında ben, arada 20-30 metre artık ne kadarsa hızımız, hop öndekinin tampona 2 veya 3 araba yapışıyor. sonra araalarını biraz açıyorlar. sonra noluyor? hız düşürmek zorunda kalıyorum takip mesafemi gene korumak için.
e gene 3 araba giriyor araya?
bak net söylüyorum; 5 dakika içinde öndeki beyaz arabayla aramıza en az 50 araba girmiş olur.
e birader ananızın amı ya!
abi rica edicem büyük ve boktan şehirlerde takip mesafesi, sinyal falan gibi şeylerden bahsetmeyelim. sinirlerim hepsinde zıplıyor.
bi de trafik sıkışınca kornaya abanan var ki ben onun anasını geçmişini zürriyetini sikeyim.
"dur kornaya basıyım da trafik açılsın amk ya!"
yarrrrağımın başı açılır yavşak çocuğu. valla haydar alacam arabaya ya olmucak böle amk.
soğumuyor içim soğumuyor ya. arabayı satıyım da taksiye falan biniyim amk.
(bu sefer de orospu çocuğu taksicilerle uğraşıcaz:( aşağıdaki sakalı yukarıdaki bıyığı da sikeyim!) -
sahibinden.com dürüstü
bu sahibinden.com'un çakalı var, iti kopuğu ölücüsü sikicisi var da dürüstü yok mu lan? var amk. geldim, benim.
ağzınıza sıçıcam şimdi sizin.
önce şunu okuyun, buna bi hak verin, bi favori ekleyin, sonra geri dönüp benim yazdıklarımı okuyun.
şu bak;
(bkz: #57870379)
hiç ikinci el satış yapmaya çalışmayanlar hastası olur yukardaki entry'nin. pek severler. satmıyo çünkü hep alıyon da ondan. satmaya çalış, sonra konuşalım.
bu çileyi birkaç kere yaşadım lan ben, siz de bilin. bilin ki ona göre değerlendirin.
iki yıl önce arabamı satmaya karar verdim. fiyatlara baktım aynı standarttaki araçların, alt limitlerin biraz üstüne koydum sahibinden'e, başladım beklemeye.
verdiğim ilan şöyle;
araç 2011.
fiyat 48.000 tl
aracın 2. sahibiyim. kilometresi 105.000 de, servis bakımlı. plaka açık, tramer sorgusunda 5bin tl'lik hasar görünüyor. sürücü tarafı kapılar tamir gördü, çamurluklar değişti, direklerde sorun yok. tampon boyalı, şasede sorun yok.
vs vs. tüm detayları dürüstçe yazdım. iki üç kişi bakmaya geldi, dürüstçe sıkıntılarını anlattım. debriyajı ne zaman değiştirdiğimi, lastiklerin yılını vs. almadılar.
bu arada mesajlar geliyor günde en az bir tane, aha şöyle mesajlar;
30bin okeyse gelip alıyorum.
şehir dışındayım, 28 e sabah ordayım.
82 model ford transit le takas düşünürsen üste 10bin veririm.
elimde iphone 4 ve samsung tab3 var takas düşünürsen görüşelim.
48.000 tl dediğim arabaya diyoları bunlar ha dikkat edin!
hepsine sırayla uygundur dedim, telefonda konuşurken terledi adamlar. denyo olduklarının farkındalar çünkü, yem atıyor tabi de yani ciddiler herifler. morali bozuuup bozuuuup ucuza kapatacaklar.
4 ay bekledim böyle.
bu arada iyice paraya sıkıştım. satacam satamıyorum! çünkü bu arada galeriler benim arabanın pertini sıfırmış gibi satıyor, alemi sikiyor.
e aga ben dürüstüm? hani satamıyorum?
en düşük fiyata kadar düşürdüm.
yok. 3 ay daha bekledim böyle. geliyolar bakıyolar alan yok.
e bana para lazım? böyle kaç ay daha bekleyecem sülalesini siktiklerim!
bi koydum "tertemizdir ablam kullandı şimdi yeni sahibini bekliyor müthiş bir arabadır götünüz düşer" diye bi döşedim,
55bin e sattım amk. alanın da kafası rahattı ha. insanoğlu gerçeği değil, kafasındaki cevabı bekliyor. gerçekler sikinde değil kimsenin amk. domala domala geliyorlar lan.
geleceğim nokta şu ki; sahibinden.com dürüstü arıyorsanız, ilk 3 ay ben de desteklerim sizi. arayın. sonradan sonradan adamın dürüstlükten nasıl dolandıcılığa terfi ettiğini sorarsanız hikaye yukarda.
amına kodumun oğlu 28 bin olur mu diyo lan. -
2016 yılında haftada bir sinemaya gitmek
kimseyi de rencide etmek istemediğimden başlığı nası açıcağımı bulamadım, böyle bir şey çıktı affedin artık.
mantıksızdır. sizi bundan kurtarıcam.
günlerdir büyük sinemalara geçirilen entrylerin şükelaya boğulmasının sebebi belli, firmalar indirdim yapsın diye kamuoyu oluşturmaya çalışıyorsunuz. sadece 2 kişi sinemaya gitmenin bedeli aburcubur ve yol masrafı hariç 50 lira. bir şeyler atıştırsan 100'e rahat çıkar değil mi? çıkar evet.
iki haftada bir gitsen hiçbir şey yemeden içmeden sadece 1 yılda 1200 lirayı bırakıyorsun arkadaşlara... (başlığı öyle açtım ama haftada bir gittiğinizi düşünemiyorum bile)
"e ne yapacaz!?"
üç beş kuruş daha verip (kredi kartına 1413 taksitle) sonsuz huzura ericez.
yürüyün led projeksiyon alıyoz!
şunu direkt öneririm, hastasıyız ailecek. kabaca şunlara da göz gezdirin.
http://www.lg.com/tr/projektor/lg-pw800g
http://www.lg.com/tr/projektor/lg-pa70g
700-800 lümen led cihazların ortalama fiyatları 1500-1700 arasında. herrr türlü yeter, benimki 500 lmn mesela ve yetiyor. odayı karartıyoruz, mis mis mis. 2 yıldır sinemaya gitmedik lan. gerek duymuyoruz..
"e iyi de biz de biliyoruz projeksiyon olayını heralde. bunun ses sistemi var, duvara sabitlemesi, perdesi ıvırı zıvırı var!??"
dur lan bi yavaş yavaş. perdeye bence gerek yok ama evinizde müsait duvar yoksa şöyle bir şey her türlü işinizi görecektir. 150 tl civarında diyelim. abartalım 200 diyelim ya sizi mi kırcam! (metro market'e kesin uğrayın, ben 100 liraya 200*240 perde almıştım)
ses sistemi olayında da bir önerim var, şuna bakın. yorumlarını falan okuduğunuz bu tip bir 2+1 speakerla işinizi çözüceksiniz. nasıl mı? kulaklarınızın dibine koyarak. koltukların sağına soluna koyuyorsun aga speakerları, koltukların arka tarafına da wooferı koyuyorsun, hem diğer katlara ses gitmiyor hem sinemada gibi hissediyorsun (%100 olmasa da %80'den fazla sinemada hissediyorsun)
hadi 200 lira da buna diyelim. bizde creative var 80 liraya mı ne almıştık, acayip memnunuz.
"duvara sabitlemeyi napcaz?"
sabitlemiycez. küçücük aletler lan artık bunlar. elim kadar ya! sehpaya koyuyosun filmini izliyosun, sonra topluyosun. üşenme, arabana atlayıp (veya toplu taşıma) trafiğe çıkıp saçma sapan bi avm'ye gitmekten hem daha pratik hem daha hızlı hem daha bişeyler... elli tane sebep yazarım.
"peki hadi yaptık bunları diyelim. sonra?"
dur yav. daha bitmedi.
şuraya alalım; mutfak! mısır patlatıcaz. hem de 25 lira vermene rağmen 50 gr aldığın ve kupkuru olandan değil. efsane olcak. anlatıyorum;
büyükçe bir tencere al, içine bir çorba kaşığı ayçiçek yağı ve 2 çay bardağı cin mısır at. altını harlı yak, 15-20 sn'de bir hafiften salla tencereyi. mısırın pişme kokusu gelmeye başlayınca kapağı aç içine 2 çorba kaşığı tuz ve 1 maydanoz dalı at (maydanozları ayıkla, sadece dal. bu yağ kokusunun eve yayılmasını önlüyor çoğ enteresan).
tencereyi sallamaya devam.
ilk mısır patlayınca sürekli salla, son mısırın patladığını düşündüğünde 5'e kadar say. (yoksa kapağı açınca bi mısır daha patlıyo amk her yere dağılıyo).
gocaman bi kaseye koy.
sonra dolaba yönel.
kola? önce buzluğu aç bardaklara buz koy.
istersen gelsin tostlar gitsin kanepeler.
hadi film başlıyo lan artık. git yerini al. sevdiklerine sarıl.
iyi seyirler.
----------------------------------------------------
edit: temiz bir entry olarak bırakmak istiyordum ama bazı soruları açıklayalım;
"filmi nerden indircez hırsızlık mı yapalım!?"
hırsızlık yapıp yapmayacağının kararını kullandığın teknolojiye göre seçmek saçma. uydu platformuna film paketi almak veya orijinal dvd almak bir seçim. bunun yerine torrentten indiriyorsan bu da seçim. kaldı ki laptopta da torrent kullanabilirsin değil mi?
artık tüm cihazlarda hdmi var, uyduya veya bilgisayara bağlayarak kullanabilirsin. ps de oynuyorum bazen ben mesela, çoğ süper oluyo.
"2+1 nedir laayyynnn!"
toplayıp kaldırmak kolay olsun diye ben o şekilde kullanıyorum. 5+1 de kullanabilirsin, 1513531+1 de.
senin elinde bu da.
hem bütçe zorlanmasın (şimdi buraya "arkadaşlar size bi önerim var" diyip 15bin liralık sistem de koyulmaz zaten), hem de gümbür gümbür dinle.
dediğim gibi, sesi çok açamıyorsun apartmandaysan, hoperlörleri kulağının dibine koymak işe yarıyor. yukarıdan bir kere bile şikayet gelmedi. ses sistemi olayının sonu yok, biraz da memnun olmayı istemek lazım.
"nası sosyalleşcez hacı o zaman?"
ya sinemada sosyalleşilmez ki be abi. gidersin filmini izler çıkarsın. eğer arkadaşlarınla gitmekten bahsediyorsan doğrudur, filmden çıkınca bir yerlere oturup filmin kritiği falan yapılabilir ama o parayla git bilardo, masa tenisi langırt falan oyna, hem film süresi kadar da ayrıca sohbet edersiniz. sinemada zaten sohbet edilemez. ayrıca gene git abi arada bir. mevzu hafta bir, iki haftada bir falan gitmek.
"yeni filmleri napcaz?"
sinemaya gitmeyi bırakmak zorunda değilsin ki abi. haftada bir gitme, özel filmler olur beklediğin bişeyler olur falan iki üç ayda bir gidersin gene. ne bileyim cem yılmazın sinemadaki gösterimine gitmiştik mesela, süperdi. kalabalık olunca çook daha eğlenceli olan bazı şeyler var bunu göz ardı edemem. (bak ses ve görüntüden bahsetmiyorum bile, cem yılmaz lan. alın size yeni bir bakış açısı)
"tv aldım eve yine olmadı lan :("
net söylüyorum; tv ile olmaz. o ışıklar kapanacak, perdeler çekilecek, karanlık ortam sağlanacak. yoksa ne filmin içine girebilirsin ne bişey. sonra yine sinemaya gitmek istersin tabi.
ayrıca trajiklambasi şunu dedi; direkt ışığa bakmadığın için projeksiyon kullanmak tv kullanmaktan daha sağlıklı.
"başga da başgaaa başga da başgaaa?"
başga yok. şimdilik bu kadar. gidip o kadar para verip bi de dakikalarca reklam izlemeyin.
ayrıca naparsanız yapın maydanoz olayına dikkat edin. maydanoz önemli. -
friends
muhteşem olduğunu izleyenler zaten bilir de ben başka bir güzelliğini söyleyeceğim.
dizi o kadar uzun ki, ana hatlar dışındaki hiçbir detayı hatırlamıyorsunuz. her seferinde neredeyse ilk defa izliyormuşsunuz gibi oluyor.
diziyi 5'inci kez baştan sona izliyorum;
--- spoiler ---
chandler'la rachel'ın öpüştüğünü hatırlıyor musunuz? öpüşüyorlar.
ross'la phoebe'nin öpüştüğünü, birbirlerini soyduklarını hatırlıyor musunuz? hatta sevişmeye başlıyorlar bilardo masasının üstünde.
joey'le monica'nın sarıldıklarını koklaştıklarını, 10 dk sonra da chandler'la monica'nın sarılıp neredeyse öpüşüyor olduklarını ama chandler'ın istemeyip geri çekildiğini falan hatırlıyor musunuz?
unutmuşsunuzdur.
--- spoiler ---
1. sezondan başlıyorsun izlemeye, 10'a gelene kadar en az 5 ay geçiyor. sonra hemen baştan başlasan bile unuttuğun için neredeyse her şeye tekrar gülüyorsun.
bence dünyada yaşayanlara uzaylılar tarafından gönderilmiş bir antidepresan lan friends. bununla başka bir diziyi kıyaslayan adam ya ağzının kenarıyla izlemiştir bunu ya da 1960'tan önce doğmuş, artık dinazordur. -
kalp kırmadan ağzın kokuyor deme yolları
- günaydın müdürüm. sabah kahvaltıda ne yediniz acaba?
+ melemen yedim. hayırdır?
- oo çok güzelmiş. peki domatesli miydi yoksa boklu muydu melemen?
(bkz: bu olmadı) -
ekşi sözlük ejderha sahiplendirme platformu
bu da bir kenarda durmalı bence. özel bir canlı olduğu için hayvan olarak değerlendiremeyiz.
sonuçta ejderha alınıp satılacak bir yaratık değil, bir canlı. mal değil.
neyse;
bende şu an çatlamaya başlamış olan 2 adet yumurta var. anne iri, baba orta ırk. çift kanatlı kırmızılı mavili yavrular olacağını öngörüyoruz.
uygun şartları şimdiden sağlamaya başlayacak yazar arkadaşlar benimle iletişime geçebilir, şartlar çok ağır değil.
- ilk 3 yıl şatosunun bir odasını ayırabilecek,
- ikinci 3 yıl şatonun ambarında yer verebilecek, (ambar beton duvarlarla kaplanmalı)
- ilk 6 yıldan sonra tahıl ambarının tümünü boşaltarak ejderhaya ayırabilecek,
- gerektiğinde altın külçeler verecek (yoksa dışarıyı yağmalıyor, eşin dostun yüzüne bakamıyorsunuz)
- günde 2 dana verebilecek (dana vermezzsen at mat çoluk çocuk ne bulsa yiyor, komşulara ayıboluyor)
- korkmayacak (biraz korkunç olabiliyorlar)
- sinirli olmayacak (sahibi sinirlenince ejderha da sinirleniyor, gelsin alevler amk)
tabi avantajları da var;
- kesinlikle tüy dökmez.
- evi savunur, alan koruma ejderhasıdır.
- küçük bir düzenekle ısınma ve yemek pişirme gibi doğalgaz masraflarından kurtulabilirsiniz (horlarken bile şeyyapabiliyor)
- kadim canlılar olduklarından 7 ceddiniz görebiliyor, torunlara miras...
fotoğraflı özgeçmişlerinizle başvurabilirsiniz. kesinlikle para veya altın istenmemektir.