inoktane7
profili

  • rahmimle değil kalbimle doğurdum

    yıllardır evimizde bir hayvanımız hep oldu. eşimin köpeğine bi 7 yıl da ben de baktım. kaybından sonra senelerce de üzüldük. sonrasında kedimiz oldu.

    şunu söyleyenin çocuğu olmadığı net. olsaydı kıyaslayamazdı. kimseyi kimsenin yerine koymayın. hele de bir evladın yerine hiç. insan annesini, babasını, eşini ve hatta kendi canını bile evladı kadar sevemez. ille de kavramları karıştırmanın, bir şeyleri zorlamanın alemi yok.
    çok sevebilirsin, hayat arkadaşı insana ama evladının yerine koyamazsın. köpeğin, kedin belli bir zamana kadar seninledir ve ömürleri bir insan kadar uzun değildir. seversin ama vakti gelince ayrılırsın, çok üzülürsün ama hayata devam edersin bir şekilde. zaten bilinçaltın bunu hazırlamıştır sana. insan anne ve babasının da kaybına alışabiliyor çünkü hayat bir şekilde buna hazırlıyor insanı, sıralı ölüm oldukça ama evladının ölümüne insan hazırlanamaz. bu çok büyük bir acıdır.

    evladından sonra bu hayattan veda edecek anneler var, bu hayatta insanın başına gelebilecek en büyük acı.

    bunu genelde bir çocuğu kendi doğurmamış ama evlat edinmiş kadınlar söyler ve doğrudur da, o da bir annedir artık ama gerisi kusura bakmayın şımarıklık.

    sonradan gelen düzenleme:
    cidden anlayamıyorum, karşıt görüşte olabilirsin tamam ama neden görüşünü ille de kadın/erkek cinsel organının ismini ekleyerek kanıtlama derdindesin? böyle küfürlerle tanım yazanı, mesaj atanı engelliyorum artık.

    "ben evlat yüce, çocuk da çocuk" demiyorum ama bir anne için* evladı kendi canından dahi üstündür. bu en bilinen şey. doğada bile böyle. sizin annenizle nasıl ilişkiniz var, ilginç!
    hayatta kendi anneni, babanı, eşini, dostunu, hayvanını çok çok sevebilirsin ama hiçbir canlı evladının önüne geçemez. bunu yaşamadan da kıyasını yapma çünkü bu kıyası olmayacak bir şey.

    niye ille de öyleymiş gibi kabul ettirme derdindesiniz? sev çok sev sana bir şey diyen yok. ben de kedimi çok seviyorum, bağrıma basıyorum. onu ufacık yavruyken buldum sokakta yaralı halde, veterinerler iyileşemez dediği halde özenle baktım, iyileştirdim (burada da anım var #150158825 ) ama bu ille de oğlumun yerine koymamı mı gerektiriyor?
    akıl, fikir diliyorum.

  • sigara içmeyenlerin iç mekanlara hapsedilmesi

    maalesef! en güzel alanlar sigara içenlere ayrılıyor; bize de kıyıda, köşede oturmak kalıyor ki kapalı alanda bile sigara kokularına maruz kalıyorsun çünkü yan tarafta yarı açık-yarı kapalı sigara içenlere ayrılmış yerden kokular buram buram geliyor.
    ama tabi sigara içme özgürlüğü, saygı duyacaksın falan...
    içmeyene saygı yok, özgürlük de yok. buram buram içine çekeceksin dumanı, içmediğin sigaranın kokusu sinecek üstüne, parkta bile pofur pofur maruz kalacaksın, çocuk varmış umurlarında değil! parklar da onlar için her yer onlar için ya da otobüs durağında duraktan uzakta duracaksın; cafelerde kıyıda, köşede oturacaksın maalesef!

    sonradan gelen düzenleme: tabi her zamanki gibi bencillikleri malum "kendinize göre sigara içilmeyen mekana gidin" diye salık veriyor! acaba sigara içilmeyen cafe dışarıda nerede?
    kışın totonuz donmasın diye açık alanda ısıtıcılar harıl harıl çalışıyor nerde donuyor toton yalana bak!

    açık alanda duman altı olmuyormuş muş! yanında sağdan soldan bir sürü kişi içsin bakalım duman altı oluyor mu, olmuyor mu! nefes alamıyorsun.

  • büyükler torun bakmak zorunda mı

    sonradan gelen düzenleme:
    (#145669053) işte benim de anlamadığım bu kafadakiler.

    günümüz çağında kadınlar artık daha fazla iş hayatının içinde normal olarak. şanslı bir kesim bir süre ara verip çocuğuna kendi bakabiliyor ama herkes bu şansa sahip değil. bazıları ekonomik nedenlerden, bazıları uzun yıllar çalıştığı yerden ayrılmak istememesinden vs.. işten ayrılamıyor. tabi ki onların da derdi daha iyi bir gelecek için.

    bu durumda devreye bakıcılar, kreşler giriyor ama onlar da artık çok pahalı ve ayrıca çocuğun sağlıklı bakılması, güvenliği vs.. nedenlerle büyüklerden yardım isteniyor.
    gençliği koşuşturmakla geçmiş, yavaş yavaş sağlık sorunları olmuş, artık daha sakin ve huzurlu bir hayat sürmek isteyen hayatının son çeyreğine gelmiş büyükler bazen mecbur tutuluyor. "sen nasıl anneannesin/babaannesin torununa bakmalısın" baskısı yaşayan çevremde epey insan var.

    bazı sosyal paylaşım sitelerinde de bunun üzerine herkes fikrini belirtiyor ama kimse büyüklere "sen de ne istersin?" diye sormuyor.

    k.validemin en yakın komşusu, arkadaşı en son bu sorundan dolayı oldukça sıkıntı yaşadı.
    oğlu ve gelini çalışıyorlar. gelini evden çalışıyor pandemiden bu yana. odasına sabah giriyor, akşama kadar çıkmıyor. tamamen iş hayatı. doğumdan sonra gelininin annesi şehir dışında yaşıyor ve o da diğer kızının torununa bakıyor. kadın, oğlunun yanına gitti. kendine ayrı bir oda yok. salonda yattı üç yıl boyunca. yemek, ev işi, torun bakmakla geçti üç yılı. tam artık torun nihayet kreşe gidecek "oh" diyeceği vakit çok konforlu gelmiş olacak ki gelini ikinciye hamile kaldı. kadından tabi beklenti içindeler. neyse doğum yapmasına az kaldı ama kadın artık yorgunluktan hasta vaziyette "dayanamayacağım" dedi.

    şu an gelini ve oğlu küsler. aylardır aramıyorlar. niye "hain anne, torununa bakamadı!" birinciye baktı ama ikinciye bakmadı ya sırtlarını döndüler.
    benim düşünceme göre bir çocuğa bakmak zorunda olan annesi ve babasıdır. büyükler elbetteki bakabilir, arada destek olabilir ama bakamayacaklarsa ya da istemiyorlarsa onlara kızmaya, küsmeye hakkımız yok.

    ben şanslı azınlıktaydım, işime ara verdim ve çocuğuma kendim baktım ama bakamayacak olsam da k.valideme yüklenmezdim, gönül koymazdım ya da çocuk dünyaya getirmezdim.
    ebeveynlere sırtını bu kadar dayamak bana doğru gelmiyor. hadi bir tane yaptın da ikinciyi niye yapıyorsun kendin bakamayacaksan?
    günümüzün potansiyel bakıcıları büyükler. ama o insanlar da artık yorgun, eski tahammülleri, enerjileri yok. niye biraz rahat etmeyi istemek suç gibi görülüyor, "oh rahatına düşkün" diyerek küsülüyor, zorunda mı kadın? hakkı yok mu gelmiş o yaşa?
    fakat bunu dile getirdiklerinde bencillikle suçlanıyorlar. hatta biri diyor "torununa bakmazsa, evladından da ona bakmasını istemesin" şimdi bu bencillik değil mi?
    zaten kendi çocuğuna bakmak için işinden ayrılamayacak durumda olan annesine bakmak için işinden ayrılabilir mi?
    bu artık baskıya dönmüş durumda.
    bir arkadaşım annesine gönül koydu. "çocuğumu bakıcılara baktırdı" dedi. ben de "ama onun da bir eşi var ve farklı yakada oturuyorsunuz ve sağlık sorunları da var" dedim. ki o kadın 14 yıl k.validesiyle yaşamış, artık azıcık hayatını yaşamak isteyen biri. suç mu?
    anlıyorum kadınlar için büyüklere baktırmak konforlu ama ben anneannesi tarafından büyütülen biriyim çocuklar için pek de güzel değil.
    iki arada büyüyor çocuk. her yiğidin yoğurt yiyişi farklı neticede.

    sonradan gelen düzenleme: bazı insanların birden fazla çocuğu var ve torun da birden fazla olabiliyor. "ona baktın, buna da bak" beklentisi olabiliyor. bu insan senelerce çocuk bakıyor, "artık bakamayacağım" dese, gönül koyuluyor. bu adil değil bence.

    "sen doğur ben bakarım" deseler dahi sonuçta o çocuğa bakmak zorunda olan anne ve baba. yaşlı insanlar sağlıksal sorun yaşayıp bakamayabilir de. kişi önce kendine güvenerek çocuk dünyaya getirmeli.

  • pitbull'un ısırdığı ninenin bacağının kesilmesi

    arkadaşlar çocuk parkında tasmasız dolaşan pitbull için karakolu aradığımızda aldığımız cevap "bir şey yapmadıysa gelemeyiz" buydu! çocuk parkında hem de!
    daha görüntüsünden "arızayım" sinyalleri verenlerin yanında bir bakıyorsun pitbull. rahatça dolaştırıyor çünkü hiçbir korkusu yok.
    ben köpek seven ve zamanında yıllarca evde de bakmış bir insanım ama maalesef bu bir sorun ve ısrarla çözülmüyor!
    şansa yaşıyoruz. üstüne koşup saldırsa, öldürse öldüğünle kalacaksın hepsi bu.
    ha dışarda aslan, kaplanla dolaşmışsın ha pitbulla.

    neden bir sürü köpek cinsi varken pitbull, neden ısırdığında öldürecek bir hayvanı besler bir insan? bu insanların psikolojileri normal değil. aslan, kaplan da seviyoruz ama bu şehirin içinde dolaşsınlar anlamına gelmiyor.

    ingiltere'de annemin de tanıdığı bir kadının evindeki pitbull kadının bebeğini parçaladı. nedir bu ısrar anlayamıyorum cidden. silah taşımaktan farkı yok.

  • kedi tırmalamasının kuduz olasılığı

    (sonradan gelen düzenleme:
    sanki hayvanı yol ortasında bırakıp gitmişim gibi öfke mesajları atan mı istersin, ısırıldığım için salaklık yaptın diyerek sgk'ya gereksiz yük oldun diyen mi. "ne var canım amma abarttın!" diyen mi... vay arkadaş! tamam siz en doğrusunu biliyorsunuz. herkes aptal bi siz akıllısınız! herkes bi garipleşmiş.

    not: bu arada yakınımızdaki barınak yıllardır kaç kedi-köpeği iyileştirip aldığı yere geri getirdi. bir kedi iki ay kaldı tedavide, tosun gibi döndü. akşam vakti müsait olmadığımız bir zamanda bırakıp gitmedim, ekipleri bekledim. ki o bölgede köpeklerden de korktuğum halde.
    özür dilerim. ancak bu kadarını akıl ettim. )

    daha dün akşam yaşadığım hadise.
    yolda araba çarpmış bir kediyi kaldırıma güvenli bir alana götürdüm. bacağında kırık vardı ve oldukça hırçındı.

    bu bölgedeki barınak ilgilidir. akşam saati olduğundan ve sürekli açık olduklarını bildiğimizden aradık, gelip aldılar ama beklerken bir ara bir köpek koşturdu hayvanın üstüne. ben de koruma amaçlı kediyi alıp köpeği kovmaya çalıştım derken kedi zaten çok hırçın parmağımı ısırdı epey. parmağım kanamaya başladı ama kediyi bırakıp gitsem başına bi şey gelir düşüncesiyle bekledim ekip gelesiye.
    sonra hastaneye gittim.
    önceki senelerde tırmalansamda sorun etmezdim ama parmağım epey kanayıp bir de bu kuduz haberlerini gördükçe korktum.
    dört doz kuduz aşısı olacağım. ilk dozu oldum. dört günde bir şehir hastanesine gidip yaptırmam gerekmiş. tetanoz da oldum ve antibiyotik verildi.

    ben gerekli olup olmadığınısordum başta ama "kedi de olsa hafife almayın, bilemezsiniz, bu riske atılacak bi konu değil çünkü geri dönüşü yok" dediler. ayrıca parmağım kanadığı için kedide bakteriyal bir durum varsa bana geçebilirmiş o yüzden antibiyotik şart dediler.
    durum bu maalesef.

    bu tarz durumlarda iyice sabunla o kısmı sabunlayıp yıkamak gerekmiş. kolonya kullanılmadan. bir yazar arkadaş belirtmişti. kan yoksa sorun yok ama varsa bu önlemi almak iyi olur. sağlık ekipleri ama mutlaka kuduz aşısı ve tetanoz diyorlar çünkü riskli görülüyor.

    sonradan gelen düzenleme: "milyonda sıfır" yazacak kadar nasıl emin olabiliyorsunuz? o zaman sağlık kurumları bilmiyorlar. gidin onlara da söyleyin de boşuna uğraşmasınlar!
    size yıllarca bi şey olmadı diye başkasına olmayacağının garantisi var mı? sadece kuduzla da bitmiyor tetanoz da bir risk. ve yine yara varsa kediden bulaşabilecek enfeksiyon da. bilinçsizce davranınca çok daha fazla sevmiş olmuyorsunuz.

  • kasım ortasında hala kombi yakmayan kutup tilkisi

    üşümüyorum, evin derecesi 21. bu sıcaklıkta kombi neden açayım? herkesin evinin sıcaklığı, soğukluğu aynı değil.
    bana kalsa daha da geç açarım çünkü kolay üşümem, çok sıcak ortam sevmem. havalar biraz daha soğuduğunda açılacak ama mecbur evdekiler için.

  • emeklilikten sonra yapılacak küçük şımarıklıklar

    bunu avrupa'da emekli olup türkiye'ye yerleşenler cevaplasın. bu ülkede emeklinin -anadan, babadan bir şey kalmadıysa, üstüne koymadıysa, zamanında birikim yapamamışsa- şımarmak gibi bir lüksü yok maalesef.