songan5
profili

  • taylor swift

    müzik zevkimdeki kara deliğin tam ortası olduğuna inandığım sanatçı. bu açıdan da herhalde dünyanın en küçük ve zevksiz azınlıklarından birine ait olmalıyım zira bir sürü videosu milyar dinlenmiş biri. demek sorun bende, kadın süper şarkılar yapıyor ama ben zevksizim!

    yine de çözemiyorum;taylor swift'i dua lipa'dan daha iyi yapan şey ne mesela, hala anlamadım, hala bulamadım. ikisinin de en popüler şarkılarını dinliyorum, bir levitating gibisini, bir don't start now gibisini, bir hallucinate gibisini taylor swift repertuarında bulamıyorum?

    elbette zevkler ve renkler tartışılmaz; ama bir yere kadar tartışılmaz. örneğin; smooth criminal kötü şarkı diyemezsin, porsche 911 çirkin bir araba da diyemezsin, monica bellucci çirkin kadın diyemezsin*. bunların bu kadar ünlü olmasının sebebi, genel zevklere hitap ediyor olması. bunlar kendi çaplarında sanat eseri.

    buradan yola çıkarak milyar dinlenmeleri olan taylor swift şarkılarını da beğenmem lazım ama olmuyor. popüler kültür zevkim, taylor swift'te inanılmaz derecede tıkanıyor, the weeknd'i, lady gaga'yı, dua lipa'yı, katy perry'i, geçmişte de kylie minogue, britney spears, madonna'yı algılayan zevkim, taylor swift'i algılamıyor.

  • napoleon

    boomer yönetmenlerin hala tarihi istedikleri gibi değiştirdiklerini gösteren bir garip film. wikipedia'nın, her şeyi en ince detayına kadar anlatan youtube kanallarının olmadığı 90'lar ve 2000'ler de yaşasak bir noktaya kadar yiyeceğiz de 2023 yılında hangi cesaretle tarihi bu şekilde değiştirebiliyor bu yönetmenler, anlayamıyorum.

    filmdeki bütün tarihi saptırmaları geçtim, napoleon'un hayatında büyük önem arz eden insanlar yok; kardeşleri yok, o kardeşlerden biri ispanya, biri hollanda, biri de italya kralı, generalleri yok, o generaller kız kardeşleriyle evli ve savaşta bağlılıkları ve cesaretleriyle napoleon'a savaş kazandıran (bazen kaybettiren) adamlar. kim var? belki de en nefret ettiği talleyrand var.

    tamam 2.5 saatte bütün avrupa'nın kaderini etkileyen bir kariyeri sığdıramazsın, ama sığmayacağı için de tek film olarak çekme o zaman? "nasıl olsa sığmaz" diye gidip kıta avrupasının en önemli anlaşmalarının yapıldığı yerleri atlayamazsın. kaldı ki josephine'le koltuk muhabbetlerine zaman var ama bir peninsular war, war of the fourth coalition'a zaman yok? bir de azıcık gemi sahnelerinin çoğunda h.m.s victory modelini kullanmışlar ama battle of trafalgar yok?

    --- spoiler ---
    bütün italya seferini atlamışlar mesela. kardeşim adamın kariyerinin esas başladığı yer orası; tuğgeneral olmasına rağmen parasızlıktan bilardo salonunun arkasında kiraladığı odada (zaten o dönem ortam sirk gibi, devrimci meclis herkesi general yapıyor) ortada hiç bir görev ya da emir yok iken, sırf antik roma merakından italya'nın dağ, tepe, ova her yerini inceleyip haritalamış, güney ordusunun başına geçtiğinde o kadar hazır ki, geçilmez denilen alp dağlarında unutulmuş geçitleri kullanıp hızıyla düşmanı şaşırtıyor. papa'yı anlaşmaya zorlaması bile film konusu: "italya'ya 20 bin (perperişan) askerle girdim ancak dağların arkasında bekleyen iyi tahkimli 40 bin askerim daha var" diyerek korkutuyor ama dağların arkasında asker falan yok, blöf yapıyor ve o anlaşmaya imzayı attırıyor.

    bir de mısır seferi sırasında piramitlere ateş ederken göstermişler, ayıptır ulan, napoleon'un mısır seferi, antik mısır'ın anlaşılmasını, hiyerogliflerin çözülmesini sağlayan seferdir, napoleon bilim adamlarını bizzat kendi gemisinde birer aristokrat gibi ağırlayarak çıkmıştır o sefere. ayrıca josephine aldatıyor diye dönmüşlüğü falan yok, amiral horatio nelson fransız donanmasını yenilgiye uğratarak fransız ordusunun bütün tahkim hatlarını kesiyor, napoleon'un dönme kararı bu yüzden, zaten mısır'a giderken yanında paris'in çok ünlü opera sanatçısı olan metresini de getiriyor, josephine'e mektup atmaya devam ediyor ancak yana yakıla aşık olduğu italya seferi dönemlerinden çok farklı artık işler.

    hırsım geçmedi bak, ekleyeyim dedim: austerlitz savaşı neredeyse tamamen fantezi olmuş. savaş karlı bir ortamda gösterilmiş. kimse tüfekle ateş etmiyor. herkes amaçsızca süngü hücumuna kalkıyor. sonrasında bütün avusturya ordusu donmuş gölün üstünde kalmış gibi gösteriliyor.

    gerçeğinin bununla alakası yok, bir kere ortamda kar yok, yaklaşık 12 kilometreye yayılan bir alanda oluyor, beyoğlu'ndan zeytinburnu'na kadar bir alan gibi düşünün.napoleon'un savaştaki stratejisi, pratzen tepelerine konuşlanmış koalisyon kuvvetlerini bilerek zayıf bıraktığı (ve davout'un geleceği zamanı doğru hesaplayıp güçlendireceği) sağ kanadına doğru çekmek, bu sırada ana kuvvetleriyle pratzen tepelerine saldırıp, merkezi ele geçirmek. netekim savaş napoleon'un tam da hesapladığı şekilde gerçekleşir; davout zamanına gelerek zayıf sağ kanadı tahkim eder, napoleon ana kuvvetleriyle merkezde pratzen tepelerini ele geçirir ve sonrasında sağ kanadı çembere alır. işte bu sağ kanadın bir kısmı güneye doğru geri çekilirken, donmuş gölün ortasından geçmeyi dener, bu sırada top atışlarıyla kırılan buzun içinde 200 kişi kadar ölür. yani öyle bütün ordu falan kalmaz. austerlitz'in sonrasında olanlar daha da önemlidir ama şimdi üşendim yazmaya...

    --- spoiler ---

    kısacası yine napoleon sinema perdesine sığmamış, otobiyografi izlemeye geliyoruz, yönetmenin kafasında canlandırdığı, gerçeğiyle hiç ilgisi olmayan garip bir karakter izliyoruz. otur sıfır!

  • emrah safa gürkan

    yazının ne zaman bulunduğunun çok ciddi bir tartışma konusu olduğunu bilmesinden dolayı önce "alfabe mi?" diye sorup sonra bilmiyorum demiş ama tabi buradaki sayın a*** k**** her bokologlarına göre tarihçi falan değil, çünkü ekşi sözlük yazarlarına göre bilim dalı diye bir şey yoktur, tarihçi dediğin antropoloji de bilecektir, morfoloji de bilecektir, paleografi de bilecektir.

    edit: sırf biraz bilgilenin diye yazıyorum bakın, yazının geç dönem paleolitik çağda mağaralardaki resimlerin etrafına çizilmiş nokta ve çizgilerle bulunduğunu savunan arkeologlar vardır, bunun proto-yazma olduğunu ve gerçek yazının öncüllü olduğunu iddia eden vardır. bu konu ağır olarak sübjektif olarak kalmıştır zira mısır hiyeroglifleri gibi bir "sorun" vardır...

    edit2: celal şengör'e gidip bir whatsapp'ı sorun, instagram'ı sorun, chatgpt'yi sorun, bakın bakalım bilgisi var mı? karanlık odada, karşınızda celal şengör olduğunu bilmeden bu soruları sorarsanız, "ulan ne kadar cahil adammış" diyeceğiniz adam olur celal şengör.

  • kibar insanların kullandığı küfürler

    abimle arabadayız, o kullanıyor, tek yön yolda ilerlerken tam sola dönecekken taksi çıktı karşımıza, zor fren yaptık. abim kornaya basınca da öküz tabii ki "ne basıyön gornaya amuğagoyün" diye bağırdı, abim pencereyi indirmeye başladı, ben sunturlu bir küfür beklerken kendisi lord çocuğu olduğu için "küfür etmesenize beyefendi, başka istanbul yok" deyiverdi...

    bu kadar insan yerine konulunca taksici de mala bağladı tabi, resmen jeton yuttu, öküz gibi bize bakıyor, baktım açılacak gibi değil, kapıyı açıp kafayı yukarı çıkartıp "senin köyünün tahtasını si...or...ço..." diye bağırarak taksiciyi fabrika ayarlarına geri döndürdüm.

  • gedson fernandes

    başlık altı gerizekalılığın anıtı haline gelmiş futbolcu. yok kuşlar, yok small club, yok himmet, yok memiktaş...

    ne güldürebiliyorsunuz, ne kızdırabiliyorsunuz, ne bilgilendiriyorsunuz. elinize ne geçiyor anlamıyorum gerçekten.

    8 sayfa yazı var başlık altında, sadece 2 tane ciddi analiz yazısı var, yazarlarına teşekkür ederek buraya bırakıyorum ki, benim gibi aranmayın:

    (#127051241)
    (#127051449)