sodfather1
profili

  • çantamda 3000 kişilik şerefsizler listesi var

    mhp'nin bugünkü zırvası*. insanları şerefsizlikle itham edenlerin tarihine bir bakalım:

    ziya gökalp'in (biraz da yusuf akçura) kurduğu türkçülük diye bir akım var bildiğiniz üzere. fransız devriminin ve emile durkheim'ın fikirlerinden esinlenilmiştir. gökalp'in fikirleri atatürk milliyetçiliğini de etkilemiştir. ancak atatürk'ün savunduğu türkiye milliyetçiliği gökalp için ilk adımdır. daha sonra oğuzculuk (azeriler ve türkmenleri de katarak), ondan da sonra turancılık (diğer türk dillerini konuşanları da katarak) hedeflenir. atatürk genel olarak bunlardan uzak durmuştur ancak turancılık fikri elbette ölmemiştir. nihal atsız bu fikirlere naziler ve italyan faşistlerinden aldığı fikirleri de ekleyip kendi milliyetçiliğini üretmiştir. kendisi alparslan türkeş'in fikir babası, akıl hocasıdır. nazilerden ve faşistlerden fikirler devşirmek çok anormal değildi o zamanlar. ismet inönü de bunu yapmıştır mesela.

    1940'lara gelindiğinde sovyet komünizmi bu turancılık ülküsünün önündeki en önemli engeldi. böylece antikomünizm ülkücülük fikir repertuarına girmiş oldu. bu durum amerika'nın da işine geldi. 1945'te "faşist ve ırkçı faaliyetlerde bulunmak" suçuyla tutuklanan türkeş iki yıl sonra -aslını bilemiyoruz ama muhtemelen amerika'nın araya girmesiyle- beraat etmiştir. nitekim ertesi yıl da on beş diğer subayla beraber (daniş karabelen, turgut sunalp, suphi karaman, fikret ateşdağlı vs.) amerika'ya gönderilip "özel harp" eğitimi almıştır.

    burada önemli nokta şudur: ikinci dünya savaşından sonra amerika birleşik devletleri de sovyet tehdidine karşı olası bir işgalden sonra geride kalıp milis direnişi başlatacak insanlar yetiştirme projesine başladı. bu proje genellikle gladio adıyla anılsa da bu muhtemelen sadece italyan ayağının adı. bizde de kontrgerilla adıyla bilinir. bizdeki başlangıcı muhtemelen 1952'de ordu bünyesinde kurulan seferberlik tetkik kurulu'dur. hücre örgütlenmesi şeklinde el altından büyümüştür. bu grubun komutanı yine amerika'ya özel harp eğitimi almaya giden daniş karabelen'dir. daha sonra özel harp dairesi hâline gelmiştir. amerika'dan para ve mühimmat desteği almıştır.

    1960 darbesindeki rolleri tartışmalı olsa da ve türkeş bir süre sonra milli birlik komitesi'nden ihraç edilse de darbeden sonraki ortamda kendisine hareket alanı bulmuş ve daha sonra milliyetçi hareket partisi'ne dönüşecek olan cumhuriyetçi köylü millet partisi kurulmuştur. 1960'ta yine türkeş tarafından kurulan komünizm ile mücadele dernekleri bugünkü ülkü ocakları'nın atasıdır.

    kısacası mhp başından beri türkçülük değil antikomünizm üzerine inşa edilmiş ve amerika tarafından desteklenmiş bir oluşumdur. kontrgerilla'nın siyasi kanadıdır. kontrgerilla 1971 muhtırasında aktif rol oynamış, ziverbey köşkü'nde solcu aydınları (uğur mumcu, ilhan selçuk, murat belge, yılmaz güney) işkenceden geçirmiştir. bunlardan bir şekilde haberdar olan bülent ecevit konuyu ilk kez kamuoyunun gündemine getirmiş, yirmi gün sonra düzenlenen bir suikasttan canını zor kurtarmıştır.

    bu noktada artık mit'le de işbirliğinin başlamış olduğunu görüyoruz. yetmişler boyunca solcular ve sağcılar arasındaki çatışmalarda mhp ve kontrgerilla, mit'in de desteğiyle sağcıları desteklemiştir. bu dönemlerde yaşanan solcu aydın suikastları (örneğin abdi ipekçi), taksim katliamı, bahçelievler katliamı ve maraş katliamı bu mit-kontrgerilla-mhp üçgenine bağlı kişiler tarafından gerçekleştirilmiştir. abdi ipekçi'yi vuran mehmet ali ağca yakalanmasına rağmen yine bu organizasyon tarafından hapisten kaçırılmıştır. ne gariptir ki bu dönemde aktif olan solcu gerillalar (örneğin deniz gezmiş) filistin'de ve suriye'de filistin kurtuluş örgütü çatısı altında eğitim görürken sağcı gerillalar eğitimlerini cia desteğiyle israil'de almışlardır.

    1980 darbesi sonrası kurulan cunta ilk başta bu sağcı gruplara da işkence etmiş, kimilerini idam etmiştir. ancak daha sonra yeni yükselen pkk'ye karşı devlet tarafından kullanılması uygun görülmüştür. ziverbey köşkü işkencecilerinden veli küçük başkanlığında jitem kurulmuş, pkk'yle savaşta kullanılmıştır. savaş dediysem, bu savaşın da türklükle kürtlükle ilgisi sınırlıdır. jitem ekseriyetle itirafçı pkk'lileri kullanmıştır. asıl savaş türkiye üzerinden avrupa'ya giden eroinden kimin pay alacağı üzerinedir. bu noktada bu üçlüden yetişen isimler artık avrupa'da da mafyalaşmaya başlamış, "hizmet"lerinden ötürü abdullah çatlı gibi kişiler korunmuş kollanmışlardır.

    seksenlerin sonunda yasağı kalkan türkeş siyasete geri dönmüştür. ancak meclise girebilmek için necmettin erbakan ve aykut edibali ile, muhtemelen fethullah gülen'in aracılığıyla yaptığı seçim ittifakı ve darbe sırasında takındığı destek verir yaklaşım muhsin yazıcıoğlu önderliğinde bir grubun ayrılıp büyük birlik partisi'ni kurmasıyla sonuçlanmıştır.

    doksanlarda sovyet tehlikesinin ortadan kalkmasından sonra grup iyice kontrolden çıkıp tamamen mafyalaşmıştır. susurluk skandalı bunun en net göstergesidir.

    türkeş'in 1997'de ölümünden sonra iki trilyonluk bir zimmete geçirme ve miras tartışması çıkmış, mirasçıları birbirine girmiş, konuyla ilgili açılan davalar zaman aşımından düşmüştür. dönemin mhp üyeleri partinin bir mal varlığı olmadığını, bütün paranın türkeş'te toplandığını belirtmişlerdir.

    işte mhp'nin "şerefli" tarihi budur. türkçülük adı altında amerika tarafından kurulmuş, israil'de eğitilmiş, türk aydınlarını öldürmüş, işkence etmiş bir yapının siyasi şubesidir. mhp'nin kontrgerillayla ilişkisi hdp'nin pkk'yle ilişkilerinden daha doğrudan ve daha derindir. sovyet tehlikesinin ortadan kalkmasından beridir tek varlık sebepleri pkk'dir. mhp pkk'nin düşman ikizidir. onsuz var olamaz.

    türkiye-pkk çatışmalarında devletin resmi rakamlarına göre 7000 civarı asker, polis ve korucu, 30000 civarı da pkk'li gerilla ölmüştür. yani yaklaşık her 4 pkk'liye 1 "şehit" düşer (şehit kelimesini tırnak içine aldım çünkü müslüman değilim, şehitlik müessesesine inanmıyorum). tekrar savaş isteyenlerin anlaması gereken budur. "şehit binbaşıya karşılık bin leş istiyoruz" diyenler aslında 250 şehit de istediklerinin farkına varmalıdır.

    geleceğimiz için barıştan başka yol, barış için de müzakereden başka yol yoktur. bu yüzden bir sonraki seçimlerde de viskimden bir yudum daha alıp savaş değil barış isteyene vereceğim oyumu.