master of life2
profili

  • 31 mart 2019 akp'nin %35'in altına düşmesi

    türkiye’de 55 yaş üstü nüfus yaklaşık olarak 14 milyon civarı.

    55 yaş üstünün çoğu kıraathanelerde zaman öldürüp cami çıkışlarında ve kıraathanelerde dönen muhabbetlerle sosyo-kültürel dağarcığını geliştirebiliyor; yani sıfır bilgi üstüne sıfır bilgi koyuyor. bu popülasyona dahil kadın nüfusunun çoğu ev hanımı. bu da ayrı bir sosyo-kültürel sınırlama.

    o yüzden, siz siz olun 35% gibi hayallere kapılmayın. ne yazık ki bu ülkenin 14 milyonu hala 1980’lerde yaşıyor, hatta ülkeyi ve dünyayı mahallesindeki sokaktan ibaret sanıyor.

  • 140journos yabancıların gözünden türkiye videosu

    "ülkeden gidecekler, videoyu izlesin de öyle gitsin"cilerin toplaştığı başlık olmuş.

    işim gereği sürekli yurtdışına seyahat eden biri olarak size çok genel analizlerle bazı şeyleri açıklamaya çalışacağım:

    öncelikle video gayet güzel ve oldukça da gerçeği yansıtıyor. fakat neden gerçeği yansıtıyor ya da gerçek dediğimiz şey bu konuda tam olarak nedir ona bakmak lazım.

    - insan denen varlık, hep farklıyı arzular. farklılık hep çekici gelir. farklılık heyecan yaratır. farklılık anlaşılmaz olduğu için tam olarak kavranamaz. avrupa'nın iyi ülkelerine gezmeye giden yurttaşlarımız nasıl "adamların memleketine bak" diyorlarsa, bizim ülkemize gelen yabancılar da "ne kadar güzel ve değişik bir memleket" diyorlar. bu durum işte tamamiyle farklılığın insan üzerinde yarattığı etkiden kaynaklanıyor.

    - diğer bir konu, avrupalılar'ın yüzyıllardır "oryantalist" kafa yapısında olması. sizin nefret ederek geçtiğiniz bir kenar mahalleye, yabancı bir arkadaşınızı götürseniz oldukça hoşuna gidebilir. bu coğrafyadaki insanların giyinişi, tavırları avrupalı'nın ilgisini çekiyor. alt benliklerinde biriken oryantalist kafa, kendileri gibi giyinmeyen, medeni yapının biraz dışına çıkmış toplumlara aşağılama ile sevecenlik arasında tuhaf bir ilgi duymalarına neden oluyor.

    - en önemli konulardan biri de turist ya da çalışmak için gittiğiniz başka bir ülkenin hiç bir zaman iç sorunlarına dahil olmuyor/olamıyorsunuz. bu aslında psikolojik olarak oldukça hoş bir durum. demek istediğim şey; türkiye'de çalışıp etilerde yaşayan bir ingiliz'in ülkedeki taciz, tecavüz ya da berbat siyasetten pek haberi olmuyor, olsa bile kendisini pek etkilemiyor. hadi diyelim bu ingiliz cidden olan bitene merak duyuyor; kendisi bu topraklarda doğmadığı için olan kötü durumu hiç bir zaman tam olarak içselleştiremiyor çünkü başına gelecek kötü bir durumda asıl ait olduğu yere dönebilir.

    - yukarıda bahsettiğim durumun aynısı, iyi koşullarda yaşamak için avrupa'ya gitmiş bir türk çalışan ya da rahatça gezen bir türk turist için de geçerli. italya'da çalışan bir türk, italya'nın güneyinde gerçekleşen bir tren kazasını asla kendi memleketindeki gibi içselleştiremiyor. ya da isviçre'de iyi şartlarda yaşan bir türk çalışan, isviçre parlamentosunun isviçreli ihracat firmaları için yayınladığı tebligattan rahatsız olmuyor. uzun lafın kısası, yabancı bir ülkede ortalama ya da iyi şartlarda yaşayan biri için "arafta yaşamak" olarak tanımlıyorum. ister istemez ülkenin olumlu yanlarını yaşıyorsunuz çünkü gündem ya da olan biten sizi doğrudan ya da içsel olarak etkilemiyor.

    gel gelelim, işin diğer boyutuna. bu boyut "yurtdışına giden gitsin ama turistler bile bizi kıskanıyor"culara gelsin:

    - kültürel farklılıklar farklı ülkelerden insanları ne kadar cezbetse de, ülkedeki yaşam kalitesi, eğitim seviyesi, şehirleşmenin kalitesi ve ekonomik-siyasi denge direk olarak o ülkede yaşayan insanı etkiliyor. yukarıda saydığım hiç bir durum türkiye'de iyi değil. tam tersine, avrupa'nın lokomotifi durumundaki bir çok batı ülkesinde bizden fersah fersah iyi.

    - türkiye'deki durumu yurtdışından gelip, salaş bir mekanda çay içip oryantalizmin doruklarında orgazm olan ya da beyaz yaka, laik türk arkadaşları ile içki içen bir yabancının idrak etmesi mümkün değil. bizim uğraştığımız sorunlar son yıllarda çağ dışı ve bu çağ dışı gerilemeyi hiç bir avrupalıya anlatmanız mümkün değil. anlattığınızın 20%'sini anlayıp hissedebiliyorsa karşınızdaki, direk türk vatandaşlığına başvurmasını söyleyin. o derece iddialıyım.

    - bu ülkeden daha iyi şartlarda yaşamak için giden beyaz yaka, ülkenin özellikle son 2-3 yılını düşünürsek, bir batı ülkesinde kat be kat mutlu olacaktır. kültürlerin farklı olması, insanın adapte olmayacağı anlamına gelmez. iyi eğitimli, açık görüşlü biri, medeniyetin olduğu her yere adapte olup insan gibi yaşayabilir. ha derseniz ki, arkadaş bulmak zor, insanlar sıcak değil, konuşacak insan yok: e bu saydıklarınızın da çözümünü bulmak bir zahmet size ait. sonuçta başka bir ülkeye yerleşiyorsunuz ve bunun kolay olduğunu kimse iddia edemez.

    toparlamak gerekirse, turistlerin ülkemiz hakkında yaptığı olumlu yorumlar hem gerçeği yansıtıyor hem de yansıtmıyor. daha doğrusu, olumlu yorumlar, ülkemizi en azından 16 yıldır gelinen durumda cennet vatan yapmıyor. bir ülkenin ana sıkıntısını her zaman o ülkede doğup büyüyen vatandaşlar içselleştirebilir ve hisseder.

    önemli not: yukarıda bahsettiğim durumlara fakir ülkelerden başka ülkelere gidip kötü şartlarda yaşayanlar, avrupa sağının güçlenmesiyle ırkçı muamele göre eğitimsiz göçmenler ya da suriyeliler dahil değildir.