3093
profili

  • ikinci el otomobil piyasası

    konuya özet geçmekte fayda var, başlığa yazan arkadaşların çoğu ne döndüğünün farkında, ben bu girdiyi dışarıdan okuyanlar yazıyorum;

    türkiye'de şuan tam 25 milyon araç var. bunun %53,9'u otomobil. kabaca binek otomobil sayısı 13.475.000 civarlarında.

    her yıl ortalama 1 milyon araç trafik tescil işlemleri yapılarak piyasaya giriyor. ülkedeki araç sayısı son 10 yılda 3 kat arttı. rakamlar esasında ülke ve aile nüfus sayıları baz alındığında gayet yeterli ve piyasanın akışı için makul görünüyor.

    ankara'da 3,4 kişiye bir araç, hakkari'de ise 126 kişiye bir araç düşüyor.

    gaziantep nurdağı, nüfusu 40.000 falan. depremden önce bu ilçemizde tam 600 galerici faaliyet gösteriyordu.

    şimdi gelelim konunun asıl kısmına. ülkede araç sayısı son 10 yılda üç kat arttı dedik. yine aynı ülkede galerici ve ayaküstü al-satçı sayısı 10 kat arttı. öğretmen, polis, asker, garson, öğrenci, çiftçi, turizmci, kasiyer vb ne ararsan şuanda araç alıp satma peşinde.

    piyasada önceden dolaşımda alınabilir %20 araç varsa, şuanda %1-2 bandında seyrediyor. enflasyonist ortamda insanlar paralarını ticari emtialara bağladığı için talep bir hayli yüksek. hal böyle olunca dolaşımdaki araç sayısına erişmek kısıtlıysa böyle bir durum meydana geliyor.

    şöyle örnek verelim (rakamlar temsilidir);

    2012 yılı

    piyasadaki araç sayısı: 1.000

    dolaşımda olan araç sayısı: 250

    piyasadaki münferit alıcı: 200

    piyasadaki galerici / satıcı: 75

    bir galerinin sahip olduğu ortalama araç: 4

    *2012 yılında 1.000 aracın 250'si ticari dolaşımda (al-sat). 100 münferit alıcı bu araçlar ile direkt buluşuyor. kalan 150 araç ise 75 galericinin elinden 150 ilave münferit alıcıya sunuluyor. piyasa bir şekilde tıkırında işliyor.

    2022 yılı

    piyasadaki araç sayısı: 3.000

    dolaşımda olan araç sayısı: 1.000

    piyasadaki münferit alıcı: 1.200

    piyasadaki galerici / satıcı: 400

    bir galerinin sahip olduğu ortalama araç: 5-6

    dolaşım nasıl artmış değil mi ? evet ülkemizde çok fazla araç var, herkese yeterli, ama gelin biz derine inelim. 3.000 aracın 1.000'i dolaşımda, ki dolaşım oranı ayrıca arttı. 1.000 satılabilir araç olan yerde 1.200 münferit şahıs araç almak istiyor, arz-talep dengesi bunu bir nebze kaldırır. ama hopp, öyle olmaz, elinde ortalama 5-6 araç hacmine sahip 400 galericimiz var. alacaklar ki kar koyup satacaklar. 400 galericimiz %50 aktiflik oranıyla 1.200 araç dolaşım hacmi yarattı.

    şimdi piyasada 1.000 araç dolaşımda ancak münferit alıcı 1.200 ve galerilerle +1.200 birlikte tam 2.400 adet talep var.

    2012'de talep oranı %25
    2022'de talep oranı %240

    talebin bol olduğu yerde piyasanın fiyatı her hafta %3-4 artarsa, bu ülkede ne alıcı azalır, ne galerici azalır. kolay ekmek insanları böyle iştahlandırır.

    enflasyon insanları alıma yönlendirir, para akışını artırır. ne zaman enflasyon iner, dolar kuru sağlıklı akışına kavuşur, alım satım meslek gereksinimleri istenir, araç sayısı artırılır ve ötv'lere müdahale edilir, işte o zaman ikinci el balonu patlar.

    yoksa bizi daha çok sikmeye devam ederler.

  • büyükbabası marmaris'te kaybolan yazar

    konuyu bilmiyorum ama yaşlı inadı diye birşey var, bu gerçek. konudan bağımsız başımdan geçen kısa bir olayı arz edeyim;

    yaklaşık 9 yıl önce bir sabah, sevdiğim, benden yaşça büyük bir arkadaşımla sabah 06:00 civarı tavuk göğüsü yemlerimizi hazırlayıp antalya belek'te yer alan halk plajına gittik. yarım saat at çek derken kumda yatan, 80'li yaşlarda bir amca gördük. bu amca üstünü çıkarıp denize yaklaşıyor, sonra korkup geri kaçıyordu. bunu üç beş kere tekrarladı...

    en son kendisine kimdir nedir diye yaklaşmak için poğaçamızdan birtane ikram ettik. laf lafı açtı. evlatlarına yük olmaktan bıktığını, denizliden ilk otobüse atlayıp serik'e geldiğini, iş için otellere gittiğini ama kapıdan çevrildiğini söyledi. yanında ufak bir el bavulu, birde beyaz kıyafet torbası vardı.

    en sonunda umduğunu bulamayıp hüsrana gelen amca, denize belki ölürüm diye girmeye çalıştığını söyledi. ona da cesaret edemedi, iyi ki de oradaymışız. hayatında ilk defa deniz görmüş, denizli acıpayamın bir köyünde doğup büyümüş.

    amcanın yanında ne bir telefon, ne bir kimlik ne de cüzdan vardı. yanımdaki arkadaşım ve ben muhabbetle oyalamaya çalıştık, o arada iki üç güzel balık geldi. sabah 08:00'a yaklaşıyordu.

    arkadaşla amcayı bilerek ileride yer alan büfeye gönderdim. amacım çantasını karıştırıp birşeyler bulmaktı. maalesef ara tara derken hiçbirşey çıkmadı. tam umudu kestim derken valizin üstüne bir etiket gördüm. telefon numarası yazıyordu. hemen aradım ve telefonu bir kadın açtı;

    kadın: buyrun kimsiniz ?

    ben: merhaba, numaranızı çantadaki etiketten aldım, x beyi tanır mısınız ?

    kadın: (ağlayarak) evet, babam. iki gündür arıyoruz, polise bile ihbar ettik. lütfen idare edin, neredesiniz ?

    ben: adresi veriyorum ..... siz gelene kadar oyalarız..

    kadın: 3 saate oradayız lütfen biryere gitmeyin..

    o üç saat içinde kadın bizi belki 10 kere aradı ama amcaya çaktırmadık. yanımızdan gitmesin diye de; "amca, öğlene kadar bekle balıkları ızgaraya atalım, hep beraber yeriz" dedim. amca da baya acıkmış olacak ki bizi bekledi.

    yaklaşık 3 saat geçtikten sonra bir telefon daha geldi kadın belek halk plajına geldiklerini onları belirttikleri noktadan alıp alamayacağımızı sordu. arkadaşımı amcanın yanında bırakarak onları aldım ve beni gördüklerinde koşarak yanıma geldiler ve amcanın yanına gittik. adam evlatlarını gördüğünde gözyaşlarını tutamadı kızı ve damadı ise sanki yıllardır görmemiş gibi sarıldı.

    bilmiyorum o an orada olmasak bu olay nasıl devam ederdi intihar mı ederdi yoksa eve mi geri dönerdi ancak bu işin bir inat olduğu belliydi. hem ailesini istemiyor hem onlara her şeyden çok ihtiyaç duyuyordu.

    ha bu arada dokuz yıl geçti amcaya ne oldu diye soranlar olabilir. her bayram seyran amcayı bir kez ararız ve bizi her seferinde denizliye davet eder. ancak son iki yıldır haber alamıyoruz. kendisi büyük ihtimalle vefat etti.

  • 1999'dan beri yazmayan yazar

    az önce golf hakkında girdiğim golf başlığında ilk entry'i giren (#9545) , golf hakkında ''zengin züppe sporu '' diyen yazar kendisi, dikkatimi çeken golf hakkında yorumu hiç değil bilakis 1999 yılında 63 entry girip sırra kadem basması, birdaha sözlüğe uğramaması.

    yazarın nicki: @sativa

    o değilde 1999'da 63 entry girmiş, acaba kendisine ne oldu, okul yolunda giderken araç mı çarptı, askerde şehit mi oldu, cinayete mi kurban gitti veya şu an ailesi ve çocukları ile akşam televizyon başına oturup ''egonomi çooohhh eyi yaaa'' falan diyip internetten doblo mu bakıyor, işid militanı mı oldu, siyasete mi atıldı profesörmü oldu, veya 2000 yılını göremeden intihar mı etti, kafada binbir türlü senaryo canlanıyor ama adam en son entry'i 18 yıl önce girmiş olaya bakar mısınız, çok ilginç, insan biraz merak eder.

    edit: çoğu yazar son entry'nin 12 ağustos 1999'da girilmesine mütevellit yazarın 17 ağustos 1999 depreminde hayatını kaybettiği konusunda hemfikir, aksi olabilir.

    edit2: bazı yazarlar bu yazarın @stiva nicki ile devam ettiğini söylüyor fakat tamamen isim benzerliği olabilir diye düşünüyorum, kendisini yeşillendirdim dönüş yapınca editleyeceğim.

    edit3: @stiva nickli yazar gerçek @sativa ile ilişiğinin olmadığını ve tanımadığını söyledi.

    edit4: (#73019357) gözümüz aydın sevgili suserlar, yazar bulundu, 18 yıl aradan sonra tekrardan gelip bu başlığa vefa entrysi girecek, bu zafer hepimizin, yazarın yeğeni @tekneye martilar konardi ‘ya ilgi alakasından ayrıca teşekkürler.