bir virolog olarak hoşunuza gitmeyecek bir bilgi vereyim, sokakta kuduz taşıyan bir hayvan varsa aşıya o kadar da güvenemezsiniz.
bakın kuduz size bulaştıysa canınızı kurtaracak tek şey aşıdır ama onunda bazı sınırları vardır. buradaki en önemli konu kuduzun kuluçka süresidir. kuduzun kuluçka süresi ise virüsün ısırılma noktasından sinir hücreleri üzerinde ilerleyerek merkezi sinir sistemine ulaşması için geçen süredir. bu sürecin sonunda virüs merkezi sinir sistemine ulaşır ve semptomlar başlar. bu semptomlar başladıktan sonra geri dönüş yok.
bu süreç genel olarak bir kaç hafta ile bir kaç ay arası olarak geçer ki 8-9 yıl gibi süreler literatürde var. ancak pek bahsedilmeyen konu olur da boyundan ısırılırsanız ne olur sorusudur. evet sıkı durun, bu durumda kuluçka süresi tam üç güne kadar inebiliyor. aşı ise bağışıklık yanıtı başlatabilmek için iki, üç hafta gibi bir süreye ihtiyaç duyuyor. yani bu durumda aşı olsanız bile kuduzu durduramıyorsunuz.
burada demek istediğim şey, işte insanlar ısırılırsa en kötü aşı olurlar virüs kapmış olsalar bile aşı onları korur diyemezsiniz. buradaki tek çözüm sokakta kuduz taşıyacak hayvanların olmamasıdır.
hasanrize3 profili
-
siverek'te kuduz olan mimarın hayatını kaybetmesi
-
26 temmuz 2021 uğur şahin açıklamaları
adamın dediklerinde bir anormallik yok.
şimdi özetle anlatayım
"kasım 2020: aşının salgını bitireceğinden eminim."
bu tarih aşının uygulamaya geçtiği zamandı. o günlere kadar ortalarda pek mutasyon görünmüyordu. geliştiriciler rbd bölgesi pek mutasyon geçirmediği için tek bir aşı uygulamasının yeterli olacağını düşünüyordu. hatta benim içinde bulunduğum grup rbd aşısı yapmaya çalıştı, ancak rbd çoğu insanda immün yanıta sebep olmadı. bende bile 3 doz arkasına az buz bir yanıta sebep oldu. bu tarihlerde d614g gibi mutasyonlar vardı ancak aşı konusunda bir sorun çıkartmıyordu bu mutasyon. sonradan ortaya çıkan e484k mutasyonu olayların seyrini değiştirecek olan mutasyon oldu.
"kasım 2020: tek doz aşı %95 etkili olacak."
şimdi ortada bir gerçek var. korona virüslere karşı gelişen immün yanıt kısa sürüyor. sebebini bilmiyorum ancak gerçek virüse yakalananlar bile antikorlarını birkaç ay içerisinde kaybediyorlar. ancak aşılar daha farklı çalışırlar. inanmayacaksınız ama biontech aşısı gerçekten çok güçlü bir aşı. ilk sonuçlar gelince hastalığın kendisinden daha fazla antikor ürettirdiğini gözlerimle gördüm, hemde tek dozda. bu sebeple tek doz yeter sandık. ancak birkaç ay sonra antikor miktarının düşmeye başladığını gördük.
"ocak 2021: haziran başında salgın biter."
bayağı optimist bir cümle gerçekten. ancak o tarihlerde aşıların etkinlikleri sebebiyle en azından pandeminin gelişmiş ülkelerdeki ölüm oranı dip yapar diye düşündüler.
"mart 2021: yaz aylarında sert kapanmalar olabilir. ikinci doza ihtiyaç duyulabilir."
aşının iki doz olacağı bu tarihten daha evvel kararlaştırılmıştı. tek dozun iyi koruduğu ancak yanıtın giderek azaldığı biliniyordu bu tarihte.
"mart 2021: ab ülkeleri aşıları stoklamamalı, hemen uygulamalı."
aklı başında olan her genetik araştırmacısı bu cümleyi söyler zaten. mrna çok hassas bir moleküldür, çok hızlı bozunuma uğrar ve bu yüzden -70/-80 dolaplarda saklanırlar. ancak orada bile çok uzunca bir süre kalamazlar.
"haziran 2021: aşımız delta varyantına karşı etkili."
bu cümle doğru, hatta gayet etkili. ancak ufak bir mesele var. orijinal wuhan tipine karşı 1/2048 dilüsyon ile sağlanan nötralizasyon güney afrika tipine karşı 1/512 dilüsyon ile sağlanıyor. yani demek istediğim ciddi mutantlara karşı 1/4 koruma sağlaması bile hala çok güçlü bir korumanın var oldğunu gösteriyor. burada korkulan şey immün yanıt zaman içerisinde kaybolurken yanıtın orijinal wuhan tipine karşı hala yeterli olduğu ancak güney afrika tipine karşı zayıf kalmaya başladığı bir dönem olacak. bu dönemde güney afrika varyantı seleksiyon baskısı altında kalarak daha sıkıntılı bir varyanta evrilebilir. unutmayın evrim asla durmaz, hele hele bahsi geçen şey bir rna virüsü ise.
"temmuz 2021: 100 gün içinde yeni aşıyı üretebiliriz."
aşı hali hazırda testlerden geçtiği ve güvenli/etkili olduğunu ispatladığı için yeni bir klinik deneme sürecine ihtiyaç duymayacak. bu nedenle çok kısa sürede mutantlara karşı yeni aşıları üretebilirler. bu aşıların piyasaya geç çıkma sebepleri zaten klinik aşamalardı yoksa tasarımı 10 dakikalık iş.
“antikor seviyelerinin düşmesi demek insanların hastalanması anlamına gelebilir. fakat henüz hücrelerin bağışıklığının düştüğüne dair bir kanıt yok. çünkü hastalık bulaşanlar, bu rahatsızlığı ağır atlatmıyor”
orijinal entryde kırpılan kısım. aslında çok önemli bir nokta. öyle ki salgının kaderini değiştirecek kısımlardan biri burası. hastalık durumunda immün sistem iki ayrı yanıt verir. önce hücresel yanıt, daha sonra ise moleküler yanıt. sürekli olarak antikorlardan bahsederiz çünkü etkin bir korumanın var olduğunu gösterirler ve tespit edilmeleri çok kolaydır. ancak hücresel yanıtı veren t-hücrelerininde hafızası vardır. yani kişilerde antikor miktarı sıfıra inse bile hala daha t-hücre yanıtına sahip olabilirler.
"aşılar için bireysel kullanım izninin çıkması lazım."
buna ben de katılıyorum, insanların çok büyük bir kesimine aşı olma şansı tanındı. bu saatten sonra aşı olup olmama tercihi insanların kendilerine bırakılıp maske vb kurallar kaldırılmalı. görünüşe bakılırsa bu virüsle yakın bir zamanda yollarımızı ayıramayacağız. aşılar gayet etkili olduklarından aşılanan insanları koruyacaklardır. aşılanmamayı tercih edenler ise en fazla hasta olup ölürler yani ne yapalım, ömrümüz boyunca bu kurallarla yaşayacak değiliz sonuçta.
"hükümetler üçüncü doz için kendileri karar versin."
zaten olan olay bu. devletler aşı politikalarına kendileri karar verirler. ortada yeterince veri var. kimisi araya 3 hafta koyar kimisi 3 ay. kimi 2 dozda bırakır kimi her yıl yeniden aşı yapar. isterlerse başka firmaların aşıları ile 3. aşılamayı yaparlar. -
sma furyası
uzun süredir yazmak istiyordum bu genetik hastalıklar konusunda nasip bu başlığaymış. daha önceki yazılarımı okuyanlar bilirler ben bir viroloğum, asıl çalışma alanım ise viral vektörler ve özellikle lentiviral vektörler. daha önceden zolgensma başlığına neden bu ilacın bu kadar pahalı olduğunu yazdım. (#112154381)
bu sadece sma özelinde olan bir konu değil, hemen hemen bütün genetik tedavi ürünlerinin üretim maliyetleri ateş pahası. bu konuyu daha önceden bu sektörde işe başlayan bir laboratuvar arkadaşıma sorduğumda maliyetlerin daha yeni yeni 1 milyon euro/doz bandına inmeye başladığını söyledi, ki bu bile aslında büyük bir ilerleme.
sma1 işin sadece popüler olan noktası. yüzlerce genetik hastalık var ve çocuğunuza bunlardan herhangi biri denk gelebilir. sma'ya benzer şekilde dmd var mesela. kendisini tedavi edecek olan vektör miktarı sma'ya nazaran çok daha yüksek olacaktır ve büyük bir gen olduğu için farklı vektör tip vektörlere ihtiyaç duyulacaktır. yani ortada bir vektör bile yokken üretilebilmesi durumunda tedavinin çok daha pahalı olacağını şimdiden söyleyebilirim.
bu konunun bir diğer boyutu ise gen tedavilerinin hali hazırda oluşmuş olan hasarları düzeltememesidir. tabi bu durum genelde doku ile alakalı bir durum, sinir sistemi hasarı tamir edilemezken karaciğer pekala kendini toparlayabilir. yani sma1 gibi erken dönem hastalıklarında tedaviyi alsanız bile bu size sadece erken ölmek yerine sakat bir yaşam sürme hakkı tanıyor olabilir.
peki bunun çözümü ne?
çözüm aslında basit, hastalığa erken müdahale etmek. bu hastalığa en erken müdahalede çocuk daha oluşmadan önce yapılan müdahaledir. şuanda insanlık tek bir hücrenin bütün genomunu birkaç saatte dizileyecek teknolojiye ulaştı. bu nispeten pahalı bir yöntem ancak sadece exon (genomun anlatım yapan bölgeleri) dizilemesi bile taşıyıcısı olduğunuz ancak farkında olmadığınız birçok genetik hastalığı ortaya çıkarabilir.
evlilik öncesi yapılan hepatit, hiv gibi testlere birde bu genetik dizilemeyi eklerseniz sorun çıkarabilecek hemen hemen tüm varyantları görmüş olursunuz. bu testler biliyorum ucuz değil ancak yüksek miktarda fabrikasyon olarak yapılmaya başlandığı zaman doğal olarak fiyatlarıda düşmeye başlayacaktır. bakın burada sma1'den bahsetmiyorum, huntington'dan fenilketanüri'ye kadar tüm hastalıklardan bahsediyorum.
şimdi buraya kadar olan kısma kimse karşı çıkmaz. ancak evlenmek üzere olan iki kişi taşıyıcı çıkarsa ne olacak? daha önceden çinli bir doktorun crispr ile yaptığı hareket herkesin malumu. bu durum ekstrem durumlar için kullanılabilir. ancak genetik hastalıkların büyük bir kesimi resesif kalıtılır. anne ile babanın taşıyıcı olduğu durumlarda (cinsiyet kromozomları hariç) %25 ihtimalle çocuk hasta olur, %50 ihtimalle sağlam ancak taşıyıcı olur ve %25 ihtimalle tamamen sağlam olur.
yani biz bu çiftleri normal yolla çocuk sahibi olmak yerine tüp bebek yöntemine yönlendirebiliriz. tüp bebek yapılırken hali hazırda zaten birden fazla embriyo oluşturularak demeler yapılıyor. bu embriyolar arasından sadece iki alelde de sağlam genleri taşıyon embriyoları seçerek taşıyıcı olan çiftlerin tamamen sağlıklı çocuklar elde etmeleri sağlanabilir. daha önceden yazdığım gibi tek bir hücrenin genomunu saatler içinde dizileyecek teknolojiye sahibiz ve ortada bir genetik değişiklik falan da yok, sadece seçilim var.
aynı yöntem ile insanların keyfi seçimler yapmaya çalışması elbetteki olası (cinsiyet seçimi vs) ancak denetlemeler ile önüne geçilebilecek olan bu risk ortaya çıkmış olan bir genetik hastalığın sebep olduğu problemler ile karşılaştırınca alınmayacak bir risk değil.
ilk başta pahalı olan bu yöntem engelleyeceği genetik hastalıkların potansiyel maliyeti ile karşılaştırılınca aslında ucuza bile geliyor denebilir. ayrıca iyice fabrikasyon haline gelmesi bu gibi yöntemlerin fiyatını çok daha aşağıya çekebilir.