Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. 8 mart 2016 kadın yazar alımı

    hababam sınıfında da böyleydi. okuldan kaçmasınlar diye kız öğrenci getirtmişti pinti müdür.

  • 2. cinsel gücü artırıyor diye mama yiyen mülteciler

    savaştan kaçıp sığındığı başka bir ülkede, ancak temel yaşam haklarına sahip olduğu halde sikinin derdinde olan ve çocuk yapma fikrinden zinhar çekinmeyen faydasız orospu çocuklarıdır.

    bunlar akıl hastası, başka bir şey değil. başka bir ülkede, üzerine basa basa söylüyorum "mülteci kampı"nda kalıyorsun. bugün hadi siktir git deyip sokağa salsalar muhtemelen doğru dürüst iş bile bulamayacaksın. kaç gün yaşayabilirsin, ne kadar idare edebilirsin, hangi şartlarda yaşarsın belli değil. sen orospu çocuğu, hal böyleyken daha sikişmenin derdindesin.

    bu pislikler itlaf edilmeli, üreyip dünyayı daha fazla kirletmeleri engellenmeli. hadi bu çok fazla olur, buna hakkın yok derseniz, götlerine tekme vurulup suriye'ye geri gönderilmeli. orada kimi sikiyorlarsa siksinler itin oğulları.

    not: bu entry'de ırkçılık yok. öfkemin sebebi kişinin suriyeli olması değil; mülteci olarak bulunduğu ülkede böyle pervasız davranan karaktersiz orospu çocuğu olması. şimdi bazı yarrak kafalılar "isveçli olsa yine aynısını söyleyecek miydin :((" diyecek. sevgili yarrak kafalı, bunu türkiye'ye sığınan isveçliler cinsel güçleri artsın diye mama yediği zaman konuşalım, olur mu? böyle farazi, abuk sabuk varsayımlarla hümanistlik kasmayın. komik oluyor.

    ***

    normalde debe editi saçmalığından hiç hazzetmem ama sözlüğün mevcut durumu nedeniyle bir denemede bulunmak istiyorum. saat 22:55 itibariyle bu entry 143 kez favorilere eklenmiş ve başlığın en beğenilen entry'si konumunda. normal şartlarda, çok büyük bir sürpriz olmazsa, öyle ya da böyle yarın debe'de göreceğiz.

    ben de diyorum ki bak kanzuk usta, sana iki çift lafım var: sözlüğü, yazarlara geri ver. abuk sabuk işler yaparak insanların nefretini kazanma. sözlüğü yeterince bok ettin; bir an önce geri vites yap.

    %50'yi evde zor tutuyorum ve ola ki yarın bu entry'yi debe'de göremezsem, bil ki bu cengaverler sana çok sıkıntı çıkaracak kanzuk. yok eğer dokunmadın diyelim, al işte debe entry'si: sözlüğü, gerçek sahiplerine bırak. sktir git.

  • 3. intihar edecek adama atlayacaksan atla diyen kadın

    boğaziçi köprüsünde intihar teşebbüsünde bulunan bir adama "saatlerce senin yüzünden trafikte bekliyoruz. atlayacaksan atla" diyen kadın. nitekim adam, bu tepkiden hemen sonra kendini boğazın sularına bıraktı ve öldü.

    link

    kadın gözaltına alınıp tutuklandı. arkası sağlamsa yırtacak, değilse biraz hapis yatacak. polislerin ifadesine göre adam intihardan vazgeçirilmek üzereydi. bu sözlerden sonra kendini öldürmeyi seçti.

    işte biz bu kadarız. sabırsız, anlayışsız, vicdansız ve ahlaksız.

    (bkz: erkeğe şiddet)

  • 4. dürüm esprisi yapan yazarların zeka seviyesi

    bu dürümde bize susmak düşüyor.

    not: tek haneli iqsporluyum.

  • 5. 8 mart 2016 kilis'e 3 roket mermisi isabet etmesi

    kilislinin kendi tercihidir.
    sandığa saygı göstermek zorundayız.

  • 6. 20 mart 2016 gs fb maçının ertelenmesi

    açık bir şekilde gönderme içeren erteleme.

    fenerbahçe'nin 19 şampiyonluğu var, maç saati de 19:00'dan 20:00'a alınıyor. federasyon burada beşiktaş'a "siz ne yaparsanız yapın fenerbahçe bu sene 20. şampiyonluğu alacak" mesajı veriyor. ayrıca maç da 20 mart'ta.

    beşiktaş duruma acilen sesini çıkarmalı.

  • 7. ekşi sözlük

    ekşi sözlük için barışçıl ve katılımcı çözümü, durum değerlendirmesini ve uygun bir gelir modelini örnekleyerek anlatacağım.

    ona geçmeden önce kanzuk’un dün yaptığı açıklamayı bir iyi niyet göstergesi olarak görmenin uzlaşma için gerekli olduğunu belirtmek isterim. bir adım atılmıştır ve ilerleyen süreç içinde bu adımın şu anda nazarımda gözüktüğü gibi bir iyi niyet taşıyıp taşımadığı da netleşecektir. otisabi dün güzel yazmış yazmasına ama bu gibi durumlarda uzlaşmak için bir adım atan muhataba yüklenmenin çok akılcı olduğunu düşünmüyorum. uzlaşı karşılıklı tavizle gerçekleşir, tek taraflı tavizle değil. yine de henüz atılmış bir adım yok, sadece atılacağına dair söz var. rahmetli demirel de zamanında herkese iki anahtar, bir de inek vereceğini söylemişti. bizim halen ineğimiz yok. sütümü marketten alıyorum.

    şimdi basitçe ve kısaca örneklemeye geçelim. ekşi sözlük ali olsun, yazar da veli.

    veli bir bakır tencere ustası. haberlerde gördüğümüz tiplerden. unutulmaya yüz tutmuş bir zanaatla iştigal ediyor ve ahaber’den bir muhabirin kendisiyle bu unutulan değerimiz üzerine röportaj yapmasını bekliyor. ali’nin de bir dükkanı var. dükkanında envai çeşit ıvır zıvır satıyor.

    veli yaptığı bakır tencerelerini ali’ye veriyor ve dükkanının vitrinine koymasına izin veriyor.

    ali, bakır tencereleri vitrinde görüp gelenlere dükkanında satılık olan diğer ürünlerini sunuyor. (banner, tam sayfa reklam ve sair tanıtım ürünleri...)

    olay bu. ekşi sözlük bu.

    ali bir yer sağlayıcı, bir galeri.

    şu anki durumda ali şöyle davranıyor: veli’den tencereleri alıyor ve vitrine koyuyor. veli’nin tencerelerini “kardeşim ben bunları satıyorum, benim dükkanımda yani bu” diyor ve satıyor. bu tencerelerden memnun olmayan birine “kardeşim bunu veli yaptı, git ona söyle” diyor. tencerelerle ilgilenen ve bir şube açıp bunları orada da sergilemek isteyen hatta satmak isteyen birine de “kardeşim, yetkili benim, tamam ben izin verdim” diyor. ali kaypak, ali şark kurnazı, ali çıkarcı. ali gibi olmayın.

    ali, veli’nin tüm tencerelerini dilediği gibi satmak istiyorsa, tüm bu tencerelerin parasını veli’ye vermek zorunda. ya da ürün gamına veli’nin ürünlerini de eklemişse, ürün satıldıkça veli’ye payını vermek zorunda. eğer ali, veli’nin sürekli ona ürün üretmesini istiyorsa, ona aylık belli bir ücret verebilir ve karşılığında mesela en az 20 tencere isteyebilir. bu durumda veli, ali'nin maaşlı çalışanı olur. (onedio editöryası)

    eğer ki, ali, veli’ye sadece vitrinini sunuyorsa ve içeride yine kendi ürünlerini satıyorsa ve bir müşteri gelip illa veli’nin tenceresini almak istiyorsa ali bunu önceden bu konuda sözleştiği veli’nin rızasıyla satıp veli’ye karşılığını vermek zorunda.

    yani veli, ali’ye dükkanını kullandığı için borçlu değil çünkü ali “gel kardeşim, dükkan senin” demiş.

    ali, veli’nin tencerelerinin sahibi değil çünkü tencereleri veli üretmiş.

    ali, dükkanına gelen müşterilerine veli’nin rızası olmadan veli’nin tencerelerini satamaz.

    veli, tencereleri sadece ali’nin dükkanında duruyor diye de ali’den para talep edemez.

    ali, veli’nin tenceresini sattıkça, satıştan veli’ye de pay vermek zorunda. (dergilerdeki telif sistemi. para, yazı yayınlanırsa ödenir.)

    ali, veli’nin tencerelerinin hepsini onun rızasıyla ondan alıyorsa, tüm bu tencerelerin sorumluluğu artık ali’dedir. ali en fazla veli’ye, tencereyle alakalı bir sorun oluştuğunda, hesap sorabilir, suçu ona atamaz. yani bu hesaplaşma sadece ikisinin arasındadır, müşteri bazında ise müşteri ile ali arasındadır.

    ali, veli’nin tencerelerini sadece sergiliyorsa tencerelerdeki sorunla alakalı sorumlu değildir.

    veli’nin tencerelerini sadece sergilemek, ali’yi “servis sağlayıcısı” yapar.

    veli’nin tenceresi, mehmet’in cezvesi, ahmet’in çaydanlığıyla bir paket yapıp satarsa, ali bir “derleme eser” oluşturmuştur.

    veli’nin tenceresini, bir de bağcılar’da yeni açtığı şubede satmak ya da sergilemek isterse, ali bir “yayıncı” olmuştur.

    ali bu bağlamda, ne olduğuna ve neler yaptığına karar vermelidir.

    ali hem bir galeri, hem bir yayıncı, hem de derleme eser olamaz. yani bir insan hem bar, hem bira, hem de mekanda çalan şarkı olamaz, murat boz ft. gülşen – iltimas.mp3 olamaz. elmalarla, armutlar ya... ilkokul meseleleri bunlar. bunların hepsini bir arada olamazsın arkadaşım.

    ancak şu olabilir: ali bir yer sağlayıcıdır. galerisinde derleme eser de satar. ali galericiliğin yanı sıra yeni bir iş olarak yayıncılık da yapmaya başlayabilir. bunların her birinin farklı hukuki sorumlulukları ve altlıkları vardır. yani ali bir derleme eser asla olamaz ancak derleme eser oluşturabilir. bunu da çok güzel bir gelir modeliyle sunup, ortaya harika bir iş çıkarabilir.

    nasıl?

    burada herkesin yazdığını satmaya değer ürün olarak görmeye gerek yok. ekşi sözlük’ün çer çöp dolu olduğu konusunda hemfikir olmayan yok gibi. çer çöp yazan bile bu konuda hem fikir, nasıl oluyor anlamıyorum.

    bak mesela, senin sol frame’de bir tescilli ürünün var. nedir adı? debe. yanında tm yazıyor hatta, o kadar tescilli.

    şimdi bu senin featured content’in aslında, öyle değil mi? hah. senin derleme eserin sadece bu; debe.

    debe’ye giren yazılar için bir yüzde belirlersin, bir algoritma yazarsın ve debe’nin maddi bir karşılığı olur. çünkü sen de bu tescilli ürününden para kazanıyorsun. bu derleme eserini benim yazımla dolduruyorsun. amma velakin bu güzel ürünü öyle kötü tasarlamışsın ki, dünün en beğenilen entry’leri listesi, “bkz: şuradan siktir git”lerden, “onların hepsinin ağzını yüzünü sikeceksin”lerden geçilmiyor. şimdi bunu yazan adama da mı gelirden yüzde yazacaksın? saçmalama. otur, doğru düzgün bir algoritma yaz, ekşi şeyler’le uğraşacağına, elindeki hazır ürünü adam et, içinde rafine, kaliteli yazılar olsun, debe ürününün marka değerini artır, oraya aldığın reklamların böylelikle birim fiyatını artır ve orayı dolduran insanlara da bundan bir pay ver.

    karından mı eksilmiş olacak? eğer düzgün bir algoritmayla, gerçekten takip edilmek istenen günlük, güncel bir liste çıkarırsan, orayı dolduranlara pay vermene rağmen karından eksilmeyecek. çünkü kalite ve talep arttıkça reklam birim fiyatını artırabileceksin. unutma ki, sen facebook değilsin, olamazsın da. facebook minimal rakamlarla reklam işini yürütüyor olabilir ama sen butik bir işletmesin. bu butik işletmenin de hakkını ver, sünmüş, sulu peynir koyacağına müşterinin önüne, güzel, yağlı bir keçi peyniri koy, bir gouda koy, bir long blanc koy ki kaliten belli olsun. sen bununla var oldun, bununla ayakta kalabilirsin.

    ekşi şeyler’de oluştur bir featured content çatısı. artık manşet mantığında mı yaparsın, başka bir formül mü bulursun, en çok okunanlardan, paylaşılanlardan bir görsel başlık mı bulursun? burada, “ekşi şeyler’de entry’m paylaşılmasın” dememiş olan, entry’si paylaşılan insanlardan oluşturduğun içeriği de damıtmış ol ve feature ettiğin content’in gelirinden pay ver.

    eğer sen gelir ve reklam modelini akılcı ve çağa uygun hazırlamazsan batarsın abi, bu kadar net. sen müşterine neden alternatif sunmuyorsun? ne yapıyor iyi tüccar? satmak istediği ürünün yanına, kalite olarak kötüsünü koyuyor, bu x lira, bu 2x lira diyor. debe’yi sen rafine, kaliteli bir liste haline getir, yanına istatistik listelerini de koy alternatif olarak, biri dünün en çok şukulananları, biri de en çok fav’lananları olsun “şurdan siktir git”i görüp “ulan ne gırgır şamata adam ne laf sokmuş” diyen adam da mutlu olsun, ona ulaşmak isteyen reklamveren de mutlu olsun, debe vasıtasıyla kaliteli içeriğe sponsor olmak isteyen müşteri de, o içeriği okumak isteyen adam da mutlu olsun. alternatif üret, herkesi mutlu et. hep olmak istediğin facebook ne yapıyor? bir sürü reklam seçeneği var. mesela sayfanı boost edebiliyorsun daha cüzi bir rakama, ya da post’unu boost edebiliyorsun. ama genel temayüle baktığında, parayı harcayacak olan adam “ya boşver sayfayı, post’u boost edelim biraz daha fazla para verip, hem post görülsün hem de o sayede sayfa da gözükmüş olur, her türlü kara gireriz” diyor. alternatif sayesinde sana para harcatıyor. şimdi tabi eşeğin aklına karpuz kabuğu da düşürüyoruz böylelikle ama ben taviz veriyorum, sen de taviz ver, sana para kazandıran içeriği hazırlayan adama hakkını ver. inşaatçı gibi davranma, butik bir işletmenin kaliteli sahibi gibi davran amk. dürümünü ye, yeme demiyorum ama hobi olarak ye.

    yani sonuç olarak;

    1) herkese para vermemiş oluyorsun.
    2) editöryal ve kullanıcı bazlı bir damıtma yapıp rafine bir ürün sunuyorsun ve marka değeri oluşturuyorsun. bu sayede reklam birim fiyatını artırıyorsun. üstelik alternatifler üreterek müşteriye farklı para harcama yöntemleri sunuyorsun ve müşteri sayını da artırıyorsun.
    3) “hani bana para” diyene de “kardeşim iyi yaz, sen de kazan. iyi yazan parasını alıyor. ayrıca parayı kime vereceğimi ben belirlemiyorum, millet belirliyor milleeeet” diyorsun ki “millet belirliyor” deyip sandığı işaret ederek tam olarak mantalitene de uygun ve aynı zamanda adil davranıyorsun. bu işin eser gelirini de en sorunsuz ve en adilane şekilde modelleyerek prestijini de yukarıya çekiyorsun.

    bu sistemde kim zararlı çıktı? kimse. kim kazandı? ekşi ve emek gösteren her yazar.

    ve şunu netleştirmiş olalım: ekşi sözlük bir yer sağlayıcı. bunu kesinlikle sözleşmede belirtmek zorunda. yer sağlayıcı olarak içerikler üzerinde hiçbir hakkı yok. ancak, debe ya da ekşi şeyler birer derleme eser. bu derleme eseri doldurmak için de dolduracağı ürünleri hak sahiplerinden muvafakat ederek almak ve karşılığını vermek durumunda.

    ekleme: mesela debe için yazılabilecek yeni algoritamda beğenenlerin karma puanlarını da bir hesaplama değeri olarak al. beğenenlerin beğenilme oranını da bir hesaplama değeri olarak sun. rafineleştirmek için alabileceğin tüm değerlerden bir ortalama puan çıkar, ortaya kaliteli bir derleme eser, debe çıksın. yanına iki tab daha koy, dünün en çok şukulananları, dünün en çok fav'lananları. herkese yönelik içerik çıkardın, oldu bitti. bunlar basit meseleler.

  • 8. cumhurbaşkanının elini sıkıp yüzüne süren kadın

    kemalistler atatürk'ü putlaştırıyor yeaaa diyen çomarların itinayla izlemesi gereken video! koca ülkenin geldiği duruma bak amk.

  • 9. medreseler legalleşmeli

    özetle tüm devrimleri tek tek geri götüreceğiz, amınıza koyacağız deseniz de biz de yorulmasak dediğim açıklama.

  • 10. diyanetin ateistle evlenilmez fetvası

    ben de "tepkileri anlamıyorum, din zaten bu ve diyanet de dini açıklamış" diyenlerin tepkilerini anlamıyorum. (karşılıklı anlaşamama üzerine bir inception devam filmi çekelim)

    milletin tepkisi "ay inanmıyorum, kuran bunu söylüyor olamaz, öyleyse nişanı atayım" değil ki. teoloji konferansında veya evlilik programında ayet meali tartışmıyoruz. burada tepki, bir devlet kurumunun, alenen ayrımcılığı körüklemesi ve ikiyüzlülüğü hakkında.

    anayasalar diyor, ki her vatandaş eşit haklara sahiptir.
    askeriye diyor ki, her vatandaşı devletin bekaası için kullanırım.
    serbest piyasa diyor ki, parası olan herkes düdüğü çalar.
    vergi kanunu diyor ki, parası olan da olmayan da devleti besleyecek.
    mahkeme diyor ki, herkesin şahitliği aynı derecede geçerli.
    empati yeteneğin diyor ki, temelde insanların birbirinden çok farkları yok.

    yaşadığımız dünya bu.

    ama kutsal kitaplar diyor ki, "o kaka, bu yanacak, şuna ölene kadar mokoko, ama sen seçilmişsin, sana sonsuza kadar bedava dondurma"

    hani biraz daha ılımlı okusan, "hepimiz allah'ın kuluyuz ama bazılarımız biraz daha kuluyuz. diğerleri bizi kirletmesin, biz sadece bize benzeyenleri dinleyelim (twitterın en büyük sorunu)"

    e ırkçıların ne suçu var o zaman: "hepimiz insanız ama beyazlar olarak zencilerle evlenip, soyumuzu kirletmeyelim"

    neonazi partisi çıkıp bunu söylediğinde "abi ne şaşırıyorsun, adam neonazi, başka ne diyecekti, biraz hayatı öğrenin" mi diyeceğiz? "bu sözler beyazları bağlıyor, zenciye dokunan yok, büyütmeyin" mi diyeceğiz?

    (evet farkındayım, bu karşılaştırma neonazilere pek adil değil: nihayetinde kendi kaynaklarıyla yoğrulan, aklıbaşında kimsenin ciddiye almadığı, ufak bir "özel teşebbüs" onlar. oysa diyanet herkesin vergisiyle beslenen ve dikkate alınan devasa bir resmi otorite)

    ***

    katolikliğin de ateistlere, kadınlara, homoseksüellere bakışı çok farklı değil ama papa kalkıp bu konularda, dogmaya uygun açıklamalar yaptığında tepki doğuyor.

    zira hrıstiyanların önemli bir kısmı algıda seçicilikle kitabı dünyaya uydurmaya çalışırken (gayleri evlendiren kiliseler var), bizimkiler dünyayı kitaba uydurmaya çalışıyorlar.

    diyanetin işi hakikaten bu mu? tartışılır (papa'nın işi ne?)
    peki bu işin sonucunda toplum daha uyumlu, üretken, huzurlu mu oluyor? bunun cevabını, sünni erkekler kümesi dışında kalanlar versin.

  • 11. rte'nin annesiyle ilgili tuhaf anısı

    (bkz: ananı da al git)

    bunu diyen birinin, anlattığı şey hiç ama hiç samimi değil.

  • 12. başak purut

    öncelikle neden kanzuk başlığına değil de buraya yazdığımla başlıyım: olayın geldiği şu son nokta artık kendisinin adını, soyadını ve gelecek nesillerine bırakacağı itibarını etkiliyor.

    kendisi gezi olaylarından beri gördüğüm en kötü kriz yönetimini gerçekleştirerek kendisi için yapılan "ekşi sözlüğün recep tayyip erdoğan'ı" tanımlamasını %100 haklı çıkartıyor. (recep tayyip erdoğan benzetmesini övgü olarak kabul edebilecek kafada bir insan olduğunu düşündüğümden bunun övgü amaçlı bir benzetme olmadığını kendisi için buraya not düşmek isterim)

    tema, telif gibi konularda sorunları çözeceğini söyledikten, iletişimi arttırmak için yollar bulduğunu açıkladıktan dakikalar sonra 10'larca yazarı haksız yere uçurması aynı "biz onyübinmilyon ağaç diktik" dedikten sonra gencecik çocukların üzerine polislerini saldırtan adamın yaptıklarıyla örtüşüyor.

    lütfen kimse bana "adamlar zaten entrylerini silecekti" savunmasıyla gelmesin. ben de ülkeden gitmek için alternatifler arıyorum ama bu vatandaşlıktan durduk yere çıkarılmamı haklı göstermez. entry silenlere karışmayız dedikten sonra bu yazarları uçurması ve dakikada ancak 2 entry silinmesine müsaade ettiği yeni bir kural getirmesi, bariz olarak entry silenlere karışmaktır. bunun öyle olmadığını iddia etmek de komiktir.

    kendisinin geliştirdiğini düşündüğüm "sözlük yönetimine hakaret" uçurulma sebebi tayyip amcanın kendi gibi düşünmeyenlere uyguladığı yöntemle birebir aynıdır. götümüze girebilir gerekçesiyle uçmuyor uçurulanlar ya da hukukçu olan başak bey kendisine yapılan hakaret için yasal yola başvurmuyor, neden? çünkü hukuki olarak bir hakaret söz konusu değil. hakaret olarak algıladıkları şey sadece kendi hoşlarına gitmeyen şeylerin yazılmış olması. yani eleştri sınırlarını aşmadığı için hukuki olarak ya da gg nedeniyle silinemeyecek entryleri tam günümüz türkiyesine yakışan faşizan bir tavırla yazarları uçurmak için bahane olarak kullanıyorlar.

    entryleri nerden biliyorsun derseniz cevabım da kendimden biliyorum olur. entrylerime bakarsanız dişe dokunur tek bir entry bile girmedim çünkü önceki hesabım yukarıda bahsettiğim "sözlük yönetimine hakaret" gerekçesiyle silindi. bende sözlüğe artı değer yaratacak şeyler yazmanın gereksiz olduğuna karar verdim. meltem banko mevzusu patladığında yaptığı açıklama üzerine, kendi hakkında entry girmiş ve entryde ; dürüm hukuku biliyor, dürümlerin efendisi gibi şeyler yazmıştım. ama yazdıklarımın genel bağlamındaki eleştiri nasıl dokunduysa sözlük yönetimine hakaret gerekçesiyle hesabımı uçurmuştu. çünkü dürüm esprileri havada uçuşuyor zaten başlıkta beni uçurma sebebi dürüm değildi, dürüm sadece bahaneydi.tamam burası onun çöplüğü olabilir ama bu yaptıkları da onu faşist bir diktatör yapar bunu bilmesi gerekir.

    nasıl gezi parkında olay biyerden sonra ağaç mevzusunu geçip baskıcı rejime karşı bir tepkiye döndüyse şu an için sözlükte de durum aynı. sen tepki gelen konuları çözeceğini söyledikten dakikalar sonra tepki verenleri uçuruyorsan dediğim gibi bu faşizmdir ve diktatörlüğünü tescil eder.

    biliyorum ki uzunca bir süredir bu keyfi uçurulmalara tepki gelmiyor ya da çok cılız sesler çıkıyor ve sen de buna duyduğun güvenle istediğin gibi hareket ediyorsun. ama unutma ki tepki verenlere uyguladığın bu baskı sonucu birgün elinde sadece benim bu hesapta yaptığım gibi magazin ve futbol başlıklarına yazan insanlarla, immanual tolstayevski gibi abdullah gül vari "ılımlı" yazarlar kalacak. ha sen bundan şikayet etmezsin yeterli tık olduktan sonra o kadarını bilemem.

    sayın başak purut. ekşi sözlüğü bitiren adam olarak hatırlanmak istemiyorsan bu keyfi uygulamalarına son vermen gerekiyor. bunları yazdığım için beni uçurabilirsin. sana karşı çıktığı için yüzlerce yazarı da uçurabilirsin. burası bizim için sadece bir sosyal medya platformu unutma. facebook örneği veriyorsun ya tasarım konusunda, ben de facebook örneği veriyim sana; uçurulunca facebook'u kapatmış gibi rahatlamamız bile olası. gelir yine okuyacağımızı okuruz biz ama burası senin ekmek teknen. burayı batırırsan veya yönetmiyor olursan webrazzi'den falan da gelmezler sana iş vermeye(anladın sen onu) ama neticede avukat adamsın aç kalmazsın. dediğim gibi sadece "türkiyenin en büyük sosyal medya platformunu batıran adam: başak purut" olarak hatırlanırsın.

    (bkz: 28 şubat 2016 ekşisözlük direnişinde uçurulanlar)

    edit: peşinen immanuel tolsteyevski 'nin sözlükte en evdiğim yazarlardan biri olduğunu belirtiyim favori entrylerimin en büyük payı kendisine aittir.sadece tavrındaki umursamazlık bende bir abdullah gül ya da bülent arınç hissiyatı yarattı söylemeden edemedim.

  • 13. kayyum'un zaman.com.tr ye wordpress kurması

    can yakan uygulama

    adamları sevmezdim, kayyum atanmasına vesile olanları da sevmem. ancak yiğidi öldür, hakkını yeme!

    bu adamların tv reklamları, web siteleri,haber görselleri, videoları gerçekten diğer gazetelerden çok farklıydı. gazetesini bile elime aldığımda, baskı kalitesine , yerleşimine, bu denli kaliteli olmasına şaşırırdım. yukarıda bahsettiğim işlerlerden sorumlu olan adamlar baya üzülüyordur herhalde.

  • 14. laiklerin türk milletini küçük düşürüyor oluşu

    laikler yokken kendinize millet değil ümmet diyordunuz değersiz arkadaşım.

    direkt oksimoron.

  • 15. game of thrones

    fragman, kızıl karı jon snow' u sikerek diriltecek gibi hissetirdi.

  • 16. takside sol gözle pis pis taksimetreyi kesmek

    eğer iguana değilseniz sağ gözünüzün de taksimetreyi pis pis kesmesi gereken durum.

  • 17. suriyeli sığınmacılar

    3,5 aylık gebeyim ve geçen hafta özel hastanedeki kadın doğumcuya cebimden 65 tl fark vererek muayene oldum. bir ay sonra detaylı ultrason çektirmemi istedi doktor ve yine başka özel bir yerin telefonunu verdi. aradık 450 tl istediler, yuh dedim noluyor başka birkaç yeri daha araştırdım en ucuz 270 tl fiyat aldım. madem sgk'lıyım devlet hastanesine gideyim dedim ki daha önceden iki kere gidip binpişman olduğum halde. hastane anababa günü ne yana dönsem suriyeli. sıramı beklerken içeriden suriyeli bir kadın çıktı hamile.
    1 ve 1,5 ay sonrasına bile detaylı ultrason için yer olmadığını söyledi doktor hanım, özele gitmemi önerdiler ve çıktım. yine hemşire bir suriyeliye şu soruyu soruyordu o sırada: sen daha geçen sene hamile değil miydin? kadın da gülümseyerek yarı utanarak başıyla onayladı; 2 aylık hamileymiş.

    12 yıldır bu devlete vergimi ödüyorum ama ultrasonu, muayeneyi özelde yaptırmak zorunda kalıyorum yoğunluktan dolayı. hayatımda ilkkez hamileyim ve devletin hizmetinden yararlanamıyorum. tepe tepe yararlanıyor suriyeli bacılarım.

    hakkım onlara değil onları buraya getirenlere haram olsun.

  • 18. kanzuk

    1-faşist, ekşi sözlük'teki değişikliklere gelen tepkileri görünce küplere bindi. etrafında ona doğruyu söyleyecek tek bir kimse kalmadı.

    2-en çok eski yazarların eleştirmeye başlaması canını sıktı. kurmaylarına "otisabi'yi halledin" dedi. kurmaylar tutuşmuş durumda.

    3-adminler devamlı anket sonuçları koyuyor önüne. sinirden masayı kırdı. "yeni tasarımı sike sike kabul edecekler" deyip duruyor.

    4-entry silinmesini engellemek için 2 dakika kuralını bulan embesili terfi ettirdi.

    5-hukuk fakültesinde kullanıcı sözleşmesini tek taraflı değiştirmesinin hukuka aykırı olmayacağını öğretemeyen hocaları dava etmeye hazırlanıyor

    6-yakında ekşi şeyler'de paylaşılacak yazı bulamayacağından korkuyor. kurmaylarını manava yolladı ve limon istedi. (tamam kötüydü bu...)

    7-sözlük bitiyor. moral motivasyonları sıfır. ne yapacaklarını bilmiyorlar. sözlüğü kaosun içine attılar, tek dertleri iktidarlarını korumak.

  • 19. bütün entry'lerini silen yazarlar listesi

    özet: kanzuk, artık ne ara yaptıysa, bir de eskiden uçurulmuş yazarların nick'lerini yeniden kullanıma açmış. sözlüğün ilk yıllarında kullanıldığı için alamadığınız, özendiğiniz nickler varsa, yeni hesap oluşturup almayı deneyin. bakarsınız clairvoyant, author, onkaimeon, gibi kült yazar nick'lerine siz de sahip olabilirsiniz!

    ~

    ön not: malum şahıs muhteşem bir hamleyle entry silmeyi de yavaşlattığı ve otomatizasyonunu zorlaştırdığı için, 5774 entry'min tümünü silebilmek için, her çalıştırıldığında 100 entry'yi 50 dakikada silebilen script'i tam 58 kere manuel olarak başlatmam gerekiyor. günde 5-6 defa yapsam, 10 güne tüm entry'lerimi silmiş olurum diye düşünüyorum. şimdiye kadar 800 kadarı silindi ancak. (niye teker teker siliyorsun, hesabı kapa diyenler olursa, biraz aşağıyı okuyun. nick'imin başkaları tarafından tekrar kullanılmasını istemediğim için hesabı entry'siz şekilde açık tutacağım)

    ~

    ekşi sözlüğü birakma konusunda bir süredir çekincelerim vardı, ancak şu iki nokta kararımı kesinleştirdi:

    1) saniyede binlerce request'i process edebilen sözlüğün server'larını, sırf tepkilerini ortaya koyan yazarlar entry silmekte zorlansın, belki de bundan vazgeçsinler diye dakikada 2 entry silme limiti koyması. digiturk'ü iptal ettirmek için fax dayatmasından en ufak farkı yok bunun. (server yükü diyerek de aptal yerine koymasın bizi. an itibariyle türkiye'nin en çok ziyaret edilen 5. sitesinde yüzlerce yazarın birkaç saat içinde binlerce entry'sini silmesi bile, server yükününde ciddi artışa neden olmaz. kaldı ki saniyede sadece 1-2 entry siliyordu bu aralar hepimizin kullandığı entry silici script. abuse eden bir yanı da yoktu sözlügün serverlarını)

    daha da önemlisi:

    2) 2004 yılında emanon nick'iyle kaydolduğum 6. nesil yazar hesabım, formata uymamam (ilk entry'de tanım yapmama, başlıktaki entry'lere fiziksel referans içerme) gibi nedenlerle uçurulmuştu. hoş gerçi şimdi format da kalmadı, tanımsız entry'ler, @2'ler her başlıkta karşımıza çıkıyor, neyse bu konumuz değil.

    neyse, 2006 yılında tekrar hesap açmak istediğimde, emanon nick'i daha önce kullanıldığı (ve uçurulduğu) için aynı nick'i tekrar almama izin verilmemişti. o sırada komik bir gazete haberinde çıkan kafam kadar gülşah karakterinden esinlenip yeni nick'imi almıştım. bu 2. yazarlığım süresince arada bir nostalji yapıp modlog'a bakardım, eski nick'imin kayıtlarına, o zaman yaptığım format hatalarına.

    birkaç ay önce baktığımda ise, uçurulmuş (yeni adıyla leyla) eski nick'imin benden bağımsız çaylağın birine verildiğini gördüm. bu konuda ne söyleyim bilemiyorum. eski nick'lerin geri dönüşüme uğraması, aynı mahlasların yeniden farkli kişiler tarafından kullanılması nasıl bir işbilmezliktir? hadi benim yazarlığımı değersiz bulabilirsiniz, ama mesela, popüler kültür'e kezban terimini kazandıran author'un anısının üzerine, yarın bir gün feminist bir author'u mu yazar yapacaksınız? ekşi sözlük'ün temeline, tarihine, nostaljiye, mahlasların kullanım amacına, her şeye ters düşen bir durum bu!

    bravo kanzuk! entry sansürleme, tema dayatma, kullanım koşullarını habersiz düzenleme, entry'leri düzenleyip kar amaçlı kullanma, bunlar güzel fikirlerdi, ama kullanılmış nick'leri başka kişilerin eline vermek özellikle muhteşem bir fikir olmuş. tebrik ediyorum.

  • 20. taşeron işçi'nin erdoğan'ı ağlatan duası

    (bkz: başkaları adına utanmak)
    üç kuruş menfaat uğruna yapılanları insanın aklı almıyor gerçekten.

  • 21. 3 mart 2016 hilafet sempozyumu

    kadınların kendi günleri için toplanıp ses çıkarmalarına bile tahammül göstermeyen çevrelerin göz yumduğu şuursuz kongredir. yaklaşık 5 bin kişi katılmıştır.

    üstelik atatürk spor ve sergi salonu'nda. iyice bok çukuru oldu ülke.

    http://www.cumhuriyet.com.tr/…t__icin_toplandi.html

  • 22. 8 mart 2016 hacettepe üniversitesi ülkücü baskını

    bir ülkücü olarak yüksek ihtimalle sol zırvası olduğunu düşündüğüm propaganda kokan haberdir. yıllardır ülkücülerin arasındayım. bir defa olsun tecavüz edeceğiz diye kampüsün birini basmadım, basana da rastlamadım. tecavüz suçu bir görüşe mâl edilemez. tecavüz bir suçtur, belki de ölüm cezası ile aklanması gereken bir suçtur ve bu suçun ideolojisi, ülkülemi yahut bunlara benzer bir çeşit muadili falan yoktur. tecavüz eden ister ülkücü olsun ister sosyalist olsun ister kürtçü olsun orospu çocuğunun- ataerkil küfür mode on- dik âlâsıdır.

    aynı şekilde çoğunlukla kadınlara karşı işlenen bu suçu belli bir ideolojik gruba 8 mart dünya emekçi kadınlar gününde mâl etmek daha büyük ataerkil küfürlere vesile olabilir. dolayısıyla şark kurnazlığının lüzûmu yoktur. madem ki ideolojiniz gereği ülkücülerle mücadele etmek istiyorsunuz delikanlı gibi dezenformasyon yapmadan, provoke etmeden, kirli oyunlar çevirmeden yapınız bu işi.

    zira biliyoruz sizlerin o über fantastik haber yapan yayın organlarınızı. ne vakit bu sitelerden birine girsem, ya blabla da faşist saldırı ya da blabla da faşistlere geçit yok tarzı haberler olur.

    ikna olmamış arkadaşlar için bir anı :

    yıl: 2015
    yer: ytü davutpaşa kampüsü
    milliyetçi üniversite öğrencilerinin kurduğu münazara kulübü stand çalışması yapmaktadır. tabii ki standa normal boyutlarda bir türk bayrağı da asılmıştır. mamafih bu türk bayrağı kimi öğrencileri oldukça rahatsız etmektedir. dolayısıyla 2 milliyetçi arkadaşımıza, dışarıdan ve içeriden toplanan yaklaşık 15 kişilik bir grup bayrağı indirmeleri için tehditler savurur. arkadaşlar bayrağı indirmeyi kendilerine yediremezler. 15 kişilik özgürlükçü(!) grup satırları çıkarıp saldırır, bir arkadaşımız yoğun bakıma alınır, iki parmağı kopar.

    ve bu olayın akabinde objektif medyada ytü'de faşistlere geçit yok tarzında haberler çıkar. yahu kim faşist anlayamıyorum ben. hayır, ben faşist olmak istiyorum ama izin vermiyorsunuz ki, sıra gelmiyor sizden. anlatabiliyor muyum?

    neyse, 8 martta yapılan kirli bir propagandadır, asılsızdır. o kadar.

    düzeltme: imlâ.

  • 23. gri tema

    dişlerini fırçalamayan adam dişi grisi bu. biz dişlerini fırçalamadan günde 3 paket sigara içen adam dişi grisi istiyoruz.

  • 24. ekşi sözlük vs halil pazarlama

    yaşı kemale erenler bilir 90'lı yıllara damga vuran bizimkiler dizisinde kurumsallığın, ticaret ahlakının kitabını yeniden yazan kapıcı cafer'in kayınbabasına ait halil pazarlama'yı. maalesef ki yanlış bilmiyorsam türkiye'nin en fazla tıklanan 9.internet sitesi olan ekşi sözlük'ün yönetim olarak kıyaslanabileceği başka firma bulamadım.

    sözlüğü gereğinden fazla ciddiye almaya hep karşıyım, "çok bozuldu yaee" muhabbeti de yapmayacağım fakat durum bu sefer bi tık daha farklı. malum yaklaşık 1 haftadır sözlükte kör edici temayla birlikte gelen ve ekşi şeyler faciasıyla devam eden bir isyan hali var. belki de sözlük tarihindeki en organize, en toplu isyan bu. işte tam bu anda da sözlüğün führeri sayın kanzuk bey halil pazarlama ceo'su halil bey gibi davranmaya başladı.

    sözlük ortamında zaten bu ticari ilişkinin tek taraflı olduğunu herkes biliyordu fakat artık isyanın bu denli yaygınlaşmasının sebebi sinekten yağ çıkarmanın bu kadar göze sokularak ve insanları aptal yerine konarak yapılması. entry aralarına kadar reklam dolu olan sözlüğün yetmeyip üstüne entrylerin "editöryal" dokunuşlarla yeniden yayınlanacağı bi site daha açmanın başka açıklaması yok. ve tüm tepkilere "internet kullanıcısı muhafazakardır, alışırsınız bebeğim alışırsınız gülüm. yaptık oldu oooh çok güzel oldu çok da iyi oldu" gibi kötü bi üslupla yanıt vermek kriz yönetimi ve ticari kaygılar sınıfında ekşi sözlük'e halil pazarlama'dan başka rakip bırakmamıştır. hatırlarsanız halil bey de para için ruhunu şeytana satmakta bi an için bile düşünmez ve kendisine gelen eleştirileri de "kırarım boynuzunu iblis!" diyerek savuştururdu. fakat o bile hala duyduğumda içimi kıpır kıpır eden halil pazarlama müziğini besteleyen sabri bey'e para ödemese bile teşekkür babında çelik kapı yaptırmıştı.

    football manager'da isyan eden bir oyuncuya "hasiktir la" dedikten sonra tüm takım, arkadaşlarına yapılana isyan edince hepsinin maaşını kesmem ve 2 hafta sonra da kovulmamdan sonra gördüğüm en kötü kriz yönetimi bu olabilir. burayı "başak sözlük" yapmadan önce şu isyanlara bi kulak verseydiniz de yüzbinlerce entry silinince "taam taam anlaşabiliriz" tarzı bi geri vitesle daha da samimiyetsiz olmasaydınız.

    ya olduğunuz gibi görünün ya da göründüğünüz gibi olun. kendini google kurumsallığında sanıp halil pazarlama gibi davranınca her şey böyle bok oluyor işte.

  • 25. 2016 turizm krizi

    yerli turizm patronlarının, yerli turistlerle imtihanı şeklinde geçecek olan kriz.

    --- spoiler ---
    çok eğlenicez çoook.
    --- spoiler ---

    liseyi de sayarsak, 11 yıl mesleki eğitim almış bir turizmciyim. ülkenin ve dünyanın bir çok yerinde çalıştım. hayatım boyunca barmenlik ve resepsiyonistlik dışında hiçbir iş yapmadım, bu yaştan sonra da yapabileceğimi pek sanmıyorum.

    babamın sağlık sorunlarından dolayı, son 1 yılımı turizmle uzaktan yakından alakası olmayan bir şehirde, tekirdağ'da geçirmek zorunda kaldım ve bir butik otelde müdürlük yapıyorum.

    halkımızın genelindeki otel anlayışı kaçak et kesmekle sınırlı olduğundan, sayılı günler haricinde yılın büyük bölümünü boş geçiyoruz ve misafirlerimizin %99'u yerli turistlerden oluşuyor.

    sizlerle az önce başımdan geçen bir olayı paylaşmak istiyorum. antalya'daki 5 yıldızlı otellerin, temmuz fragmanı gibi düşünebilirsiniz.

    ziraatle alakalı bir seminer için belediyenin davetiyle tekirdağ'a gelmiş 34 misafirimiz var. dün gece giriş yaptılar ve check-out saatlerini 12.30 olarak belirledik. bu yoğunluktan dolayı da şu an için hiç boş odamız yok.

    yaklaşık yarım saat önce bir çift geldi ve yarına kadar bir oda istediler. durumu izah edip öğleden önce yardımcı olamayacağımı, dilerlerse lobide birşeyler içip bekleyebileceklerini söyledim.

    - yapma dostum yaa. biz devamlı geliyoruz.
    + biliyorum efendim, sizi tanıyorum. ancak söylediğim gibi yoğun bir gün geçiriyoruz ve bütün odalarımız dolu.
    - bize yapma bari. her hafta burdayız.
    + dilerseniz buyrun birer kahve ikram edelim. o sırada çıkan ilk odayı hazırlatıp sizi alırım.
    - patron yok mu? o tanır bizi. biz devamlı geliyoruz.
    +patronumuz şu an şehir dışında. merak etmeyin ilk çıkış yapan odaya sizi yerleştiricem. kahveleriniz nasıl olsun?
    - patronun telefonunu versene sen.
    + (kayış kopar) şimdi hatırladım sizi, geçen hafta da burdaydınız. hemen yardımcı oluyorum, bekleyin lütfen.

    yaptığı mantıksızlığı anlayabilmesi için telefonu elime aldım ve bir odayı arıyormuş gibi tuşlara basıp, telefonu kulağıma götürdüm.

    - günaydın. sizin çıkış saatinize 12.30 demiştik dimi? çok üzgünüm ancak hemen odayı boşaltmanız gerekiyor. devamlı misafirlerimizden biri geldi ve onu almamız lazım. anlıyorum, anlıyorum ancak yapabileceğim birşey yok. lütfen boşaltın odayı. kusura bakmayın ama bekleyen misafirimiz sürekli geliyor bu yüzden hemen çıkın odadan. evet. evet devamlı geliyor.

    - kovdum, hemen çıkıyorlar. (ironiyi anlamasını, gülmesini ve özür dilemesini bekliyorum)
    + denize bakan odalardan birini aradın dimi? ne zaman çıkıcakmış?
    - ???!!!!!?!!!?!!!?!?!!

    inanın bana abartmıyorum, yaklaşık 40 dakikadır lobide oturuyorlar ve az önce arayıp kovduğum misafirin çıkmasını bekliyorlar.
    yarım saattir bu entry'i yazıyorum ve bu yarım saatte 2 kere ''arasana tekrar uyudu heralde'' ve ''ben böyle rezalet görmedim.'' gibi cümlelerle yanıma geldiler ve gerçekten çok mağdurlar.

    birazdan sol frame'de 8 mart 2016 tekirdağ x otel rezaleti gibi bir başlık görürseniz, sakın şaşırmayın.

  • 26. türkiye bombalanırken sözlük tasarımı tartışmak

    türkiye bombalanırken sözlüğe başlık açmaktan farkı yoktur.

  • 27. kadınların aşık oldukları adamdan beklentileri

    haftanın üç günü, akşam on gibi, tek postadan ibaret bir seks yaşamı ve haftanın her müsait zamanı kendisini götürebilecek bir sosyal etkinlik bulması. ayriyeten özellikle arkadaş çevresinin imrenebileceği bir endama ve hayat konumuna sahip olması. ha hayatı kolaylaştırması da gene mühim; evi ve arabası olmalı.

    pratik insanlar olduklarından bu paragrafı şöyle formülleştirmişlerdir: ben sadece sevilmek istedim.

  • 28. kanzuk'un ssg'ye mektubu

    gözlerimi dolduran ve sözlüğe bağlılığımı kat kat artıran mektuptur.

    "eğer sözlük sahibi sizseniz sözlüğün başına geçiniz. eğer sözlük sahibi ben isem size emrediyorum, derhal sözlüğün başına geçiniz. vodafone süpernet adsl sadece 45.90 tl"

  • 29. efendi erkeklerin ortak özellikleri

    sıkıcı demeyeni sikiyorlarmış. zeka yaşı 6 olan elemanlar gelmiş burada salak salak analiz kasıyorlar.

    yazılanların %90'ı goygoy. efendiler, efendiliklerine kaldıkları yerden devam etsinler. bu başlıkta efendi insanları itin götüne sokan kadınlar yolludur, erkeklerse birer meriç.

    bu gerizekalılar böyle yapa yapa bu memlekette iyi ve güzel olan her şeyin anasını siktiler. meydan da kötülere kaldı. efendi insanları eleştirirler, yarın bir gün piçin tekine denk gelince ağlayıp zırlarlar. efendiliği eleştiren her kim varsa başı beladan kurtulmaz umarım.

    ayrıca %50'nin neden bağırıp çağıran, yapmadığı pislik kalmayan bir lidere taptığının da kanıtıdır bence bu. iyilik* yaramaz amk milletine.

  • 30. erkeğe vurmak değil vurulmak yakışır

    küçükçekmece belediyesinin fantastik kadınlar günü mesajı

    şimdi vuruyor muyuz? vurduruyor muyuz? olayı pek anlayamadım da ben..

  • 31. kadınlar tarlalarınızdır istediğiniz gibi girin

    bu konudaki "rivayet"i okudum. su kisma tekrar goz atalim.

    "birisi: ben karımla o uzanmış yatarken yatacağım (cinsel ilişkide bulunacağım)." , başka birisi: "ben karıma o ayakta iken varacağım.", bir diğeri: "ben karıma o diz çökmüş haldeyken yan tarafından varacağım." dedi de yahudi dayanamayıp: "sizler de insan mısınız, hayvanlar gibisiniz. ama biz yahudiler, kadına sadece bir hey'et üzere, bir surette varır ve onunla bir şekilde cinsel temasta bulunuruz." dedi ve bunun üzerine allah tealâ "kadınlarınız sizin için tarladır. tarlanıza dilediğiniz şekilde varın..." âyetini indirdi.[259]"

    abi geri kalani ile zerre ilgilenmiyorum. vay efendim ayet inmis de, sebebi oymus da bilmem neymis... tek sorum var.

    "bu nasil bir muhabbet ortami arkada$ ? ben garima arkadan varacaaam, vay efendim yandan kaykilacam"

    kusura bakmayin beyler, yahudi hakli.

  • 32. dakikada 2 entry silme kuralı

    digitürk'ün üyelik feshinde fax istemesi gibi bir kural. oldu olacak muhtardan ikamet, savcılıktan temiz kaydı, tavşan ayağı ve bakire kanı da isteyeydiniz.

  • 33. survivor 2016

    yunus günçe nin en iyi arkadaşı lisesinden müdür yardımcısı.

    yanlızlık hepimizde var ama saklıyoruz be abi.

    hem komik hem üzücü.

  • 34. debe'ye girene 6 lira

    şimdi başlattığım kampanya. bir kaynağa gore ekşisözlük'ün aylık geliri 80000-100000 arasıymış.

    90000 diyelim ve bu paranın yüzde onunu yazarlara harcadığımızı varsayalım ki oldukça iyi bir paydır. kimseye zarar da vermez, hatta kaliteyi artırır.

    her neyse, 90000 liranın yüzde onu 9000 lira. bir ayda 30 gün varsayarsak, ekşisözlük her gün 300 lira ayırabilir yazarlara...

    debeye giren elli entry'e paylaştırılırsa tabii bu da debe'ye giren entry başına 6 lira eder.

    kanzuk için de ayrı para birimi kullanmak gerek, anlasın diye: 1 dürüm

  • 35. alkol almadan eğlenebilen insan

    tüm dünyayı kendi küçük penceresinden yorumlayanlarca varlığına şaşırılan insandır.

    evet insanlar içki içmeden de eğlenebilirler. buna şaşıran veya bunu kabul etmeyen insan, büyük ihtimalle içki içebilme özgürlüğünü yeni kazanan ve bu yüzden içki içmeyi bir meziyet olarak gören ergenin tekidir.

    alkol almanın tabu olduğu ailelerde yetişen insanlar, alkolü bir tercih olarak değil, koparılması gereken bir özgürlük olarak gördüklerinden dolayı alkol almadan eğlenmeyi idrak etmekte zorlanırlar. çünkü onlar için özgürlük ulaşılması zor bir kavramdır ve açık büfede tabağını taşarcasına dolduran turist gibi o anı sonuna kadar değerlendirmeleri gerekir.

    halbuki alkol o anda size eşlik eden bir içecekten daha fazlası değil. bu insanlara şaşırmak yerine, sadece alkol alımına indirgediğiniz eğlence anlayışınızı geliştirmekte fayda var.

    ekleme: bu entry'yi ''alkol düşmanlığı'' olarak algılamak için herhalde ileri seviyede gerizekalı olabilmek gerekiyor, çünkü başka türlüsü mümkün değil. bu entry'yi buraya kadar okuyacaklarını düşünmesem de aptallar için bir kez daha hatırlatmak istiyorum, bu entry ''insanların alkol almadan eğlenemeyeceğini'' söyleyenlere yazıldı. bilmiyorum, aradaki farkı idrak edebiliyor musunuz?

  • 36. kadınların güçlü olması için neye ihtiyaç var

    kendine ait bir oda.

    (bkz: virginia woolf)

  • 37. kutup sözlük'e taşınıyoruz

  • 38. barack obama

    mythbusters'ın bitişi dolayısıyla şahsen bir mesaj yollamış.

    "...daha da önemlisi gençleri dünya hakkında büyük sorular sormaya, cevapları matematikte, bilimde ve mühendislikte aramaya teşvik ettiğiniz için teşekkür ederim. inanıyorum ki yaptıklarınız amerika'nın geleceğinde büyük bir fark yaratacak."

    obama

    insan gerçekten imreniyor.

  • 39. entrylerin silindiği yalanı

    last edit:

    suser kardeşlerimin bilgilendirmesi sonucu, örnek 1 ve örnek 2'deki entrylerin sahipleri kayıp olduğundan entrylerine ulaşılabiliyor. ayrıca silinen entryler size aitse bir şekilde görebiliyorsunuz. benim yaşadığımda böyle bir şey galiba.

    ----------------------

    örnek edit: sildiğim 351 tane entryden sadece bir tanesi #45582882

    ekran görüntüsü

    --------------------------

    silmiş olduğumuz entrylere ulaşımın hâla mümkün olması durumudur.

    malumunuz 28 şubat 2016 ekşi sözlük direnişi nedeniyle birçok yazar kendilerine ait olan entryleri silerek tepki göstermektedir. ancak silindiği söylenen entrylerin silinmediğini sadece bize gösterilmediğini farkettim. eğer entry bir yerde link vs. olarak kaldıysa bu entrye ulaşılabileceği anlamına geliyor.

    örnek 1 : #50751396

    yazar 1 : lagrangian-eulerian-kardesler

    örnek 2 : #48534034

    yazar 2 : garipbasci

  • 40. ekşisözlük eylemcilerine 200 tl dağıtıldı iddiası

    kulislerde dolaşan bir iddia.

    (bkz: ilk 3 gün ekşisözlük direnişini ben de destekledim)

  • 41. benim için kadın öncelikle annedir

    malum şahsın dünya kadın gününde beyanı. devamında da

    --- spoiler ---

    açık söylüyorum, bana göre kadına en büyük zararı, hayatı 'ekonomik özgürlük parantezine' mahkum eden anlayış vermiştir.
    --- spoiler ---

    ben bunları torun sevgisine doyamamış bir babanın, kariyerini aile kurmanın önüne koyan 30'unu geçmiş kızına serzenişi olarak yorumluyorum. iyi de aile meselelerinize bizi niye karıştırıyorsunuz?

  • 42. 2015-2016 sezonunda bjk üzerine oynanan oyunlar

    avrupa kupalarına devam eden, türkiye kupasında yarı finale yükselen, üç kulvarda mücadele eden fenerbahçe'nin yerine, tek kulvarda mücadele eden takımının zevkine göre fikstür yapılmasını isteyen beşiktaş'lı taraftar ağlamasıdır.

    oldu olacak mhk, fedarasyon. medya ve hatta fenerbahçe yönetimini de size bağlayalım ve fenerbahçe'nin lig maçlarını avrupa kupası maçı ile aynı güne verelim yeter ki ağlamayın artık.

    ne demiş şair;
    bilemezdim kelimelerin bu kadar kifayetsiz, beşiktaş taraftarının bu kadar ağlak olduğunu şampiyonluk yarışına girmeden önce.

  • 43. 28 şubat 2016 ekşisözlük direnişi

    zamanında pek beğendiğim bir vecizle girizgah etmek isterim:

    "leoparın kuyruğunu tutmayacaktın tib."

    baştan beri eğlenerek izliyorum mevzuyu. zaten son birkaç gündür "popüler" sekmesine tıklandığında görüldüğü üzere hem gündemde hem debe listesinde üst sıralarda hep bu kalkışma.

    internet/sosyal ağ işlerinde kullanıcı profili konusunda bir uzman değilim, fakat ekşi sözlük kullanıcılarını -farklı hesaplarla yaklaşık on yıldır burada olduğum için- az çok kestirebiliyorum. buradaki insanların %70 civarındaki çoğunluğu muhalif kesimden, dilediklerini başka yerde söyleyemedikleri için burada olanlar. elbette bu noktadaki "kendi gibi başka insanlara ulaşıp onlara yazdıklarını okutma" motifini de es geçmemek lazım.

    kanzuk kişisi son açıklamayla buradaki alter egoya oynuyor zaten. sinsice, güzel hazırlanmış açıklamada şöyle bir metin var dikkatleri çekmek istediğim:

    "uzun vadede kaliteli içeriğin öne çıkarılması için kullandığımız araçlardan biri ve bence en keyiflisi olacak. halihazırda gayet beğenildi ve yayındaki entryler belki de yıllar boyunca alamayacakları gösterimi bir kaç gün içinde aldılar."

    "yıllardır içeriğin kalitesinin düşmesinden şikayetçiydiniz efendiler," diyor aslında burada; "emek verilmiş ve kaliteli içerikler bundan gayrı hak ettikleri değeri alacaklar, ayrıca sizin kazancınız da yazdıklarınızın daha çok kişi tarafından okunacak olması." komik. hele "teknik sebeplerle iki dakikada bir entry silinebilme" hikayesi tamamen yalan ve korkudan doğan kısıtlamadan ibaret.

    17 yıllık bir sitenin yöneticisinin şu hallere düşmemesi gerekirdi bence. ta en baştan "olay" sekmesinde bir duyuru ile bu iş halledilebilir, hatta pek çok insan elde edilecek mali kazanımları zerre umursamadan safi "kaliteli içeriğin toplandığı bir mecraya katkıda bulunmak için" entrylerini kullanım hakkını gönüllü olarak size verirdi. sadece en baştan "ya biz böyle bir şey yapmak istiyoruz, buyrun bu da taslağımız. katılmak isterseniz ayarlar sekmesinden şunu işaretleyiniz" demeliydiniz.

    sosyal medya sitelerini iyi işletebilmek için anahtar olan birkaç kavram var yöneticilerin iyi bilmesi gereken. bunun birincisi sahip olduğunuz sosyal medya aracısına dahil olan üyelerin genel profili aslında. yukarıda söylediğim %70'e tekabül eden muhalifler zaten kaliteli içeriğin %95'ini üretenler. dolayısıyla yönetimin birincil hedef grubu bu insanlar olmalıydı. şikayetler yükselmeye başladığında bu kalkışmanın gerçekleşeceğini kestirebilmeliydi mesela. zira sözlüğün ana kitlesi olan muhalifler bir kez gezi'nin tadını aldılar, toplu davrandıklarında en yüksek mecralardaki insanları bile korkutabildiklerini gördüler. artık güçlerinin farkındalar yani. sözlük nedir ki?

    bak. ta bir yıl önce yazmışım böyle olacağını. zor değildi kestirmek: (bkz: #51066143)

    kanzuk'un "yaptıklarımızı çok beğenenler oldu" demesiyle "yüzde 50'yi zor tutuyorum." söyleminin nezdimizde pek bir farkı yok aslında. ya da "değişiklikler olacak" sözleriyle "biz dilediğimizi yaparız" ifadesinin.
    insanların belki 2300 yıl öncesinden ortaya konmuş problemlerin tuzağına düşmesi hakikatte havsalanın almadığı bir gerçeklik. (bkz: quis custodiet ipsos custodes)** hele hele yıllardır bu işi yapanların şu duruma gelmesi çok enteresan. sanırım ego büyüdükçe "ya biz yanlışlık yaptık" demek zorlaşıyor. ya da bir kez geri adım atınca yüzünü yerlere sürtmüş hissiyatını yaşayacaklarını zannediyorlar. bilemiyorum altan.

    elbette sözlüğün modernize edilmeye çalışılması dünyanın en normal olaylarından biri. "değişmeyen tek şey değişimin ta kendisidir" derken herakleitos, haklıydı. fakat kaçırılmaması gereken nokta, iki bin yıl sonra hegel'in diyalektiği tanımlarken değişime de dokunuşuydu. "evet, hiçbir zaman bir dereden aynı su geçmezdi; fakat dereden geçen suyun moleküler formülü her zaman aynıydı."

    şunu demek istiyorum aslında; değişim çağrıları yaparken o değişime "interaktif" olduğunu iddia ettiğiniz platformda üyelerinizi de dahil etmeniz gerekirdi. burada otisabi'nin yazısında belirttiği üzere "iletişimsizlik" problemi ortaya çıkıyor. örneğin yine olay sekmesinden "pek sevgili kullanıcılarımız, yeni temalar yapıyoruz, buyrun buradan bakabilirsiniz, sizin fikirleriniz bizim için önemli" diye duyursaydınız herkes sözlüğe kendini daha bağlı hissederdi.

    şunu unutmamak elzem; buradaki kullanıcılar olmazsa sözlük bir hiçten ibaret. ve aktivist ruhlu insanlar entry silip terk etmeye devam ettikçe sözlüğün piyasa değeri fena halde düşüyor. benim internetle pek ilgilenmeyen ihtiyar çalışma arkadaşlarım bile "eren ekşi sözlükte isyan varmış, n'oluyor?" diye soruyorsa bu sabah, o iş internet jargonuyla "gg" olmaya yaklaşıyor demektir. ha, tabii bu durum başta bir trafik artışına sebep olacaktır (reklamın kötüsü olmaz) ama uzun vadede...

    en iyisini siz bilmiyorsunuz saygıdeğer sözlük yönetimi. aslında şu son krizden gördüğümüz üzere pek bilmiyorsunuz bile denebilir. dolayısıyla hızlıca şu çılgın duruşunuzu bırakıp özünüze, insanların kendini önemli hissettiği platform olmaya geri dönmeye ihtiyacınız var. bir sosyal medya aracısına herkes bir sebep için girer. ekşi sözlük'ün buradaki en büyük artısı yıllar boyunca "kutsal bilgi kaynağı" olmasının yanı sıra -üzerine basarak söylüyorum- "kendini önemli hissetme isteğini tatmin etmesi" idi. şimdi siz doğal varoluş sebebinizle çatışarak "biz ne dersek o olur" diyorsunuz, bunun yegane nedeni de "potansiyeli likite (paraya) çevirme dürtüsü".

    yanlış yapıyorsunuz efendiler. yanlış yapıyorsunuz ve bu hızla giderseniz batacaksınız.

    son olarak sözlük yönetimine apollo 17 astronotu gene cernan'dan gelsin:

    "i don’t know whether that does you any good, but there’s something out there.” (bilmiyorum bunu sana söylemem bir işe yarar mı ama, orada bir şeyler var)

    ve sözlük ahalisine:

    https://youtu.be/5r7wbwahc2a

  • 44. beyaz gri saman temaları

    sanırım isyan edenlere bir mesaj vermek isteyen temalardır

    beyaz
    saman
    gri

    ilk harflere baksana (bkz: bsg)

  • 45. bjk çarşı

    (bkz: #58736175)
    geri dönüyorlarmış. niye şimdi diye soruyorum kendilerine, niye? demirören'den aldıkları beleş biletleri fikret orman'dan alamayınca manevralara başlayıp passo lig bahanesi ile tribünü terk etmişler, passo lig kalkmadan geri dönmeyeceğiz demişlerdi.

    çarşı ile çarşının merkezindeki, belki sadece beşiktaş sevgisi ile bir araya gelmiş insanları istediği gibi yönlendiren o çekirdek kadroyu birbirlerinden ayırmak lazım önce. dışarıdan görünen büyük bir topluluk ama özünde birkaç adam ve onlar ne derse uygulayan gencecik çocuklar. ben zamanında çok denk geldim stat gişesinde tükenen biletlerin dışarıda gişe fiyatına satıldığına. şehir dışından geldiğimiz için mecbur kalırdık o at hırsızı kılıklı adamlardan bilet almaya; sonra aynı adamlara kapalıda denk gelirdik. çarşı'nın çekirdek kadrosunun etrafında takılırlardı hepsi. seba'ya küfrü ateşleyen de, bilgili'yi zor durumda bırakanda, iki transfere yıldırım demirören'i yalayan da çarşı, yani o çekirdek kadrodur. beşiktaş'ın içine düştüğü zor duruma kendilerinin yaptığı katkı da yadsınamaz. zira inönü’de çarşı ne isterse o olurdu. yıllarca kendi menfaatleri için sustular, şimdi belli ki yine koparabileceklerinin peşine düştüler. toplu halde kart çıkartmak falan söz konusu değilse passo lig'in beşiktaş için iş yapacağı tek husus bu grup içindeki beleşçileri stattan uzak tutmak olacaktır. adım gibi biliyorum ki bırak para vermeyi, beleş olsa maça gelmeyecek adamlar var aralarında.

    beşiktaş, vodafone arena'nın cazibesine kapılanların değil, takımını olimpiyat stadında, başakşehir'de yağmur çamur demeden yanlız bırakmayanlarındır.

  • 46. pasaport polisi

    ben bunların en aptalına denk geldim. münih üzerinden aktarmalı uçuşum vardı. sabahın erken saatlerinde pasaport kontrolüne geldim, sersem gibiyim zaten. eleman ilk önce "sizin vizeniz yok" dedi. dedim "sahip olduğum pasaporta vize uygulamıyor ab", kontrol etmem lazım dedi, kontrol etti, ziyaret sebebimi sordu, gezmeye gittiğimi söyledim. iyi eğlenceler, dedi mührü bastı, pasaportu verdi. tam gidicem baktım mühür gözükmüyor. geri döndüm, mühür gözükmüyor, dedim. sorun değil damgada sorun var siz devam edin, dedi. o kadar bıkkındım ki yürüdüm gittim. iki hafta gezdim dolandım avrupa'da. sonra yine geldim münih'e. fakat bir gün önce avrupa birbirine girmişti
    (bkz: 13 kasım 2015 paris saldırıları)

    yine sabahın erken saati ve bir önceki gün hiç uyumamışım. elf prensesi gibi bir polisin gişesine girdim. kız baktı pasaportuma, her yerini inceledi "ama bunda damga yok" dedi. "biliyorum yok" dedim. "neden ama?" dedi, dedim "arkadaşınız damganın bozuk olduğunu, sorun çıkmayacağını söyledi, girişimi kontrol edebilirsiniz". kız kontrol etti, oradan giriş yaptığımı doğruladı ve "ama damga yok çıkamazsınız bu durumda" dedi. o kadar uykusuzdum ki "çıkmam ben de o zaman ne yapalım" dedim. beklemeye başladım. kız birkaç dakika boyunca pasaporta baktı, bana baktı ve sonunda geliş biletimi görmek istediğini söyledi. bilet çantamda bir yerlerdeydi, elektronik kopyası da telefonumdaydı ama bir anda canım sıkıldı göstermek istemedim bileti attığımı söyledim. yine birkaç dakika pasaportuma ve ekrana baktı. sonunda "peki geçmenize izin veririm ama ben de damga vurmam o zaman" dedi. sorun olmadığını söyledim ve çıktım gittim. sonra türkiye'de izbandut gibi bir arkadaş karşıladı beni.

    pasaport sırası bana gelince pasaporta tam damga vuracakken karıştırmaya başladı. "hocam sizin buradan çıkışınız var ama başka bir ülkenin giriş mührü yok" dedi. dedim "herkes türk polisi gibi özenli değil kardeşim, alman polisinin damgası bozukmuş". hemen yumuşadı "haaa oluyo ya bazen öyle, vatandaş mağdur oluyor sonra" dedi damgayı vurup aldı beni ülkeye.

  • 47. 5 mart 2016 turgut vidinli rezaleti

    memleketin en güvenli olması gereken yerlerinde bombalar patlıyor, güneydoğuda aylardır nereye varacağı belli olmayan yoğun bir çatışma yaşanıyor, her gün asker polis sivil onlarca insan ölüyor, binlercesi evinden yurdundan oluyor, düzine düzine insan her gün egede boğularak can veriyorken bizim arsızlar utanmadan her yok bilmem ne maçında kanat oyuncusunun performansını, yok bilmem ne takımının teknik direktörünün artıları eksilerini dert etmiş onları yazıyor.

    olmadı değil mi, olmadı, o da olmamış.

  • 48. ekşi sözlük isyanının gerçek sebebi

  • 49. hillary clinton

    email skandalından başı fena yanacak gibi görünüyor. hillary clinton'ın secretary of state ünvanıyla beyaz saray'da görev aldığı zaman başdanışmanı sidney blumenthal ile aralarında olan emailleşmeleri, sidney blumenthal'in aol hesabının hack ederek ele geçiren ve rt'ye servis eden romen hacker guccifer'in (marcel lazar lehel) abd'ye iadesine romanya hükümeti tarafından onay verildi. bunun yanı sıra clinton'ın evine server kuran ve şu ana dek soruşturmaya bilgi vermeyi reddeden it sorumlusu da federal hükümetten dokunulmazlık elde etti. (bkz: fifth amendment)

    bu iki kişinin grand jury önünde ifadeleri istenebilir. böyle bir durumda hacker guccifer'e, rt'ye servis ettiği maillerin gerçek olup olmadığı sorulacaktır zira guccifer'in sızdırdığı emaillerden bazıları abd hükümetinin kamuoyu ile paylaştığı emaillerde bulunmuyor. şayet abd hükümeti çok gizli oldukları gerekçesiyle bu emailleri kamuoyu ile paylaşma gereği duymadıysa clinton abd ulusal güvenliği için üst düzeyde bilgilerin başka uluslarla paylaşılmasına olanak sunma suçlamasıyla karşı karşıya kalacak. eğer bu emailler, clinton emailleri evinden gönderdiği için devlet kayıtlarında bulunmuyorlarsa, bu sefer de skandalı araştırma komisyonuna eksik bilgi verme ve kanıt yok etme suçlamalarının hedefi olacak.

    tabi demokrat parti inadını bırakıp clinton'ı değil bernie sanders'ı desteklerse abd ve dünya için bir sorun yok, sanders başkan olur. fakat clinton'ı aday gösterir ve soruşturma clinton'ın başkanlık adaylığını tehdit edici hale gelirse trump'lı günler bizi bekliyor demektir.

  • 50. çarşı grubunun geri dönmesi

    peşin not: galatasaraylıyım.

    geri dönmeleri umrumda değil de stadyum nasıl siyaset yeri değildir ya? okulda siyaset yapma, statta siyaset yapma, orada siyaset yapma burada siyaset yapma. oldu paşam. başka?

    umarım ilerde siyaset yapacak yaşam alanı bulamayınca da bu kadar rahat olursunuz.

    tanım: bir taraftar grubunun maçlara tekrardan gitmeye başlamasıdır.