delikan7613
profili

  • cahillerin eğitimlilerden daha iyi olduğu konular

    ilginç şekilde, genellikle yatırım.
    yani yatırım derken hisse seçimi, crypto falan demiyorum.
    en genel anlamı ile yatırım. yani tasarruf edilen parayı büyütme hali.

    bu anlamda toplumun cahil kesiminin, eğitimli kesiminden genellikle daha hızlı servet büyüttüğünü rahatlıkla görebilirsiniz. bu türkiye'nin en çarpık yönlerinden birisi ve kısır döngüsüdür.

  • bahçeşehir koleji 8510 tl'ye öğretmen çalıştırıyor

    bahçeşehir koleji 8510 tl'ye öğretmen çalıştırıyor.

    acı, gerçek ama eksik önerme.
    tam hali şu:

    bahçeşehir "eski" yani halihazırda çalıştığı öğretmenine 8510 tl veriyor. son 2-3 yıldaki enflasyonist ortam bu durumu fena körükledi ve acaip öne çıkardı. özel okullardaki çalışma hayatı ve huzuru büsbütün bozdu. olayın ciddi bir kısmı da imza yani sözleşme süresi ve zamanlaması. özel okul öğretmenleri her yıl tekrarlanan, yıllık sözleşmelere imza atarlar ve buna dayanarak hukuki iş akdi oluşur.

    bakın söyleyeyim, dümen nasıl dönüyor anlatayım:

    evet içeride yeni öğretmen, eski tecrübeli, iyi öğretmen arasında bir ücret farklılaşması yapmaya çalışıyorlar ancak şimdi anlatacağım sözleşme yapısını kötüye kullanıyorlar. bu kötüye kullanma sonucu sıfır mezun da olsa 25 senelik de olsa eski/yeni, iyi/kötü, tüm öğretmenler senenin çoğunda asgari ücret ve +500 bilemedin +1000 arası aynı parayı alıyor.

    bu sektörde imzalar şubat/mart ayında atılır. yani bu aylarda sözleşme imzalanır. imzayı bugünlerde atar, imza attığın parayı eylül sonunda alırsın. yani bugün imza atılan sözleşme yıllıktır ve dönemi eylül 2023-eylül 2024'tür. eğitim öğretim yılı başı ve sonu olarak düzenlenir yani. şu anda çalışan öğretmenler de şubat/mart 2022'de imza attıkları sözleşmede yazan parayı alıyorlar teknik olarak.

    şimdi enflasyon ile şu duruma gelindi:

    direkt yaklaşık, örnek rakamlarla konuşalım, daha çok matematik işleyişi aktarmayı önemsiyorum;

    eski öğretmen, tecrübeli, 20 yıllık, başarılı, okul memnun, velisi falan memnun olmuş olsun. ideal durum yani.

    buna geçen sene asgari 5500 iken, şubat 2022'de diyelim ki 8700'e imza attırdılar. bu öğretmen bu maaşı bugün itibarı ile 4 kere aldı. (eylül 2022'den beri)
    asgariye zam bir geldi 8500'e. eski(9-10 ay önce imza attırdığı göreli yüksek maaşlı) öğretmelerine asla zam yapmazlar, sadece asgari altında kalanları asgariye çekerler. zaten onu yaptılar.
    ne oldu? ocak 2023 - eylül 2023 arası tüm öğretmenler 8500-9000 arası alır hale geldi. şu anda olan da o.

    çok daha kötüsü ne biliyor musunuz? özellikle istanbul dışı yerlerde öğretmen bulmakta zorlanıyorlar. bu rezillikler yaşanınca çok öğretmen kaybettiler, kaybediyorlar. şubat'ta eski öğretmenlerine imza attırdı ya, mayıs-haziran-temmuz'da, bunlar özellikle ilçelerde sıkışır. harıl harıl sınıf öğretmeni ararlar. enflasyon algısı 6 ayda çoktan değişmiş ayrıca okul gerçek manada sıkışmıştır. yeni mezunun bile çalışmak için bir alt limiti vardır sonuçta. özel okul açısından kayıtlar alınmış, sınıf hazırdır ama öğretmeni yoktur. yeni mezun sıfır öğretmene veya emekli tayfadan geçenlere 10-12-13 allah ne verdiyse imza attırırlar. sözleşme gene eylülden eylüle. ilk imza attığın sene nispeten iyi gibi olur ama sadece ve sadece 1 yıl sürer. sonra asgariye veya max. 1000 tl üstündeki aralıkta ücrete mahkumsun.

    okuldaki ortamı düşünün. çalışabilir misiniz? okulun bütün eski öğretmenleri yeni yetme, 6 ay önce mezun olmuş, 2 ay önce de imza atmış öğretmenden az maaş alır hale gelir.
    zaten yenisi eskisi genel ücretler düzeyi çok çok düşük. her teneffüste, her sigara molasında, her okul çıkışı kahve sohbetinde tüm öğretmenler aynı şeyi konuşurlar. şu şu kadar alıyormuş, bu şuna imza atmış, bu sene x öğretmen bırakıyormuş, benim zümreme bu sene gelen genç kıza kaç lira vermişler biliyor musun vs. vs.

    bir de üstüne güvenlikçiyi, temzilikçiyi, diğer personeli ekle. gerçekten de onlarla eşit hatta bazen yan ödemeler ile daha az alıyorlar. çünkü onlarda sözleşmeler bu şekil çalışmıyor.

    al eline hesap makinesini,
    gene kurgu ama durumu anlatan rakamlar.
    kapıda güvenlikçisin.
    2023 maaşın ay ay şu:
    8500-8500-8500-8500-8500-8500-8500-8500-8500-8500-8500-8500
    daha da üstüne yol yemek kıyafet vs. de olabilir. servisin yol paran olabilir.
    aynı okulda 5 senelik öğretmensin,
    2023 maaşların şu:
    8500-8500-8500-8500-8500-8500--8500-8500-8500-12000-12000-12000
    öğretmene 1 kuruş ekstra yoktur. servis genellikle yoktur. daha izinlere hiç girmiyorum, öğretmenin hamile de olsa, hastalıktan ölüyor da olsa gelmesi beklenir. güvenlikçiyi idare ederler. servis olmayabilir yoksa yol parası falan yoktur.

    garip ama net gerçek;
    şu anda tüm öğretmenler istifaya gerek yok, yeni sözleşmeye imza atmayıp odadan çıksalar,(hala sınıflarının başındalar, karne verene kadar da kalacaklar) haziran'da geri dönseler maaşları min %50 otomatik artar!

    tüm bunları en çok şunu anlamanız için yazıyorum:

    öğretmene hakkı olan mesela min 2 asgari ücreti verse, yılbaşında yapılan asgari ücret zammını o dönem için asgariden fazla alan eski öğretmenlerine de yansıtsa adamın okulu ticari olarak gene hayatta kalır, kalıyor, kalacak. adamlar maaşı iyileştiremedikleri için değil, esnaf ağzıyla konuşayım, kurtarmadığı için değil, sömürmek için iyileştirmiyorlar.

    istemeyen çalışmasın öyle mi?
    ütopik ama anlayın diye yazıyorum. 8500-9500 arası alan tüm öğretmenler yarın istifa etsin.
    yerlerine yeni mezun, emekli artık neyse yeni öğretmenler bulunsun ve işe alınsın, hadi olmaz ya öyle olsun.
    tüm özel okullar çatır çatır kapanır.
    bak tamamı diyorum.
    okulu her gün veli basar.

    kazın ayağı öyle değil çünkü. bu bağlamda özel okul öğretmenleri güçlerinin farkında değiller. örgütlü mücadeleye veya hukuki bir düzenlemeye ihtiyaç duyuyorlar. kitlesel bir ayrılış sonrası yerlerine gelecek öğretmenle sistem dönmez, tamamen çöker. öğretmenliğin de özel okulun da kendine has bir ortamı ve veli idaresi vardır. gerçekten vardır, gerçekten farklıdır. devlete nazaran çok çok daha zordur. çoğu zaman devletten geçen öğretmenler elenir mesela sektörde, zorlanırlar. çoğu ciddi okul, emekli çalıştırmaz, iş görüşmesi bile yapmaz mesela. sektörde çalışanlar %95 tamamen özel sektörde çalışmış öğretmenlerden kuruludur. kalite ayrı konu ama böyledir. yeniler zaten şaşkın ördek. zamanla ablalarından öğreniyorlar, eşim böyle onlarca öğretmen yetiştirdi, yetiştiriyor.

    özel okul sektörü, özel okul tecrübesi olan ve bu tecrübesi 5-25 yıl arası değişen öğretmenler üzerinde döner. an itibarı en çok da bu profili sömürüyorlar.

    bu sözleşme imzalama zamanı, sözleşme süresi ve üzerindeki enflasyon etkisi konusu bilinsin istedim. çok çok önemli çünkü. soruna benzin döküyor.

    hadi elimi bulaştırmışken madem bu bir tür rezillik başlığı, bir iki gerçek rezillik de yazayım, rezillik puanı verirsiniz.

    geçen sana tam olarak bu günler, eşim okulunun en sevilen, en takdir gören ve cv'si en dolu öğretmenlerinden biri, asgari ücret açıklandı, ertesi gün hadsiz bir kat görevlisi koridorda herkesin içinde şunu söylemiş;

    - hocaaaa, bu kadar sene boşuna okumuşsunuz.

    eşimin gözleri dolmuş, bunu gören kat görevlisi utanmış,(özür yok ama) etraftan da duyulmuş, konu okulun yönetimine gitmiş. eşimi çağırmış müdür. eşimin yüreği el vermemiş, o kat görevlisi yüksek ihtimal o gün kovulacaktı, isim vermedi, geçiştirdi.

    yaşandı bu arkadaşlar.

    daha da rezil bir yaşanmışlık söyleyeyim.

    yine geçen sene bu dönem, veli son derece memnun olduğu öğretmeninin(eşim değil) maaşını basından/kamuoyundan öğrenince ve okulun bunu düzeltmesinden umudu kalmayınca, öğretmenin ayrılması ihtimalini de düşünerek, öğretmene şunu söylüyor:

    - hocam çok haklısınız, bizler de veliler olarak çok üzüldük, siz bu imkansızlıkta, mutsuzlukta çalışın istemiyoruz, maaş olarak okuldan almanız imkansız ama isterseniz biz veliler birleşip açıktan her ay.....

    ötesini utancımdan yazamıyorum. siz anladınız.
    yaşandı bu arkadaşlar.

    bu velinin iyi niyeti ha, sakın veliye bok atıyorum sanmayın, veli evet biraz izansızlık ama iyi niyetle söylüyor bunu. ona bunu söyletenler utanmalı, veli değil, o da çözüm arıyor.

    neyse işte arkadaşlar, durumlar böyle bombok.

  • kyk borçlarının silinmesi kanun teklifi

    enine boyuna alt alta topladım, sonuç şu çıktı:
    vereceksiniz arkadaş, ö-de-ye-cek-si-niz!
    kızma.
    ödemelesiniz çünkü, doğrusu bu, kendini kandırma.
    şöyle bir argümanları ve doğruluklarını özetleyelim:

    * neler neler siliniyor, bırakın bu sefer de öğrencilerinki silinsin / demeyin bir kere. haksızsınız. bu durumun başlığını şuraya koyuyorum. (bkz: ad hominem)

    * devlet şu dönemde bu borcu istememeliydi. / bu doğru ama devlet neyi doğru yapıyor ki. haklısınız. lakin borç baki.

    * faizi silinsin ama kendi ödensin. / çok doğru, amacımız dövmek değil düzeltmek olmalı. genç işsizlik ve ortalama ücretler ortada... haklısınız.

    * para yok, pul yok, gelen vurdu, giden vurdu. durumum yok. / hadi tuzu kuruları geçtim. o parayı seninle aynı, belki daha zor durumda almamayı tercih eden var. o'nun hakkını kim koruyacak. haksızsın.

    * ben öğrenciyim, bu para benim hakkım olmalıydı, devlet bana bunu zaten karşılıksız vermiş olmalıydı. / aynen katılıyorum. ileride inşallah böyle olur, lakin böyle bir şey olmadı. haksızsın.

    * ben parayla alkol, eğlence yapmadım, nefesim kokuyordu. / paranın ne için harcandığının konuyla alakası yok. alkol de alsan kitap da alsan, karnını da doyursan sonuç aynı. haksızsın.

    tekraren sonuç,
    debelenmeyin arkadaşlar.
    vermelisiniz.
    istediğiniz imtiyaz ve hak yeme isteği.
    tıpkı eleştirdiğiniz gibi.
    eleştirdiğinizi yapmıyorsunuz di mi lan?!

  • kemal kılıçdaroğlu

    galiba uzun süredir kendisi ile konuşmak istediğim tek kişi. ama öyle telefon falan değil, karşılıklı, çaylı, kekli sohbetli, zaman kısıtsız. (tamam lan rakılı da olur, çok belli oldu:)

    iyi insan, çok belli. ama iktidar olmak isteyen parti lideri değil. istifa etme, çağır ince'yi devret. istifa sembolik olsun. tarih seni böyle hatırlasın. bak örnek vereyim, aziz yıldırım gibi gitme. olacak olan o çünkü.

  • celal şengör'ün s.hawking'e insan harabesi demesi

    dediğim gibi...

    sanatçı, oyuncu, şarkıcı, profesör, akademisyen tayfa ve siyasetçiler.

    bu kriterlerde ego sahibi herkes yaşlandıkça, dikkat çekmek için (çocuk gibi evet) saçmalamak zorundadır. celal şengör de istisna değil.

  • öğretmenler neden bu kadar yorgun

    cevabı çoklukla "öğretmenlik" dışı görevlerin de öğretmene kalması olan soru. benim tecrübem bunu gösteriyor. öğretmenlik derse gir anlat çık işi değil. lise, üniversite öyle olabilir ama eminim o da o kadar basit değil.

    yazacaklarım özel sektör ve sınıf öğretmeni ağırlıklı.

    * öğrenci servisten gelir. daha ders başlamaz. öğretmenden bu süreçte iş beklenir.
    * öğlen sınıf yemek yiyecektir. öğretmenden bu süreçte iş beklenir. (25 tane 6-7 yaşında çocuğa yemek yediren anne olduğunuzu düşünün. çıldırırsınız.)
    * sırf veliye poz, pano, sınıf süsleme vs. hazırlanacaktır. öğretmenden bu süreçte iş beklenir.
    * gösteri, etkinlik vs. yapılacaktır. öğretmenden bu süreçte iş beklenir.
    * müfredat için çalışma kağıdı/soru vs. hazırlanacaktır. öğretmenden bu süreçte iş beklenir.
    * veliye yeni yılın kayıtları yaptırılacaktır. bildiğin satış lan. öğretmenden bu süreçte iş beklenir.
    * öğrencilerden birisi/birkaçı hastalanır. ilacı, testi, ders kaçırırsa tamamlanması. öğretmenden bu süreçte iş beklenir.
    * öğrenci yüzme, spor vs. branşında derse girecektir. öğretmenden bu süreçte iş beklenir.
    * tamamen veliler arası sorunlar çıkar. öğretmenden bu süreçte iş/çözüm beklenir.
    * ödevler ve evde çalışma konusunda veliden beklenenler yapılmaz. öğrenci sınıfta zayıf kalır. öğretmenden bu süreçte iş beklenir.
    * zümrede öğretmen olarak zayıf halka(lar) belirir. bu farkın kapanması için diğer öğretmenlerin daha çok iş çıkarması gerekir. zümre herkese eşit görünsün, yönetim/okul zor durumda kalmasın diye. öğretmenden bu süreçte iş beklenir.
    * okul öğrenci bulmak için kendini sektörde farklılaştıracak çözümler arar. öğretmenden bu süreçte iş beklenir.

    daha bu liste çok uzar gider. hemen ilk aklıma gelenlerdi. velhasıl öğretmenliğe zaman kalmayabilir. öğretmenliğin "çok sayıda çocukla uğraşmak" olduğunu unutmayın. ayaktasın, en az 25 kişi(kendi sınıfın, bazı çok sınıflı işlerde artar), gürültü. bu çocuklar düşük yaş grubunda özbakım becerilerinin çoğundan yoksundur.

    ben bir kere eşimi yüzme dersinin çıkışında gördüm. uzaktan baktım böyle. peygamber olmak lazım. bakın kare şu:

    18 kişi yüzme dersinden çıkmış dar bir soyunma odası.
    11 tanesi mayosunu çıkaramıyor. çıkarılacak.
    8 tanesinin giyinirken yardıma ihtiyacı var.
    3 tanesinin havlusu kayıp. bulunacak. bulunmasa da bir şekilde kurunacak o çocuk.
    1 tanesi üşümüş, donunu giydikten sonra altına kaçırmış. değişecek.
    6 tane kızın saçı uzun, hepsinin saçı makineyle kurutulacak.
    2 tanesi bonesini kaybetmiş bulunacak.
    1 tanesi ile diğer 17 kişi bir sebepten dalga geçiyor. çocuk ağlıyor. susturulacak.
    4 tanesi terliklerinden az birini kaybetmiş, bulunacak.
    6 tanesinin ayakkabıları bağcıklı ve bağlayamıyorlar. bağlanacak.
    1 tanesinin çantası komple kayıp. bulunacak.
    1 tanesinin gözlüğü kayıp bulunacak.
    hepsinin çantası kapatlılıp toplanıp ellerine verilecek.

    tüm bunları sakın kendi içinde çözülünce geçecek şeyler sanmayın. bu sorunlar olurken aynı 18 kişi eteğinizi çeker bir şeyler söyler ister, ağlar, bağırır, yanındakine sarar, şikayet eder vs. vs... yani mesela gözlüğü ve bonesi kayıp 3 kişinin 25 dakika boyunca eteğinizde bağırıp ağladığını düşünün. curcunanın dibi.

    haa bu arada bu 18 kişi toplanacak. yüzmeye girmeyen 6 kişi ile birleşilip 24 kişi sınıfça yemekhaneye gidilecek. hadi onu da yazayım gene ilk aklıma gelen:

    24 kişiye yemek konacak, konmasa da dökmeden masaya gitmesi sağlanacak.
    kendi yiyemeyenlere yardım edilecek.
    üstüne dökenlerin üstü değişilecek.
    kendi koyamayıp hazırlardan kalmamışsa yeniden isteyenlere su konacak.
    2. tabak yemek isteyenlere yemek konacak.
    birbiriyle dalaşanlara hakim olmaya çalışılacak.
    masa sandalye üstüne çıkanlar indirilecek. uyarılacak.
    yemekten sonra 3 tanesine şurup içirilecek.
    bardak vs. düşürüp kırılınca cam parçalarının öğrencilere zarar vermesi engellenecek.
    çişi gelen tuvalete götürülecek.
    kakası gelen tuvalete götürülecek.
    donunu kirletenin donu, gerekirse üstü başı değişecek.

    aga.

    bak hepsini kenara koy. herhangi bir masada yemekte bir çocuğun size katıldığı kareyi hatırladın di mi? çocuklu yemek ortamı, aile ortamı. nasıl annesine, masaya kök söktürür. senin alakan yoktur, kenarda sen bile rahatsız olursun. şimdi o zorluğu 24 ile çarp, hah şimdi de hepsi bir arada olduğu için bir de 10'la çarp. yaşananlar o ayarda bişey.

    eveet. öğlen ilk derste ilk ses grubumuz olan e,l,a,n(elat diye değişti galiba) sesleri ile okuma öğrenmeye başlayabiliriz öğretmenim.

    nah başlarsın. yarraamı başlarsın! bitti ki öğretmen son 90 dakikada. içi ruhu çekildi.

    neyse ya. anlayamazsınız... velinin suyu köpürtmesi.
    öğretmenlik zor iştir.

  • tarsus'taki esrarengiz kazı

    bu kazıdaki gizemin sır olarak tutulması için her ne yaptıysak onu unutmamamız lazım devlet olarak. şimdiye kadar videoları fotoğrafları falan çıkmış olmalıydı. demek isteyince oluyor.
    olayın kendisi burası türkiye vakası. ama gizliliğin korunumu isveç valla. hiç beklemezdim.

  • ev kredisi borcu uğruna yıllarını ipotek etmek

    mortgage adı altında kapitalist sisteme en ileri seviyede kölelik imzasını atmaktır. mum olursunuz mum. ne zekanız, ne bilginiz, ne yaratıcılığınız ne de eğitiminiz para eder artık. tek amacınız o krediyi ödeyen işteki maaşınızı almaya devam etmek için taklalar atmak, bildiğiniz siz olmaktan çıkmaktır.

    gençlik ve orta yaşlarınız artık harcanmıştır. karşınıza çıkan hiç bir fırsatı değerlendiremezsiniz. hayattaki aksiliklere karşı esnekliğiniz kalmamıştır. işteki bir aksiliğe karşı "ayrılma" özgürlüğünüz yoktur. kimseye posta koyamazsınız. artık haklı olamazsınız. sadece idare etmeye başlarsınız yavaş yavaş.

    aldığınız evin kredisi bittiği yaşta siz de çok yaşlandığınız için aslında evi de kendinize değil, çocuğunuza aldığınızın farkına varırsınız. lakin zaman geri gelmez.

    kısaca büyükşehirlerdeki patlak fiyatlı evler için söylüyorum:
    mortgage kendi hayatını sikmektir.

    haa, mortgage aslında kötü bir şey değil. türkiye ve istanbul'daki halini yazdım ben. sen normalin 3-4 katına almasan evi, faiz de <0.7 olsa o zaman olur bu işler. kira öder gibi almak o zaman gerçek olur.

  • şükela reader

    uzatmaya gerek olmayan uygulama.
    o zaman uzatmayayım.
    sene 2017.
    platform ekşi sözlük.
    sen.
    evet sen.
    ssg ve kanzuk.
    mobil ortamın internetteki pazar payı ortadayken, zamanın ruhu belliyken, bu yazılımı "sen" yapmazsan işte bu olur.
    şimdi şunu yapın.
    yazan arkadaşla anlaşın.
    mobildeki gelir modelini geliştirin.
    işinizi yoluna koyun.
    benim gördüğüm budur.
    kolay gelsin...

  • gri tema

    dişlerini fırçalamayan adam dişi grisi bu. biz dişlerini fırçalamadan günde 3 paket sigara içen adam dişi grisi istiyoruz.

  • akciğer kanseri

    ciddi bir başlık.

    bakın hastalık, şöyle moral, böyle kurtulunur falan demiyorum. başlık.
    (bkz: başlık)

    bir başlık, bir sözlük içeriği zaviyesi ile;

    tüm sözlük ahalisine bir abi tavsiyesidir.

    sözlüğü ciddi hastalıklar konusunda "gerçekleri söylemek" saiki ile de olsa, moral bozucu içerikle doldurmayın. internette zaten bolca var, ve doğal olarak bu kişiler zaten bu içeriğin "içinde yüzüyorlar". burada internette olmayan bilimsel makale yazıyor, tıp dünyasına katkıda bulunuyor olamazsınız. o zaman yapmayıverin.

    ciddi sayıda kişi ekşi sözlüğü, olduğu gibi, yani, şahsına münhasır, ikamesi olmayan, kutsal bilgi kaynağı olarak kullanır. çünkü burada son derece rafine, çoğu yaşanmışlıktan alıntı, samimi paylaşım duygusu yaratan içerikler bulur. velev ki x bir hastalık tam anlamı ile istisnasız %100 mortalite bile barındırsa, yazdıklarınızın hepsi "ilk kurtulan sen/yakının olabilir..." minvalinde yazmalıdır. bu her şekilde böyle olmalı.

    bakın ben bunu sair konularda çok yaptım/yapıyorum. yani "gerçek" bildiğimi, onay, kabul görmeyeceğini bile bile, sallamadan sözlüğe çok yazdım. ama hiçbiri ciddi hastalıklar için değildi. hiçbiri kalp gönül kırmaya, insan üzmeye değmez. hastalık ciddi konudur, "- banane, gerçekleri bilsin, kaldıramıyorsa onun sorunu." demeyiniz.

    neden böyle, çünkü bir tecrübem var, hala içimde yaradır;

    herhalde 2003 civarları falandı. başlık (bkz: ms) yani multipl skleroz. ayrıntısına girmeyelim, ciddi bir hastalık. bizim de bir yakınımız vardı rahmetli, biraz bilgim tecrübem var. "gerçekleri" yazayım dedim. ve başlık altına dün gibi hatırlıyorum tam olarak "direk yavaş ölümdür" gibi bir ifade/benzetme kullandım.

    aradan yıllar geçti. sanırım 2-3 yıl kadar. bir gün bir dm geldi. "- abi bunu böyle yazmışsın, tamam doğru belki ama, ms hastaları hala okuyabiliyorlar. bunu unutma istersen." dedi.

    haklıydı. ben yazıyı hayatında hiç ms görmemiş, yakınında yaşanmamış kişilere "bilgi" olsun diye yazmıştım. niyet buydu. ama yazı çok çok büyük bir hataydı!

    ekran karşısında dondum kaldım. o dm'nin geldiği gün ile, entryi yazdığım gün arasındaki aylarda bir veya birkaç, belki onlarca ms hastası, yakını, anası, babası, evladı bu yazıyı okumuş olabilirdi. ki kesin olmuştur. onların kendileri gerçeği benden çok daha iyi biliyor da olsalar bunu bir de benden, benim kelimelerimle, benim teşbihlerimle, duydular. çok önemliymiş, çok lazımmış gibi... yazıyı anında sildim ama muhtemelen ekstradan üzdüğüm kalpler hep üstümde yüktür. hala bu hatayı nasıl yaptım diye hayıflanır, büyük vebal altına girdim diye düşünürüm.

    ciddi hastalık başlıkları için bir istisna yapın. susmayı veya sadece ve sadece pozitif içerik girmeyi ilke edinin. yoksa siyaseti, partisi, karısı kızı, ilişkisi, magazini, feneri cimbomu, ünlüleri bilmemnesi geçer gider...

    neden biliyor musun?

    geçtim, adamlığı, insaniyeti, iyiliği bilmemneyi,

    bir gün başına bir kötü iş gelirse, sen de sözlüğün ilgili başlığını açacaksın. kendin gibileri o başlıkta görme diye...

  • nescafenin kahvesini koyarken eklenen son pinçik

    kahve miktarındaki son fine tuning...

    en son bu ekleme yapılmazsa ayarı olmuyor kahvenin.
    herkes mi yapıyor, bir ben mi manyağım?

    önce kendi neşene göre silme, tepeleme, az neyse kaşıkla koyarsın, ama yetmez hemen kaşığın ucuyla son bir pinçik... hah oldu.

  • levent kırca

    mizah büyük oranda dönemsel bir algı üslubudur. neredeyse hiçbir şey, hiçbir espri sonuna kadar, sonsuza kadar komik olmaz, olamaz. dolayısı ile de o mizahı üreten yine hiçbir zaman güldürmede her zaman aynı başarı ve verimde kalamaz. kabaca görüyorum ki, bu iş 10-20 sene arası değişen bir dönemsellik taşıyor. her mizah ve üreticisi kendi döneminde değerlendirilmeli. bu yüzden mizah onu üreten kişi ile adlandırılır. (levent kırca mizahı, nejat uygur mizahı, gani müjde, enternasyonel olarak peter sellers mizahı, woody allen mizahı vb...)

    geçmişte güldüğünüz pek çok şeye, diziye, espriye, görsele, şakaya bugün bakınca sadece güldüğünüze gülersiniz. bu muymuş dersiniz. bunun iki boyutu vardır;

    birincisi, siz değişmiş, siz olgunlaşmışsınızdır.
    ikincisi ve çok daha önemlisi mizah artık o mizah kuşağını geçmiş, güncellenmiştir. yani mizah aslında bir nevi modadır. o devrin modası olan mizaha gülünür.

    bazılarınızın yaşı müsait değil ama yurtdışına çıkmadan 80'lerden günümüze birkaç örneği hemen verebilmek mümkün.

    devekuşu kabare dönemi (zeki alasya, metin akpınar) - bugün çoklukla gülemezsiniz. hele hele hiç bilmeyen gençler için buna gülünüyor muymuş dedirtebilir.

    bir demet tiyatro dönemi (yılmaz erdoğan) - mükremin çıtır ve lafazan monologları, 90'ların ikinci yarısına damga vurmuştu, şimdi açın, şöyle bir tebessüm edebilirsiniz ancak.

    beyaz show (beyazıt öztürk) - talk show üzerine spontan espriler ve trend yaratan orjinal kalıplar. şimdi son derece yavan gelir. - diyoossuuun, bilmiyorum vb.

    nejat uygur tiyatrosu dönemi - daha çok tiyatro sahnesinde patlayan bir ustaydı. genellikle belden aşağı metaforlarla bezeli yanlış anlama şakaları ve yer yer küfürler. şimdi hiçbir geçerliliği kalmayan mizah türü.

    olacak o kadar dönemi (levent kırca) - daha çok parodi, kısa skeçler ile yürüyen, basit kurgu ve hikayeler. özellikle taklit tabanlı performanslar, mimik dolu bolca abartılı tiplemeler. günümüzde komik bulunması komik bulunuyor.

    yukarıda bir çırpıda çıkartabildiğim ve çoğaltılabilecek bu örnekler kendi dönemlerinde uzun süre mizahın amiral gemisi oldular. üretenlerini hem meşhur hem de zengin ettiler. usta olarak anılmalarını sağladılar. şunu unutmayın, kaçırmayın ve kafanıza yazın. mutlaka "dönemsellik" içinde değerlendirilmeliler. kendi dönemlerinde başarılı işlerdi. çünkü başardılar, güldürebildiler.

    bugünün penceresinden bakınca gülünmemeleri bizim sorunumuz, zamanın sorunu, ürünlerin değil. bunlara bakıp gülmeyerek "- ne kadar dandikmişler..." değil, "- köprüden ne sular akmış?" demelisiniz, "- ne kadar da yaşlanmışız?" demelisiniz.

    aynı şekilde bugün güldüğünüz cem yılmaz'lara, işler güçler'e bilmemneye de sonsuza kadar güleceğinizi sanmayın. cem yılmaz örneğin, çıkışından beri hep 1 numaradır denebilir, ama ilk gösterileri ile son gösterileri arasındaki değişimi, zamanın mizahına uyma esnekliğini görmelisiniz.

    ölümsüz hikayeler vardır, ölümsüz dramlar vardır, ölümsüz romanlar vardır, bunlara klasik denir.
    ölümsüz mizah ise yoktur.

    hiç mizah klasiği gördünüz mü? iddia edilebilir, ama çok tartışmalıdır.

    işte tüm bu gerçeklikten hareketle,

    levent kırca'yı eleştirmeyin. mizahı açısından, bugün bence de güldürme yeteneğini %95 yitirmiş olacak o kadar'ı eleştirmeyin. 1960 model arabayı bugünün f1 arabalarını referans alarak eleştirmek, yermekle aynı şeydir yaptığınız. bu dönemsellik mizahı açısından levent kırca'yı "emekli" yapar, "değersiz" yapmaz.

    levent kırca,
    allah rahmet eylesin,
    nur içinde yat.

    olacak o kadar'ın ertesi günü okulda (lisedeydik o senelerde) programı baştan anlata anlata yaşar, esprileri zenginleştirir, şakaları yürütür, canlandırır, izlediğimizden daha da çok gülerdik.

    sağol usta.
    hakkını helal et.
    güldürmek az hak değil.