2014 yılında ethereum ilk çıktığı zaman (bkz: presale) fiyatı 0.30 usd idi.
azıcık araştırma yapanlar o zaman da, tıpkı şimdi iota'da olduğu gibi insanların reddit gibi platformlarda ikiye bölündüğünü rahatlıkla görebilirler. daha büyük güruhun toplandığı kısım "lan daha bitcoin gelişemedi o kadar, ethereum neymiş? hem aynısının laciverti; scam (dolandırıcılık) var bu işte, girmeyin. bitcoin rulez" derken, nispetle ufak bir güruh "bunun teknolojisi çok şeyler vaadediyor ve bence bu yükselecek" minvalinde yaklaştı olaya. yani şimdi iotada olanın aynısı.
hızlı bir hesap yapalım:
2014 yılında 10 ethereum alan kişi 3 dolar ödedi. hiç satmadığı* düşünürse şu an yaklaşık 6000 dolar değerinde parası var. 3 yıldaki artış: 2000 kat.
2014 yılında 10 bitcoin alan kişi 6000 dolar ödedi. hiç satmadığı düşünülürse şu an yaklaşık 170.000 dolar değerinde parası var. 3 yıldaki artış: yaklaşık 28.3 kat.
tarihin tozlu sayfalarına gömüleceğini öngören bakış açısı: (bkz: #40735319)
tarihe şanlı harflerle yazılacağını öngören bakış açısı: (bkz: #41570130)
not: iki entry arasında -etherin fiyatında oynama olmadığı- 30 günlük bir zaman farkı var.
bu karşılaştırmanın benzerini dash, litecoin, ripple ve hatta bitcoin ile yapmak mümkün.
ne yazık ki, internetin acayip çocuklarının büyük kısmı -şiddetle aksini iddia etseler de- değişime ve yeni teknolojiye ziyadesiyle kapalı.
eh, hangi güruhun haklı olduğunu tarih göstermiş, değil mi?
ekleme: bazı mütevazi, teknolojik olarak çok farklılık vaadetmeyen, zayıf developer ekibine sahip, markette hiçbir zaman yüksek paya sahip olamamış, zaten öyle iddiası olmayan ve/veya goygoyuna çıkarılmış* kripto paraları örnek göstererek bu entry'i gömmeye çalışacak arkadaşlar muhakkak olacaktır. onlara peşinen şunu söylemek istiyorum: (bkz: baran 14 yaşında arkadaşları ona einstein diyor)
ekleme bölüm iki: yapacağınız tüm yatırımlarda her türlü risk size aittir. sonuçta para sizin lan?
senin beni sevebilme ihtimaline sicayim3 profili
-
iota
-
game of thrones
ufak bir ayrıntı var bu dizi ile ilgili, herkesin unuttuğu:
hatırlayalım, lannister dediğimiz sülale zamanında iron bank of braavos'tan epey yüklü bir borç aldı. sonra bu borcun vadesi geldiğinde cersei lannister "ödemiyorum, benim değil mi vermicem, kuruyup gitse de vermicem. hem para greyjoy'larla ve robb'dan kalanlarla savaş için lazım" gibi şeyler söyledi. akabinde stannis bu kozu kullanarak "bize yatırım yapın intikamınızı alalım, hem iron throne'i ele geçirince borçların hepsini de öderiz" söylemiyle para almaya çalıştı bu bankadan.
hasılı yedi krallık tahtının bir milyon altın dragon borcu var (kemiksiz, faizi hariç) ve iron bank hem kitapta hem dizide "herkesin korktuğu, kralların ve prenslerin önünde diz çöktüğü bir kurum" olarak gösteriliyor. bunun iki sebebi var:
1) eğer borcunuzu ödemezseniz iron bank sizin düşmanlarınıza para yağdırmaya başlıyor ve girdiğiniz savaşları kaybediyorsunuz.
2) iron bank faceless men ile birlikte çalışıyor. eğer hiçbir şekilde çözemezse gönderiyor faceless men'den suikastçileri, beyin bedava.
bağlarsak: iron bank lannister'lerden parasını alamadığı için alternatiflere girişir. bir yandan stannis'i, -muhtemelen- faith'i (high sparrow) ve euron greyjoy'u finanse eden bu banka (yoksa 1000 gemiyi nasıl yapacan la?) bir yandan da borcu ödemeyen cersei lannister'in en doğal düşmanı olan arya stark'ı faceless men vasıtasıyla eğiterek westeros'a yollar. bu kurgu tüm hikayeyi mantıklı bir şekilde çözüyor. zaten jaqen h'gar denen karakter arya stark ile ilk tanışırken onun listesini duyup iyiden iyiye etkilenmişti hatırlarsanız. yani size westeros'ta ortak paydayı paylaşacağınız ve oraları bilen bir "silah" lazım, sonra elinize en uygun aday, intikam için yanıp tutuşan arya stark geliyor. elbette bu bile planlı olabilir. sonuçta kurgular kurgular.
bitirirken, iron bank of braavos'un mottosu ile sonlandırayım:
"the iron bank will always have its due."
zaten kitabın birkaç yerinde hem tyrion hem tywinn "dont fuck with the iron bank" minvalinde konuşuyorlardı.
neyse got'a teori kasmadım da demem.
ekleme: hatta arya'nın sırf cersei'ye acı çektirmek için onun gözünün önünde tommen'i öldüreceğini düşünüyorum. hatta bence sırf bu yüzden o tiyatro goygoyunu ve cersei'nin acılarını bu kadar işlediler, arya da defalarca izledi. -
28 şubat 2016 ekşisözlük direnişi
zamanında pek beğendiğim bir vecizle girizgah etmek isterim:
"leoparın kuyruğunu tutmayacaktın tib."
baştan beri eğlenerek izliyorum mevzuyu. zaten son birkaç gündür "popüler" sekmesine tıklandığında görüldüğü üzere hem gündemde hem debe listesinde üst sıralarda hep bu kalkışma.
internet/sosyal ağ işlerinde kullanıcı profili konusunda bir uzman değilim, fakat ekşi sözlük kullanıcılarını -farklı hesaplarla yaklaşık on yıldır burada olduğum için- az çok kestirebiliyorum. buradaki insanların %70 civarındaki çoğunluğu muhalif kesimden, dilediklerini başka yerde söyleyemedikleri için burada olanlar. elbette bu noktadaki "kendi gibi başka insanlara ulaşıp onlara yazdıklarını okutma" motifini de es geçmemek lazım.
kanzuk kişisi son açıklamayla buradaki alter egoya oynuyor zaten. sinsice, güzel hazırlanmış açıklamada şöyle bir metin var dikkatleri çekmek istediğim:
"uzun vadede kaliteli içeriğin öne çıkarılması için kullandığımız araçlardan biri ve bence en keyiflisi olacak. halihazırda gayet beğenildi ve yayındaki entryler belki de yıllar boyunca alamayacakları gösterimi bir kaç gün içinde aldılar."
"yıllardır içeriğin kalitesinin düşmesinden şikayetçiydiniz efendiler," diyor aslında burada; "emek verilmiş ve kaliteli içerikler bundan gayrı hak ettikleri değeri alacaklar, ayrıca sizin kazancınız da yazdıklarınızın daha çok kişi tarafından okunacak olması." komik. hele "teknik sebeplerle iki dakikada bir entry silinebilme" hikayesi tamamen yalan ve korkudan doğan kısıtlamadan ibaret.
17 yıllık bir sitenin yöneticisinin şu hallere düşmemesi gerekirdi bence. ta en baştan "olay" sekmesinde bir duyuru ile bu iş halledilebilir, hatta pek çok insan elde edilecek mali kazanımları zerre umursamadan safi "kaliteli içeriğin toplandığı bir mecraya katkıda bulunmak için" entrylerini kullanım hakkını gönüllü olarak size verirdi. sadece en baştan "ya biz böyle bir şey yapmak istiyoruz, buyrun bu da taslağımız. katılmak isterseniz ayarlar sekmesinden şunu işaretleyiniz" demeliydiniz.
sosyal medya sitelerini iyi işletebilmek için anahtar olan birkaç kavram var yöneticilerin iyi bilmesi gereken. bunun birincisi sahip olduğunuz sosyal medya aracısına dahil olan üyelerin genel profili aslında. yukarıda söylediğim %70'e tekabül eden muhalifler zaten kaliteli içeriğin %95'ini üretenler. dolayısıyla yönetimin birincil hedef grubu bu insanlar olmalıydı. şikayetler yükselmeye başladığında bu kalkışmanın gerçekleşeceğini kestirebilmeliydi mesela. zira sözlüğün ana kitlesi olan muhalifler bir kez gezi'nin tadını aldılar, toplu davrandıklarında en yüksek mecralardaki insanları bile korkutabildiklerini gördüler. artık güçlerinin farkındalar yani. sözlük nedir ki?
bak. ta bir yıl önce yazmışım böyle olacağını. zor değildi kestirmek: (bkz: #51066143)
kanzuk'un "yaptıklarımızı çok beğenenler oldu" demesiyle "yüzde 50'yi zor tutuyorum." söyleminin nezdimizde pek bir farkı yok aslında. ya da "değişiklikler olacak" sözleriyle "biz dilediğimizi yaparız" ifadesinin.
insanların belki 2300 yıl öncesinden ortaya konmuş problemlerin tuzağına düşmesi hakikatte havsalanın almadığı bir gerçeklik. (bkz: quis custodiet ipsos custodes)** hele hele yıllardır bu işi yapanların şu duruma gelmesi çok enteresan. sanırım ego büyüdükçe "ya biz yanlışlık yaptık" demek zorlaşıyor. ya da bir kez geri adım atınca yüzünü yerlere sürtmüş hissiyatını yaşayacaklarını zannediyorlar. bilemiyorum altan.
elbette sözlüğün modernize edilmeye çalışılması dünyanın en normal olaylarından biri. "değişmeyen tek şey değişimin ta kendisidir" derken herakleitos, haklıydı. fakat kaçırılmaması gereken nokta, iki bin yıl sonra hegel'in diyalektiği tanımlarken değişime de dokunuşuydu. "evet, hiçbir zaman bir dereden aynı su geçmezdi; fakat dereden geçen suyun moleküler formülü her zaman aynıydı."
şunu demek istiyorum aslında; değişim çağrıları yaparken o değişime "interaktif" olduğunu iddia ettiğiniz platformda üyelerinizi de dahil etmeniz gerekirdi. burada otisabi'nin yazısında belirttiği üzere "iletişimsizlik" problemi ortaya çıkıyor. örneğin yine olay sekmesinden "pek sevgili kullanıcılarımız, yeni temalar yapıyoruz, buyrun buradan bakabilirsiniz, sizin fikirleriniz bizim için önemli" diye duyursaydınız herkes sözlüğe kendini daha bağlı hissederdi.
şunu unutmamak elzem; buradaki kullanıcılar olmazsa sözlük bir hiçten ibaret. ve aktivist ruhlu insanlar entry silip terk etmeye devam ettikçe sözlüğün piyasa değeri fena halde düşüyor. benim internetle pek ilgilenmeyen ihtiyar çalışma arkadaşlarım bile "eren ekşi sözlükte isyan varmış, n'oluyor?" diye soruyorsa bu sabah, o iş internet jargonuyla "gg" olmaya yaklaşıyor demektir. ha, tabii bu durum başta bir trafik artışına sebep olacaktır (reklamın kötüsü olmaz) ama uzun vadede...
en iyisini siz bilmiyorsunuz saygıdeğer sözlük yönetimi. aslında şu son krizden gördüğümüz üzere pek bilmiyorsunuz bile denebilir. dolayısıyla hızlıca şu çılgın duruşunuzu bırakıp özünüze, insanların kendini önemli hissettiği platform olmaya geri dönmeye ihtiyacınız var. bir sosyal medya aracısına herkes bir sebep için girer. ekşi sözlük'ün buradaki en büyük artısı yıllar boyunca "kutsal bilgi kaynağı" olmasının yanı sıra -üzerine basarak söylüyorum- "kendini önemli hissetme isteğini tatmin etmesi" idi. şimdi siz doğal varoluş sebebinizle çatışarak "biz ne dersek o olur" diyorsunuz, bunun yegane nedeni de "potansiyeli likite (paraya) çevirme dürtüsü".
yanlış yapıyorsunuz efendiler. yanlış yapıyorsunuz ve bu hızla giderseniz batacaksınız.
son olarak sözlük yönetimine apollo 17 astronotu gene cernan'dan gelsin:
"i don’t know whether that does you any good, but there’s something out there.” (bilmiyorum bunu sana söylemem bir işe yarar mı ama, orada bir şeyler var)
ve sözlük ahalisine:
https://youtu.be/5r7wbwahc2a