--- spoiler ---
oyun boyunca yok silahıydı, mermisiydi, ıvırı zıvırıydı, sürekli bir kaynak sıkıntısı yaşayan joel'in dizinin daha ilk bölümünde makineli tüfek bulması kıskandırdı. umarım mermisi hemen biter.
--- spoiler ---
güzel olmuş dizi. umarım böyle devam eder.
teo12 profili
-
the last of us (dizi)
-
privacy
privacy, yani gizlilik hakkı, internet çağında anlamı değişmiş, kamufle olmuş bir kavram. internet'in hayatımıza kattığı güzellikler bir yana, kişisel ve toplumsal özgürlüklerimize verdiği zararlardan bahsetmek gerek.
öncelikle, zarar görece bir kavram. hangi özgürlüğünden kolaylık adına feragat ettiğinin bilincinde olmayan, ya da önemsemeyen biri olaya bambaşka açıdan bakabilir ve zarar olarak yorumlamayabilir. ben elimden geldiğince açıklamaya çalışayım. yorum okuyanın.
dün akşam kapı çaldı. açtım, bir tane adam dikiliyor. dedim hello, hayırdır? bizim semte taşınmış yeni, ev ev dolaşıp ne iş yaptığını anlatıyormuş. müşteri arıyormuş yani. ne iş yaptığını sordum. ne merak ediyorsan, ne istiyorsan, neyi arıyorsan bana gel, dükkanım şu köşede. kişisel asistan gibi bir şey mi dedim, evet dedi. ben adama söyleyeceğim ne istediğimi, o da yapıp bana haber verecek. iyiymiş. kaç para diye sordum. para istemez dedi. nasıl olur? bedava mı bunca iş? meğer bunun gibi 3-5 adam daha varmış şehirde, kim ne istiyor, ne yapıyor, hepsini bir yerde toplayıp bu bilgileri satıyorlarmış. tanımadığım ve güvenmediğim bir kimsenin aklımdan geçen, istediğim, merak ettiğim her şeyi biliyor olması bana tehlikeli geldi. diğer yandan büyük kolaylık. vakit harcayıp kendim uğraşmaktansa başkası uğraşıyor, karşılığında para da almıyor. sadece özel hayatımı adama biraz açmam gerekiyor.
hayli dramatikleştirdiğim bu senaryo gerçek olsa işkilleniriz, adam dilediğinde evimize gelebilir, adres var nasıl olsa diye düşünürüz. ama google, yahoo, bing gibi arama servisleri ve pek çok şirket bu işi yapıyor. adresini, telefonunu, ne zaman ne aradığını, nelere ihtiyacın olduğunu ve arzuladığını, kısaca sen ne söylersen senin hakkında onu biliyor. ona verdiğin bilgilerden senin nasıl bir insan olduğunu çıkartıyor. internet öncesi var olmayan bir kolaylığı, bir miktar özgürlüğün karşısında sana sunuyorlar. tek farkları, kapında belirmemeleri. ama kapına başka birileri gelmek istediğinde, örneğin emniyet güçleri, onlara yardımcı oluyorlar. buyur amirim, kaydı kuydu hepsi burda, as kes.
geçen hafta şehrin en büyük süper marketine gittim bir kaç bir şey almak için. çok büyük bir yer, ne ararsan var. neyse, alacaklarımı arıyorum, bir yandan da o reyon senin bu reyon benim dolaşıyorum, ki vaktim var. çok acayip ürünlere rastladım, saymakla bitmez. bir tane reyonda seks oyuncakları satıyorlardı, dildo filan, kırmızı siyahlı kocaman bir şey. başka bir tanesinde cam kabin içerisinde silahlar, tabanca, yarı otomatik vs. durdum cam kabininin dibinde bir kaç saniye, şöyle bir göz gezdirdim, "iyi ki askere gitmemişim" diye içimden geçirdim, sevmem çünkü silahları. oradan başka bir bölümüne geçtim ki her türlü kitap, dergi var. biraz da orada dolaştıktan sonra alacaklarımı alıp kasaya gittim. kasadaki adam dildo'yu almaktan vaz mı geçtiniz dedi? dildo mu? oysa reyondan geçerken gayri ihtiyari bakmış idim, kutusuna dokunmadım bile. yok dedim zaten almayacaktım. okey dedi, ve ekledi. aradığınız silahı bulamadıysanız sipariş verebiliriz. ne silahı manyak mısın? hadi abicim işimize bakalım diyip parayı uzattım. bernie sanders'ın kitabı daha gelmedi eğer ona baktıysanız dedi. lan dedim nereden biliyorsun? düşündüm. bu adam hangi reyonda dolaştım, neye göz gezdirdim, hangi ürün ilgimi çekti, hepsini biliyordu. satın almamış, hatta satın almayı aklımdan geçirmemiş olmama rağmen.
amazon dijital çağın öncesinde iş yapan bir şirket olsaydı, yani amazon kullanıcılarına bugün sunduğu kolaylıkları o zaman sunabiliyor olsaydı, bir amazon çalışanı sen reyonları gezerken sana eşlik eder, hangi yöne baktığını, hangi ürünle göz göze geldiğini not eder, arada kulağına fısıldar şunu dene, bir de buna bak derdi. internet çağında, bu konsepte alıştık, kaydı tutan dibimizde olmadığı için. gözlerimizin gördüğünü şirket ve devletlere paylaşmaktan sakınca görmüyoruz çünkü teknoloji hayatlarımızı kolaylaştırıyor.
durduk yere paranoyak olmaya gerek yok. çoğu insanın ne aradığı, ne satın aldığı ile ve özel hayatları ile kimse ilgilenmiyor. sözlüğe girdin, feyste kedi fotosu paylaştın, hepsiburada'dan amazon'dan alışveriş yaptın, kime ne. üstelik, bunlar şahane kolaylıklar. günümüz dünyasının bir parçası olmak istiyorsan google, olmadı bing, ya da yahoo, duckduckgo, bir yerde arama yapman, dükkana gidip satın almak yerine online alışveriş kolaylığından faydalanman, arkadaşlarınla ailenle temasta kalman için facebook'ta olman gerekiyor. istesen de istemesen de.
diğer yandan, sahip olduğumuzun farkında bile olmadan dijital çağa kurban ettiğimiz özgürlükleri görmezden gelip, herhangi biri terörist/suçlu/vs olabilir diye herkesi dinleyen devletlerin paranoyasını olağan karşılamak da mümkün. çoğunluk "yaw banane bilen bilsin, benim saklayacak bir şeyim yok" şeklinde bir mantıkla kolaylığı özgürlüğe tercih eder. haklılar da zira saklayacak bir şeyleri artık pek kalmadı. internet öğreniyor hepsini.
bu söylediklerimin hepsi büyük bir paranoya mı? benimle ilgili kayıtlara bakmalarını gerektirecek kadar özel biri değilim refleksindeki alçakgönüllük ve saflık mı? çoğumuzun hayatı "dur şu kişi nerelere giriyor bir bakalım, belki içeri alırız ya da şantaj yaparız ya da belli mi olur ya bulunsun" dedirten cinsten değil ama sevdiklerimizin, inandığımız değerleri savunan insanların hayatı tam olarak böyle. daha nasıl açık anlatabilirim bilmiyorum. ananın bacının kaydı da var desem? nsa'in yaptığını biliyoruz, snowden açıkladı hani; kanunun kuralın iyi kötü işlediği pek çok medeni ülkenin vatandaşlarını dinlediği ortaya çıktı. türkiye gibi kanunun hiç işlemediği bir ülkede durum nedir tahmin etmek zor değil.
neyse okuyucu, uzatmayayım. internet öğreniyor her şeyini, peki bunun sana zararı ne? özel hayatın sırlarla dolu da olsa, için dışın bir de olsa, buna sen karar vereceksin. sonuçta bu entry internet kullanma alışkanlıklarımız hakkında. alışkanlıklarını gözden geçirmek isteyebilirsin haklı olarak, ama evvela önceliklerini belirlemen gerek.
senin için ne özel? internet'le kendin paylaştıklarını, gönüllü olduğun durumları demiyorum.
örnek vereyim. bazen bir wikipedia makalesine denk gelirsin, onu okurken linke tıklar başka makaleye geçersin, öyle öyle derken 2 saat geçmiş. başladığın makale ile son okuduğun alakasız. wikipedia okuyucularını takip ediyor, izliyor vs demiyorum. ama internet'te geçirilen vaktin örnekteki gibi çok rahat düşünsel haritasının çıkartılabildiğini söylüyorum, incognito'da olun olmayın.
benim naçizane tavsiyem şudur: (banane yaw diyenler devamını okumayabilir)
bir numaralı yatırım tavsiyesi nedir? çeşitlilik. tüm paranı hisse senetlerine yatırırsan borsa göçtüğünde yatırımını kaybedersin. birazı hisse senedi, birazı devlet tahvili, mevduat sertifikası, birazı enerji sektörü, birazı gelişmekte olan endüstriler vs şeklinde çeşitlendirilmiş bir portfolyo seni ve yatırımını daha iyi korur; herhangi bir ekonomik krizde zararın asgari olur. (bkz: bu bir yatırım tavsiyesi değildir)
internet kullanımında da benzer bir çeşitlilik anlayışı benimsenmeli. örnek:
sadece işle ilgili kullanmak için, google'a bağlanmış, arama tarihçesi tutulan chrome tarayıcı (firefox da olur, opera da olur, safari de). başka kimselerin (şirketler, hükümetler, devletler, güvenlik güçleri vs) elde etmesinde sakınca görmediğiniz, risk seviyesi düşük internet kullanımı. benim için bu, işle ilgili şeyler. python'da şu nasıl yapılır, haproxy'nin bilmennesi nasıl olur aramalarının üçüncü kişilerce biliniyor olmasını kendi açımdan sakıncalı bulmuyorum. başka biri için iş değil başka bir şey olabilir, kendiniz karar verin.
iş harici her kullanım için (özel hayat dahil) firefox ya da firefox developer edition ve şu eklentiler:
- ublock origin: reklamları engellemek için. https://addons.mozilla.org/…ox/addon/ublock-origin/
- privacy badger: internet'te ne yaptığınızı gizlice izleyip rapor eden cookie'leri engeller, eff ürünü: https://www.eff.org/privacybadger
- https everywhere: yine eff ürünü https://addons.mozilla.org/…addon/https-everywhere/
- self destructing cookies: kapanan tab'lara ait cookie'leri ve bilgisayarınıza kaydettiği datayı siler, yok bu siteninkilere elleşme dediklerinize dokunmaz: https://addons.mozilla.org/…lf-destructing-cookies/
- random agent spoofer: tarayıcınızın, sizin milyonlar arasından kolaylıkla tespit edilmenize neden olacak pek çok ayarını değiştirir, user-agent, canvas, plugins vs. https://addons.mozilla.org/…n/random-agent-spoofer/
- decentraleyes: tarayıcınızın cdn'lere, yani internet kullanıcılarına içerik ulaştıran şirketlere erişiminizi azaltır.
eff'in pantopticlick testini yapın: https://panopticlick.eff.org/, şöyle bir sonuç çıkacak: http://i.hizliresim.com/g3lmxz.png
"show full results for fingerprinting" linkine tıkladığınızda da şuna benzer bir tabloyla karşılaşacaksınız: http://i.hizliresim.com/zygxpg.png
"one in x browsers have this value" kolonundaki sayılar ne kadar küçükse sizin internet kalabalığı arasından tespit edilmeniz o kadar zorlaşır.
internet'e güvenli bir vpn servisi üzerinden bağlanmaya ve vpn sunucusu şirketin abd merkezli olmamasına dikkat edin (bkz: warrant canary) her ne kadar log tutmuyoruz deseler de bir kaç ayda bir vpn servisinizi değiştirin. ayrıca vpn uygulamasının kill switch denen özelliği sunmasına dikkat edin. yani vpn bağlantısı kısa bir süreliğine koptuğunda vpn uygulaması internet bağlantılarını bloklasın ki vpn bağlantısı tekrar kurulana kadar gerçek ip ortaya çıkmasın. dns'inizin de bel vermediğine emin olun: https://www.dnsleaktest.com/
tarayıcınızın güvenliği hakkında açıklayıcı pek çok bilgiyi https://www.privacytools.io/ adresinde bulabilirsiniz.
bilinçli internet kullanıcısı olmaya çalışın ve gizlilik hakkınıza önem verin. kim olursanız olun sizin en özeliniz kafanızın içindekiler. onları farkında olmadan paylaşmamaya özen gösterin. -
hillary clinton
email skandalından başı fena yanacak gibi görünüyor. hillary clinton'ın secretary of state ünvanıyla beyaz saray'da görev aldığı zaman başdanışmanı sidney blumenthal ile aralarında olan emailleşmeleri, sidney blumenthal'in aol hesabının hack ederek ele geçiren ve rt'ye servis eden romen hacker guccifer'in (marcel lazar lehel) abd'ye iadesine romanya hükümeti tarafından onay verildi. bunun yanı sıra clinton'ın evine server kuran ve şu ana dek soruşturmaya bilgi vermeyi reddeden it sorumlusu da federal hükümetten dokunulmazlık elde etti. (bkz: fifth amendment)
bu iki kişinin grand jury önünde ifadeleri istenebilir. böyle bir durumda hacker guccifer'e, rt'ye servis ettiği maillerin gerçek olup olmadığı sorulacaktır zira guccifer'in sızdırdığı emaillerden bazıları abd hükümetinin kamuoyu ile paylaştığı emaillerde bulunmuyor. şayet abd hükümeti çok gizli oldukları gerekçesiyle bu emailleri kamuoyu ile paylaşma gereği duymadıysa clinton abd ulusal güvenliği için üst düzeyde bilgilerin başka uluslarla paylaşılmasına olanak sunma suçlamasıyla karşı karşıya kalacak. eğer bu emailler, clinton emailleri evinden gönderdiği için devlet kayıtlarında bulunmuyorlarsa, bu sefer de skandalı araştırma komisyonuna eksik bilgi verme ve kanıt yok etme suçlamalarının hedefi olacak.
tabi demokrat parti inadını bırakıp clinton'ı değil bernie sanders'ı desteklerse abd ve dünya için bir sorun yok, sanders başkan olur. fakat clinton'ı aday gösterir ve soruşturma clinton'ın başkanlık adaylığını tehdit edici hale gelirse trump'lı günler bizi bekliyor demektir. -
golden state warriors
golden state’in 2015-16 sezonunun ilk 23 maçını fire vermeden kazanıp en iyi sezon açılışı rekorunu kırmasıyla 1995-96 chicago bulls’un 72-10’luk sezon rekorunun tarih olması olasılığı kuvvetlendi. 82 maçlık sezonun %35’ini geride bırakmışken, 1995-96 chicago bulls’un rekorluk macerasına tekrar bakalım.
fakat 1995-96 chicago bulls sezonundan önce, efsane takımın önceki yıllarda yaşadıklarını, michael jordan’ı ve dönemin önemli oyuncularını hatırlayalım.
kuzey karolayna’da eğitim gördüğü lisenin son sınıfında, lise basketbol takımının üyesi olarak triple-double ortalama ile mcdonald’s all-american takımına seçildi. bu sıralarda duke, kuzey karolayna, güney karolayna, syracuse gibi kolej basketbolunun büyük isimleri tarafından takip ediliyordu.
1981 yılında kuzey karolayna üniversitesinin burslu eğitim teklifini kabul etti. ilk yılında kolej basketbolu doğu konferansında yılın freshman’ı (ilk sınıf) ödülünü kazandı. 1982 yılında georgetown’a karşı oynadıkları kolej basketbolu şampiyonluk maçında, maçı kazandıran basketi atarak kuzey karolayna üniversitesine şampiyonluğu getirdi. georgetown’ın bir numaralı oyuncusu ise, jordan ile uzun yıllar sürecek bir rekabet içine girecek olan patrick ewing idi.
michael jordan 1982 ve 1983 yıllarında kolej basketbolu all-american ilk takımına seçildi. 1984 yılında naismith ve wooden kolej basketbolu yılın oyuncusu ödüllerini kazandıktan sonra son yılı okumaktan vazgeçip takım arkadaşı sam perkins ile 1984 draft’ine katılmaya karar verdi.
nba draft’inin önemli özelliklerinden birisi kaliteli center kıtlığı olması. hem uzun boylu ve iri olup hem de iyi top hakimiyetine sahip olmak, rahat top sürebiliyor olmak, sahadaki oyunu okuyabilmek, rebound alma dışında top çalarak da defans yapabilmek ve en önemlisi orta mesafe şutlarla faul atışlarını yüksek yüzde ile atabilmek sık karşılaşılan bir durum değil. nba, orta mesafe şutlarda ve faul atışlarında sıkıntı yaşayan center ile dolu. dolayısıyla yukarıda saydıklarıma sahip bir oyuncu draft’a katıldığında tüm dikkatleri üzerine çekiyor.
1984 draft’ında bu isim hakeem olajuwon idi.
hakeem the dream, doğup büyüdüğü nijerya’dan houston üniversitende okumaya gitmiş, çocukluğunda futbol (soccer) oynamış fakat daha sonra basketbola yönelmişti. 1979 sezonunun en değerli oyuncusu olan ve o sıralar houston rockets’ta center oynayan moses malone ile 1982 yazında antrenman yaptı, oyununu geliştirmeye çalıştı.
ertesi dönem takım arkadaşı clyde drexler ile 1983 kolej basketbolu finallerine kaldılar fakat jordan’lı kuzey karolayna’ya elendiler. kaybeden takımda olmasına rağmen, hakeem o yıl turnuvanın oyuncusu seçildi. ardından takım arkadaşı clyde drexler 1983 nba draft’ine katılmak için ayrıldı. 1984’te tekrar finallere kalan hakeem, patrick ewing’li georgetown’a yenilmekten kurtulamadı.
michael jordan, hakeem olajuwon ve clyde drexler. bu üç isimden en azından biri 1990-1998 yılları arasındaki tüm nba finallerinde yer aldı.
ilginç olan bu üç ismi aynı takımda görebilirdik. hakeem’in otobiyografisinde anlattığına göre, 1984 nba draft’inde 2. sıradan seçim hakkı olan portland trail blaizers, 1983 draft’inde 1. sıradan ralph sampson’ı seçen houston rockets’a, ralph sampson karşılığında 1984 2. sıradan draft hakkını ve 1983 draft’inde 14. sıradan seçtiği clyde drexler’ı önermiş. eğer bu trade gerçekleşmiş olsaydı, 1984 yılında houston rockets birinci sıradan hakeem’i seçtikten sonra, ikinci sıradan da michael jordan seçerdi.
neyse. 1984 draft’inde, para atışını kazanıp birinci sırayı kazanan houston rockets (draft lottery daha gelmemiş), kendi şehrinden hakeem’i seçti. birinci sıra hakkını kaybeden portland trail blaizers ise bir önceki yıl clyde drexler’ı birinci turda seçmiş, drexler’la benzer özelliklere sahip jordan’ı pas geçmiş, onun yerine, nba’in her daim aranan pozisyonu olan center pozisyonuna yönelmiş ve sam bowie’yi seçmişti. 1982 ve 1983 sezonlarında toplam 111 maç kaybeden chicago bulls aslında pota altını domine eden bir center’a ihtiyaç duyuyordu. 1984 draft’inden önce, chicago bulls center karşılığında draft hakkından feragat etmenin yollarını aradı. jack sikma, tree rollins gibi isimlerin peşinde koştu ama netice elde edemedi.
velhasıl sıra chicago’ya gelene kadar draft’in en favori iki center’ı, hakeem ve sam bowie birinci ve ikinci sıradan seçilmiş, chicago’ya jordan’ı seçmek dışında seçenek kalmamıştı.
pota altını domine eden center isteyen chicago bulls, istediği center’ı alamamış, yerine atletik, yetenekli, hızlı, içeriden potaya saldırmada başarılı fakat dışarıdan şutlarda sıkıntılı jordan’ı kadrosuna katmıştı.
moses malone’un mvp seçildiği 1983-84 finallerinde şampiyon olan julius erving’li philadelphia 76ers, birinci tur 5. sıradan seçimini aubern’de üç yıl okumuş power forward charles barkley’den yana kullandı.
1983-84 sezonunda ilk kez playoff’lara kalıp batı konferans yarı finalinde phoenix suns’a elenen eski new orleans jazz, yeni utah jazz ise 1984 draft’inde birinci tur 16. sıradan seçimini o sıralar ismi pek duyulmamış point guard john stockton’dan yana kullandı. utah jazz sonraki yıl john stockton’ın arkadaşı power forward karl malone’u birinci tur 13. sıradan seçerek nba tarihinin en önemli ikilisini oluşturdu.
michael jordan çaylaklık sezonunda %51.5 şut isabet ve 28.2 sayı ortalaması yakalamakla yetinmedi, rakip taraftarlar da dahil tüm nba severlerin dikkatini ve beğenisini kazandı. 1985 all star maçından önce isiah thomas liderliğindeki bir grup oyuncu michael jordan’a gösterilen aşırı ilgiden rahatsız olduklarını bildirdiler ve bu nedenle all star maçında michael jordan’a pas atmayarak kendisinin maçta aktif olmasını engellediler. çaylak sezonunda all star maçına ilk beşte seçilen ve 22 dakika oynayan michael jordan, all star takım arkadaşlarının kendisine pas vermekten kaçınmaları neticesinde sadece 9 şut kullanıp maçı 7 sayı ile tamamladı.
isiah thomas, iki yıl okuduğu kolejin son yılında takımını şampiyonluğa taşımış, 1981 ncaa turnuvasının en olağanüstü oyuncusu ödülünü almış, 1981 nba draft’inde birinci tur 2. sıradan detroit pistons tarafından seçilmiş, nba çaylak sezonunda 17 sayı 7.8 asist ortalamasıyla oynamış, kısa boyuna rağmen pota altına yüklenmekten çekinmeyen, enerjik ve hareketli, gelecek vaadeden bir point guard’dı. detroit pistons 4 yıldır katılamadığı playoff’lara tekrar katılmak, şampiyon olmak istiyordu. aynı yıl cleveland’da bench’te takılan çaylak center bill laimbeer’ı takasla takıma ekledi. 1985 draft’inde joe dumars’ı birinci tur 18. sıradan seçerek bill laimbeer, isiah thomas ve joe dumars üçlüsünü kurmuş oldu.
dışlandığı 1985 all star haftasından sonra sezona kaldığı yerden devam eden jordan yılın çaylak ödülünü kazandı. üç yıllık playoff hasretinin ardından jordan ile 38-44’lük sezon yakalayan ve tekrar playoff meydanına çıkan chicago bulls ilk turda milwakuee bucks’a elendi.
jordan ikinci sezonuna bomba gibi başladı. ilk maç cleveland’a 29 sayı, ikinci maçında ise isiah thomas ve bill laimbeer’lı detroit pistons’a 33 sayı attı. sezonun golden state warriors’la olan ve oakland’da oynanan üçüncü maçının ikinci çeyreğinde ayağı kırılınca o sezon 64 maç kaçırdı. sezonun çoğunu jordan’sız geçiren bulls 30-52 gibi berbat bir sezon yaşamasına rağmen playoff’lara kalabildi. ekim ayında sakatlanan jordan mart ortası sahalara döndü ve nisan ortasına doğru eski formuna kavuştu fakat ilk turda larry bird’lü, kevin mchale’li efsane boston celtics’e 3-0 yenilerek elenmekten kurtulamadılar. serinin ikinci maçında jordan 63 sayı atarak hala geçerli olan playoff sayı rekorunu kırdı. boston celtics finallerde hakeem olajuwon’lu ralph sampson’lı houston rockets’ı 4-2 geçerek şampiyon oldu.
jordan üçüncü sezonunda %48.2 isabet oranı ile 37.1 sayı ortalaması yakalayarak wilt chamberlain’in dışında bir sezonda 3000 sayı atan tek oyuncu oldu. defansını da güçlendiren jordan aynı sezon nba tarihinde 200 top çalma ve 100 blok ile oynayan ilk oyuncu oldu. başarılı sezonuna rağmen jordan ligin en değerli oyuncusunu ödülünü magic johnson’a kaybetti. jordan liderliğinde bulls playoff’ların ilk turunda tekrar boston celtics ile eşleşti ve tekrar 3-0 ile elendi. son şampiyon celtics’in bu kez finallerde karşısına magic johnson ve kareem abdul-jabbar’lı lakers çıktı ve pat riley’in lakers’ı 4-2 ile şampiyon oldu.
chicago bulls yönetimi 1987 draft’inin birinci tur 5. sırasından small forward scottie pippen’ı seçen seattle supersonics ile anlaşarak pippen’ı bulls’a kazandırdı ve 10. sıradan da power forward/center oynayabilen horace grant’ı seçerek 1987-88 sezonuna hazırlandı. dördüncü sezonunda jordan %53.5 isabet oranı ve 35 sayı ortalaması ile en değerli oyuncu seçilirken 1.6 blok ve 3.16 top çalma ortalamalarıyla yılın defans oyuncusu ödüllerine layık görüldü. pippen ve grant ile iyice güçlenen ve sezonu 50-32 ile bitiren bulls, jordan ile ilk kez playoff’larda ilk turu başarıyla geçti fakat ikinci turda karşılarına sağlam ve sert defans yapan, isiah thomas, joe dumars, bill laimbeer ve 1986 draft’inde 27. sıradan seçtikleri dennis rodman’lı detroit pistons çıktı.
jordan maç içerisinde dilediği zaman patlama yapabiliyor, içeriden dışarıdan rakip potaya saldırıyordu. bir önceki sezon jordan 61 sayı atıp uzatmada pistons’ı 125-120 ile devirmişti. 1987-88 normal sezonunun bitmesine bir kaç hafta kala, 3 nisan 1988’deki karşılaşmalarında ise 59 sayı atmış, chicago’yu bir kez daha komşusu ve rakibi detroit’in önüne geçirmişti.
detroit pistons ile chicago bulls’un 1987-88 sezonu playoff ikinci turunda karşılaşmaları dönüm noktası oldu. jordan’ın dilediği an patlama yapmaması için detroit koçu ve isiah thomas strateji belirlediler ve buna jordan kuralları ismi verildi. sezonu 35 sayı ortalaması ile bitiren ve birinci turda cleveland’a karşı 34 sayı ortalaması ile oynayan jordan, defansı sert detroit’e karşı 20.4 sayı ortalamayla takımının 4-1’le elenmesine engel olamadı. finale kadar ulaşan pistons’ı son şampiyon lakers 4-3 ile uğurladı.
1988-89 sezonu öncesi bulls power forward charles oakley’i new york knicks’e gönderdi ve karşılığında patrick ewing’in yedeği center bill cartwright’ı kadrosuna kattı; bir sene önce takıma kattığı ve fazla süre vermediği power forward horace grant’ı da ilk beşe alıp süresini arttırdı.
pg john paxson, sg michael jordan, sf scottie pippen, pf horace grant ve center bill cartwright ile bulls 1988-89 sezonunun açılış maçı da dahil detroit’le yaptığı 6 normal sezon maçının tamamını kaybetti. jordan’ın %53.8 saha isabeti 32.5 sayı, 8 rebound ve 8 asist ortalaması tutturduğu sezonu bulls 47-35’lik bir derece ile bitirerek playoff’larda cleveland ile eşleşti. cleveland’ı zorlanarak 3-2 ile geçen bulls sonraki tur kolejden rakibi patrick ewing’li new york knicks’i yine zorlanarak 4-2 geçti. chicago bulls konferans finallerinde detroit’in kötü çocuklarına karşı seride 2-1 öne geçmesine rağmen arka arkaya 3 maç kaybederek playoff’lara 4-2 ile veda etti. bir kez daha finallere kalan detroit, byron scott ve magic johnson’ın finallerde sakatlanmalarıyla son şampiyon lakers’tan rövanşı 4-0 ile alarak tarihinde ilk kez şampiyon oldu.
1989-90 sezonuna dek michael jordan ligte 5 sezon geçirmişti. ilk sezonu çaylak diye saymayalım. ikinci sezonda sakatlık ve celtics, üçüncü sezonda celtics, dört ve beşinci sezonlarda da detroit engeli ile karşılaşmıştı. michael jordan ve chicago bulls amaçlarına ulaşamamış, oyuncular ve taraftarlar hayal kırıklığı yaşıyordu.
bu gelişmeler üzerine chicago bulls yönetimi koç doug collins’in fişini çekti ve yerine yardımcı koç phil jackson’ı getirdi. tam da bu sıralarda phil jackson triangle offense’in mucidi tex winter ile tanışmış ve bu hücum tekniğinin hastası olmuştu.
phil jackson önderliğinde, yetenek abidesi michael jordan, genç ve ümit vaadeden scottie pippen ve horace grant ile chicago bulls 1989-90 sezonunu 55-27’lik bir derece ile bitirdi. jordan %52.6 saha isabet oranı ile 33.6 sayı, 6.9 rebound ve 6.3 asist ortalamalarıyla sezonu tamamladı. playoff’larda önce milwakuee bucks’ı, ardından charles barkley’li 76ers’ı geçen bulls konferans finalinde 2 yıldır elendiği son şampiyon detroit pistons’ı karşısında buldu. 3-3 devam eden serinin 7. maçında kendi evinde detroit pistons jordan dışındaki bulls oyuncularını kilitleyip %23 saha isabetinde tutunca jordan’ın %48 ile 31 sayı atması bulls adına mağlubiyeti önleyemedi ve detroit üst üste ikinci kez şampiyon oldu.
1989-90 sezonuna dair enteresan bir not da michael jordan’ın 14 şubat 1990 günü orlando ile olan maça 12 forma numarası ile çıkması. adamcağızın 23 numaralı forması soyunma odasından çalınınca ve yedek 23 numaralı forma da bulunamayınca mecbur 12 numarayı giymiş majesteleri.
1990-91 sezonu bulls’un o tarihe dek en başarılı sezonu. 61-21 ile franchise rekorunu kırıp division’ı lider bitirdiler. jordan %53.9 saha isabet oranı, 31.5 sayı, 6 rebound ve 5.5 asist ortalaması ile ikinci kez sezonun en değerli oyuncusunu kazandı. playoff’larda önce patrick ewing ve john starks’lı new york knicks’i 3-0, ardından charles barkley’in 76ers’ını 4-1 ile geçen bulls konferans finalinde tekrar detroit ile eşleşti ve bu kez bulls 4-0 ile bad boys’un devrini bitirdi; finallerde lakers’ı 4-1 ile geçip ilk şampiyonluğuna ulaşırken jordan %56 saha isabet ortalaması ile 31.2 sayı, 11.4 asist, 6.6 rebound, 2.8 top çalma ve 1.4 blok ortalamalarıyla finallerin en değerli oyuncusu seçildi ve şampiyonluk kupasına sarılırken ağladı.
1991-92 sezonunda bulls franchise rekorunu 67-15 ile geliştirdi. geçtiğimiz sezon golden state’in ulaştığı sayı bu. jordan tekrar sezonun en değerli oyuncusu seçildi. finallerde clyde drexler’ın portland’ını 4-2 ile geçip ikinci kez şampiyon oldular ve jordan bir kez daha finallerin mvp’si ödülünü kazandı.
1992-93 sezonunda new york knicks, houston rockets gibi kalbur üstü takımlara karşı ağır yenilgiler aldılar ve sezonu 57-25 ile bitirdiler. 32.6 sayı, 6.7 rebound ve 5.5 asist ortalaması tutturmasına rağmen jordan sezonun en değerli oyuncusu ödülünü artık phoenix suns’da oynayan charles barkley’e kaybetti. charles barkley ile güç kazanan ve ligi 62-20 ile lider bitiren phoenix suns 1976’dan beri ilk kez finallere kalmayı başardı. bulls ise çok zorlandıkları ve 0-2 geriye düştükleri new york knicks konferans finali serisini 4-2 kazanıp, artık şampiyonluk isteyen charles barkley’in yeni takımı phoenix suns’ın karşısına çıktı. jordan finallerde 41 sayı ortalamasıyla takımını 6 maç sonunda şampiyonluğa taşıdı ve üçüncü kez üst üst finallerin en değerli oyuncusu ödülünü kazandı.
michael jordan kumarı seven biriydi. hala öyle olması olası. 1992-93 playoff’larında takımının maçlarına bahis oynadığından şüpheleniliyordu. bulls’un üçüncü kez şampiyon olduğu 93 finallerinden 1 ay kadar sonra michael jordan’ın babası öldürüldü. michael jordan bu olay üzerine 6 ekim 1993 tarihinde, oynama isteğinin azalması ve babasının öldürülmesi gerekçeleriyle basketboldan emekliliğini açıkladı.
emekliliği spor çevrelerinde şok etkisine neden oldu. ardından jordan lisede oynadığı beyzbola geçiş yapıp chicago white sox takımının oyuncusu oldu. jordan diyordu ki "rahmetli babam hem beyzbol oynamamı isterdi, onun hayali ile beyzbola geçtim”.
jordan’sız 1993-94 sezonunda hakeem olajuwon, otis thorpe, roberty horry ve kenny smith’li houston rockets sezona 15-0’la başladı. 15-0’lık bu rekor, 2015-16 golden state’i tarafından 24 kasım 2015’te lakers’a karşı kırıldı. houston rockets geçirdiği süper sezonunun finallerinde, patrick ewing, john starks ve doc rivers’lı new york knicks’i yenip şampiyon oldu.
1994-95 sezonunun ortasında (şubat 95) hakeem’in kolejden arkadaşı clyde drexler portland’dan affını istedi ve otis thorpe karşılığında rockets’a transfer oldu. bir ay kadar sonra, 18 mart 1995’te michael jordan iki kelimelik basın toplantısı düzenleyerek basketbola döndüğünü açıkladı: i’m back.
chicago bulls 23 numarayı emekli etmişti, o yuzden michael jordan, basketboldan emekli olduğu dönem birmingham barons isimli beyzbol takımında oynarken giydiği 45 numara ile, açıklamasından bir gün sonra, 19 mart 1995 tarihinde indiana pacers’a karşı ilk maçına çıktı. bu maç aynı zamanda 1975 yılından ait nba normal nba sezon maçı izlenme rekorunu da kırdı.
jordan’ın basketbola dönmesiyle chicago bulls 13-4’lük seri yakaladı ve playoff’lara katılmaya hak kazandı. jordan’lı bulls ilk turda charlotte’ı elese de, ikinci turda chicago bulls’dan ayrılan horace grant’lı, anfernee hardaway’li ve ligte 3. sezonunu yaşayan shaquille o’neal’li doğunun lideri orlando magic’e 4-2 ile boyun eğdi. clyde drexler’in gelişiyle güçlenen son şampiyon houston rockets, henüz tim duncan’ına kavuşamamış amiral david robinson’lu, eski detroit’li dennis rodman’lı spurs’ü konferans finalinde eleyerek tekrar finallere kaldı ve orlando magic’i 4-0 ile süpürdü.
sezon sonuna doğru basketbola dönüp takımının playoff’lardan elenmesini engelleyemeyen ve 45 numara ile basketbola dönen michael jordan için ”23 numara jordan gibi patlama yapamıyor” dendi. bunun birinci sebebi, orlando magic’in 94-91 kazandığı serinin ilk maçının son anlarında magic guard’ı nick anderson’ın michael jordan’ın elinden topu çalmasına maç sonu göndermede bulunarak ”jordan 45 yaşında gibi oynuyordu” şeklindeki demeç vermesiydi. ikinci sebebi ise 1 buçuk yıl profesyonel nba basketbolundan uzak kalmış jordan’ın emeklilik öncesi formuna ulaşamamış olmasıydı. eleştiriler devam etti. eski asıl jordan gitmiş yerine bu keltoş çakma jordan gelmiş dendi. (sir charles barkley kesin demiştir böyle bişi)
neyse. michael jordan 1 buçuk yıl ara verdikten sonra 32 yaşında tekrar döndüğü nba’de eski formundan uzak bir durumdaydı ve kafalarda soru işaretleri vardı.
son iki yıldır şampiyon olan, hakeem the dream’li, clyde drexler’li, robert horry’li houston rockets; eski takım arkadaşı horace grant’i kadrosuna katan, doğu konferansı şampiyonu shaq’lı orlando magic; ikidir houston’a toslayan, şampiyonluğa aç john stockton ve karl malone’lu utah jazz chicago bulls’u en çok zorlayacak takımlardı. 1.5 yıl ara verdikten sonra döndüğü nba arenasında, 32 yaşında takımını tekrar şampiyonluğa taşıma olasılığına şüpheyle bakılıyordu.
ligin dinamizmi bulls aleyhine değişmişti. üstelik chicago bulls 1 buçuk yıl önceki takım değildi.
michael jordan’ın emeklilik ilanından bir ay önce steve kerr bulls’la sözleşme imzalamış ama henüz beraber oynamamışlardı. 1990’da bulls tarafından draft edilen ama avrupa’da oynamaya karar veren toni kukoc ise bulls’un üçüncü şampiyonluğu sonrası jordan’la beraber oynayabilmek için takıma katılmaya karar vermiş, ancak jordan’ın emekliliğini açıklamasıyla hayal kırıklığı yaşamıştı. hem steve kerr hem toni kukoc iyi pas yapabilen, basketbol iq’ları yüksek ve başarılı üçlük atan oyunculardı. o sezon toni kukoc’a, 5 pozisyonu da oynayabilmesi sebebiyle altıncı adam rolü verildi ki o sezon sonunda da en iyi altıncı adam ödülünü kazandı.
chicago bulls yönetimi 1995-96 sezonu öncesi önemli bir adım attı ve detroit pistons’ın defansıyla efsane olmuş kadrosunda bulls’la ya da jordan’la bir alıp veremediği olmayan en iyi oyuncuyu transfer etti: dennis rodman. rodman o sırada spurs ile şampiyonluk kovalamış ve amiral david robinson ile beraber hakeem the dream’e toslamıştı. rodman’ın spurs takımıyla uyum sorunu vardı ve bu yüzden spurs kendisini göndermekte sakınca görmemişti.
renkli saçları, sansasyonel karakteri ve madonna’yla olan beraberliği ile ünlü olan rodman aynı zamanda 5 defa all-defensive first team’e seçilmiş usta bir reboundçu ve savunmacıydı. fakat bu tranfer büyük risk içeriyordu zira rodman jordan’ın ilk yıllarında bulls’u arka arkaya eleyen detroit pistons’ın oyuncularından biriydi. çok fena ters tepebilirdi.
dennis rodman’ı alan chicago bulls yönetimi ilk beşte oynayan center will perdue’yu spurs’e vermişti. perdue spurs’e gidince bir önceki yıl minnesotta timberwolves’tan bulls’a gelen yedek luc longley ilk beşe alındı.
michael jordan emeklilik sonrası ilk sezonu için heyecanlıydı. houston rockets, orlando magic, utah jazz, san antonio spurs, indiana pacers gibi takımlar önündeki en büyük rakiplerdi. bununla ilgili ne düşündüğü sorulduğunda şunları söyledi.
"don't think that ı'm over here not anxious to play against them, just as much as they're anxious to play against me. ı have a point to prove. two years ago, ı didn't have that. that's the difference. ı had that feeling when ı first came into the league. every new player that hadn't seen michael jordan play, ı had something to prove to them. whatever they saw, whatever they read, ı had to prove that it was true."
kendisini tekrar ispatlamak istiyordu.
"now people are saying hakeem is the best player. they're right. he was the best last year, and he still is. that's motivation. ıt's a pride thing. can ı change that, within the confines of what's best for this team, and help us win another championship? ı can't make those judgments myself. but ı can play the kind of basketball ı played two years ago, then let people make a choice."
michael jordan yeni sezona hiç olmadığı kadar hazırlanmak istiyordu. o yaz çekimleri yapılan space jam filmi yapımcılarından, çekim saatleri dışında çalışabileceği, geçici bir antrenman alanı istedi. sette filmini çekiyor, sahnesi bitince antrenman yapıyordu.
ara verdiği ve fazla fiziksel aktivite gerektirmeyen beyzbola bulaştığı 1 buçuk senede kaybettiği kaslarını tekrar kazandı.
daha fazla uzatmadan chicago bulls’un 72 maç kazanıp rekor kırdığı 1995-96 sezonuna bakalım.
rodman’dan yoksun çıktığı 6. maçta shaq’siz orlando magic’e, yine rodman’ın olmadığı 12. maçta, batının dark horse’larından gary payton’lı, shawn kemp’li, detlef schrempf’li seattle supersonics’e kaybettiler: 10-2.
sezonun 19. maçında shaq’siz orlando magic’i chicago’da, 26. maçında kendi evinde utah jazz’ı yendiler. fakat bir sonraki maç reggie miller’ın indiana’sına mağlup oldular. üç gün sonra ise chicago’daki maçta indiana’ya 27 sayı fark attılar: 24-3.
sezonun 29. maçında hakeem’in houston rockets’ını chicago’da 14 sayı, sezonun 42. maçında bu kez houston’da 12 sayı fark ile mağlul ettiler: 39-3.
arka arkaya galibiyetlerle 41-3 devam eden chicago bulls, 45. maçında dikembe mutombo’lu mahmoud abdul rauf’lu kadrosuyla playoff’a kalması şüpheli denver nuggets’a deplasmanda, bir sonraki maç ise phoenix’te charles barkley’in 35 sayı 11 rebound’luk performansına yenildiler: 41-5.
arka arkaya gelen iki mağlubiyetten sonra toparlanıp all star arasından önce golden state’yi yendiler. all star haftasında sezon dereceleri 42-5 idi.
all star arasından sonra galibiyetlere kaldığı yerden devam eden chicago bulls sezonun 54. maçında alonzo mourning ve tim hardaway’li miami heat’e boyun eğdi: 48-6.
shaq’in sakatlıktan döndüğü ve 6 maçtır kazanan orlando magic’le olan sonraki maçı chicago’da 20 sayı farkla kazandılar: 49-6.
sezonun 61. maçında ise new york knicks’ten ağır bir mağlubiyet aldılar. new york’ta 32 sayı farkla yenildikleri bu maçtan 11 gün sonra patrick ewing ve arkadaşlarını chicago’da 21 sayı farkla mağlup edip new york’a geri postaladılar: 60-7.
nba’e o sezon katılmış ve haliyle dandik bir sezon geçiren toronto raptors’a karşı toronto’da oynadıkları maçı steve kerr üçlüğü kaçırınca 1 sayıyla kaybettiler: 60-8.
chicago’da ligin orta kalite takımlarından charlotte hornets ile oynadıkları sezonun 75. maçını da, son saniyelerinde pota altından topu baskete bir türlü sokamadıkları için 1 sayı farkla kaybettiler: 66-9.
sezonun sondan bir önceki, aynı zamanda bulls’un kendi evindeki son sezon maçında bulls geriden gelip 0.45 saniye kala beraberliği yakalamışken jordan’ın eddie johnson’a tartışmalı faul kararı ve johnson’ın başarılı faul atışıyla bulls maçı 100-99 kaybedip 10. ve son mağlubiyetini almış oldu.
michael jordan’ın emekliliğinden bomba gibi dönmesinin en önemli sebebi motivasyondu. kendisini tekrar ispat etmek istiyordu.
2015-16 golden state warriors’da da aynı hissiyatı görüyorum. kyrie irving’in sakatlanmasıyla şampiyon oldukları yazıldı çizildi.
michael jordan, en az emeklilik öncesi jordan kadar iyi olduğunu kanıtlamak istiyordu. golden state warriors ise şampiyon takım olduğunu kanıtlamak istiyor. en büyük avantajları kontrat ile salary cap yüzünden normalde aynı takımda bulunmaları olasılık dışı olan yetenekli oyunculardan oluşuyor ve bu oyuncuların uzun süredir beraber oynuyor olmaları. birbirlerini tanıyorlar. oynarken eğleniyorlar. paniklemiyorlar.
chicago bulls’un 72-10’luk rekorunu kırabilecek bir takım varsa o da golden state warriors. 1995-96 bulls’unda defans rodman’ın, hücum jordan’ın omuzlarındaydı. 2015-16 golden state’inde ise takım olarak ligin en iyi defans yapan ekiplerinden biriler. ofansif olarak ise seçenekleri çok daha fazla. bogut ve ezeli dışında üçlük atmayan oyuncu yok gibi. livingston bu sezon ufaktan üçlük denemeye başladı, ian clark ve barnes’ın yokluğunda rush yine üçlüklerle yardım ediyorlar.
hem defansta hem ofansta 1995-96 bulls’undan daha fazla seçeneğe sahipler ve diğer takımlar henüz buna çare bulabilmiş değiller. ciddi sakatlıklar olmadığı taktirde sezonu tek haneli mağlubiyet sayısı ile tamamlayacaklarına inancım tam. -
a milli takımın alacağı primin mahkemelik olması
500 bin euro mu. kupayı mı kazandık?
ingiltere federasyonu milli maçlarda oyuncu başına galibiyete £1.500, beraberliğe £1.000, mağlubiyete £750 ödüyor. ingiltere olm. sadece 1 dünya kupası kazanabilmiş ki o da 50 sene önce, ikincisi için kıçını yırtan ve bok gibi parası olan ingiltere oyuncusuna 1.500 pound veriyor. euro da olsa dünya kupası da olsa eleme maçı da olsa fark etmiyor.
ancak turnuvanın kazanılması durumunda federasyonlar oyuncularına yüklü ödeme yapmayı taahhüt ediyorlar, mesela:
ingiltere: oyuncu başı £750.000
almanya: €900.000
fransa: €1 million
ispanya: €850.000
belçika: €1 million
euro 2016'ya katıldık diye 500 bin euro ödeniyorsa, es kaza kazanırsak ne kadar ödenir siz hesaplayın. -
kuran-kerim in quantum fizigini aciklamasi
neutron'un kütlesi 1839 me imiş ve kuran'da öyle yazıyomuş.
eğer kuran'da neutron'un kütlesi 1839 me olarak yazıldıysa yanlış yazılmış zira neutron'un kütlesi 1839 me değil. bir defa me diye bir ölçü birimi yok. mev denmek istenmiş diye farz edersek bile yine de yanlış çünkü neutron'un kütlesi yaklaşık 939.57 mev. kg olarak ise 1.6750 x 10 üzeri -27 kg.
peki 1839 ne alaka? neutron'un kütlesi electron'un kütlesinin yaklaşık 1839 katı.
yazıyı kaleme alan bir de her paragrafı allah her şeyi bilir cümlesiyle bitirmiş. ne desem bilemedim. -
afrika'da 3 milyon yıllık insan iskeleti bulunması
sanırım bu keşifle ilgili en önemli ayrıntı, ölüyü gömme eyleminin çıkış noktasının dinle ilgisinin olmaması.
3 milyon yıl önce afrika düzlüklerinde avcı/toplayıcı yaşam süren, geceleri mağaralarda saklanan, gündüz karnını doyurmak için doğa ile mücadele etmek zorunda kalan ilk insanlar, ölülerini ortada bıraktıklarında grup halinde yaşayan vahşi hayvanların tehditlerinin arttığını farkettiler. hayvanlar tarafından öldürülen ilk insanları saymaz isek, mağarada hastalıktan vs ölen kimselerin cansız bedenlerini ortalıkta bırakmak, bir nevi sokak kedileri yesin diye kapının önüne yemek koymakla aynı. bedava yemeği bulan hayvan tekrar gelir. ilk insanların dışarıda karşılaştıkları kediler şu boyutta olunca bunun bir problem olduğunu farkedip ölülerini hayvanlardan saklamayı akıl ettiler.
ölü bedeni mağaralarında tutamazlardı. kokusuydu, hastalığıydı, börtü böceğiydi, bunları zaten biliyorlardı. her ölenin bedenini mağaradan uzak noktalara taşımak da zahmetli ve riskliydi.
bu yüzden, kimsenin yaşamadığı kuytu köşelere, mağaralara saklamayı akıl ettiler.
ölüyü gömme eylemi ölüyü saklama eyleminin bir devamı. ölü bedenden en efektif şekilde kurtulma dürtüsü üzerine kurulu.
tabi sonra insanlar 2.6 milyon yıl önce taştan da olsa alet edevat yapmayı öğrendiler, 100 bin yıl önce ağızlarından çıkardıkları seslere aval aval bakmayı bırakıp anlam yüklemeye başladılar, sosyal hayat ve iletişim hız kazandı. ölü bedenden kurtulma eylemi ölü kişiye vedaya dönüştü ve günümüzde tüm dünya ölülerini hala toprağın altında saklıyor. -
doğumda ikiz bebeklerin karışması
bogota'da böyle bir olay olmuş yıllar önce. ikiz doğuran iki annenin bebekleri bir şekilde karışmış. farkında olmadan ikizlerden birer tane almışlar. çocukların dördü de erkek.
http://imgur.com/a/bio6a
sosyal statüleri ve ekonomik durumları farklı bu ailelerde çocuklar büyümüşler ve ancak 26 yaşında ikizler kardeşlerini bulabilmişler. ikizlerden biri kasap, diğeri muhasebeci. diğer ikizler ise kasap ve mühendis.
kasap olanlar zorlu hayat geçirmişler. muhasebeci ve mühendis olanlarsa daha çok dirsek çürütmüşler. tek yumurta ikizleri olsalar da, genetik olarak aynı olsalar da ikizler tıpkısının aynısı değiller. birisinin et dövmekten elleri kocaman olmuş, kopyası olanınsa daha iyi beslendiği için boyu daha çok uzamış. diğer ikizlerin durumu daha vahim. 12 yaşında okuldan alınan ve kasap yapılan kardeş, okumak için hayat boyu uğraş vermek zorunda kalmış. biliyor ki eğer karışmasalardı ve biyolojik ailesiyle büyüseydi mühendis kardeşi gibi hiç zorlanmadan okumuş olacaktı. doğarken lotoyu tutturup bileti kaybetmek gibi.
farklı hayatlarının farklı yansımalarını fotoğraflarda görmek mümkün.
mühendisin aynı yumurtadan kardeşi çocukluğu zor da geçse okumak için uğraşmış. diğer kasap kardeşin kendisiyle aynı zorlukları yaşamadığı yumurta kardeşi ise muhasebeci olmuş. kariyer seçimleri bile enteresan.
uzun ama hayli merak uyandırıcı hikayeleri:
http://www.nytimes.com/…-up-brothers-of-bogota.html -
türkiye'de mutlu olmanın formülü
yurdışında bir süre yaşadıktan sonra insan türkiye'yi daha iyi anlıyor.
türkiye'de mutlu olunmuyor. mutlu yaşadığını düşünen de aslında tam mutlu değildir zira ülkede ters giden her şey mutlu olabileceğin maksimum değeri düşürüyor. trafik, -10 puan. saygısız toplum, -10. istediğin kılık ve kıyafetle işe gidememen, -10. insana değer verilmemesi, gitti -10 daha. bu tip terslikler bir süre sonra normalleşince, mesela araba kullanmaktan zevk almamaya başlıyorsun ve bu da mutluluğunu olumsuz etkiliyor. radyoda çalan şarkıya eşlik edip mutlu olacağına yan arabanın şoförü sıkıştırır mı stresini yaşıyorsun. bunlar gibi bir dünya terslik var türkiye'de ve çoğu normalleşmiş, kurumsallaşmış durumda. haliyle mutluluğu doya doya yaşayamıyor ülkem insanı. en çok buna üzülüyorum. -
genel anestezi
dünyada eşi benzeri olmayan bir deneyim. ölüsün ama bedenin yaşıyor. bayılmaya benziyor ama tekrar kendine gelmen (bilincin açılıp login ekranı vermesi) aynı değil.
genel anestezinin ne olduğu şurada çok güzel açıklanmış (bkz: anestezi/#12926106) ben sadece kendi deneyimimi ve gözlemlediklerimi anlatayım.
simon isminde, kızıl saçlı, irlandalı'ya benzeyen, otuzlu yaşlarda bir doktor ameliyat odasında önce kendisini, ardından sol yanımda bulunan anestezi uzmanını bir iki cümle ile tanıttıktan sonra ameliyatımın basit bir operasyon olduğunu söyledi ve hazırsam 10'dan geriye saymaya başlamamı istedi. 10 der demez sol omzumda sivrisinek sokmasına benzer bir acı hissettim ve soluma döndüm; anestezi uzmanıyla göz göze geldik. "sen miydin" rahatlamasını bakışlarımda görmesiyle karşımda duran doktor simon'a doğru döndüm ve tarifi zor bir şok ile karşılaştım.
simon asyalı bir adamdı. çekik gözleri, kızıl olmayan saçları, çilli olmayan suratı ile simon karşımda dikilmiş üzerime battaniye seriyordu. 10'u saymıştım, 9'u da saymıştım ama simon'ın asyalı olmasına bu denli şaşırmış olmam, 10'dan geriye saymakta olduğum ve 8'den devam etmem gerektiğini unutmama sebep olmuştu. asyalı simon battaniyeyi sererken bir yandan da konuşuyor, ama ben ne dediğini hiç anlamıyordum. o sıra karşıma login ekranı geldi, login oldum ve anladım ki ameliyat bitmiş, uyanma odasındaymışım. (bkz: recovery room)
kendime gelmemle çok üşüdüğümü farkettim. bu üşüme farkındalığı çok enteresan. normal yaşantımızda aşamalı olarak üşüyoruz, zamanla azalan sıcaklık daha çok üşümemize neden oluyor. genel anesteziden uyanma sonrasında gelen titreyerek üşüme hissi ise hiç yoktan gelen bir üşüme hissi. günlük yaşantımızda sıcaklığın 1 saniyede 20-30 derece birden düşmesi belki aynı hissiyatı verebilir.
simon zannettiğim asyalı erkek hemşire battaniyeyi sermeyi bitirmek üzereydi. bir battaniye daha istedim. ikinci battaniyeyi de üzerime serdikten sonra, birazdan tekrar kontrole geleceğini söyleyip gitti.
yalnız kalınca etrafıma bakmaya başladım. bilincim sıfır noktasına en yakın noktadaki şaşkınlığı atlatmış, beyin duyu organlarından gelen verileri doğru dürüst işlemeye başlamıştı. yatağımın baş kısmındaki kalp atış monitorünü farkettim ve çeşitli hızlarda nefes alıp vererek cihazı monitor ettim. bu şekilde bir süre birbirimizi monitor ettik. (bkz: who watches the watchmen)
genel anestezinin ne olduğunu, çat diye aniden gittiğini ve ameliyat sonrası her şey yolunda giderse uyanıp kendine geldiğini biliyordum fakat bu bilgi kendime geldiğim andaki şaşkınlığımı ve "doktor simon çinli miydi yaw" şüphesini yaşamama engel olamadı. ameliyat odasında olduğumu, ameliyat olacağımı, sonra kendime geleceğimi bilen beynim, sanki bunlardan haberi yokmuş gibi asyalı erkek hemşireyi görünce mala bağladı. bayılma sonrası da benzer şaşkınlık yaşanıyor fakat sanırım bayılma ile arasında en büyük fark, kendine gelme süresi: genel anestezi sonrası makinenin çalışmaya başlayıp kendine gelmesi çok daha fazla vakit alıyor. (bkz: makine soğuk)
çok geçmeden müşahade odasına alındım (bkz: observation room) anestezi sonrasının acayip bir kafası var, daha önce de bahsedilmiş. örneğin, sosyal yaşamın gerektirdiği şekilde beyinlerimize kodladığımız filtreler bu sırada tam anlamıyla devrede olmuyorlar ve bu sürede küfür dahil aklına gelen her şeyi söyleyebiliyorsun, salak salak gülebiliyorsun, veya paranoyaklaşabiliyorsun. üstelik, söylediklerinin ve yaptıklarının pek de farkında olmuyorsun. beynin her anı, her sözü kaydetmiyor; çakır ile sarhoş arasında bir yerdesin. ertesi sabah uyandığımda kafam normale dönmüştü.
genel anestezi modern tıbbın insanlığa verdiği en önemli hediyelerden biri. acıdan kendinizi kaybedip bayılabileceğiniz, şoktan belki de ölebileceğiniz kimi ameliyatların "basit" olarak görülmesinin en büyük sebebi.
edit: 2007 yılından bir anı. -
feleknas uca'nın türkçe bilmemesi
> peki hiç düşündün mü abd vatandaşlığı için ne gerekli? hayır düşünmedin çünkü kürtçülüğünden öleceksin. ... yani bırak vekilliği ingilizce bilmeden vatandaş dahi olamazsın. sadece ingilizce değil amerikan tarihi ve temel siyasi yapısını da öğrenmen gerekiyor. (bkz: #52620169)
yazdığım entry'den (bkz: #52581273) dolayı çok mesaj geldi. cevaben entry yazanlar da olmuş yukarıdaki gibi. abd tarihi ve temel siyasi yapısını da öğrenmem gerekiyormuş, kürtçüymüşüm, insanların kafalarında hiç bir problem olmamasına rağmen onları zorla faşist yapıyormuşum falan. neler neler. neyse.
- abd'de doğunca da abd vatandaşı oluyosun. abd sınırları dışında amerikalı anne ya da babaya doğunca da abd vatandaşı oluyosun. vatandaş olma sınavı doğuştan vatandaş olanlar için değil.
- devlet ile ilgili işlerinde, formların çoğunda "eğer bu formu başkası için dolduruyorsanız" kısmı bulunur. bu kısım, herhangi bir nedenle (dil yetmezliği dahil) formu dolduramayan kişiler işlemlerini yapabilsin diye vardır. çoğu eyalette formların ispanyolca olanları da bulunur. zira;
- abd'nin resmi dili yoktur, anayasasında adı geçmez. https://en.wikipedia.org/…ages_of_the_united_states
abd'de anadili ingilizce olmayan azınlıkların, türkiye'nin doğusundaki yoğunluğa benzer yoğunlukta yaşadıkları bölgeler bulunmaz. abd'nin özellikle güneyinde latinolar yoğun yaşarlar ancak çoğunluğu oluşturmazlar türkiye'nin doğusu gibi. ek olarak kaçak göçmenlerin abd'de doğan çocukları doğuştan abd vatandaşı olurlar. bu çocuklar abd vatandaşı oldukları halde bazen mali yetersizlikler yüzünden okula dahi gönderilemezler, tek kelime ingilizce konuşamazlar. vs. daha geçen sene ev taşırken, yardım etsinler diye home depot'nun önünden 2 tane guatemala göçmeni adam tuttum. 30 lu yaşlarda, abd vatandaşı, ama tek kelime ingilizce konuşamıyorlar. [naturalization sınavları nasıl geçmiş sormadım] vekil olabilirler mi? pratikte ı-ıh, ama olmaları önünde teknik bir engel yok.
daha yazılacak çok şey var bu konu ile ilgili ama polemikten öteye gidilemez. türkçü de değilim kürtçü de değilim. bitirmeden bunu da söylemiş olayım da başımda üşüşmeyin. -
feleknas uca'nın türkçe bilmemesi
> git bakalım amerika'ya sayın amına koduğum ingilizce bilmeden vekil olabiliyor musun?
abd temsilciler meclisine girebilmek için koşullar:
- en az 25 yaşında olmak
- seçildiğinde en az 7 yıl abd vatandaşı olmak
- temsil ettiği eyalette ikamet ediyor olmak
senatör olabilmek için:
- en az 30 yaşında olmak
- seçildiğinde en az 9 yıllık abd vatandaşı olmak
- temsil ettiği eyalette ikamet ediyor olmak
abd başkanı olabilmek için:
- en az 35 yaşında olmak
- abd'de doğmuş abd vatandaşı olmak. eğer abd dışında doğulduysa, doğum sırasında anne ya da babadan en az birisinin abd vatandaşı olması
- abd sınırlarında en az 14 yıl yaşamış olmak
--
ingilizce bilmeden vekil olamazsın şeklinde bir koşul yok. olabiliyorsan olursun.