Değerli ziyaretçilerimiz,

Öncelikle, sitemize gösterdiğiniz ilgi ve destek için hepinize teşekkür ederiz. Sizlerden gelen geri bildirimler ve beğeniler bizim için büyük bir motivasyon kaynağı oldu.

Sozlock olarak tam 9 senedir her gün ekşisözlük'den okumaya değer içerikleri filtreleyip günlük listeler oluşturduk. Bu işi yaparken kişisel davranmadık, günün en popüler başlıklarının en beğenilen entrylerini aldık listelerimize. Üstelik bu gayretimiz hiç bir zaman ticari bir kaygı taşımadı. Yayına başladığımız ilk günden beri en ufak bir reklam yayınlamadık, sponsorluk anlaşmaları yapmadık. Sozlock üzerinden tek kuruş kazanmadık.

Bütün bunlara rağmen, ne yazık ki son dönemde ekşisözlük yönetimi tarafından alınan bot koruma önlemleri nedeniyle, ekşisözlükten entry çekme ve beğenilen entryleri listeleme hizmetimizi maalesef devam ettiremiyoruz. Bu durum ekşisözlük yönetiminin aldığı bir karar olup, tamamen bizim kontrolümüz dışında gerçekleşmiştir. Bu zorunlu durumdan ötürü yaşanan aksaklık nedeniyle anlayışınıza sığınıyoruz.

Sozlock Ekibi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. 10 haziran 2024 polonya türkiye hazırlık maçı

    kuşak felaket değişti artık sosyal medyanın çok takipçili paralı trolleri mi yaptı yoksa böyle bir gerizekalı nesil kendiliğinden mi yetişti bilemiyorum.

    biz galatasaraylı sabri'nin lahm'ı geçip fenerbahçeli semih'e gol attırdığında finalin ucundan dönmüştük kimsenin aklında değildi oynadığı kulüpler. şimdi maklubeler,tinerler, fetöler havada uçuşuyor başlık altında.

    vah vah cidden tertemiz zekasız bir fanatik kitle yetişmiş. milli takım olgusundan bihaberler.

  • 2. abd'li turisti kazıklamaya çalışan zargana

    ümit özdağ da diyor ki yunanistan'a gitmeyin paranızı bunlara harcayın.

  • 3. 11 haziran 2024 devlet bahçeli açıklamaları

    bizim garibanların tokatlanması bitmeyecek. bahçeli böyle açıklama yaptıysa muhtemelen bir şey istiyordur erdoğan'dan ve anlaşamıyordur. istediği o her ne ise aldığında da bu açıklamalardan eser kalmayacaktır. siz burada şimdilik ''plana sadık kal''maya ve hayaller aleminde yaşamaya devam edin.

  • 4. öğretmenlerin mesai saatinin kimseyi çıldırtmaması

    imamların mesai saatlerini bilse değil çıldırmak heralde kendini silker haspam.

    5 vakit topla taş çatlasa 1-1,5 saat ama aldıkaları maaş kendilerinden 7-8 kat fazla çalışan öğretmenden çok daha fazla. hadi buyur burdan yak paşam.

    o zaman bir de imamların mesai saatinin kimseyi çıldırtmıyor olması diye başlık aç.

  • 5. köpek velisi'nin 4 yılda zenginleşmesi

    bunlar insan sağlığını önemsiyorsunuz diye, çözüm istiyorsunuz diye, insanlara orospu çocuğu diyebilen, sizin ve çocuklarınızın ölümü için beddua edebilen kişiler. neden bu kadar dengelerini kaybettiklerini sanıyorsunuz.

  • 6. kadıköy'de önü kesilen ambulans

    işte bunlar hep “nasıl olsa ceza yemeyeceğiz yesek de dişe dokunmayacak” rahatlığından. ülke bitmiş uzatmaları oynuyor. şöyle bir orospu çocukluğu yaptığı anda indirimsiz ertelemesiz afsız bir şekilde 250.000 tl ödemek zorunda kalacağını ödemezse donuna kadar haciz geleceğini bilse yapar mı bunu? yapmaz. kanunlarımız yetersiz.

  • 7. alaçatı'da iki külah dondurmanın 1050 lira olması

    denyolarda diyor ki devlet ne yapsın,
    ne yapacak işi olan ekonomiyi düzeltecek.
    20 küsur yıl oldu, yok nas yok damat yok nebati mahvettiniz ülkeyi siyasal islamcılar.

  • 8. chp suriyelileri toptan göndermeyecek

    ne bekliyordunuz ki şurda tanju özcan, burcu köksal ve birkaç cılız ses dışında büyük çoğunluğunun benzer fikirde olduğunu hala anlamadıysanız çok fazla bir şey söylemeye gerek duymuyorum. avrupa’da sığınmacı karşıtlığı siyaseti ortalığı kavururken, bizim muhalefetimiz de ancak entegrasyon edebiyatı yaparak batılı dostlarını hoş tutmaya çalışır. ordan defedilecek sığıntılara da sözde insanlık (!) namına kucak açılır.

  • 9. macar dendiğinde zihinde oluşan ilk imge

    macar salamı geldi benim aklıma ilk olarak. sonra eski türk filmlerindeki macar tipleri geldi.

  • 10. semih kılıçsoy

    bu çocuğa yapılanları yıllarca fenerbahçeliler uğurcan'a, trabzonsporlular altay'a yaptılar. ikisinin de sonu ortada. eleştiriye lafım yok ama bu şekilde ezmek ne bu çocuğa ne de milli takıma fayda getirmez.

  • 11. patiswiss'in raflara geri dönmesi

    patiswissin geri dönmesine karşı artık elimizde tek koz kaldı galiba; almamak.
    zamanında coronaya karşı da en büyük silahımızın yakalanmamak olduğu günlerden geçmiştik.

  • 12. arda güler

    bu akşam savunmada 1 pas arası, 5 top kapma ve 9/9 başarılı ikili mücadele istatistikleri ile oynamış ama yine de hakkında “savunma yapmazsa realde oynayamaz” gibi anasının amından zoru olanların hakkında yorum yaptığı futbolcumuz

    süper zeka teknik direktörümüz de sizinle aynı zekaya sahip olduğundan muhtemelen real de ilk 11 çıksa da yeteneklerle dolu bu milli takımımızda ilk 11 oynayamaz

  • 13. galatasaraylıların kongre üyesi olamamaları

    "seçtikleri başkan da dursun özbek" yazmışlar. komik. yahu biz beğenmeyiz, eleştiririz de sizin ne haddinize. herif görev yaptığı 4,5 yılda 8 kupa kaldırmış. 3 ü lig şampiyonluğu. omuzlarında gezdirdikleri "halk kahramanı" mirasyedinin 6 yılda 1 adet ziraat kupası var. insan konuşurken döner bir bakar, millete laf ediyorum da benim ki ne terane diye.

  • 14. antalya'da bir çocuğun yavru kedileri katletmesi

    ellerin kırılsın ellerin. topluma hiçbir faydası olmayacağı gibi, dünya kaynaklarını tüketmek gibi de bir zararı olacak çocuktur. tam bir oksijen israfı.

  • 15. soğuk suyla duş almak

    duşu komple soğuk su ile yapmak yerine bütün işiniz bitince en son 20 30 saniye soğuk su ile yıkanmak da işinizi görür

    komple soğuk su ile yıkanmak derideki kirlerin çıkmasını engeller, deri iyice sertleşip büzüleceği için temizlenme oranınız azalır.

    bu yüzden keselenip temizlendikten sonra biraz da soğuk su ile yıkanırsanız en iyi seçenek olacaktır.

    ayrıca istemsizce gülmenize veya kahkaha atmanıza sebebiyet verebilir

  • 16. süreç mi önemli sonuç mu

    gelişkin ülkelerde süreç, geri kalmışlarda sonuç.

    dile kolay medeni ülkeler yüzlerce yıllık süreçlerden geçtiler; yeri geldi kiliseyi ilga edip rönesans başlattılar ve şimdi uzaydalar. az gelişmiş ülkeler de uzaya anca ''uzay turisti'' gönderip övünürler, ahanda sonuca odaklı hareket.

  • 17. türkiye'deki hayat pahalılığı

    dışarıda yemek yiyorsun 500 tl. sonra 1000 lira olan bir tişört görüyorsun "yediğim bi yemek 500 liraysa 1000 liraya tişört yine iyi. defalarca giyerim" diyorsun. alıyorsun tişörtü. sonra bi ayakkabı görüyorsun 5000 tl. "e tişört bile 1000 liraysa ayakkabının fiyatı normal herhalde" diye düşünüyorsun. onu da alıp, bir güzel kazıklanıyorsun. bu böyle, bitmeyen bir döngü..
    yani demem o ki, pahalılığı kabullendik. fiyat algımız kayboldu. bugün peynirin kilosu 100 lira desen de 500 lira desen de aynı sanki. hepimiz öyle bir durumdayız ki düşünmeden günlük yaşıyoruz artık. çünkü herkes biliyor ki yarın bugünden daha kötü olacak.

  • 18. 11 haziran 2024 türkiye'de yaşadığım rezalet

    türkiye'nin neden bir türlü kafasını boktan çıkaramadığının göstergesi olmuş başlıktır. adam yapılan bir haksızlık konusundan ses çıkarıyor, öbürü diyor ki "sana 5 euro zaten niye sesini çıkarıyorsun?" lan size afrika bile fazla. siz taş devrindeki gibi mağaralarda yaşamayı hak ediyorsunuz.

  • 19. barış alper yılmaz

    ulusal takımın maçında fener-galatasaray tartışması yapan sik kafalılara cevap vermek olacak ama dayanamadım artık:

    barış alper yılmaz geçtiğimiz sezon 37 lig maçında 8 sarı kart gördü.

    avrupa kupalarında 14 maç yaptı 2 sarı kart gördü.

    milli takımda 15. maçını oynuyor ve 2. kez sarı kart gördü. onu da pozisyon gereği şanssız bir şekilde gördü.

    ama buradaki onlarca tip "ligde alışmış tabii kart görmemeye milli maçta beşinci dakikada bikbikbik" diye alelade bir kart yüzünden milli takım oyuncusuna milli takım maçı başlığında saldırıyorlar. sebep de sadece adamın galatasaraylı olması.

    eğitilmezsiniz.

  • 20. yaprak sarması şişirilmiş balon bir yemektir

    ya bsg. şekerden ağzınızın tadı kalmamış neye bok atacağınızı şaşırdınız

    siz gidin msg li glikoz şuruplu şeyler yiyin size çok bile

  • 21. 11 haziran 2024 erdoğan'ın chp'ye ziyareti

    ne görüşüleceğini bilmiyorum ama ne görüşülmeyeceğini çok iyi biliyorum.

    (bkz: demografik işgal)
    (bkz: suriyeli sığınmacılar)
    (bkz: türkiye’nin demografisinin kasten değiştirilmesi)
    (bkz: anadoluyu türksüzleştirme projesi)
    .
    .
    uzar gider…

  • 22. fuji dağı manzarası için yıkılacak bina

    tc simülasyonunda olsa apartmanin satisini zorlastiriyor diye dagi yikarlar da apartmana dokundurtmazlar. ne de olsa ülkenin motto'su insaat ya resulallah.

  • 23. istanbul'un en görgülü insanlarının yaşadığı semt

    olm böyle başlıklara cevap yazmayın lan. ülkede nefes alacak hiçbir yer bırakmamak için zarf atıyorlar anlasanıza.

  • 24. iskandinav kadınları vs slav kadınları

    yanılıyorsunuz.

    kültür, sanat, müzik vb alanlarda slavlar ezer geçer.

    kaç tane iskandinav kadın tanıdınız?

  • 25. bir kadının vücudundan daha güzel olan şey

    iki kadının vücudu.

  • 26. ülkü ocakları vs alperen ocakları

    birisi otopark, diğeri çek senet mafyasıdır. türklük müslümanlık falan diyenler ponçiktir.

  • 27. carrefour'un 1 alana 1 bedava kampanyası

    fiyatlar da 1 al 2 öde fiyatı ama...

  • 28. cinlerin avrupalı insanlara musallat olmama nedeni

    farkındaysan gavura şeytanın ta kendisi boss char bizzat musallat olurken bize o alemin sinek sikletli cinleri denk geliyor. şimdi 2-metrelik bir nordik çam yarması ile ters ayak kuru göt bir ortadoğu cini baş edebilir mi? çeyrek porsiyon bir şeydir. bi koysa amele sümüğü gibi yere yapıştırır.

    diğer taraftan bakıyorsun diablo'ya boynuzu kuyruğu toynakları var. kimisinin de gayet seksi memeleri var. yoklukta var bi gideri. şimdi bu toynaklı kuyruklu şeyin orta anadolu kırsalında öyle nazlı ceylan gibi gezindiğini bir hayal etsene. bunu yabani dağ keçisi sanıp toplu tecavüz ederlerdi. o hengamede çarpabileceği belki birkaç kişi, ama yiyeceği yarrağın haddi hesabı olmazdı. şeytanın çarpması da öyle hızlı bir proses değil kardeşlerim. filmlerden biliyoruz; önce vesvese vereceksin, tuhaf tıkırtı sesler, sonra camın önünde belireceksin falan. sonra soğuk rüzgar yapıp kapıyı pencereyi çarpacak, şarterle oynayacak ışıkları yakıp yakıp söndüreceksin ohoo o sürede bütün köylü toplaşır üstünden geçer. şeytan da olsa onun da bir gururu, iş etiği var. böyle böyle doğal seçilimle cinler ve şeytanlar kendi aralarında bölge paylaşımı yaptılar bence.

  • 29. etimesgut belediyesi'nin sokak sineği katliamı

    onlarin yasam hakki sizin cocuklarinizdan daha mi degersiz. yaziklar olsun.

    tanim: got yakan baslik. misvak falan demis biri. olm misvak'in dik alasi sizsiniz. neden sehirlerin insanlar icin yasanabilir bir yer olmasi icin milyonlarca sinek oldurmek okay de, kopek oldurmek degil? canlilikta vicdanda etikte buyukluk onceligi mi var? kucuk diye mi gebertiyoruz sinekleri coluk cocuk milyonlarcasini? hangi kucuklukten sonra canlilar etik bir sikinti olmadan oldurulebiliyor soyleyin de bilelim.

  • 30. kuzey kore'nin 310 balonla dışkı yollaması

    kuzey kore'de doğru dürüst sicabilen adamı nereden bulmuşlar da onların bokunu toplayip göndermişler diye merak etmiştim, gönderilen bok değilmiş, çöpmüş. kuzey kore'de yetersiz beslenme var bildiğim kadarı ile.

    güney kore balonlarla propaganda malzemesi ve yardım yolluyormuş anladığım kadarı ile kim yong lavugu da çöp hükmündedir şeklinde racon kesmeye çalışmış. güney korenin gönderdiği yardımları toplatip üstüne çöktüklerinden eminim ama ispatlayamam.

    son olarak şu kim yong lavugunun canlı yayında aglata aglaya dövülmesini ve tüm kore halkına izletilmesini istiyorum.

  • 31. osmanlı torunu olmaktan utanan türk

    nerden osmanlı torunu oluyoz pardon da? bizler osmanlı'nın sömürdüğü gariban türk köylülerinin torunlarıyız. yaşasın cumhuriyet!

  • 32. cnbc-e

    geri dönmüş tv kanalı.

    öncelikle beklentimin üstünde bir yayın akışıyla çıktıkları için kutluyorum.
    ama henüz yeni yayına başladıkları için bazıları görmezden gelinse de bu kanalın düzeltilebileceğini düşündüğüm noktaları mevcut.

    bunları olumsuz eleştiriden ziyade izleyici önerisi olarak yazıyorum.

    - nerede bizim hafta içi 22 filmleri hocam? günlere göre "ustalara saygı", "romantik salı", "gişe filmleri" ve benzeri kuşaklarda sunulan filmler nerede?

    bu kanalı yarısı diziler için sevdiyse, yarısı filmler için sevdi. (söz borsadan dışarı)
    yalnızca hafta sonu yetersiz olur, kaldı ki o bile belli değil.
    belgesel mi? jimmy'den sonraya veya hafta sonuna koyun, olsun tlc'ye alternatif.

    - yıl olmuş 2024, karasal yayın da yapmıyorsunuz, peki neden ekranda program bilgisi ve yeni bölüm yazısı? epg'yi sağlam tutup, program başlarken ve reklam dönüşünde yazsanız eskisi gibi, yeterli.
    logoyu da sağa çekseniz fena olmaz hani, nostalji olur.

    - ekonomi arayüzü ve introları hoş ancak özellikle reklam introsu a para kıvamında ve kanalın eski halini düşündüğümüzde yakışmıyor. bari akşam kuşağına eskisi gibi tavşanlı, meyveli vtr'ler koysanız. zaten o kuşak da ciddi bir hal almış gibi.

    - o letterbox türkiye sizce de olmuş mu? aceleye gelmemiş mi biraz?

    - gangs of london hatanızdan acilen dönün.
    doğuş cnbc-e'si bile, halkın sırf dizinin içeriğini bilmeden "türkleri terörist gösteriyorlar" yaftası yedirdiği 24'ün bir sezonunu aylarca geciktirmişti.

    söz konusu diziyi izlemedim ama bahsedilenler doğruysa, yarın bahçeli "sienbisieeee, bir beka sorunudurrr" dese ne yapacaksınız?
    hiç mi aklınıza bunlar gelmedi?

    ek: youtube canlı yayınlarında veri bandını neden gizliyorsunuz? millet sadece televizyondan mı hisse takibi yapacak?

    - elbette işin içindeki insanlar olarak bu işleri daha iyi biliyorsunuz.
    ama lütfen gelen eleştirileri sansürleme zahmetine girmeyin, dikkate almanız yeterli olacaktır.
    doğuş'un cnbc-e'si izleyiciye değer verdiği için sevildi ve büyüdü. siz de öyle olun.

    e: tepkilerin sonucunda gangs of london'u the x-files ile takas etmişler. zararın neresinden dönsen kârdır.

  • 33. ukraynalı kadının türk erkeklerine sitem etmesi

    evet abla aynen. 20 sene rus orospularına yedirmek için ticaret yaptık, iş kurduk, mal mülk aldık. cehennem gibi süreçlerden geçtik. her şey sonunda sen ye diye başarıldı!

    salağız bu sürede binlerce insanla, olayla uğraştık. gözünden anlar olduk insanı. sana inanacağız her şeyin sonunda gelip. kadının hayal dünyasına ve kafalara bak. şampanya gönderecekmişim. salak kandıracak. paranızı yiyip çocuk yapmak istiyor bunlar. sonra da sizin imkanlarınızla sonuna kadar yaşayıp imkanınız biterse de son olarak sabit mallarınıza göz dikecek. bir boşanma davası açar, alır cocugunu evinizden de sizi attırır ve yaşar. planı bu. bu çirkini bırakın bir kenara, bebek gibi, biblo gibi görünen gencecik slav kızlarına da güvenmeyin. aklınızı alır maymun ederler aman diyim.

    böyle basit kadınlara ancak aileden parası olan, hayatı bilmeyen ya da gençliğinde taşrada büyüyüp kadına erişememiş insan düşer. gerçek bir erkek bulamaz zaten asla aramıyor da. aradığı adam saf, salak biri.

    dünyanın neresine gidersem gideyim slav kadınları daima maymun gibi tanışıp yapışmaya çalışıyor. sadece türkiye erkeğinin saflığını, kadın açlığını bildikleri için burda yanınıza gelmiyorlar. yurtdışında biraz paranız olduğunu anladıklarında türlü şirinlikler yapar tanışmaya, yapışmaya çalışırlar. tanışmayın, reddedin, üsteleyecektir, ısrarcı olacaklardır. slav kadını ise defolup gitmesini söyleyin.

    paranızı illa birine yedireceksiniz. kaşına gözüne inanıp slav kadınlarına yaklaşmayın. cehenneme çevirirler hayatınızı. ailesi de kendisi de sakin, nazik, zarif bir kadın bulun. iyi bir ailenin büyüttüğü bir türk kızı gibisini bulamazsınız.

    türk kadınları siz de aynı şekilde iyi bir ailenin yetiştirdiği türk erkeği gibi bonkör ve sahip çıkan bir insan ırkı bulamazsınız.

    özendiğiniz yabancı kadınların tamamı sizi soyup soğana çevirmek istiyor.
    özendiğiniz yabancı erkeklerin tamamı sizi hayatı eşit paylaşacağı bir birey olarak görüyor. buna özeniyorsunuz ama sizi yalnız bırakacak, derdinize tasanıza not my problem diyecek bir koca ile ömrünüzü geçirince anlarsınız.

  • 34. gıdadedektifi

    (bkz: gıda şeyhi)

  • 35. 60 yaş üzerine ötenazi hakkı

    açılın ben doktorum *

    yıllarca ötanaziyi bir hak olarak gördükten sonra tek bir derste, özellikle de burada bahsedilen ileri yaş nedeniyle ötanazi konusunda fikrim çok değişti.

    (bkz: cagatay ustun) bir tıp etiği hocası olarak argümanlarını öyle sundu ki sizin de üzerine düşünmenizi öneririm. detaylı bilgi için adam kitap bile yazmış, okuyunuz : direkt üniversitenin sitesinden pdf

    tabi ki okumaya durumu olmayanlar için özellikle derste beni etkilemiş olan kısımları içeren ufak kesitler:

    "gerontıcıde: yaşlılara ölümü
    göstermek!

    yeni dünya düzeni içerisinde gelişen teknolojiye paralel olarak insan yaşam süresinin uzaması, anti-aging (yaşlanma karşıtı) yaklaşımların giderek önem kazanması, yaşlılığın geciktirilmesi, sağlıklı ve kaliteli bir yaşlanmanın önerilmesi, dünya nüfusunun artmasına ve sınırlı tıbbi ve beslenme kaynaklarının kullanımında sıkıntılar yaşanmasına neden olmaktadır. artık yaşlılar bir sosyal grup şeklinde değerlendirilmektedir. bu nedenle yaşlanmayı geciktirmek ve sonsuz gençlik diye tabir edilen yaklaşımları savunmak kimi çevrelerce bir tür problem gibi algılanmaktadır. ütopyacı görüşler ve farklı bakış açıları, geleceğin dünyasında yaşlıların konumu hakkında belirsizlikler olduğunu ileri sürmektedir.

    yorum

    günümüz tıbbının uygulama alanları arasında yer alan gerontoloji, yaşlılık ve yaşlılara ilişkin hastalıkları konu alan bir bilim dalıdır. yaşlıların toplum içerisindeki yerinin sorgulanması, güçsüz düştüklerinde veya kronik hastalıklara maruz kaldıklarında
    onlara, “artık gitme zamanı!...” diyebilmek hakkı hiç kimsenin olamamalıdır. biyolojik ölümün beklenmesini desteklemek ve bunu benimsemek, sadece hekimlik sanatının değil, insana duyulması gereken sevgi, saygı ve vefanın da gereğidir. burada politikacıların, sağlık sistemini uygulayan yöneticilerin, tıbbi veya yaşam sigortasını belirleyen sistem koyucuların büyük sorumluluğu vardır.

    ötanazi karşıtı yaşlılar için adeta bir kabus ülke haline gelmiş hollanda’da, yaşlıların üzerlerinde anti-ötanazi kartları taşıyor olmaları, bu konudaki endişelerin ne
    denli önemli bir boyuta ulaştığını göstermektedir. ötanaziye izin veren bir kanunun bulunduğu bu ülkede yaşayan yaşlı insanların, her hangi acil bir durum anında böylesi bir uygulamaya maruz kalmamak için bu önlemi düşündüklerinin ileri sürülmesi etik açıdan yaşanan sıkıntıyı özetliyor.

    ötanazi hakkındaki felsefi ve etik sonuçları değerlendirmek giderek terk edilmektedir. kişinin özerkliğini ileri sürerek, tıbbi sebeplerden ötürü ölümünü istemesi
    veya bunu gerçekleştirmeye yardım edilmesi eylemi, hekimlerin sahip olduğu “öldürmekten kaçınma ilkesinin” karşıtı bir durumdur.
    halen tartışılan temel nokta, ötanazinin iyi bir tıbbi uygulama mı yoksa bir tür cinayet mi olduğudur. bununla ilgili çok farklı tespitlerde bulunmak mümkündür. ötanaziyi hastanın özerkliğine ve yararına bir teşvik veya hak gibi algılamayı öneren yaklaşımlar, buzda kaymak unsurunun daha da kolaylaşmasına sebep olmaktadır."

    ******
    "yaşamın kutsallığı, ağrı ve acının her zaman hafifletilebilme olasılığının bulunması, özellikle kanser hastalarında sık görülen major depresyon olgularının tedavi edilebilme şansının bulunması ve bu yüzden hastanın isteyebileceği ötanazi talebinin onun kendi otonomisini yansıtamayacağı iddiası, ötanazinin bazı kişiler tarafından kötüye kullanıma açık bir hale getirilme endişesi ve hekimin ötanazi uygulanmasında üstleneceği rolün hastaların hekimlere olan güvenini zedeleyebileceği düşüncesi ötanazi karşıtı
    fikirlerin oluşmasına neden olmaktadır."

    ******

    bugün ötanazinin serbest bırakılıp bırakılmaması yönündeki fikirlerin olgunlaştığı düşünülse de, bu konuda aceleci davranılmamalıdır. terminal dönemde
    ya da prognozu ümitsiz hastalarda sunulacak tek çözüm önerisinin onları ötanaziye yöneltmeye çalışmak olduğuna inananlar, ötanazinin önlenebilmesi için hospiz (bkz: hospiz)kavramının varlığını dışlayanlar, bu
    konuda vicdanlarının sesine yeniden kulak vermelidir.ötanazi için ölüm; bir öneri mi, çözüm mü, kurtuluş mu? cevabını vermekte zorlanılan bu soruların irdelenmesi için zamana ihtiyaç vardır. insanlık, sahip olduğu en değerli şey olan “yaşam” için yüklediği değerleri tartışmaya açtığı sürece, vereceği kararın bir o kadar zorlaşacağını unutmamalıdır."

    ********

    "hastanın kendi tedavisi hakkında karar verme
    hakkının sınırları, toplumla ve üçüncü kişilerle kesiştiği yerdir. aktif ötanazi, hastanın tedavisi ile ilgili bir eylem olmayıp, öldürme amaçlı olduğundan, devletin yaşamı koruma ve toplumda yaşama saygı değerini koruma ödevi ile de çeliştiği düşünülmektedir. hasta, kendisine uygulanacak tedaviler hakkında karar verme hakkına sahiptir, fakat kendisinin öldürülmesi için üçüncü kişilerin davranışlarını belirleme hakkı taşımamaktadır (entry giren notu:derste buranın üzerine çok vurgu yapmıştı. hatta kişinin kendi yaşam hakkını kendisine karşı bile yasa korur demişti. bu yaşamk hakkını bir kere üçüncü kişiye verirseniz bunun nereye gidebileceğini kestiremeyebilirsiniz diyerek soykırım göndermesi de eklemişti. bugün bakınca bu ülkede böyle bir -hak- olsa nereye gidebilir acaba diyor insan). yaşamın sonunda kendi hakkında karar verebilmenin, kişinin kendisini üçüncü bir kişiye öldürtmesini (istek üzerine öldürme) kapsayıp kapsayamayacağı yanında, (hukuken suç oluşturması ya da oluşturmaması bir kenara bırakılarak) intihar ve intihara yardımın etik açıdan haklı çıkarılıp çıkarılamayacağı da çok farklı argümanlarla reddedilmekte ya da savunulmaktadır."

    *******

    hollanda’da aktif ötanazi yasallaştığında, 1990
    yılında aktif ötanazi uygulanan 3.300 olgunun
    1000’inde irade beyanı bulunmadığı anlaşılmıştır. abd deneyimi de göstermiştir ki, ölümü yaklaşmış ağır hasta kişilerin kendi istekleri üzerine öldürülmeleri, daima onam veremeyecek durumda olan kişilerin (ağır özürlülüklerle doğanlar, yaşlı koma hastaları, psikiyatri kurumlarında yatmakta olan
    kişiler), toplum yararına, “herkese eşitlik”sloganı ile öldürülmeleri için cesaret verici olmuştur."

    *******
    "tartışmalarda, ekonomik yönün ağır bastığı, özen göstermenin geri planda kaldığı görülmektedir. özerk seçim de, ekonomik davranma baskısı ile geri planda kalmaktadır. yaşlı insanların ameliyat edilmesi gerektiğinde, bu ameliyatların maliyeti sosyal bakımdan kaldırılamaz kabul edilirse ne yapılacaktır? çok
    yaşlı ve hasta bu kişi, tedavi edilmeyi istiyorsa, nasıl bir tavır ile karşılanacaktır? çocuğu ağır özürle dünyaya gelmiş ebeveyn, bebeklerinin yaşamda tutulması için gerekenlerin yapılmasını istiyorken, artık bu bebeklerin öldürülmeleri alışılmış bir uygulama
    halini almışsa ve doktorlar bu bebek için de bu şekilde davranmak istiyorlarsa, çelişki nasıl çözülecektir? zayıf durumda olan kişiler, bu baskı karşısında nasıl dayanabilecekler, kendilerini nasıl savunabileceklerdir?

    özerklik ve ekonomi kavramlarının karşı karşıya gelmesi, yaşama hakkını tehdit etmekte, sakat ve şifasız hastalığı olanların yaşamlarının değeri olmadığı kanısını uyandırmaktadır."

    ******

    "öldürme eyleminin istek üzerine olması ya da
    olmaması, aslında çok önemli değildir. bizim
    görevimiz, hastanın aktif ötanazi talep etmeye gerek duymayacağı şekilde ona bakmaktır. aktif ötanazi talep eden hasta, çoğu kez gerektiği şekilde bakılmamış bir hastadır. bu ise onun öldürülmesini değil, daha iyi bakılmasını gerektirir. “üşüyor musunuz? yalnız mısınız? ağrılarınız için iyi bir tedavi uygulanmadı mı? dert etmeyin. ben her şeyi yoluna koyacağım, sizi öldüreceğim!” insanın yaşamının bu en zorlu sürecinde, böyle bir yaklaşımda bulunulabilir mi? böylesi durumlar için ne “onu öldür!” ne de
    “onu ölmeye bırak!” demek doğru olacaktır.

    hekimler, yaşlılık nedeniyle güçten düşmüş olanlara ve ölmekte olanlara gerektiği gibi bakmayarak, aktif ötanazi talipleri üretmemelidirler. ölümcül hastaların önlerinde kısa ama farklı bir öneme sahip bir yaşam süresi bulunmaktadır. bu süre onlara, içsel olgunluk kazanmak için büyük bir fırsat sunar. bu kısa zamana anlam yükleyebilir ve bu zamanın yaşamlarının önemli bir
    süreci olmasını sağlayabilirler.

    unutulmamalıdır ki, ölme süreci de yaşamın bir parçasıdır.

    biyoetik, ekonomik nedenlerle bazı hastalardan kurtulmak isteyen devletin ve sigortaların işini kolaylaştırmamalıdır. “yaşam kalitesi kriterleri”nin sürekli geliştirilmesi, aslında politikacıların ve sakatlık
    ile hastalıklardan arınmış bir toplum hedefleyen genetikçilerin, yaşama hakkını kısıtlayıcı yasalar çıkarmaları ve uygulamalarda bulunabilmelerinin
    yolunu açmaktadır. oysa insan yaşamının her
    durumunu insana ait kabul eden bir insan
    resmi/tasavvurunda birleşilmeli, insanların yaşama hakkı elde edebilmek için, yaşam kalitelerini ispat etmeye zorlanmalarına karşı çıkılmalıdır.

    yasalar, hekimlerin bazı hastalarını öldürmelerine izin verirse, hekimlik mesleğinin resmi tümüyle değişecek, zorlu tablolarda hastasına elinden gelen yardımı yapmaya çalışan hekimin bu yükümlülükleri de
    kaldırılmış olacaktır. bugüne dek ağrı dindirici olduğu düşünülen, buna inanılan bir enjeksiyona ya da başka bir ilaç formuna, hasta artık hangi gözle bakacaktır?
    bu ilaç, ağrılarının dinmesi için midir, yoksa ölmesi için mi?...

    toplumun yaşlılara gösterdiği özen, gerek-
    siz görülmeye başlanacaktır. nitekim batı ülkelerinde 70 yaşını aşanlara ötanazi uygulanması gerektiğini
    savunan dernekler kurulduğu bilinmektedir(entry giren notu: burada 60 hocam).dramatik çözüm yolları, ancak iyi bir bakım imkansız ise, akla getirilebilir. oysa iyi bir bakım mümkündür ve hospice anlayışı, bunun örneklerini ortaya koymaktadır."

    *****

    ve son olarak:

    "hippokrat yemini’nin revize edilmesi yanlısı isimlerden schipperges, bu yemine göre hekimlik eyleminin aslında şu amaçları taşıdığını ileri sürer:

    1. hekim müdahalesinin amacı, sağaltımdır (yaşamı korumak, insanın en geniş anlamıyla hissederek varolmasını desteklemek).

    2. hekim müdahalesi sadece yaşatmaya hizmet eder.

    3. hekim, kendisini sağaltma sanatına adayan kişidir.

    4. hekim, hastasına kişisel bir hizmet verir ve bu bağlamda ona özgürlük tanır.

    5. hekim hastanın gereksinimine, gereksindiği
    davranışla karşılık verir."

  • 36. kadir's tree houses

    ağaçtan evler yapıyorsun ama yangına karşı hiç önlem almıyorsun. bu da ilginçmiş.

  • 37. vincenzo montella

    hocam hangi tanrıya inanıyorsan ferdi'ye sağlık sıhhat vermesi için bol bol dua et. yarrağı yiyeceğiz yoksa.

    portekizle maç yaparken leao karşısında merih, cr7 karşısında samet oynarsa bu millet seni fettuccine alfredo yapar, parmesana mozzarellaya bulaya bulaya sicilya'ya kadar götürür benden söylemesi.

    biz zaten milli takımda kendi tuttuğu takım oyuncusu gol atarsa sevinen, rakip takım oyuncusu gol atarsa üzülen sikko bir topluluğa dönüştük. sana hiç acımayız.

  • 38. ilk adımı atan kız

    ben. sonra bi bakiyorum daha uc gun olmadan bi eziklik, bi "ben isime kanalize olayim birkac ay"cilik. beyler odunuz bokunuza karisiyor boyle kizlarla karsilasinca. ben bunu nasil idare ederim diye oturdugunuz yerde bi delirme halleri. hemen bi ghosting cabasi falan. hala tas devrindesiniz cunku kafa olarak, turksunuz ve urkeksiniz. begenildiginize bile inanamama durumlari. size kalsa en kolayi anneniz soyle saftirik bi kari bulsun, getirsin koysun onunuze, takilin onunla, yazin kendi hikayenizi. artik yorumum bu maalesef. bi daha da tovbe zaten. valla hayatimizi siktiniz attiniz bu ulkede. yurumeyin mesajla basarim beyninize engeli net.

  • 39. yan komşunun sürekli piyano çalması

    bu başlık bana eski evimde yaşadığım büyük kalp kırıklığını hatırlattı. bu komşu bendim. ilk taşındığım zamanlarda, her ne kadar kıssam da sesin rahatsız edecek kadar gittiğinin farkında değildim.

    bir gün üst komşum nazik bir şekilde uyarmaya geldi, çok mahcup olup özür diledim. konu konuyu açınca teyzeyi içeri davet ettim. işim var diyip gelmedi. orda tadında bırakmam gerekirken ben tabii ki bırakmayıp “o zaman tatlı yapmıştım, ondan veriyim size lütfen” dedim.

    evde de tarifini ilk defa denediğim, nasıl olduğu hakkında en ufak fikrim olmayan bi cheesecake vardı. ondan ikram ettim ve tatlıya bağladık.
    teyze gidince “ulan kadına o kadar tatlı verdik de inşallah güzel olmuştur” diyip tadına bakiyim dedim.
    başımdan aşağı kaynar sular döküldü. hayatınızda tattığınız en kötü tadı ikiyle çarpın. öyle bi şey.

    aradan baya zaman geçti, aynı apartmanda oturan bi arkadaşımın annesiyle konuşurken olayı anlattım. benim üst komşum, canım tonton teyzem tüm apartmana 9 numaradaki yeni gelen kız bi şey ikram ederse sakın almayın diye haber salmış.
    kalbim kırıldı.

  • 40. çağla tuğaltay cinayeti

    kırsaldaki herhangi bir topluluğun, kabile mahiyetine bile haiz olamayacak ölçeklerdeki birlikteliğiyle "ödül" takdim ettiği gazetecilerin, aleni bir biçimde delil gizlediği cinayettir.

    daha önce hangi gerekçeyle bu videoyu yayından kaldırdığını ve şimdi ise hangi gerekçeyle bu videoyu tekrar yayına aldığını kamuoyuna açıklamak zorundadır. aksi halde aşağıda açıkça niteliği tanımlanmış olan kanunların, çağla tuğaltay soruşturması özelinde muhatabı olabilir.

    halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçu (tck m. 217/a) sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.

    5237 sayılı tck'nın 281. maddesinde, “gerçeğin meydana çıkmasını engellemek amacıyla, bir suçun delillerini yok eden, silen, gizleyen, değiştiren veya bozan kişi, altı aydan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

    cinayet büro tarihinin efsaneleşmiş ve başarılarıyla ün kazanmış olan, tarih sahnesindeki emsalleriyle kıyaslandığı vakit, başarılarının çok daha üst düzey bir kefeye konumlandırılması haksızlık olmayacak, araştırmacı kimliği ve kuvvetli hafızasının yanı sıra soruşturma dosyalarındaki hakimiyetinden asla endişe edilmeyen, sayın emekli efsane cinayet büro polisiorhan bey bakın ne diyor.

    26:32 itibariyle başlar

    olay yerinde, mukayese edilebilecek hiçbir parmak izi bulgusuna rastlanmamıştır.

    sayın emekli efsane cinayet büro polisiorhan bey, bu açıklamayı yapmasına rağmen, mustafa şekeroğlu şu açıklamayı neye dayanarak, hangi sıfatla ve gerekçeyle yapıyor?

    11:15 itibariyle başlar

    mustafa şekeroğlu'na kesin ve net bir dille soralım.

    sayın emekli efsane cinayet büro polisiorhan bey canlı yayın esnasında dosyaya bakarak, "mukayese etmeye uygun parmak izine rastlanmadı" diyorken, neye dayanarak böyle bir menkıbeyi ortaya atıyorsunuz?

    bunun adı tam olarak alenen yalan söylemektir.

    tüm bu verilerden yola çıkarak, 2013 yılına kadar "hiçbir yabancı varlığına dair delil yokken" 13 yıllık süre boyunca soruşturmanın neden aile üzerinden yapılmadığını dönemin savcısı ve ilgili emniyet amirlerine de sormamız iktiza eder.

    çünkü bizden daha iyi bildikleri üzere, kapalı bir cinayet olay yerinde, yabancı varlığına dair hiçbir delil yoksa, aile baş şüpheli olarak soruşturulur.

    soruşturulmamalarının nedeni nedir? resmi evraklarla teyitli kanaati kamuoyu bir cevap olarak beklemektedir.

    ağabey ilker tuğaltay'ın beyanını esas alarak, hiçbir resmi teyit ve teyit edildiğine dair de hiçbir resmi evrak düzenlemeden hareket ettiğinize ben adım kadar eminim. aksini ispat edemeyeceğiniz için masal ve hikaye üretiyorsunuz.

    orhan kemiksiz ve ilker tuğaltay canlı yayını

    25:00 itibariyle başlar.

    ilker tuğaltay net bir biçimde, "ifadeye çevrilip imzalatılan" bir evraktan bahsediyor. bu zamana kadar ne ödüllü gazeteciden ne de efsane polis memurundan bu ifadenin okunduğunu duymadık.

    anne gülnur hanım ve baba nedim beyin resmi ifadeleri okundu, yayınlandı. ağabey ilker tuğaltay'ın "imzaladım" dediği ifade nerededir? niçin okunmamıştır?

    yoksa dosyanın spot kısmı sadece anne ve babayı kapsar diye bir kanun ürettiniz de bundan bizim mi haberimiz yok?

    aynı videonun devamında 26. dakikada orhan bey tekrar bir soru yöneltiyor. "sizin yeşil bir mercedes marka aracınız var mıydı? ilker tuğaltay net cevap veriyor. "yoktu" diyor. ardından orhan bey tekrar soruyor, "ailenizde herhangi birinin yeşil bir mercedes aracı var mıydı?" yine kesin ve net cevap veriyor ilker tuğaltay, "yoktu" diyor.

    bu aracı ve tescilini bulacağız. handan hanım bu aracı canlı yayında teyit etti. bakalım bu araç kimlere ait olmuş geçmişte.

    ilker tuğaltay, canlı yayın esnasında seyircilerden gelen sorulardan birisiyle, istanbul'daki evlerine en son ne zaman geldiğini "net" bir biçimde cevaplıyor.

    1:02:00 itibariyle başlar

    ordu'dan istanbul'daki evlerine sömestr tatilinde yani şubat ayında geldiğini ve bir hafta yahut da on gün kaldığını yine "net" bir biçimde ifade ediyor.

    bahar yarıyılı akademik takvimi

    yukarıdaki görselde çok zorlanmadan bulabileceğiniz şekilde, bahar yarıyılı itibariyle derslerin başlangıcı 6 mart 2000 tarihine denk geliyor. yani biz, ağabey ilker tuğaltay'ın, 6 mart 2000 tarihinde sabah istanbul'da bulunan evden çıktığını ve ilk dersine girdiğini düşünelim. daha öncesinde ordu'daki anneanne evine gitmemiş olsun.

    6 mart 2000 ve 5 haziran 2000 arasındaki geçen süre, 91 gündür.

    91 gün boyunca, istanbul'daki evlerine hiç uğramadığı, kendi beyanlarıyla ve bizim de itinayla arşivlediğimiz video kayıtlarıyla sabittir.

    91 gün boyunca eve hiç uğramamış birinin, olay yerinden "akrabalık yahut da ev sahipliği" gerekçesiyle bile, parmak izi çıkamaz.

    türk hukukçuları ve ödüllü gazeteciler ile birlikte, bu meslekte ömür tüketmiş olan emekli polislerin de çok iyi bildiği, parmak izi bulgusuna rastlanabilecek süreyle ilgili teknik veri aşağıdaki gibidir.

    "çocuklara ait parmak izleri 1, erişkinlere ait olanlarsa bir kaç gün içerisinde yok olur. zira parmak izi, parmaklardan salgılanan terle oluşur. yetişkinlerin salgıladıkları ter, çocuklarınkinden biraz farklıdır. ayrıca, kanserli hastaların kullandığı ve etken maddesi "kepasitabin" olan bir ilaç, ilacı kullanan hastaların parmak izlerinin tespitini engelleyebilir."

    ilker tuğaltay olay yerinde en son ne zaman bulunduğunu beyan ediyor? 91 gün önce. peki 91 gün önce olay yerinde bulunan birisinin parmak izi olay yerinden çıkabilir mi? çıkamaz.

    dileyenler, bu bilgiyi dilediği bir adli tıp uzmanına kolayca teyit ettirebilir.

    şimdi o spot dosyanıza tekrar bir göz atın bakalım mustafa şekeroğlu ve sayın orhan kemiksiz.

    o dosyada herhangi bir gerekçeyle, olay yerinden alınmış ve ilker tuğaltay'a ait çıkmış bir parmak izi var mıdır?

    getirin, dosyanın o meşhur spot kısmına birlikte bakalım. sorumluluk da sizin üzerinizden kalkmış olsun.

  • 41. uzak durulması gereken kadınlar

    twitteri olan instagramdan her gün story atan kız.
    erkeğe erko diyen kız.

  • 42. 63 yaşında hamile kalan kadın

    bu kadın rahat 90 yaşında

  • 43. samet akaydın

    seni futbolcu yapan alt yapı hocasının lisansını yazan epson fx80 yazıcıya tüküreyim

  • 44. 2024 kuduz salgını

    400.000 kisiye asi vurulmasi kuduz salginiyla aciklanamaz da, 1 yilda 400.000 kisinin kopekler tarafindan bir sekilde isirildigini aciklar..

    amk 1 yilda 400.000 saldiri olayi cok mu az? cok mu normal?

    sigir gibi savunuyorlar.. sokaklarda kopek olmaz kardesim.. bu oldurulsunler demek degil. sokaklarda kopek olmaz demek.. 5 yasinda cocuga kursan su cumleyi idrak eder, 30 unu 40 ini devirmis ibisler idrak edemiyorlar hala..

  • 45. merih demiral

    milli takımda asla işi olmaması gereken futbolcu.

    edit: sen nasıl bir topçusun la? sıfır kondüsyon, sıfır teknik... seni milli takıma torpille mi alıyorlar anlamadım arkadaş.

  • 46. dibi sıyrılan şeyler

    puding tenceresidir. sanırım en köylü özelliğim.

  • 47. gabriel armando de abreu

    herkese merhaba!

    beşiktaşımızla anlaştığı söylenen, gabriel paulista hakkındaki deneme yazısını okumak isteyenler buyursun:

    öncelikle tam ismi, gabriel armando de abreu olduğunu belirtelim. 26 kasım 1990 sao paolo doğumlu, brezilyalı stoper. brezilya'dan vitoria'dan çıkan, sonrasında ispanya ile avrupa'ya ayak basan ve ispanya ingiltere arasında gidip gelen bir futbolcu. anlık olarak 34 yaşına ramak kalmış durumda.

    kariyer yolculuğunu detaylandırırsak; brezilya'da 11/12 yılında serie b'de 35 maça çıktı. yani 22 yaşındayken, hala serie b'deydi fakat gelecek vadediyordu. sonraki yıl takımı ile serie a'ya çıktı ve çok fazla kalamadı. çünkü takımın en önemli parçasıydı ve 3.3 milyon euro'ya villareal'e transfer oldu. gerçekçi olmak gerekirse, 18 yaşında bu performansı verse, 15 milyon euro'dan aşağı gitmezdi.

    villareal'de 13/14 sezonunun kasım ayından itibaren banko oynamaya başladı. o sezon ligde 18 maça çıktı, ligi de 6. sırada bitirip avrupa ligi'ne gitmeye hak kazandılar. avrupa'ya ısınma sezonu kendisi için gayet iyi geçmişti. kasım ile mayıs arasında takımın vazgeçilmezi oldu.

    sonraki yıl, yani 14/15 sezonunda, kendisi de 24 yaşında gençliğini atmaya başlayan bir stoperdi. özellikle avrupa ligi'nde villareal'in gruptan çıktığı serüvende kendisini iyice kanıtlamaya başlamıştı. ocak ayına geldiğimizde ligde de 19 maça çıkmıştı. kısacası, değerli bir oyuncuya dönüşmüştü.

    neredeyse 1 tam sezon bile oynamadan, devre arasında 15 milyon euro'ya arsenal'in yolunu tuttu. değerini ancak bulmuştu. kış transfer döneminde arsenal'in en pahalı oyuncusuydu. ama devre arasında geldiği için ilk sezonu alışma sezonu gibiydi. yalnızca 4 maça ilk 11 çıkabildi. mertesacker ve koscielny sorun yaşadığında kadroya girebiliyordu.

    2. sezonuna başladığında ilk 4 maç koscielny ile takımın as stoperi olmuştu. bir arsenal chelsea maçında koscielny ile diego costa'nın kavgasında, arkadaşını savunmak için öne atıldı. diego costa'nın tahrikleri sonucu kırmızı kart gördü ve 0-0 giden maçı 2-0 kaybettiler. sonra şubat ayına kadar biraz dalgalı oynamaya başladı.

    şubat ayından itibaren yine takımın as oyuncusu oldu ama bu sefer arsenal maç kazanamıyordu. şubat ayından itibaren oynadığı 12 maçta arsenal yalnızca 4 galibiyet almıştı. bunun üzerine de sonraki sezonun ağustos ayında ciddi bir sakatlık geçirince gözden düştü. o sezon ligde yalnızca 15 maça ilk 11 çıkabildi.

    tabii ki hala değerli bir oyuncuydu. 2017 yılının yaz transfer dönemi 11 milyon euro'ya valencia'ya transfer oldu. valencia'ya geldikten sonra özellikle ilk 4 sezon takımın ezequiel garay ile ikili stoper hattını oluşturdular. 2018'de diakhaby de gelince rekabet arttı. 21/22 sezonuna da alderete ile birlikte as stoper olarak başladı. valencia onu seviyordu. ama eski takımı villareal ile oynadıkları maçta 72. dakika sakatlandı ve yerini diakhaby'ye bıraktı. sonra 5 ay oynayamadı.

    son sezon ise, diakhaby'nin devamlı sakatlanması, cenk özkaçar'ın istenilen seviyeye ulaşmaması sonrası formasını geri aldı. burada da valencia altyapısından gelen mosquera ile birlikte ikili oynadılar. devre arasına kadar da böyle devam etti.

    devre arasında, atletico madrid'in oyuncuya ilgisi ile, bonservissiz şekilde atletico madrid'e transfer oldu. ki hatırlayacaksınız, o dönem biz de oyuncuyu istemiştik ama atletico madrid isteyince oraya gitti. gerçekçi olmam gerekirse, devre arasında gelseydi kötü kadroda iyice kötü görünecek ve şu an gönderilecekler listesinde yerini alacaktı.

    şimdi şunu baştan söyleyeyim, oynamamasının sakatlıkla ilişkisi yok, en son 21/22 sezonunda sakatlanmış. ama atletico 2 sezondur sayısız stoper deniyor, sayısız aksiyon alıyor. bu deneme sürecinde witsel, savic, hermoso, gimenez gibi oyuncular değişerek oynamış. biraz da oynadığı maçlardaki skorların etkisiyle, biraz da stoper kalabalıklığı ile şans bulamıyor.

    bu süreçte 5 maça ilk 11 çıkıyor (bu arada 3'lü bir hat var, bunu belirteyim) bu 5 maçta atletico madrid, yalnızca 1 galibiyet alabiliyor. bu direkt oyuncuyla mı ilgili? değil ama etkisi yok da diyemeyiz. özellikle 2-2 biten almeria maçında defansın dağınıklığı sorun yaşatıyor.

    şimdi kariyer yolculuğunu bitirdik. verilere bu sene başında valencia'da banko oynadığı için yarım sezon üzerinden bakacağız, bir de atletico madrid'deki 5 maç üzerinden bakacağız. evet oyuncunun geçmişinde çok iyi sezonlar mevcut ama son durumu bizi daha çok ilgilendirir.

    genel olarak, oyuncuya hamle stoperi diyebilirim. pas akışında oyun kurucu bir rolü neredeyse yok. defansif anlamda, birebir karşılamada gayet başarılı diyebiliriz. ama bunu her zaman söylüyorum, daha çok yanındaki oyuncularla ilişkili bir durum. yanına bir saiss benzeri oyuncu alınmayacaksa, o da kötü görünecektir.

    örneğin, bu 5 maçta 51'de 48 başarılı pas yapmış. bu belki topla ilişkisini iyi gösterebilir fakat öne doğru, 3. bölgeye yapılan paslarda, 52 pasın yalnızca 2,6'sını denemiş. 1,6 da başarı sağlamış. zaten ne zaman uzun ya da orta uzun pas denemiş hata yapmış.

    defansif verilerine ağırlık verecek olursak, atletico madrid döneminde, maç başına 12,7 top kazanmış. atletico'da bu sayıya ulaşan yok, ligde de 16. sırada. yine araya girme verisinde, 6,3 ile ligde iyi durumdaymış. yani alanına da hakim olduğunu görüyoruz. tüm bunların yanında maç başına 6'dan fazla top kaybı yapıyor. stoper oyuncusu için biraz fazla geldi. özellikle bu sezon biraz panik oynamış.

    3'lü stoper hattında olduğu için, rakibi karşılama, hava topu gibi verilerde sayılar ortalamanın altında çıkıyor. bazı stoperlerde olan top taşıma, öne doğru topla çıkış gibi özellikleri pek yok. 5 maçta 1 kere boşluk görürse yürür.

    sadece valencia dönemine bakacak olursak; 44'te 39 başarılı pas yaptığını görüyoruz. valencia'da öne paslarının biraz daha fazla olduğunu, 4'te 2,5 ile yine yetersiz kaldığını görüyoruz. rakip yarı sahada 5'te 4 gibi bir verisi var. biraz valencia'nın da oyununun etkisi var. defans hattını ön taraftaki oyuna sokmuyor belli ki.

    valencia'da 11 top kazanma, 5 araya girme verisi yapmış. veriler biraz daha düşmüş. aslında atletico'da daha iyi görünüyor veriler ama bireysel hatası daha fazla olmuş. başarılı defansif aksiyonlarda da %74 ile lig 7.si görünüyor. ispanya ligi'nde ortalama üzeri bir stoper ama atletico'da hem yaş, hem performans tutunamamış.

    kıasacası, rakibi karşılayan, rakip forvetle birebir oynama yeteneği olan, pek derinde beklemeyen, yanına kimi alacağımızın çok önemli olduğu bir hamle stoperi. 2 sezondur beşiktaşımızın en büyük problemi, devamlı 2 hamle stoperini yan yana oynatıp, verdikleri açıkları, birbirileri ile uyumsuzluklarını bize izlettirmesi.

    ben hamle stoperinden daha önemli, denge stoperini görüyorum. colley de bir hamle stoperi, worrall da... iyi bir denge stoperi alabilirsek, colley'in de idare edeceği durumlar olacaktır. o sebepledir ki, umarım gabriel paulista'nın maaşı abartı bir yerde değildir.

    iyi bir kariyere sahip, sakatlık sorunu olmayan, sert ya da agresfi diye tanımlayabileceğimiz ama son yarım yılında pek oynamamış, 34'üne girecek bir stoper olduğu için ortadayım. ortada olma durumum, alınacak hamle stoperi ile netleşecektir. işin gerçeği, bir tane de 35-36 yaşında denge stoperi alıp, stoper hattının ikisini de bu kadar yaşlı yapılması da manasız olur.

    tabii ki, 1 senelik ya da 2 senelik ve sonrasında satışa dönmeyecek bir oyuncu olduğu için, beklentim gelip çatır çatır oynaması. sakatlık sorunu da yok, kronik değil en azından. denge stoperi geldiğinde tekrar konuşur, bu konuyu detaylandırırız.

    okuyan herkese teşekkür ederim.

    kişisel reklam: beşiktaş'ın beyazı kitabım çıktı: kitap linki

  • 48. en son farkına varılan şey

    bugün iş yerindeki servislere tek tek baktım. en ön koltuğa yani şoförün yanına oturanların alayı gıcık, iş yerinde sevilmeyen itici tiplerdi.

    evet.

  • 49. 1+1 evde yalnız yaşamak

    1+1 evde manita ile yasamaktan çok daha iyidir.

    manitanin kendi 1+1'i olacak, senin ayri olacak. sık sık birbirinize gideceksiniz ama haftada en az 2 gün yalnız kalacaksın.

    kalite tam olarak burada yatıyor.

  • 50. but you don't look turkish

    almanya, avusturya, hollanda gibi ülkelere giderseniz türklerin nasıl göründüğünü görürsünüz. hepsinde aynı saç tıraşı, yanlar kazınmış üste çim gibi bir saç duruyor. tek tip fonotip var. yozgat ve çorum'dan zamanında gelen insanlar kendi aralarında evlenip çocuk yapa yapa aryan bir ırk oluşturmuşlar. herkes birbirine benziyor. 1km öteden anlıyorsun türk olduğunu. şimdi size neden türk'e benzemiyorsun dediklerini anlıyor musunuz? onların gördüğü türk tipine benzemiyorsunuz çünkü.